2025 FIFA Kulüpler Dünya Kupası: Yeni Bir Dönüm Noktası
x
Buradasınız >> Ana Sayfa HABERLER & MAKALELER Genel Tolga Genç 2025 FIFA Kulüpler Dünya Kupası: Yeni Bir Dönüm Noktası

2025 FIFA Kulüpler Dünya Kupası: Yeni Bir Dönüm Noktası

2025FIFA-Club-World-Cup-2025

Tolga Genç- 14 Temmuz 2025  Futbol, 20. yüzyılın başlarından bu yana sadece bir spor dalı olarak değil, aynı zamanda küresel ölçekte sosyal, kültürel ve ekonomik bir fenomen olarak gelişti.

 

Tarihsel Arka Plan

Lig yapıları, kıtasal turnuvalar ve milli takımlar düzeyindeki rekabetin ardından FIFA, kulüp düzeyinde de dünyayı kapsayan bir organizasyon vizyonunu uzun süredir gündeminde tutuyordu. Yakın tarihli eski formatıyla FIFA Kulüpler Dünya Kupası, altı kıta şampiyonunun katıldığı, yıllık ve kısa süreli bir turnuvaydı. Ancak bu yapı hem ticari potansiyel hem de sportif rekabet açısından sınırlıydı, FIFA'nın turnuvayı daha büyük bir küresel marka haline getirme hedefiyle uyuşmuyordu. FIFA, 2025 için yeni bir sayfa açtı: Kulüpler Dünya Kupası'nı 32 takımlı bir formata genişleterek dört yılda bir düzenlenecek büyük bir turnuvaya dönüştürdü. 2025 versiyonu ABD'de, 14 Haziran – 13 Temmuz tarihleri arasında düzenlendi ve bu yeni konsept, Dünya Kupası'nın kulüp versiyonu olarak lanse edildi. Amaç, kıtalararası rekabeti gerçek anlamda canlı tutmak, daha fazla kulüp ve taraftarı sürece dahil etmek ve UEFA Şampiyonlar Ligi'nin küresel ölçekteki tekeline bir alternatif sunmaktı.

ABD'nin ev sahibi seçilmesi de stratejik bir karardı. FIFA, ABD'nin dev stadyum altyapısı, pazar büyüklüğü ve 2026 Dünya Kupası öncesi futbol ilgisini daha da güçlendirme fırsatını değerlendirmek istedi. Turnuva maçları, NFL'in devasa sahne şovlarına alışık olan bir kitle için futbolu daha cazip hale getirmek amacıyla özel şekilde uyarlandı. FIFA Başkanı Gianni Infantino, bu yeni formatı duyururken şunu vurgulamıştı: "Amacımız futbolu gerçekten küreselleştirmek. Sadece Avrupa'nın elit kulüpleri değil, dünyanın her yerinden şampiyonlar bu sahnede kendini gösterecek." Ancak elbette, finansal gerçekler ve Avrupa kulüplerinin kadro derinliği, bu vizyonun uygulanabilirliğini de sınayacaktı.

2025 FIFA Kulüpler Dünya Kupası, sadece bir turnuva değil, aynı zamanda futbolun günümüzdeki çelişkilerinin bir sahnesi oldu. Bir yanda Avrupa'nın milyar euroluk kadroları ve yıldız dolu takımları, diğer yanda yerel liglerinde yarı profesyonel koşullarda mücadele eden Auckland City gibi temsilciler... FIFA'nın yeni formatı, bu uçurumu kapatabilir miydi? Yoksa sonuçlar, zengin ile yoksul kulüpler arasındaki farkı daha mı görünür kılacaktı? Öte yandan, bu büyüyen turnuva formatının oyuncu yükü üzerindeki etkileri, kulüp yönetimlerinin kadro planlaması, genç oyunculara fırsat verme stratejileri gibi alanlarda da yeni sorular doğurdu. Dünya çapında televizyon izlenme rakamları, sponsor gelirleri ve bilet satışları açısından başarılı bir etkinlik hedefleyen FIFA'nın bu hedefleri gerçekleştirebilmesi, sahadaki rekabetin kalitesine ve dengesine bağlıydı.

