Prof. Dr. Ahmet Talimciler – 11 Aralık 2025 Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, "Bunlar köpeksiz köy bulmuşlar, çomaksız dolaşıyorlar. Döner dönmez herkesle hesaplaşacağım, gerekeni yapacağım” sözleriyle yurt dışında olmasını fırsat bilenlere göndermede bulunuyor ancak bir kurumun başında bulunduğunu ve kurumların kişilerle kaim olmadığı gerçeğini es geçmek suretiyle yüz iki yıllık kurumu kendisine indirgemiş oluyor. Ayrıca orta yere ucu açık bir göndermeyi bırakmak suretiyle durumu daha da karmaşık bir hale dönüştürüyor
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu Galatasaray ile Samsunspormaçının ardından kura çekimi için gittiği Amerika BirleşikDevletleri’nden bu sözü kullanarak futbol kamuoyuna mesaj vermişti. Önce Türk Dil Kurumuna göre bu söz ne anlama geliyor onu yazalım.Köpeksiz köy bulmuş da çomaksız (değneksiz) geziyor:Kendisine engel olacak kimse olmadığı için istediği gibi davranıyoranlamına kullanılıyor. Bu cümleyi kimin için kullandığını ise pazartesi günü yaptığı basın toplantısı ile net bir biçimde ortaya koymuş oldu. Burada sayın başkanın söylediklerinin kendi içerisinde ne anlama geldiği hususu futbol kamuoyu nezdinde soru işaretlerini beraberinde getirmeye devam ediyor diyebiliriz. Sıkça vurgu yaptığı tarafsızlık vurgusu ile çelişen ifadeler ile toplantıda başvurduğu bazı ifadelerin çözümlenmesi sonrasında durum bambaşka bir hale dönüşüyor. Başkan geçen hafta oynanan karşılaşmanın hemen ardından yaptığı açıklamada şu sözleri söylüyor:“Güzel bir kura çektik. Bu kadar güzel şeylerin yaşandığı bir günde, biz orada yokken bunlar oluyor. Bunlar köpeksiz köy bulmuşlar, çomaksız dolaşıyorlar. Döner dönmez herkesle hesaplaşacağım, gerekeni yapacağım.” Sayın başkan kullandığı ifadelerde kendisinin yurt dışında olmasını fırsat bilenlere göndermede bulunuyor ancak bir kurumun başında bulunduğunu ve kurumların kişilerle kaim olmadığı gerçeğini es geçmek suretiyle yüz iki yıllık kurumu kendisine indirgemiş oluyor ve "geldiğim zaman herkesle hesaplaşacağım" ifadesiyle de orta yere ucu açık bir göndermeyi bırakmak suretiyle durumu daha da karmaşık bir hale dönüştürüyor. Bu durum aslında içinden geçmekte olduğumuz sürecin futbol boyutları üzerinden yansımasından başka bir şey değildir. Sayın başkanın Riva’daki basın toplantısında da tek adamlık vurgusunu ve hesap kesme dilini fazlasıyla görmeye devam ettiğimizi belirtmek durumundayız.
Aşağıdaki satırları TFF’nin resmî sitesinden aynen aldım. Önce okuyalım ardından yorumlamalara başlayalım. Hacıosmanoğlu: "İlkemiz şeffaf, adil, adaletli ve herkese eşit mesafede olmak”: “Kişisel kavgalar millî duyguların önüne geçmemeli" vurgusunu yapan Başkan Hacıosmanoğlu şöyle devam etti: "Öncelikle kamuoyunun şunu bilmesini istiyorum. Şahsım ve değerli yönetim kurulu arkadaşlarım, hiçbir zaman 'Burada üç sene daha kalalım, beş sene daha kalalım, üç ay daha kalalım.' diye düşüncemiz olmadı, olmayacak. Seçime 12 gün kala karar verdik. Cenabı Allah,bu kutsal görevibize nasip etti. İlk Yönetim Kurulu toplantımızda arkadaşımız, 'Bu kadar kısa sürede futbolu bilen bu kadar değerli insan bir araya geldiyse Cenabı Allah bize bir görev biçti. O yüzden bu seçimi kazandık' dedi. Biz de Türk futboluna hizmet etmek için arkadaşlarımızla beraber yola çıktık. İlkemiz şeffaf, adil, adaletli ve herkese eşit mesafede olmaktı. Bugüne kadar bunu arkadaşlarımızla beraber başardık, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Bizi eski yönetimlerle karıştırmasınlar. Bizim 'Bu camia güçlü, şu camia güçlü, onlarla iyi geçinelim de burada üç gün daha fazla kalalım.' düşüncemiz olmadı, olmayacak da. Yüz yüze görüştüğümüzde de ne kadar şeffaf olduğumuzu alt lig kulüp başkanları da kamuoyuyla defalarla paylaştı. Bizim kapımız herkese açık. Üçüncü Lig'in sonundaki profesyonel takım da Süper Lig'in başındaki takım arasında hiçbir zaman fark olmadı. Hepsine aynı değeri verdik, vermeye devam edeceğiz. Buradaki amacımız Türk futboluna hizmet etmek. Türk futboluna hizmet edemeyeceğimizi anladığımız zaman söylediğim gibi hiçbir arkadaşımızın durma gibi bir niyeti yok”.
