Recep CENGİZ-6 Mayıs 2018 Anlatılması kolay anlaşılması zor olan bir maç sonrası, Başakşehir kaybettiği  iki kırmızı kart ve iki puanla şampiyonluk yarışından büyük ölçüde uzaklaştı.

Bu sonuç birkez daha gösterdi ki, futbol sahası iki kere ikinin dört etmediği ender yerlerden birisidir. Oynanmamış maçın favorisi vardır, ancak galibi yoktur.

***

Eğrisi doğrusu ile hakemin gösterdiği kartlar doğruydu/yanlıştı, fauldü/değildi, ofsayttı/değildi, top çıktı/çıkmadı… gibi skora etki edecek bir pozisyon var mıydı? Tartışıla bilir! Ancak, hakem Yaşar Kemal Uğurlu’nun oyuncuların kimyasını bozacak, kirli bir bilinç altı, sinsi bir mizacı, güvensiz beden dili ve sahaya yansıttığı sorunlu bir ruh hali ve yaydığı negatif bir enerjisi kesin vardı.

Hakem, inceden inceye işlediği negatif enerjisiyle, Başakşehirli futbolcuların oyunda kalmasını engelledi. Onlarda bu zokayı yuttu. Başakşehirli futbolcuları çıldırtacak şey, görünürde belirgin olmasa da hakemin ruh halinde gizliydi.

Hakem,  Yaşar Kemal Uğurlu, birilerine küs, bir şeylere tepkili, birilerinden etkili bir maç yönetti.

Hakem, Yaşar Kemal Uğurlu’nun öncelik ve takdir hakkını oyunun kurallarına yaslandırma yerine kötü bir ruh hali etkisinde kullanma eğilimi daha önce bir çok takımda olduğu gibi Başakşehir’in olası futbol mağduriyetine yol açtığı söylenebilir. Beşiktaş gibi Başakşehir’de tüp gazdan zehirlendi(!).

***

Başakşehirli bazı futbolcular “hakemi”  kendi tekellerinde görme yanlışlığı içindeydiler. Hakeme yapılan itirazların birçoğu kararların hatalı veya yanlış olduğundan değil, futbolcuların kişisel yetersizliğini gizlemek istemesinden kaynaklanıyordu.

Mossoro, öfke duyulan bir hakem kararına boyun eğmemenin bedelleri (takımı şampiyonluk yarışından koptu) karşısında, sakin kalmayı becererek, etkin bir itirazın getirebileceği kazanımın hesabı yapamadı. Arda Turan, yardımcı hakemi yakasından silkeledi… ATILDI!

Arda Turan’ın futbol kariyeri ile kendini ifade etme şekli arasında muazzam farklılıklar var.  Galatasaray maçından sonra “haddimizi bilerek yola devam edeceğiz” demişti, ancak hakemin yakasına yapışarak öyle yapmadı. Futbol kariyerini umursamayan, Arda Turan’ın kırmızı kart ve sonrasındaki saldırgan tavrına bakıldığında, Türkiye’de stresli yaşamaya hazır olmadığı görülüyor.

İnsanların saldırgan olmasının bir önemli nedeni de kaybedecekleri şeyin az şey olmasıdır.Arda gibi üst düzey bir futbolcunun, saldırgan davranışlarının ardındaki psikolojik çatışmayı çözmesi, stres altında duygularını kontrol edebilmeyi öğrenmesi gerekiryor. Bu saptamaya göre Arda alacağı ceza ile “sezonu değil, futbol kariyerini bitiriyor.”

***

Volkan iyi bir kaleci olabilir, ancak özgüven duygusu, konsatrasyonunu tolore edemediği için takımın kaderini etkileyen kritik bir hata yaptı.

Tek elle top tutmakla, top çelmek aynı şey değildir. Benzer hatayı daha önce de yapmıştı, bu onun büyük bir kaleci olaması için büyük bir engel görünüyor.

***

Abdullah Avcı ve ekibi tam demokratik davranış yönetiminin faturasını ağır ödedi… Yönetim biliminin “tutumlar ölçülen ve dengeli olmak zorunda, ya tam otoriter ya tam demokratik olmaz” prensibininde “kime, ne zaman, ne kadar, demokratik davranılacağının hesaplamak” önemliydi, unuttu.. Faturasını ağır ödedi.

***

Bu olaylar, Başakşehir kulübünün, Arda Turan’ı transfer ederken; futbol yetenek ve becerisi su götürmeyen Arda’nın, Türkiye’de karşılacağı baskıdan, ne şekilde etkileyeceğini veya sonuçlarının neler olabileceğini göremediğini gösteriyor.

Benzer pozisyonda transfer edilen Adebayor ve Emre Belezoğlu’nun performansı kulüpte herkesi yanılttı. Aynı aşı Arda Turan’da tutmadı, tutamazdı... Çünkü bu oyuncularla, Arda’nın kişilik yapısı, deneyim, profesyonellik algısı ve yaşam tarzlarının çok farklı olduğunu hesaplayamadılar.

Yaşanan olaylar, Arda’nın yetenek ve beceri yönlerinin Adebayor ve Emre kadar gelişmiş olmasına rağmen duygusal yönden olgunlaşmamış olduğunu gösteriyor.

Sahip olduğu teknik beceriler duygusal benliğiyle bütünleşmemiş olduğundan, kendisini ifade etmesinde yetersiz bulmasına neden oluyor. Barcelona’nın gücüyle ne yapacağını bilmediğinden şaşırtıcı oranda saldırgan davranışlar gösteriyor.

Bu süreçte, kulübün, Arda Turan’ı nasıl gördüğü kadar, tekrar kabul görmek için çabalayan Arda Turan’ında kendisini nasıl gösterdiği önemlidir. Yaşanan olaylar ve gelinen noktada “Arda’nın ihtiyacı Başakşehir, Başakşehir’in ihtiyacı Arda değildi” eleştirileri, Halil Cibran'ın "Çoğu acıları kendimiz seçeriz." sözünü doğrulatıyor…

***

Pek kolay olmayacaktır. Ancak, Başakşehir gibi ilke ve prensipli bir takımda “saldırganlık nedir, ne değildir?”, “saldırganlık ve şiddet neyin aracı olarak kullanıldı?” ya da “Hangi koşullar futbolcularının saldırganlığını tetikliyor?” sorusunun cevabını bulmak; saldırganlığın sportif öğeleriyle birlikte, kurumsal yönetim ve nitelikli teknik kadro gerçeğini yerli yerine oturtmayı zorunlu kılıyor.

“Kusurlu derinin hesabını kalfadan değil, ustadan sorarlar.”{jcomments on}

Tweet

Tweetle                      Paylaş                        Paylaş