Avrupa, Güney Amerika ve Diğer Kıtalar Arasında Denge Arayışı: Kadro Değerleri ve Başarı İlişkisi

2025 FIFA Kulüpler Dünya Kupası’nda yer alan kulüplerin piyasa değerleri, yaş profilleri ve turnuva sonuçları birlikte incelendiğinde, futbolun küresel rekabetinde derin ve çok katmanlı bir uçurum olduğu açıkça görülüyor. Turnuvaya katılan takımlar iki büyük kategoriye ayrılıyor: Avrupa ve Güney Amerika’nın geleneksel devleri ile diğer konfederasyonlardan gelen temsilciler.

Turnuvada Avrupa kulüpleri turnuvada açık ara en yüksek piyasa değerine sahip ekiplerdi. Real Madrid, Manchester City, Paris Saint-Germain ve Chelsea gibi takımların oyuncu başına ortalama piyasa değerleri 25-50 milyon Euro aralığındaydı. Bu rakamlar yalnızca finansal güçlerini değil, aynı zamanda dünyaca ünlü yıldız oyuncuları kadrolarına katma becerilerini ve cazibelerini de ortaya koyuyor. Ayrıca Avrupa kulüplerinin yaş profilleri de dikkat çekici bir tablo sunuyor. Real Madrid’in 26,2 yaş ortalaması, deneyim ve gençliği harmanlayan dengeli bir yapı sağlıyor. Manchester City de aynı yaş ortalamasıyla olgunluk ve fiziksel yeterliliği optimize etmeye çalıştı. Paris Saint-Germain’in 25,0 yaş ortalaması, gençliğe ve dinamizme daha fazla ağırlık verdiğini gösteriyor. Şampiyon Chelsea ise dikkat çekici biçimde turnuvanın en genç ortalama yaşına (23,3) sahip takımıydı. Bu özellik, kulübün uzun vadeli yatırım ve gençleşme stratejisinin bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Chelsea’nin bu stratejisi onları finale ve şampiyonluğa taşıdıç

Tablo 1: Avrupa ve Güney Amerika Kulüpleri

2025-WCCTablo 1

Bayern Münih’in 25,4 yaş ortalaması ve 27,88 milyon Euro oyuncu başına piyasa değeri, genç yıldızlarla tecrübeli oyuncuları dengeli biçimde harmanlayan Alman kulüp geleneğinin örneği oldu. Bayern bu dengeli kadro mühendisliğiyle çeyrek finale ulaştı. Buna karşılık Inter Milan (27,1 yaş), Juventus (26,0 yaş) ve Atlético Madrid (28,3 yaş) gibi diğer Avrupa devleri, daha yaşlı ve deneyime dayalı kadrolar kurdu. Bu takımların nispeten daha düşük piyasa değerleri (yaklaşık 20 milyon € seviyelerinde) ve yaşlı kadro profilleri, turnuvadaki performanslarına da yansıdı. Atlético Madrid grup aşamasında elenirken, Inter ve Juventus son 16'da veya çeyrek finalde kalarak daha sınırlı başarı gösterebildi.

Güney Amerika temsilcileri Avrupa'nın yanında çok daha mütevazi rakamlara sahipti. Fluminense (26,7 yaş) ve Palmeiras (25.4 yaş) gibi Brezilya kulüplerinin oyuncu başına piyasa değerleri 4–6 milyon Euro aralığındaydı. Flamengo, River Plate ve Boca Juniors gibi köklü kulüplerin oyuncu başına ortalamaları ise 2–3 milyon Euro seviyelerine kadar geriliyordu. Güney Amerika kulüpleri genellikle 25–28 yaş aralığında, yani olgun, ama Avrupa’ya göre daha sınırlı atletizm ve tempo sağlayan bir yaş profilindeydi. Dünya genelinde kadroların yaş ortalamalarının 27 civarında olduğunu hatırlamakta fayda var.

Fluminense’nin yarı finale kadar yükselmesi dikkat çekiciydi. Brezilya kulüpleri düşük mali güçlerine rağmen hücumcu futbol kültürleri, kariyerlerinin sonunda ülkelerine dönen tecrübeli oyuncular ve Avrupa'ya satılacak genç yıldız adaylarının harmanıyla güçlü bir rekabet ortaya koyabildiler. Bu takımlar yalnızca yerel başarı hedeflemiyor, aynı zamanda Avrupa kulüplerinin transfer radarında olan oyuncuları yetiştiren üretim merkezleri olarak küresel futbol ekosistemine önemli katkı sağlıyorlar.

