Kulübün geleceği başkanın iki dudağı arasında olamaz!
Bizi Takip Edin Futbol ekonomisi facebookta futbol ekonomisi twitterde
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Haberler & Makaleler Kriz Tuğrul AKŞAR Kulübün geleceği başkanın iki dudağı arasında olamaz!

Kulübün geleceği başkanın iki dudağı arasında olamaz!

TaKsaR111   

Sabah gazetesi Röportaj -5 Ağustos 2018  Türk futbolu ekonomik bir çıkmazın içinde. Öyle ki büyük kulüplerin borçları dev sanayi şirketlerinin cirolarıyla yarışıyor. Kulüpler içine düştüğü bu darboğazdan çıkabilir mi? Meseleyi futbol ekonomisi uzmanı Tuğru Akşar, ile masaya yatırdık. Akşar, “Yapısal dönüşümler gerçekleştirmemiz, yarınlar için bugünü feda etmemiz şart. Futbolda ‘abi’ dönemi bitmeli. Çünkü evdeki gümüşleri satacak duruma geldik” diyor

 

  

Avrupa’da da benzer sorunlar zaman zaman gözümüze çarpıyor. Ancak, benim merkez ligler olarak nitelendirdiğim Beş Büyük Lig’de işler biraz daha farklı yürüyor. Öncelikle bu liglerde futbol, ‘’sadece futbol değil’’. Olayı salt sportif bir olay olarak görmüyorlar. Bir Show business, yani gösteri endüstrisi olarak algılıyor ve buna göre hareket ediyorlar. Tamamen, futbolu aynı zamanda bir ‘’iş’’ olarak değerlendirdikleri için, kulüplerin genel yapılanmalarını ‘’sportif sosu’’ da ihmal etmeden, ticarileşen ve parasallaşan futbolun gereksinimlerini karşılayacak şekilde organize etmişler. Nitekim, 25 milyar Euro’luk Avrupa futbol pastasının yüzde 62’si bu beş büyük ligden geliyor. Alman Bundesliga, İngiliz Premier Lig, İspanyol La Liga, İtalyan Serie A, Fransız Ligue 1.

 

 

 

Bunlar yıllık 15 milyar Euro’luk gelir elde ediyor. Bizim ligimizin yıllık geliri yılda 700 milyon Euro’ya ulaşıyor., Ve orada futbol kulüpleri rekabetçi Özellikle beş büyük lig böyle yapılandırılmış. Rekabetçi dengeye çok müdahale edilmiyor. Bu liglerde genelde kulüp sahiplikleri var ve dolayısıyla başarısız olan, kar edemeyen, mali yapısı sıkıntılı olanlar doğrudan olmasa da bile dolaylı olarak doğal seleksiyona uğruyor, rekabette yaptığı hatanın bedelini ödemek zorunda kalıyor. Batacaksa batıyor, küme düşecekse düşüyor. Herhangi bir koruma kalkanı yok. Ancak, başkan soyunma odasına girmiyor, kadro yapmıyor, kafasına göre transfer gerçekleştirmiyor. Kulübün başına getirdiği idari ve sportif menecerler aracılığıyla kulübü yönetiyor. Ayrıca, siyasetfutbola müdahil olmuyor ve ligde tek yetkili sadece futbol otoritesi…Kısacası, bu liglerde ve kulüplerde kurumsallık bir zorunluluk halinde. Kurumsal yönetim olmadan, şeffaflık olmadan, denetlenebilir olmadan bu liglerde rekabet yapma şansınız yok. Ayrıca, taraftarınıza ve hisselerinizi alan mali yatırımcılara karşı da, yani paydaşlarınıza karşı da sorumluluklarınız var. Yasal yükümlülüklerinizi yerine getirmek ilk vazife. Bunu yerine getiremediğinizde ligde kalamıyorsunuz. Siyasi otorite, bizde olduğu gibi vergi affı, prim affı vb uygulamaları bilmiyor. Bu anlamda kulüp ayırımı yok. Sıkıcı da olsa, şu gerçeği kabul etmeliyiz ki, futbol günümüzde sportif bir etkinlikten daha öte yıllık milyarlarca parasal gelir kazandıran bir iş! Yıllık 650-700 milyon Euro gelir elde eden futbol kulüpleri var. Bunları sportif organizasyon olarak açıklamak çok mümkün değil maalesef. Ortada dönen paralara bakılınca, bu ligler farklı bir boyuta taşımış durumda. Ama aramızda çok ciddi farklar var. Bunlardan sportif performans olarak ta, mali anlamda da çok gerideyiz zaten ama daha önemlisi mentalite farkımız da çok büyük. Örneğin, Statlar bile farklı mantıkla inşa ediliyorlar…

 

0x0-kulubun-gelecegi-baskanin-iki-dudagi-arasinda-olamaz-1533457481486

 

Biraz açar mısınız?

