Türk Futbolunda Altyapı Değil, Üst Yapı Sorunu Var!
Bizi Takip Edin Futbol ekonomisi facebookta futbol ekonomisi twitterde
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Vizyon & Misyon

Türk Futbolunda Altyapı Değil, Üst Yapı Sorunu Var!

Spor-Toto-Super-Lig

Futbolekonomi- 25 Aralık 2018 Spor kulüplerimiz ekonomik açıdan zor durumda. Üstüne ekonomik kriz eklenince takımlarımız bonservisiyle futbolcu almakta bile zorlanıyor.

 

Futbol ekonomisti Tuğrul Akşar Süper Lig'in borcunun 14 milyar TL olduğunu söylerken, yaratılacak yeni finansal ürünlerle krizin çözülmesini öneriyor. Akşar Süper Lig yapısının şirketleşmesi gerektiğini anlatırken, "Yıllık sadece 500 milyon dolar yayın geliri var. Kol kırılır yen içinde kalır mantığı ile bu iş olmaz" dedi. Akşar günümüzde futbolun en büyük hastalığı olan mali durumu A'dan Z'ye sozcu.com.tr'ye değerlendirdi. Futbol ekonomisi uzmanı Tuğrul Akşar, sozcu.com.tr'ye Türk futbol ekonomisi, kulüplerimizin içinde bulunduğu olumsuzluklar ve bunlara ilişkin çözüm önerileri hakkında konuştu.

 

Konuya ilişkin videoyu izlemek için:

 

 https://www.dailymotion.com/video/x6zg3b3

 

Tuğrul Akşar, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin (TKYD) 2010 yılında, Türk futbol endüstrisinde uluslararası yönetim standartlarının sağlanmasına katkıda bulunmak amacıyla başlattığı bir projeyle oluşturulan  Kurumsal Yönetim ve Futbol Endüstrisi Çalışma Grubu’nda da yer alan, 2011 yılında  Meclis Komisyonu’na “Türk Futbol Kulüplerinin Finansal Yeniden Yapılanması ve Yönetişimsel Sorunlarına Çözüm Önerileri” konusunda rapor hazırlayan, futbolun iktisadi, mali, hukuksal ve yönetsel kısımlarına ilişkin yayınlandığı beş adet kitabının yanı sıra 300’ün üzerinde makalesi olan Futbol ekonomisti Tuğrul Akşar, Türk futbolunun içinde bulunduğu ekonomik yapıyı sozcu.com.tr’ye değerlendirdi.  

 

 

Futbol kulüplerimiz borç batağında diyebiliriz. 4 büyük kulüpten yola çıkarak futbol kulüplerinin mali yapılarını ve Süper Lig'i değerlendirebilir misiniz? 

Dört büyük kulüp için maalesef şu anda deniz bitmiş vaziyette. Futbol kulüplerimizin mevcut gelirleri giderlerini karşılamakta yetersiz kalıyor. Ama buna karşılık sabit giderleri yani oyuncularına ödedikleri ücretler, primler, bunların dışında stat giderleri, üçüncü kişilere olan borçlar, yapması gereken operasyonel faaliyetler için yaptıkları harcamalar her geçen gün daha fazla artıyor. Yani, gelirler beklendiği kadar artmazsan, giderler gelirlerden daha hızlı bir artış trendi içinde… Kulüplerin tüm giderleri ne yazık ki, gelirlerinin çok çok üzerinde. Gelir ve giderler arasındaki açığı kapatabilmek için de Kulüpler yoğun borçlanmaya yöneliyorlar. Özellikle de banka kredilerine... Ancak banka kredilerindeki faiz oranlarının yüksekliği aynı zamanda kurlardaki yukarı yönlü artış da kulüplerin banka borçlarını durduk yerde artırıyor.

 

“GEÇMİŞTEN GELEN CİDDİ ZARARLAR VAR”

 

Sadece 4 büyük kulüp örneğinden yola çıkacak olursak, 4 kulübün toplam gelirleri  1 milyar 970 milyon civarında. Buna karşılık bu kulüplerin toplam borçları ise yaklaşık 6 milyar liraya ulaşıyor. Neredeyse gelirlerinin üç katına yakın bir banka borcu var. Ama esas önemli olan şey bu kulüplerin geçmişten gelen ciddi zararları... Yani bu zararların finansmanı da kulüplerin bütün kârlılığını alıp götürüyor. Kulüplerin geçmiş yıllardan gelen birikimli zararlarının toplamı da 3 milyar 937 milyon lira. Yani, yaklaşık 4 milyar lira. Demek ki kulüplerin gelirlerinin iki katı kadar da geçmiş yıllardan gelen zararları var. Bu birikimli zararlar doğal olarak onların öz kaynaklarını eritiyor. Bu nedenle dört kulübün öz kaynak açığı da 3 milyar liraya ulaşmış durumda. Yani toplam gelirlerinden yüzde 50 daha fazla öz kaynak açığı var.  

SÜPER LİGİN TOPLAM BORCU 14 MİLYAR LİRA”

Yani bu dört kulübün futbolculara, bankalara, üçüncü kişilere toplam borçları 10 milyar liraya ulaşıyor. Bu da neredeyse gelirlerinin 5 katı anlamına gelir. Dolayısı ile dört kulübün gelirleri, borçlarının karşısında son derece yetersiz kalıyor.  

