Erdal Batmaz-31 Ocak 2011

Aslında sorunumuz da budur!

TT Arena’da yaşananların kökünde yatan bu konudaki eksikliğimizdir!

Türk sporunun örgütlenme modelinin bağımsız, bağlantısız bir yapıda olduğu 1933 yılana kadar olan dönemde bu başarılmıştı. Milli olimpiyat komitesi ve İdman cemiyetleri ittifakı futbol dâhil bütün sporu yönetiyordu.

O dönemde dünyayı esir alan totaliter rejimlere özenilerek kurulan “Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü” yani şimdiki Gençlik ve spor genel müdürlüğü bizim “bedenimizin” eğitilmesinden sorumlu oldu! Kuzey Kore ve Küba ile birlikte dünyada kalan son örnek olarak halen de bu görevi yürütüyor.

E haliyle de kurallar koyuyor,”nasıl bir beden eğitimi” olur diye!

Kulüpler de bu model örnek alınarak oluşturuldu elbette!

Örneğin borsa değeri 1 milyar dolara ulaştığı söylenen bu kulüpler “dernekler yasası ” ile yönetilir oldu. Ama onlarca şirketi olan, hisse senetleri borsada işlem gören yüz milyonlar ile ifade edilen bütçeleri olan bu kulüplerin hala bir “kulüpler yasası” yapılamadı! Bu modelde seçilen yönetimlerin, kötü niyetli olmaları halinde -özellikle Anadolu’da - yeni üyelerde yazarak yönetimi istemedikçe bırakmaları imkânsızdır! Bu kulüplerin denetim kurullarının “bağımsız denetim” yapma fonksiyonu kalmamıştır! Özellikle mali konularda! Her ne kadar kendi genel kurullarında seçilmiş olsalar dahi, mevcut yönetim ve başkanın aksine karar alma şansları da sınırlıdır. Yani Türk Sporunun önemli bir kısmı “mali şeffaflığa” sahip değildir! UEFA’nın öngördüğü “finansal fair play” ilkesinin dışındadır!

Bu nedenle de yönetimlerin kulüp kaynaklarını verimsiz kullanmaları, kulüpleri milyonlarca dolar borca sokmalarının hesabı da sorulmaz!

Yaşasın başkanın bomba transferleri! Kim ödeyecek bu bedeli?

İnsan hakları beyannamesinin 13.maddesinde yazılı  “vergilerin yurttaşlar arasında eşit ve adil dağıtılması, tarafsız olması” ilkesi Türk sporunda işlemez! Bu alanda da demokrasi yoktur! Olmadığı gibi adaletsizdir de. AB ülkeleri içersinde profesyonel futbol için en az vergi alınan ülke Türkiye’dir. Transfer fiyatları üzerinden %15 vergi alınırken – onunda ne kadarı gerçektir şüpheli - buna en yakın oran AB ülkelerinde %30 la Hollanda’dır! İngiltere’de 250 bin sterlin ve üstünde %50 dir. Almanya’da %45 dir. İtalya’da %43 dür. Sanatçıların, yazarların Nobel ödüllü romancıların, asgari ücretli çalışanların dahi daha fazla vergi ödediği bir ülkede profesyonel spor’un bu miktarda vergilendirilmesi demokratik ve adil olabilir mi? Buna rağmen profesyonel futbol kulüpleri üzerlerine düşen vergiyi ödemez bile. Başbakan, bakan ve siyaset kapılarında daha öncesinde onlarca defa yapılmış yeni bir vergi affının çıkmasına çabalar dururlar! Kimin parasını harcarlar? Kamunun ve “aptalca” vergi ödeyen yasalara saygılı vatandaşların!

Stadımızı yap, para ver, vergi affet, arazi tahsis et. Ama bize karışma!

Hiç mümkün mü bu? Elbette devlet de, siyaset de karışacak yeri geldiğinde kimin yöneteceğine de karar verecek! Niye kızıyoruz ki? TT Arenada olanlara, siyasetin gösterdiği tepkiye? Kamu kaynaklı, özellikle de belediyeler eli ve imkânları ile de profesyonel futbolda “haksız rekabet” vardır! Belediyelerin “amatör sporların” dışında sporda ne işi var diye sormak kimsenin aklına gelmez. Gelse de dikkate alınmaz. Türk sporu, mali kaynakları denetlenebilir ve demokratik olmadığı sürece yaşanacak olanlar en az bugün yaşadıklarımız kadar olacaktır!{jcomments on}

Tweet

Tweetle                      Paylaş                        Paylaş