 

Eskiden 70-80 bin kişilik statlar inşa edilirken, artık günümüzde daha kompakt ve koltuk başına geliri daha maksimize edecek nitelikte, 45-50 bin ya da 60 bin kişilik statlar yapıyorlar. 1930’lu yıllardaki Avrupa’daki dikta yönetimleri, futbolu kitleleri yönlendirmede etkin bir araç olarak kullandıkları için, 80 bin kişilik statlar inşa etmişler. Tüm amaç kitleleri apolitize edebilmek. İnsanları politikadan uzak tutmak için statları bir uyku tulumu olarak görmüşler ve bu uyku tulumuna ne kadar çok insan doldururlarsa, siyasal iktidarlarını o kadar uzun tutacaklarına inanmışlar. Bu nedenle o günkü koşullarda statlar bir para kazanma aracı değildi. O günkü işlevleri, sporun genel birleştirici etkisinden yararlanarak siyasal çıkarlar elde etmekti. Oysa, bugün statlar endüstriyel futbolun üretim merkezleri haline geldi. Öyle ki, günümüzde sadece stat işletmeciliği bile başlı başına bir iş kolu oldu ve tüm amaç koltuk başına geliri maksimize edebilmek. O nedenle, daha kompakt ama koltuk başına 5 ila 10.000 Euro gelir yaratacak şekilde ve 365 gün farklı etkinliklere de izin verecek şekilde tasarlayıp yapıyorlar.

 

TakSar01

 

Biz de durum nasıl?

 

Bizde yeni jenerasyon statlar ile, TT Arena, Vodafon Arena, Şükrü Saraçoğlu ve diğer yeni yapılan statlarla bu gerçeği yakalamaya çalışıyoruz ama bizim statlarımız ne yazık ki, dolmuyor. Büyük kulüplerin dışında maç günü geliri yüksek kulüp sayısı beklenenin çok altında. Koltuk başına bizde gelir yaklaşık 1000 ila 1500 Euro arasında değişiyor. Bu anlamda Avrupalı devlerin gerisindeyiz. Geçen yıl Süper Lig verilerine göre, statların üçte birini doldurabilmişiz. Büyük yapıları dolduramadığınız zaman hem sportif performans, hem de parasal geliriniz kötü etkileniyor. Statlarımız sadece maç günü gelir yaratıyor. Oysa, yeni nesil statlar çok farklı aktivitelerden önemli gelirler elde ediyorlar. Yine, önemli kulüplerden Real Madrid ve Barcelona, stat içindeki müzelerinden yıllık 45 Milyon Euro’ya yakın gelir elde ediyorlar. . Bizde tabi şimdi bu rakamlara ulaşmak hayal gibi görünüyor ama yılmadan bu konuda çaba harcamalıyız.

  

Bu kulüpler hesap veriyorlar, denetleniyorlar yani!

  

Evet sıkı bir denetim var. Tüm kulüpler bu kapsamda şeffaf ve denetlenebilir olmak zorunda. Aksi taktirde, rekabeti bozan bir yapıyı desteklemiş olursunuz. Bu nedenle bu beş büyük lig yıllık ortalama 15 Milyar Euro gelir yaratabiliyorlar ve ortalama gelirleri yaklaşık 3 milyar Euro civarında. Bizde ise, bu konularda genel kültür şöyle; borçlanmaya dayalı bir büyüme modelimiz var. Gelirlerin nasıl yaratılacağı düşünülmeden harcamaları yaparız. Bir planlamamız yok. Var olan gelirlerimizden daha çok kazanılmamış gelecek yılların gelirlerini harcarız. Tüm bunların sonunda sportif başarı gelsin gelmesin bir hesap verme olayı da olmadığı için, sıkı bir denetim yapılmadığından, şeffaf olamadığımızdan, paydaşlara karşı sorumluluk hissi taşımıadığımızdan, ve kulübün geleceği başkanın iki dudağı arasında olduğundan, kimsenin konuşmasına izin vermediğimizden, demokratik bir yapılanma bulunmadığından, kimse hesap soramadığından, haliyle hata yapmaya devam ediyoruz. O hata da, finansal tablo olarak yönetilemez bir borç dağı olarak karşınıza çıkıyor. Mali performanstaki olumsuzluk sizi sportif performansla vuruyor. Bir sarmala giriyorsunuz, oradan çıkmak çok zor. Bu kulüpleri bugüne kadar yöneten insanlar o yetkinlik ve liyakatte olmamaları da sorunun bir başka önemli boyutu. Rol model olarak almamız gereken Liglerde, Avrupa’da kulüpler çok sıkı denetlenirler. O yüzden sistem işler.

 

Ne yaparlar o kulübe?

