Hüseyin Özkök- 7 Temmuz 2014 Transfer sezonu pek hareketli geçmezken gazeteler birbiri ardına kulüpler yerine transfer bombalarını patlatıyor.
Bombalar patlaya dursun kısa süre önce yazdığım “transfer sezonu başlarken” yazımı en iyisinin imzayı görmeden hiçbir transfere inanmamak olduğunu belirterek sonlandırmıştım. Bu yazımda da yine doğru transfer konusu üzerinde duracağım.
Güzel bir örnekle başlayalım.
Hepinizin bildiği gibi Borussia Dortmund, sezon sonu itibarıyla Robert Lewandowski gibi 4 yıl boyunca çok önemli işle yapan ve 100’ün üzerinde gol atan bir golcüyü kaybetti. Ancak bizim kulüplerimiz hala yerinde saya dursun Dortmund, Polonyalı’nın boşluğunu çok önemli 2 golcü transferi ile doldurdu bile. Daha lig bitmeden Hertha Berlin’de bu sezon çok iyi bir sezon geçiren Adrian Ramos’u kadrosuna katan sarı-siyahlılar, Pazartesi itibarıyla geçtiğimiz sezonun Serie A gol kralı Juventus ve Torino’nun ortak malı olan Ciro İmmobile’yi de kadrolarına kattılar. Oysa Dünya Kupası’nda İtalya kadrosunda yer alacak olan oyuncu, turnuva sonrasın da çok daha ağır koşullarda transfer olabilirdi. Ancak Lewandowski’nin ayrılacağı kesin olduğundan Klopp-Zorc ikilisi uzun süreden beri uğraş verdikleri bu transferi Dünya Kupası başlamadan sonlandırıp forvet transferini şimdiden bitirdiler. Artık Dortmundlu olan Immobile belki Brezilya’da da kendini gösterecek ve daha Dortmund forması giymeden değerine değer katarak yeni kulübünü şimdiden kâra geçirecek.
İşte doğru transfer politikası budur. İhtiyaçlar çok önceden belirlenir ve zamanında harekete geçilerek iş sonlandırılır. Gelecekler gidecekler hep önceden belirlenmiştir, yazın sadece aksiyon alınır.
Bizim kulüplerimiz ise yanlış transferler yüzünden yıllardır çok büyük paraları çarçur ediyorlar. Bunun nedeni de transferde sürekli geç kalınarak daha sonra ‘panik transferler’ yapılmasında yatıyor. Oysa en azından büyük kulüplerin yaz transferlerini çoktan bitirmiş olmalıydılar. Bir de daha önceden yapılan panik transferlerin kiralanan kısmının geri dönmesi işi iyice içinden çıkılmaz hale getiriyor. Bir yandan da yabancı kısıtlaması olunca iş tam bir kaosa dönüşüyor.
Kulüplerimiz ne yazık ki bu çarka kendilerini çok fena kaptırdıkları için kısa vadede transfer probleminden kurtulmaları zor gözüküyor. Şişkin kadrolar, ödenen tazminatlar, bedavaya kiralamalar kulüplerin borç rakamlarını sürekli arttırıyor. Ama derdi yalnızca tribüne oynamak olarak yöneticiler kulüplerini yine de çok iyi yönetmiş oluyor ve ne kadar iyi işle yaptıklarını anlatıyorlar.{jcomments on}