Sapkınlıktan Dokunulmazlığa Uzanan Çizgi
x
Buradasınız >> Ana Sayfa HABERLER & MAKALELER Genel Ahmet TALİMCİLER Sapkınlıktan Dokunulmazlığa Uzanan Çizgi

Sapkınlıktan Dokunulmazlığa Uzanan Çizgi

26.12.2025-1

Prof.Dr.Ahmet Talimciler- 26 Aralık 2025 Ülke gündeminin gerçekleştirilen operasyonlarla birlikte toz duman içinde kaldığı bir dönemin içerisinden geçmekteyiz.

 Uzun bir süredir ardı ardına gerçekleşen yakalamalar ve ardından kamuoyunun önüne saçılan itiraflar çizgisinde şekillendirilmeye çalışılan yeni bir tartışma konumuz var: Hukuksal sürecin biri veyahut birileri eliyle bambaşka bir görünüme büründürülüyor olması. Suçluluğu kesinleşmeden kişilerin medya üzerinden itibar suikastına uğramalarından başlayarak, damgalanma ve karalanma aşamaları içerisinde gerçekleştirilen bir tuhaflıklar silsilesinden geçmekteyiz. İşin bir diğer ilginç kısmı ise tüm bu olup bitenleri resmi makamların açıklamaları öncesinde birtakım isimlerin televizyon ekranlarından veyahut yorum programlarındaki açıklamaları ile yazılarından öğreniyoruz. İddianameler açıklanmadan kişilerin ne ile suçlandıklarını ve ne gibi açıklama yaptığını bu isimler orta yere saçabiliyorlar. İşte tam bu noktada dokunulmaz olma halinin yine kamuoyuna birtakım mesajlar verme adına dokunulabilir olma durumu ile yer değiştirmesi hadisesi ile karşı karşıya bırakılıyoruz. Her defasında toplumun sinir uçlarına dönük birtakım operasyonlar ve orada ele geçirilenlerin şeytanlaştırılması süreci yaşanıyor. Öte yandan yakalananlar ve haklarında işlem yapılanların genel olarak daha küçük çaptakiler olduğu buna karşın asıl büyüklerin ‘turpun büyüğü olarak heybede’ kalmaya devam ettiklerini görüyoruz.

Sosyolojik açıdan bu durumu biraz daha yakından incelemeye çalışalım. Suç, sosyolojik olarak tanımlandığında toplumun üyesi olan bireyin eyleminin yanlışlığını ifade eder. Sosyolojinin kurucu babalarından Durkheim’a göre ‘bir şeyi suç olduğu için kınamayız, o kınadığımız için bir suçtur’Hukuki anlamda suç ise bir toplumdaki hukuki kurumlar tarafından ceza veya güvenlik tedbiri yaptırımına bağlanmış fiildir. Suç ve suça ilişkin tanımlamalar hukuk sosyolojisi içinde, özellikle suçun hukuktan doğan tanımı kapsamında irdelenmektedirDavid Newman Sosyoloji (2013) isimli çalışmasında güç, sapma ve sosyal kontrol ilişkisini şu şekilde ifade etmektedir: Sapma, toplumsal olarak tanımlandığı için olayların, şartlara ve davranışlara bağlı olarak tanımlanmalarında farklılıklar olabilir. Çatışmacı yaklaşımı temel alan sosyologlara göre, sapmanın tanımı ve verilen tepkiler genellikle, toplumdaki daha güçlü kesimler tarafından, daha zayıf kesimleri kontrol altında tutmak için, bir toplumsal kontrol aracı olarak kullanılır. İnsanları suçlu ya da hasta olarak etiketlemek, toplumsal açıdan güçlü birey, güçlü grup ya da kuruluşlar açısından, etiketlenmiş insanları etkisizleştirmek ve mevcut düzeni değiştirme girişimlerinden alıkoymak için kullanılır. Suç ve medikalizasyon, güçlü kesimlere büyük ekonomik kazanımlar da sağlar…Toplumların genelinde adalet sistemi tarafından suçlu bulunup hapse mahkûm edilenlerin büyük çoğunluğu, toplumun alt sosyo-ekonomik sınıflarının üyeleridir…Suç halinde savunma hakkının kullanma kalitesi de kişilerin sosyo-ekonomik durumları ile büyük ölçüde ilişkilidir. Zengin ya da güçlü insanlar, önemli suç işlediklerinde (ki böylesi bir duruma çok nadir rastlanır) kolaylıkla etkili bir avukat ordusu desteğiyle savunma yapabilecek güce sahiptir.