 

Mesela vergisini ödeyemediği takdirde, önce uyarı gider ardından kayyuma aktarılır, hatta küme düşürülür. Bakınız Glaskow Rangers, Fiorentina, Leeds United… Oralarda af yok. Glaskow Rangers 3.5 milyon Sterlin vergisini ödeyemedi,  kayyum atadılar, sonra küme düşürdüler. 100 yıllık kulüptü, kimse İskoç Premier Ligi batar, Celtic kimle mücadele edecek diye düşünmediler. ‘Kulüplere yaptırım uygularsak futbol ekonomisi olumsuz etkilenir’ gibi bir anlayış yok Avrupa’da. Tabi bizde böyle bir anlayış olmadığı için rekabeti bozuyoruz. Ya da büyüklerden yana bir rekabeti organize ediyoruz. Bu da, yeşil sahalarda kendisini küçük kulüpler aleyhine, büyüklerin lehine haksız bir rekabet olarak somutluyor. Aslında, bilinçli olarak rekabetçi dengeyi, dengesiz rekabete dönüştürüyorsunuz. Bu bağlamda, futbol kaynaklarımızın, daha doğrusu olanaklarımızın önemli bir kısmı 60 senedir üç büyüklerin emrine verilmiş durumda. . Sportif sonuç da ortada! Peki, bu olanaklar üç büyüklere değil de diğer kulüplere verilse neler olacaktı? Bunu hiç düşünmüyoruz bile.… Doğal seleksiyonun çalışmasına izin verilmemesi de ayrı bir sorun bence. Yani, bizde batması gereken kulüplerden hiç biri batmaz. O zaman da işte kaynaklar böyle har vurup harman savrulur. Bizim kulüplerimizdeki anlayış şu, küçük olsun benim olsun, benden başka kimseye de yar olmasın.

 

0x0-kulubun-gelecegi-baskanin-iki-dudagi-arasinda-olamaz-1533457483317

  

Bizim Avrupa ile farkımızın kapanması için yayın gelirleri de önemli bir çıkmaz. Biz de o kadar büyük yayın gelirleri yok… Bunu nasıl aşacağız?

 

Yayın geliri reytinge ve futbolun kalitesinin artmasına bağlı. Süper Lig’in yıllık naklen yayın gelir hakları 500 milyon dolara satıldı. Bu rakam aslında bizim gibi bir lig için ciddi bir rakam. Bizim parasal gelir yaratmakta bir sıkıntımız yok. Biz yaratılan parasal gelirini yönetiminde sorunlarımız var. Yani, üst yapı problemimiz var. Üst yapı sadece sportif performansı yönetmekten ibaret değil. Kulüplerimizi sportif, iktisadi ve mali olarak daha yükseğe taşıyacak nitelikte, vizyon ve misyonda maalesef bir yönetsel yapılanmamız yok. Sadece günü kurtarmaya yönelik, sürdürülebilir olmayan geçici başarılarla ‘’maçı tamamlamaya’’ çalışan bir yönetsel kadro var. Yani dünyayı takip eden, finanstan anlayan, ekonomik yeni gelir kaynakları yaratabilen, sportif performansı daha yukarılara taşıyabilecek yeterlik ve yetkinlikte, insanlar kulüplerin başında olmadığı için, kalıcı başarılara ulaşamıyoruz. Devletin de bu kulüplerimize müşfik yaklaşımı, bu kulüplerin kısıtlı kaynaklarını etkin ve verimli kullanamamalarına neden oluyor.

 

Hep mi böyleydi?

 

Ne yazık ki, bu konuya olumlu yanıt vermek çok zor. Futbolumuzun özellikle son 18-20 yılına baktığımızda, yönetsel yapılanma anlamında çok fazla yol alamadığımızı görüyoruz. Nitekim, bunun en önemli göstergesi, bu süreçte parasal gelirlerimiz artarken, bir türlü sportif performansımızın artmayışı. Yani, 2000 yılında Süper lig’de toplam gelirimiz 150 milyon Euro iken, bugünkü gelirimiz 700 milyon Euro’ya ulaşmış olmasına karşın, sportif performansımızın göstergesi olan UEFA ve FIFA sıralamalarına bakıldığında 2000 yılının gerisindeyiz. Demek ki, Süper Lig parasal gelir yaratmış ama u gelirleri yerli yerinde kullanamadığı için sportif performansta geriye düşmüş. Yani, mali yönden futbolumuz gelişirken, bu parasal gelişmeyi, genişlemeyi yönetecek yönetsel yapılanmayı oluşturamamışız. İşte , Türk futbolunun temel çelişkisi bu; parasal performansımız artarken, sportif performansımızın artmaması. Bunun üzerinde düşünmeliyiz. Bu de paradigmik değişiklik içine girmeli.

  

Paradigmik değişim derken, neyi kastediyorsunuz?

