Futbol Ekonomisi Genel Haber & makaleler
x
Buradasınız >> Ana Sayfa HABERLER & MAKALELER Genel


Bahiste masa ve kasa kimin elinde?

gulhan141125kapa

 

Müslüm Gülhan - 14 Kasım 2025 Neoliberal politikalar üzerinden futbolun anlamlandırılması; kapitalizmin ekonomik, siyasal, ideolojik ve özellikle de kültürel amaçlarını üretmeye yönelik örgütlü-bütüncül etkinlikler toplamıdır. Toplumsal bir parçalanma üzerinden yarattığı politikalar sayesinde; kitleleri daha kolay denetim altına alınmasını sağlamaktadır.

Futbol ayrıca sermaye birikimi sağlayan kültür endüstrisi ürünüdür. Bu sayede,  İnsanı gereksinim duymayacağı ürünlere yönlendirir ve iktidarla uzlaştırarak kapitalist tahakkümün yeniden üretimine yardımcı olur.

Bu sürecin tetikleyicisi olan kitle iletişim araçlarını -televizyon başta kullanarak, popüler kültür enstrümanı olan futbolu içinde yaşanılan toplumu tahakküm almak amacıyla araçsallaştırarak, oluşturduğu kitle kültürü formatı üzerinden tek tip türdeş bir yapı oluşmasını sağlar. Bu da kullanışlı bir kurgu üzerinden yönlendirilecek kitleler yaratılmasına neden olur.

Kültür endüstrisi ürünü olmasının başka sebebi-siyasetin çekim alanına irmesini de bir kenara bırakırsak-mafyadan FETÖ gibi cemaatlere ve özellikle bahis teşkilatları dahil tüm çıkar gruplarının mali-idari kurgusu haline getirilmesidir.

Halil Falyalı’nın öldürülmesine kadar bu bahis oyunları merkezi olan KKTC bilinen-uyuyan bir yapı konumundaydı. Hollanda’da öldürülen Falyalı’nın muhasebecisi Cemil Önal’ın verdiği bilgiler ve dağıtılan paralarla ilgili sürecin bir iradenin kontrolünde söz edilmesine yetiyordu. Fakat ne olduysa bu iki insanın öldürülmesinden sonra oldu ve masa ile kasa sanki başka bir iradenin eline geçti.

Cemil Önal Aralık 2023’te Hollanda’da yakalanmış ancak Türkiye’ye iade edilmemişti. 16 ay tutukluluktan sonra tahliye edilen Önal tutuksuz olarak Hollanda’da yargılanmaya devam ederken, Hollanda ve ABD istihbaratına da 20 saat boyunca 130 sayfa ifade vermiş.

Burası çok önemli!

Çünkü, Falyalı’nın sponsorluk adı altında-kimlere-dağıttığı paraları ve elindeki şantaj kasetlerinin detaylarını çok iyi biliyordu.

Burudaki kritik nokta; büyük paranın Kıbrıs’taki iki bankada tutularak temizlik işlerine başlatılmasıydı. Avrupa’da toplanan bahis paralarının Belarus’a oradan da Dubai’ye ve Güney Kıbrıs’a transfer edilirmiş. Çünkü 100 milyar dolardan bahsediliyor…

Bakın! Dünyada yasadışı bahis miktarı 1,7 trilyon dolardır.

Bu oyundaki para temizleme olaya kripto firmaları üzerinden yapılması ve Murat Ağırel’in aktardıklarına göre Papara ve Payfix firmalarının sahiplerinin cezaevinde olması operasyonun sürecinin yol haritası üzerinden ne olduğunu açıklamaya çalışıyor. Yine yazıda Papara iddianamesinde 75 milyar TL’nin bu bankalara aktarıldığı, bankalardan da kripto firmalarına aktarıldığı tespit edilmiş.

Asıl merak edilen konu; KTTC üzerinden bilinen sürecin iki ölüm sonrası bu operasyonların yapılmasının arkasındaki gerçekte bu işi yöneten iradenin-yani masa ve kasanın el değiştirmesi mi?

Kıbrıs halkının tüm bu olup bitenlere karşı ortaya koyduğu seçim iradesi çok kıymetli ve bunu bu işlerin dışında tutmak gerek. Onlar, siyasi bir tepki koydular ortaya; kendi gelecekleri adına.

152 hakemin, 1024 futbolcunun, sonra açıklanacak antrenörlerin ve menajerlerin legal bahis sitesine üye olduğu ve bahis oynadığı tespit edilmesiyle birlikte, hakem ve yöneticilerin tutuklanması ile diğerlerinin PFDK’ya sevk edilmeleri derin bir araştırma sürecini mecbur kılıyor. Etik olarak, yönetmelik ve belirli yasalara bağlı olarak bir hakemin ve bir futbolcunun böyle bir üyeliğinin kabul edilmesi mümkün değil. Fakat hukuki olarak sağlam deliller ve gerekçeler ortaya konulması gerekir. Bu noktada masumiyet karinesine de dikkat edilmelidir. Sonu nereye varılması bilinmeden, varsa-suçsuz insanların peşinen kamu vicdanında hüküm giydirilmesi doğru olmaz. TFF bu konuda daha duyarlı olmalıydı.

Şampiyonluk, küme düşmeyi belirleyecek ayrıntılarla, yüksek getirisi olan-paraya dayalı oyunların öncelikle belirlenmesi amaç için son derece elzemdir.

Siyasetin futbolun bu kadar içinde olması ve kulüpleri dahil dizayn etmesi, bu iradenin başka oluşumlara izin vermediği gibi, alternatif sermaye organizasyonların yaratılmasına ve sonunda da bir siyasi veya örgütsel oluşumlara finansal destek verecek kadar ileri gidilmesine izin verilmesi mümkün değildir. Acaba operasyonlar böyle bir oluşuma karşılık mı geliyor?

Başlatılan hukuki sürecin arka planı tekil bir oluşumun varmışçasına bakılarak sürecin öznelleştirilerek bitirilmesi de pek mümkün gözükmüyor.

Murat Ağırel’in dediği gibi: “Pronet Gaming, Betco, Digitain, Cascade isimli altyapı sağlayıcılarının Türkiye ile bağları kopartılsa binlerce yasadışı bahis sitesi otomatik olarak kapanmış olacak.”

Türkiye’de futbol araçsallaştırılmış oyundur… Manipülasyona açık bir oyundur… Politik bir oyundur…

Kulüplerin bu kadar borç batağında olmasına rağmen, ciddi bir kontrol mekanizmasının bugüne kadar oluşmaması adeta sürecin bu şekilde işlemesine neden olmuştur. Kulüplerdeki transfer için harcanan paraların kaynaklarının olmaması ve adeta açığa oynanarak geleceklerine ipotek altına alınması ve ne Avrupa’da ne de başka bir ortamda hiçbir başaranın gelmemesine rağmen, bunun ürün haline getirilerek-metalaştırılıp pazarlanması sürecin bütünsel yapısının kırılmasına neden olmaktadır. Bu bir yönetim stratejisidir. Bir düzeltme veya bir değişim söz konusu olamaz.

Futbolun kitle kültürü ürünü olması ve uygulanan ekonomik politikaların yarattığı yıkım; insanları bütün olarak bu alanlara yöneltmektedir. Kapitalizmin yarattığı tek tipleştirme ve yabancılaşma, insanların artık çözüm odaklı üretme merkezini kaybetmesi nedeniyle yaratılan bu suni pazarların taşıyıcısı haline getirmektedir.

Alt yapı üst yapıyı belirlediğine göre, boşuna değil futbolda tüm alt yapıların bertaraf edilmesi…

Bu bir sistem sorunudur.

 
Güzelliğini Kaybeden Oyun: Bahis Operasyonları Futbolu Nasıl Etkiledi?

141125cakmakcover

 

Dr.  Gökhan Çakmak - 14 Kasım 2025 Futbol, yıllardır “güzel oyun” olarak anılır. Çünkü içinde heyecanı, mücadeleyi, adaleti ve rekabeti barındırır. Taraftarın tutkusu, oyuncunun emeği, hakemin otoritesi ve yöneticinin vizyonu bir araya geldiğinde sporun gerçek ruhu ortaya çıkar. Ancak son dönemlerde Türkiye’de yaşanan gelişmeler bu ruhu zedeleyen bir tabloyla bizi karşı karşıya bıraktı. Türkiye Futbol Federasyonu’nun hakemlerle başlayıp futbolcularla devam eden bahis oynayanlar listesi paylaşımları futbolun en temel değerlerinin nasıl alt üst edildiğini acı bir şekilde gözler önüne serdi.

