Spor sosyolojisi: Toplumda sorunlar ve çatışmalar-3
                                 linkedintakip 1 copy
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Haberler & Makaleler Genel Ahmet TALİMCİLER Spor sosyolojisi: Toplumda sorunlar ve çatışmalar-3

Spor sosyolojisi: Toplumda sorunlar ve çatışmalar-3

17513769r-manset

Ahmet Talimciler-8 Temmuz 2025 Sınıf ilişkileri ve ticari sporlar arasındaki bağlantıda yine bu yazıdaki ilk sayfadaki işin ekonomik boyutu ile olan bağlantısına dönüş yapabilirsiniz. Top küçüldükçe sınıfsallığın arttığı gerçeği aklınızın bir tarafında bulunsun diyebilirim.

 

 

Jay Coakley ve Elizabeth Pike’ın spor sosyolojisi alanında en çok başvurulan çalışmalardan birisi olan eserinin Funda Akcan’ın titiz çevirisi ile okuyucular ile buluşan çalışmanın ilk altı bölümünü iki ayrı yazıda ele almıştık. Bu yazımızda kaldığımız yerden kitabı tanıtmaya devam ediyoruz. Onuncu bölüm Toplumsal sınıf: Sporda para ve güç önemli midir? Başlığını taşıyor ve bu bölüm sosyologların toplumsal sınıf, sınıf ilişkileri, eşitsizlik kavramlarını sporla buluşturdukları kavram ve araştırmaları bünyesinde barındırıyor. Bölüm sosyolog Alan Tomlinson’un son derece anlamlı şu sözüyle başlıyor: ‘(Spor) toplumsal ve ekonomik farklılıkları yeniden üretmeye ve toplumdaki kaynakları kontrol edenlerin gücünü ve nüfuzunu korumaya hizmet eder’. Yazarlar önce toplumsal sınıf ve toplumsal tabaka kavramından ne anladıklarını belirtmişlerdir. ‘Toplumsal sınıf, gelirleri(kazançları), servetleri (birikimleri ve mal varlıkları), meslekleri ve sosyal bağlantıların bir bileşimine dayalı olarak toplumda bir konumu paylaşan insan kategorilerini ifade eder…Toplumsal tabakalaşma, günlük toplumsal hayatın örgütlenmesinin bir parçası olan yapısal eşitsizlik biçimlerini ifade eder. Diğer bir ifadeyle, daha yüksek toplumsal sınıflardan insanlarla karşılaştırıldığında, alt toplumsal sınıflardan insanlar ekonomik başarı ve güç elde etmek için daha az fırsata sahiptir’ (s.405).

Sosyolojinin kurucu babalarından Marx, Alman İdeolojisi isimli eserinde şu ifadeleri kullanır: Egemen sınıfın düşünceleri her çağda egemen düşüncelerdir; yani toplumun egemen maddi gücü olan sınıf aynı zamanda egemen entelektüel gücüdür de. Maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf, aynı zamanda zihinsel üretim araçlarını da kontrol eder; öyle ki, bu ki, bu olarak konuşursak, zihinsel üretim araçlarından yoksun olanların düşünceleri o sınıfa tabidir. Egemen düşünceler, hâkim maddi ilişkilerin ideal ifadesinden başka bir şey değildir’ (2013, s.52). Marx’ın sözlerini spor ve eşitsizlik üzerinde konuştuğumuz pek çok noktada yeniden ve yeniden hatırlamakta fayda var. Yazarlar da bu noktada eleştirel bir açıdan sporun eşitlik mitine yaklaşmaktadırlar. ‘Birçok insan, sporun ve spora katılımın herkese açık olduğuna ve para, konum ve nüfuz ile ilgili eşitsizliklerin, oynadığımız ve izlediğimiz organize oyunlar üzerinde hiçbir etkisi olmadığına inanır. Ancak formal olarak organize edilen sporlar ekonomik kaynaklar olmadan geliştirilemez, programlanamaz veya sürdürülemez. Parayı ve ekonomik gücü kontrol edenler, onları sporu organize etmek ve desteklemek için kullanırlar. Bunu yaparken, kendi değerlerini ve çıkarlarını yansıtan ve sürdüren spor biçimlerini tercih ederler. Sonuç olarak, spor eşitsizliğin kararları ve kaynakların tahsisini şekillendirdiği bir bağlamda ortaya çıkar. Bu süreçte spor birçok insanın onlar tarafından susturulduğunu düşündüğü eşitsizlikleri yeniden üretir’ (s.406). Aslında durum sadece söz konusu eşitsizliğin üretilmesi ve yaygınlaştırılması ile sona ermez.