Bu sözlerin içerisinde kutsal görev ifadesini özellikle siyah olarak işaretledim. Kutsallık atfedilen bir görevin tartışmaya kapalı olacağı meselesini söylemeye bile gerek yok! Öte yandan futbolu yönetmenin nasıl bir kutsallık içerdiği kısmını ise sayın başkana sormaya bile lüzum yok çünkü kendisi toplantı boyunca sık sık kullandığı bazı kelimeler üzerinden yerli ve milli göndermede bulunmayı ihmal etmemekte. Öte yandan bu kadar kısa sürede futbolu bilen bu kadar insan bir araya geldiyse cümlesi çok dikkat çekici çünkü sayın başkanın ısrarla vurguladığı ve her fırsatta kol kanat gerdiği bazı hakemlerin kararlarına ilişkin olarak yaptığı değerlendirmelerin ve özellikle son derbi karşılaşmasındaki yorumlarının ne ölçüde futbolla örtüştüğü gerçeğini takdirlerinize sunuyorum.
“Yıllardır Türk futbolunun sorunlarının kapının arkasına süpürülüp atıldığını söyleyen Hacıosmanoğlu, burada öyle rezil kararlar alındı ki, öyle suçlar ört bas edildi ki; bugün gelmiş olduğumuz tablonun yegâne sorumlusu daha önce de toplantı da söyledim, bu iradesizliktir. Biz arkadaşlarımızla beraber, toplumun desteğiyle beraber çocuklarımıza yarınlar için temiz futbol bırakma adına sorumluluğumuz var ve onu taşıyoruz. Geldiğimiz noktada yaptığımız operasyonların hepsi yarınlar için. Kulüplerimizin alın teriyle sahada emeklerinin karşılığını alması için.Ahlaklı bir Türk futbolu için. Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum. İradesi tamamen Türk futbolunun temizlenmesi adına. Biz sportif olarak bakıyoruz, sportif cezalar veriyoruz. Türk futbolunu illegal yönden bulaşmış olduğu bataklıktan kurtarmak için cesur ve cesaretli bir şekilde verdiği mücadeleden dolayı İstanbul Başsavcımız Akın Gürlek'e hem teşekkür ediyor hem de şükranlarımı sunuyorum. Üzülerek görüyorum yine futbol ailesinin içinde operasyonlar derinleştikçe bir panik havası esmeye başlıyor. Bunu da yüce Türk Milleti görüyor. Konuşmalarına, tavırlarına yansıyor. Ama nereye yansırsa yansısın, girdiğimiz bu yolda daha önce de söyledim Peygamber efendimizin bir sözü var, "Kızım Fatıma da olsa kolunu keserim." diye. Kayrılanlar mı oluyor?" diye bazı yorumlar oluyor. Bunun vebali var. Görevli arkadaşlarımıza söylediğimiz tek şey var, 'Tırnak kadar müsamaha göstermeyeceksiniz, tırnak kadar da adaletsiz davranmayacaksınız' diye. Yönetim Kurulu olarak, bu sürecin kesintiye uğradığını ve engellemeler olduğu söz konusu olduğunda buna taviz vermeden bu koltuklardan kalkacak kadar iradeye sahibiz. Cenabı Allah nasip etti, Türk futbol ailesini yönetiyoruz. Güzide kulüplerimizle kavgamız olmaz. Etik olarak da bize yakışmaz. Biz kulüp değiliz. Bize, Türk futbol ailesini yönetmek üzere görev verilmiş. Bu görevi de bize futbol ailesi verdi. Futbol ailesinin kendi içerisinde kulüplerin de kendi aralarında kavga etmesini istemiyoruz. Dostluğa, kardeşliğe ve futbola hizmet etmesi gerektiğine inanıyoruz. Kaldı ki; kavga etmemiz söz konusu değil. Söylediğim gibibelki de tarihin en şeffaf, en adil ve en adaletli yönetimiyiz. Kapımız herkese açık.Gelen herkese aynı