TFF’nin son zamanlarda açıkladığı listeler aslında buzdağının görünen kısmı gibi. Çünkü bahis sektörünün futbola sızması yalnızca kazanç arayan belirli kişilerin değil sistemin farklı noktalarında görev alan birçok aktörün içine dahil olduğu bir ağın varlığını düşündürüyor. Hakemin yönetimi, futbolcunun performansı, yöneticinin transfer kararı, hepsinin üzerine şüphe bulutları çökmesi futbolun sadece sahada değil zihinlerde de güzel oyun vasfını kaybetmesine neden oluyor.

Bahis oyunları uzun süredir futbolun üzerinde dolaşan bir kara gölge gibiydi. Ancak bu gölge artık karanlığa dönüşmüş durumda. Saha içinde verilen her karar, kaçan her gol, yapılan her hata artık doğal bir oyunun parçası olarak görülmüyor; “acaba?” sorusuyla karşılanıyor. Taraftarın inancı sarsılıyor, hakeme duyulan güven azalıyor, sporcu emeği lekeleniyor. Üstelik futbolun rekabet ruhu yerini finansal manipülasyonların soğuk gerçekliğine bırakıyor. Maçlarda hakemlere yönelik olarak yapılmaya başlanan “bahis yapsana” tezahüratları da bu durumu derinleştiriyor.

Bugün geldiğimiz noktada güzel oyun kavramını sorgular hâle geldik. Fair-Play’in yerini manipülasyonların aldığı, rekabetin finansal çıkarlarla gölgelendiği, taraftarın tutkuyla izlediği maçların bile şaibe ihtimalinin gölgesinde kaldığı bir düzen halen güzel olabilir mi? Halen futbol için güzel oyun kavramı geçerli olabilir mi?

TFF’nin açıkladığı listeler bu açıdan önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü temizlik ancak kirin kabul edilmesiyle başlar. Lakin burada sorulması gereken asıl soru sorumluların bedel ödemesinin ötesinde futbolun itibarının nasıl yeniden inşa edileceğidir. Yeni denetim mekanizmaları mı kurulacak, hakemlik sistemi mi değişecek, yoksa futbolun yönetim yapısı mı baştan aşağı yenilenecek? Cevap ne olursa olsun tek bir gerçek var: Güveni kaybettiğiniz yerde güzel oyundan söz edemezsiniz.

Futbol, milyonların ortak duygusu ve en temiz eğlence kaynaklarından biri olma sorumluluğunu taşıyor. Eğer bu sorumluluk bir kez daha unutulursa ve bahis operasyonlarının ortaya çıkardığı kirli ilişkiler temizlenmezse güzelliğini sonsuza dek kaybedebilir.

Kısacası, güzel oyun artık pek de güzel değil…

 

 

 
Pandoranın Kutusu’ndan Sonra: Kimin Diş İzi?

gursoy131125kapak

 

Ömer Gürsoy - 13 Kasım 2025

Bahis, şike, çıkar ilişkileri…

Futbol artık sadece sahada değil, perde arkasında da oynanıyor.

Pandoranın kutusu açıldı; geriye tek bir soru kaldı:

Bu oyunun çiğnenmiş sakızına kimin diş izi geçti?

İtalyan bir düşünürün sözü vardı:

“Dünya sizin çiğnediğiniz sakız parçasıdır; dişlerinizin izini alır.”

Bu metafor, sadece insanın doğayla ya da kaderle ilişkisini değil; çıkarın, hırsın ve yozlaşmanın dokunduğu her alanı anlatır.

Türk futboluna baktığımızda, diş izlerinin en derinde olduğu yer belki de tam olarak burasıdır.

Pandoranın kutusu bir kez açıldı; artık geriye dönüş yok. Kimin diş izi kaldıysa, onu silmeye çalışmak yerine tanımak gerek. Tanımadan temizlenmez, yüzleşmeden iyileşmez hiçbir şey.

Futbolun yeniden güven kazanması, sadece “temizlik operasyonlarıyla” değil, kültürel bir yeniden doğuşla mümkündür.

Kutudan çıkan yalnızca umut değil, yıllardır bastırılmış kirli ilişkiler, örtbas edilmiş dosyalar ve suni kahramanlıklar da döküldü.

Bugün bahis, şike ve manipülasyon artık tribün dedikodusu değil; futbola sızmış, onu içeriden kemiren bir kültürün parçaları.

Kimler yok ki bu kültürün içinde: futbolcular, yöneticiler, hakemler, gözlemciler, temsilciler… Hatta kimi zaman TFF’nin gölgesini taşıyan isimler.

Herkes aynı havuzda yüzüyor; kimisi yavaşça batıyor, kimisi suyun üzerinde kalmaya çalışıyor. Ama su çoktan bulanmış durumda.

Bugün konuşulan dosyalar sadece adli bir mesele değil; ahlaki bir turnusol kâğıdı.

Kim neye karışmış, kim nereye kadar susmuş, kim hangi çıkarın etrafında dönmüş…

Bir oyunun sadece skorla değil, parayla, güçle ve sessizlikle nasıl yeniden yazıldığını izliyoruz.

Ve işte o zaman şu soru kaçınılmaz oluyor:

Bu kirli sistemin içinde, herkesin ağzında çiğnenen “sakız parçası” kim?

Bazıları bu düzeni mecburiyet, bazıları kader olarak görüyor.

Oysa bu, bir tercih meselesi.

Adaletin sustuğu, liyakatin unutulduğu, denetimin ise göstermelik kaldığı bir yerde, çürümeyi olağan saymak sadece konfor alanını korumaktır.

Futbolun masa başında oynandığı, performansın değil bağlantının belirleyici olduğu bir zeminde ne umut filizlenir ne de değer kök salar.

Bir dönem holiganizmle savaşan İngiltere, sahayı temizlemeden tribünleri arındıramayacağını anlamıştı.

Biz ise tam tersine, seyirciyi susturup sahadakini korumayı tercih ettik.

Oysa bugünün sorunları, dünün suskunluklarından doğdu.

Her sustuğumuz olay, bir sonrakine cesaret verdi. Her görmezden geliş, yeni bir diş izi bıraktı o sakızın üzerinde.

Futbol bir aynadır aslında; yönetenin, denetleyenin, yazanın ve oynayanın yüzünü gösterir.

Yansıttığı çehrede adalet yoksa, vicdan da yoktur.

Bahis ve şike dosyalarına bakarken sadece rakamları ya da isimleri değil; kültürü, alışkanlığı, meşrulaştırılmış çarpıklığı görmek gerekiyor.

Asıl problem birkaç kişilik bir suç örgüsü değil; sessiz çoğunluğun kabullenişidir.

Ve o doğuş, bir itirafla, bir cesaretle, bir “artık yeter” demeyle başlar.

Belki de en başta, aynaya bakıp şu soruyu sormakla:

“Benim diş izim bu sakızın neresinde?”

 

 
Yasadışı Bahis Soruşturması Nasıl Amacına Ulaşır?

 

taksar131125kapak

 

Tuğrul AKŞAR- 13 Kasım 2025 TFF (Türkiye Futbol Federasyonu) tarafından 2025 Ekim’inde başlatılan yasadışı bahis soruşturması, Türk futbol tarihinin en kapsamlı etik ve disiplin soruşturmalarından biri olarak gündemdeki yerini aldı.

 

 Soruşturma Nasıl Başladı, Nasıl Gidiyor?

 

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu 27 Ekim 2025’te yaptığı açıklamada “571 aktif hakemden 371’inin bahis hesabı bulunduğu, 152’sinin aktif olarak bahis oynadığı” bilgisini paylaştı.[1]

 

Soruşturma, önce hakemler üzerinden başladı; ardından futbolcular, kulüpler ve sporun diğer paydaşlarına doğru genişletildi. TFF açıklamalarında yaklaşık 3.700 futbolcunun inceleme altında olduğunu ifade etti.[2]

 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili olarak “yasa dışı bahis oyunları hakkında sürekli ve kararlı bir mücadele yürütülmektedir” diyerek soruşturmanın derinleştirileceğini duyurdu.[3]

 

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından yürütülen ve ilerleyen zamanda Cumhuriyet savcılığı soruşturmasına dönüşen yasadışı bahis soruşturmasında:

 

-1.024 futbolcu (Süper Lig, 1. Lig, 2. Lig ve 3. Lig düzeyinde),

 

 -371 hakem, bunlardan 152’si aktif bahis oynadığı iddiasıyla,

 

 -Bazı kulüp yöneticileri ve teknik personel

 

 -3.700 civarında futbolcu şu anda inceleme altında bulunuyor.

