Endüstriyel futbol Üzerine Söyleşi-
Bizi Takip Edin Futbol ekonomisi facebookta futbol ekonomisi twitterde
x

Endüstriyel futbol Üzerine Söyleşi-

(Söylesi, UNIVERSAL DIL HIZMETLERI tarafindan tirizlikle desifre edildi. Kendilerine tesekkür ediyoruz. FESAM)

 

KB-  Iyi aksamlar sevgili yasam ve radyo dinleyicileri,

        Ben Kenan BASARAN, Bugün 11 Subat 2005 Pazartesi bir Açik Futbol’ da daha sizlerle birlikteyiz.  Evet, bu hafta bir stüdyo konugumuz var. Biliyorsunuz Açik Futbol piyasaya, futbolla ilgili, futbol kültürüne dair kitap çiktigi anda, güncel futbol tartismalarina, taca sutluyor ve hemen o konuya daliyor.

Evet, Tugrul AKSAR bu aksam konugumuz. Kendisi Türkiye’ de futbol alaninda ve çok nadir yapilan bir  çalismaya imza atti. Belki de ilk degil mi? “ Endüstriyel Futbol “ basligiyla bir kitap çikartti. Bu kitap yani 446 sayfa... tamamen bir basvuru, referans kitabi. Öncelikle, Tugrul AKSAR hos geldiniz. Bize biraz kendinizi tanitir misiniz? Futbola ilginiz nereden geliyor? Bu kitabi yazis amaciniz neydi?

 TA-  Ben bankaciyim. Nigde’liyim, 1962 Nigde dogumluyum. 1987 yilinda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdim. Daha sonra Istanbul’a adimimi attim. 1989 yilinda, Istanbul’a geldim ve   yaklasik 15 senedir de ülkemizin önde gelen büyük bankalarindan birisinde yönetici olarak çalisiyorum. Futbola ilgi, ilk önce tabi ki her Türk futbol gencinde oldugu gibi, oynamayla basladi ama daha sonradan futbolun arka planinda daha farkli seylerin dönüyor oldugunu görmeye baslamam futbola olan ilgimi bir kat daha arttirdi. Özellikle son zamanlarda futbolun yesil sahalarda oynanan, sadece 22 kisinin bir topun pesinde kostugu, insanlarin bos zamanlarini degerlendirmek veya spor amaciyla yapilan bir etkinligin disinda çok farkli bir olgu olmaya dogru yol aldigini görünce benim futbola ilgim biraz o yönden basladi, yaklasik 4,5-5 yildir hem sanal ortamda ntvmsnbc.com’ da, verkac.org’ da yaziyorum.

          Futbolun, maç yorumu veya maç muhabbetinden daha çok futbolun sosyo-ekonomisi ile iliskili, mali yönüyle iliskili, bu konularda gözlemlerimi daha dogrusu bu islerin dünyada nasil döndügünü, ülkemizle kiyaslayarak analitik olarak onlari gözlemleyip, bazi analizler yapip bunlari da www.ntvmsnbc.com ’de ve www.verkac.org ’da düzenli olarak yaziyorum.  Bir ara  Cumhuriyet Spor’ da, Futbol Plus’ta yazdim. Radikal 2’ de hafta sonlari bazi bazi yazilarim çikti. Çalismalarim hobi düzeyinde yani bu isten para kazanma vs. söz konusu degil. Tamamen gönül isi.

KB- Evet, zaten bu futbol kültürünün olusmasina, çalisan insanlarin daha çok böyle gönülden bu ise girisiyorlar. Çünkü futbol kitaplarinin Türkiye’de henüz satmiyor. Futbol endüstrisi bu anlamda da pek gelismis degil Türkiye’de. Peki futbol endüstrisi ve endüstriyel futbol denildigi zaman bilinçli taraftarlar, o mahalle arasindan hala kopamayan taraftara bir tepki var. Karsitlari da olustu mesela Galatasaray’ in çok etkili bir taraftar grubu ultra aslanin web sitesinde endüstriyel futbola karsi diye bir maddesi vardi. Peki bu fiiliyatta uygulanmiyor ama endüstriyel futboldan ne anlariz, önce bir tanimindan baslasak.

 TA-  Evet, simdi Kenan bey futbol, bugün artik sadece hakikaten sportif amaçla yapilan, insanlarin hobi niteliginde yaptigi bir spor dali olmaktan çikmis, özellikle 1980’li yillarin ikinci yarisindan itibaren ki ben burada dönüm noktasi olarak Bosman Kararlari’ni, -ki zamanimiz olursari zamanimiz olursa konusuruz- baz alarak çalismalarimiza baktigim zaman futbolun çok farkli bir mecraya dogru yol aldigini gördüm. Yani evvelden sadece bir show, bir gösteri olan futbol, bir spor dali olan futbolun zamanla is kolu haline dönüstügünü gözlemledim. Çünkü bugün dünyada tabi herkesin çok farkli rakamlar olmakla birlikte dissal etkilerini de katarsak futbolun bugün yaklasik 250, 300 milyar dolar civarinda bir pasta yarattigini görüyoruz. Tabi ki bu pastanin paylasmi  konusunda çok ciddi problemlerin ortaya çiktigini arastirmalarimizda gördük. Simdi futbolun baslangiçta show, daha sonra buna is kolunun da eklenmesiyle, yani business’in de eklenmesiyle, gösterinin bir gösteri endüstrisine dönüstügüne, yani showbusinesse tanik oluyoruz. Bugün neredeyse futbolun artik tamamen bir business,  yani is kolu haline, endüstri haline geldigini söylemek yanlis olmayacaktir.  Simdi bu çok kaçinilmaz bir gelisme, çünkü dünyada da böyle Türkiye’ de de böyle bu uygulamalar, çünkü; futbol bugün topluma mesaj vermede, toplumu yönlendirmede çok ciddi bir olgu ve çok ciddi bir araç haline gelmistir. Çünkü, futbola olan  ilgi en küöçük yastan, çok ileri yaslara kadar, yani ölene kadar devam ediyor. Ölene kadar ilginin sürdügü, buna benzer baska bir iskolu ve endüstri de yok zaten.  Yani sunu söylersek dogruyu söylemis oluruz. Bugün dünyanin en taninmis markasi Coca-Cola örnegin...Bugün futbol,  Coca-Cola’ yi bile geride birakacak kadar mania seviyesinde bir ilgi odagi olmus. Yani 90 dk. Maç izlerken aklimizi, beynimizi ve ruhumuzu disarida tutuyoruz. Ve her seyimizle ona odaklaniyoruz. Ve bunu insanlar zamanla içerisinde izlemek için çok ciddi maliyetlere katlanir duruma gelmisler ve esas bu isin organizasyonunu yapan ve bu isten para kazanan kurum ve kuruluslar, futbolun aslinda para kazanmanin bir araci oldugunu görmüsler ve futbolu daha bir farkli mecraya dogru yönlendirmisler.

           Bugün futbola oluk oluk milyonlarca dolar, 10 milyarlarca dolar para akiyor. Simdi futbolun bu cazibesi bu rakamlari milyar dolarlara tasiyor. Futbol da aslinda kapitalizmin gelisim asamalarinda oldugu gibi belirli asamalardan geçerek, endüstriyel bir nitelige bürünmüstür. Bunu az önce açikladik.  Kapitalizmin gelisim evrelerine de baktigimizda, el imalatçiligi yani manüfaktürer dönemin serbest rekabetçi döneme evrildigini, daha sonra bu dönemi de endüstrinin daha da gelistigi tekelci dönem takip ettigini görürüz. Yani iktisatta baktigimiz zaman Sosyo-ekonomik olarak bizim tarihsel gelisim asamalarindan sonra kapitalizm seri üretime geçmis, endüstrilesmis ve para kazanilmaya baslamis, verimliligi artmis vs.

           Futbolda da baslangiçta tamamen gösteri, estetige odakli, zevk için keyif için izlenen bir spor dali bazi kurum ve kuruluslarin bu isten para kazanilacagini da görmesi üzerine, is kolunun eklenmesi ile birlikte aynen burada da endüstrilesmeye daha farkli bir yola gitmeye baslamistir. Endüstriyel futbolun tabi, genel olarak tespitini yapacak olursak endüstriyel futbolu, normal bizim 1980’li yillardan önceki futbolun genel karakteristik özellikleriyle nitelik vet nicelik olarak üç temel konuda degisiklik gösterdigine tanik oluruz. 

