Gözaltılardan çok önce, 12 Haziran milletvekili seçimlerinden hemen sonra, siyasi iradenin nihayet Türk Futbolu’na da dokunacağı beklenmedik olayların yaşanacağı söyleniyordu.
Operasyon başlayınca, çoğumuzda “tepeden inme” bir hamle algısı oluştu. Oysa bu depremin sadece tepeden değil, dipten geldiğini belirten işaretler de var. Örneğin, TFF’nun kongre gününde, 29 Haziran 2011 tarihinde gazetelerde yayınlanan tam sayfa bir ilan...
Spor Toto Teşkilat Başkanlığı, o gün “Türk Futbolu Adına Beklentilerimiz, Umutlarımız, Hayallerimiz” başlığıyla, eşi görülmemiş bir manifestoya imza attı. Doğrusu, o ilana bakıp hele 20. maddeyi görünce... O maddede, “Milli Takım teknik direktörlüğünde önceliğin dünyayı dize getirebilecek hocalarımıza verilmesini” okuyunca şaşırmamak da mümkün değildi.
Açıkçası, yadırgadım. İşbaşında yabancı bir teknik direktör varken, Spor Toto’nun sponsor kimliğiyle olaya müdahil olması çok normal değildi. Bekledim ve o ilanın, ilandaki mesajların perde arkasını görmeye çalıştım. Spor Toto, 2005, 2009 ve 2011’de İddaa bayilerinde bahis iştirakçileriyle anketler yaptı. Onların Türk Futbolu ile ilgili algılarını ve kanaatlerini saptadı. 3 milyon 500 bin kişinin verdikleri yanıtlardan anlaşıldı ki, Türkiye’de bahisçiler ya da futbolseverler, Türkiye liglerine güvenmiyordu. Teşkilat Başkanı Bekir Yunus Uçar’ın verdiği oranlar dudak uçuklatır: İddaa kuponlarında tercih edilen maçların yüzde 93’ü yabancı liglerden... Maçların sadece yüzde 7’si Türkiye liglerinden tercih ediliyor. Çünkü futbolsever, bizde oynanan maçlara güvenmiyor. Bekir Yunus Uçar, futbolun geniş tabanında, kılcal damarlarında dolaşan algıları şöyle özetliyor:
“- En başta şike algısı var. Sonra kulüplerin borç durumları ve mali bilançoları da etkiliyor iştirakçiyi... Şaşırtıcı ama, güvensizlik gerekçelerinde bu algı ikinci sırada. Üçüncü sırada hakemlerle ilgili tartışmalar, hakem kararları yer alıyor. Futbolseverler, para yatırdıkları maçın sağlıklı ortamlarda, düzgün yeşil zeminlerde, centilmence oynanmasını istiyorlar. Özetle bizim yaptığımız anketlerden öyle sesler geldi ki, o ilanı vermekten kendimizi alamadık”.
Uçar, 23 maddelik manifesto/ilanı kendisinin kaleme aldığını ve bire bir futbolsever dileklerini özetlediklerini açıklıyor. Bu manifestonun, dipten gelen dalga ile operasyonları hızlandırdığını düşünüyorum. Biraz da sayısal tablolara bakalım. Türkiye’de yılda 2,5 milyar dolarlık bahis oynanıyor. Bu parajnın 250 milyon lirası, kulüplere aktarılıyor. 200 milyonu isim hakkı olarak, 50 milyonu da tesis yapımına yardım amacıyla veriliyor. Türkiye’de futbolseverler, Kıbrıs ve yurtdışında kurulmuş illegal organizasyonlarda da en az 1 milyar dolarlık bahis oynuyorlar. Spor Toto Teşkilat Başkanlığı, tüm bu bilgileri ve Devlet Denetleme Kurulu ile paylaşmış... Halkın futbolla ilgili yargısını (anket sonuçlarını ) da değerlendirerek. Manifesto ilanın giderlerini iletişim sponsorluğunu üstlenen bir firma karşılamış...
Bekir Yunus Uçar, yadırgadığım Milli Takım hocalığı konusunda da şunları söyledi: “ Biz kulüplere verdiğimiz paranın yüzde 15’i kadar bir payı da (30 milyon TL) TFF’na ödüyoruz. Halkımızın, Milli Takım’la ilgili yerli hoca tercihini de salt bu nedenle ilan metnine koyduk. Teşkilat Başkanı’nın şu saptaması da ilginç: “ Bizim isim hakkı ve tesis yardımı olarak kulüplere ödediğimiz para arttıkça, kulüplerin borçları da paralel biçimde artıyor!” Bir tür mirasyedi mantığı mı, yoksa finansal şımarıklı mı, varın siz karar verin! Yeniden manifestoya dönersek... 3. maddede UEFA mali kriterlerinin uygulanması ve kulüplerin alacak borç dengesinin sağlanması da öneriliyordu. Anlaşılan o ki sadece şiddet yasası futbolumuzu temizlemeye ve kurtarmaya yetmeyecek. Finansal fair play, tek ve şeffaf bilanço da temiz futbolun vazgeçilmezi olmalı!{jcomments on}