Gelirler yetersiz kalmasındaki en önemli faktör, bu kulüplerin yüksek sabit giderleri...Yüksek sabit giderlerin yanısıra finansal yapıdaki ciddi olumsuzluklar da kulüpleri zorlamaya devam ediyor. Bu dört kulübün birikimli zararları, öz kaynak açıklarını ciddi ölçüde aşmış durumda. yani, yıllar itibariyle oluşan zararlar, bu dört kulübün özkaynaklarını eritmiş durumda. Yani, finans deyimiyle bu dört kulüp "pasif açığı" veriyor. 

Aslında, olay sadece gelir ve gider dengesizliği de değil. Finansal yetersizlik ve finansal dengesizlikle sportif rekabeti devam ettirme anlayışı, bu kulüplerimiz için adeta bir yaşam biçimi haline gelmiş durumda. Bu anlayış doğal olarak bu tür konulara miyopik bakış açısı getiriyor. Bu durum tabi ki sürdürülemez bir şey. Bu anlayış ve felsefe içinde olan bu kulüplerin, içinde bulundukları finansal olumsuzluklardan ne yazık ki, kendi iç dinamikleriyle kurtulma şansları yok.  

18 kulüp için konuştuğumuz zaman ise Süper Lig'in toplam borcu 14 milyar liraya çıkmış vaziyette. 14 milyar liraya yaklaşan borca karşılık en son ekolig raporunda da yayınlandı, kulüplerin toplam gelirleri 3.2 milyar lira, ben 3.5 milyar lira diyorum. Nereden baksanız gelirlerin yaklaşık dört katına yakın bir borçlanma var. Aynı zamanda Süper Lig'in toplam zararı ise yaklaşık 3.2 milyar lira. Yani kulüplerin bir senelik gelirini, bu zararları alıp götürüyor. 

“İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ MALİ YAPI SÜRDÜRÜLEMEZ” 

Şimdi finansal durumu son derece olumsuz ve yetersiz böylesi bir ligde, bir lig yapılanmasında Avrupalı devlerle rekabet edebilmek çok mümkün değil. O nedenle Türk futbolu Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi'nde sportif anlamda rekabette geride kalıyor, başarısız oluyor. Benim öngörüm bu olumsuzluklar devam ettiği sürece, önümüzdeki beş, altı yıllık süre içerisinde Türk futbol takımları Kulüp futbolunda Avrupa’da ve Milli takımlar bazında da Avrupa ve Dünya’da daha dip yapacak. O nedenle UEFA sıralamasında da, milli takımlar bazında, FIFA sıralamasında da daha geriye gideceğiz. 

 

Yani dolayısıyla, içinde bulunduğumuz mali yapı sürdürülemez bir yapıda. Ekonomik gelirimiz tamamen devletin sübvansiyonuna (sponsorluğuna) kalmış durumda. Bütün Türk futbolunun en büyük sponsorlarından birisi yayıncı kuruluş ise, diğeri de Devlettir. Yani, kendi dinamikleriyle parasal gelir yaratamayan bir Lig’le karşı karşıyayız.   

 

Yine bir başka önemli konya bakıldığında,  Süper Lig'in geçen sene itibariyle ortalama seyirci sayısı 14 bin olmuş. Dört büyüklerin ortalamasını çıkardığınız zaman seyirci sayısı ortalaması 4 bine düşüyor. Yani ortalamayı artıran 4 büyük kulüp. Toplam gelirlere baktığınızda, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'ı çıkardığınızda kulüplerin toplam gelirinin yüzde 85'i sadece Spor Toto'nun vermiş olduğu sponsorluk ve naklen yayın gelirlerinden oluşuyor. 

Yani kendi dinamikleri ile gelir yaratmakta zorlanan, kendi çabasıyla içinde  bulunduğu finansal zorlukları aşma yeteneğini yitirmiş, dışarıdan desteğe ihtiyacı olan, o nedenle borçlanmasını kendi imkanları ile sürdüremeyen ve tüm bu nedenlerle sportif rekabet yeteneği giderek zayıflayan  bir ligle karşı karşıyayız. Bu durum sonuçta, Türk futbolunun Avrupa ve Dünya futbol pastasından sportif ve mali anlamda daha fazla pay almasının önünü kesiyor. Bu da doğal olarak, dönüp  sportif performans olarak bizi olumsuz etkiliyor. 

“KENDİ OLANAKLARIYLA BU DURUMDAN ÇIKMA ŞANSLARI YOK” 

 

Peki bu durumdan çıkmanın yolu nedir? Ne yapılırsa bu olumsuzluklar giderilebilir? 

 

Buradan kulüplerimizin kendi olanaklarıyla ya da kendi dinamikleriyle çıkmaları mümkün görünmüyor.  Ben hep şunu söylüyorum:  Sadece günü kurtarmaya yönelik çözüm önerileri ile hareket etmeyelim. Daha kalıcı yapısal reformlarla yolumuza devam edelim. Süper Ligi, kulüplerimizi ve futbol otoritemizi yeniden yapılandıralım ve rekabet gücünü arttıralım. Diğer taraftan, kısa süreli, palyatif çözümler bizi fazla ileriye taşımaz. Zaten, UEFA'nın finansal anlamda sıkıştırması var. Diyor ki, x kulüp için, ‘önümüzdeki sene 10 milyon euronun üzerinde zarar edersen ben seni organizasyonuma almam’. O kulübün zaten bir milyar liranın üzerinde birikmiş zararı var. Dolayısı ile o kulüp yönetimi gelecek sezon için sadece 10 Milyon E uzonun altında zarara odaklanması kaçınılmaz ama bu yaklaşım ve çözüm yöntemiyle sadece o günü kurtarırsınız. Gelecek yıllarda ne yapacaksınız? Bu yılı 10 milyon euro zararın altında bağladınız diyelim. Gelecek yıl ve ondan sonraki yıllarda ne yapacaksınız? Maalesef kendi içerisinde bulundukları olanaklarla bu durumdan çıkma şansları yok. 