 

Öncelikle bugünkü futbol yapılanmamız, örgütlenme modelimiz, çalışma anlayışımız ve futbol yönetim felsefemiz futbolumuzu Avrupa’da ve Dünya’da  hak ettiği yere taşımaktan uzak. Bunu görüyoruz. Bugünkü yapının tamamen değişmesi lazım. Kulüp yapılarının değişmesi gerekiyor. Futbol otoritesinin örgütsel yapılanmasının değiştirilmesi gerekiyor. Süper Lig AŞ mutlaka oluşturulmalı. Ayrıca, yönetsel olarak ta bir yeni yapılanmayla Ligimiz yeniden rekabet açısından düzenlenmeli. Kulüpler dernek örgütlenmesinden çıkartılmalı. Şirket şeklinde yeniden örgütlenecek bu kulüplere mutlaka Kurumsal yönetim ve yönetim egemen örgüt modeli haline getirilmeli. Kısa- orta ve uzun vadeli futbol gelişim stratejileri oluşturulmalı.

  

Türk futbolu adına ümit var mı?

 

Bu borç tablosu itibariyle Türk futbolu bir yere gidemez. Ekonomik konjonktür de buna izin vermiyor, finansal maliyetlerinin artmasıyla kulüplerin durduk yerde borçları artıyor. Kurlar yukarı yönde gidiyor. Mesela İstanbul Borsasına gönderilen faaliyet raporlarındaki verilerdeki şeffaflık, kulüplerde, derneklerde de olmalı. Bu yapılanmada göremediğimiz yönü var futbolun. Çünkü onlar dernek statüsünde oldukları için bu tabloları üç ayda bir resmi olarak ilan etme zorunlulukları yok. İbra müessesi iyi çalıştırılmıyor. ‘’Kol kırılır, yen içinde kalır’’ mantığıyla yönetimler, aklanıyor. O yüzden de”kulüplerin iki yakası bir araya gelmiyor. Sonuç itibariyle şunu söylemek isterim: Türk futbol kulüpleri artık borca dayalı büyüme modelini terkedip sürdürülebilir bir sportif ve finansal başarıya odaklanmalılar. Bunun için de, rekabetçi dengeyi, haksız rekabete değil, dengede rekabete dönüştüren; kulüplere sübvansiyona artık izin vermeyen, doğal seleksiyonun çalışmasına izin veren bir yapıyı kurmamız lazım. Bunu yapabilirsek, her zaman ümit var.

 

Son olarak Ali Koç’un açıkladığı borç rakamlarına Aziz Yıldırım itiraz etti… Bu da ilginç değil mi?

 

Ali Koç, “Borç 620 milyon Euro” diyor, Aziz Yıldırım ise “420 milyon Euro.” Hangisi doğru? Belli ki, Ali Koç’un dediği doğru. Aksi halde, Ali koç neden olmayan bir borç tutarından bahsetsin. Sayın Koç’a göre, anlaşılan o ki, kulüpte borçların bir kısmı gizlenmiş. Yine, görüyoruz ki, Ali Koç’un açıklamalarına göre Fenerbahçe’nin 4.1 Milyar TL’na ulaşan mevcut finansal yükümlülükleri, kulübün gelirinin on katına ulaşmış durumda. Bu altından kalkılabilecek bir durum değil. Onun için işi çok zor. Ali Koç bunları açıklayarak “Kral Çıplak” dedi. Bu kulüpler şirket oldukları ve Borsa İstanbul’da işlem gördükleri için Sermaye Piyasası Kurulu kanunlarına tabii. Bir başkan çıkıp borç 420 değil 620 milyon Euro diyorsa, bu aslında bir tür de suç duyurusudur aynı zamanda.

 

Ali Koç’un değişim yaratabileceğine inanıyor musunuz?

 

Şunu unutmayalım ki, ‘’Her değişim, kendi içinde bir direnç te taşır.’’ Dolayısıyla, kulübün geleceği için sayın Koç, bu dirençleri ortadan kaldırmak ve yeni, daha çağdaş, demokratik, daha katılımcı ve kucaklayıcı bir yapılanmayı oluşturmak; kurumsal yönetimi ve yönetişimi egemen örgüt modeli haline getirerek, yani kapsayıcı kurumları geliştirmek suretiyle, kulübü sportif, iktisadi ve mali olarak hak ettiği yere taşıyacaktır. Buna Daron Acemoğlu, ‘’Yaratıcı yıkım’’ diyor . Bu anlayışla Ali Koç kulübü yönettiği zaman Fenerbahçe’nin önü açık.

 

- Ali Koç başkan seçildikten sonra kulübe 50 milyon doları hibe etti, ne dersiniz yangını söndürmeye yeter mi?

