Futbola Bir de Böyle Bakmak!
Bizi Takip Edin Futbol ekonomisi facebookta futbol ekonomisi twitterde
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Vizyon & Misyon

Futbola Bir de Böyle Bakmak!

25871762 

Tuğrul AKŞAR/21 Aralık 2015 2014 ve 2015’te okuduğum üç kitap futbola bakış açımı ciddi ölçüde etkileyip geliştirdi. Aslında, hemen hemen bu kitaplarda dile getirilen ortak sosyo ekonomik bakış açısıyla örtüşen bir futbol anlayışım vardı.

Bu bakış açımla futbolu analiz ediyor ve yorumlamaya çalışıyordum. Ancak, 2014’te okuduğum ‘’Eşitsizliğin Bedeli- (Bugünün Bölünmüş Toplumu Geleceğimizi Nasıl Tehlikeye Atıyor?’’, 2015’te okuduğum ve kendisini konferansta canlı dinleme olanağı bulduğum Thomas Piketty’nin, ‘’Yirmibirinci Yüzyılda Kapital’’i ve yine Daron Acemoğlu’nun James A. Robinson ile birlikte kaleme aldıkları ‘’Ulusların Düşüşü’’ isimli kitapları, futbola, ekonomiye ve topluma bakış açımı daha da zenginleştirip geliştirdi.

Bu kitapların ana fikirlerini kısaca sizlerle paylaşacağım ki, futbola bir de bu gözle bakmaya ve onu okumaya çalışalım.  

Eşitsizliğin Bedeli 

Dünyanın en etkili birkaç iktisatçısı arasında gösterilen ve 2001'de Nobel İktisat Ödülü'nü kazanan Joseph Stiglitz, Eşitsizliğin Bedeli'nde gelir eşitsizliği konusuna önemli bir katkı yapıyor. Stiglitz kitabında özetle aşağıdaki konuları dile getirip irdeliyor.  

Eşitsizlik, daha düşük büyüme ve daha az verimliliğe yol açıyor. Fırsat yoksunluğu, aktif olan en değerli insanların tam olarak kullanılmadığı anlamına geliyor. Alttaki, hatta orta kesimdeki pek çok kişi, potansiyellerini kullanamıyorlar, çünkü kamu hizmetine pek ihtiyaç duymayan ve güçlü bir hükümetin geliri yeniden dağıtabilecek olmasından endişe duyan zenginler, siyasi nüfuzlarını vergileri indirmek ve kamu harcamalarını kısmak için kullanıyor. Bu da altyapı, eğitim ve teknoloji alanlarında yeterli yatırım yapılmamasına yol açarak, büyümenin lokomotiflerini engelliyor. 

Büyük Durgunluk, sosyal harcamalardaki kesintiler ve ücretler üzerinde baskı oluşturan yüksek işsizlik ile eşitsizliği daha da vahim hale getirdi. Eşitsizlik ekonomik istikrarsızlığa yol açıyor. Rant arayışı ekonomiyi bozuyor. Rant elde edenler, piyasa güçleriyle oynayıp piyasa politikalarını şekillendiriyor ve yarı yozlaşmış finansmanı sistemlerini kullanarak, hükümetler aracılığıyla paraya ve toplumsal politikalara yön veriyorlar. Bu süreçte, belirli ellerde biriken ve tekelleşen servet, mali kesimle işbirliği içine girerek, diğer sektördeki servetleri de yedeklerine alarak, yıkıcı borçlandırma ve tacizkar finans politikalarıyla yoksulları kullanıyorlar. Bu gibi durumlarda tepedekiler, alttakilerin doğrudan zarar görmesi pahasına zenginleşiyor. 

Eşitsizlik, daha düşük büyüme ve daha az verimliliğe yol açıyor. Fırsat yoksunluğu, aktif olan en değerli insanların tam olarak kullanılmadığı anlamına geliyor. 

