Dortmund uzun yıllar sonra yeniden Şampiyonlar Ligi’ne geri dönüyor. Bu durum ise sadık Dortmund taraftarına bir başka heyecan yaşatıyor.
Çünkü onlar bu heyecanı en üst düzeyde yaşayarak Avrupa’nın en büyük kupasına ulaşma sevincini daha önce yaşayan az sayıdaki taraftar gruplarından biri.
Dormund 2005 yılında Hans-Joachim Watzke kulübün genel direktörü olarak göreve geldiğinde 122 milyon euroluk borç yığını kulübü kıskacına almıştı. Futbol takımının mabedi Signal Iduna Park kulübün ise elinden çıkmış durumdaydı. Stadın yeniden geri alınması için 2006 yılında Morgen Stanley Yatırım Bankası’nda kredi alındı. O günleri Watzke şu şekilde anlatıyor;
‘Uykusuz geceler geçirmemize rağmen stadı geri alabileceğimiz bir bankayı bulmuş olmak büyük bir şanstı. Kulübün geleceği tam anlamıyla bıçak sırtındaydı.’
Ama işte o zorlu günler geride kaldı. Çünkü Watzke yönetiminde bütçeler aşılmadan büyük bir sabırla Dortmund kulübü borçlarından arınmaya başladı. Oysa kulüp yalnızca 6 yıl önce iflasın eşiğindeydi. Şu an ise borçlar 56 milyon euro seviyesine inmiş durumda. Buna stadyumun 2024 yılına kadar ödenmesi gereken borçları da dahil. Watzke, stadyum borçları olmazsa şu anda neredeyse borçsuz bir kulüpleri olduğunun altını özellikle çiziyor.
Bayern Münih, Leverkusen ve Wolfsburg’dan sonra şu an en sağlıklı yapıya sahip olan kulüp Borussia Dortmund. Yeni sezondaki sponsor gelirlerinin 50 milyon euro civarında olması bekleniyor. Forma satışları ise patlamış durumda. Kulübün cirosunun 135 milyon euroya çıkacağı hesaplanıyor. Buna rağmen Watzke dikkatli gitmekte kararlı. Oyuncu ücretleri en fazla 35 milyondan 40 milyona çıkacak. Şampiyonlar Ligin’den gelecek olan en az 20 milyon euronun yarısı transfere harcanırken, 5 milyon stadyumun yenilenmesinde kullanılacak. Kalan 5 milyon ise şimdilik bir kenarda tutulacak.
Evet Borussia Dortmund artık geleceğe büyük bir umutla bakıyor. Yıllar önce yapılan hesapsız harcamaların batağa sürüklediği kulüp örnek bir ekonomik yapılanma ile sakin sulara yelken açtı. Dortmund gibi büyük bir kulübün bu hikayesinden ülkemizde ders alması gereken kulüp sayısı hiç de az değil. Özellikle de İstanbul’un 3 büyük kulübü başta olmaz üzere.{jcomments on}