La Liga Medya Gelirlerini 102 Milyon Euro Nasıl Artırdı?
Futbolekonomi- 27 Aralık 2025 La Liga başkanı, Kicker'a verdiği röportajda, bir yandan maçlar öncesinde ve sonrasında giderek daha ilgi çekici içerikler üretebildiklerini, diğer yandan da dijital korsanlıkla mücadelede başarılı olduklarını açıkladı.
Üç Ayda Üç Başkan, Bir Kulüp: Gençlerbirliği’nin Kayıp Zamanı
Ömer Gürsoy- 27 Aralık 2025 Gençlerbirliği’nde yaşananları anlamak için yorumdan önce kronolojiye bakmak gerekir. Çünkü bugün gelinen nokta, bir gecede oluşmadı. Aksine; her biri bir öncekini tetikleyen kararlar zincirinin doğal sonucudur.
Prof.Dr.Ahmet Talimciler- 26 Aralık 2025 Ülke gündeminin gerçekleştirilen operasyonlarla birlikte toz duman içinde kaldığı bir dönemin içerisinden geçmekteyiz.
FIFA 2026 Dünya Kupası Biletlerini Satarken, Kârını Maksimize Etme Amacı mı Güttü?
Futbolekonomi- 24 Aralık 2025 FIFA'nın organize edeceği 2026 FIFA Dünya Kupası11 Haziran 2026 tarihinde Meksika'nın Mexico City şehrindeki Azteca Stadyumu'nda başlayıp 19 Temmuz 2026'da ABD'nin New Jersey eyaletindeki MetLife Stadyumu'nda oynanacak final ile sonlanacak.
Dr.Tolga Genç- 23 Aralık 2025 Afrika Uluslar Kupası, sadece kıtasal bir spor organizasyonu değil, aynı zamanda küresel futbol ekonomisinin en dinamik vitrinlerinden biridir. Yazıda paylaşılan veriler, turnuvaya katılan ülkelerin ekonomik ağırlık merkezlerini, oyuncuların kariyer tercihlerini ve Avrupa ile olan derin bağlarını çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır.
Prof.Dr.Ahmet Talimciler- 23 Aralık 2025 Aradan neredeyse iki ay geçti ve elimizde önce federasyonun açıkladığı birtakım isimler ve ardından savcılığın gündeme getirdiği birtakım isimler var sadece.
Sporcunun yeteneği yetmez, davranışı da sözleşmelidir
Doç. Dr. Recep Cengiz – 22 Aralık 2025 Modern spor artık yalnızca sahada kazanılan maçlardan ibaret değildir. Kulüpler, sportif başarının yanı sıra marka değeri, yatırımcı güveni, taraftar bağlılığı ve küresel imaj gibi pek çok unsuru aynı anda yönetmek zorundadır. Bu nedenle sporcu sözleşmelerinin yalnızca ücret, süre ve performans maddelerinden oluşması, günümüz spor anlayışı açısından yetersiz ve çağın gerisinde kalmış bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.
Bahis faaliyetleri, uyarıcı ve uyuşturucu kullanımı, etik dışı davranışlar ve kulüp kültürüne aykırı yaşam tarzları, modern sporun karşı karşıya olduğu en ciddi görünmez tehditler arasında yer almaktadır. Son yıllarda yaşanan olaylar, “sporcu özel hayatı” kavramının kulüpler açısından ne denli yüksek ekonomik ve itibari maliyetler doğurabildiğini açık biçimde ortaya koymuştur.
Bahis ihlalleri, bu risklerin en çarpıcı örneklerinden biridir. Avrupa’da ve Türkiye’de, oynadığı liglere ya da kendi müsabakalarına ilişkin bahis oynadığı tespit edilen çok sayıda sporcu ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştır. Kısa vadeli kazanç arayışı ya da çevresel baskılar sonucu alınan bu tür kararlar, yalnızca sporcuların kariyerlerini değil, kulüplerin yıllar içinde inşa ettiği güven ve itibarı da ciddi biçimde zedelemektedir.
Örneğin Beşiktaş’ta yaşanan Rafa Silva krizi, modern sporun saha dışı olayların sportif başarının ötesinde kulüplere ne denli mali ve itibari bir yük getirebildiğinin somut bir göstergesidir. Portekizli yıldız futbolcunun sezon içinde antrenmanlara katılmama kararı, takım içi uyum sorunları ve ayrılık isteğinin kamuoyuna taşınması, kulübün hem sportif planlamasında hem de finansal dengesinde belirsizliklere yol açmıştır. Yönetimin belirlediği yüksek bonservis bedeli ve oyuncunun buna karşı tutumu, transfer pazarında Beşiktaş’ın elini zayıflatmış; bonservis geliri elde etme fırsatını zorlaştırmıştır.
Bu süreç, taraftar nezdinde de kulüp-oyuncu ilişkisinin tartışma konusu olmasına ve kamuoyunda Beşiktaş imajının zedelenmesine neden olmuştur. Sonuç olarak saha dışı bu kriz, yalnızca sportif performansı değil; kulübün marka değeri, pazarlama stratejileri ve yatırımcı algısı üzerinde de ciddi olumsuz etkiler oluşturmuştur. Bu örnek, olası iç disiplin ve sözleşme hükümlerinin eksikliğinin kulüpler için nasıl ciddi riskler doğurabileceğini açık biçimde göstermektedir.
Öte yandan risk yalnızca yasa dışı davranışlarla sınırlı değildir. Yüksek sakatlık riski barındıran yaşam tarzı tercihleri ve denetimsiz sosyal davranışlar da kulüpler açısından ciddi bir yatırım riski oluşturmaktadır. Bu durumun güncel bir örneği, NBA’de forma giyen milli basketbolcu Alperen Şengün’ün motosiklet kullanmasının kulüp çevrelerinde ve spor kamuoyunda tartışma konusu olmasıdır. Burada tartışılan husus sporcunun kişisel tercihi değil; kulüplerin milyon dolarlık yatırımlarını korumak adına sporcuların saha dışı davranışlarına neden müdahil olmak zorunda olduğudur. Nitekim birçok üst düzey ligde, yüksek sakatlık riski nedeniyle bu tür faaliyetlere sözleşmeler yoluyla sınırlamalar getirilmektedir.
Bu çerçevede sporcu sözleşmelerine; sakatlık riskini asgari düzeyde tutmayı amaçlayan hükümler, bahis yasağı, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımına sıfır tolerans, etik ve ahlaki değerlere bağlılık, kulüp kültürüne uyum ve kamuoyunda örnek birey olma yükümlülüğü gibi maddelerin açık, ölçülebilir ve yaptırımı net şekilde eklenmesi artık bir zorunluluktur. Bu maddelerin uyarı ve disiplin cezası ile başlayıp, tekrarında kulübe tek taraflı sözleşme feshi hakkı tanıması; sporcuyu baskı altına almak değil, sporun bütünlüğünü ve kulüp değerlerini korumayı amaçlamaktadır. Caydırıcılığı olmayan düzenlemeler, sürdürülebilir bir spor ortamı yaratmamaktadır.
Unutulmamalıdır ki büyük sporcu olmak yalnızca yetenek meselesi değildir. Büyük sporcu olmak aynı zamanda büyük sorumluluk taşımayı gerektirir. Sporun korunması bireysel toleransla değil, kurumsal netlikle mümkündür. Davranışın sözleşmeyle güvence altına alınmadığı bir ortamda, performansın sürdürülebilirliği de mümkün değildir. Kulüpler, bu gerçeği artık sözleşmelere açıkça yazmak ve kademeli olarak gereğini yapmak zorundadır.