Stiglitz, kendi deyimiyle, yüzde 1'lik kesimin devleti, yargıyı ve demokratik süreci ele geçirerek yüzde 99'un üzerinde nasıl egemenlik kurduğunu kapsamlı şekilde ele alıyor. ABD'de 1980 sonrasında artan eşitsizliği ve bunların yarattığı sorunları inceleyen kitap, Türkiye için de geçerli olacak önemli saptamalarda bulunuyor, ipuçları sunuyor: Sermaye, toplumsal kutuplaşma, rant arayışları, algı mühendisliği, ortaya çıkan büyük güven problemi, demokrasilerde paranın nasıl bu kadar güçlü hale gelebildiğini, toplumsal sınıflar arasındaki inanılmaz uçurumun yoksulluğu nasıl artırıp fırsat eşitliğinin kaybolmasına neden olduğunu çarpıcı örneklerle somutluyor.  

Finans piyasalarının işleyişine, aşırı kâr arzusunun doğurduğu büyük toplumsal yarılmaya, gelecekte artacak sorunlara dikkat çeken Eşitsizliğin Bedeli kapitalizm, siyaset, sermaye ve eşitsizlik ilişkisini anlamak için önemli bir kaynak. 

Yirmibirinci Yüzyılda Kapital 

Fransız ekonomist Thomas Piketty’nin Yirmibirinci Yüzyılda Kapital’i, geniş hacmine karşın okuması kolay kitaplardan birisi. Okumayı kolay kılan en önemli özelliği ise, on beş yıla yaklaşan araştırmaları sonucunda topladığı tüm verileri çok yalın ve basit bir şekilde analiz edebilmesi… 

Piketty kitabında özetle; Kapitalizmin gelir eşitsizliği yaratma makinesi olduğunu, sanayileşme ve küreselleşmenin zenginleşmede demokratikleşme yaratamadığını ve en zengin yüzde birin elindeki servetin yükselmeye devam ettiğini, gelir eşitsizliklerinin son 30 yılda patlama gösterdiğini grafiklerle anlatıyor. Trendin böyle devam etmesi halinde 2040-50’li yıllarda eşitsizliğin dayanılmaz boyutlara ulaşacağını, bunun da toplumsal huzursuzlukları daha da arttıracağını belirtiyor.  

Piketty bu kitabında temel olarak çok önemli bir tespit yapıyor. Bu tespite göre: İktisadi büyüme (r), yani kişi başına mili gelirdeki artış, bir ülkenin ne kadar zenginleştiğini gösteriyor. Sermayenin getirisi (g) ise, sermaye sahiplerinin ne kadar zenginleştiğinin göstergesi. Dolayısıyla, r>g olduğunda, sermaye sahiplerinin nüfusun geri kalanından daha hızlı zenginleştiği anlamına geliyor. Yani, bir toplumda sermayenin getiri hızı, milli gelirin artış hızından daha büyükse burada bir rant ekonomisinden bahsedilebilir. Bu da, toplum kesimleri arasındaki eşitsizliğin artmasına neden oluyor. Eşitsizlik özellikle sağlık başta olmak üzere, eğitimde ve yetenek gelişiminde çok önemli farklılıkların (eşitsizliklerin) meydana gelmesine neden oluyor. 

Piketty bu eşitsizliklerin önüne geçilebilmesi için zenginlerin servetlerinden servet vergisi alınmasını öneriyor. Herkesin sahip olduğu servet miktarı doğrultusunda vergi vermesinin, sistemdeki eşitsizliği önemli ölçüde azaltacağını dile getiriyor.  