“VARLIK HAVUZU OLUŞTURULABİLİR” 

Peki ne yapılabilir? Öncelikle şunu yapmamız lazım. Futbolumuzda yapısal reformlar yapmalıyız. Artık, mevcut konvansiyonel yapı futbolumuzu ileriye taşıyacak yetenek ve yetkinlikte değil. Sürekli kan kaybeden ve kredibilite kaybına uğramış bir futbol yapılanmamız var. Bu yapıyı aşabilmek için öncelikle futbol otoritesinden başlamak üzere, kulüplerimizi ve Süper Lig’i yeniden yapılandırmalıyız. Süper Lig AŞ ve Süper Lig Yönetimi şeklinde iki bacaklı bir yapıya geçilmelidir. Süper Lig AŞ’nin sahibi Kulüpler olmalı ve bu şirketin hisseleri tüm kulüplere eşit dağıtılmalıdır. Yine önemli sorunlardan birisi olan ya da başat sorunumuz olan borç konusuna el atmak gerekiyor. Bu bağlamda, mutlaka kulüplerin borçlanmalarını ve finansal gelişimlerini yakından takip ve kontrol edecek bir Üst Mali Kurul oluşturulmalıdır. Bugünkü Lig yapılanması Süper Lig AŞ.ne dönüştürülmelidir.  Tüm kulüplerimiz AŞ olarak organize edilmelidir. Tüm futbol kurumlarında kurumsal yönetim ve yönetişim egemen örgüt modeli haline getirilmelidir.Finansal anlamda Futbol kulüplerinin borçlarının mutlaka orta ve uzun vadeye yayılması, finans maliyetlerinin düşürülmesi lazım. Bunun için tüm kulüplerin katılımıyla oluşturulacak bir Varlık AŞ kurulmalı ve tüm Kulüpler bu oluşuma fonlarıyla, varlıklarıyla katılmalı ve ortak bir fon yaratılmalıdır. Bu kapsamda,  belki futbol federasyonunun önderliğinde bir varlık havuzu oluşturulabilir. Bu varlık havuzunda toplanan paralar ve bunun içerisine yine naklen yayın gelirleri de eklenerek buradan bir takım teminatlar gösterilmek suretiyle bankalardan veya yurt dışından veya buna bağlı finansal bir ürün yaratılabilir. Yaratılan bu finansal ürün aracılığıyla daha uzun vadeli, daha düşük maliyetli kredilerle en azından bir soluklanma fırsatı verilebilir. Bunları finansal, ekonomik ve yönetsel olarak hayata geçirebiliriz. 

“STATLARDA MAÇ GÜNÜ GELİRLERİ DÜŞÜK” 

En büyük sıkıntılarımızdan birisi, maalesef statlarda doluluk oranımız çok düşük. Buna bağlı olarak maç günü gelirlerimiz düşük. Mesela dört kulübün ortalama maç günü geliri 347 milyon TL. Çok düşük. Yani toplam gelirlerinin içerisindeki payına baktığımızda yüzde 20'lerin altına düşüyor. Bu seyircinin çok fazla maçlara gitmediğini, gidenlerin de fazla para harcamadığını bize gösteriyor. Yine sponsorluk ve ticari gelir yaratma konusunda sıkıntılarımız var. Ticari gelirler dört kulüpte 830 milyon lira. İçinde bulunduğumuz ekonomik olumsuzluklar ve konjonktürel sıkıntılar nedeniyle zaten yeni sponsor bulamazsınız. Çünkü bu dönemde sponsorlar önce kendilerine finansal disiplin uygularlar. 

O yüzden sponsorluk gelirleri de çok düşük. Şampiyonlar Ligi vs. gelirleri zaten oraya giderseniz var. Naklen yayın gelirlerine bakarsak da 4 kulüp 570 milyon lira naklen yayın geliri elde etmiş. Yani topladığınız zaman, bu dört büyük kulübün toplam geliri 1 milyar 960 milyon lira. 3 buçuk milyar liralık gelirin yüzde 56'sını zaten dört kulüp oluşturuyor. Yani fonların büyük bir kısmı bu kulüplere gidiyor. 

“BİR ÜST KURUL OLMASI LAZIM” 

Yönetsel yönden bakıldığında, mutlaka kurumsal yönetim ve yönetişimin bu kulüplerde egemen örgüt modeli haline getirilmesi lazım. Yani bu kulüpler eğer yönetilebilir, denetlenebilir, şeffaf olabilirse, paydaşlarına karşı sorumlu olabilirse ve hesap verilebilir olursa, transparan bir yapısı varsa bunlar zaten daha doğru ve düzgün yönetilir. Baktığımız zaman bunlar finansal yönden, ekonomik yönden ve yönetimsel yönden yapılabilecek olanlar. 