hoşgörüyle, titizlikle, tarafsız yaklaşıyoruz. Gelen arkadaşlar da buradan aynı şekilde giderken memnun ayrılıyor.” Metin içerisinde bahis operasyonuna ilişkin göndermelerden başlayarak hem Başsavcılığa hem sayın Cumhurbaşkanına hem de Peygamber efendimize kadar uzanan bir çizgide sözler yer alıyor. Tarihin en şeffaf, en adil ve en adaletli yönetimiyiz sözlerinin ise nasıl yorumlanacağı meselesi daha en baştan sorunları bünyesinde barındırmakta.Yıllardır Türk futbolunun sorunlarının kapının arkasına süpürüldüğücümlesinde sanki bir zamanlar kulüp yönetimlerinde hiç bulunmamış kişiler oldukları gibi bir durumla karşı karşıya bırakıldığımızı da hatırlatmalıyım. Sayın başkanın tam on yıl önce Trabzonspor kulübü başkanı iken hakemlerin odaya kitlenmesi ve daha sonra hatırını kıramadığım birisinin araması üzerine salıverilmelerine onay verdiğim cümlesini burada nereye koyacağımızı kendisine sormak istiyorum.
“Geldiler, görüştüler.DursunAğabey (Özbek) diyorum.Abdullahkardeşimizi (Kavukçu) de -kardeşim diyorum, o da bize ağabey- diyor. Bu şekilde buradan ayrıldık. Maçla ilgili şikayetleri vardı. Hakem arkadaşın maçta bir pozisyonu var. Sarı kart göstermemiş. Orada bana göre serzenişte bulunması gerekenFenerbahçe. 8 kişiyle atak yaparken oyunu durdurup tekrar yerde yatan arkadaşın yanına gitti. O maçın sonucunu etkileyecek. Derbi maçlarda, nasıl kararlar alındığını, nasıl kararlar verildiğine yönelik biz çok şeyler gördük. Bundan en çok muzdarip olan kulüp başkanı benim. İnsanların bir de o açıdan da bakmasını istiyorum. Hakem maçın sonucuna etki etmemiş. Ama kulüplerimizin algıyla, yönlendirmeyle iş yaptırılmayacağını bilmesi lazım. Ukalalık yapmış olmayayım ama bizi eski yönetimlerle karıştırmasınlar. Konuşmamın içinde de söylediğim gibi doğruları yapmakla yükümlüyüz; yoksa, 'İnsanlarla iyi geçinelim, burada uzun süre kalalım.' diye derdimiz yok. Cenabı Allah bize yanlış yapmayı nasip etmesin. Yanlış yapmadığımız sürece de kulüplerimize layıkıyla hizmet etmeye devam edeceğiz. Onlar o görüntüleri yaparkenonlaraGalatasaray-Trabzonspormaçındagörüntü gösterdim.Zubkov'a yapılan hareket ondan daha ağır bir hareketti. O harekete ne faul çalındı ne de kart verildi. Hakem arkadaşlarımız bazen bu hataları yapıyor. Yapmamaları için gerek eğitim konusunda gerek de kişisel olarak onlara desteklerimiz sonsuz. Şu da unutulmamalı ki; Türk futbolunda bu temizlik harekâtı başladıktan sonra hakemlik müessesesi büyük travmaya uğradı. Daha önce 152 hakem, bugün de 22 hakem tedbirli olarak sevk edildi. Böyle bir ortamda baktığınızda son iki haftada insanlar şikâyette bulunuyor ama üç dört haftadır hakemlerimiz maçları çok güzel yönetiyor. Böylesine travmaya uğramış hakem camiasına futbol ailesi destek vermesi gerekirken, kişisel çıkarlar uğruna bu hakem arkadaşlarımıza destek olmak yerine köstek olmaya çalışmak Türk futbolunun geleceği açısından çok hayırlı olacağını düşünmüyorum”. Sayın başkanın Galatasaray kulübü yetkililerinin kendileriyle derbi karşılaşması sonrasında yaptığı toplantıda yaşananları anlattığı paragrafta yine dikkat