Newman’ın çalışmasında uyuşturucu ve yasa dışı ilaç tehdidine ilişkin bir alt bölümün de bulunduğunu ve burada da son derece ilgi çekici ifadelerin yer aldığını söylemeliyim; Amerika’da uyuşturucu savaşı siyasileri, uyuşturucuyu tehdit olarak algılanan toplum kesimleri (özellikle de etnik azınlıkların gençleri) üzerinde büyük bir toplumsal kontrol oluşturmalarına zemin hazırladı. ‘Uyuşturucu tehdidini’ birey ve toplum açısından büyük bir tehdit olarak ön planda tutmak, siyasilerce sıkça kullanılan ortak ve etkili bir siyasi taktiktir. Genelde sapma ile ilgili bir başka husus da hangi durumların ‘yasa dışı’ olarak tanımlanacağı da büyük ölçüde toplumdaki güçlü grupların çıkarlarına uygun olarak belirlenir. ‘Uyuşturucuya yönelik savaş’ deyiminin altında, yasa dışı uyuşturucuların (esrar, ekstazi, kokain, metamfetamin, eroin vb.) yok edilmesi gerekli en tehlikeli maddeler olduğu varsayımı yatar. Oysa legal ve illegal uyuşturucular arasında farklılıklar üzerinde pek durulmaz. Yazar bu noktada önce alkol ve onun yarattığı etkilerden söz etmekte ve ardından çok daha büyük bir tehdit olarak sigara üzerinde durmaktadır. Sağlık açısından alkolden hatta esrar ve eroinden bile daha büyük bir tehdit ise sigaradır. Fakat bazı yaş kısıtlamaları dışında, bu hususta da bir yasaklama yoktur…Birçok büyük şirketin devasa çıkarları ve birçok eyaletin bu ürünlere dayalı ekonomisi böylesi önlemlerin önündeki en büyük engel gibi görünmektedirYasa dışı uyuşturucu kullanımına yönelik tepkiler, sapmanın nasıl sosyal olarak yapılandırılmış bir olgu olduğunu açıkça ortaya koymaya yeter. Mesela kokain bulundurma ve kullanımına yönelik hapis cezalarındaki farklılıklar, bu duruma etkili bir örnek teşkil eder. Toz ve çatlak olmak üzere iki tür kokain olmasına ve her ikisinin de etkisinin benzer olmasına rağmen, bunları satanlara uygulanan cezalar birbirinden farklıdır.

 
 

Bu uzun açıklamalardan sonra konumuza tekrar geri dönelim ve vurucu bir cümle ile başlayalım. Etiketleme siyasi bir eylemdir sözünden hareketle dokunulmazlığın da siyasi bir tercih olduğunu ve buradan hareketle toplumsal hayatın içerisinde bazılarına dokunulabilirken bazılarının dokunulmazlık halesine büründüğünün altını çiziyorum. Aslında tüm bu yaşadıklarımız bir taraftan içinde yaşadığımız toplumsal iklimde sıradan insanlara mesajların aktarılması için hala televizyon denilen aletin fazlasıyla kullanılmakta olduğunu üstelik yeni kuşaklar açısından buna yeni medya uzantıları olarak sosyal medya aparatlarının da eklendiğini belirtmeliyiz. İşte tam bu noktada ünlüler üzerinden toplumsal hayata dönük birden fazla mesaj verilmektedir. İlk olarak herkesin dokunulabilir olduğu mesajı sıkça dolaşıma sokulmaktadır. Ki bu noktada koskoca sinema sanatçısı, sporcusu, dizi yapımcısı, kulüp başkanı, belediye başkanı vb. gibi çok sayıda kişi/ler üzerinden bu durum ‘normalleştirilmektedir’. İkinci aşama yapılanların ortaya saçılmasını sağlayacak eşik bekçileri üzerinden-burada devreye klasik dedikodu muhabbeti girmeye başlıyor-dolaşıma sokulan birtakım belge ve görüntülerin deşifre edilmesi meselesi girmektedir. Bir sonraki aşama ise bu durumun tüm kamuoyunun önünde tartışılmasının sağlanması ve var olan gündemin bambaşka bir hale büründürülmesinin önünü ardına kadar açmaktır. Nihai aşama ise iktidarın hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadığı anlayışının örnekler üzerinden kamuoyuna gösterilmiş olmasıdır. Arada bütün olup bitenlerin sıradan insanların zihninde oluşan anlam haritalarının şekillendirilmesinde kullanılması ve bütün bu olup bitenler içerisinde pek çok kişinin kafasında suçlu olmayanların bile suçlu ve sapkın olarak kodlanmasının sağlanmasıdır. Dokunulabilir olmak beraberinde hukukun vermiş olduğu doğal haklara bile şüphe ile yaklaşmayı ve mesafeyi korumayı getirmektedir. Kendi kendini sansürleme ve bireysel geleceğini yurt dışında arama gibi pek çok hususun dolaşıma sokulması bir taraftan da aynı gemi metaforunun su almasına yol açmaktadır.

Hukukun araçsallaştırılması ve yaşananların kamuoyuna farklı yaklaşımların da var olduğu gerçeği ile aktarılmasını sağlayacak bir medyanın olmadığı ortam, dokunulmaz olmayı yüceltirken dokunulabilir olmanın önünü de ardına kadar açmaktadır. Burada ahlak bekçiliği müessesesine sığınanların ve kraldan fazla kralcı olanların da yaşadığımız uyuşturucu kullanma tartışması içerisinde kullananlar kadar asıl bu işin arkasındaki ana yapıyı alaşağı etmeleri gerektiği gerçeğini hatırlamaları gerekiyor. Frank Tannebaum’un sözüyle bitireyim: Bir suçlu yaratma süreci etiketleme, nitelendirme, tanımlama ve ayırma sürecidir.  

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  23  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Prof. Dr. Ahmet Talimciler Perşembe, 25 Kasım 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

futbolekonomihakkimizdabanner2

esitsizliktanitim

aksartbmmraporbanner

Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Turgay Biçer
Prof. Dr. Turgay Biçer

Kimler Sitede

Şu anda 1018 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 55263150

raporlaranas

kitaplar aksar

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1