Diğer yandan Asya, Afrika, Kuzey Amerika ve Okyanusya temsilcileri çok daha düşük bir finansal düzeyde yer aldı ve yaş profilleri de önemli mesajlar verdi. Al Hilal örneği Asya’da Suudi Arabistan’ın büyük yatırımları sayesinde öne çıkıyor ve oyuncu başına yaklaşık 8 milyon Euro gibi görece yüksek bir değere ulaşmış durumda. Bu piyasa değeri ile Güney Amerika kulüplerini ve Red Bull Salzburg’u geride bırakan Al Hilal’in 28.0 yaş ortalaması, daha tecrübeli bir kadro yapısına işaret ediyor. Bu yapı Al Hilal’I sadece Asya’da değil, turnuvada da öne çıkarsa da turnuvada daha da çeyrek finalde öteye gitmesine yeterli olmadı.

Tablo 2: Diğer Kıtalar ve Kulüpler

2025-2WCCTablo 2

Kuzey Amerika temsilcileri Monterrey (28,4 yaş), Inter Miami (26,5 yaş), Pachuca (26,1), Seattle Sounders (27 yaş) ve Los Angeles FC (26,5 yaş) gibi takımlarla 1.5–2.5 milyon Euro aralığında oyuncu başına piyasa değerine sahipti. Bu seviyeler Güney Amerika kulüplerine yakın sayılabilir, ancak Avrupa’dan hala 10–20 kat geride. Ayrıca Kuzey Amerika kulüplerinin yaş ortalamasının 26–28 aralığında olması, liglerinin yine ortalama yaş civarında yapılandığını, ama tempo ve dinamizmde Avrupa'nın gerisinde kaldığını gösteriyor. Afrika temsilcileri Al Ahly (27,0 yaş), Wydad Casablanca (26,8 yaş) ve Esperance Tunis (24,9 yaş) gibi ekiplerle genelde 25–27 yaş bandında yer alırken, oyuncu başına piyasa değerleri 500 bin ile 900 bin Euro arasında değişiyor. Görece daha genç olan bu takımlarda yer alma potansiyeline sahip ülke oyuncularının, Avrupa'ya erken yaşta ihracı, kadro değerlerini düşük olmasına sebep oluyor. Okyanusya'nın temsilcisi Auckland City ise oyuncularının çoğunluğunun başka mesleklerde de çalıştığı yarı profesyonel bir yapı sunuyor ve oyuncu başına 226 bin Euro gibi sembolik bir değere sahip. 26,8 yaş ortalaması, ortalama deneyimli bazlı bir iskelet sağlıyor ama bu yaşlı ve düşük bütçeli kadro, Avrupa’nın hız ve teknik kalitesiyle rekabet edemiyor.

Turnuva sonuçları da bu ekonomik ve yaş profili tablosunu birebir yansıttı. Genç  ama dünyanın farklı yerlerinden kaliteli oyuncularına sahip Avrupa kulüpleri yarı finalin üç koltuğunu aldı, final PSG ve Chelsea arasında oynandı. Yüksek piyasa değerleri ve yıldız oyuncular, aynı zamanda dengeli veya genç yaş profilleriyle birleşince turnuvanın sonucunda belirleyici oldu. Güney Amerika’dan Fluminense ise mütevazı bütçesi ve 26.7 yaş ortalamasına sahip kadrosuyla yarı finale çıkarak önemli bir başarıya imza attı ve yetenek üretim kapasitesinin hâlâ güçlü olduğunu kanıtladı.

Sonuç olarak iki tablo, futbolun küresel düzlemdeki mali haritasını ve yaş profili stratejilerini çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Avrupa’nın finansal üstünlüğü ve oyuncu değerindeki liderliği yalnızca kadro kalitesini değil, yaş planlamasını da etkileyerek turnuvadaki başarıyı belirliyor. Güney Amerika üretim merkezi rolünü sürdürürken, Asya, Afrika ve Okyanusya gibi bölgeler ciddi bir destek ve altyapı yatırımı olmadan bu seviyede gerçek rekabet yaratmakta zorlanıyor. Bu durum, FIFA’nın büyüyen turnuva formatına rağmen küresel futbol rekabetinde asıl sorunun yapısal ve ekonomik eşitsizlikler olduğunu gösteriyor.