Ulusların Düşüşü 

MIT’te iktisat profesörü olan Daron Acemoğlu ‘’Ulusların Düşüşü’’ isimli kitabında özetle; Ulusların, özellikle de birbirine benzeyen ulusların tarih boyunca yükseliş ve düşüşlerinde benzer özellikler taşıdığını, ulusların düşüşlerinde ekonomik, politik ve bunların neden olduğu tarihsel gelişmelerin önemli rolünün bulunduğunu, yükseliş ve düşüş dönemlerinde ülkelerin verimli ve kısır döngülerinin, o ülkelerin ekonomik, siyasal ve tarihsel gelişimlerine yön verdiğini, ülkeleri yükselten temel faktörün kurumsal tarihlerindeki paylaşımcı ve kapsayıcı kurumların çoğalmasına bağlı olduğunu, bu kurumlar aracılığıyla ülkelerin yeteneklerini geliştirdiklerini, zenginliklerini dengeli olarak toplumun her kesimine adil olarak yayabildiklerini, bu sayede demokrasinin ekonomiye yön verdiğini, bunun da toplumsal gelişimi tetiklediğini, gücün toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılması için bu tür kurumlara gereksinim olduğunu, bu kurumların ne var ki, kendiliğinden ortaya çıkmadıklarını, bunun çoğulculuk temelinde hukukun üstünlüğü ile yargının bağımsızlığıyla mümkün olabileceğini, kısacası ülkelerin tarihsel, ekonomik ve politik gelişimlerinin bu kurumların varlıklarına bağlı olarak şekillendiğini; bu kurumların olmadığı ülkelerde ise genel olarak ekonomik gelişme ve siyasal değişmenin elitlerin ve nüfuz sahibi kesimlerin güdümünde, onların ekonomik ve siyasi çıkarlarını korumaya yönelik, çoğulculuktan uzak, sömürücü kurumların oluşmasına neden olduğunu, bunun da toplumsal kesimler arasında gelir ve hukuksal eşitsizlikleri beraberinde getirdiğini, süreç sonunda bu durumun ülke içinde yaratıcılığın ve görkemli devrimlerin önünü kestiğini, gelir ve adalet yapısındaki dengesizliğin süreç içinde o ülkelerin çökmesine yol açtığını araştırmalarıyla ortaya koyuyor. 

Günümüz Futbolu Dengesizlik ve Adil Olmayan Rekabet Üzerine Kurulu 

Yukarıdaki kitaplarda şunu gördük ki, bir ülkede veya bir toplumda gelir dağılımındaki dengesizlik ve eşitsizlik, süreç içinde o ülkelerin sosyal ve iktisadi yapılarının bozulmasına neden oluyor. Bu bozulma beraberinde rekabetsizlik, kalitesizlik ve yıkım getiriyor. Sistemin aksaması kaçınılmaz oluyor.  

İşte bu bağlamda futbolun sitrüktürel ve tarihsel gelişimine baktığımızda da, onun çok önemli bir değişim ve dönüşüm içinde olduğunu görüyoruz. Toplumsal değişim ve dönüşüm futbolu da etkileyip değiştiriyor. Bu açıdan konuya yaklaşıldığında, bugünkü futbolun ekonomik, sosyolojik ve oyun olarak, ne 30’lu yıllardaki futbolla, ne 50’li yıllardaki futbolla ne de 70’li yıllardaki futbolla ilgisi yok. Çünkü, futbol artık günümüzde milyarlarca insanı delicesine peşinden koşturan ve onların ilgisini itinayla milyarlarca Dolara dönüştürüp gelir yaratan, önemli bir endüstri ve toplumsal bir olgu haline gelmiş durumda.  

Futbolun Endüstriyel Aşamaya Ulaşması

  

1990'lardan itibaren dijital platformların gelişmesi ve giderek yaygınlaşmasına koşut olarak futbolun yapısı ve niteliği farklı bir boyuta evrildi. Futbol bu süreçte endüstriyel bir karaktere dönüştü. 2000'li yılların başından bu yana televizyonun internet ve sosyal medya ile girdiği sinerjik ve simbiyotik ilişki, hem görsel teknolojiyi, hem de futbolu derinden etkiledi. Bu gelişim ve değişim süreci futbolun ticarileşmesi ve parasallaşmasını çok farklı bir alana, yani finansallaşmaya taşıdı. Özellikle, UEFA’nın gelir maksimizasyonu odaklı organizasyonlara ağırlık vermesi, Şampiyonlar Ligi’ni bu kapsamda yeniden dizayn etmesi, kulüpleri yüksek gelir ve giderli bütçeler yapmaya özendirdi. Ancak, bu koşullarda bu yarışmalarda parasal gelirden pay almak mümkün hale getirildi. Bu da, kulüplerin finansal bir yapılanmaya gitmesine sebep oldu. 