Beraberinde sporun ideolojik bir aktarım aracı olarak en çok iş gördüğü yerlerden bir tanesi olarak hem eşitsizliklerin üretilmesi sürecine katkıda bulunur hem de bütün bunların doğalmış gibi görülmesini sağlayacak arka planın üretilmesini sağlar. ‘Elit ve güçlü insanlar; neyin spor sayıldığı, sporun ana akım sosyal dünyalarda nasıl organize edildiği ve oynandığı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Halk oyunları ve fiziksel aktiviteler, formal olarak spor olarak örgütlendiklerinde bile kaynaklara salip sponsorların çıkarlarını ve ideolojilerine yeniden onaylamak için kullanılabilmelerine rağmen geniş çaptı desteklenmez veya teşvik edilmezler. Her yaştan insanın oynadığı informal oyunlar çoğunlukla tesislerin, ekipmanların ve güvenli oyun alanlarının varlığına bağlıdır. Bunlar, üst ve üst orta gelirli ailelerden ve mahallelerden gelen insanların günlük hayatlarında daha bol miktarda bulunur’ (s.407). Bu farklılık özellikle küresel dünya içerisinde çok daha büyük eşitsizliklerin oluşmasına ve makasın daha da açılmasına neden olmuştur. ‘Tüm ana ülkelerde, düşük gelirli insanların ve yoksulluk içinde yaşayanların yaşam tarzları nadiren düzenli spora katılım biçimlerini içerir. Yaşam fırsatları toplumsal sınıfa göre açıkça değişir ve insanlar zamanlarının ve enerjilerinin çoğunu günlük hayatın zorluklarıyla başa çıkmaya harcadıklarında, spora katılım etrafında dönen yaşam tarzlarını geliştirmek için çok az kaynak kalır. Spor yapmak veya izlemek için para harcamak, birçok insanın karşılayamayacağı bir lükstür. Aynı zamanda, spor kendi çıkarlarına işleyen bir sınıf ideolojisini yeniden onayladığı için ekonomide başarılı olanlar sporu severler. Onların kulüp üyelikleri, sezonluk biletler ve spor stadyumlarında yönetici locaları satın almaya ya da şirketlerinin bunları satın alması için her yıl binlerce sterlin harcamaya istekli olmalarının bir nedeni de budur’ (s. 416).

 
 

Spor ve toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkide ise kadınlar ve kız çocukları, erkekler ve oğlan çocuklarına nazaran ikinci planda bırakılanlardır. Erkek kimliği açısından spor önemli bir kavşak noktası konumunda yer almaktadır ve bu durum erkeklerin sporla olan ilişkisinin tüm hayatları boyunca daha farklı bir çizgide ilerlemesine neden olur. ‘Toplumsal sınıf, sporun ve spor deneyimlerinin genç erkeklerin hayatlarına entegre edilme biçimlerini etkiler…Spor, duygusal yakınlık olmadan paylaşılan bir tutkunun tartışılmasını sağladığından ve böylece heteroseksüel erkek normlarıyla uyumlu sosyalliği mümkün kıldığından erkekler için favori konuşma konusudur’ (s. 418). Çalışma içerisinde spor sosyolojisinde de tıpkı sosyolojide olduğu gibi son dönemlerde en fazla başvurulan düşünür olan Pierre Bourdieu’nun kavramalarına sıkça başvurulmaktadır. Ayrıca Bourdieu’nun öğrencisi Loic Wacquant’ın boksu ele aldığı ve Türkçe ’ye Ruh ve Beden(2012) Acemi bir boksörün defterleri olarak çevrilen çalışmasına da göndermede bulunulmaktadır. Wacquant’ın çalışmasından bir alıntı ile bölümü sonlandıralım: ‘Hayır hiçbir dövüşçü, oğlunun (boks yapmasını) istemez, yani…Dövüşmenizin nedeni budur, böylece o dövüşmeyecek…Çok zor, lanet olsun çok zor… Eğer kitaplara gömülüp çalışabilirse, bilirsin, benim de biraz okul geçmişi olduğu için ona yardımcı olabilirim. Ailem, bana yardım eden hiç kimse olmadı’ (s. 421).