Afrika, Asya ve Okyanusya temsilcileri için bu turnuva, sportif rekabetten çok vitrin niteliği taşıdı. Al Ahly, Wydad Casablanca gibi takımlar, yerel liglerinde yıldız statüsünde olan oyunculara sahip olsa da finansal olarak Avrupa standartlarının çok gerisinde. Asya'da Suudi Arabistan’ın Al Hilal’i gibi örnekler bir nebze farklılaştı. Son yıllarda yapılan dev transfer harcamaları Asya'nın rekabet gücünü kısmen artırdı. Ancak Al Hilal bile Real Madrid veya City düzeyinin yarısına bile ulaşamadı. Bu finansal sınırlar, turnuvadaki taktik stratejileri de belirledi. Düşük bütçeli kulüpler daha kompakt savunma, hızlı geçiş hücumları ve kontraatak odaklı oyun planlarına mecbur kaldı. Ancak yüksek seviyeli Avrupa kulüpleri karşısında bu planlar bazen işe yaramadı.

2025 turnuvasının grup aşamasında alınan skorlar, ekonomideki uçurumun sportif rekabete doğrudan nasıl yansıdığını gösterdi. Örneğin Bayern Münih’in Auckland City’yi 10-0 yenmesi, sahadaki dengenin ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koydu. Turnuva başlamadan önce hangi kulüplerin şampiyonluğa oynayacağını, hangilerinin sadece “konuk” statüsünde kalacağını öngörmek çok da zor değildi. Bir yandan FIFA daha kapsayıcı bir yapı kurdu, diğer yandan bu format Avrupa merkezli hegemonik yapıyı güçlendirmiş gibi de yorumlandı. Çünkü sonuçta final iki Avrupa kulübü, PSG ve Chelsea arasında oynandı.

FIFA’nın Stratejik Hedefleri ve Geleceğe Yönelik Sorular

2025 FIFA Kulüpler Dünya Kupası, sadece bir spor organizasyonu değil, FIFA’nın uzun vadeli stratejik vizyonunun en somut örneklerinden biri olarak öne çıktı. Gianni Infantino yönetimindeki FIFA, yıllardır kulüpler düzeyindeki rekabeti daha “küresel” bir düzeye taşımak ve Avrupa merkezli finansal ve sportif tekeli kırmak istediğini ilan ediyordu. Bunun arka planında elbette çok katmanlı motivasyonlar vardı. Bir yanda UEFA Şampiyonlar Ligi'nin muazzam popülaritesi ve gelir potansiyeli, diğer yanda Afrika, Asya, Kuzey Amerika ve Okyanusya federasyonlarının yıllardır dile getirdiği “daha adil ve kapsayıcı” bir uluslararası kulüp turnuvası ihtiyacı.

FIFA’nın stratejik hedeflerinden biri de yeni pazarlar ve sponsorluk modelleri geliştirmekti. ABD’de turnuvayı düzenlemek bu açıdan önemliydi:

  • NFL stadyumları gibi büyük kapasiteli, modern tesisler futbolun görsel şov kısmını destekledi.
  • ABD’de göçmen nüfus (özellikle Latin Amerika kökenli topluluklar), futbol için hazır bir taraftar kitlesi yarattı.
  • Dev medya kuruluşlarıyla yapılan yayın anlaşmaları FIFA’nın gelirlerini büyüttü.

Turnuvanın ABD’deki başarısı, FIFA'nın 2026 Dünya Kupası öncesi pazar testi olarak da işlev gördü. Özellikle MLS’in son yıllardaki büyümesi, Messi gibi yıldız transferleri ve Apple TV ile yapılan global yayın anlaşmaları, ABD pazarının FIFA için neden stratejik olduğunu gösteriyordu.