Ama esas önemli olan aslında futbol kulüplerinin mali ve ekonomik yönden gelişimini takip edebilecek, yönlendirebilecek bir üst kurul olması lazım. Belki buna biz futbol üst kurulu diyebiliriz. Yani bankacılıktaki BDDK gibi Futbol Üst Denetleme Kurulu da olabilir. Ki bu sayede kulüplerin finansal yapıları da sıkı denetlenir. Finansal kontratlara, ekonomik kontratlara bakılır. Borçlanmalarına bir takım tavanlar getirilebilir. Burada tabi yetenekli, yeterli, liyakatlı kişilerin olması lazım. 

Bütün bunların yapılabilmesinin ötesinde aynı zamanda organizasyon olarak da bu kadar büyük gelir elde eden kulüplerin artık dernek değil şirket statüsünde olması sağlanmalıdır. 

“SÜPER LİG AŞ KURULMALI” 

Yine Süper Lig AŞ'nin kurulması çok önemlidir. Yıllık sadece 500 milyon dolar yayın gelirlerinden bahsediyoruz. Bu kadar büyük gelirlerin olduğu yerler dernek statüsüyle yönetildiğinde ‘kol kırılır yen içinde kalır' mantığı ile hareket ediliyor. Bu mantıkla hareket edildiğinde de başarısız olunduğu halde resmen yine haklanıyor, ibra ediliyor yönetimleri. Yönetimler ibra edildiğinde de bu olumsuzluklar ertesi yıllara devam ederek gidiyor. 

 

“PARASAL GELİŞİM YÖNETSEL GELİŞİMİN ÖNÜNE GEÇTİ” 

Esas problem şudur: Türk futbolunda parasal gelişim, yönetsel gelişimin çok üzerine çıktı. Ne demek istiyorum? Yani bugün Türk futbolu o kadar hızlı parasallaştı ki, bu hızlı parasallaşmayı sevk ve idare edecek, yönetebilecek yetkinlikte, yeterli nitelikte yöneticilerimiz olmadığı için biz yönetimsel gelişimde, bu parasal gelişimin hızını yakalayamadık.  Bu durum istemesek de, futbolumuzda bir paradigma değişimine gitmeyi, mevcut statükoyu koruyan konvansiyonel yapının değiştirilmesini zorunlu kılıyor.  

Kulüplerin başında konvansiyonel hareket eden, eski klasik yöntemlerle kulüpleri yöneten, dünya futbolunu çok takip edemeyen, o nedenle de futbolun artık bir endüstri olduğu gerçeğini kavrayamayan yöneticiler var. O yüzden de futbol kulüplerinin kendi içinde de bu tür yapılanma ve değişikliklere ihtiyaç var.

Türk futbolunda bizim temel çelişkimiz parasal genişleme var ama sportif performans yok. Yani 2000 yılında yaklaşık 150 milyon euro geliri olan Türk futbolunun, bugün 700-800 milyon euro geliri var. Ama buna karşılık sportif performans olarak UEFA ve FIFA sıralamasında 2000 yılının gerisindeyiz. Demek ki sportif performans aşağı düşerken, parasal performans yukarı gitmiş. Türk futbolunun temel çelişkisi parasal gelir artarken sportif performans niye düşüyor? Bu parasal genişlemeyi ve büyümeyi yönetecek yetkinlikte bir sportif yönetim becerisine ulaşamadık. 

“TEK FİRMA İLE BU BÜYÜKLÜKTE İHALELER OLMAZ” 

İddaa ihalesi iptal edildi. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? İddaa'dan kulüplere ödenen paylar sizce yeterli mi? 

 

İddaa ihalesi iptal edildi. Bence de olması gereken buydu. Çünkü birden fazla firmanın bu tür ihalelere katılması gerekiyor. Spor Toto doğru yaptı. Zaten onlar iptal etmese Rakâbet Kurumu'ndan dönecekti. Tek firma ile bu büyüklükte ihaleler olmaz. Burada ki temel sorun şudur: 

İddaa Türk futboluna çok önemli parasal destek sağlıyor bunu kabul etmek lazım. 2004 yılından itibaren var. 14 yıllık süreç içerisinde yaklaşık 58 milyar liralık ciro elde etmiş. Spor Genel Müdürlüğü'ne gidiyor para. İddaa sadece bu işi organize eden, organizatör İnteltek firmasının marka ismi. Bu firma bu işin organizasyonunu yapıyor. Parasal gelir vs. Spor Toto'ya gidiyor. 

14 yılda 58 milyar liraya ulaşan bir ciro var ama bunun sadece yüzde 5.76'sı, yani 3.3 milyar lirası kulüplere gitmiş. Ben de diyorum ki bu işin ana aktörü futbol kulüpleri. Ve kendileri de açıklıyorlar. İddaa gelirlerinin yüzde 80'i futboldan geliyor. İddaa gelirlerinin yüzde 80'i futboldan geliyorsa ve bu kadar büyük ciro yapıyorsanız futbol kulüplerine aktarılan para az diyorum. Bunun daha fazla artırılması gerekir ki futbol kulüplerimiz zaten finansal olarak sıkıntı içerisinde. En azından belirli ölçülerde rahatlasınlar. 

“FUTBOLCU SATIMINA DAYALI BİR GELİR, SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELİR DEĞİL” 

Beşiktaş'ın iki sezon önce gerçekleştirdiği Çin seferi hakkında ne düşünüyorsunuz? Dünyanın büyük kulüplerinin de yaptığı bu tür girişimler ekonomik açıdan çıkış yolu olabilir mi? 