 

On birinci bölüm sizlere ilk yazıda belirtmiş olduğum gibi kitap içerisinde en çok yararlandığım ve daha fazla okumanızı önereceğim için daha çok yer vereceğim: Yaş ve Yeterlilik: Katılımın önündeki bariyerler ve içerme başlığını taşıyor. Sanayi devrimi ile ölçülebilirliğin yanı sıra neyin normal neyin patolojik olduğuna karar verme yetkisine sahip olan uzmanlıklarla birlikte yeni bir durum ortaya çıkmıştır. Spor denilen olgu içinde yaşanılan kültürden bağımsız bir şekilde ortaya çıkmaz. Bir başka ifadeyle sporda da tıpkı gündelik hayatın içerisinde olduğu gibi söz konusu kategorilerin oluşmasına karar verenler söz konusudur. Yaşçılık ve sağlamcılık ideolojileri burada karşımıza çıkmaktadır. ‘Günümüzde hâkim yeterlik ideolojisi biçimi, engellilik etiketinin bir aşağılık işareti oluğu, yani bir kişinin yaygın aktivitelere tam olarak katılmaktan aciz var sayıldığı değerlendirici bir bakış açısı olan sağlamcılık tarafından da şekillendirilmektedir. Bu bakış açısını kullanan insanlar, bir kişinin sosyal ve/veya fiziksel bir durum olan görünür veya anlaşılır bir bozukluk nedeniyle belirli fiziksel veya zihinsel yeterlik standartlarını karşılayamayanları küçümseme, hastalıklı görme veya acıma eğilimindedir’ (s.444). Yaş konusundaki açıklamaların ardından kitabın içerisinde yaş, yeterlilik ve bağlam alt başlığıyla bir bölüm yer almakta: ‘Yaşlandıkça yaşımız, toplumsal cinsiyet, ırk/etnisite ve sosyoekonomik statü gibi diğer toplumsal etmenlerle etkileşime girer ve bu da ileri yaşamlarımızda spor deneyimlerimizi etkiler. Örneğin yaşlı beyaz erkekler siyah kadınlardan çok farklı deneyimlere ve fırsatlara sahiptir ve ‘orta sınıftan’ insanlar ‘işçi sınıfından’ olanlardan farklı tercihler yapabilirler. Yaş ve toplumsal cinsiyet arasındaki ilişki, yaşlı kadınların yaşları ve toplumsal cinsiyetleri tarafından iki kat kısıtlandığı için ‘çifte tehlike’ olarak tanımlanabilir. Ancak bu, ırk/etnisite, sosyoekonomik statü ve diğer değişkenlerin etkilerini de göz önünde bulundurduğumuzda daha doğru bir şekilde ‘çoklu tehlike’ olarak tanımlanabilir. Kadınların tüm toplumlarda erkeklerden daha uzun yaşam beklentileri vardır, bu eğilim ’yaşlılığın kadınlaşması’ olarak tanımlanır. Ancak istatistikler kadınların hayatları boyunca erkeklerden fiziksel olarak daha az aktif olduklarını ve ileri yaşamlarında aktivite düzeylerinin önemli ölçüde azaldığını göstermektedir’ (s. 454).