 

- Ali Koç’un 50 milyon doları kulübe hibe etmesi taraftar ve camia açısından çok iyi görülebilir. Bu onu kahraman da yapabilir. Ancak o da çok iyi biliyor ki bu 50 milyon Dolar, ‘’kara deliğe atılan küçük bir taş’’ sadece. Fenerbahçe’nin bu kadar büyük açığı, finansal olumsuzlukları varken bu meblağın derman olmayacağı açık. Sonuç itibariyle, iyi niyet temelinde yükselen popülist bir davranış bu. Kulübün finansal açıklrını kapatmak için belki de bir zorunluluk ama tek başına yetmiyor. Taraftarın beklentisi çok yüksek. Ancak beklentilerle gerçekleşenler arasındaki sapma arttıkça, bir süre sonra güvenilirliğiniz sorgulanmaya başlar. Ali Koç muhakkak buna çok dikkat edecektir. Beklentilerin yüksekte oluşması, ona hata yaptırabilir. Ancak, o iş yaşamının gerçeklerini çok iyi bilen birisi olarak, eminim ki, popülist politikalardan uzak duracaktır. Çünkü popülizm hata yaptırır.

   

Kulüplerin satılması mümkün mü?

 

Bugünkü kulüp yapılanması göz önüne getirildiğinde yabancı yatırımcı gelse, nereyi satın alacak? Fenerbahçe Spor Kulübü Derneği’ni mevcut hukuksal ve toplumsal yapısından dolayı alamaz. Ancak, Borsa İstanbul’da işlem gören Sportif AŞ’yi satın alabilir ki, burada da kritik bir konu var. O da: altın hisseler, dernekte. Yani, Borsa İstanbul’da ancak mali yatırımcı olarak kalırsınız. BİST’te aldığınız hisselerle kulübe egemen olma ve yönetme şansınız yok. Çünkü kulübün altın hisseleri var ve o kulüpte. Mali yatırımcı kulübe egemen olamadıktan sonra üç büyükleri niye alsın ki? Burası İngiltere değil. Orada kulüpler şirket şeklinde kuruldukları için biri satın aldığında kulübün sahibi oluyor. Bizde olayın bir de sosyal boyutu var; milyonlarca taraftarın aidiyet hissettiği, yüzyıla yakın tarihiyle bugüne gelmiş kulübün dernek yapısını bitirip şirkete dönüştürmek kolay değil. Bugünkü koşullarda kulüplerin finansal durumu böyle. Yani, yabancı yatırımcının Türk futbol kulüplerine yapabilmesi için kulüp yapılarının değiştirilmesi ve mülkiyet devrine uygun bir yasal yapılanmanın oluşturulması gerekir.

 

Kısacası, borç yükü altında ezilen kulüplerin statlarından petrol fışkırmayacağına, altın madeni çıkmayacağına göre, mevcut finansal darboğazdan çıkma, bu borçların altından kendi olanaklarıyla kalkma şansları yok. Burada, Altın da, petrol de yabancı yatırımcıdır ama dediğim sebeplerden dolayı, yabancı yatırımcılar bu kulüpleri satın alamazlar. Bu durumda, devlet baba devreye giriyor. “Devlet baba vergimi affet, borçlarımı affet, stadyum yeri ver, stadyum yap” talepleri ortaya çıkıyor. Bu, besleme bir alışkanlık oluyor. Bu yaklaşım modeli de kalıcı ve stratejik olmaktan uzak, futbolumuzu bir yere götüremeyecek bir alışkanlıklar ve tembellikler sistemi oluyor. Bunun da sonu yok.

       

- Peki, ne yapılması lazım, mantalitenin ne yönde değişmesi gerekiyor?

 

Ben hep yönetici hatasını doktor hatasına benzetirim. Doktorların yaptığı hatalar gibi geri dönülemez hatalar yapabiliyor futbol kulüplerinin yöneticileri. O nedenle bizim yöneticilerimizin minimum düzeyde hata yapacak yetenekte, nitelikte ve ehliyette olması, genel kurulların da iyi çalışması lazım. Bugün tuttuğu takım için ciddi paralar harcayan taraftarın verdiği her kuruşun nereye gittiğini sorgulama hakkı vardır fakat biz sorgulayamıyoruz, çünkü anti-demokratik yapılanmalar söz konusu. Yenilikçi vizyoner, dünyayı takip eden yöneticilerin yer aldığı yönetim kurullarının oluşturulduğu, hesap vermekten, şeffaf ve denetlenmekten korkmayan bir anlayışın kulüplerimizde egemen olması lazım ki ekiplerimiz sportif anlamda başarı elde edebilsin. Yoksa şark kurnazlığıyla, sorunlarımızı ve borçlarımızı halının altına süpürüp ‘’kol kırılır, yen içinde kalır’’ mantığıyla ilerleme şansımız yok.

 

- Fakat hala kulüplerde sorunları çözen abi yöneticiler bulunuyor. Bu durum kurumsallaşmaya engel mi?

