Dünya Bülteni/ Kültür Servisi
Türkiye’de entelektüel bir futbol yazını oluştu denilebilir.Tabii bunun futbolda neyi değiştirdiği ya da gerekli olup olmadığı da sorulabilir.Geç modern zamanlar düşünce üretiminin bir göstergesi. Faydalı sonuçları kuşkusuz var. Ama çok da değil. Düşünen Siyaset,Karizma vb akademik dergilerin futbol odaklı olarak hazırladıkları sayılar kadar Radikal gazetesinin entelektüel futbol yazarları ve yayımlanan onlarca kitap bu alanı ayrı bir tür haline getirdi. Cogito’nun futbol sayısı, “güzel oyun”un toplumsal yapıyla, yaşamla, siyasetle benzerliklerine ve bunların futbol sahasındaki izdüşümlerine eğilen; cinsiyetçilik, milliyetçilik, siyaset, sosyal adaletsizlik, ırkçılık, müzik ve futbol ilişkisini ele alan yazılardan oluşuyor.
Siyaset ve Milliyetçiliğin Oyunu
İlker Aktükün’ün “Futbolun Siyasi Tarihine Kenar Notları” başlıklı ve futbolun üç temel döneminde siyasetle doğrudan ya da dolaylı ilişkisini ele alan makalesiyle açılan dosya, Kıvanç Koçak’ın futbol ve milliyetçilik ilişkisini ele aldığı ve milliyetçiliğin futbolu bir “av sahası” olarak kullanışını Türkiye’den çeşitli örneklerle gösterdiği yazısıyla devam ediyor. Tanıl Bora, “Yeşil Kırmızı, Şark’ın Yıldızı” başlıklı yazısında Diyarbakırspor’un kişiliğini ve Süper Lig’deki kimliğini, geçtiğimiz sezon çıkan olayları da yorumlayarak okuyor. Antonio Negri’nin 1998’de Rebibbia Cezaevi’nde kaleme aldığı yazıda, “herkesin gırtlağına kadar futbola batmış durumda olduğu” İtalya’da, değerler bunalımı sonucu safların nasıl değiştiğini Ulus Baker’in çevirisinden okuyoruz.
Futbolun Sanatsallaştırılması
Hande Birkalan-Gedik’in futbolun cinsiyetini, feminizm ve futbol üzerine kapsamlı bir literatür araştırmasıyla sorguladığı yazısına Gülengül Altınsay’ın bir kadın futbol yazarı olarak deneyimlerini aktardığı yazısı eşlik ediyor. Selçuk Candansayar, “Futbol, Delinin Aşkı”nda futbolun öğelerini ele alıp psikanalitik bir okumaya tabi tutarken, Nelson Rodrigues, 1956 tarihli yazısında Brezilya futbolunun tek eksiğinin bir psikanalist olduğunu öne sürüyor.
David Inglis ve John Hughson’ın “Güzel Oyun ve Gündeliğin Proto-Estetiği” başlıklı çalışması, futbolun sanatsallaştırılması üzerinden, estetik süreçlerin pratiğin alanını şekillendirişini okurken, Allan C. Hutchinson’ın “Derrida Futbol Oynamış Olsaydı” başlıklı yazısı, felsefenin Maradona’sı Derrida’nın futbol sevdası üzerinden, “içkin bir tasarımı ya da doğal amacı olmayan büyük oyun alanı”nı okuyor. Tunca Arslan’ın “Ofsaytta Yaşayanlar Paslaşıyor” başlıklı yazısı, Burcu Göknar’ın “Vefa” projesinden hareketle ve sanatçının sergisinden fotoğraflar eşliğinde kaleme alınmış, futbolun “parıltısız” ve vefalı yüzüne dair bir inceleme. Futbolun bir diğer yüzünü ele alan Doruk Yurdesin, mega futbol organizasyonlarının milyonlarca kişiyi evinden edip yersiz yurtsuz bıraktığına dikkat çekerek, ekranda futbolun keyfini çıkarırken, bunun milyonlarca insanın yaşamını nasıl etkilediğini bilmenin bir vicdan borcu olduğunu hatırlatıyor. Futbolu bir medeniyetler çatışması olarak ele alan Bartosz Weiss, rakip taraftar imgelerine odaklanıyor. Emre Sarıkuş da bugün “sanayi devrimini” yaşayan futbolun psikopatolojisine odaklanıyor. Ulaş Başar Gezgin’in “Gezgin Heyecan Kuramı”, yazarın anlatı kuramını futbola uyarlayarak, futbolun neden sanatsal etkinliklerden daha çok izleyici çektiğini açıklıyor.
Güney Afrika’nın Sosyopolitik Sonuçları
Tan Morgül ve Turgut Yüksel’in futbol güzellemesiyle açtığımız dosyanın ikinci kısmı ise Dünya Kupası üzerine yazılardan oluşuyor. Vishanthie Sewpaul’un makalesi, Güney Afrika’nın 2010 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmasının sosyoekonomik ve sosyopolitik sonuçlarına eğiliyor. Özgür Dirim Özkan, küreselleşen dünyada futbolun çekiciliğinin sırrını araştırırken, Barış Karacasu “Futbol Şarkılarının Dünü”nde Dünya Kupası’nın müzikli, resmi ve kısa bir tarihçesini çıkarıyor. Avrupa çapında 1997’den beri her yıl İtalya’da düzenlenen Mondiali Antirazzisti (Irkçılık Karşıtı Dünya Kupası) organizasyonuna 2009 yazında, Adana Demisporlularla birlikte katılan Yavuz Yıldırım Başka Bir Dünya Kupası izlenimlerini aktarıyor.
Dergide Newsweek için Dünya Kupasını yazan Simon Kuper’in yanında, futbolun sinemasal ve edebi düzlemine eğilen yazıların olmayışı bir eksiklik olarak göze çarpıyor.