          Bunlardan birincisi: Futbol taraftarinin yapisi degismistir, yani artik futbolu sadece iste maç kuyruklarinda ekmek arasi köfte yiyerek, kale arkasinda bagirarak izleyen, avam futbol taraftarinin yerini, yilda ciddi miktarda bu ise bütçesinden ciddi para ayiran; bu konuda yillik ciddi harcamalari bulunan bir seyirci taraftar almistir. Yani bizim  taraftar müsteri diye nitelendirebilecegimiz bir müsteri kitlesi dogmustur. 

KB-   Kombinesini alan,   diger kale arkasindaki gibi havalara göre gidip gitmeyecegi belli olmayan riskli bir yatirimdan ziyade kombinesini alan kulübün bütün imgelerini, simgelerini satin almaya hazir müsteri, müsteri yani taraftar müsteriye dönüsmüstür. Yani endüstriyelligin en önemli, belirgin en önemli, belirgin özelliklerinden birisi bu taraftar müsteri olmustur.

TA-    Daha dogrusu para kazanmak gerçekten ‘’in’’ olmustur ve burada bir parantez açacak olursak: Normal iktisatta  tüketicinin rasyonelligi ilkesi vardir. Yani bu, sundan kaynaklanir. Kisilerin geliri sinirli oldugu için harcamalarini da  en rasyonel sekilde yapmak zorundadirlar.  Yani maksimum fayda saglayacak sekilde gelirini harcar birey.  Simdi futbolun endüstri olmasinin en belirgin özelliklerinden birisi olarak mesela futbolda taraftar niteligi müsteriye dönüsürken, burada bu ilke çalismiyor.  Destekledigi takim basarisiz da olsa insanlarin buraya sürekli para akittiklarini  görüyorsunuz. Yani endüstrilesmenin en belirgin özelliklerinden birisi olan faktörün, Tüketicinin rasyonelligi ilkesinin, müsteri taraftar kitlesinde, iktisattaki çalismadigini görüyoruz.

           Ikincisi; futbolun gelir kaynaklarinin yapisi degismistir. Yani 1950’li yillarda futbol kulüplerinin gelir yapisina baktigimiz zaman gelir dagilimi içerinde en yüksek payi, maç günü geliri diye nitelendirdigimiz bilet satislarinin olusturdugunu görürsünüz. Sponsorluk çok alt düzeydedir, yoktur. Reklam gelirleri hemen hemen sifira yakindir. Merchandising dedigimiz logolu ürünlerin satimi çok azdir.  Oysa endüstriyel futbolda, gelirin bilesimine bakildiginda, toplam içinde klasik gelir kalemlerinin payinin  %40’lara geriledigini; merchandising, reklam, medya, sponsorluk gelirlerinin toplam içindeki paylarinin yüzde altmislar seviyesine geldigini görüyoruz. 

KB-     Futbolcu satisi gelirleri!...

TA-   Tabi, tabi...Futbolcu satis gelirlerini de konusabiliriz. Yeri gelmisken kisaca bahsedelim...Futbolcu alim satimindan dogan gelirler bile bugünkü kadar gelismemistir. Hatta o dönemde futbolcular köle gibidirler. Transferlerde çok fazla haklari yoktur. Bir sözlesme yapmissaniz, yandiniz. Sözlesme bitse bile bonservisinizi bile alamiyorsunuz. Kulübünüz istemedigi sürece hiç bir yere gidemiyorsunuz. Zaten Bosman kurallariyla birlikte futbolcu da kölelikten kurtulmustur.

          O ayri bir vaka, gelirin yapisina bugün baktigimiz zaman Türkiye’de ve Avrupa’da ben bunun arastirmasini da yaptim. Kitabimizda bu konuda çok tablolar da vardir. Ben önümüze bes büyük lig olarak mesela, iste Ingiltere, Ispanya, Italya, Fransa ve Almanya tabi ki modern futbolun Kabesi olarak kabul edilen Manchester United’in mali yapilarini inceledim, gelir dagilimlarina baktim. Gelirin bilesimine baktigim zaman orada örnegin, maç günü gelirlerinin toplam gelirlerin % 40’ini olusturdugunu; kalan %60’i ise klasik gelir kalemlerinin disinda az önce söyledigim modern gelir kalemlerinin olusturdugunu söylüyoruz. Merchandising  diye nitelendirdigimiz logolu ürünlerin satisi olsun, reklam ve medya gelirleri olsun, sponsorluk gibi yeni daha dogrusu futbol endüstrisinin yarattigi yeni futbol ekonomisi gelirleriyle karsilasiyoruz.  

KB-    Evet degisiklik ve Türkiye’de medya geliri birinci  kalem haline gelmis su anda.

TA-      Simdi üçüncüyü de söyleyeyim, bu konuyu açabiliriz. Üçüncü konu da, tüketici davranis kaliplari, yani taraftarin profiline paralel, müsteri taraftarin davranis kaliplari degismistir.  Takimini sadece tribünde maça giderek, destekleyen taraftar, gündelik yasaminda kulübüne destek anlaminda bazi logolu ürünleri satin alarak, loca kiralayarak, endüstriyel futbolun yönlendirmesiyle birlikte, rasyonellik ilkesini de bir kenara birakarak daha farkli anlayisla kulübüne para harcamaya baslamistir.

           Yani bugün futbol alinip satilan bir meta haline gelmistir ve bu metanin alicisi da taraftar tüketici olmustur. Bugün baktigimiz zaman cebimizdeki kredi kartidir futbol, evimizde izledigimiz televizyondur, yatagimizdaki çarsaftir, v.s.  yani futbol bugün her yerde vardir. Bu, tüketicinin daha dogrusu futbola olan talebinin artirilmasina yönelikte bir araç olarak, endüstriyel futbol tarafindan kullanilmistir. Ve futbol taraftarinin daha dogrusu biz futbol tüketicisinin diyelim davranis kaliplari degismistir. Iste bunlar bir araya geldigi zaman futbol artik sadece yesil sahalarda oynanan bir spor olarak degil de, bu isten ciddi paralarin kazanildigi milyar dolarlarin döndügü ve bunlarin da paylasiminin hem yesil sahalarda hem de yesil sahalarin disinda yapildigi bir etkinlige dönüsmüstür.

KB-     Evet, aslinda 90 dk. yeniden bir üretim için vesile oluyor yani.

TA-    Simdi kitabimda da vurguladim, yani aslinda futbolun kendisini yeniden üretim araci olarak mesela bu dijital platformlar çikmistir. Bugün dijital platformlar diye kastettigimiz yani futbol maçlarinin naklen yayinlarini yapan,

KB-   O zaman bir geri dönelim, söyle bakalim; futbol popüleritesi arttikça,  televizyon bu alani gördü, televizyon gidip bu sefer karsilikli birbirini beslemeye basladilar. Karsilikli bir kullanim söz konusu ve bugünde iste futbol gelirlerinin en büyügünü medya karsiliyor, buradan devam edelim.

TA-    Tabi, simdi baktigimiz zaman dijital yayin olanaklari özellikle 1990’li yillarin ikinci yarisindan itibaren çok artti. Bu is Türkiye’de tabi yeni yeni oturmaya basladi. Yayinci kuruluslarla iliskili bu konuda yaptigim incelemeler vs. onlarda kitapta çok detayiyla var söyle örneklemek lazim. Bugün futbol gelisiminde, yayginlasmasinda televizyonun çok büyük etkisi olmustur. Yani bugün televizyon, aslinda endüstriyel futbolun kendisini yeniden üretiminin çok önemli bir aracidir.

KB-      Belki de birinci araç.

TA-    Birinci aracidir. Simdi burada karsilikli simbiyoz bir yasam vardir. Yani bu ikili yasamda futbolun tv’ye, tv’nin de futbola ihtiyaci vardir. Aslinda bu durum tamamen endüstriyel futbolun bir gerekliligidir. Çünkü, endüstriyel futbolda tv’ler, yani dijital yayin platformlari vazgeçilmez unsurlardir. Bu simbiyoz birlikte yasamda bir yandan futbol televizyonu etkilerken, diger yandan da televizyon da futbolu etkilemektedir.  Yani bugün dünya kupasi maçlarina bakiyorsunuz, insanlarin izleyebilecegi saate ama gündüz sicaginda oynanabiliyor. Yani burada bütün mesele rating olayidir.

