Avrupa, Avrupa Duy Sesimizi!
x
Buradasınız >> Ana Sayfa HABERLER & MAKALELER Genel Recep Cengiz Avrupa, Avrupa Duy Sesimizi!

Avrupa, Avrupa Duy Sesimizi!

1149413

Recep Cengiz-4 Ekim 2020   Avrupa’da statü kaybına uğramış bir futbol gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Takımlarımız iyi ve kaliteli futbol oynamadı, çağdaş futbolun gereklerini yerine getiremeden sadece çabaladılar ama olmadı, gruptan çıkma skorunu alamadılar. Takımlarımızın, rakiplerinden önce kendi olumsuzluklarını yenmesi gerekiyordu, olmadı/olamadı.

         Yıllardır futbol yönetimini tartışırken, tıpkı Keloğlan masallarının girişindeki sözlerle, tartışmalarda “dere tepe düz gitmiş” olsak da “bir arpa boyu ilerlediğimiz” söylenemez… Yerimizde sayıyoruz… Yine kulüpler borç batağında, yine takımlarımız, Avrupa kuplarında ilk turlarda eleniyor.

         Müsabakalara iyi hazırlan(a)mayan takımlarımız, pişirdiği yavan çorbayı kaşıklamak zorunda kaldılar.

         Avrupa maçlarında rakip teknik adamların bizim takımlarımızı bilmece çözer gibi analiz ettikleri, mevcut durum ve kadro yapısı ile oynayabilecekleri en doğru oyunu oynamaya çalıştıkları çok net gözlenirken, bizim teknik direktörlerimizin kendi sorunlarını çözmeyi maça bıraktıkları gördük.

         Avrupa takımları ile oynadığımız her maç bir çeşit “sportif UFO” gibi görünen, nerede yetiştikleri belli olmayan ve sanki durdurmaya da kimsenin gücü yetmeyecekmiş gibi görünen yetenekli futbolcuları gözlerimize inanamayarak izledik. Oysa her maç öncesinde, genç futbolcularımızla, “Avrupa’yı fethetmenin” işareti sayılabilecek pek çok şovenist mesaj verdik.Kocaman lafların sonrasın yine yenildik/elendik.

Avrupa’nın sıradan takımlarına karşı oynanan oyun ‘saç baş yolacak’ cinstendi. Rakiplerimizi yenmek için ne kafalarda bir plan ne bedenlerde bir güç vardı. Teknik direktörlerimiz klasik yaptığı en iyi iki şey birincisi mazeret üretmek ikincisi (kendilerini kendilerine) şikâyet etmekti, onu yaptılar: Takım pandemiden dolayı iyi çalışamamışlar, mağlubiyet hesaplarında yokmuş, transfer ihtiyaçları varmış, hakem art niyetliymiş, çok maç yapıyorlarmış, oyuncular isteksizmiş miş miş miş… Özellikle kadrosunda düşünmediği oyuncuların performansına güvenmek durumda kalan, Sergen Yalçın’ın kötü futbol ve başarısızlıkla hiç alakası olmayan farklı yorumlara sebebiyet veren şifreli mesajlarla bağlantı kurmaya çalıştığını gözlemledik.

Avrupa kupalarından elemek, Türk Futboluna ne tür mesaj veriyor? Sorusunun cevabı burada devreye girmiş oldu. 

 1- Futbolumuz kötü yönetiliyor. Ancak, yöneticilerimiz güçlü ve etkileyici takım kurdukları mesajı veriyor. Yenildikleri halde galip gelen takım yöneticileri gibi konuşuyorlar.

-    Yöneticilerimizin futbol anlayışı ve vizyonu zayıf. Kulüplerini yönetim fonksiyonlarının (Planlama, örgütlenme, yönetme, koordinasyon ve denetim) gereklerini yerine getirmeden yönetebileceklerini düşünüyorlar.

- Kulüplerin zarar ettiğini konuşuyoruz, finansal faır play ağına takılıyoruz ama yöneticilerimizin özellikle kulüplerde profesyonel olarak görev yapan sportif direktörlerin işletme eğitimini konuşmuyoruz.

-  Kulübün güçlü taraflarının avantajlarını abartarak konuşuyoruz ama zayıf taraflarının yaratacağı tehditleri göremiyor/hesaplayamıyoruz.

