FIFA'nın Meşruiyet Açığı ve Futbolda Ekümenlik
Bizi Takip Edin Futbol ekonomisi facebookta futbol ekonomisi twitterde
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Haberler & Makaleler Yönetim KUtlu MERİH FIFA'nın Meşruiyet Açığı ve Futbolda Ekümenlik

FIFA'nın Meşruiyet Açığı ve Futbolda Ekümenlik

Kutlu MERİH


23 Temmuz.2007

 

GİRİŞ

Kendi içine kapalı ve kendisinden başka hiç bir şeyle ilgilenmeyen  bir toplum olmamız, ayrıca okumaktan hoşlanmayışımız  küresel düzenin nasıl çalıştığını anlamamıza olanak vermiyor. Batı kaynaklı propaganda ve beyin yıkama faaliyetlerinde çok kolay etkilenmemiz yaratılan karizmatik imajların arkasındaki "meşruiyet açıklarını" da görebilmemizi engelliyor. "Meşruiyet Açığı" Avrupa Birliği ile ilgili yapılan tartışmalarda sık gündeme getirilen bir kavramdır.

 

KAYNAKLAR

Kutlu MERİH

2007-07-15

Futbolun Avrupalılaştırılma Süreci

AVRUPA KOMİSYONU

2007-07-11

WHITE PAPER ON SPORT

AVRUPA PARLAMENTOSU

2007-06-07

Draft Report on the future of professional football in Europe       (TÜRKÇE)

Kutlu MERİH

2007-06-04

Futbolun Avrupalılaştırılması: AB Komisyonunun Futbolu Yeniden Yapılandırma Çalışmaları

Abdülkadir YÜCELMAN

2007-04-23

Futbol"un Siyaseti: FIFA"nın Ekümenlik Bildirisi

Kutlu MERİH

2007-02-03

FIFA EKUMENLİĞİ VE FUTBOLDA YOLSUZLUK

UEFA

2006-11-24

Preserving sport's specific nature

Gianni INFANTINO, Director Legal Affairs, UEFA

2006-10-02

Meca-Medina: a step backwards for the European Sports Model and the Specificity of Sport?

Pablo Ibáñez COLOMO
(ESLJ)

2006-01

The Application of EC Treaty Rules to Sport: the Approach of the European Court of First Instance in the Meca Medina and Piau cases

Kutlu MERİH

2005-08-15

Futbolun Avrupalılaştırılması: BOSMAN UYGULAMALARI

Kutlu MERİH

2005-07-19

FIFA: HAVELANGE Geleneği ve Küresel Futbol İmparatorluğu

UEFA

2005-04-15

Vision Europe: The direction and development of European football over the next decade

Tuğrul AKŞAR

2005-03-06

FUTBOLDA LİBERAL DEVRİM: BOSMAN KARARLARI

FIFA

2004

100 YEARS OF FOOTBALL: THE FIFA CENTENNIAL BOOK

Johannes RAU

2001-04-04

"Plea for a European constitution" ;  Speech by Johannes Rau,  President of the Federal Republic of Germany, to the European Parliament Strasbourg

 

İlk bakışta sanılacağı gibi AB muhaliflerinin ileri sürdüğü bir yıkıcı propaganda değil, bizzat AB kurucu ortaklarının devlet başkanları tarafından dile getirilen önemli bir hukuk sorunudur.  Bu sorun en net bir şekilde Federal Alman Cumhurbaşkanı Johannes RAU tarafından 4.Nisan.2001 de Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı bir konuşmada dile getirilmiştir. (Konuşmanın orijinali Almanya'nın İngiliz Büyükelçliği sitesinde idi, Şimdi siteden kaldırılmış Türkçesi ) " Avrupa ile ilgili eleştirilerin çoğunluğu Komisyon ile ilgilidir: bazen bu eleştiriler haklıdır da, fakat ekseriyetle Komisyon sadece bir günah keçisi durumundadır. Hemen bütün ulusal hükümetlerin, Avrupa düzeyinde aldıkları kararlar kendi ülkelerinde direnişle karşılaştığında, bunları inkar ederek, bunun bir Avrupa yönetimi kargaşası sonucu gibi sunmak eğiliminde olduklarını biliyorum. Eminim ki siz de bunun farkındasınızdır. Bununla beraber, oynadığı önemli rol ışığında, Komisyon çalışmalarının demokratik meşruluktan yoksun olduğu hakkındaki haklı eleştiriyi değiştirmez. Bunu değiştirmeliyiz. Bunun için iki model olduğunu biliyorsunuz: Komisyon başkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi, veya Komisyon Başkanının Parlamentonun iki meclisi tarafından seçilmesi. "