           Burada ratingi unutmamak lazim.  Endüstriyel futbolda rating aslinda iki yüzü de keskin bir biçak. Yani burada bir paradoks var aslinda, yine bu paradokslarla iliskili Kutlu Merih  hocayi da burada anmam lazim. Kutlu beyin kendisi ayni zamanda bilim adami ama futbolun ekonomisine yönelik çok büyük çalismalari var. Ortak yürüttügümüz çalismalarda biz sunu gördük. Rating o kadar önemli ki, kulüplerin bugün gelirlerinin belirlenmesinde, maç saatlerinin belirlenmesinde futbolun etkinliginin belirlenmesinde tek kriter var o da ratingdir.  Bu kapsamda üçbüyüklerin ratingi ile Trabzon vet diger takimlarimizin ratingleri arasinda önemli farklar bulunuyor. Aslinda bu durum kulüplerimizin gelirlerini de dogrudan etkiliyor. Türkiye Futbol Federasyonunun yillar itibariyle kulüplere dagittigi gelirleri ben tablo halinde kitabimda yayinladim.

KB-     Evet.

TA-    2003-2004 yili itibariyle zaten baktiginiz zaman  Federasyonun dagittigi naklen yayin gelirlerinin  % 50’si 4 büyük kulübe, kalan yüzde ellisi de kalan 14 takima dagitiliyor. Yani çok esitsiz bir durum .

KB-    Evet, peki orada bir tartisma var. Simdi Fenerbahçe diyor ki: “en çok rating benim” diyor kardesim, dolayisiyla da ben bu fiili yayindan en yüksek parayi ben almaliyim. Galatasaray sonra iste sey diyor, yani ikimizin agirligi bu ortami olusturuyor, yani ben olmasam Fenerbahçe’nin esprisi olmayacak. Besiktas’ta belki...Besiktas’i harcayabilirler. Galatasaray, Fenerbahçe yakin gelecekte bunu görüyor, suna bu üç kulüp televizyon yayinlarindan esit pay aliyor. Ama raitinglere bakildigi zaman açikçasi Fenerbahçe’yi birinci çikarir, Galatasaray’i ikinci çikar, Besiktas’ta üçüncü çikar. Burada niçin kapitalist sistem kendi kurallarini isletemiyor henüz  duygular tamamen ortadan kaldirilamadi mi?

TA-   Simdi sunu kabul etmek lazim. Paradoks derken aslinda onu kastettim yani. Burada bir kisir döngü var. Simdi bu konuya bir teorik giris yapmamiz lazim, pratik olarak açiklamak için. Çünkü endüstriyel  futbolun olabilmesi için mutlaka popüler kulüplerin bu organizasyonun içinde olmalari lazim. Yani bugün Avrupa’ya bakiyorsunuz, UEFA’nin organize ettigi bütün yarismalarda popüler takimlar, muhakkak turnuvalarda mutlaka var...Sampiyonlar ligini örnek alalim. Adi sampiyonlar ligi olup, kendisi sampiyon olmayan çok sayida kulüp sampiyonlar liginde yarisma içerisinde. Yani bu kulüplerin varliginin tek nedeni ratingdir. Yani bugün o kulüplerin orada olmasi futbolun popülaritesinin daha da artmasina ve futbol pastasinin daha da büyümesine yol açiyor.

KB-  Örnegin geçen yil ki Porto-Monaco finali, endüstriyel futbolun çok da istemedigi bir finaldi. Öyle degil mi?

TA-    Tabi ben buna iliskin de yazdim. Kitapta da belirttim aslinda futbol medyasinin ve futbolun endüstrisinin hiç arzulamadigi bir durumdu ve nitekim maçta çok yavan geçti. Yani, orada oysa Porto Monaco  finali yerine  bir Manchester- Real  finali oldugunu düsünseydiniz buradaki rating patlamasi, buradaki satislar ve buradaki gelirler...Çünkü UEFA buradan elde edilen gelirleri de kulüplere tutuyor bir sekilde dagitiyor yani, UEFA yillik 500 milyon euro civarinda bir tutari, bu turnuvaya dahil olan kulüplere dagitiyor. Deginmek istedigim surasi: Simdi bir yandan bu popüler kulüplerin bu yarisma içerisinde olmasi lazim. Çünkü futbol o sekilde daha da izleniyor, seviliyor. Bu hem daha çok para kazanilmasina yol açiyor; fakat bir çeliski var diger takimlarin aleyhine olan ara açiliyor yani, büyükler daha büyüyor, küçükler daha da küçülüyor.

KB-      Futbol ölüyor mu?

TA-   Simdi futbolun gidisi yönünde endiseliyim. Benim bu endisem BusinessWeek tarafindan da paylasilmis olacak ki, Temmuz 2004 sayilarinin kapagini futbola ayirmislardi. Kapakta ‘’futbol kurtarabilir mi?’’ diye soruyorlardi. Dergide futbolun gidisine yönelik çok ciddi elestiriler vardi. Bu gidisat aslinda futbolun kendi bindigi dali da kesmesi anlamina geliyor yani bir yandan yarismanin olabilmesi için iki rakibin ortada olmasi lazim. Tamam popüler kulüpler bu organizasyonda bulunsunlar. Bunlarin hem taraftari çok fazla, hepsi büyük kulüpler, hepsi birer marka ama diger taraftan da bu kulüpleri push edecek, bunlarla maç yapacak, ilgiyi sürekli canli tutacak diger kulüplere de ihtiyaç var. Endüstriyel futbolda bu kulüpler daha zayiflar,  fakirlesirken diger kulüpler daha zenginlesiyor. Bu durum iste endüstriyel  futbolun içinden çikamadigi bir kisir döngüyü ifade ediyor.

KB-     Kitabiniza iliskin bir sey söyleyecegim simdi.  Tayfun ÖNES demis ki; duygu yok! Duyguyu söyle buldum. Bu kitapta, yillar itibariyle bes büyük ligde sampiyon olmus takimlari vermissiniz siz mesela; Italya veya Almanya...Teknik dökümünü yapmayayim ama...Simdi o bildigimiz büyük takimlarin disinda da bir sürü takim sampiyon olmus, iste en yakin .Nothingam Forrest, ötesi Torino mesela...Sampiyonluklar yasamis. Bugün 3. Ligde 63 bin kisi oynamis Napoli-Regina maçinda...Bugün çikan bir haber Regina 63 bin kisiye oynamis. Napoli, Maradona’ nin eski takimi iki sampiyonlugu var; yani o hiç bugün gözden uzak takimlarin sampiyon olduklarini görünce çok hosuna gitti. Mesela; yani, sevdim mesela futbolu ama her sene Milan, Real Madrid ya da United finalinde yani cazibesi ne kadar sürer.  

TA-     Evet Nothingam Forrest’in iki sampiyonlugu bulunuyor, Ingiliz Ligi’nde... 

KB-     Galatasaray, Fenerbahçe maçlari simdi yilda eskiden daha sik karsilasiyorduk spor yazarlari kupasi, Türkiye kupasi falan simdi ne kadar azaldi ve önemi artti gibi. 

TA-   Simdi burada sizin saptamaniz çok dogru aslinda...Kitabi da okudugunuz için tesekkür ederim. Simdi bu kitapta (özellikle bir parantez açalim) Ben hem küresel veriler,  hem de ansiklopedik bilgiler olsun istedim. Yani çok analiz de yaptim burada. Kulüplerimizin mali yapilarini yan yana koyarak kiyasladim vs. Bu kitabi bu baglamda okumak biraz ilgi, biraz emek, biraz da yogun çaba gerektiriyor. Yani sizin tespitiniz dogru. Simdi takimlarimizi, üç büyükleri ve bes büyük ligi karsilastirdim finansal olarak...Aslinda bunu ben sunun için yapmistim. Türkiye’ye bakiyorsunuz iste 4 büyük kulübü, özellikle de üç büyük kulübü kollayan ve koruyan bir sistem var Türkiye’de...Oligarsik bir yapilanmayla yillardir devam eden bir Lig ve haksiz rekabet...3 büyük kulüp ile diger kulüplerimiz arasinda büyük uçurumlar var, her yönden... Süper Lig’de her sene, daha bastan her sene % 30 olasilikla hangi kulübün Türkiye’ de sampiyon olacagi , hangi takimlarin basalti olacagi belli...

KB-     Bahiste peki........

TA-     Simdi bu tür olaylar, futbolun kendi bindigi dali kesmesi anlamina geliyor. UEFA, bu konuda zaten rahatsiz. Simdi UEFA, bir yandan ipin ucunu kaçirmak istemiyor. Yani, büyük kulüpler, popüler kulüpler her zaman yarismanin içinde olsun ama arada bir de ilgiyi, heyecani dorukta tutacak, bunu sürekli kilacak  bir takim kulüpler de çiksin. Yani bunlar da .olmazsa her sene sampiyonlar ligi kupasini, Manchester’ in Real’ in kazandigini düsünün oraya insanlar ne kadar sponsor olur, ne kadar reklam verir, insanlar ne kadar ilgi gösterir, ne kadar?.. Çünkü, sonu basindan belli!