 

 Bu isimlerin bir kısmı Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na (PFDK) sevk edildi ve tedbirli olarak futboldan uzaklaştırıldı.

 

 -İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, toplam 21 kişi için yakalama/emir çıkardı.

 

 -Bu kişiler arasında 17 hakem, bir Süper Lig kulübünün başkanı, bir eski kulüp sahibi ve bir dernek eski başkanı yer alıyor.

 

 -Bu kişilerden en az 18’i gözaltına alındı.

 

 -Süper Lig kulüplerinden birisinin başkanı ile bazı hakemler ve soruşturmayla ilişkisi bulunan bazı kişiler tutuklandı.

 

 -TFF hakemler için ayrı bir disiplin dosyası açtı. Bunun yanısıra  UEFA süreci de yakından izliyor. Gerekirse,  “Integrity Unit” [4] devreye girecek.

 

 -Soruşturmanın parasal yönü ile Savcılık ve Masak ayrıca ilgileniyor. Bu kapsamda, Kulüplerin ve liglerin mali yapıları da ayrıca MASAK tarafından denetlenmeye başlandı.

 

 -Soruşturmanın giderek genişlemesi, 2.Lig ve 3.Lig maçlarının 2 hafta ertelenmesine yol açtı.

 

 -Savcılıkça sürdürülen soruşturma öz itibariyle; futbolcuların, hakemlerin, yöneticilerin ve futbol ekosistemi içindeki diğer kişilerin yasadışı bahis platformlarında işlem yaptığı veya bahis oynadığı iddialarına dayanıyor.

 

 -Bu durum, TFF’nin Disiplin TalimatıFIFA ve UEFA Etik Kuralları ve Türk Ceza Kanunu’nun 228. maddesi (yasa dışı bahis ve kumar suçları)kapsamında ciddi bir ihlal olarak değerlendiriliyor.

 

 Soruşturma Devam Ederken Belirsizliğini Koruyan Durumlar

 

Soruşturmaya konu veriler kamuoyuyla kısmen medya aracılığıyla paylaşılmasına karşın, sürdürülen soruşturmaya ilişkin henüz ortada savcılıkça düzenlenmiş bir iddianame bulunmuyor.

 

Bazı futbolcular ve hakemler kendilerinin suçsuz olduklarını, kimlik bilgilerinin izinsiz kullanıldığını ileri sürüyor.

 

Tam cezalar, isim listeleri ve kulüplerin üzerindeki etki henüz tamamlanmış değil.

 

Soruşturmaya dahil edilen kulüplerin yönetimleri, suçlanan oyuncular ve hakemler kişilik haklarının korunmasında gereken özenin gösterilmediği gerekçesiyle TFF hakkında suç duyurusunda bulundular.

 

Soruşturma Türk Futbolunu Nasıl Etkileyecek?

 

Bu soruşturma, Türk futbolunun güvenilirliğinietik bütünlüğünüuluslararası itibarı ve ekonomik sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyebilecek bir niteliğe sahip bulunuyor.

 

Özellikle, üst düzey klasman hakemlerinin ve oyuncularının bahis oynamaları başta Süper Lig olmak üzere, diğer alt liglerin ve oynanan maçların sonuçları hakkında önemli kuşkuları da beraberinde getiriyor. Bu durum önümüzdeki günlerde Türk futbolunda sistemsel bir krizin de habercisi olma olasılığını giderek artırıyor.

 

TFF’nin Açıklamaları Sağlıklı Olmaktan Uzak

 

TFF’nin yaptığı açıklamalar sağlıklı olmaktan uzak görünüyor.

 

Özellikle soruşturma kapsamında ismi geçen kişi ve kurumların kişisel ve kurumsal haklarına ilişkin “masumiyet karinesi”nin çiğnenerek, kişisel ve kurumsal bilgilerin kamuoyuyla paylaşılması, TFF’nin bu konuda etik davranmadığı yönünde eleştirilere neden oluyor.

 

Bu konuda Avukat Mert Yaşar’ın gündeme getirdiği önemli hukuksal konular, soruşturmanın yürütülmesi aşamasında önemli hukuksal ihlallere yer verildiğini ortaya koyuyor.[5]

 

Diğer taraftan dünyanın tüm liglerinde hakemler ile bahisşirketleri arasında aşılmaz bir set olmasına karşın, Nihat Özdemir’in başkan olduğu dönemde TFF ile misli.com arasında altı yıl önce yapılan anlaşma sonucu, TFF’nin  hakemlere adı geçen bahis sitesi üzerinden ‘veri tabanında maçları izleyebileceklerine' ilişkin yönlendirmesine yönelik ileri sürülen iddialara TFF’nin sessiz kalması ise soruşturmanın  daha baştan sağlıklı yürütülmesini engelliyor.

 

Türkiye’de spor bahsi soruşturmasının arka planında çok katmanlı yapısal, ekonomik, yönetimsel ve kültürel dinamikler yer alıyor. Aşağıda başlıca etkenleri, soruşturmanın gelişimini ve hangi yapısal zafiyetlerin bu duruma zemin hazırladığını özetliyorum.

 

Bahis Skandalının Yapısal Temelleri

 

Futbolumuzda patlayan bahis skandalının arka planında ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik, finansal, sosyolojik, hukuksal koşulların ve politik iklimin büyük etkisi bulunuyor.

 

Bu soruşturma bize şunu gösteriyor: bu skandal sistemin en derinindeki çatlakları, ekonomik dinamikleri hatta kültürel çürümeyi ayna gibi yüzümüze yansıtıyor. Burada mesele sadece birkaç kişinin hatası değil, karşımızda  kurumsal yönetim zafiyetleri var, ekonomik baskılar ve yozlaşmış bir spor kültürü var. Hepsi iç içe geçmiş durumda. Bu olumsuzluklar zaman içinde sistemsel bir çürümeye de neden olmuş durumda. Doğal olarak sporsever yurttaş şimdi izlediği oyunun adil bir oyun olduğuna nasıl inanacak? Maçı yönetmesi gereken hakem, yönettiği maça bahis oynuyor; takımı için ter dökmesi gereken oyuncu oynadığı maça bahis oynuyor. Çok katmanlı bir sorunsal ile karşı karşıya kalan Türk futbolu içinde bulunduğu bahis bataklığından nasıl sıyrılabilecek? Bunu yapabilmeye gücü ve yeteneği var mı?

 

Artık bahis skandalı bizim bir iç meselemiz olmaktan çıkmış durumda. Tüm Avrupa radarını bu soruşturmaya ve Türk futboluna çevirmiş durumda. Yani, itibarımız masada.

 

Bu süreci soruşturan TFF diğer taraftan bu süreci şeffaf yönetmemekle; masumiyet karinesi ilkesini ihlal etmekle suçlanıyor. En evrensel hukuk ilkesi olan “suçu ispat edilene kadar kişi suçsuzdur”  hukuk kuralının TFF tarafından ihlal edildiği ileri sürülerek,  bazı kulüp ve oyuncular tarafından  TFF hakkında suç duyurusunda bulunulmuş olması da ortaya trajikomik bir durumu çıkartıyor. Gerçekten de çok tuhaf bir durumla yüz yüzeyiz. Soruşturma yürüten yapıya dair en ufak bir şüphe varsa, soruşturma zaten daha baştan sakattır. Soruşturmadan çıkacak sonuçlar, kamuoyu vicdanında asla kabul görmez. Bu güvensizliğin temelinde çok daha somut çok daha skandal bir iddia var ki, yıllar önce TFF bir bahis şirketi ile işbirliğine giderek, hakemlerini bu bahis şirketi verileri üzerinden maç takibi yapmaya yönlendirmiş.

 

Yani, dünyanın her yerinde federasyonlar ile bahis şirketleri arasında Çin Seddi örülürken, burada bizzat federasyonun hakemleri bir bahis sitesine yönlendiriyor olması,  bir çıkar çatışmasını da beraberinde getiriyor.  