çekici noktalara yer veriliyor. Türkiye Futbol Federasyonu başkanı her fırsatta eşitlik, adalet ve yanlış yapmama vurgusunu ön plana çıkarıyor ancak verdiği örnekler inatla ve ısrarla kendisinin eski kulüp başkanı olduğu Trabzonspor karşılaşmalarına ilişkin. Gerek Trabzonspor maçlarında yaşanan pozisyonlarda verilen yanlış kararları ön plana çıkartıyor olması gerekse de hakem Arda Kardeşler örneğinde olduğu gibi hakem üzerinden net ifadelerle göndermede bulunması. Derbi karşılaşmasında asıl serzenişte bulunması gerekenin Fenerbahçe olduğunu belirtmek suretiyle de hem hakemin sonuca etki etmediğini tescillemiş oluyor hem de bütün bu hesaplaşma sözlerinin kime yönelik olduğunu net bir biçimde ortaya koymuş oluyor.
Talihsiz açıklamalar yapıldığını söyleyen Hacıosmanoğlu,“-hakemTrabzonbölgesinin hakemi- deniyor. Maçın berabere bitmesi için uğraşmış. Bunu yorumcular söyleyebilir, onlar da biraz ahlaki sorunlardan dolayı bunları söyleyebilir. Çünkü kıbleleri kiminin belli, kiminin belli değil. Ama yöneticilerin bu konuşmalara dikkat etmesi lazım. O maçta hakem maçın sonucuna mı etki etti? Yok. Bu cümlelerin Türk futboluna hiçbir katkı yapacağına inanmıyoruz; onun için dikkat etmek lazım. Yine kişiselleştirmeden kamuoyunun bilmesini istiyorum. Galatasaray Kulübümüzün hocası,'Arda Kardeşler'in günahı neydi?' diyor. 'Onun hakemliği bitti deYasin Kol'un niye bitmedi?' diyor. Şimdi onun pozisyonu ileYasin Kol'un pozisyonu bir değil. Kaldı ki; bu mesajların kamuoyuna hiçbir katkı sağlamayacağına inanıyorum. Bu konulara MHK karar veriyor amaArda Kardeşler'in hakemliği benim için zaten geçen seneBeşiktaş-Galatasaraymaçında bitmişti. Kamuoyu çok iyi biliyor. Bu konuşmalara girmenin adil ve şeffaf Türk futboluna hiçbir katkı olmayacağına inanıyoruz. Söylediğim gibi bizim için dostluklarımız bakidir. Hiç kimseyle düşmanlığımız yok, olma gibi bir şansımız da yok. Türk futbolunu yönetmekle yükümlüyüz.Galatasaraycamiasının sağduyulu insanlarına buradan sesleniyorum. Sağduyulu olanlara saygı duyuyorum. Taraftarlarına da saygı duyuyorum. Olimpiyat Stadyumu'ndaBeşiktaşseyircisiyle beraber beni ayakta alkışladıklarını da unutmuyorum. Federasyon başkanı iki takım tarafından ayakta alkışlandı. O gün nasılsak, bugün de aynıyız. Herkese eşit mesafede, adaletli ve şeffaf olma sözünü verdik. Bu sözü yerine getiremeyeceğiz gün bu koltuklarda oturmayacağımız gündür. Bunu kamuoyunun çok iyi bilmesini istiyorum.” Sayın başkanın bir hakemin kendisi için bittiği cümlesi sonrasında yetkili olan kurulun yani Merkez Hakem Kurulunun söz konusu hakeme, kendisi için bitti dediği maç sonrasında 27 maçta görev vermesini acaba nasıl değerlendirmeliyiz? Bir diğer soru bir hakem için geçerli olan bitti kriterinin bir başka hakem için geçerli olmamasının belirleyicisi acaba nedir?Herkese eşit mesafede, adaletli ve şeffaf olma sözünü verdikcümlesini kullanmanın tek başına yeterli olmadığını ve bu toplantı sonrasında şimdilik Galatasaray taraftarlarını ilerleyen aşamada başka takım taraftarlarını da karşısına alacağı gerçeğini eklemekle yetinelim.