KB-   Galatasaray 4 sene sampiyon oldugu zaman üst üste son bir iki sampiyonluk tribünler dolmadi, mesela; bos geçiyor hatta UEFA kupasini aldigi halde onun hürmetine bile gidip de izlemediler, yani bos geçiyor maçlari Galatasaray’in.

TA-  Bu maalesef Türkiye’de çok enteresan bir örnek. Ben kitabimi yazarken Galatasaray’i,  çok ekstrem uçlarda gidip geldigi için endüstriyel futbolun çarpiciligini ortaya koymak bakimindan çogu zaman baz aldim. Simdi söyle bir kisaca da bilgi vermem lazim. Bugün Avrupa ölçeginde yani endüstriyel futbolun -eger zamanimiz varsa- söyle bir kabaca rakamsal boyutunu da ortaya koyalim ki, dinleyiciler gerçekten somut ve bilimsel konustugumuzu  anlasin izninizle... Simdi futbolun küresel bir gösteri endüstrisi haline gelmesiyle birlikte; dünya futbolunun en büyük pastadan pay alan anakarasi Avrupa. Avrupa kulüpleri dünya futbol pastasinin yaklasik üçte ikisini paylasiyor. Avrupa futbolunun  yaratmis oldugu katma degerin de % 65-70’ini de 5 büyük lig  aliyor. Bes büyük lig içinde de  parsayi götüren Ingiliz Premier Lig oluyor. Simdi baktigimiz zaman dünya ölçeginde  büyük kulüplerin yillik cirolarinin 250-300 milyon dolara  vardigini görüyoruz. Sampiyonlar liginin yillik cirosu yaklasik 1 milyar dolar civarinda. Bu kapsamda Sampiyonlar Ligi’nde mücadele eden bir kulüp, kupayi kazandigi taktirde, eleme gruplarindan baslamak üzre, finale kadar giden süreçte 50 milyon dolara kadar para kazanabiliyor. Kulüplerin bu organizasyonda çok ciddi gelirleri var.

FEDERASYON BÜTÇESI 

          Yine futbola iliskin parasal büyüklüklere örnek olarak, Türk Futbol Federasyonunun  bütçesine baktigimizda; örnek olmasi bakimindan burada söyleyelim , son 10 yilda 6 milyon dolar düzeyinden 80 milyon dolar düzeyine çikmis durumda...Yani Türkiye’de de futbolun parasal boyutunda çok ilerleme var. Bugün yine kulüplerimize bakiyoruz 100 milyon dolar büyüklügünde bütçelere sahipler.    

          Bugün bir futbol kulübünün insa ettirdigi stadin maliyetine bakiyorsunuz, rakam 50 milyon dolardan asagi olmuyor.  Yani rakamlar o kadar büyük ki, bugün yine futbolun kendisinin yeniden üretimini saglayan endüstrinin en temel ögelerinden  dijital yayinlarin ihalelerine bakiyorsunuz,  iste Ingiltere’de 1.2 milyar paunda yayin hakki satin aliniyor. Italya’da ayni sekilde ve Türkiye’ye bakiyorsunuz, iste Digitürk bes yilligina 495 milyon dolar ödeme yükümlülügü altina girebiliyor. Yani yillik 100 milyon dolara yakin varan bir rakamdan söz ediyoruz.  Endüstri olunca isin içine rakamlarda giriyor efendim. 

KB-    Gerçi bu durum Digitürk için pek reel bir durum degildi ya….  Simdi televizyon dedik, televizyonun futbolda artik çok önemli bir araç oldugunu söyledik, yine 5 lig üzerine yaptigimiz arastirmalarda Italya hariç diger 4 ligde genelde televizyon yayinlarindan elde edilen gelir, hemen hemen hakkaniyetli bir sekilde dagitiliyor kulüplere ki aralarinda bariz bir fark olusmasin diye Türkiye’de ise Fenerbahçe, Besiktas, Galatasaray esit pay aliyor. Trabzon biraz altinda, diger kulüplere de zannediyorum ligde bulunduklari süre ve basarilarina göre degisik oranlarda pay aliyorlar. Yani kapitalizmin kalesi Amerika, orada bile NBA’ de takimlar arasinda uçurum olmamasi için yilin en zayif takimi o draft döneminde en iyi oyunculari seçme hakki alarak ligdeki dengeyi koruyarak çalisiyorlar, rekabetin degisik bir sekil olmasini...

          Türkiye’ de bu durum nasil, degisir mi? Yoksa 3 büyük takim hatta Fenerbahçe tek basina pastadan en büyük payi alarak ara açilacak mi? Bu konuda isin aslinda en büyük kismi burasi, yani futbol olarak baktigimiz zaman televizyonda veya iste maça gittiginiz zaman tribünde top oynaniyor ama olayin arka planinda çok daha farkli sekilde top oynaniyor.

TA-    Simdi bu sorunuza söyle yanit vereyim. Ülkemizde Türkiye’de futbolun yayin hakki Digitürk’ de, Digitürk ikinci kez yayin hakkini satin aldi. Ciddi paralar  ödedi. Digitürk’ ün aslinda futboldan kazanip kazanmadigina baktiginiz zaman kazanmadigini görürsünüz.  Bu konuda yaptigim analiz ve Digitürk’ün finansal yapisi kitabimda çok genis bir sekilde yer aliyor.  Kulüplerimizin Türkiye’de futbol pastasindan esit miktarda pay alamadiklarini daha önce söylemistik. Gerçi herkesin esit kazanmasini beklemek pek mantikli olmaz ama kulüplerin gelirleri arasinda, haksiz rekabeti arttiracak sekilde bir uçurum da olmamali...Simdi Türkiye’ de olusan futbol pastasinin dagitimi na baktigimizda,  özellikle naklen yayin gelirlerinin paylasimi konusuna geldigimizde...4 büyük kulübün toplam gelirin %50’sini aldigini söylemistik, geri kalan 14 kulüpte kalan %50’yi kendi aralarinda paylasiyorlar. Onlarin bir önceki yil ligi bitirme derecelerine göre de Futbol Federasyonu bu takimlara bazi ödemeler yapiyor. Simdi bu adil mi derseniz bu adil bir durum degil. Animsarsaniz daha önce endüstriyel futbolda padadoksdan bahsetmistik.

KB-     Evet. 

GELIRIN PAYLASIM SEKLI GELISMEYI ENGELLIYOR

TA- Yani futbolun kendi bindigi dali kesmesi olayi. Bir yandan popüler kulüpler her zaman bu yarismanin içerisinde olacak , aslan payini onlar alacak ama diger taraftan da futbol bu yarismalarin devamini saglayacak diger takimlarin da yasamlarini  devam ettirecek bir yapiya gereksinim var.  Yani futbolun yasami  diger kulüplerin  de varligina ihtiyaç duyuyor. Simdi ben söyle söyleyeyim yani kitabimizda bu konuyu çok detay olarak verdim. Futbol Federasyonun bu paylastirimi adil degil bir kere. Yani bu durum Türk futbolunun gelisiminin önünde ciddi bir engel olusturuyor. Çünkü her halükârda bugün Türk futbol takimlarinin, futbol kulüplerinin yayin gelirlerine baktigimiz zaman özellikle dört büyükleri çikarirsak diger kulüplerin temel gelir kaynaklarini sadece yayin gelirlerinden olustugunu görüyorsunuz.  

