Şeref, Büyüklük ve Vasatlığa Dair!
x
Buradasınız >> Ana Sayfa HABERLER & MAKALELER Genel Ahmet TALİMCİLER Şeref, Büyüklük ve Vasatlığa Dair!

Şeref, Büyüklük ve Vasatlığa Dair!

1KAT

Ahmet Talimciler- 2 Eylül 2025  Taraftarlığı bırakın taraftarlar yapsın, medyanın gazıyla ortalığı tutuşturmaya yol açacak sözler söylemekten imtina etmeniz sizin açınızdan çok daha yararlı olacaktır.

 

Türkiye, uçların bir aradalığı söz konusu olduğunda muazzam örnekleri bünyesinde barındırmaya başaran bir ülke ve yine burası durduk yere kaosu besleyecek açıklamalar üzerinden kendi kendisini yemeyi de çok iyi beceren bir yer.

Son krizimizin kahramanı ise bir yıl önce çıktığı Avrupa macerasını filmlere konu olacak bir transfer hikayesi ile sonlandıran Kerem Aktürkoğlu. Kerem Aktürkoğlu’nun Fenerbahçe’ye transfer olma hikâyesi hakikaten son derece tuhaflıkları bünyesinde barındırdığı için ilgi çekici ve bir o kadar da ders niteliğinde. Her şeyden önce bir futbolcunun geçmişte olduğu gibi ülkenin büyük bir kulübünden bir başka büyük bir kulübüne transfer olması haber niteliği taşır ancak oyuncu bu durumu daha garip bir noktaya taşıyacak açıklamalarla ortamı germeyi denerse, işte o zaman durum daha da çetrefilli bir hal alır.

Sigmund Freud, "Dil sürçmesi diye bir şey yoktur. Bilinç altında saklanan bir gerçeğin, bilinçsiz bir anda ağızdan çıkarılması vardır" ifadesini kullanır. Profesyonel bir futbolcunun bir kulüpte başlayan yolculuğunun bir başka kulüple devam etmesi ve belki yıllar sonra yine başladığı yere dönmesi gibi durumlar söz konusu olabilir. Ancak bu saymış olduklarımın bizim ülkemizde bir karşılığı özellikle son yıllarda ortadan kalkmış gibi diyebiliriz.

Kerem Aktürkoğlu’nun "Türkiye’nin en büyük kulübüne geldim" cümlesi kişisel bakış noktasında tepki çekecek bir duruma karşılık gelmez. Buna karşın ‘Türkiye’nin en şerefli kulübüne geldim’ ifadesinde ise durum değişir. Bu cümle alenen gelmiş olduğu takım dışında kalan bütün takımları-hassaten Galatasaray’ı-işaret etmektedir. Bu cümle üzerinden yapılabilecek o kadar çok çıkarsama ile karşı karşıya kalabiliriz ki bu durum ülke futbolunun içinde bulunduğu kaos ortamında daha büyük sıkıntıların doğmasına yol açabilecek cinstendir.

Şeref, haysiyet, onur vb. kavramları ağzımıza alırken birden fazla kere düşünüp öyle konuşmak daha uygun olacaktır. Çünkü söz konusu kavramlar üzerinden ortaya çıkabilecek etki/etkiler çok beklenmedik niteliklere haiz olabilir. Burada benim üzerinde durmak istediğim ise son yıllarda gerek yöneticilerin gerekse de futbolcuların açıklamalarında ön plana geçen taraftar dilinin ağırlığının bariz bir biçimde hissediliyor oluşudur. Bir futbolcu veyahut bir yönetici takımı ile bağ kurmak suretiyle taraftar kimliğini beslemeye devam edebilir. Ancak hiçbir futbolcu veya yöneticinin taraftar gibi davranış kalıpları göstermeye veya böylesi bir dili dolaşıma sokmaya hakkı yoktur. Çünkü o zaman asli görevini yerine getirme noktasında aksamalar meydana gelebilir ve profesyonelliğini kaybetme riski ile yanlış kararların altına imza atabilir.