Konuşmanın tam metninde görülebileceği gibi Alman Cumhurbaşkanı Avrupa Birliği'nin bir "Meşruiyet Açığı" olduğunu dile getirmekte ve bunu aşabilmek için bir AB Anayasası oluşturulmasının önermektedir. Gerçekten sonraki AB süreçlerinde bir Anayasa çalışması yapılmış fakat oluşturulan anayasa Fransa ve Hollanda referandurumlarında şimdilik kabul edilmemiştir. Buna göre AB Hukuk sisteminde meşruiyet açığı ve anayasa sorunu hala gündemdedir.

FIFA'nın meşruiyet açığı

Benzer bir "Meşruiyet Açığı" sorunu uluslararası futbol düzeninin de gündemindedir. Futbolu düzenleyen uluslararası organizasyon FIFA'nın bir "Meşruiyet Açığı" sorunu var mıdır? Bize göre vardır ve bu durum BOSMAN ve OULMERS davalarında yargı tarafından da vurgulanmıştır. FIFA bu davalarda kendisinin uluslarüstü olduğunu ve ulusal mahkemelerde yargılanamayacağını, ticari bir kuruluş olmadığını, futbol kurallarının hukuk sistemine tabi olmadığını ileri sürmüştür. Bu iddialar yargıçlar tarafından kabul edilmemiştir. Bu süreç AB Spor Üzerine Beyaz Kitap yönergesi ile bir sonuca ulaşmış ve futbolun AB hukukuna tabi olduğu resmen kabul edilmiştir. FIFA kendinde varsaydığı ekümenik (yasalarüstü ) yetkilere sahip değildir bir "Meşruiyet Açığı" sorunu yaşamaktadır ve burada bunun nedenlerini inceleyeceğiz. Bu incelememizi özellikle FIFA tarafından 100. yılları nedeniyle yayınlanan  kitapta (FIFA; 100 YEARS OF FOOTBALL: THE FIFA CENTENNIAL BOOK) verilen bilgilere dayandıracağız.


Bildiğimiz Futbolun doğuşu ve kurumsallaşması

Modern futbolun gelişimini ve uluslararası kurumlaşmasını Tuğrul AKŞAR ile birlikte yazdığımız "Futbol Ekonomisi" kitabımızda kapsamlı olarak incelemiştik. Burada İngiltere'de futbolun doğuşunu ve kurumlaşmasını "demokratik meşruiyet" açısından tekrar özetleyeceğiz.

Modern futbolun anayurdu olarak İngiltere olarak bilinirse de bu oyunun bu ülkede yabancılardan (İtalya’dan ) ithal edilen bir musibet olarak görüldüğü ve yaklaşık 500 yıl yasaklandığı ve baskı altında tutulduğu ihmal edilir. 16. yüzyılda İngiliz Puritanları futbolun hafta sonu Şabat sükünetini bozan bir olay olması nedeniyle oynanmasına şiddetle karşı idiler. Ayrıca bu olayın çalışma ve ibadetle meşgul olması gereken Puritanları aylaklığa ve şiddete sürüklediğini düşünüyorlardı. İbadetle geçirilmesi gereken Pazar günlerinde futbol oynanması kesinlikle yasaklandı ve bu yasak 300 yıl kadar sürdü. Bu eğilim İngiliz İmparatorluğunda puritanizmin hakim olduğu diğer bölgelere de yayıldı. Kuzey Amerika’da futbolun gelişemeyişi bir anlamda bu olguya da bağlanabilir.

Yine de bu engeller futbolun kökünü kazımaya yetmedi. Futbolu yasaklamak isteyen yerel otoriteler bunu bir asayiş olayı olarak gören kanunlar yayınladılar. Bunun da çok bir yararı görülmedi. Aslında futbolun yükselişinin öyküsü yükselen bir burjuvazinin geleneksel kısıtları yıkma ve aşma çabası olarak düşünülebilir. Futbol yine yaygın olarak düşünüldüğü gibi işçi kesimlerinde değil burjuva çocuklarının okuduğu seçkin okullarda (public schools) zemin buldu ve yaygınlaştı. 19. yüzyıl başlarında bu okullarda futbol oynamak bir anlamda yerleşik düzene bir başkaldırı olarak gelişmekte idi. Burada public (kamusal) sözcüğü bizdekinin aksine özel anlamına gelmekte ve özellikle elit okullarını belirtmektedir. Özel okul öğrencileri bu oyunu sadece oynamakla kalmadılar onu yeniden yorumladılar ve düzenlediler.