 

- Artık Türk futbolunda abi abla dönemi bitti. Çünkü Avrupa’da böyle bir şey yok. Orada mentor, koç var, bizde abi abla. Mentorluk bizim eksiğimiz. Milyonlarca euro verip yurtdışından getirdiğimiz oyuncuların ülkeye adaptasyonunu sağlamak için ona bir mentor sağlamak, belki bir koç tayin etmek gerekiyor. Yoksa, ülke kültürüne uzak, yabancı bir çevrede, bu oyuncunun mental adaptasyonunu sağlamadan nasıl sportif performans ortaya koysun ki? Bunları yapmayıp ‘abi’ anlayışına sığınmanın bir sürdürülebilirliği yok.

 

0x0-kulubun-gelecegi-baskanin-iki-dudagi-arasinda-olamaz-1533443422161

- Havaalanlarında artık kolay kolay yıldız futbolcu karşılayamayacağız herhalde.

 

- Evet, artık uçaklar indirip kaldırma, pastaya çilek ekleme günleri geride kalmış gibi görünüyor. Transfer hareketleri de kulüplerin öyle pek para harcayacak durumda olmadıklarını gösteriyor. Artık evdeki gümüşleri satacak noktaya geldik. O yüzden yapacağımız şeyler çok kısıtlı.

 

- Ödemeleri Türk Lirasına çevirmek bir çözüm olabilir mi?

 

- Takımların kadrolarındaki yabancı futbolcu fazlalığı göz önünde bulundurulursa şu an için maaşları Türk Lirasına çevirmek çok olanaklı görünmüyor. Olsa da, bunu sadece kısıtlı yapabilirsiniz. Sadece bazı Türk oyuncularına bu önerileri götürebilirsiniz. Zaten yabancı futbolcular Türkiye’yi Katar öncesi son durak olarak görüyorlar. Katar büyük ikramiye, ama yıldızı sönmüş bir dünya starının buraya gitmeden önce bir iki yıl daha top oynayabileceği yer de ne yazık ki Türkiye. Yani bir ara durak.

 

- O halde uzun vadeli planların içinde altyapılar büyük önem kazanıyor değil mi?

 

- Bu konuda şunu sorgulamamız gerekiyor, acaba altyapılara harcanan paralar hakikaten altyapılara mı gidiyor? Bilançolara baktığımızda altyapılara önemli paraların harcandığını görüyorsunuz. İsmini veremeyeceğim üç büyük kulübün yöneticisinden biri vakti zamanında bana, “Biz gider olarak gösteremediğimiz birtakım tutarları altyapıya yapılan harcamalar kaleminde gösteririz” demişti. Çok şaşırmıştım. Ne yazık ki Türkiye’deki klasik yöneticilik anlayışı bu. Ali Koç ile birlikte bunun değişebileceğini düşünüyorum.

 

- Kulüplerin bu finansal krizden kurtulabilmeleri için Avrupa’ya katılımda süreklilik sağlamaları ne kadar önemli?

 

- Şampiyonlar Ligi’ne giden bir Türk takımı sıfır performans gösterse dahi 25-30 milyon euro’nun sahibi oluyor. Bir de başarı elde ederse bu para katlanıyor. Güncel kurla bir Türk takımının 30 milyon euro kazandığını düşünürsek bu 180 milyon liraya yakın bir para eder. Geçen senenin lig şampiyonu Galatasaray’ın kazandığı para ise 170 milyon lira civarında. Birisi 34, birisi 6 maçın ardından ele geçen para, durum bu kadar açık. Hangisi daha önemli sizce? Üstelik Avrupa’da sürekli vitrindesiniz, yan gelirler yaratmaya da müsait bir ortam söz konusu.

 

- Peki, şu an Türk kulüpleri için komada dersek, bu komadan çıkmak için ilk adımda ne yapılabilir?

 

- Yarınları kurtarmak için belki bugünleri feda etmemiz lazım. Nedir bu? Tek kelimeyle ‘’küçülmek’’. Kulüplerimize büyük ikramiye çıkmayacağına, bu gelirlerle bu borçlar kapanmayacağına göre kontrollü küçülmek gerekecek. Uzun vadeli bir planlamayla geleceği kazanabiliriz. Çünkü, gelirlerimizi iyi kullanamadığımız gibi, gelir yaratmakta da zorlanıyoruz.

 

- Bir kulüpte küçülme nasıl gerçekleşir?

 

- Bir, kadronuzu küçültür, yüksek maliyetli oyuncularla yollarınızı ayırırsınız. İki, altyapıya önem verirsiniz. Altyapıya önem verdiğiniz için çok maliyetli oyuncularınız olmaz ve dolayısıyla prim ve maaş ödemelerinde tasarruf sağlarsınız. Üç, gereksiz maliyetlerden kurtulursunuz. Ali Koç’un açıklamalarına göre bin 300 kişi civarında kişi çalışıyormuş Fenerbahçe’de. Bunun yaklaşık yüzde 25’i sporcu geri kalanı idari personel. Bu nasıl bir sayıdır? Sonuçta bir kulüp burası. Demek ki bu kadar ekstra maliyetler söz konusu.