Aktürkoğlu’nun açıklamalarını deşifre ettiğinizde sürekli olarak benzer ifadeleri tekrarlandığı gerçeği ile karşı karşıya kalıyorsunuz: Buraya şampiyonluk yaşamaya, bu büyük taraftara layık oldukları şampiyonluğu kazandırmak için geldim. "En şerefli kulübe geldim" kısmı ise ne kadar Fenerbahçeli olduğunu gösterme amacıyla dilden dökülmüş bir laf gibi duruyor. Ancak bu lafın yaratacağı infial Türkiye’nin en büyük kulübüne geldim ifadesinden çok ama çok daha büyük olacak gibi duruyor. Çünkü Aktürkoğlu bu sözüyle hem kendi geçmişindeki Galatasaray vurgusunu yerle yeksan etmiş oluyor-ki bu noktada geçmişteki paylaşımlarını, ifadelerini, fotoğraflarını silmesi yine de anlaşılabilir bir seviyedir-buna karşın hem kendisinin geçmişle olan bağını kullandığı ifadeyle ortadan kaldırdığına inanıyor hem de geldiği camianın taraftarlarına sinyal çakıyor.

İşte tam bu noktada ise işler sarpa sarmaya başlıyor çünkü bir taraftarın bu ifadeyi kullanması diğer taraftarlar nezdinde çok da kaale alınacak bir durum değildir. Buna karşın bu ifadeyi bir futbolcu kullandığında ise işler değişir. Çünkü söz konusu futbolcu bir takım üzerinden diğerlerine dair çıkarsamalarda bulunmak suretiyle kamuoyuna mesaj verebilme olanağına sahiptir. Burada devreye milli takım oyuncusu olma durumu girer, oynayacağın bütün karşılaşmalarda bu sözün kendisine bir şekilde geri dönme ihtimalini de es geçmeyelim.

Türkiye’de uzun bir zamandır futbol sahalarında büyüklük niceliksel bir anlam üzerinden dolaşıma sokulmakta. Büyüklüğün taraftar sayıları, elde edilen başarılı sonuçlar ya da şampiyonluklarla ilintili olduğunu düşünen zihniyetin temsilcileri olayın sadece niceliksel boyutuna vurgu yapmaktadırlar. Ancak bunlardan çok daha önemli ve öncelikli olan işin nitelik boyutudur. Niteliksel büyüklük ise kulübünüzün kalbinizde bıraktığı tortu ile yakından alakalıdır. İşte burada şeref, haysiyet, onur, gurur gibi kavramlar büyüklük kavramına eşlik ederler. Sizin ağzınızdan çıkan bir sözle durum bambaşka şekillere bürünüyor gibi gelebilir. Ancak sözün ağızdan çıkmasının ardından işler hiç düşünmediğiniz bir yöne doğru da gidebilir ki burada tam olarak böylesi bir kaza yaşanmıştır. Kerem Aktürkoğlu, Galatasaray geçmişini ortadan kaldırma adına kendisini de yok saydığını fark bile edememiştir ki işte burada vasatlık dediğimiz husus dolaşıma girmeye başlar. Ne olsa gider mantığının şahikasında en şerefli kulüp nitelemesi bir anda kendi geçmişinizin şerefsizlik üzerinden değerlendirilmesi riskini bünyesinde barındırır hale dönüşür.

Futbolcuların biraz daha makul, mantıklı ve itidalli olmaları kendi profesyonel yaşantılarını çok daha kolay bir şekilde yürütülebilmeleri açısından elzemdir. En büyük taraftar benim noktasında olan futbolcuların, kariyerlerinin ilerleyen yıllarında yaptıkları açıklamaların, kullandıkları kelimelerin önlerine çıkartılmaları geçmişte olduğundan çok daha kolaydır. Geçmişte söz uçar yazı kalır ifadesi kullanılırdı şimdi ne söz uçuyor ne de vermiş olduğunuz beyanatlar yok oluyor! Bu yüzden futbolunuzla anılmanız ve gök kubbede hoş bir sadâ bırakmanız çok daha yerinde olacaktır.

Taraftarlığı bırakın taraftarlar yapsın, medyanın gazıyla ortalığı tutuşturmaya yol açacak sözler söylemekten imtina etmeniz sizin açınızdan çok daha yararlı olacaktır.

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  112  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Prof. Dr. Ahmet Talimciler Perşembe, 25 Kasım 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

futbolekonomihakkimizdabanner2

esitsizliktanitim

aksartbmmraporbanner

Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay

Kimler Sitede

Şu anda 1412 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 52494660

raporlaranas

kitaplar aksar

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1