 

Bu durum bugünkü sorunu çözmeye çalışan kurumun, aslında sorunun bir parçası olduğunu bize gösteriyor. Bu da, haliyle TFF’nin böyle bir ortamda yürüttüğü soruşturmanın ne kadar adil işleyeceğine dair insanlarda ciddi bir şüphe uyandırıyor.  Bu ise doğal olarak akla şöyle bir soruyu getiriyor. “Siz bu işi çözebilecek misiniz yoksa bu soruşturma birilerine aklamak için göstermelik bir süreç mi olacak?

 

Ekonomik, Politik, Finansal ve Sosyolojik Zafiyetler

 

Başta gelir dağılımı dengesizliği olmak üzere, içinde bulunduğumuz olumsuz ve sürdürülemez ekonomik politikalar nedeniyle toplumun önemli bir katmanı, bu ekonomik ve mali sorunlar altında eziliyor. Gelir yetersizliği içinde bulunan bu kesimlerin içinde, çektikleri ekonomik ve finansal problemden kurtulabilmek için çıkışı, bu tür kazanç yollarında arayan milyonlarca insan bulunuyor. Bu kapsamda bugün ülkemizde yasal bahis oynayanların sayısı 7 milyon kişiye[6]; yasadışı bahis oynayanların sayısı da 12 milyon kişiye ulaşıyor.[7] Buna göre yaklaşık 19-20 milyon kişi bir şekilde bahis oynuyor. Yani, toplumun %23’ü bahis sektörüyle organik ilişki içinde.

 

Yine, spor camiasındaki bazı aktörlerin ücret, hakem ödemeleri, altyapı destekleri gibi finansal kaynaklarda baskı altında olması, etik dışı alternatif gelir yollarına yönelmeyi teşvik etmektedir.

 

Ülkemizde ücret ve gelir dengesizlikleri, etik dışı kazançlara yönelimi artırıyor.

 

Evrensel Hukuk Kurallarının Çalışmamasının Neden Olduğu Olumsuzluklar

 

Son yirmibeş yıllık süreç içinde yaşamın tüm alanlarında evrensel hukuk normlarının uygulanmasında yer verilen olumsuzluklar, parasal ve hukuksal takibin yeterli olmadığı yasadışı bahis sektörünün ülkemizde daha da yaygınlaşıp büyümesine neden olmuştur. Zaten ekonomik ve finansal sorunların altında ezilmekte olan insanların kolayca yönlenebilecekleri bu sektöre karşı yetersiz kalan hukuksal denetim ve yaptırımlar bu sektöre olan ilgiyi artırmıştır. Bu bağlamda bakıldığında ülkemizde yasadışı bahis sektörünün büyüklüğü son yirmibeş yılda yüz kat artarak 50 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. 

 

Kolay yoldan ve daha fazla para kazanabilme anlayışının egemen kılınmaya çalışıldığı bir eko-politik sistemde, yasadışı bahis dünyası her zaman ilgi ve çekim noktası olmuştur. Yasadışı bahis dünyasının büyüklüğü ve parasal akımlarının  izlenebilirliğinin zayıf olması, “kazanma” beklentisi ile spor paydaşlarını riskli faaliyetlere çekebilir.[8]

 

Yasadışı Bahsin Boyutu

 

United Nations Office on Drugs and Crime (UNODC) tarafından yapılan değerlendirmeye göre, illegal spor bahis piyasasının yıllık olarak yaklaşık 350 milyar USD ile 1,7 trilyon USD arasında işlem hacmine sahip olabileceği tahmin edilmektedir.[9]

 

Türkiye’de illegal bahis sektörünün büyüklüğünün yaklaşık 25 Milyar Dolar (1 Trilyon TL) düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir.[10] Bu alanda tam tutarın kesin olarak tespiti zor olmakla birlikte bir başka tahmine göre ülkemizde yıllık yasadışı bahis miktarı 50 Milyar dolar civarındadır. [11]

 

Türkiye’de resmi, yıllara göre ayrıştırılmış yasa dışı bahis hacmi verisi bulunmamasına karşın çeşitli medya/araştırma/kitap tahminleri birbirinden farklılıklar gösterse de yıllık yasadışı bahis gelişimi son 25 yılda tam yüz kat artarak 500 Milyon dolar mertebesinden 50 Milyar dolar düzeyine yükselmiştir.[12]

 

B) Yönetsel ve Denetimsel Boşluklar

 

Hakem, futbolcu ve kulüp çalışanlarının bahis kayıtlarının yeterince sistematik şekilde takip edilmediği görülüyor.   TFF’nin bu konuda üzerine düşen yönetsel ve denetsel sorumluluğunu yeterince yerine getirmediğini bize göstermektedir. Aynı şekilde kulüpler, federasyon ve denetleyici kurumlar arasında koordinasyon veya şeffaflık eksikliğinin bulunması da bu sektörün futbola daha fazla kök salmasına neden olmuştur.

 

Ortada devasa bir yasal boşluk ve denetimsizlik bulunuyor. Hal böyle olunca hem sektörde bahis oynayan sayısı, hem de oynana bahis tutarı artıyor. Bu bir tesadüf değil.  Bu durum denetim mekanizmalarının iflas ettiğinin, yaptırımların caydırıcı olmadığının en net kanıtı…Yani kolay para kazanma vaadi büyük, yakalanma riski de düşükse bu tür yasadışı faaliyetlerin patlaması kaçınılmazdır.

 

Yönetim süreçlerinde şeffaflığın düşük olması, etik temelli denetim kültürünün yerleşmemiş olması futboldışı bir unsur olan yasadışı bahsin futbolu bir kanser gibi sarmasına sebep olmuş; asalak bir sektör olarak varlığını artırarak devam ettirmiştir. [13]

 

Veri analizine dayalı bütünlüklü izleme sistemlerinin TFF nezdinde bulunmayışı, bu türden futbol dışı hareketlerin gelişimine ve filizlenmesine olanak sağlarken, her türlü manipülasyona da istenmeden de olsa zemin hazırlanmış oluyor.

 

TFF ve kulüplerin kendi içindeki yönetsel zafiyetler de bu işin filizlenmesine olanak ve ortam sağlıyor. Şeffaflıktan uzak mali yapıların olması, kimin ne kadar para aldığının, paranın nereye gittiğinin belli olmaması bahis sektörünün ekmeğine yağ sürüyor.

 

Oysa, modern futbolda her şey veri analizi ile takip ediliyor. Bahis oranlarında anormal bir dalgalanma olduğunda, herhangi bir hakem maçlarda sürekli şüpheli kararlar verdiğinde, gelişmiş sistemler bunları anında tespit edip uyarı veriyor. Bizde ise bu tür teknolojiye dayalı proaktif denetim sistemlerinin olmaması, bu işi yapanların elini kolunu sallayarak hareket etmesine olanak tanınıyor. Bu anlamda yasa dışı bahis, futbolu bir kanser gibi içten içe kemiren asalak bir sektöre dönüşüyor.

 

C) Gelişmemiş Spor Kültürü ve Etik Yoksunluk

 

Sporda rekabetçi kültür ülkemizde yok etmeye, etik değerleri aşındırmaya yönelik bir karaktere sahiptir. Rekabet kültürü bu anlamda ülkemizde yeterli bir rekabet olgunluğuna erişememiştir. Taraftar tüketici ise bu kültürün vandalist bir ögesi durumundadır. Diğer taraftan, spor dışı haksız uygulamalarda “herkes yapıyor” tarzındaki, davranışsal anlayış, toplumsal algılar, sporun içinde etik dışı davranışlara karşı toleransı yükseltmektedir.  Bu da şike, doping, yasadışı bahis, teşvik vb.anti futbol unsurlarının futbola sirayet etmesine sebep olmaktadır. Yasadışı bahsin toplumsal varlığını bireyler bazında devam ettirebilmesi bu koşulların kaçınılmaz bir sonucudur.

 

Bahis oynamanın “önemsiz bir eğlence” olarak görülmesi, spor etik kültürünü aşındırıyor.

 

Eğitim, etik davranış ve profesyonellik anlayışının sporun tüm katmanlarında yeterince yaygınlaşmamış olması bu tür soruşturmalara zemin hazırlıyor.

 

D) Kurumsal Bütünlük ve Risk Yönetimi

 

Spor organizasyonlarının, bahis riski, maç manipülasyonu gibi tehditlere karşı risk yönetimi stratejilerinin eksik veya zayıf olmasının yanısıra, Ulusal ve uluslararası spor federasyonlarının (örneğin UEFA/FIFA) bütünlük (integrity) standartlarının geçerli şekilde uygulanmaması da bu soruşturmaya zemin hazırlayan olumsuzluklardan birisidir.