        Tamamen yayin gelirlerine odaklanmis oraya bagimli hale gelmis 14 spor kulübümüz var diger 4 kulübümüzde biraz daha bunun yapisi degisiyor 3 büyüklerde hemen hemen ayni, Trabzon’da biraz daha farkli çünkü, Trabzon’a ödeme de 3 büyüklerin biraz gerisinde yani oransal olarak daha az ödeniyor. Simdi burada amaç su, tabi rating yine ön planda oldugu için Fenerbahçe, Galatasaray ve Besiktas’a ayrilan paylarla diger kulüplere ödenen paylar arasinda ciddi farklar var. Bu durumu verilerle somutlastiralim örnegin. 2004 yili itibariyle baktigimiz zaman, tabi bu rakam Türkiye Futbol Federasyonu kendi faaliyet raporundan alinmistir. Bu rakamlar kitabimizda var. Besiktas, Fenerbahçe ve Galatasaray %13.25’er pay aliyorlar. Yani üç büyüklerin toplam içinde aldigi paylar %40 civarinda...Trabzonspor da %10 dolayinda bir naklen yayin havuzundan pay aliyor. Geçen yil itibariyle Fenerbahçe 20.2, Galatasaray 20.2, Besiktas 20.2 Trilyon Lira pay alirken,  Trabzonspor ise 15.6 trilyon civarinda bir ödeme almis. Trabzonspor üç büyüklerden yüzde yirmibes daha az almis... aslinda, diger kulüplere yapilan ödemeye baktigimiz  zaman tabi, çok düsük simdi bu böyle gidemez. Yani bunun böyle gitmesi büyüklerle, küçükler arasindaki aranin daha da açilmasina; Türkiye’deki futbolun kalitesinin zaman içerisinde giderek düsmesine, futbolun sektörel olarak varligini devam ettirmesini ciddi tehdit eden bir unsur olarak karsimiza çikar. Ne yapmak lazim, buna ne yapmak lazim? 

        Simdi ben Avrupa’ya yayin gelirlerinin nasil paylasildigina da baktim. Bu is aslinda yurt disinda çok  adil degil. Oralarda da çok fazla adil degil ama bu adil olmayan durumu daha az, diger kulüpleri olumsuz etkileyecek sekilde bir takim düzeltmelere gidilmis. Ingiltere’ye bakiyorsunuz, Ingiltere’de mesela yine kulüplerin dagitiminda popülerlik primi diye bir prim var, o da yine önemli bir faktör ama siralamada ki dereceye göre veriliyor. 

        Fransa bunlarin içerisinde en adil olani, kulüp hemen hemen orada elde edilen gelirlerin büyük bir kismi esit oranda dagitiliyor. Italya’da mesela bir adaletsizlik var orada da yine iste Milan Uventus, Inter, Roma gibi takimlar yine kendileri özel bir anlasma yapabiliyor. Baktiginiz zaman futbol kulüplerinin gelirleri ve bunlarin dagitimi dünya da zaten bir dengesizlik var, bunu giderebilmek için Futbol Federasyonu bir takim önlemler alabilir. Buna iliskin ben önerilerimizi de kitabimda zaten belirtmistim. Aslinda bu futbol gelir dagitim politikasini degistirmesi lazim. Buna da kulüpler ne kadar izin verir tabi.  

KB-  Öncesinde kulüp yapilarinin degismesi gerekmiyor mu?  Mesela Avrupa’da daha çok galiba sahiplik ilkesi, yani bir patronaj var, bir kulübü, birileri satin aliyor. Türkiye’de ise henüz dernek ve sirket arasinda iki tane yapi var. Simdi Avrupa’daki yapiyi göz önüne aldiginiz zaman eger bir kulüp varsa ortada ve onun bir baskani varsa o kulübün hissedariysa, büyük payini ne yapar. Oradaki pastadan pay almak için en yapar? Rekabete girer, bende oradan büyük pay alayim der. O yüzden Türkiye’de yani Belediye Baskani bir kulübü yönetiyor, niye böyle bir rekabete girissin, niye ugrassin, niye didinsin? 2 sene sonra seçimi kaybeder, gider baskasi gelir, dolayisiyla bu Fenerbahçe, Galatasaray, Besiktas’a karsi diger takimlarin yani yapi degismesi gerekmiyor mu? Öncelikle yani bir Gaziantep bir belediye ...

UEFA KULÜP LISANS SISTEMI ZORLAYICI KOSULLAR GETIRIYOR

TA-  Simdi efendim, aslinda zamanimiz olur mu, olmaz mi? Bilemiyorum, bu sizin söylediginiz konu UEFA kriterleri diye nitelendirdigimiz UEFA’nin 2000 yilinda, 52 ülke Federasyonuna deklare ettigi ve 2004 yilindan baslamak üzere 2007 yilina kadar  devam edecek süreç içerisinde hayata geçirilmesini istedigi lisanslama sisteminin temel kriterlerinden bahsediyorsunuz.  Türkiye’de futbol kulüplerimizin yapisina baktigimiz zaman bazi futbol kulüplerimizin, sirket, yani  A.S;  bazilarinin ise dernek oldugunu görüyorsunuz. 3 büyüklerin ayni zamanda, spor kulübü fakat bunlarin ayni  zamanda sportif A.S adi altinda, futbol A.S adi altinda halka arz ettikleri IMKB’ye kote,  yani Istanbul Menkul Kiymetler Borsasi’nda islem gören kendi Anonim Sirketleri var. Türkiye’den dernekler yasasi, finansal bir takim avantajlar vs. denetim açisindan özellikle bir takim kolayliklar sagladigindan kulüpler tabi dernek olmayi bir sekilde tercih ediyorlar. Aslinda UEFA’nin kriterleri finansal yapinin saglam ciddi bir noktaya getirilmesini ön görüyor. Buna iliskin. 

KB-   UEFA, bu iki basli yapiya izin veriyor mu?  

TA-  Simdi bu konuda bir zorlama yok. Ancak siki mali kontrol ve disiplin isteniyor. UEFA sunu diyor ilgili ülke lokal federasyonlarina: ’sen kendi ülkende, kendi liginde oynattigin takimlari yönetsel yönden, hukuksal yönden, sportif yönden, altyapi yönünden, iktisadi yönden denetleyeceksin. Benim sana belirtmis oldugum kriterlere uygunluk sagliyorlarsa bunlara lisans vereceksin, uygunluk saglamiyorsa lisans vermeyeceksin. Bunlarla iliskin  eger iç hukuk düzenlemeleri gerekiyorsa bunlari da tekrar görüsecegiz, ona uygun hale getirecegiz. Ama bizim ana kriterlerimiz bu". Simdi UEFA’nin illa sirketlesme vs. konusunda bir yönlendirmesi yok. UEFA sunu istiyor. Özellikle finansal kriterler yani toplam 160 sayfalik bu manuelin 80 sayfasini finansal kriterler olusturuyor. Türkiye Futbol Federasyonun da web sayfasindan 44 no’lu talimat adi altinda bunlar açikça yayinlanmis vaziyette.  Çok önemli, yani bu çok önemli bir konu, anlatacagim çünkü orada lisans olarak, lisans verebilmek için futbol kulüplerinin mali yapilarini düzenli olmasi lazim. Gelirlerinin, giderlerini karsilamasi lazim. Yani açik bütçe uygulamasi olmamasi gerekiyor ve futboldan kazanilan gelirlerin sadece yine futbola harcanmasi gerekiyor.          

        Simdi dernek oldugunuz zaman, yani Türk ticaret kanununa tabi olmuyorsunuz, bir kere vergi ve diger ticaret kanunlarina tabi olmuyorsunuz, dernekler kanununa tabisiniz  yani burada yapilanma denetim ibra kontrol çok daha farkli bir sekilde oluyor. Sirket oldugunuz zaman olayin rengi ve boyutu degisiyor. Aslinda UEFA’nin bize üstü kapali da olsa bir anlamda önerdigi yani, sirketlesin, finansal yapinizi kontrol edin, saglam ve saglikli bir mali yapiya bürünün ve benim istedigim kriterlerde yeterli bir noktaya geldiyseniz diyor, ilgili ülke federasyonlarina bu kulüplere sen lisans ver diyor.  Bu sekilde lisans alabilen kulüpler hem lokal federasyonlarin hem de UEFA’nin düzenleyecegi organizasyonlara katilma hakkini kazaniyorlar.  

        Simdi bugün bu konuda benim hem Cumhuriyet Sporda, ntvmsnbc’de hem de kitabimda bir takim tespitler yaptim ve federasyonumuza da  bu konuda çok uygun birkaç soru sordum. Bunlar:  2004 yilinda uygulamaya alinmasi gereken UEFA kriterleri konusunda Türk Futbol Federasyonu hangi noktada kulüplerimiz bu noktada ne yapmistir? Hangi asamada yani bugün bu kriterlere uygunlugu saglayan Türkiye’de kulüp var midir? Bu kulüpler hangi kulüplerdir? Uygunlugu saglamayan kulüpler var midir? Bu kulüplere ek süreler verilmis midir? Bu kulüpler bir takim yükümlülüklerini yerine getirmisler midir? Eger bunlara iliskin Futbol Federasyonumuz kamuoyuna aydinlatici bilgi verirse bizde bilgi sahibi olacagiz. Bir yanit gelmedi ama muhakkak onlarda dönecektir.