“Eğer Türkfutbolunun layık olduğu yere taşınmasını istiyorsak bunu el birliğiyle kavga etmeden, -kavga kelimesini de kulüpler kendi arasında yapıyor- biz Federasyon olarak söylemiyoruz. Bizim kimseyle kavgamız yok. Kavga etmeden, sadece sportif başarıyı sahada yakalamamın mücadelesini veren bir ortam sağlamak hepimizin görevidir. Başta bizim sonra da kulüp başkanlarımızın. Yine ukalalık yapıyor diyecek olan insanlar çıkabilir ama bugün dünyada Türk futbolunun itibarı her zamankinden daha fazla. Sadece bir örnek vereceğim. Dünya Kupası kura çekiminde arkadaşlarımdan biri Infantinobaşkanımızın yanına gitti. Ben onu görmemişken direkt söylediği, 'Değerli dostum, büyük başkan İbrahim nerede?' diye. Bu, Türk milletinin verdiği bir güç. Bu koltuklardan güç alma peşinde değiliz. Bu koltuklara ne katabiliriz sadece bunun mücadelesini veriyoruz, vermeye devam edeceğiz.” İtibarımızın her zamankinden fazla olduğu cümlelerini kamuoyunun takdirlerine bırakmakla birlikte isterseniz bu sözleri yıllardır iç siyaset üzerinden yapılan tartışmalara uyarlamanızı önereceğim.
“Bizim adil, adaletli ve şeffaf yaklaşımımızdan kimsenin endişesi olmasın. Eğer böyle bir yanlışın içine düştüğümüzü anladığımız anda yönetim kurulundaki arkadaşlarımızla beraber gününü saatini beklemeden,Cenabı Allah bize bu kutsal görevinasıl tevdi ettiyse, bırakmasını da bilecek kadar onurlu insanlarız”.TFF başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun sözleri bu cümlelerle bitiyor. Son satırlardakibizim adil, adaletli ve şeffaf yaklaşımımızdan kimsenin endişesi olmasıncümlesi bile kendi başına pek çok noktayı bünyesinde barındırmaktadır. Cenabı Allah üzerinden bu kutsal görevin tevdi edildiğine inanan bir kişi için bu kutsal görevi bırakmanın da hiç zor olmayacağı ifade edilmek suretiyle durum ortaya konulmuş olmaktadır. Ancak bütün bu cümlelerin ülke futbolunun içinde bulunduğu kaos durumun ortadan kaldırmaya yetmeyeceği gerçeği ile başkanın tam on yıl önceki sözlerinin de yine benzerlikler içermekte olduğu gerçeği orta yerde durmaya devam etmektedir.Trabzonsporkulüp başkanı olarak yine o dönemdeki tartışmalar üzerine şu sözleri söylemişti; ‘öleceksek de adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız. Bizi kadın gibi yaşatmaya da kimsenin gücü yetmez’.Kurumlara olan inancın giderek yok olduğu bir ülkede Türkiye Futbol Federasyonunun futbol gibi milyonlarca insanı ilgilendiren bir alanla ilgili olarak gerek almış olduğu kararlar gerekse de yapacağı her açıklamanın büyük karşılığı olduğu gerçeğini öncelikle bu kurumu yönetenlerin ve yönetmeye aday olanların anlaması gerekmektedir. Hamasetin tavan yaptığı bir ülkede bir yerlere mesaj göndermek ve bu doğrultuda ahkam kesmek çok ama çok kolaydır. Buna karşın gerçek anlamda ülke futbolunun dertlerine çözüm üretme meselesi çok daha elzem bir zorunluluk olarak orta yerde durmaya devam etmektedir. TFF bu haliyle ülke futbolunun dertlerine derman olabilmenin çok ötesinde yer aldığını son basın toplantısı ve orada yapılan son derece öznel açıklamalar ile bir kez daha ortaya koymuştur. Son olarak bütün bu durumu olduğu gibi alıp kabullenen ve çözümün değil sorunun paydaşı olmayı seçen kulüp yönetimlerinin ve buna çanak tutan ülke futbol medyasının da tüm bu olanlardan sorumluluğu olduğunu da bir kez daha hatırlamalıyız.