 

E) Şeffaflığın Sağlanamamış Olması

 

Şeffaflığın en düşük olduğu sektörlerin başında futbol ekonomisi gelir. Başta kulüp denetimleri ve mali yapılara ilişkin şeffaflık sorunu yaşanırken; diğer yandan hakem atamaları ve oyuncu transferleri gibi konularda yaşanılan yetersiz şeffaflık, bu tür olumsuzluklara ortam hazırlamakta, futbolda  risklerin artmasına yol açmaktadır.

 

Bu Skandal Türk Futbolunu Nasıl Etkiler? Neden Önemlidir?

 

Bu soruşturma, Türk futbolunun güvenadil rekabetetik ve sporun saygınlığı açısından “kritik” bir öneme sahip görünüyor. Aslında, bu soruşturma Türk futbolunda yeniden yapılanma için kendisine çeki düzen verebilmesi bakımından önemli bir denetim noktası olabilir. 

 

Eğer, bu soruşturma bahisle bağlantılı faaliyetleri tam anlamıyla her yönüyle ortaya çıkartıp kontrol altına alamazsa, maçların sonucuna etki etmeliglerin itibar kaybetmesiuluslararası yaptırımlar gibi ciddi risklerle karşı karşıya kalacağımız kesindir.

 

Bu tür bir kriz, sadece bireysel düzeyde değil, sistem düzeyinde yapısal değişim ve dönüşümleri bir gereklilik olarak önümüze çıkartıyor.

 

Türk futbolu bu soruşturma ile sistemdeki çürük elmaları ayıklayabilir;  ancak, sepetteki elmaların çürümesine yol açan temel koşullarda gerekli temizliği yapacak, futbolumuzdaki yapısal problemlerin çözümünü sağlayacak gerekli yapısal dönüşümleri gerçekleştiremez ise, çok değil, birkaç yıl sonra aynı sorunları daha da şiddetli yaşayabilir. Bu süreç sorundan fırsata çevrilmelidir.

 

Türk futbolunun yapısal sorunları, sistemik çürümeyi ve bozulmayı beraberinde getirmiştir. Futbolumuzda var olan tüm sorunların kaynağı bugünkü yönetsel ve siyasal anlayıştır. Bugünkü sorunlara sebep olan anlayıştan, çözüm beklemek bu anlamda safdillik olur.

 

Bugün futbolumuzda yaşanılan sıkıntılar, futbolun fena halde hayata benzediğinin bir göstergesidir. Sosyal yaşamda ne yaşıyorsak, ne tür olumsuzluklarla muhatap oluyorsak, bunun aynısını futbolda da yaşıyoruz. Ama yine de biz futbolumuzu bu sorundan kurtarabilecek önerilerimizi paylaşalım. Bunu toplumsal ve vicdani bir görev olarak görmekteyim.

 

Neler Yapılmalı?

 

Öncelikle sorunun yapısal karakterli olduğunu kabul ederek çözüme odaklanmamız gerekiyor. Bu kapsamda temel operasyonel alanlarda aşağıdaki teknik konularda hızla yol alınmalıdır.

 

1. Bütünlük İzleme Merkezi (Integrity Unit) Kurulmalı

 

UEFA ve FIFA modellerinde olduğu gibi, veri analitiği ile maç sonuçları, bahis oranları ve hakem kararlarını eş zamanlı izleyen bağımsız bir birim oluşturulmalı.

 

Spor Toto, MASAK ve TFF arasında anlık veri paylaşımı sağlanmalıdır.

 

2. Etik ve Uyum Programı

 

Hakemler, oyuncular, yöneticiler ve teknik kadrolar için “etik eğitim zorunluluğu” getirilmelidir.

 

İngiltere FA modelinde olduğu gibi “Bahis Farkındalığı Eğitimleri” düzenlenmelidir. Bunun ömür boyu sürecek, futbol yaşamının ayrılmaz bir parçası olduğu kültürü futbolun tüm paydaşlarında oluşumu sağlanmalıdır.

 

3. Şeffaflık ve Mali Denetim

 

Kulüplerin mali yapılarıyla, yöneticilerin finansal ilişkileri düzenli olarak bağımsız denetime tabi tutulmalı; futbolun her alanında sonuna kadar şeffaflık sağlanmalı; mali denetim etkinleştirilmelidir.

 

UEFA’nın Financial Fair Play modelinin ulusal uyarlaması güçlendirilmeli; hiçbir kulüp, oyuncu ve yöneticiye ayrıcalık sağlanmamalıdır.

 

4. Yasal Çerçeve Güncellemesi

 

7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Kanunu yeniden ele alınmalıdır.

 

Suçun yalnızca bireysel değil, örgütsel boyutu (örneğin bahis ağları) da tanımlanmalı ve buna göre yeniden ceza yasasında düzenlemelere gidilmelidir.

 

5. Spor Kültüründe Dönüşüm

 

TFF ve MEB iş birliğiyle “Etik Spor Kültürü” eğitimleri lise ve altyapı düzeyinde verilmelidir.

 

Fair play ödülleri, eğitim ve medya aracılığıyla toplumsal farkındalık oluşturulmalıdır.

 

6. TFF’de ve futbolun yönetimine siyasetin etkisini tamamıyla ortadan kaldıracak şekilde TFF Genel Kurul Yapısı yeniden düzenlenmelidir.

 

7. TFF genel yapılanmasının üzerinde, siyasetten bağımsız, tamamen teknik kadrolardan oluşan, liyakatli yöneticilerden oluşan bir mali ve etik üst kurul oluşturulmalıdır.

 

8. Mevcut futbol soruşturmasının sağlıklı ve adil bir şekilde devam edebilmesi için var olan yönetim istifa etmeli ve yerine siyasetin etkisinden uzak, kamuoyunda saygınlığı tartışılmayan isimlerden oluşan geçici bir yönetim oluşturulmalıdır.  

 

Sonuç

 

Türkiye’deki bahis soruşturması, yalnızca bireysel hataları değil, kurumsal yönetim, finansal şeffaflık ve etik kültür açısından da yapısal eksikleri göz önüne seriyor.

 

İtalya, Almanya ve İngiltere örnekleri, bu tür krizlerin radikal reformlarla fırsata dönüşebileceğini kanıtladı. Türk futbolu için bugünkü kritik sorun “kimin suçlu olduğunu” aramaktan daha çok, “bu sistemin bir daha aynı hatayı tekrarlamaması” için nasıl bir yapısal değişim ve dönüşüme gidilmesi gerektiğine odaklanmalıyız. Günü kurtaran ya da birkaç kişiyi günah keçisi ilan ederek sorunu palyatif çözmeye çalışmak, Türk futbolunu bu sorunun pençesinden kurtarmaz, sadece bugünkü yönetime soluklanma olanağı yaratır.

 

 

 


 

[1]  https://en.wikipedia.org/wiki/2025_Turkish_football_betting_

 

scandal?utm_

 

[2]  https://www.ankaranethaber.com/tffdeki-bahis-sorusturmasi-genisliyor-3-bin-

 

700-futbolcu-ve-kulup-inceleme-altinda

 

[3]  https://www.aa.com.tr/tr/gundem/istanbul-cumhuriyet-bassavciligi-yasa-disi-bahis-

 

sorusturmasi-derinlestirilerek-surdurulecek/3727817?utm_

 

[4] “Integrity Unit” terimi, spor dünyasında dürüstlük, etik ve adil oyun (fair play)

 

ilkelerini korumakla görevli özel bir birimi ifade eder.

 

UEFA, FIFA ve ulusal federasyonlarda bu birimler, etik dışı davranışları, şike,

 

bahis, manipülasyon, rüşvet veya çıkar çatışması

 

gibi durumları tespit edip engellemekle yükümlüdür.

 

[5] Av.Mert Yaşar , “Bahisçi Hakemler Dosyasındaki Hukuka Aykırılıklar”,

 

 https://futbolekonomi.com/index.php/haberler-makaleler/hukuk/173-diger-yazarlar

 

/6857-futbolabahis-futbolasorusturma.html

 

[6]  https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/tugrul-aksar/yasa-disi-bahis-

 

kuluplere-zarar-veriyor-2269746

 

[7]  https://www.breakingnews.com.tr/spor/bahis-sorusturmasi-derinlesiyor-t

 

urk-futbolunda-sike-ihtimali-gundemde-1073264

 

[8]  https://www.covers.com/industry/illegal-sports-betting-trillion-un-report-2021

 

[9]  https://sigma.world/news/illegal-gambling-turnover-exceeded-e80-billion-in-2024

 

[10]  https://www.turkiyetoday.com/nation/turkiyes-illegal-betting-boom-poses

 

-growing-threat-to-financial-system-3204295

 

[11]  https://www.dunya.com/sektorler/50-milyar-dolarlik-yasa-disi-bahis-

 

pazarina-savas-acildi-haberi-748868

 

[12]  https://unstats.un.org/unsd/nationalaccount/docs/KS-05-17-202-EN-N.