  

Kısacası, futbolun 1990’lı yıllarla başlayan endüstriyel transformasyon süreci, 2000’lerden itibaren daha farklı bir aşamaya ulaştı. Bu süreçte teknolojinin tamamen televizyon ve internet emrine girmesiyle, kulüplerin kendi faaliyetlerinden yarattığı gelirlerin dışında (başta sponsorluk, halka arz, medya, maç günü gibi futbol gelirleri olmak üzere), çoğu gelirlerinde geometrik artışlar yaşandı. Futbolun yarattığı yıllık parasal gelirin Bu artışlar bir süre sonra bazı Ligler'de aşırı gelir yoğunlaşması ve buna bağlı servet birikimlerine neden oldu. Başta naklen yayın gelirleri olmak üzere gelirlerdeki sıra dışı artışlar, kulüplerin bütçelerinin büyümesine olanak sağladı. Bu değişim süreci aynı zamanda rekabetin de yeniden yapılandırıldığı bir dönem oldu.

  

Bu dönemde eşitler arasındaki rekabetin yerini, eşit olmayanlar arasındaki haksız rekabet almaya başladı. Dengeden uzaklaşan rekabet, büyükler (merkez lig ve takımlar) lehine, çevre lig (küçük lig ve takımların) aleyhine yeniden kuruldu. Dengesiz ve haksız rekabet kendisini sadece yeşil sahalarda değil, aynı zamanda ekonomik ve finansal olarak ta somutladı.

  

Merkez Liglerle Çevre Ligler Arasında Parasal Fark Açıldı

 

Nitekim, aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere Merkez Ligler ile Çevre Ligler arasında parasal dengeler bakımından derin uçurumlar oluştu.

 

tablo-x2

  

Avrupa futbol gelirlerinin 2013-14 itibariyle ligler bazında dağılımına bakıldığında, Tablo:1) ile karşılaşıyoruz. Bu tabloya göre, 2014 itibariyle 19.9 milyar Euro büyüklüğe ulaşan Avrupa futbol pazarının yarattığı gelirin %56.78’lik kısmı beş büyük ligden geliyor. Kalan %43.22’lik bölüm ise diğer 49 UEFA ülkesinden geliyor.

  

Süper Lig ise yarattığı 600 milyon Euro’luk geliriyle Avrupa futbol pazarında %3’lük bir pata sahip. Tablo:1 bize parasal gelirin bölüşümünde ligler arasında ciddi bir dengesizliğin olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, Premier Lig’in tek başına Avrupa futbol gelirlerinin %19.60’ını tek başına ürettiğini söyleyebiliriz.

  

Yine, 5 Büyük Lig içinde ise Premier Lig’in payı %35. Premier Lig’in bu kadar arayı açmasının temel nedeniyse, 2016-19 arası naklen yayın gelirlerinin satışından elde olunan 5,5 milyar sterlinlik rekor para. Bu parasal bolluk, sonuç olarak Premier Lig kulüplerinin ortalama gelirlerini de 125 milyon euroya çıkarttı. Ortalama gelirler Bundesliga’da 97, La Liga’da 86, Serie-A’da 78 ve Lig1’de ise 52 milyon Euro düzeyinde… Tablo 1’den de görülebileceği üzere Avrupa futbolunun iktisadi ve finansal göstergeleri sürekli büyüyerek, önemli tutarlara ulaştı. Deloitte’un son tarihli raporuna göre Avrupa futbol piyasasının 2014-15 sezonu itibariyle parasal büyüklüğü 19.9 milyar Euro olarak gerçekleşirken, bu tutarın 2016-17 sezonunda 25 milyar Euro’ya ulaşması bekleniyor.  