Yeterliğin anlamının ve toplumsal öneminin inşa edilmesi alt başlığı engellilik kavramını anlamamızda yardımcı olacak ipuçlarını bünyesinde barındırmakta. ‘Engelli çoğu insan için özürlü, algılanan fiziksel veya zihinsel bozukluklar nedeniyle kısıtlanmak, ezilmek ve değersiz olarak etiketlenmek anlamına gelir. Bu sözcük, belirli bozuklukların onlarla yaşayanların kimliğini tanımlaması gerektiğine karar veren, engelli olmayan insanların bakış açısına dayanır’ (s.456). Belirli bozuklukların kimin tarafından tanımlandığı meselesi üzerinde dikkatle durmak zorundayız çünkü bu durum spordaki engellilik terimini de nasıl anladığımızı ortaya koyacaktır. ‘Engelliliğin sosyal modelini benimsemek, belirli bozuklukların neden olduğu ağrıyı ve ıstırabı iyileştirmek için tıbbi yardımın ve tedavinin artık aranmadığı anlamına gelmiyordu. Ancak bu, engelliliğin yol açtığı ıstırabın ancak toplumsal ve kültürel dönüşümle ortadan kaldırılabileceği anlamına geliyordu…Sosyal model, dünya çapında değişimlere ilham verdi. Engelliliği, bireylerin bedenleri ve zihinleri yerine kültürde ve toplumda konumlandırmak, odağı rehabilitasyondan tam erişime, hayırseverlikten fırsata ve riskli ameliyatlardan destek sistemlerine kaydırdı. İnsanlar günlük hayatın yapısında yerleşik olan engellileştirici bariyerler hakkında daha fazla şey öğrendikçe, insan yeterliklerinde normal farklılıkları kabul eden değişimleri istedirler. Omurilik yaralanmasının neden olduğu felci ortadan kaldıramayacaklarını fark ettiler ancak aynı zamanda bu yaralanmalara sahip insanlara tekerlekli sandalye sağlamanın ve fiziksel çevrenin tekerlekli sandalyeye uygun şekilde tasarlandığından emin olmanın mümkün olduğunu anladılar’ (s.460). Tahmin edileceği üzere bu kadar önemli bir yaklaşımın neoliberal dünyada varlığını sürdürebilmesi ne yazık ki mümkün olmayacaktır ve önü bir şekilde kesilecektir.

Normalin imparatorluğunda yaşamak başlıklı spor hakkında derinlemesine düşünelim kısmı son derece ufuk açıcı bir metin olmuş. Ardından özellikle medyanın engelli sporcuların başarılarını konuşurken söylediklerine baktığımızda ise karşımıza çıkanlar hiç de insancıl ifadeler değil. ‘Sosyolog Ian Brittain 2004 yılında medya görüntüleri üzerine şu temaları ortaya koymuştur:

Küçümseme: Hayret verici değil mi!

Merak: Onun bunu gerçekten yapabileceğini düşünüyor musun?

Trajedi: O kader gününde hayatı sonsuza dek değişti.

İlham: O gerçek bir kahraman ve hepimiz için bir örnek

Gizem: Az önce bunu yaptığına inanamıyorum!

Acıma: Bu kadar çok uğraştığı için ona yardım et

Sürpriz: Hiç hayal etmediğiniz fiziksel becerileri görmek için bizi izlemeye devam edin!

Bu temalar etrafında organize edilen görüntüler ve anlatılar, engelliği üstesinden gelinmesi gereken kişisel bozukluklara odaklanan bir tıbbi model çerçevesinde inşa eder. Bu, insanların engelliliğe neden belirli toplumsal anlamlar verildiğini ve bunların belirli bozuklukları olan birçok insanın hayatını nasıl şekillendirdiğini görmezden gelmelerine yol açar. Sonuç olarak, medya yayınları çoğu zaman engellilerin anormallikleri olduklarına ve engellilerin anormallikler etrafında düzenlenmiş kimliklere sahip olduklarına dair sağlamcı inancı sürdürürler’ (s.465).

Engellilerin spor yapabilme olanaklarının yaratılması hususunda bir önceki bölümde gördüğümüz güç ilişkileri ve ekonomik eşitsizlikler burada da devreye girmektedir. Özellikle alt gelir grubuna mensup olan engelliler açısından dışlama kavramı daha sıkça dolaşıma sokulmaktadır. Kitabın içerisinde geçen ve benim çok önemli gördüğüm bir ifadeyi buraya aynen aktarıyorum: ‘Bazen dışlanmış olan diğerleriyle birlik olarak destek bulurlar ya da izolasyonu ve buna eşlik eden kendinden şüphe etmeyi kabul edebilirler. Dışlananlar zamanla görünmez olurlar (s. 472).  Engelli sporları alt bölümünde engelliğin sporla olan bağlantısı şu ifade ile açıklanma yoluna gidiliyor: ‘Engellilik, bir kişiyi diğerlerinden aşağı yapan bir zayıflık veya kusur olarak görüldüğünde, bedeninizi normalleştirmek için bir stratejiye sahip olmak önemlidir. Engelliler çocukluk döneminde kendilerini diğerlerinden farklı kılan şeylerin farkına varırlar. Zaman içerisinde ve sosyal ilişkileri aracılığıyla engelliliklerini ve diğerleriyle etkileşime girdikçe bunun anlamını ve ilişki düzeyini nasıl müzakere edeceklerine dair bir anlayış geliştirirler’ (s. 474). Bölümün son kısmında teknoloji ve yeterlik ilişkisinin yanı sıra sanal bedenler ve sayborg kimlikler, teknolojiye erişim, engellileştirilmek ya da engellileştirilmemek başlıkları yer almakta.