 

pdf?utm_ 

 

[13] Tuğrul AKŞAR, “Sporun Sırtından Beslenen Asalak Sektör: Bahis Ekonomisi”,

 

 https://www.futbolekonomi.com/index.php/haberler-makaleler/genel/

 

122-tugrul-aksar/6181-2024-11-16-08-32-28.html

 

 

 
Piyasa Değeri, Yaş ve Başarı: Avrupa Kupalarının Beş Yıllık Panoraması (2020-2025)

121125genckapak

 

Dr. Tolga Genç - 12 Kasım 2025 Avrupa futbolunun kulüp düzeyindeki en prestijli üç turnuvası olan UEFA Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi ve UEFA Konferans Ligi, sadece sportif rekabetin değil, aynı zamanda ekonomik güçlerin farklı seviyelerde sahnesidir. 2020-21 sezonundan başlayarak beş yıllık dönemi kapsayan bu kapsamlı analiz, kulüp kadrolarının toplam piyasa değeri ve ortalama yaşı gibi iki temel ekonomik ve demografik göstergenin, elde edilen sportif başarı (çeyrek final ve üstü) ile ne denli korelasyon içinde olduğunu incelemektedir. Modern futbol, sahada kazanılır; ancak veriler, zaferin yolunun büyük ölçüde yönetim kurulu odalarından ve finansal kasaların derinliğinden geçtiğini düşündürmektedir. Bir kulübün kadrosunun piyasa değeri, başarıya giden yolda ne kadar belirleyicidir?

Finansal Hiyerarşi 

Avrupa futbolunun kulüp düzeyindeki üç ana turnuvası, yalnızca sportif rekabetin hiyerarşisini değil, aynı zamanda kıtadaki finansal gücün ve eşitsizliğin de bir haritasını sunmaktadır. 2020-21 sezonundan 2024-25 sezonuna uzanan beş yıllık dönemde, UEFA Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi kulüplerinin ortalama kadro piyasa değerleri incelendiğinde, bu hiyerarşi çarpıcı bir netlikle gözler önüne serilmektedir. Veriler, futbolun en üst seviyesinde başarının, ne yazık ki büyük ölçüde ekonomik kas gücüyle doğru orantılı olduğunu kanıtlamaktadır.

Tablo 1: Sezonluk Turnuva Bazında Ortalama Kadro Piyasa Değerleri (Milyon €) 

121125Tablo 1

(*) PD: Piyasa Değeri

Tablonun tepe noktasında, ortalama kadro piyasa değeri beş yıllık periyotta 480 Milyon €’ya ulaşan Şampiyonlar Ligi yer almaktadır. Bu rakam, sadece en zengin ve en büyük liglerin (özellikle İngiliz Premier Lig ve İspanyol La Liga) kulüplerinin buradaki ekonomik standardı belirlediğini göstermekle kalmaz, aynı zamanda bu turnuvanın "futbolun milyarderler kulübü" olduğunu da tesciller. Şampiyonlar Ligi ortalama piyasa değeri her sezon düzenli olarak artmış ve 2020-21 sezonunda 450 Milyon € olan ortalama değer, 2024-25 sezonunda 500 Milyon €'ya yükselmiştir. Bu yüzde 10'nin üzerindeki büyüme, yayın hakları gelirlerindeki artış ve oyuncu değerlerindeki genel enflasyonist yapı sayesinde, futbol ekonomisinin zirvesindeki ayrışmanın her geçen yıl daha da arttığını ortaya koymaktadır. Bu büyüme, Şampiyonlar Ligi'ne katılmanın dahi artık belirli bir finansal büyüklüğün eşiği haline geldiğini kanıtlar niteliktedir.

Avrupa Ligi, ortalama 190 Milyon € kadro piyasa değeri ile finansal hiyerarşinin "üst orta sınıf" segmentini oluşturur. Bu kulüpler, ulusal liglerinde belirli bir başarı yakalamış olmalarına rağmen, Şampiyonlar Ligi’nin en üst düzey kulüpleriyle (Real Madrid, Manchester City, Paris Saint Germain gibi) rekabet edebilecek sürekli bir finansal güce sahip değildirler. Avrupa Ligi'ne katılım, onlara Şampiyonlar Ligi gelirlerinin ortalama yaklaşık dörtte biri bir gelir imkanı sunarak, ekonomik olarak nefes alma fırsatı tanır. 

Hiyerarşinin en altında, 2021-22 sezonunda hayata geçirilen UEFA Konferans Ligi yer almaktadır. Bu turnuvanın dört yıllık ortalama kadro piyasa değeri 90 Milyon €'dur. Konferans Ligi, daha küçük liglerin takımlarına ya da bazı liglerin daha küçük takımlarına (örneğin Norveç, İsviçre, Hırvatistan, Türkiye'nin belirli temsilcileri) Avrupa futbolunun ana sahnesinde kalıcı olarak yer alma ve onlar için önemli gelir elde etme imkanı sunmayı hedeflemektedir.  Şampiyonlar Ligi ve Konferans Ligi arasındaki büyük bir ekonomik uçurum söz konusudur. Genel ortalamada, Şampiyonlar Ligi'ndeki bir takımın kadro piyasa değeri, Konferans Ligi'ndeki bir takımın kadro piyasa değerinin yaklaşık 5,33 katıdır. Bu oran, ekonomik gücün turnuvaların doğal sıralamasını ne denli belirlediğini istatistiksel olarak kanıtlar. 

Konferans Ligi'nin varlığı, aslında Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi'ndeki finansal ayrışmanın bir sonucu olarak ortaya çıkmış, daha mütevazı bütçeli kulüplerin de rekabet edebileceği bir alan yaratma ihtiyacından doğmuştur. Ancak, Konferans Ligi'nde bile ortalama değerin 2021-22'den 2024-25'e 80 Milyon €'dan 85 Milyon €'ya yükselmesi, Avrupa futbolundaki genel piyasa değeri artış trendine bu turnuvanın da dahil olduğunu göstermektedir. 2023-24 sezonunda aynı anda kupada yer alan Aston Villa, LOSC Lille, Eintracht Frankfurt ve ACF Fiorentina gibi kulüpler ortalamanın geçici olarak yükselmesine neden olmuştur.

Sonuç olarak, bu beş yıllık dönem, Avrupa futbolunda finansal gücün birincil belirleyici olduğunu kesin olarak ortaya koymuştur. Şampiyonlar Ligi, paranın zafer için neredeyse zorunlu olduğu bir elitler kulübüyken; Avrupa Ligi, maliyet/performans dengesinin daha kritik olduğu bir mücadele alanı; Konferans Ligi ise finansal kısıtlamaların en çok hissedildiği, ancak yine de büyük ekonomik devlere karşı sürprizlerin yaşanabileceği bir platformdur.

Başarıya Giden Yolda Piyasa Değeri

Futbolun temel sorusu, her zaman bütçenin sportif başarıyı ne kadar garanti ettiğidir. 2020-21'den bu yana Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi'nde Çeyrek Final ve üzeri başarı elde eden takımların kadro piyasa değerlerinin analizi, her turnuvanın kendi içinde bir "başarı eşiği maliyeti" olduğunu ortaya koymaktadır. 