Bozulan Rekabet, Servet Birikimini Hızlandırdı  

Kulüpler arasındaki rekabetin dengesiz ve haksız bir rekabete dönüşmesi, kulüplerin bileşkesinden oluşan Lig yapılanmaları arasında da rekabetin bozulmasına yol açtı. Bunun doğal sonucu merkezde kümelenmiş ve futbolu domine eden merkez ligler (İngiliz Premier Lig, Alman Bundesliga, İspanyol La Liga, İtalyan Serie-A ve Fransız Lig1) oluştu. Bu ligler sahip oldukları haksız rekabet olanaklarını lehlerine kullanarak, zaman içinde Avrupa ve Dünya futbolunu yönlendiren ligler konumuna geldiler. Süreç içinde bu liglerin çevresinde de Periferi ve semi-periferi olarak nitelendirebileceğimiz lig yapılanması meydana geldi. Beş büyük ligin dışında, ancak sportif performans olarak onları zorlayabilecek ligler olarak değerlendirebileceğimiz (Hollanda Ligi, Portekiz Ligi, Belçika Ligi, Rusya Ligi, Türkiye Süper Ligi gibi) semi-periferi liglerin oluşumuna UEFA olanak tanıdı. Bu ligler, rekabetin tamamlanması için zorunlu liglerdi.   

Bu süreç aynı zamanda Merkez Ligler için bir servet birikim süreciydi de bir bakıma…Bu dönem teşvik, şike, rüşvet, şiddet, bahis gibi anti futbol unsurların da yavaş yavaş futbolun bağışıklık sistemini çökertmeden, palazlanmaya başladıkları dönemdir aynı zamanda. “Kazanmak için her şeyin mübah olduğu” bir ortamda, haksız rekabetlerini daha da maksimize etmeye çalışan takımlar, sportif performansın önündeki engelleri kaldırabilmek için yeri geldiğinde teşvik, şike, rüşvet, şiddet ve bahis gibi anti futbol unsurlarını da kullanmaktan çekinmediler.  

Ancak, bu olumsuzlukların bir süre sonra kendisine zarar verdiğini gören Finansal Futbol, bu kez başta Finansal Fair Play kuralları olmak üzere, bir dizi uygulamalarla futbolu, anti futbol unsurlarına karşı koruma altına almaya çalıştı. Ama bunu yaparken de, yine Merkez Liglerin ve bu liglerin takımlarının çıkarlarını koruyarak bu düzenlemeleri getirdiler.  

Büyükler Para Yaparken, Küçükler Kriz Sarmalından Kurtulamadılar  

Futbol ekonomisinin yarattığı gelirlerden çevre liglerin paylarına düşen gelirin giderek azalması, sportif rekabetin yanı sıra iktisadi ve mali olarak ta bu ligleri performans olarak olumsuz etkilemeye başladı. Bu olumsuzluk zaman içinde, o ülke liglerinde sosyal ve sportif huzursuzlukları da beraberinde getirdi. Aslında, bu liglerin temel sorunu, finansallaşan futboldan yeterli pay alamamaları nedeniyle, rekabet için gerekli sermaye birikimine yeterli düzeyde ulaşamamalarıydı. Finansal futbolun sermaye birikimin sürecinde, merkez liglerin gerisinde kalan bu çevre ligler, geçen süre içinde giderlerini karşılayabilecek yeterli geliri yaratamadıkları için finansal krizlere girmeye başladılar. Finansal kriz ise, Çevre Ligleri Merkez Ligler karşısında daha da yoksullaştırdı ve sportif performansta geride bıraktı. İstikrarlı bir büyümeyi yakalayamayan periferi ligler, doğal olarak gerekli sermaye birikimine ulaşamadıkları için varlıklarını da artıramadılar. Merkez liglerle rekabette yeterli varlığa sahip olamayan Çevre Ligler ve bu liglerin kulüpleri sportif performansta yetersiz kaldılar. Sportif performans yetersizliğinin bu ligler için anlamıysa: yaratılan futbol pastasından daha az pay almak anlamına geliyor.  