Bu yazının son bölümü ise kitabın on ikinci bölümünü oluşturan Spor ve ekonomi: Ticari sporların özellikleri nelerdir? Başlığına ayrılmıştır. Sporun içinde yaşadığımız dönemdeki aşırı ticarileşmesi ve bunun yarattığı olağandışı uygulamalar aslında bir sonraki yazının konusunu oluşturacak olan medya ve siyaset ile sporun bağlantısı arasındaki ilişki ile yakından bağlıdır. Ticari sporların beş toplumsal ve ekonomik koşul altında büyüyüp geliştiği üzerinde durulmaktadır. ‘Birincisi, maddi ödüllerin sporcular, takım sahipleri, etkinlik sponsorları ve seyirciler tarafından çok değerli görüldüğü piyasa ekonomilerinde en yaygındırlar. İkincisi, ticari sporlar büyük potansiyel seyirci kalabalıklarına ihtiyaç duydukları için genellikle büyük, yoğun nüfuslu şehirlere sahip toplumlarda bulunurlar... Üçüncüsü, ticari sporlar bir lükstür ve ancak yaşam standardı, insanların hayatta kalmak için gerekli somut ürünleri olmayan etkinlikleri yapmak ve izlemek için kullanabilecekleri zamana ve kaynaklara sahip olacakları kadar yüksek olduğunda başarılı olurlar…Dördüncüsü, ticari sporlar etkinliklerin yapılabileceği ve izlenebileceği stadyumlar ve arenalar inşa etmek ve sürdürmek için büyük miktarlarda sermaye (para veya kredi) gerektirirler…Beşincisi, ticari sporların yaşam tarzlarının yüksek oranda tüketim içerdiği ve maddi statü sembollerine önem verdiği kültürlerde gelişmesi daha olasıdır…Ticari sporların başarısı, izleyicilere semboller ve duygusal deneyimler satmaya ve ardından izleyicileri sponsorlara ve medyaya satmaya bağlıdır’ (s.498-499).

Sınıf ilişkileri ve ticari sporlar arasındaki bağlantıda yine bu yazıdaki ilk sayfadaki işin ekonomik boyutu ile olan bağlantısına dönüş yapabilirsiniz. Top küçüldükçe sınıfsallığın arttığı gerçeği aklınızın bir tarafında bulunsun diyebilirim. Sporda seyircinin yaratılması meselesi özellikle heyecan arayışı olgusunda kendisini göstermektedir ki bu noktada yazarlar şu ifadeleri kullanmaktadırlar. ‘Spor, genellikle düzen ve karmaşa arasındaki bir gerilimle karakterize edilir. Bu gerilimi yönetmek için spordaki normlar ve kurallar can sıkıntısını kıracak kadar gevşek olmalı ancak şiddete veya diğer yıkıcı sapma biçimlerine izin verecek kadar gevşek olmamalıdır’ (s.502). Bu bölümün ardından başarı ideolojisi ve seyirci ilgisi, gençlik-spor programları ve seyirci ilgisi, medya yayınları ve seyirci ilgisi alt bölümlere yer verilmektedir.

Küreselleşme sürecinin ticari sporlarla olan bağlantısı için iki önemli hususa göndermede bulunulmaktadır. ‘Birincisi, sporu kontrol eden, destekleyen ve teşvik edenlerin pazarları genişletmek ve karları maksimize etmek için yeni yollar aramaları ve ikincisi ulus ötesi şirketlerin, ürünlerini ve hizmetlerini dünya çapında tanıtmak için sporu araç olarak kullanmaları nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bu sporu diğer ürünlere benzer şekilde ihraç ve ithal edilen bir küresel kültürel ticaret biçimi haline getirir’ (s. 505). Beckham markası üzerine derinlemesine düşünelim bölümü açılmıştır. Ardından kurumsal markalaşmanın yolları üzerinde durulmaktadır. Sporda ticarileşme ve değişimler meselesi ise belki üzerinde çok daha fazla konuşulmayı hak eder cinstendir. Amerika Birleşik Devletlerindeki NBA ile ve oradaki Michael Jordan efsanesi ile başlayan sürecin İngiltere’deki Premier League ve ardından Şampiyonlar Ligi organizasyonları ile dönüşmesi sonrasında sportif alandaki tüm sektörleri yakından etkileyen bir süreç yaşanmaya başlanmıştır. Bu satırları yazdığım sırada FİFA Dünya Kulüpler Kupası yarı final karşılaşmaları henüz oynanmamıştı ve kupayı kazanan takımın 110 milyon Euro kazanca sahip olması var olan durumun ne kadar anormal bir görünüm aldığını anlamamıza yardımcı olacak cinstendir. Bölüm içerisinde spor ve kumar ekonomisi, ticari sporlarda sahipler, sponsorlar ve organizatörler, profesyonel müsabaka yerleri, yeni gelir kalemlerinin yanı sıra sporcuların yasal statüsü ve gelirleri başlıklarına yer verilmektedir.