Damgala(n)manın dayanılmaz ağırlığı
Prof. Dr. Ahmet Talimciler - 11 Kasım 2025 Çamur at izi kalsın mantığının sonuçlarının son derece yıkıcı olabileceği kadar, kişisel hak ve özgürlüklerin yok edilmesine veyahut zedelenmesine yol açabileceğini de unutmamalıyız.
Ülkemizde son dönemde sıkça karşı karşıya kaldığımız uygulamalardan bir tanesi ünlü kişilerin ifadeye götürülmeleri süreci boyunca yapılan, daha en başından suçlu gibi gösterilmek suretiyle kamuoyunun önüne atılıyor olmalarıdır. Bu duruma ilişkin son dönemde iki önemli olayda benzer gelişmelerin yaşandığını gördük. Ayrıca medyanın önemli bir bölümünün ve sosyal medya trollerinin yapmış olduğu hakaretamiz uygulamaları da eklediğimizde durum çok daha travmatik bir hale dönüşmektedir. Önce damga denilen kavramın ne olduğuna bir göz atalım, daha sonra bu kavramın ülkemizdeki uygulamalarına ilişkin örnekler üzerinden olup bitenler üzerinde durmaya çalışalım.
Erving Goffman’ın 1963 yılında yazdığı ve 2014 yılında çevirisi yapılan Damga isimli çalışma, bu açıdan ufuk açıcı bir öneme sahiptir. Goffman’a göre, damga bir ilişki türüdür ve sabit bir nitelik değildir. Goffman damgalamayı toplumun bir üyesi olan insanın herhangi bir özelliğinden dolayı yine toplum tarafından itibarının sarsılması olarak tanımlar ve bu bağlamda üç farklı damga biçiminden söz eder; bunlar 1) bedenin korkunçlukları, 2) zayıf irade, baskıya müstahak ya da doğal olmayan tutkular, sapkın ve katı inançlar, ahlaksız olarak bireysel karakter bozuklukları, 3) ırk, ulus ve din gibi etnolojik damgalardır. Bu üç farklı durum bireylerin kimliklerini yansıtmakta veya toplumsal kimliklerini oluşturmaktadır. Damga ile Goffman bir kişinin ne olması gerektiği, varsayılan toplumsal kimlik ile bir kişinin fiilen ne olduğu, fiili toplumsal kimlik arasındaki boşlukla ilgilenir ve bu iki kimlik arasında boşluk olan herhangi bir kişi Goffman’a göre damgalanır. Goffman’a göre damganın oluşabilmesi için toplumda normal ve normal olmayan rolünü oynayan kişilerin olmasına ihtiyaç vardır. Goffman kuramında damgalı ve normal olanı ayrı sosyal yaşamlara sahip olma şeklinde ele almış olsa da o kuramını ‘karma temaslar’ üzerinden somutlaştırmıştır. Diğer bir ifade ile Goffman, damgalı ve normal insanların aynı ‘sosyal ortamda’ olduğu anlara ve birbirleriyle doğrudan temas halinde oldukları durumlara odaklanmaktadır. Damgalanmanın temelinde daha çok olumsuz inanç ve tutumlar yer alır ve bunun sonucu olarak bir önyargı doğar. Kısacası damgalamanın hayat bulduğu zeminlerden biri de önyargı olmaktadır. Damgalama toplumsal anlamda iletişim süreçlerine etki edebileceğinden, iletişim süreciyle başlayan ayrımcılık, toplumsal dışlanma ile sonuçlanır. Bu bağlamda Goffman’a göre, damgalamanın asıl amacı bireyi toplumdan ayırmak ve onu toplum dışında tutmaktır.