Servetin Belirli Ellerde Birikmesi Yolsuzlukları da Beraberinde Getirdi 

Futbolun yıllık yarattığı parasal gelirin devasa tutarlara ulaşması, bu büyüklüğün futbol otoritesinin ilgili kurumlarınca yeterince denetlenmemesi, çok önemli etik problemleri ve yolsuzlukları da beraberinde getirdi. Gerek kulüpler, gerekse futbolu düzenleyen kurumlar bazında bugün yüz yüze kaldığımız bazı yolsuzluk soruşturması ve usulsüzlükler, parasal büyümenin futbolu bir şekilde zehirlediğini de ortaya koyuyor.  

Özellikle, son zamanlarda FIFA ve UEFA nezdinde devam eden yolsuzluk soruşturması ve bazı yöneticilerin tutuklanıp görevlerinden alınması, FIFA başkanı Blatter ve UEFA başkanı Platini’nin yönetim kurulu üyeliklerinin askıya alınması, FIFA’nın hesaplarına bloke konulması gibi yaptırımlar da gösteriyor ki, futbolun parasal yönünün denetlenmesi konusunda önemli zaafların bulunduğunu bize gösteriyor.  

Kısacası, futbolda parasal büyümenin denetim dışında tutulması, futbolun yozlaşması ve bozulmasına neden oluyor. Bu durum futbolda rekabeti bozarken, servet paylaşımında da önemli eşitsizliklere yol açıyor. Servet eşitsizliği ise Ligler ve kulüpler arasında haksız ve dengesiz bir rekabetin oluşmasına sebep oluyor. 

Son Söz  

Bugün Avrupa futbolu finansal bir niteliğe bürünmüştür. Endüstriyel futbolun en üst aşaması olan finansal futbol süreç içinde Merkez Lig yapılanmasını yüceltirken, çevre liglerin giderek rekabetten uzaklaşmalarını da beraberinde getirmiştir. Bu süreçte Merkez Ligler sermaye birikimlerini yoğunlaştırıp servetlerini artırırken, Çevre Ligler ve bu liglerin takımları ise mali anlamda net borçlu kulüpler haline gelmişlerdir. Rekabet giderek aleyhlerine bozulmuş, sportif olarak yetersizleştirilmişler ve kriz sarmalına sürüklenmişlerdir. Aslında, uzun vadede futbolun ölümü anlamına gelen bu sportif, iktisadi ve mali durum sürdürülebilir değildir ve Avrupa futbolunun geleceğini tehdit etmektedir.   

İşte Avrupa futbolunun temel sorunu budur. UEFA bu soruna acilen çözüm bulmalı ve rekabeti deha dengede bir rekabete dönüştürecek yeni yapılanmalara yönelmelidir.  

Avrupa futbolunda var olan rekabet koşulları, Çevre Ligleri de gözeterek yeniden kurgulanmalı ve dengede rekabet sağlanmalıdır. Salt reyting ve daha fazla gelir yaratabilmek uğruna Merkez Ligleri koruyan ve kollayan bir futbol yapılanması yerine, daha demokratik, daha katılımcı ve daha adil bir rekabet yapısı oluşturulmalıdır. Bu süreçte başta Şampiyonlar Ligi olmak üzere UEFA'nın tüm organizasyonları bu bağlamda yeniden yapılandırılmalı ve Çevre Liglerin temsil yetenekleri artırılmalıdır. Merkez Ligler lehine haksız rekabete neden olan tüm yapılanmalar ve örgütlenmeler, dengeli rekabeti sağlayacak şekilde yeniden organize edilmeliler. Bu dönüşüm ve yeniden yapılanma oluşturulamadığı sürece, Çevre Ligler Merkez Liglerin fidanlığı ve payandası olmaya devam edeceklerdir.{jcomments on}  

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  10719  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Tuğrul Akşar Cuma, 02 Nisan 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

Neden Futbol Ekonomisi?

 

www. Futbolekonomi.com’un  vizyon ve misyonu temel olarak  Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi’nin (FESAM) vizyon ve misyonuna paralel ve aynı düzlemdedir.