KB-  Son olarak söylenen Fenerbahçe, Besiktas, Gaziantep, Gençlerbirligi  ama bakin simdi ben sunu sordum, Futbol Federasyonuna yazimina eger öyle bir lisans verilmisse o zaman demek ki o kulüplerimizin her seyi önce finansal yapilarina saglikli ve yani, kimler yakin bu ön lisansi almaya kimler uzak... 

TA-   Kenan bey, yakinlik veya uzaklik diye bir sey sözkonusu olamaz burada. UEFA’nin bu konuda  kurallari çok kesin. UEFA lokal federasyonlara diyor ki ‘’kulüpler bu kriterlere uygunlugu saglamislarsa uygunsa lisans vereceksin, uygun degilse ek süre vereceksin bu süre içerisinde eksiklerini giderecek, gideremezse lisans vermeyeceksin’’. Lisans vermeyeceksin demenin pratikteki sonucu ise: Kulüpler UEFA’nin organizasyonuna katilmayacaklar. Bu konuda çarpici bir  örnek verelim. Bugün Fenerbahçe, UEFA kupasinda finale gidiyor olsun...Tabi Fenerbahçe’liler kesinlikle alinmasin söyleyeceklerimden. Ben somut bir durumdan hareket ediyorum. Ben çünkü Fenerbahçe’nin mali yapisini da irdeledim, inceledim diger kulüplerimizi de irdeledim, inceledim. Bugün eger Futbol Federasyonumuz, Fenerbahçe’nin bu kriterlere uygunlugunu  tespit etmisse ve lisans vermisse problem yok. Diyelim ki, gün geldi Fenerbahçe UEFA’da Galatasaray gibi final oynuyor.  Herhangi bir kurum veya karsi taraf  kalksa dese ki Fenerbahçe Spor Kulübünün UEFA kriterlerine uygunlugu tescil edilmemistir. Lisansi var midir, yok mudur? diye bir soru sorsa, eger uygunluk yoksa ve lisans verilmemisse, bu durum da Fenerbahçe diskalifiye yani çok açik bir sekilde UEFA yaptirimlarini da belirlemis, yani ben böyle bir sey olacagini söylemiyorum ama bu uzak bir olay degil yarin bir gün herhangi bir kulübümüzün basina bu gelebilir.  

KB-   Heralde su aralar o tarih henüz dolmus degil ki  

TA-  Degil. Yok, 2007 yilina kadar; ama 2004 yili itibariyle de uygulanmasi gereken kriterler var; yani orada Futbol Federasyonuna çok is düsüyor.  Lisanslamada önemli kriterlerden olan finansal kriterlerin yerine getirilmesi konularinda,Mali yapi olarak  sikintilar var yani ben özellikle hem 3 büyük kulüplerimizin, mali yapilariyla özellikle yani yurtdisinda Manchester United’in ve 5 büyük ligin mali yapilarini aldim irdeledim, inceledim, ne durumda ne degil diye vs.  

KB-  Simdi Galatasaray, Besiktas, Fenerbahçe borsada olan üç takimimiz.  Diger kulüplerimizde bu lisans alma asamasi öncesinde sirketlesme çabalari var mi? Mesela Istanbul Spor ve Van Spor bunlarin hali ortada.  Van Spor kapandi diye, biliyorum ben Adana Spor 2. Ligde de E kategoriye düsme tehlikesi yasayan Istanbul Spor’ da iste Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’nda satisini bekliyor. Fenerbahçe, Galatasaray, Bursa’ya benzer bir yapiyla girdi. Besiktas daha farkli, Besiktas iste futbolculari bile bir meta olarak gösteriyor. Geliri giderini, sizde kitabinizda diyorsunuz ki Besiktas’in bu yapisinda bir vergilendirme sorunu var, yani bir futbolcu aliniyor onun bon servisi isi 4 yillik anlasma yapiliyor ama 2 yilda birakip gidebiliyor. O tür seyler orada . Fenerbahçe, Galatasaray için daha çok önemli bir nokta var. Uzun vadede, Fenerbahçe ve Galatasaray’in bu borsaya açilis biçiminde bir risk mi var?

TA-   Bence var. Söyle var. 

KB-   Bu arada Borsa manipülasyonu yapmayalim.

TA-  Yok. Kesinlikle ben aksine, bugün söyle bir yönlendirme yapmis olabilirim, eger mali yatirimciya kagit  önerecek olursam, ben kesinlikle spor kulüplerinin, hisse senetlerine öneririm, bir örnek vereyim. Galatasaray bu sene bin liralik nominal hisse senedine yani  üzerinde bin lira yazan bir hisse senedine 20 bin lira tutarinda, çok ciddi bir temettü verdi. Ve bu temettü hemen hemen IMKB’ de baska bir sirket tarafindan da verilmedi. Bu sekilde temettü veren baska bir kagit da yok. Belki bir kaç istisna çikabilir.

KB-   Yatirimci açisindan güzel.

TA-  Yatirimci açisindan çok güzel.  Kulüp açisindan baktigimiz zaman 3 büyük kulübümüzde olaylar böyle degil tabi. Yani bugün temettü dagitan sportif A.S’ leri, hukuki yapilanmasi organizasyonuyla spor kulüplerini yani dernek olarak baktigimiz zaman esas olayin oldugu noktada olay çok farkli çünkü, bakiyorsunuz, kitabimda da ortaya koydugum gibi ne Galatasaray’in ne de diger kulüplerimizin bu tuitarda bir temettü dagitmalari mümkün degil. Yani Galatasaray’in bu kadar temettü dagitmasi mümkün degil.

        Çünkü Galatasaray’in zaten gelir ve gider  yapisina baktigimizda, diger kulüplerinin halka arz yöntemleri farkli oldugu için ve bunlarin ana sözlesmelerine de farkli maddeler konuldugu için Galatasaray Sportif A.S mesela yil sonu itibariyle yanlis söylemiyorsam 43 trilyon lira civarinda bir temettü geliri dagitti ki; çok önemli bir rakamdi ve bunu da mali yatirimci aldi. Bu çok iyi bir sey ama. Olayin kulüp yönüne baktigimizda ise tam bir felaket... Finasal sikintida olan bir kulübün temettü dagitmasi mümkün degildir aslinda. Bu durum Fenerbahçe ve Besiktas için de geçerli...

        Kulüplerin halka arz ve sirket yapilarinda bazi farklar var. Genelde anasözlesmelerinde su fark var. Normalinde Galatasaray ve Fenerbahçe’nin halka arz yöntemleri bir takim biçimsel olarak farkliliklar gösterse de, öz ve nitelik olarak ayni. Yani sonuçta orada hemen hemen gider sifir, gelirlerin hepsi tamamen var. Galatasaray’in  iste maç kombine gelirleri olmamak kaydiyla diger gelirleri tamamen Sportif A.S’de var.  Böyle baktiginiz zaman gider olmayip sadece gelirler olunca sonuçta ciddi bir temettü ortaya çikiyor. Besiktas’ta  ise olay biraz daha farkli.  Besiktas’ ta gelir ve giderlerde ana sözlesmeye konmus. O nedenle Besiktas’ta, mesela; baktigimiz zaman logo hakki gideri, maç gideri, personel gideri, futbolcularin transfer giderleri var.  Bu durum çok önemli çünkü, bu sene bakin Besiktas çok ciddi para harcadi. Bu geliri azaltici bir durum.     Simdi Besiktas’in Futbol A.S.’sinin yapilanmasi, sirket anasözlesmesi diger iki kulüpten farkli ama daha rasyonel bir yapilanma içinde olusturulmustur.  

KB-   Transfer sampiyonlugu...

TA- Tabi, tabi.  25 milyon dolarin üzerinde Besiktas bu yil transfer için para harcamistir. Bunun detayi kitabimizda anlatiliyor. Aslinda  kitapta  hangi kulübümüzün ne kadar transfer  harcamasi  yaptigini gösteriyor.  Besiktas çok ciddi para harcadi, simdi bunu borsa yatirimcisi oldugunuz zaman siz gideri çok olan bu kagidi gidip almazsaniz,. Yani temettü geliri daha fazla olan kagidi alirsiniz. Besiktas’in halka arz  yöntemi ile Fenerbahçe ve Galatasaray’in halka arz yöntemiyle arasinda fark var; ancak bu uzun süreli devam ettigi zaman Fenerbahçe ve Galatasaray için her yil, Galatasaray mesela % 20 civarinda temettü dagitiyor. Bu durum  uzun vadede  aktifin erimesine yol açarsiniz. Siz kulübün cebinden nakit olarak baskalarina para transfer ediyorsunuz...Her ne kadar halka açik olmanin kaçinilmaz zorunlulugu bu. Zaman içerisinde bu dagittiginiz para kulübün cebinden çikan para % 16’si her ne kadar halka arz olduysa da bu % 16’lik kesim yani  sürekli gelir elde edecek. Bu uzun vadede kulübün mali yapisina olumsuz etki eder.  Her yil yaklasik bu tutar 7.5-sekiz milyon dolara tekabül ediyor ki, bu tutara iyi bir transfer yapabilirsiniz. Ya da bazi ihtiyaçlarinizi giderebilirsizniz. Besiktas’in ki ise daha mantikli gözüküyor.