8 Ekim 2025 tarihinde İstanbul’da Jandarma tarafından başlatılan soruşturma kapsamında on dokuz ünlü isim sabahın erken saatlerinde evlerinden alınmış ve kameraların önünden geçirilerek tüm ülkeye uyuşturucu kullanma şüphelisi isimler olarak afişe edilmişlerdi. Hatta kendileri hakkında "O kafaya başka türlü ulaşılamazdı" başlığıyla Ahmet Hakan tarafından Hürriyet gazetesinde yazı bile yazıldı. Ünlülerin isimleri birkaç gün boyunca kamuoyunu meşgul etti, kendilerinden alınan saç ve kan örneklerinin sonuçları ise geçtiğimiz günler içerisinde açıklandı. Bu isimlerden on bir tanesinin uyuşturucu ile herhangi bir bağlantısı olmadığı buna karşın sekiz kişinin ise uyuşturucu testlerinin pozitif çıktığı bilgisi kamuoyu ile paylaşıldı. İşte tam bu noktada on günlük süre boyunca kameralar karşısına çıkartılan ve haklarında uyuşturucu ile bağlantılı olduğu bilgisi verilen kişilerin kendilerinin suçsuzluğunu ispat etmelerine fırsat verilmeden damgalandıkları bir süreç ile karşı karşıya kaldıklarını belirtmek durumundayız. Bu noktada iki ünlü ismin operasyonun ilk anından itibaren bu yaşanan gelişmeler karşısında son derece net bir duruş sergilediklerini ve kendilerine yöneltilen bu suçlamalarla mücadele edeceklerini belirtmiş olduklarını da eklemeliyiz. Burada herhangi bir ismin adını bilerek yazmadığımı da hatırlatmak durumundayım çünkü şayet benzer bir şekilde davranış geliştirme yoluna gidersem bu yazıyı yazmanın bir anlamı da kalmayacaktır.
İkinci olayımız Türkiye Futbol Federasyonu başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu tarafından 3 Kasım 2025 tarihinde yapılan açıklama sonrasında bahis oynayan hakemler arasında gösterilen üst klasman hakemlerinden bir tanesinin adının hemen bir gün sonra deşifre edilmesiyle başlayan süreçtir. Kendisi hakkında yapılan açıklamalar üzerine adliyeye giden hakemin yapmış olduğu başvuru üzerine kimlik bilgileri dışındaki her türlü bilginin sahte olduğuna ilişkin açıklama yapıldı. Hakem hakkındaki soruşturma halen sürdüğü için maçlarda görev alamıyor, fakat asıl dikkat çekici olan husus hakemin isminin açıklandığı andan itibaren yaşananlardır. Hakemin yönettiği karşılaşmalar üzerinden kendi takımlarının haklarını savunma yoluna giden taraftarların sosyal medya hesaplarından yapmış olduğu paylaşımların büyük bir çoğunluğu, hakemi zan altında bırakacak cinstendir. Hukukun en önemli karinelerinden bir tanesi olan "suçluluğu ispatlanıncaya kadar herkes suçsuzdur" noktası daha en başından ihlal edilmekte ve kişiler, medya ve sosyal medya üzerinden yapılan bombardıman aracılığıyla suçlu ilan edilerek, haklarında hüküm verilme yoluna gidilmektedir. Goffman’a göre, damgalanın toplumda meşrulaşmasının en önemli nedeni; toplumun, toplumsal mekanizmaların ve araçların damgalanmışlara karşı ürettiği söylemdir. İşte tam da bu nokta üzerinde durmak ve kişilerin yıllarca tırnaklarını kazıyarak elde etmiş oldukları isimlerini lekeleyecek, onları toplum nezdinde küçük düşürecek bir başka ifadeyle yaftalayacak adımlardan uzak durmamız gerekmektedir. Medyanın etik ilkeleri doğrultusunda hareket etmesi gerekirken tam tersi adımları atıyor olması ve bunun artık normalleştirilmiş olması son derece kaygı verici bir duruma karşılık gelmektedir. Çünkü kural dışı davranış kalıplarının zaman içerisinde kimi, nasıl ve ne zaman vurabileceği belli olmayacaktır. Normal ve normal olmayan rolünü oynayacak olan kişilere ihtiyaç her daim söz konusudur ve toplumsal hayatın içerisinde ünlüler her zaman göz önünde ilgi çekici olarak durmaya devam edeceklerdir. Burada Goffman’ın yerinde tespitinde olduğu gibi damgalı ve normal insanların aynı ‘sosyal ortamda’ olduğu anlara ve birbirleriyle doğrudan temas halinde oldukları durumlara odaklanılmalıdır.