 

Yapılması gereken ideal olan bu. Fakat oralara gidebilmeniz için popülaritenizin olması lazım. Bunu Manchester United, Real Madrid, Barcelona yapıyor. Bu kulüplerin sportif performanstan elde ettikleri çok ciddi bir popülariteleri var. Dünyanın her tarafında forma satıyorlar. Sizin bu işi yapabilmeniz için önce sportif performans popülaritenizin yüksek olması lazım. Yoksa oraya gitseniz kaç kişiye ne satacaksınız, ne gelir elde edeceksiniz? Yani çok zor. Keşke yapabilsek. Bunu beş büyük lig yapıyor. Bizim gibi, yani çevre ülkelerden bu işlerde başarılı olan kulüp yok. İki sene önce oraya bazı futbolcular satıldı, bir takım gelirler elde edildi. Ama bu sürdürülebilir bir şey değil. Yani futbolcu satımına dayalı bir gelir, sürdürülebilir bir gelir değil. Elinizde iyi futbolcu varsa satarsınız, o sene için gelir elde edersiniz. Sonraki izleyen yıllarda bu çok zor.

 

TugrulaksarSozcu3

Yabancı yatırımcı kulüplere gelemez mi? 

Bugün Türk futbolunun 14 milyar liralık borcu, yıllık 3 milyar liralık bir gelirle ödeyebilmesi çok mümkün değil. Yani futbol kulüpleri hiç para harcamasalar dört yılda bu borçlarını ödeyebilirler. Bu da mümkün olmayacağına göre demek ki kendi kaynaklarımız yetersiz. Dışarıdan kaynak bulmamız lazım. Ama dışarıdan kaynak bulduğun zaman bu yatırımcı hangi kulübünüze nasıl yatırım yapacak ve neyi satın alacak?  Kulüplerin hepsi dernek statüsünde. Borsada işlem gören kulüplerde altın hisse, yani sportif AŞ'lerde esas pay kulüplerde olduğu için, kulüpleri satın alamayacağınıza göre, borsada sadece mali yatırımcı olarak kalırsınız. O zaman da kulüp satın almaya gerek yok. Borsa İstanbul'a gider hisse satın alır.

 

Yani bize Premier Lig'de olduğu gibi yabancı yatırımcının gelebilmesi için ilk önce kulüplerin anonim şirket olması lazım ki dernek statüsünden kurtarılıp payları ve hissesi alınıp satılabilir olsun. Bu yapılamadığı için çok zor. Süper Lig'de, AŞ olan 8 tane kulüp var. Onlar satılabilir. Örneğin Başakşehir. Bunları satabilirsiniz. Sonuçta bir sahiplik var. Ama üç büyük kulübe baktığınız zaman burada tabana yaygın bir mülkiyet var. Esas sahip de taraftar, yani camia. Burada bir şey yapma şansınız yok. Zaten esas sorun da üç büyük kulübün finansal olumsuzlukları. Oralarda sorunu çözmezseniz geri kalan 15 kulübün tamamını satsanız da çok fazla bir parasal gelir elde edemezsiniz.

 

Menajerler ve futbol kulüpleri ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

En son Football Leaks’de ortaya çıktı ki menajerler kulüpleri soyuyor. Bu aslında yasal bir şey. Adam sözleşme imzalıyor, neyse komisyonunu alıyor. Burada hiç kimse sizi bu sözleşmeyi imzalamaya zorlamıyor. Ama şöyle bir durum var. Türk futbol kulüplerinin transfer etme yetkinlikleri gelişmediği için mecburen menajerler aracılığı ile veya yaşını doldurmuş, artık jübilesini yapmak üzere olan, burayı Katar öncesi son durak olarak gören oyuncuları getiriyorlar. O oyuncuları getirmek için bile yine araya menajerleri sokmak zorunda kalıyorsunuz. Gelmiyorlar yani. Çünkü çevre liglerde oynayan bir ligiz. Bunları da araya soktuğunuz zaman çok ciddi sözleşmeler oluyor. 

En son Football Leaks de ortaya çıkan, ismini vermeyelim, bir kulübe transfer olan bir oyuncunun bedelinden çok daha fazlasının bir menajere para olarak ödendiğini görüyorsunuz. Kulüp de çıkıp herhangi bir açıklama yapmıyor. Dolayısı ile oralarda çok problem var. FIFA, özellikle bu transferlerdeki kayıt dışılığın önüne geçmek için transfer eşleştirme sistemi kurdu. Bunu kulüpler hala yapmıyorlar, bundan kaçınıyorlar. O nedenle menajerler istedikleri sözleşmeleri kulüplerin önüne dayatabiliyorlar. Zorda kalan kulüpler de mecburen bu menajerlerin oyuncağı olmak durumunda kalıyor. Tabi çok büyük menajerler var. Kazandıkları çok büyük paralar var. Ve bunlar vergisiz paralar. Süper Lig'de stopaj vergisi yüzde 15. O bile çalışmıyor. Yaratılan gelirlerle de, finansal giderleri ve olumsuzlukları nedeniyle kâr edemedikleri için vergi yükümlülüklerini yerine getiremiyorlar. 

BİZİM KULÜPLERİMİZ HER SENE ŞAMPİYON OLMAK ZORUNDA”

 

Almanya'da bir Borussia Dortmund örneği var. Parasızlıktan statlarını bile satmışlardı. Ancak devam eden yıllarda inanılmaz bir başarı yakaladılar. Bunu bizim kulüplerimiz yapamaz mı?