-     Scouting ekibinin hangi yetkilerle hangi görevi icra ettiğini tam olarak bilmiyoruz. Bunun yerine ya geçmişine bakarak ya da menajerlerin maç kasetlerinden futbolcu transfer ediyoruz.

- Alt yapının önemini vurguluyoruz ama tesisleşme için yeterli kaynak ayırmıyoruz. Genç futbolculara güvenmiyoruz. 

 

 2. Teknik direktörlerimiz özellikle analiz, planlama ve taktik uygulamada zayıf bir görüntü sergiliyor, strateji hatası yapıyoruz. Bir başka yanılgı teknik direktörlerimiz rakip analizi yaparken sıkça vurguladıkları ‘rakibin maçlarını izledik nasıl oynadıklarını biliyoruz’ saptamasıdır. Rakibin geçmiş maçlarda ne oynadıkları izlemek bir beceri değildir. Avrupalı bir teknik direktörün bu tür maçlarda nasıl bir taktikle oynayacağını hesap etmek ve buna uygun strateji geliştirmek antrenörlük becerisidir.

Bu nedenle;

-         Takımı yönetmeden maçı, kulübü sonrasında futbolu yönetmeye çalışıyoruz.

-         Her maça aynı sistemle çıkıyoruz (4-2-3-1&4-4-2) ama maçın içinde değişemiyoruz. Değişimden anladığımız tek şey oyuncu değiştirmek.

-         Rakibe göre önlemi savunmaya alıyoruz takımın bütününe önlem almıyoruz. Önlem almaktan anladığımız tek şey oyuna bir savunmaya oyuncusu almak.

-         Analiz yapabilme ve stratejik planlama yetimiz zayıf. Oyunda B ve C planımız yok. Gol atamayınca oyuna golcü almayı, gol yiyince defans yapmayı plan yapmak zannediyoruz.

-         Rakip takımın güçlü yönünü oyuncu bazında ele alıyoruz. Takıma değil oyuncuya önlem alıyoruz.

-         Strateji yapmadan, oyuncuları bedensel ve zihinsel olarak maça hazırlamadan rotasyon yapıyoruz.

-         Her oyuncudan verim almasını bilmiyoruz. Saha içi ve dışında ciddi bir iletişim sorunu yaşıyoruz.

-         Oyunun üstünde düşünmekle, oyuncunun üzerine gitmeyi birbirinden ayırt edemiyoruz.

-         Takımda gol atacak adam yok, sağ bek yok, orta sahaya adam lazım gibi taraftar mantığı ile bazı oyuncuların için ‘kötü ve yetersiz futbolcu olduğu’ mesajı veriliyoruz. Ama bu oyuncularla sezona devam edecekleri unutuluyoruz.

-         Avrupalı teknik adamlar “Taç atışlarının daha iyi kullanılmasının takımlara neler kazandırabileceğini tartışıp, ekiplerinde taç atışı antrenörü bulundururken, bizim teknik direktörlerimiz daha maç analizi ve performans antrenörü gerekli mi gereksiz mi tartışması yapıyoruz.

-         Tarım ülkesi olan memleketimizin dışarıdan et ve saman ithal etmesi gibi futbolda sağ bek arıyoruz, ama teknik ekipte futbolculara savunma yapmayı, kademeye girmeyi öğretecek bir antrenör bulundurmayı düşünmüyoruz. “Gol atacak adam yok” diye mevcut forvet oyuncularımız aşağılıyoruz ama “gol atmasını öğretecek antrenör var mı?” Diye kendimizi sorgulamıyoruz.

         Teknik direktörlerin bu yanılgılardan kurtulabilmesi için önce yanılgıyı bilmesi, sonra Marks’ın dediği gibi “kendini yanılgılara yönelten koşulları değiştirmesi yani yok etmesi” gerekiyor.Bu sorunu çözmek için lig bitmedi hala zamanımız var.{jcomments on}

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  1596  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Doç. Dr. Recep Cengiz Cuma, 22 Kasım 2013.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

futbolekonomihakkimizdabanner2

esitsizliktanitim

aksartbmmraporbanner

Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Turgay Biçer
Prof. Dr. Turgay Biçer

Kimler Sitede

Şu anda 757 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 54243471

raporlaranas

kitaplar aksar

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1