Tablo 2: Çeyrek Final ve Üstü Başarı İçin Gerekli Ortalama Piyasa Değeri (Milyon €)

121125Tablo 2

(*) PD: Piyasa Değeri, ÇF: Çeyrek Final, YF: Yarı Final, F: Final

Şampiyonlar Ligi, tablonun da gösterdiği gibi, başarının bedelinin en yüksek olduğu alandır. Beş yıllık dönemde çeyrek final ve üzerine çıkan takımların ortalama piyasa değeri 840 Milyon € seviyesindedir. Bu rakam, turnuvanın grup aşaması ortalaması olan 480 Milyon €'dan önemli ölçüde yüksektir, zira eleme aşamalarına kalan takımlar genellikle finansal açıdan en güçlü kulüplerdir. Real Madrid, Manchester City, Bayern Münih ve PSG gibi takımların hemen her sezon yarı finallere ambargo koyması, bu finansal zorunluluğun en somut göstergesidir. Başka bir deyişle, bu turnuvada başarılı olmak için büyük bir yatırım şarttır. Ancak bu kuralın istisnaları, futbolun hala sürprizlere açık olduğunu gösterir. 2020-21 sezonunda Porto’nun yaklaşık 310 Milyon € piyasa değeriyle çeyrek finale kalması, bu dönemde bu turnuvadaki en düşük maliyetli başarı olarak kayda geçmiştir. Bu tür başarılar, genellikle kusursuz taktik disiplin, yüksek motivasyon ve bireysel anlık parlamalarla açıklanır. Ancak 840 Milyon €'luk eşik, büyük kulüpler için bir finansal eşik olmaktan çıkıp bir başarı kriterine dönüşmüştür.

Avrupa Ligi'nde çeyrek final gören takımların ortalama piyasa değeri 400 Milyon € üzerindedir. Bu, Şampiyonlar Ligi'ndeki başarının maliyetinin yarısından bile az olmakla birlikte Şampiyonlar Ligi’nin grup aşaması ortalamasına yaklaşmış bir ortalamadır. Maliyet etkinliği açısından daha erişilebilir bir turnuva olan Avrupa Ligi'nin ortalama bütçeleri, İspanya, İtalya veya Almanya gibi büyük liglerin orta-üst sıra takımları (örneğin Roma, Villarreal, Bayer Leverkusen) için tipiktir. Avrupa Ligi, bu kulüplere uluslararası bir kupa kazanma ve marka değerini artırma fırsatı sunar. 2022-23 sezonunda Norveç ekibi FK Bodø/Glimt gibi bir takımın bu eşiğin altında kalmasına rağmen eleme aşamalarında gösterdiği direnç önemlidir. Ancak unutulmamalıdır ki, incelenen dönemde Avrupa Ligi'nin son aşamalarında, Şampiyonlar Ligi'nden düşen takımların gelişi rekabeti son derece yükseltmiştir.

Konferans Ligi, başarıya giden yolda piyasa değerinin en az belirleyici olduğu turnuvadır. Ortalama bir çeyrek finalistin piyasa değeri 225 Milyon € civarındadır. Bu rakam da Avrupa Ligi’nin grup aşamasındaki ortalamadan yüksektir. Daha düşük bir maliyetle başarıya ulaşılabilen Konferans Ligi, bu yönüyle en yüksek maliyet etkinliğine sahip turnuva unvanını taşır. Asıl dikkat çekici veri, minimum başarılı piyasa değeri olarak gözlemlenen 12 Milyon €'dur ve daha önce Avrupa Ligi başarısından bahsettiğimiz Norveç temsilcisi FK Bodø/Glimt, bu turnuvada da 2021-22 sezonunda bu piyasa değeriyle çeyrek final görmüş ve yine bir sürprize imza atmıştır. Bu tip başarılar, güçlü bir yerel ligde başarılı olmanın, genç yetenekleri bir arada tutmanın ve keskin bir taktiksel zekânın, devasa bütçeleri dize getirebileceğini ispatlar. Konferans Ligi, bu takımlara ekonomik bir sıçrama tahtası sunarken, futbolun sadece parayla değil, aynı zamanda tutku ve organizasyonla da kazanılabileceği umudunu yeşertmektedir.

Sonuç olarak, piyasa değeri bir kulübün potansiyelini gösterse de, Avrupa kupalarında her turnuvanın kendi finansal rekabet seviyesini yarattığını göstermektedir. 

Yaş Ortalamasının Başarıya Etkisi

Modern futbolun hızı ve gerektirdiği yüksek enerji seviyesi, genellikle gençleşmeyi teşvik etse de, Avrupa kupalarındaki başarı; yaş ile deneyimin kritik bir denge kurmasını gerektirir. Beş yıllık dönemdeki çeyrek final ve üstü başarıları incelediğimizde, her turnuvanın kendi içinde ideal bir yaş aralığına sahip olduğu görülmektedir.

Şampiyonlar Ligi, deneyimin ve fiziksel olgunluğun en çok değerlendiği turnuva olmayı sürdürüyor. Çeyrek final ve üstü başarı gösteren takımların beş yıllık ortalama yaşı 26,8'dir. Bu yaş aralığı, oyuncuların hem fiziksel zirvede olduğu hem de yüksek düzeyli maçların baskısını yönetecek zihinsel tecrübeye sahip olduğu bir dönemi işaret eder. En üst düzey rekabet, kritik anlarda soğukkanlılık, maç okuma becerisi ve uluslararası tecrübeyi zorunlu kılar; 26,8 ortalaması tam olarak bu "olgunluk ve enerji" dengesini yansıtmaktadır. Bu turnuvada başarılı olan en genç takım 24,5 ortalama yaş ile 2022'de final oynayan Chelsea’dir. Ancak, tecrübenin gücünü gösteren en belirgin örnekler, turnuvanın şampiyonları arasından çıkmaktadır. 2024'te final gören ve kazanan Real Madrid gibi takımlar, tecrübenin ve oyun zekâsının finansal gücü nasıl tamamladığını gözler önüne sermiştir. Şampiyonlar Ligi’nde başarı, genellikle büyük ölçüde tecrübe ile satın alınır.

Tablo 3: Çeyrek Final ve Üstü Başarı Elde Edenlerin Ortalama Yaş Analizi

121125Tablo 3

Avrupa Ligi, 26,1 ortalama yaş ile bir geçiş noktası işlevi görmektedir. Bu turnuva, Şampiyonlar Ligi'nin tecrübeli (daha yaşlı) kadrolarıyla, Avrupa Ligi'nin genç ve dinamik takımları arasında bir denge kurar. Bu turnuva kulüplerin hem rekabetçi kalmak hem de genç yeteneklerini vitrine çıkarmak arasında bir denge kurmaya çalıştığını gösterir. Avrupa Ligi'nde başarılı olan en genç takım 2022-23 sezonunda ortalama yaşı 23,9 olan Hollanda ekibi Feyenoord’tur. Diğer yandan, 2021 şampiyonu Villarreal gibi takımlar ise 28,0 yaş ortalamasına sahip deneyimli bir iskelet etrafında başarı inşa etmiştir. Bu durum, Avrupa Ligi'nin farklı kadro felsefelerine başarı fırsatı sunan daha esnek bir yapıya sahip olduğunu kanıtlar.

Konferans Ligi, ortalama 25,5 yaş ile, üç turnuva içinde en düşük başarılı yaş ortalamasına sahiptir. Bu bulgu, Konferans Ligi'nin, Avrupa'nın daha küçük liglerinin takımları ve genç yeteneklerini pazara sunmak isteyen kulüpler için ideal bir platform olduğunu doğrular. Bu turnuvada başarı, yüksek maaşlı tecrübeden ziyade, genç oyuncuların koşu mesafeleri, fiziksel kondisyonları ve yetenekleriyle doğrudan ilişkilidir. Bu turnuvada en genç başarılı takım ortalaması 23,5 ile LOSC Lille’de gözlemlenmiştir. Bu da, genç ve dinamik bir kadronun, Konferans Ligi'nde en yüksek verimlilikle çalışarak sonuç alabildiğini gösterir. Elbette, bu turnuvanın ilk şampiyonu olan Roma'nın 2022'deki başarısı ise 27,5 gibi nispeten yüksek bir yaş ortalamasıyla elde edilmiştir. Bu durum, Konferans Ligi'nin ekonomik açıdan daha az zorlayıcı olması nedeniyle, tecrübe eksikliğinin nadiren de olsa teknik direktörün uluslararası tecrübesiyle ve veteran oyuncuların liderliğiyle telafi edilebileceğini göstermektedir.

Genel olarak, turnuva seviyesi düştükçe, başarılı kadroların yaş ortalaması da azalmaktadır. Şampiyonlar Ligi'ndeki yüksek yaş ve yüksek piyasa değeri, tecrübe ile kalitenin doğru orantılı olarak pahalı olduğunu gösterir. Konferans Ligi'ndeki düşük yaş ve düşük piyasa değeri ise, genç yeteneklerin hem ucuz hem de başarılı olabilme potansiyelini simgeler. Dolayısıyla, Avrupa kupalarında başarının formülü, finansal gücün izin verdiği ölçüde enerji (gençlik) ve bilgelik (tecrübe) arasındaki en uygun dengeyi kurmaktan geçmektedir.