 

Bizim kulüplerimiz her sene şampiyon olmak zorunda. Altyapı demek futbol kulüplerinin orta ve uzun vadeli planlar yapması demek. Orta ve uzun vadeli planlar yapacaksınız, altyapıya kaynak aktaracaksınız, altyapıdan oyuncu yetiştireceksiniz… Bu bir süreçtir. Bizim kulüplerimiz sürekli pedal basmak zorundalar. Çünkü onlar durdukları anda düşerler. Borçlarını, zararlarını söyledim. Bu kulüpler sürekli şampiyon olmak zorunda. Şampiyon olmak zorunda olduklarını hissettikleri için de altyapıdan oyuncu çıkarmaya zamanları ve tahammülleri yok. Hep olmuş oyuncuyla, yaşlı oyuncuyla bir şekilde yollarına devam etmek zorundalar. Bu sürdürülebilir bir durum değil. 

Dortmund çok uzun vadeli planlar yaptı. Jurgen Kloop 10 sene Dortmund'u çalıştırdı. Büyük takımlarımızdaki hocaların son çalışma sürelerine bak. 7-8 ayı bulmuyor. Nerede stratejik planlama? Nerede sürdürülebilir büyüme? Nerede kalıcı bir sportif performans? Dortmund 10 yıl Kloop ile devam etti. Manchester United 28 sene Alex Ferguson ile, Arsenal 25 sene Arsen Wenger ile devam etti. Dortmund örneğine dönersek, Onlar bu kriz döneminde en iyi oyuncularını sattılar. Statlarını sattılar. Ama bugünkü Dortmund yine Bundesliga'nın en iyi ekiplerinden birisi ve çok ciddi para kazanıyorlar. Statlarını satmak zorunda kalan bir kulüp… Dortmund çok önemli bir örnek diye Futbol Yönetimi kitabımızda da biz bunları yazdık. 

TugrulaksarSozcu4

“BEŞ BÜYÜK LİGDE ÖNEMLİ TAKIMLAR KORUNUYOR” 

Bir de şunu unutmayalım. Finansal Fair Play adı altında, merkezi, büyük ligleri koruyan, kollayan bir uygulama var. Bu tamamen çevre liglerin, bizim gibi liglerin aleyhine çalışan bir uygulama. Başlangıçta Platini, futbolun uzun vadede rekabet gücünü artırabilmek, küçükleri koruyabilmek, daha dengeli rekabet yapabilmek gibi şövalye söylemlerle ortaya çıktı. Ancak görüldü ki bu iş böyle değil. Hala beş büyük ligde önemli takımlar korunup kollanıyor. Maalesef bizim gibi çevre liglerdeki kulüplerin önleri kesiliyor. O yüzden tam bu söylemin aksine, Şampiyonlar Ligi'nde 2018-2019 sezonundan itibaren gelir dağılımında önemli bir değişiklik yaşandı. Bizim gibi çevre ligler ve bu liglerin kulüplerine orta vadede olumsuz etki yapacak değişiklikler… 

 

Avrupa futbol pastası 26 milyar euroya ulaşıyor. 5 büyük lig bunun yüzde 58'ini kendi aralarında paylaşıyor. Geri kalan yüzde 42'lik pastayı da 48 ülke paylaşıyor. Dolayısı ile lig başına yüzde 1 civarında bir pay düşüyor. O nedenle haksız rekabet var. Dengesiz rekabet var. Bu dengesiz rekabet Avrupa'da olduğu gibi ülkemizde de var. Ülkemizde de bütün kaynaklar üç büyük takıma tahsis edilmiş durumda. Ancak bunun karşılığında maalesef bir sportif performans yok. 

“TÜRK FUTBOLUNUN ALTYAPI DEĞİL ÜST YAPI PROBLEMİ VAR” 

Ekonomik durum futbolun kalitesini düşürüyor yorumlarına katılıyor musunuz? 

Futbolu satmanız için futbol kalitenizin ve reytinginizin yüksek olması lazım. Reyting de futbolun kalitesine bağlıdır. Reytinginiz yoksa hiç kimseye satamazsınız. Kendi içimizde kendi kendimize satarız. Bizim aslında futbolda altyapı problemimiz yok, üst yapı problemimiz var. Ne demek istiyorum? Türk futbolunun parası var. Bir şekilde para yaratılıyor. Ama biz bu parayı yönetemiyoruz. Yönetim bir üst yapı işidir. Bu parayı yönetebilecek, yönlendirebilecek, Türk futbolunu Avrupa'da ve dünyada finansal anlamda, ekonomik ve sportif anlamda hak ettiği yere getirecek yetkinlikte yöneticilerimiz yok. O yüzden Türk futbolunun altyapı değil üst yapı problemi var. Bizim spor tesislerimiz falan var. Ama kafa, altyapıya izin vermiyor. Sıkıntımız o bizim. 

“ENFLASYONUN YÜZDE 25, ASGARİ ÜCRETİN 1600 TL OLDUĞU BİR YERDE…” 

Taraftarların kulüplere maddi destek anlamında üzerine düşeni yaptıklarını düşünüyor musunuz?