Her iki olayın da benzer şekilde mağdurlar üretmiş olduğunu ve kamuoyunun önüne birçok ismin atıldığı gerçeğini es geçmemek durumundayız. Kamuya mal olma meselesinin ötesinde kişilik hak ve özgürlüklerin gözetilmesi durumunu da yeniden gözden geçirmek durumunda olduğumuzu akıldan çıkartmamak durumundayız. Çamur at izi kalsın mantığının sonuçlarının son derece yıkıcı olabileceği kadar, kişisel hak ve özgürlüklerin yok edilmesine veyahut zedelenmesine yol açabileceğini de unutmamalıyız. Hakkınızda yazılanlar, gösterilenlerin yalan veyahut yanlış olması bütün bunların dolaşıma sokulması sonrasında temize çıkabilmeniz için, pardon denilerek ortadan kalkabilecek bir durum değildir. Bu yüzden de başta kurumların olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin dikkatli hareket etmesinin yanı sıra kişilerin hayatlarında yaralar açabilecek adımların atılmaması noktasında özen göstermesi gerekmektedir.
“Hırsının Kurbanı” Olmaya Dair
Prof.Dr.Ahmet Talimciler- 6 Kasım 2025 Pazar gecesi Beşiktaş ile Fenerbahçe takımları arasında oynanan ve maçın yirmi altıncı dakikasında ev sahibi takımın kaptanı olan Orkun Kökçü’nün kırmızı kart görmesi ile sonuçlanan eylemin ardından o ana kadar 2-0 süren mücadele 3-2 deplasman ekibinin galibiyeti ile sonuçlandı.
İsrail’in Spor Turnuvalarından Menedilmesi Gerekliliği
Prof.Dr. Ahmet Talimciler-10 Ekim 2025 FİFA Başkanı Gianni İnfantino, şu sözlerle İsrail’in turnuvalardan menedilmeyeceğini açıklıyordu: ‘FİFA jeopolitik sorunları çözemez’. Bu ifadeyi kullanan başkanın Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş sırasında jeopolitik sorunları çözmeye dönük kararın altında imzası olmasını ise her nedense kimse sormadı bile!
Prof.Dr.Ahmet Talimciler- 26 Ekim 2025 Ömer Üründül’ü 'Yorumcu Ömer Üründül' kitabı boyunca en iyi anlatan noktalardan bir tanesi hiç kuşkusuz dünyanın farklı ülkelerindeki büyük turnuvaları yerinde seyretmiş olması ve bu noktada söz konusu alanla ilgilenenler karşısında büyük bir fark yaratmayı başarmış olmasıdır.
Prof.Dr.Ahmet Talimciler- 10 Eylül 2025 Giriştiğiniz her noktada tarih yazma başarısı kadar 6-0 gibi sonuçlarla da tarihteki yerinizi alma sorunu ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu yüzden klişelerin normalleştirici ve rutinin içerisine sıkıştırıcı olduğu meselesi karşısında uyanık olmak durumundayız
Ahmet Talimciler- 2 Eylül 2025 Taraftarlığı bırakın taraftarlar yapsın, medyanın gazıyla ortalığı tutuşturmaya yol açacak sözler söylemekten imtina etmeniz sizin açınızdan çok daha yararlı olacaktır.
Spor sosyolojisi: Toplumda sorunlar ve çatışmalar-4
Ahmet Talimciler - 12 Temmuz 2025 "Sporu olmasını istediğimiz şeye dönüştürmek için çalışmadığımız sürece öncelikle kendi şartlarına göre ve kendi amaçları doğrultusunda yapmamızı isteyenlerin çıkarlarını yansıtacaktır. Bu da bizi ilginç bir tercihle karşı karşıya bırakır: sporu olduğu gibi kabul eden tüketiciler olabiliriz ya da sporu insancıl ve sürdürülebilir kılmak için çalışan vatandaşlar olabiliriz"
Spor sosyolojisi: Toplumda sorunlar ve çatışmalar-3
Ahmet Talimciler-8 Temmuz 2025 Sınıf ilişkileri ve ticari sporlar arasındaki bağlantıda yine bu yazıdaki ilk sayfadaki işin ekonomik boyutu ile olan bağlantısına dönüş yapabilirsiniz. Top küçüldükçe sınıfsallığın arttığı gerçeği aklınızın bir tarafında bulunsun diyebilirim.