Turnuvalar Arası Geçişlerin Etkisi

Şampiyonlar Ligi grup aşamasını 3. bitirip Avrupa Ligi eleme aşamasına düşen takımlar, genellikle kendi gruplarında 4. olanlardan daha iyi performans sergilemiş, ancak ilk iki sırayı alacak finansal güce erişememiş kulüplerdir. Bu finansal güç, Avrupa Ligi’nin grup aşamasını geçerek gelen takımlarla kıyaslandığında, aradaki uçurumu gözler önüne serer. Şampiyonlar Ligi'nden düşen takımlar, Avrupa Ligi için anında en büyük favoriler arasına girmiştir. 2021-22 ve 2022-23 sezonlarında Şampiyonlar Ligi'nden düşen Barcelona'nın kadro piyasa değeri, Avrupa Ligi'ndeki rakiplerinin büyük çoğunluğunun kat kat üzerindeydi. Benzer şekilde, Sevilla (2021-22) gibi Avrupa Ligi'nde uzmanlaşmış ancak Şampiyonlar Ligi gruplarında zorlanmış takımların düşüşü, turnuvanın son 16 ve çeyrek final aşamalarındaki rekabet eşiğini anında Şampiyonlar Ligi seviyesine taşır. Bu geçiş, Avrupa Ligi'nin doğal akışını bozmuş ve turnuvadaki "orta sınıf" ekiplerin finale ulaşma şansını ciddi şekilde azaltmıştır. Avrupa Ligi kupasını kazanmak, artık sadece grup aşamasından gelmeyi değil, aynı zamanda finansal açıdan çok daha güçlü olan bir üst turnuvanın "kalanlarını" da eleyebilmeyi gerektiren zorlu bir mücadeleye dönüşmüştür.

Avrupa Ligi gruplarını 3. sırada tamamlayarak Konferans Ligi eleme aşamasına geçen takımlar, bir alt turnuvada çok daha ezici bir üstünlük kurarlar. 2021-22 sezonunda Avrupa Ligi'nden düşen Leicester City ve 2022-23 sezonunda düşen Lazio, Konferans Ligi'ne büyük favori olarak girmişlerdir. Leicester City, yarı finale kadar yükselmiş, Lazio ise çeyrek final görmüştür. Bu ekiplerin kadro derinliği, uluslararası tecrübesi ve yüksek piyasa değeri, Konferans Ligi'nin nispeten daha mütevazı takımları için neredeyse aşılamaz bir engel teşkil etmiştir. Konferans Ligi'nin grup aşamasından gelen düşük bütçeli takımların, final ve yarı final görme şansı, bu "düşen" Avrupa Ligi ekipleri nedeniyle dramatik şekilde azalır. Bu durum, Konferans Ligi'nin son aşamalarının aslında bir nevi "Avrupa Ligi Teselli Turnuvası" haline gelme riskini doğurmaktadır. Turnuva, bu geçişler sayesinde ilgi ve rekabet seviyesi kazanırken, küçük bütçeli sürprizlerin son aşamaya ulaşma ihtimalini de önemli ölçüde sınırlandırmıştır.

Turnuvalar arası geçişler, UEFA'nın finansal olarak güçlü kulüplere Avrupa macerasına devam etme şansı sunarken, aynı zamanda alt turnuvalardaki ekonomik adaletsizliği kurumsallaştıran bir mekanizmadır. Başarı için gereken piyasa değeri, bu geçişler nedeniyle eleme aşamalarında sıçrama yaparak, grup aşamasındaki ekonomik dengeleri anlamsız kılmaktadır. Bu durum, futbol otoriteleri için, turnuvaların "maliyet etkinliği" ve "sürpriz potansiyeli" arasındaki dengeyi koruma konusunda süregelen bir tartışma konusu haline getirmiştir. 2024-25 sezonu itibariyle her turnuvada geçişler grup karşılaşmaları öncesinde tamamlanmış ve tek gruplu uygulama ile bu geçişler ortadan kaldırılmıştır. Ortalama piyasa değerlerinde çok büyük etki olmamakla birlikte yine de zaman içinde etkilerinin gözlemlenmesi daha doğru olacaktır. 

Paranın Belirleyiciliği, Umudun Cazibesi

UEFA Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi’nin 2020-21 sezonundan itibaren beş yıllık dönemini kapsayan bu kapsamlı analiz, Avrupa kulüp futbolunda finansal gücün, sportif başarının birincil belirleyicisi olduğunu istatistiksel verilerle kanıtlamaktadır. Kadro piyasa değeri ve yaş ortalaması gibi temel ekonomik ve demografik faktörler, turnuva hiyerarşisi ile güçlü bir korelasyon içindedir. Ancak, bu analiz umudu da barındırmaktadır. Avrupa Ligi ve özellikle Konferans Ligi Union SG, Bodø/Glimt gibi takımların düşük maliyetli başarı hikayeleriyle, paranın futbolda tek belirleyici olmadığını kanıtlamaktadır. Konferans Ligi, daha mütevazı bütçelerle ve genç kadrolarla Avrupa vitrinine çıkmak isteyen kulüpler için hayati bir nefes alma alanı sunmaya devam edecektir. 

Geçtiğimiz beş sezondaki çeyrek finalistler ortalamalarına baktığımızda Galatasaray ve Fenerbahçe’nin 300 milyon Euro civarında piyasa değeri olan kadroları içinde yer aldıkları turnuvalardaki çeyrek finalistlere göre oldukça geride kalmaktadır; 27’nin üzerinde yaş ortalamaları ise yine ortalama yaşların biraz üzerindedir. Samsunspor’un 50 milyon Euro’nun altında piyasa değeri de Konferans Ligi çeyrek finalistler ortalamasının dörtte birinden daha azdır, ancak 25,5 yaş ortalaması onlara bu kupa için gerekli olan dinamizmi kazandırma potansiyeline sahiptir. Nihayetinde, Avrupa kupaları, bir yandan ekonomik gücün acımasız gerçekliğini yansıtırken, diğer yandan da zekânın, organizasyonun ve tutkunun parayı yenebileceği küçük, ancak değerli umut adacıklarını korumaktadır. Bu dengesizlik, Avrupa futbolunun hem en büyük sorunu hem de en heyecan verici dinamiğidir.

Veri Kaynak: Transfermarkt

 
Taraftar Deneyimine Göre Spor Stadyumlarının Sıralamasında Dünyanın En İyisi Manchester City'nin Stadı Etihad

 12.11.2025StadiumResim1

Futbolekonomi- 12 Kasım 2025 Bu sezon kaç stadyuma gideceksiniz? Taraftarların en çok keyif aldığı stadyumları sizler için derledik.

Devamını oku...
 
İnternet Üzerinden Sporu Takip, Sporcunun Hayran Kitlesi Üzerindeki Etkisini Azaltıyor mu?

1-Fan-Engagement

Futbolekonomi- 11 Kasım 2025  Sosyal medyanın yaşamımızda giderek fazla yer kapması, zaman içinde bazı tüketim kalıplarımızın da değişmesine yol açtı. 

Devamını oku...
 
Pandoranın Kutusu Açıldı (mı?)

11.11.2025-Ref

Ömer Gürsoy-11 Kasım 2025 Türk futbolunda yıllardır konuşulan ama kimsenin açıkça dillendirmeye cesaret edemediği gerçekler bir bir ortaya saçılıyor.

Devamını oku...
 
Avrupa Futbolunda Devrim mi Geliyor? Real Madrid, UEFA Tekeline Meydan Okuyor

11.11.2025SL

Av.Mustafa Batmaz- 11 Kasım 2025 Avrupa futbolu, 2021’deki Avrupa Süper Ligi krizinden sonra yeniden sarsılmaya hazırlanıyor. Real Madrid, UEFA’ya karşı 4,5 milyar Euro tutarında bir tazminat davası açmayı planlıyor.

Devamını oku...
 
Apollo Global Management, Atletico Madrid'in Çoğunluk Hissedarı Oldu

 1Amadrid 1

Futbolekonomi-10 Kasım 2025Apollo Global Management, La Liga kulübü Atletico Madrid'in çoğunluk hissedarı oldu.

Devamını oku...
 
Sayfa 1 / 109

futbolekonomihakkimizdabanner2

esitsizliktanitim

aksartbmmraporbanner

Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Turgay Biçer
Prof. Dr. Turgay Biçer

Kimler Sitede

Şu anda 1102 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 54038935

raporlaranas

kitaplar aksar

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1