Başlangıçta kurallar standart değil

Okul futbolunda kurallar esnek, kolay ve standart olmaktan çok uzaktı. Her okul oyunu kendi kurallarına göre oynamaya çalışıyordu.  Oyunun geleneksel kuralları korunmakla birlikte yenilikler oynanan sahanın özelliklerine göre değişmekte idi. Kısıtlı bir okul sahasında oynanan bir oyunun keyif vermeyeceği kısa sürede anlaşıldı. Charterhouse, Westminster, Eton and Harrow gibi okulların sahalarında oynanan oyunlar dar alanda bireysel becerilerin nasıl önemli olacağını ortaya koydu. Daha büyük alanlar ise dayanıklılık ve sürat gerektiriyordu. Cheltenham ve Rugby gibi bazı oklular ise topa elle dokunmayı ve hatta taşımayı tercih ediyorlardı. Bütün bu eğilimlerin sonucu ise didişmeli ve tartışmalı maçların oynanması idi. Başlangıçta futbola olumsuz yaklaşan okul yöneticileri giderek bu oyunun oyuncuların kişilikleri ve disiplinleri üzerinde olumlu etkiler bıraktığını fark ettiler. Futbol merakı ayrıca gençleri içki düşkünlüğü ve kumar gibi olumsuz eğilimlerden de uzak tutuyordu. Futbolda başarılı olmak isteyen bir genç kendine de iyi bakmak durumunda idi. Bu da giderek özel okullarda bir “futbol kültürü” oluşmasına yol açtı. Futbol düzensiz oynansa da takım ruhunu oluşturan sadakat, fedakarlık, disiplin, işbirliği gibi kişilik özelliklerinin gelişmesine yardımcı oluyordu. Böylece futbol okulların eğitim programının bir parçası olmaya başladı. 1846 yılında Rugby okulu ilk defa futbol oyununun standartlaştırılmış kurallarını ortaya koydu. Bu kurallarda topun elle oynanması ve taşınması rakiplerin bacaklarına tekme atılması da kabul ediliyordu. Bazı okullar bu kuralları benimsediler fakat diğer bazıları (Eton, Harrow and Winchester gibi) futbolun böyle oynanmasına ve topun elle taşınmasına itiraz ettiler ve bu kuralları benimsemediler. Buna karşılık alternatif kurallar hemen oluşturulmadı ve bu okullar kuralların ne olmasının gerektiğini tartışacak çekirdek bir blok oluşturdular.

1841 de topun tam yuvarlak olması gerektiği benimseniyor. 1848 de oyunun bütün taraflarca benimsenecek daha standart kurallara göre oynanması ilkesi benimseniyor. Bu süreçte çoğunluk faullu oynamaya ve topun elle taşınmasına karşı duruyor. Topun elle oynanmasında ısrarcı Rugby grubu yollarını ayırıyor. 1863 de uzlaşma anlayışı önem kazanıyor ve Cambridge Üniversitesinin liderliğinde kurallar üzerinde bir anlaşma ortamı sağlanabiliyor.


İlk Federasyon The FA

26.Ekim.1863 de onbir Londra kulübü ve okullar kendi temsilcilerini “Freemason’s Tavern” pubına gönderdiler Bu temsilciler herkesin kabul edeceği bir temel kurallar seti tanımlayıp oyunlardaki her türlü anlaşmazlığı önlemeyi öngörüyorlardı. Bu toplantı İngiliz Futbol Federasyonu (The Football Association- The FA) nın doğuşu olarak bilinir. Rugby grubu elle oynamaya ve rakibe tekme atmaya onay veren kendi kurallarında hala ısrarcı idi.  8 Aralık 1863 de futbol ve rugby net bir şekilde ayrıldı ve topa elle her türlü müdahale ve faul sayılan davranışlar yasaklandı.

FA nın kuruluşundan sekiz yıl sonra üye kulüplerin sayısı 50 yi buldu. İlk futbol turnuvası FA Kupası bu yıl organize oldu ve 17 yıl Lig Şampiyonluğunun önünde oldu.