Bütün bunlar ışığında 2025 FIFA Kulüpler Dünya Kupası, futbol dünyası için önemli soruları da gündeme getirdi:

  • FIFA gerçekten küresel rekabeti artırmak mı istiyor, yoksa Avrupa kulüplerinin küresel ticari gücünü yeni pazarlara taşımak mı?
  • Gelir dağılımı modelleri daha adil hale getirilecek mi? Küçük liglerden gelen takımların altyapı ve oyuncu gelişim yatırımları için destek programları sağlanacak mı?
  • Avrupa dışı kulüplerin finansal Fair Play kuralları, sponsorluk yapıları ve yayın gelirleri nasıl iyileştirilecek?

Bu sorular FIFA'nın ve ulusal federasyonların önünde çözüm bekleyen kritik konular olarak duruyor.

Sonuç ve Öneriler

Turnuva sonunda oluşan tablo, UEFA kulüplerinin finansal kaynakları, kadro kalitesi ve organizasyon gücüyle küresel ölçekte nasıl bir hakimiyet kurduğunu net bir biçimde gösteriyor. Güney Amerika temsilcileri Fluminense ve Palmeiras, teknik beceri ve genç yetenek havuzları sayesinde belli ölçüde rekabetçi kalabildiler; Fluminense’nin yarı finale yükselmesi bunun en somut kanıtıydı.  Asya, Afrika ve Okyanusya temsilcileri için turnuva daha çok bir vitrin ve deneyim sahnesi işlevi gördü. Al Hilal gibi yatırım destekli istisnalar hariç, bu konfederasyonlardan gelen takımlar büyük ölçüde grup aşamasında elendi. Sportif anlamda eşit bir rekabet ortamı kurmak için gereken mali, lojistik ve altyapı desteklerinin hâlâ yetersiz olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Futbol endüstrisi yalnızca sahadaki oyundan ibaret değil. Gelir dağılımı, televizyon hakları, sponsorluk anlaşmaları ve transfer piyasası tüm küresel dengeleri belirliyor. Avrupa kulüplerinin UEFA Şampiyonlar Ligi’nden ve yerel lig yayın gelirlerinden elde ettiği yıllık gelir, birçok kıta temsilcisinin on yıllık bütçesine eşdeğer. Örneğin Real Madrid ya da Manchester City’nin bir sezonda yüzlerce milyon Euro’yu bulan transfer bütçesiyle oyuncu kadrosunu güçlendirebilmesi, Auckland City gibi kulüplerin toplam kadro değerinin (5 milyon Euro civarında) yanında uçurum gibi kalıyor.

Bu ekonomik farkın kapanabilmesi için FIFA’nın sadece “daha fazla takım alıyoruz” demesi yeterli değil. Gerçek bir rekabet için gelirlerin daha adil paylaşılması, altyapı programlarının desteklenmesi ve küçük liglerin marka değerinin artırılması gerekiyor. Turnuva ayrıca şu kritik soruyu da gündeme getirdi: “Yıldız oyuncular yalnızca Avrupa’ya mı ait olacak?” Afrika, Asya ve Güney Amerika’da büyük bir genç yetenek havuzu var. Ancak bu oyuncular çoğu zaman yeterli eğitim ve rekabet ortamı bulamadan çok genç yaşta Avrupa’ya transfer oluyor ve çoğunluğu da daha düşük seviyeli takımlar ya da alt liglerde kaybolup gidiyorlar.

Daha dengeli bir futbol dünyası için FIFA ve kıta federasyonlarının yerel liglerin altyapı projelerine yatırım yapması kaçınılmaz görünüyor. Eğitim, tesisleşme, antrenör yetiştirme gibi unsurlar küresel futbolun sürdürülebilirliği için kritik önem taşıyor. FIFA’nın küresel futbolu daha dengeli ve adil hale getirmesi için atabileceği bazı somut adımlar mutlaka var. Öncelikle gelir paylaşım modeli üzerinde ciddi şekilde çalışılması gerekli. Avrupa kulüpleri, Şampiyonlar Ligi ve yerel liglerin yayın haklarından yılda milyarlarca Euro gelir elde ediyor. FIFA, bu gelirlerin küçük bir yüzdesini küresel bir altyapı geliştirme fonuna yönlendirerek Afrika, Asya ve Okyanusya’daki kulüplerin altyapı yatırımlarını destekleyebilir. Böyle bir mekanizma, Avrupa’nın devasa finansal gücü ile diğer konfederasyonlar arasındaki farkı uzun vadede azaltmak için önemli bir araç olur.