 

- Bu küçülmeye taraftarların tepkisi nasıl olur?

 

Aslında istemesek de küçülüyoruz zaten. Bakın Fenerbahçe’nin iki yıl önceki bonservis bedelleri üzerinden değeri 170 milyon euro’ydu bugün 64 milyon euro. Daha ne olsun? Yine iki yıl önce Süper Lig’in bonservis bedelleri üzerinden toplam değeri 1 milyar 170 milyon euro iken şimdi 554 milyon euro. Müthiş bir düşüş! Küçülme yani…

 

- İstersek yapabiliyoruz yani aslında?

 

- Tabii ki olmaması için hiçbir sebep yok. Bizim sıkıntımız şu: Üç büyükler ‘’hep şampiyon olmak’’ zorunda. Yani hep pedal çevirmek durumundalar, durdukları anda düşerler. Ama futbol örgütlenmesinde başarılı olmuş takımlara baktığımız zaman hiçbir başarının tesadüfen gelmediğini görüyoruz. Bizim bir Abromoviç’imiz olamaz, bir Katarlı gelip fon yaratamaz mevcut durumdan dolayı. Dolayısıyla bu yapılanmaya mecburuz. {jcomments on}

   

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  5376  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Tuğrul Akşar Cuma, 02 Nisan 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

Neden Futbol Ekonomisi?

 

www. Futbolekonomi.com’un  vizyon ve misyonu temel olarak  Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi’nin (FESAM) vizyon ve misyonuna paralel ve aynı düzlemdedir.

 

Bu bağlamda temel misyonumuz: Futbolun yerel ve küresel makro özelliklerini incelemek ve yeni yapısal modeller önermek; bu kapsamda entelektüel gelişimi hızlandırmak ve buna ilişkin referans olabilecek bir database oluşturmak ve bunu tüm futbol araştırmacılarının emrine sunmak... Bu amaçla yapılan çalışmaları yayımlamak; gerekli her türlü bilimsel futbol araştırma ve geliştirme projelerine entelektüel anlamda destek vermek.

 

Temel Vizyonumuz: Önerilen yeni modellerin gerçekleştiğini görmektir.

 devamı >>>

finansal-futbol-anim-1

tugrulaksar_ge_roportaj

Tuğrul Akşar Güngör Urasın sorularını yanıtlıyor

  Yazar Tuğrul Akşar,
Milliyet Gazetesi Yazarı Güngör Uras'ın
sorularını yanıtlıyor.
detay için tıklayınız..

 

Spor Endexi

 

13/12/2024

Kapanış Günlük
Değişim %
  BİST 100

10125,46

+0,66

 bjk BJKAS

4,33

-0,92

 fb FENER

103,30

-0.58

 gs GSRAY

6,54

-0,91

 trabzon TSPOR

0,90

-1,10

   SPOR ENDEKSİ

3.021,26

-0,87

Videolar

Tuğrul, Tuğrul Akşar, Pusula, Ekonomi, Futbol, Futbol Ekonomi, Mali,VİDEONUN DEVAMI VE DİĞER VİDEOLAR İÇİN TIKLAYIN.

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 44138643

TRENDYOL SÜPER LİG 2024-2025 SEZONU

  

 

 Sıra TAKIMLAR 0 G B M A Y AV

1

Galatasaray 14 12 2  0 38 15 23 38
2 Fenerbahçe 14  10   2 2 36  13   23

32

3 Samsunspor 15 9 2  4

29

17 12

29

4 Eyüpspor 15  7   5  3 24 15 9 26
5 Beşiktaş 14 7 4  3  23  15 8 25
6 Göztepe 14 7 3 4 27  20 

  7

 24 
7

Başakşehir

14 6  4  4 24 18 6 22
8 Konyaspor 15 5 4

6

17 22 -5 19
9 Rizespor 14 6 1 7 15    21  -6 19
10 Gaziantep  14 5 3 6 20 21 -1 18
11 Sivasspor 15 5 2 7

20

25   -5 17
12 Antalyaspor 14 5 3 6 18  26 -8 18
13 Trabzonspor 14 3 7

4

20  18  2  16
14 Kasımpaşa 14 3 7 4 18 21 -3 16
15 Kayserispor 14 3 6 5 15 25 -10 15
16

Alanyaspor

14

3

5 6 12 18 -6 14
17 Bodrum FK 14 3 2 9 10 21 -11 11
18 Hatayspor 14 5 8 12 23  -22 8

19

A.Demirspor 14 0 2 12 10 34 -24

 

                 

Okur Yazar


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı  info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

 