Futbol profesyonelleşiyor ve yaygınlaşıyor

Uluslararası maçlar futbolun Avrupa’da duyulmasından çok önce İngiltere’de gerçekleştirildi. İlk oynanan uluslararası maç 1872 yılında İngiltere ve İskoçya arasında oldu. Bu organize futbolun aniden yaygınlaşması diğer ülkelerin henüz hazır olmadıkları bazı sorunları da beraberinde getirdi. Bunun en önemlilerinden biri de futbolda profesyonelliğin ortaya çıkması idi. Bu yönde ilk gelişmeler 1879 yılında gözlendi. FA kupasında Londra amatör kulübü EATON a iki defa elenen DARWIN kulübü, üçüncü seferde kadrosunda para karşılığı futbol oynayan yetenekli oyuncuları dahil etti. İki DARWIN oyuncusu John LOVE ve Fergus SUTER futbol becerileri nedeniyle ödeme alan ilk futbolcular olarak bilinir. Bu uygulama hızla yayıldı ve FA 1885 yılında profesyonelliği yasalaştırmak durumunda kaldı. Bu gelişme İngiltere dışındaki herhangi bir federasyonun (Hollanda ve Danimarka gibi) kurulmasından önce gerçekleşti. 

İngiliz Futbol Federasyonu kuruluşundan hemen sonra kurulan federasyonlar; İskoç FA (1873), Galler FA (1875) ve İrlanda FA (1880) olarak gerçekleşti. İlk uluslar arası maç yapıldığında İngiliz FA karşısında herhangi bir ulusal FA bulunmuyordu. İngiltere 30 Kasım 1872 de Glasgow da İskoçya ile oynadığında henüz İskoç federasyonu kurulmamıştı ve kurulması üç ay kadar sonra oldu.

Futbolun İngiltere dışına yayılması esas olarak İngiltere’nin dünyadaki hegemonik etkisi ile oldu. Önce yavaş başladı, sonra ivme kazandı ve sonra hızla dünyanın her yöresine yayıldı. Hollanda ve Danimarka (1889) sonrasında federasyon kuran ilk ülkeler yeni  Zelanda (1891), Arjantin (1893), Şili (1895), İsviçre, Belçika (1895), Italya (1898), Almanya, Uruguay (ikisi de 1900), Macaristan (1901) ve Finlandiya (1907). Türkiye (1923)


İlk uluslararasılaşma ve The International Football Association Board (IFAB)


The International Football Association Board (IFAB)  oluşumu dört İngiliz kuruluşu olan İngiltere, İskoçya, Galler ve İrlanda’nın aralarından yapacakları maçlarda kuralları standardize etme isteğine dayanır. Board kuruluşuna yol açan iki ön toplantı 27 Şubat 1882 de gerçekleştirilir. Bu toplantı yukarda belirtilen dört derneğin ikişer temsilcisi ve başkan olarak belediye başkanı Francis MARIDIN olarak toplanır.

Bu dört dernek uluslararası şampiyonlukları kendi aralarında düzenlemek kararı alırlar. Bu şekildeki ilk turnuvanın tarihi 1884 olarak seçilir. Bu toplantı sürecinde İngiliz Futbol Derneği The FA, bir İngiliz centilmenliği örneği gösterek, "kendilerinin taraf olacağı bir turnuvada kuralları belirlemek yetkisinin sportif olmayacağı" gerekçesi ile oyunun kurallarının belirlemekteki lider rolünü daha yüksek bir otoriteye devretmek istediğini belirtir. Kendilerinin katıldığı dört uluslu bir turnuvada bu pozisyonda olmalarının doğru olmayacağı düşüncesindedirler. The FA önerisi oybirliği ile kabul edilir ve IFAB doğmuş olur. Her federasyon BOARD kurulunda eşit oy hakkına sahip olacaktır.

2 Haziran 1886 tarihinde ilk resmi IFAB toplantısı Londra’daki The FA merkezinde yapılır. Böylece demokratik iradeye dayalı ilk gerçek uluslararası futbol otoritesi doğmuş olur. Bu otorite sonradan aşağıda kuruluşunu açıklayacağımız FIFA'nın yapısına dahil edilir.  IFAB net bir şekilde oyun kurallarının düzenlenmesi ve gözetilmesi sorumluluğunu yüklenmektedir. Bu kuralların uluslararası ortamda gözetilmesine özel bir önem verilir. Bu nedenle futbol, matematik vet müzik gibi bir tür uluslararası dil şekline dönüşmüş durumdadır. Oyunun hiçbir kuralı Board üyelerinin oy hakkına sahip (3/4) çoğunluğu olmadan değiştirilemez. IFAB toplantısından sonraki ay süresince FIFA gerçekleştirilen kural değişimleri konusunda ulusal federasyonları bilgilendirir. Ulusal federasyonlar bilgiyi aldıktan sonar bir ay içinde bu kuralları uygulamak durumundadırlar. Futbol sezonları devam etmekte olan federasyonlar bundan muaftır.Ulusal federasyonlar diğer taraftan IFAB tarafından bizzat yapılan uyarı ve bildirileri anında uygulamak durumundadırlar. Buradan futbolun kuralları ve standartları konusundaki gerçek demokratik meşru organın IFAB olduğunu görmekteyiz.