 

Avrupa ile baktığımızda satın alma gücü ile kıyaslamak lazım. Bugün enflasyonun yüzde 25 olduğu, asgari ücretin 1600 lira olduğu bir yerde, özellikle de taraftar kitleye baktığın zaman, satın alma gücünün düşük olduğu bir yerde, maç günü gelirlerini veya koltuk başına gelirleri maksimize etmek çok kolay değil. Çok zor. 

“REKABETTE ÇOK GERİDE KALDIĞIMIZI GÖRECEKSİNİZ” 

Kulüplerin ekonomik durumları göz önüne alındığında Türk futbolunun yakın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Bu olumsuzluklar devam ettiği sürece Türk futbolunun sportif performans gücü daralır. Bu şu demek: Eğer borcunuz varsa, yükümlülüklerinizi yerine getirmekte zorlanıyorsanız transfer yapamazsınız. Transfer yapamadığınız için takımı büyütemezsiniz. Takımı büyütemediğiniz zaman Avrupalı devlerle rekabet etme şansınız yok. Sportif performans da sizi vurur. Küçülmeye gitmek zorundasınız. Beşiktaş da, Galatasaray da, Fenerbahçe de bugün ne ile boğuşuyorlar? Finansal olumsuzluklarla boğuşuyorlar. Ne diyor UEFA? ‘Sen başa baş noktasını yakalayamadın, zararda verdiğin sözü tutamadın, futbolcu satacaksın' diyor. Şimdi ‘futbolcu satacaksın' demek ‘transfer yapmayacaksın' demektir. Yapacaksan da o dar bütçe içerisinde hareket edeceksin. Zaten senin sportif performansla rekabetçi gücün iyice daralmış. Bir de böyle bir sınırlama gelince mali olumsuzluklar dönüyor senin sportif performansını olumsuz etkiliyor. Sportif performans olumsuz etkilenince de az para kazanıyorsun. Az para kazanınca da takıma daha az para harcıyorsun. Bu bir kısır döngü. 

Halbuki bunun tersinin olması lazım. Sportif performans iyi olacak, sportif performansı paraya çevireceksin, daha fazla para kazanacaksın, kazandığını takıma yatıracaksın, takımın rekabet gücü artacak. Bizde bu tersine çalışıyor. O yüzden ben buna Türk futbolunun kısır döngüsü diyorum. Türk takımları Süper Lig'de, belki kendi içlerinde rekabet gücünü ve statülerini korurlar. Ama Avrupa'ya çıktığımız zaman rekabette çok geride kaldığımızı göreceksiniz.{jcomments on}

Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/tugrul-aksar-turk-futbolunun-altyapi-degil-ust-yapi-problemi-var-2800625/

 

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  7692  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Tuğrul Akşar Cuma, 02 Nisan 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

Neden Futbol Ekonomisi?

 

www. Futbolekonomi.com’un  vizyon ve misyonu temel olarak  Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi’nin (FESAM) vizyon ve misyonuna paralel ve aynı düzlemdedir.

 

Bu bağlamda temel misyonumuz: Futbolun yerel ve küresel makro özelliklerini incelemek ve yeni yapısal modeller önermek; bu kapsamda entelektüel gelişimi hızlandırmak ve buna ilişkin referans olabilecek bir database oluşturmak ve bunu tüm futbol araştırmacılarının emrine sunmak... Bu amaçla yapılan çalışmaları yayımlamak; gerekli her türlü bilimsel futbol araştırma ve geliştirme projelerine entelektüel anlamda destek vermek.

 

Temel Vizyonumuz: Önerilen yeni modellerin gerçekleştiğini görmektir.

 devamı >>>

finansal-futbol-anim-1

tugrulaksar_ge_roportaj

Tuğrul Akşar Güngör Urasın sorularını yanıtlıyor

  Yazar Tuğrul Akşar,
Milliyet Gazetesi Yazarı Güngör Uras'ın
sorularını yanıtlıyor.
detay için tıklayınız..

 

Spor Endexi

 

05/11/2024

Kapanış Günlük
Değişim %
  BİST 100

8.698,48

-0,17

 bjk BJKAS

4,48

-2,18

 fb FENER

100,30

0.00

 gs GSRAY

6,83

+0,15

 trabzon TSPOR

0,93

0,00

   SPOR ENDEKSİ

3.075,321

-0,41

Videolar

Tuğrul, Tuğrul Akşar, Pusula, Ekonomi, Futbol, Futbol Ekonomi, Mali,VİDEONUN DEVAMI VE DİĞER VİDEOLAR İÇİN TIKLAYIN.

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 43446198

TRENDYOL SÜPER LİG 2024-2025 SEZONU

  

 

 Sıra TAKIMLAR 0 G B M A Y AV

1

Galatasaray 11 10  0 32 11 21 31
2 Fenerbahçe 11  8   2 1 27  9   18

26

3 Samsunspor 12 8 1  3

24

13 9

25

4 Eyüpspor 12  6   4  2 18  11 7 22
5 Beşiktaş 11 6 3  2  19  10 9 21
6 Göztepe 11 5 3 3 19  13 

  6

 18 
7

Sivasspor

12 5  2  5   17 20 -3 17
8 Başakşehir 11 4 4

17  14 3 16
9 Kasımpaşa 12 3 5 4 16    19  -3 14
10 Konyaspor 12 4 2 6 14  20 -4 14
11 Antalyaspor 12 4 2 6