        Avrupa’da bu isler nasil yapiliyor? Onlari da ben tek tek inceledim, kitabimiza koyduk. Orada da bir takim farkliliklar var. Tabi, simdi bir yatirimcinin gidip bir sportif kulübün kagidini alabilmesi için mutlaka onun çok cazip olmasi lazim. O sekilde cazip hale getirildi. Bunlar önemli konular ama benim bir de baska bir konuya deginmem gerekiyor. Izninizle.

        Baslangiçta degindik. Bunu özellikle vurgulamakta yarar görüyorum. Simdi biz Türkiye’de Digitürk‘ün tabi özellikle geçen yil zarar ettigini ve bunu da kitabimizda ortaya koymustuk. Siz bir soru sordunuz, dediniz ki; Türkiye’de lig TV abonesi, pahali mi izliyor futbolu?  Diger ülkelerle kiyaslandigi zaman, o olay nasil?  Bu konuda da inceleme yaptigimiz zaman, gördük ki hakikaten Türkiye’de ki futbolsever, en pahali futbol izleyen taraftar. Çünkü, bunun bir sebebi de Türkiye’de futbol, daha dogrusu Digitürk’ ün abone sayisinin yetersiz olmasi. Digitürk’ün 800.000 civarinda bir abonesi var. Bu abonenin de  yaklasik  %40’i Lig Tv abonesi..Normal maliyetlerimiz belli, bunu abone sayisina böldügünüz zaman ortaya sabit bir rakam çikiyor. Siz bu maliyeti asagiya çekmek için, abone sayinizi arttirmaniz lazim, abone sayinizi arttirmadiginiz takdirde maliyetleriniz yükseliyor. Ben bunun böyle bir kiyaslamasini yaptigim zaman gördüm ki, Türkiye mesela; Fransa’da kisi basina bir abone maliyeti 85 dolara geliyor. Ingiltere’de 78 dolar, Türkiye’de 125 dolara geliyor, çok ciddi bir rakam.

KB-   Çok büyük bir rakam, birde ülkemizin milli gelir durumu var tabi ki..

TA- Dediginiz dogru. Karsilastirma yaptigimiz ülkelerin kisi basina düsen milli  gelirlerinin gerisindeyiz.

KB-   Evet, son olarak sunu soruyorum. Futbol büyük bir endüstri 150 milyar 300 milyar olarak dolara yaklasan bir potansiyeli var ama büyük kulüpler, Avrupa’da ki, dünyadaki büyük kulüpler dahil, birde kriz yasiyorlar. Bu kadar para kazaniyorsa bunlar, niye krizde oluyorlar birincisi bu. Ikincisi ise buradan size de bir pas atalim. Siz Türkiye’de bir akil adamlar olusumumu yapmaya çalisiyorsunuz? Yani birilerine yol göstermek içinde, üretim çabalarinizda var mi? Bunu 1-2 dk. içerisinde toparlarsaniz sevinirim.

TA-  Simdi aslinda öz konuya geldik, bu çok önemli; ama finali de bu sekilde yapmak çok iyi oldu, tesekkür ederim. Bir kere bu çalismada bana Doç. Dr. Kutlu Merih’in çok büyük yardimlari olmustur. Özellikle futbol endüstrisiyle, futbol ekonomisi platformu olusumunda yine Tayfun ÖNES’ le ayni sekilde çok ciddi katkilar saglamistir. Bizim amacimiz su: biz bu isten para kazanmiyoruz; ama hobi düzeyinde götürüyoruz; fakat futbolunda daha güzellesmesini istiyoruz ve futbolun daha güzel olurken, daha fair olmasini da istiyoruz. Hem adil olsun, hem herkes oynasin. Futbol disi faktörlerin yesil sahalarda oynana futbola hiç etkisi olmasin. Ya da minumum düzeyde...Futbol pastasinin dagitiminda haksiz rekabete yer verilmesin. Rekabet de adil olunsun.  Futbol kulüplerimizin ciddi yönetsel, finansal ve ekonomik problemleri var. Ne yazik ki bu sorunlarin çözümüne bilimsel yaklasilmiyor.

        Bugün futbol kulüplerimizin yönetiminde sikintilar var; yani futbol kulüplerinin yönetiminde olan insanlar, kulüpleri kendi sirketleriymis gibi yönetiyorlar. Vizyonda sikinti var, misyonda sikinti var. Buradan hiçbir futbol kulübü baskanimizi vs. itham etmiyorum, ama arastirmalarimiz ortaya çikariyor ki, yani yönetsel anlamda eksikliklerimiz var, pazarlama anlaminda eksikliklerimiz var; yani bu bir endüstriyse Türkiye’nin yükselen bir deger olarak buradan ciddi pay almasi lazim. Maalesef biz alamiyoruz. Alamadigimiz içinde Türk futbolu, Avrupa’da rekabet edilebilecek düzeyden geride kaliyor. Bu, hem futbolumuzu, hem futbol kulüplerimizi, hem taraftarlarimizi etkiliyor. Ben istiyorum ki futbol sadece yesil sahalarda oynanan ve hosça zaman geçirmeye yarayan 22 kisinin oynadigi bir etkinlik veya sportif araç olarak kalsin. Futbol asla sadece futbol degildir felsefesi ve söyleminin geçerligini ortadan kaldiralim ve futbol sadece futbol olsun.

        Bu görsel sölenden ve bu endüstriden bizim de en ileri sekilde yararlanmamiz gerekir. Bu amaçla futbolumuzun içinde bulundugu bir takim sorunlari, sikintilari saptayalim. Bunlari önleyici bazi tedbirler alalim. Bunlara bilimsel yaklasim sergileyelim, platform olusturalim ve bu platformda insanlar tartissin, tartisa tartisa bir noktalara gelelim.

         Kutlu hocanin, Tayfur ÖNES’ in ve benim yapmaya çalistigimiz bu. Bu kitabi da  yayinlayarak aslinda insanlarin ilgisini bu noktaya çekmek istedik. Örnegin, futbol kulüplerimizin çok ciddi sikintilari var. Çok basit olarak ifade edebilecegimiz bir konu var. Bugün hala  deplasmana bile gidemeyen 3. Ligde takimlarimiz var.

        Tabi ki bu çok ekstrem uç ama spor kulüplerimize, süper lige de baktigimiz zaman kendi futbolcusunun, iste ihtiyaçlarini karsilayamayacak örnekler gördük. Adana spor öyle oldu, Istanbul spor öyle oldu, bunlara iliskin de bir takim önerilerimiz var. Yani bugün futbol bir endüstriyse bu endüstrinin, yönetimin yapilanmasinda bir takim bir takim eksiklikler ve sikintilar oldugunu biz görüyoruz. Bunlara yönelikte kitabimizda bir takim öneriler, elestiriler ve birazda evrensel bakis açisi verilmeye çalisildi. 

        Son olarak da söyle bitireyim: Türkiye’de böyle bir çalismanin olmadigini ben çok rahatlikla söyleyebilirim. Kitabimiz  sadece el altinda olmasi gereken referans kitabi olmanin disinda ansiklopedik bilgileri de içeriyor.  Evrensel bir niteligi var. O nedenle ben futbola ilgisi olan futbolseverlerin ‘’Endüstriyel Futbol’’u alip okumasini özellikle salik veriyorum.

KB- Evet, ben de siddetle ayni görüse katiliyorum. Evet sevgili Yasam Radyo dinleyicileri, Açik Futbol bu aksamda burada sona eriyor. Bu aksam endüstriyel futbol kitabinin yazari Tugrul AKSAR ’i konuk aldik . Endüstriyel futbol kitabi Literatür yayinlarindan çikti. Müthis bir basucu kaynagi, her zaman faydalanacaginiz bir kitap. Dedigimiz gibi futbol endüstrilesiyor. Bu kaçinilmaz bir durum. Hiç degilse bu endüstrilesmeyi düzgün yapabilmek için, bizde bir taraftarsak, buna katkida bulunmak zorundayiz, aksi halde sadece yakinmakla kaliriz. Yani modern, bu bir endüstriyse kale arkasinda kapali tribün istiyoruz.  Islanmak istemiyoruz.