 

Bu bağlamda temel misyonumuz: Futbolun yerel ve küresel makro özelliklerini incelemek ve yeni yapısal modeller önermek; bu kapsamda entelektüel gelişimi hızlandırmak ve buna ilişkin referans olabilecek bir database oluşturmak ve bunu tüm futbol araştırmacılarının emrine sunmak... Bu amaçla yapılan çalışmaları yayımlamak; gerekli her türlü bilimsel futbol araştırma ve geliştirme projelerine entelektüel anlamda destek vermek.

 

Temel Vizyonumuz: Önerilen yeni modellerin gerçekleştiğini görmektir.

 devamı >>>

finansal-futbol-anim-1

tugrulaksar_ge_roportaj

Tuğrul Akşar Güngör Urasın sorularını yanıtlıyor

  Yazar Tuğrul Akşar,
Milliyet Gazetesi Yazarı Güngör Uras'ın
sorularını yanıtlıyor.
detay için tıklayınız..

 

Spor Endexi

 

05/11/2024

Kapanış Günlük
Değişim %
  BİST 100

8.698,48

-0,17

 bjk BJKAS

4,48

-2,18

 fb FENER

100,30

0.00

 gs GSRAY

6,83

+0,15

 trabzon TSPOR

0,93

0,00

   SPOR ENDEKSİ

3.075,321

-0,41

Videolar

Tuğrul, Tuğrul Akşar, Pusula, Ekonomi, Futbol, Futbol Ekonomi, Mali,VİDEONUN DEVAMI VE DİĞER VİDEOLAR İÇİN TIKLAYIN.

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 43588553

TRENDYOL SÜPER LİG 2024-2025 SEZONU

  

 

 Sıra TAKIMLAR 0 G B M A Y AV

1

Galatasaray 11 10  0 32 11 21 31
2 Fenerbahçe 11  8   2 1 27  9   18

26

3 Samsunspor 12 8 1  3

24

13 9

25

4 Eyüpspor 12  6   4  2 18  11 7 22
5 Beşiktaş 11 6 3  2  19  10 9 21
6 Göztepe 11 5 3 3 19  13 

  6

 18 
7

Sivasspor

12 5  2  5   17 20 -3 17
8 Başakşehir 11 4 4

17  14 3 16
9 Kasımpaşa 12 3 5 4 16    19  -3 14
10 Konyaspor 12 4 2 6 14  20 -4 14
11 Antalyaspor 12 4 2 6

15

24   -9 14
12 Rizespor 11 4 1 6 10  19 -9 13
13 Trabzonspor 11 2 6

3

12  14  -2  12
14 G.Antep FK 11 3 3 5 15 18 -3 12
15 Kayserispor 11 2 6 3 11 16 -5 12
16

Bodrumspor

12

3

2 7 10 16 -6 11
17 Alanyaspor 11 2 4 5 9 14  -5 10
18 Hatayspor 11 3 7 10 18  -8 6

19

A.Demirspor 11 0 2 9 9 25 -16

 

                 

Okur Yazar


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı  info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

 

Annual Review of Football Finance 2023

Annual Review of Football Finance 2023

Deloitte Sports Grup'un Avrupa Futbol Finansmanına ilişkin 32. kez düzenlediği yıllık futbol finans raporuna göre, Avrupa futbol pazarı 2021 - 22 sezonunda bir önceki yıla göre %7 büyüyerek 29.5 Milyar Euro büyüklüğüne ulaştı. Rapora ulaşmak için tıklayınız

Deloitte Money League - 2024

Deloitte Money league 2024

Deloitte Money League Raporunu 27. kez yayınladı. Rapora göre Avrupa'nın en zengin 20 kulübünün 2022-23 sezonunda gelirleri toplam 10.5 Milyar Euro'ya ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

UEFA Kulüp Finans&Yatırım Raporu 2024

 

UEFA Raporu-2023

UEFA Kulüp futbolunun finansal durumları ve yatırımlarına ilişkin yıllık görünüm ve benchmark raporunu yayınladı. Okumak için tıklayınız