Bir diğer öneri altyapı hibeleri ve kredi programları. FIFA, Afrika, Asya ve Okyanusya federasyonlarına yönelik tesis yatırımları için düşük faizli krediler veya doğrudan hibe programları oluşturabilir. Antrenman sahaları, akademiler, tıbbi ve performans analiz merkezleri gibi altyapılar, sürdürülebilir bir futbol kültürünün temelidir. Özellikle düşük gelirli federasyonlar için bu tür programlar yerel kulüplerin profesyonelleşmesini hızlandırır ve yetenekli oyuncuların daha iyi koşullarda yetişmesine olanak tanır.

Ayrıca antrenör eğitim programlarının geliştirilmesi de büyük önem taşıyor. FIFA, UEFA lisanslı ya da kendi geliştirdiği eğitim modüllerini yerel federasyonlara ücretsiz ya da düşük maliyetli şekilde sunarak teknik direktör ve antrenör kalitesini artırabilir. Çünkü iyi bir altyapı tesisi kadar onu yönetecek nitelikli eğitmenlerin bulunması da kritiktir. Yerel antrenörlerin gelişmesi, bölgesel liglerin kalitesini ve rekabet seviyesini doğrudan yükseltir.

Transfer düzenlemeleri de ele alınması gereken önemli bir başka alan. Bugün pek çok genç oyuncu, 16–18 yaş gibi çok erken dönemlerde Avrupa kulüplerine transfer oluyor ve yerel ligler oyuncu geliştirme kapasitesini kaybediyor. FIFA, oyuncuların gelişim süreçlerinde etik ve sportif dengeleri gözeten düzenlemelerle çok genç yaşta transferlerin sınırlandırılmasını ya da daha şeffaf ve hakkaniyetli sistemler kurulmasını teşvik edebilir. Bu yaklaşım, Afrika ve Güney Amerika gibi yetenek havzalarının yalnızca Avrupa'nın altyapı tedarikçisi olmaktan çıkmasına katkı sağlar.

Son olarak, yarışma formatı desteği de kritik bir araç. Küçük liglerden gelen kulüpler için FIFA ön eleme kampları, ortak antrenman fırsatları ve uluslararası hazırlık turnuvaları organize edebilir. Bu tür organizasyonlar, farklı kıtalardan gelen kulüplerin hem rekabetçi seviyesini artırır hem de birbirlerinden öğrenmesini sağlar. Özellikle daha düşük bütçeli kulüpler için bu tip deneyimler, sahadaki kalite farkını kapatmak için çok değerlidir.

Özetle, FIFA’nın asıl hedefi yalnızca turnuva formatını büyütmek değil, futbolun küresel ölçekte daha dengeli, adil ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasını sağlamak olmalıdır. Bunun yolu da finansal paylaşım, altyapı yatırımları, eğitim, etik transfer politikaları ve yapısal destek mekanizmalarından geçer.

Sonuç olarak, 2025 FIFA Kulüpler Dünya Kupası tarihteki en büyük kulüp turnuvası olarak bir dönüm noktasıydı. Avrupa ve Güney Amerika devleri prestij mücadelesini küresel bir vitrine taşıdı. FIFA yeni pazarlar açtı, ABD’de futbolun popülerliğini artırdı ve yeni gelir modellerini test etti. Ancak sahadaki skorlar, FIFA’nın küresel vizyonunun önündeki en büyük engelin eşitsiz mali yapı olduğunu da kanıtladı.

Bu turnuva, futbolun yalnızca yetenek değil, aynı zamanda para, strateji ve politikayla şekillenen bir endüstri olduğunu bir kez daha gösterdi. Gerçek bir küresel rekabet için FIFA’nın bir sonraki adımı yalnızca formatı büyütmek değil, oyunun adil ve dengeli kalmasını sağlayacak yapısal çözümler geliştirmek olmalı.

Veri Kaynağı: Transfermarkt

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  302  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Dr. Tolga Genç Pazartesi, 07 Ağustos 2023.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

futbolekonomihakkimizdabanner2

esitsizliktanitim

aksartbmmraporbanner

Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay

Kimler Sitede

Şu anda 1342 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 52496947

raporlaranas

kitaplar aksar

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1