Kitaptaki son üç bölümü önümüzdeki yazıda sizlerle buluşturup kitabın tanıtımını tamamlayacağım.

*Coakley, J& Pike, E. (2024) Spor Sosyolojisi Toplumda Spor: Sorunlar ve Çatışmalar, Çev. Funda Akcan, İstanbul: Ayrıntı Yayınları

Yazdıkları kadar söyledikleriyle de geniş yankı uyandıran ve Pazar günü aramızdan ayrılan Nihat Genç’e Allahtan rahmet, ailesi ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum. Nurlar içinde yatsın.

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  26  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Ahmet Talimciler Perşembe, 25 Kasım 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

FutbolEkonomi , 2010 yılından bu yana futbolun ekonomik, finansal ve yönetsel boyutlarını mercek altına alan bağımsız bir bilgi ve analiz platformudur. 2005 yılında kurulan Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi (FESAM) ile aynı vizyon doğrultusunda faaliyet gösteren platformumuz, futbolu sadece saha içi bir oyun değil, çok katmanlı bir endüstri olarak ele alır.

Hakımızda daha fazlası >>>

Spor Endexi

 

4/07/2025

Kapanış  
  BİST 100

10.275,75

+0,46

 bjk BJKAS

2,08

+1,46

 fb FENER

13,77

+3,30

 gs GSRAY

1,70

+2,41

 trabzon TSPOR

1,13

+3,67

   SPOR ENDEKSİ

2.481,61

+2,89

Podcast: FutbolEkonomi Sohbetleri

1

Yeni podcast serimizde gündemde öne çıkan konuları ya da sitemizde yayımlanan dikkat çekici yazıları sohbet formatında ele alıyoruz. Karmaşık görünen meseleleri daha sade ve anlaşılır şekilde dinleyiciyle buluşturmayı amaçlıyoruz.
Apple Podcasts

Spotify

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 49973216

Okur Yazar


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı  info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

TRENDYOL SÜPER LİG 2024-2025 SEZONU

  

 

 Sıra TAKIMLAR 0 G B M A Y AV

1

Galatasaray 36 30 5  1 91 31 60 95
2 Fenerbahçe 36 26 6 4 90  39 51

84

3 Samsunspor 36 19 7  10

55

41 14

64

4 Beşiktaş 36  17  11 8 59 36 23 62
5 Başakşehir 36 16 6  14 60 56 4 54
6 Eyüpspor 36 15 8 13 52  47

 5

 53
7

Trabzonspor

36 13 12 11 58 45 13 51
8 Göztepe 36 13 11

12

59 50 9 50
9 Ç.Rizespor 36 15 4 17 52   58 -6 49
10 Kasımpaşa 36 11 14 11 62 63 -1 47
11 Konyaspor 36 13 7 16

45

50  -5 46
12 Alanyaspor 36 12 9 15 43 

50

-7 45
13 Kayserispor  36 11 12

13

45  57  -12 45
14 G.Antep FK 36 12 9 15 45 50 -5 45
15 Antalyaspor 36 12 8 15 37 62 -10 39
16

BodrumFK

36

9

10

17 26 43

-17

44
17 Sivasspor 36 9 8 18 44 58 -14 37
18 Hatayspor 34 6 8 22 42 74 -27 26

19

A.Demirspor 33 3 5 28 34 92 -58 2

 

                 