Annual Review of Football Finance 2023

Annual Review of Football Finance 2023

Deloitte Sports Grup'un Avrupa Futbol Finansmanına ilişkin 32. kez düzenlediği yıllık futbol finans raporuna göre, Avrupa futbol pazarı 2021 - 22 sezonunda bir önceki yıla göre %7 büyüyerek 29.5 Milyar Euro büyüklüğüne ulaştı. Rapora ulaşmak için tıklayınız

Deloitte Money League - 2024

Deloitte Money league 2024

Deloitte Money League Raporunu 27. kez yayınladı. Rapora göre Avrupa'nın en zengin 20 kulübünün 2022-23 sezonunda gelirleri toplam 10.5 Milyar Euro'ya ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

UEFA Kulüp Finans&Yatırım Raporu 2024

 

UEFA Raporu-2023

UEFA Kulüp futbolunun finansal durumları ve yatırımlarına ilişkin yıllık görünüm ve benchmark raporunu yayınladı. Okumak için tıklayınız

 


 

2021-Money-league-Raporu

 

Yirmidördüncü Deloitte Money League raporuna göre Barcelona'nın 715.1 Milyon Euro'luk geliriyle ilk sırada yer aldığı, tamamı merkez lig kulüplerinden oluşan ve bir önceki yıla göre gelirleri %12 azalan Para Ligi raporunu okumak için tıklayınız

 


 

 

annual report 202021 photo

 

Avrupa Futbolunun patronu UEFA’nın gelirleri 5.7 Milyar Euro’ya Ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

 


 

 UEFA-Kulup-Futbolu-Lisanslama-2023


UEFA’nın 2023’te yayınladığı en son  Kulüp Lisanslamaya İlişkin Karşılaştırma raporuna göre kulüpler Pandemi döneminde 7.3 Milyar Euro zarar ettiler. UEFA raporu, Avrupa kulüp futbolunun endişe verici bir resmini çiziyor. Raporu okumak için tıklayınız.

 


    

191112 Aktifbank Ekolig

 

Türk futbolunun gelirlerinin ve ekonomik görünümünün mercek altına alındığı Futbol Ekonomi Raporu – EkoLig'in dördüncü sayısı yayınlandı. Süper Lig’in 2017-2018 sezonu sonunda 3,2 milyar TL olan geliri, 2018-19 sezonunda 4,2 milyar TL’na ulaştı. Bkz.

 

 

master bm report lowres

 

The European Club Footballing Landscape 2022


UEFA'nın Avrupa Lulüp futboluna ilişkin 13, kez yayınladığı, Covid-19'un etkilerinin de analiz edildiği raporu okumak için Bkz.


 

 EkoSpor-y

“Ekospor’un aylık bültenlerinden haberdar olmak için tıklayınız”

 

Süper lig Marka değeri araştırma

''Taraftar Algısına Göre Türkiye Süper Ligi Marka Değerini Etkileyen Faktörlerin ve Marka Değeri Boyutlarının Değerlendirilmesi'' Prof. Dr. Musa PINAR öncülüğünde yapılan bu araştırmayı okumak için tıklayınız.

 

 

the-european-elite-2019

KPMG Avrupa’nın 32 Elit Kulübünün değerlemesini yaptı. Süper Lig’den Galatasaray ve Beşiktaş’ın da bulunduğu bu raporda en değerli kulüp 3.2 Milyar Euroluk değeriyle Real Madrid oldu. Raporu okumak için tıklayınız.
 

Endustriyel_futbol

 

Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı Üzerine

Futbolun Endüstriyel gelişimi, kulüplerin sportif ve iktisadi/mali yapılanışını derinden etkiliyor. Dorukhan Acar’ın Kurumsal Yönetim temelli yaklaşımı ile "Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı"yı okumak için tıklayınız

 

 

Türkiye'de Kadın Futbolunun Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu

 

imagesCAVM4O4L

 

Dr. Lale ORTA’nın Kadın Futboluna Entelektüel Bir Yaklaşım Sergilediği makalesi için tıklayınız.” 

 

 

İngiliz Futbolunda Kurumsal Yönetişim Üzerine

 

governance_in_football

 

Tüm kulüplerimize ve Türk Futbol yapılanmasına farklı bir bakış açısı kazandırabileceğini düşündüğümüz, İngiliz Parlementosu’nun Kültür, medya ve spor Komitesi’nin hazırladığı raporu okumak için tıklayınız. 

 

money-and-soccer

“Money scorring goals”, Gerçekten de “Para Gol Kaydedebiliyor mu? “

Euro 2012’nin olası ekonomik etkilerini
okumak için tıklayınız. 



FFP

Futbolda Finansal Sürdürülebilirlik Kapsamında ''Finansal Fair Play Başa Baş Kuralı ve Beşiktaş Futbol Kulübü Üzerinde Bir Uygulama 
Hüseyin AKTAŞ/Salih MUTLU,

okumak için tıklayınız.