Evet, haftaya tekrar bulusmak üzere, iyi aksamlar diliyorum. {jcomments on}

 

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  21925  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Tuğrul Akşar Cuma, 02 Nisan 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

Neden Futbol Ekonomisi?

 

www. Futbolekonomi.com’un  vizyon ve misyonu temel olarak  Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi’nin (FESAM) vizyon ve misyonuna paralel ve aynı düzlemdedir.

 

Bu bağlamda temel misyonumuz: Futbolun yerel ve küresel makro özelliklerini incelemek ve yeni yapısal modeller önermek; bu kapsamda entelektüel gelişimi hızlandırmak ve buna ilişkin referans olabilecek bir database oluşturmak ve bunu tüm futbol araştırmacılarının emrine sunmak... Bu amaçla yapılan çalışmaları yayımlamak; gerekli her türlü bilimsel futbol araştırma ve geliştirme projelerine entelektüel anlamda destek vermek.

 

Temel Vizyonumuz: Önerilen yeni modellerin gerçekleştiğini görmektir.

 devamı >>>

finansal-futbol-anim-1

tugrulaksar_ge_roportaj

Tuğrul Akşar Güngör Urasın sorularını yanıtlıyor

  Yazar Tuğrul Akşar,
Milliyet Gazetesi Yazarı Güngör Uras'ın
sorularını yanıtlıyor.
detay için tıklayınız..

 

Spor Endexi

 

05/11/2024

Kapanış Günlük
Değişim %
  BİST 100

8.698,48

-0,17

 bjk BJKAS

4,48

-2,18

 fb FENER

100,30

0.00

 gs GSRAY

6,83

+0,15

 trabzon TSPOR

0,93

0,00

   SPOR ENDEKSİ

3.075,321

-0,41

Videolar

Tuğrul, Tuğrul Akşar, Pusula, Ekonomi, Futbol, Futbol Ekonomi, Mali,VİDEONUN DEVAMI VE DİĞER VİDEOLAR İÇİN TIKLAYIN.

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 43365700

TRENDYOL SÜPER LİG 2024-2025 SEZONU

  

 

 Sıra TAKIMLAR 0 G B M A Y AV

1

Galatasaray 11 10  0 32 11 21 31
2 Fenerbahçe 11  8   2 1 27  9   18

26

3 Samsunspor 12 8 1  3

24

13 9

25

4 Eyüpspor 12  6   4  2 18  11 7 22
5 Beşiktaş 11 6 3  2  19  10 9 21
6 Göztepe 11 5 3 3 19  13 

  6

 18 
7

Sivasspor

12 5  2  5   17 20 -3 17
8 Başakşehir 11 4 4

17  14 3 16
9 Kasımpaşa 12 3 5 4 16    19  -3 14
10 Konyaspor 12 4 2 6 14  20 -4 14
11 Antalyaspor 12 4 2 6

15

24   -9 14
12 Rizespor 11 4 1 6 10  19 -9 13
13 Trabzonspor 11 2 6

3

12  14  -2  12
14 G.Antep FK 11 3 3 5 15 18 -3 12
15 Kayserispor 11 2 6 3 11 16 -5 12
16

Bodrumspor

12

3

2 7 10 16 -6 11
17 Alanyaspor 11 2 4 5 9 14  -5 10
18 Hatayspor 11 3 7 10 18  -8 6

19

A.Demirspor 11 0 2 9 9 25 -16

 

                 

Okur Yazar


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı  info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

 

Annual Review of Football Finance 2023

Annual Review of Football Finance 2023

Deloitte Sports Grup'un Avrupa Futbol Finansmanına ilişkin 32. kez düzenlediği yıllık futbol finans raporuna göre, Avrupa futbol pazarı 2021 - 22 sezonunda bir önceki yıla göre %7 büyüyerek 29.5 Milyar Euro büyüklüğüne ulaştı. Rapora ulaşmak için tıklayınız

Deloitte Money League - 2024

Deloitte Money league 2024

Deloitte Money League Raporunu 27. kez yayınladı. Rapora göre Avrupa'nın en zengin 20 kulübünün 2022-23 sezonunda gelirleri toplam 10.5 Milyar Euro'ya ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

UEFA Kulüp Finans&Yatırım Raporu 2024

 

UEFA Raporu-2023

UEFA Kulüp futbolunun finansal durumları ve yatırımlarına ilişkin yıllık görünüm ve benchmark raporunu yayınladı. Okumak için tıklayınız

 


 

2021-Money-league-Raporu

 

Yirmidördüncü Deloitte Money League raporuna göre Barcelona'nın 715.1 Milyon Euro'luk geliriyle ilk sırada yer aldığı, tamamı merkez lig kulüplerinden oluşan ve bir önceki yıla göre gelirleri %12 azalan Para Ligi raporunu okumak için tıklayınız

 


 

 

annual report 202021 photo

 

Avrupa Futbolunun patronu UEFA’nın gelirleri 5.7 Milyar Euro’ya Ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

 


 

 UEFA-Kulup-Futbolu-Lisanslama-2023


UEFA’nın 2023’te yayınladığı en son  Kulüp Lisanslamaya İlişkin Karşılaştırma raporuna göre kulüpler Pandemi döneminde 7.3 Milyar Euro zarar ettiler. UEFA raporu, Avrupa kulüp futbolunun endişe verici bir resmini çiziyor. Raporu okumak için tıklayınız.

 


    

191112 Aktifbank Ekolig

 

Türk futbolunun gelirlerinin ve ekonomik görünümünün mercek altına alındığı Futbol Ekonomi Raporu – EkoLig'in dördüncü sayısı yayınlandı. Süper Lig’in 2017-2018 sezonu sonunda 3,2 milyar TL olan geliri, 2018-19 sezonunda 4,2 milyar TL’na ulaştı. Bkz.

 

 

master bm report lowres

 

The European Club Footballing Landscape 2022


UEFA'nın Avrupa Lulüp futboluna ilişkin 13, kez yayınladığı, Covid-19'un etkilerinin de analiz edildiği raporu okumak için Bkz.


 

 EkoSpor-y

“Ekospor’un aylık bültenlerinden haberdar olmak için tıklayınız”

 

Süper lig Marka değeri araştırma

''Taraftar Algısına Göre Türkiye Süper Ligi Marka Değerini Etkileyen Faktörlerin ve Marka Değeri Boyutlarının Değerlendirilmesi'' Prof. Dr. Musa PINAR öncülüğünde yapılan bu araştırmayı okumak için tıklayınız.

 

 

the-european-elite-2019

KPMG Avrupa’nın 32 Elit Kulübünün değerlemesini yaptı. Süper Lig’den Galatasaray ve Beşiktaş’ın da bulunduğu bu raporda en değerli kulüp 3.2 Milyar Euroluk değeriyle Real Madrid oldu. Raporu okumak için tıklayınız.
 

Endustriyel_futbol

 

Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı Üzerine

Futbolun Endüstriyel gelişimi, kulüplerin sportif ve iktisadi/mali yapılanışını derinden etkiliyor. Dorukhan Acar’ın Kurumsal Yönetim temelli yaklaşımı ile "Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı"yı okumak için tıklayınız

 

 

Türkiye'de Kadın Futbolunun Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu

 

imagesCAVM4O4L

 

Dr. Lale ORTA’nın Kadın Futboluna Entelektüel Bir Yaklaşım Sergilediği makalesi için tıklayınız.” 

 

 

İngiliz Futbolunda Kurumsal Yönetişim Üzerine

 

governance_in_football

 

Tüm kulüplerimize ve Türk Futbol yapılanmasına farklı bir bakış açısı kazandırabileceğini düşündüğümüz, İngiliz Parlementosu’nun Kültür, medya ve spor Komitesi’nin hazırladığı raporu okumak için tıklayınız. 

 

money-and-soccer

“Money scorring goals”, Gerçekten de “Para Gol Kaydedebiliyor mu? “

Euro 2012’nin olası ekonomik etkilerini
okumak için tıklayınız. 



FFP

Futbolda Finansal Sürdürülebilirlik Kapsamında ''Finansal Fair Play Başa Baş Kuralı ve Beşiktaş Futbol Kulübü Üzerinde Bir Uygulama 
Hüseyin AKTAŞ/Salih MUTLU,

okumak için tıklayınız.