 


 

2021-Money-league-Raporu

 

Yirmidördüncü Deloitte Money League raporuna göre Barcelona'nın 715.1 Milyon Euro'luk geliriyle ilk sırada yer aldığı, tamamı merkez lig kulüplerinden oluşan ve bir önceki yıla göre gelirleri %12 azalan Para Ligi raporunu okumak için tıklayınız

 


 

 

annual report 202021 photo

 

Avrupa Futbolunun patronu UEFA’nın gelirleri 5.7 Milyar Euro’ya Ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

 


 

 UEFA-Kulup-Futbolu-Lisanslama-2023


UEFA’nın 2023’te yayınladığı en son  Kulüp Lisanslamaya İlişkin Karşılaştırma raporuna göre kulüpler Pandemi döneminde 7.3 Milyar Euro zarar ettiler. UEFA raporu, Avrupa kulüp futbolunun endişe verici bir resmini çiziyor. Raporu okumak için tıklayınız.

 


    

191112 Aktifbank Ekolig

 

Türk futbolunun gelirlerinin ve ekonomik görünümünün mercek altına alındığı Futbol Ekonomi Raporu – EkoLig'in dördüncü sayısı yayınlandı. Süper Lig’in 2017-2018 sezonu sonunda 3,2 milyar TL olan geliri, 2018-19 sezonunda 4,2 milyar TL’na ulaştı. Bkz.

 

 

master bm report lowres

 

The European Club Footballing Landscape 2022


UEFA'nın Avrupa Lulüp futboluna ilişkin 13, kez yayınladığı, Covid-19'un etkilerinin de analiz edildiği raporu okumak için Bkz.


 

 EkoSpor-y

“Ekospor’un aylık bültenlerinden haberdar olmak için tıklayınız”

 

Süper lig Marka değeri araştırma

''Taraftar Algısına Göre Türkiye Süper Ligi Marka Değerini Etkileyen Faktörlerin ve Marka Değeri Boyutlarının Değerlendirilmesi'' Prof. Dr. Musa PINAR öncülüğünde yapılan bu araştırmayı okumak için tıklayınız.

 

 

the-european-elite-2019

KPMG Avrupa’nın 32 Elit Kulübünün değerlemesini yaptı. Süper Lig’den Galatasaray ve Beşiktaş’ın da bulunduğu bu raporda en değerli kulüp 3.2 Milyar Euroluk değeriyle Real Madrid oldu. Raporu okumak için tıklayınız.
 

Endustriyel_futbol

 

Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı Üzerine

Futbolun Endüstriyel gelişimi, kulüplerin sportif ve iktisadi/mali yapılanışını derinden etkiliyor. Dorukhan Acar’ın Kurumsal Yönetim temelli yaklaşımı ile "Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı"yı okumak için tıklayınız

 

 

Türkiye'de Kadın Futbolunun Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu

 

imagesCAVM4O4L

 

Dr. Lale ORTA’nın Kadın Futboluna Entelektüel Bir Yaklaşım Sergilediği makalesi için tıklayınız.” 

 

 

İngiliz Futbolunda Kurumsal Yönetişim Üzerine

 

governance_in_football

 

Tüm kulüplerimize ve Türk Futbol yapılanmasına farklı bir bakış açısı kazandırabileceğini düşündüğümüz, İngiliz Parlementosu’nun Kültür, medya ve spor Komitesi’nin hazırladığı raporu okumak için tıklayınız. 

 

money-and-soccer

“Money scorring goals”, Gerçekten de “Para Gol Kaydedebiliyor mu? “

Euro 2012’nin olası ekonomik etkilerini
okumak için tıklayınız. 



FFP

Futbolda Finansal Sürdürülebilirlik Kapsamında ''Finansal Fair Play Başa Baş Kuralı ve Beşiktaş Futbol Kulübü Üzerinde Bir Uygulama 
Hüseyin AKTAŞ/Salih MUTLU,

okumak için tıklayınız.