Deloitte Football Money League - 2025

deloitte money league rapor 2025

 Deloitte Money League Raporunu 28. kez yayınladı. Rapora göre Avrupa'nın en zengin 20 kulübünün 2023-24 sezonunda gelirleri toplam 11.2 Milyar Euro'ya ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

UEFA Kulüp Finans&Yatırım Raporu 2024

 

UEFA Raporu-2023

UEFA Kulüp futbolunun finansal durumları ve yatırımlarına ilişkin yıllık görünüm ve benchmark raporunu yayınladı. Okumak için tıklayınız

 


 

2021-Money-league-Raporu

 

Yirmidördüncü Deloitte Money League raporuna göre Barcelona'nın 715.1 Milyon Euro'luk geliriyle ilk sırada yer aldığı, tamamı merkez lig kulüplerinden oluşan ve bir önceki yıla göre gelirleri %12 azalan Para Ligi raporunu okumak için tıklayınız

 


 

 

annual report 202021 photo

 

Avrupa Futbolunun patronu UEFA’nın gelirleri 5.7 Milyar Euro’ya Ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

 


 

 UEFA-Kulup-Futbolu-Lisanslama-2023


UEFA’nın 2023’te yayınladığı en son  Kulüp Lisanslamaya İlişkin Karşılaştırma raporuna göre kulüpler Pandemi döneminde 7.3 Milyar Euro zarar ettiler. UEFA raporu, Avrupa kulüp futbolunun endişe verici bir resmini çiziyor. Raporu okumak için tıklayınız.

 


    

191112 Aktifbank Ekolig

 

Türk futbolunun gelirlerinin ve ekonomik görünümünün mercek altına alındığı Futbol Ekonomi Raporu – EkoLig'in dördüncü sayısı yayınlandı. Süper Lig’in 2017-2018 sezonu sonunda 3,2 milyar TL olan geliri, 2018-19 sezonunda 4,2 milyar TL’na ulaştı. Bkz.

 

 

master bm report lowres

 

The European Club Footballing Landscape 2022


UEFA'nın Avrupa Lulüp futboluna ilişkin 13, kez yayınladığı, Covid-19'un etkilerinin de analiz edildiği raporu okumak için Bkz.


 

 EkoSpor-y

“Ekospor’un aylık bültenlerinden haberdar olmak için tıklayınız”

 

Süper lig Marka değeri araştırma

''Taraftar Algısına Göre Türkiye Süper Ligi Marka Değerini Etkileyen Faktörlerin ve Marka Değeri Boyutlarının Değerlendirilmesi'' Prof. Dr. Musa PINAR öncülüğünde yapılan bu araştırmayı okumak için tıklayınız.

 

 

the-european-elite-2019

KPMG Avrupa’nın 32 Elit Kulübünün değerlemesini yaptı. Süper Lig’den Galatasaray ve Beşiktaş’ın da bulunduğu bu raporda en değerli kulüp 3.2 Milyar Euroluk değeriyle Real Madrid oldu. Raporu okumak için tıklayınız.
 

Endustriyel_futbol

 

Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı Üzerine

Futbolun Endüstriyel gelişimi, kulüplerin sportif ve iktisadi/mali yapılanışını derinden etkiliyor. Dorukhan Acar’ın Kurumsal Yönetim temelli yaklaşımı ile "Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı"yı okumak için tıklayınız

 

 

Türkiye'de Kadın Futbolunun Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu

 

imagesCAVM4O4L

 

Dr. Lale ORTA’nın Kadın Futboluna Entelektüel Bir Yaklaşım Sergilediği makalesi için tıklayınız.” 

 

 

İngiliz Futbolunda Kurumsal Yönetişim Üzerine

 

governance_in_football

 

Tüm kulüplerimize ve Türk Futbol yapılanmasına farklı bir bakış açısı kazandırabileceğini düşündüğümüz, İngiliz Parlementosu’nun Kültür, medya ve spor Komitesi’nin hazırladığı raporu okumak için tıklayınız. 

 

money-and-soccer

“Money scorring goals”, Gerçekten de “Para Gol Kaydedebiliyor mu? “

Euro 2012’nin olası ekonomik etkilerini
okumak için tıklayınız. 



FFP

Futbolda Finansal Sürdürülebilirlik Kapsamında ''Finansal Fair Play Başa Baş Kuralı ve Beşiktaş Futbol Kulübü Üzerinde Bir Uygulama 
Hüseyin AKTAŞ/Salih MUTLU,

okumak için tıklayınız.