15

24   -9 14
12 Rizespor 11 4 1 6 10  19 -9 13
13 Trabzonspor 11 2 6

3

12  14  -2  12
14 G.Antep FK 11 3 3 5 15 18 -3 12
15 Kayserispor 11 2 6 3 11 16 -5 12
16

Bodrumspor

12

3

2 7 10 16 -6 11
17 Alanyaspor 11 2 4 5 9 14  -5 10
18 Hatayspor 11 3 7 10 18  -8 6

19

A.Demirspor 11 0 2 9 9 25 -16

 

                 

Okur Yazar


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı  info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

 

Annual Review of Football Finance 2023

Annual Review of Football Finance 2023

Deloitte Sports Grup'un Avrupa Futbol Finansmanına ilişkin 32. kez düzenlediği yıllık futbol finans raporuna göre, Avrupa futbol pazarı 2021 - 22 sezonunda bir önceki yıla göre %7 büyüyerek 29.5 Milyar Euro büyüklüğüne ulaştı. Rapora ulaşmak için tıklayınız

Deloitte Money League - 2024

Deloitte Money league 2024

Deloitte Money League Raporunu 27. kez yayınladı. Rapora göre Avrupa'nın en zengin 20 kulübünün 2022-23 sezonunda gelirleri toplam 10.5 Milyar Euro'ya ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

UEFA Kulüp Finans&Yatırım Raporu 2024

 

UEFA Raporu-2023

UEFA Kulüp futbolunun finansal durumları ve yatırımlarına ilişkin yıllık görünüm ve benchmark raporunu yayınladı. Okumak için tıklayınız

 


 

2021-Money-league-Raporu

 

Yirmidördüncü Deloitte Money League raporuna göre Barcelona'nın 715.1 Milyon Euro'luk geliriyle ilk sırada yer aldığı, tamamı merkez lig kulüplerinden oluşan ve bir önceki yıla göre gelirleri %12 azalan Para Ligi raporunu okumak için tıklayınız

 


 

 

annual report 202021 photo

 

Avrupa Futbolunun patronu UEFA’nın gelirleri 5.7 Milyar Euro’ya Ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

 


 

 UEFA-Kulup-Futbolu-Lisanslama-2023


UEFA’nın 2023’te yayınladığı en son  Kulüp Lisanslamaya İlişkin Karşılaştırma raporuna göre kulüpler Pandemi döneminde 7.3 Milyar Euro zarar ettiler. UEFA raporu, Avrupa kulüp futbolunun endişe verici bir resmini çiziyor. Raporu okumak için tıklayınız.

 


    

191112 Aktifbank Ekolig

 

Türk futbolunun gelirlerinin ve ekonomik görünümünün mercek altına alındığı Futbol Ekonomi Raporu – EkoLig'in dördüncü sayısı yayınlandı. Süper Lig’in 2017-2018 sezonu sonunda 3,2 milyar TL olan geliri, 2018-19 sezonunda 4,2 milyar TL’na ulaştı. Bkz.

 

 

master bm report lowres

 

The European Club Footballing Landscape 2022


UEFA'nın Avrupa Lulüp futboluna ilişkin 13, kez yayınladığı, Covid-19'un etkilerinin de analiz edildiği raporu okumak için Bkz.


 

 EkoSpor-y

“Ekospor’un aylık bültenlerinden haberdar olmak için tıklayınız”

 

Süper lig Marka değeri araştırma

''Taraftar Algısına Göre Türkiye Süper Ligi Marka Değerini Etkileyen Faktörlerin ve Marka Değeri Boyutlarının Değerlendirilmesi'' Prof. Dr. Musa PINAR öncülüğünde yapılan bu araştırmayı okumak için tıklayınız.

 

 

the-european-elite-2019

KPMG Avrupa’nın 32 Elit Kulübünün değerlemesini yaptı. Süper Lig’den Galatasaray ve Beşiktaş’ın da bulunduğu bu raporda en değerli kulüp 3.2 Milyar Euroluk değeriyle Real Madrid oldu. Raporu okumak için tıklayınız.
 

Endustriyel_futbol

 

Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı Üzerine

Futbolun Endüstriyel gelişimi, kulüplerin sportif ve iktisadi/mali yapılanışını derinden etkiliyor. Dorukhan Acar’ın Kurumsal Yönetim temelli yaklaşımı ile "Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı"yı okumak için tıklayınız

 

 

Türkiye'de Kadın Futbolunun Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu

 

imagesCAVM4O4L

 

Dr. Lale ORTA’nın Kadın Futboluna Entelektüel Bir Yaklaşım Sergilediği makalesi için tıklayınız.” 

 

 

İngiliz Futbolunda Kurumsal Yönetişim Üzerine

 

governance_in_football

 

Tüm kulüplerimize ve Türk Futbol yapılanmasına farklı bir bakış açısı kazandırabileceğini düşündüğümüz, İngiliz Parlementosu’nun Kültür, medya ve spor Komitesi’nin hazırladığı raporu okumak için tıklayınız. 

 

money-and-soccer

“Money scorring goals”, Gerçekten de “Para Gol Kaydedebiliyor mu? “

Euro 2012’nin olası ekonomik etkilerini
okumak için tıklayınız. 



FFP

Futbolda Finansal Sürdürülebilirlik Kapsamında ''Finansal Fair Play Başa Baş Kuralı ve Beşiktaş Futbol Kulübü Üzerinde Bir Uygulama 
Hüseyin AKTAŞ/Salih MUTLU,

okumak için tıklayınız.