Ömer Gürsoy- 29 Ekim 2012 “Eğer sana bir diken batmışsa, bil ki onu sen dikmişsindir!

Şayet yumuşak ve latif kumaşlar içindeysen, o kumaşı da sen dokumuşsundur.”

Mevlana’nın bu dizelerini Hasan Doğan’ın vefatının 1. yıldönümünde yayınlanan “Futbolu Ağlatan Adam” kitabının yayınlanmasının hemen ardından yazmıştım.

Doğan’ın vefat haberi, futbolu sevsin veya sevmesin bu ülkede yaşayan herkesi derin mateme düşürmesi Mevlana’nın dediği gibi kumaşları letafet içerisinde dokumuş olmasındandı.

Bugün vefatının üstünden geçen 4 yıl sonra tekrar hatırlamama neden olan da Yıldırım Demirören ve arkadaşlarının Türk futbolunun geleceğine damga vuracak Riva projesine O’nun ismini vermeleridir.

Bazen insanların yazgısı, büyük ve unutulmaz işler yapmak üzere yazılmıştır. Kadere inanan ama kaderci olmayan Hasan Doğan, yazgısının izinde giderek, Mevlana’nın dediği gibi hiçbir dikene batmadan, kendi yumuşak ve latif kumaşını dokudu.

2008 yılını ilk dönemlerinde yeni Başkan seçilmiş Hasan Doğan kimseye haber vermeden Ankara’da Ufuk Özerten’in odasına geldi. Kısa bir süre sonra Özerten, Doğan’ın benimle görüşmek istediğini söyledi. Birkaç dakika sonra odamdaydı. Doğan benden ilk defa ve 5 saati aşkın bir süre boyunca engelli futbolu konusunda yaptıklarımızı dinledi. Odadan çıkarken,  kimsesiz çocuklar için yapmayı planladığımız 5 mini futbol sahası için “hedefinizi büyük tutun; bunlardan ülkedeki tüm yurt ve yuvalara yapalım” önerisini getirdi.

 Görüşmede sadece bunları konuşmadık. Bugün Yıldırım Demirören, Ufuk Özerten, Edip Eren, Emre Alkin ve TFF’nin diğer profesyonel kadrolarının hazırlayıp düğmeye baktıkları Riva Milli Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri projesini ilk kez O’nun ağzından dinlemiştim. Nasıl da büyük bir heyecanla bu projenin detaylarını anlatmıştı. O zaman içimden “Özal gibi adam, federasyon başkanlığına hazır olarak projeleriyle gelmiş” demiştim.

Doğan’ın vefatının ardından göreve gelen Özgener ve Aydınlar, ne yazık ki O’nun bu projelerine sahip çıkamadılar. Hiç kimse kusura bakmasın, ne Özgener ne de Aydınlar merhumun projelerini değil gerçekleştirmeyi, hayalini bile kuramadılar. Adeta Temel’in “kurnazlığı” gibi “Baktin olmayi, bakmayacaksun” diyerek görmezden geldiler. 

Ama bugün Demirören ve arkadaşları, göreve geldiklerinde karşılaştıkları sıkıntılı, şedit şike sürecine rağmen, hiçbir mazeret üretmeden O’nun futbolda yarattığı taze enerji ile hemhal olarak, adeta vasiyetini yerine getirmek için düğmeye bastılar.

Projenin detayına baktığımda o zaman Hasan Doğan’dan dinlediklerimin izlerini görüyorum. Nisan 2014 tarihinde bitirilecek tesisler, çevreye duyarlı, enerji geri dönüşümlerinin sağlandığı yapısıyla, yalnızca sporumuz ve futbolumuzun açısından değil, ülkemiz adına da öncü bir proje olacak.

Milli Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri, 235 bin metrekarelik bir alan içinde, sağlık merkezleri, toplantı salonları ile son derece modern bir yapı olacak. Aynı zamanda TFF’nin tüm idari merkezleri aynı çatı altında toplanacak. Türk Milli Takımları’nın tüm kamp programlarını gerçekleştireceği bu tesisler sayesinde TFF yılda 15 milyon lira civarında bir tasarruf da sağlayacak.

Bence projenin en önemli tasarımı olan Türk Bayrağı ve TFF logosu üzerinde bulunan ay-yıldız tesisler tamamlandığında uydudan ve uçuşlarda havadan görülebilecek.  Üstelik Federasyon yetkililerinin bu tesisler için ortaya koyduğu ‘Türk sporunun Avrupa’da yükselen gücünü temsil etme’ vizyonu;  nakış gibi işlediği hayatında, yerel değerlere bağlı kalarak evrensel rekabeti kovalayan Hasan Doğan’ın yaşam felsefesiyle de birebir örtüşüyor.

Vefatından 4 yıl sonra Demirören ve arkadaşlarının O’nun hayallerini devam ettirmeleri ve üstelik bu tesislere O’nun ismini vermeleri kelimenin tam anlamıyla bir vefa örneğidir.

Emeği geçen herkese teşekkürler. Hem yaptığınız tesisler için hem de merhumu hatırladığınız için…{jcomments on}

Tweet

Tweetle                      Paylaş                        Paylaş