FIFA kuruluyor (1904)

19. Yüzyılın sonlarına doğru ise futbol artık oldukça uluslar arası bir görünüm kazanmaya başlamıştır. Avrupa’da ve dünyanın diğer bölgelerinde de futbol federasyonları kurulmuş ve bunlar kendi aralarında maçlar yapmaya da başlamışlardır. Daha önce uluslar arası futbol sadece İngiliz federasyonları arasında ve İngiliz kontrolündeki bölgelerde gerçekleşmekte idi.

Bu gelişmeler yeni bir uluslar arası oluşum gerektirdi ve 1904 yılında oluşumunu aşağıda inceleyeceğimiz FIFA kuruldu ve FIFA IFAB kurallarına tam olarak uyacağına güvence verdi. Bu gelişme başlangıçta bazı gerginliklere neden oldu ise de sonradan uluslar arası sistem kararlı fakat "Meşruiyet Açığı" olan bir otorite yapısına sahip oldu.

21 Mayıs 1904... Paris’te bir araya gelen Fransa, Belçika, Danimarka, Hollanda, İspanya, İsviçre ve İsveç temsilcileri ile , The Federation Internationale de Football Association (FIFA) hayata geçti. İlginç bir bilgi ise FIFA’nın kuruluşunda İspanya’yı Real Madrid kulübü temsil etti. Kurulduktan iki sonra ilk genel kurulunu yapan FIFA’nın başkanlığına Le MATIN gazetesi yazarı ve USFSA Gene Sekreteri, Fransız Robert GUERIN seçildi. Buradan görülebileceği gibi FIFA'nın kuruluşu aynı zamanda futbolun da futbolculara yabancılaşmasının başlangıcıdır. Bundan sonra FIFA ve Federasyonların yönetimlerinde futbolcu veya sporcu kökenli yöneticileri oldukça güç görebiliyoruz. Yine de GUERIN inisiyatifi ile gerçekleşen bu süreç hiç te kolaylıkla ortaya çıkmadı. Tarfaları defalarca davet etmek ve ikna etmek gerekti. Kurucular arasında ise İngiltere bulunmuyordu. İngiltere'nin itirazı "Daha kıtada ulusal federasyonların kurulması tamamlanmamış iken uluslrarası bir federasyon için acele niye?" şeklinde özetlenebilirdi. Gerçekte bu henüz olgunlaşmamış durum nedeniyle yaşanan çeşitli krizler İngilizleri haklı çıkartacaktı.

Peki, FIFA’nın kuruluşunda neden İngiltere yoktu? Bunun sebebi , İngiltere’nin İskoçya, Galler ve İrlanda ile 2 Haziran 1886’da Uluslararası Futbol Birliği (IFAB)’ni kurmasıydı. İngiltere Futbol Federasyonu’nun kuruluşu ise daha eski yıllara (26 Ekim 1863) dayanıyordu. Tekrar FIFA’nın tarihine dönecek olursak... Tüm ısrarlara rağmen İngiltere, FIFA’nın kuruluşunda yer almadı. 10-12 Haziran 1905’te yapılan ikinci genel kurulda ise FIFA’nın yeni üyeleri, Almanya, Avusturya, Macaristan, İtalya ve İngiltere oldu. İngiltere’nin birliğe katılmasıyla İrlanda, Galler ve İskoçya da FIFA’ya dahil olan ülkeler arasına adını yazdırdı.

Fédération Internationale de Football Association (FIFA) 21 Mayıs 1904 tarihinde Union Française de Sports Athlétiques Genel Merkezinde kurulurken kuruluş sözleşmesi aşağıdaki federasyonların yetkili temsilcileri tarafından imzalandı: 

Fransa

 Union des Sociétés Françaises de Sports Athlétiques USFSA

Belçika

 Union Belge des Sociétés de Sports UBSSA

Danimarka

 Dansk Boldspil Union DBU

Hollanda

 Nederlandsche Voetbal Bond NVB

İspanya

 Madrid Football Club

İsveç

 Svenska Bollspells Förbundet SBF

İsviçre

 Association Suisse de Football ASF

 

Görüldüğü gibi FIFA'nın kuruluşunu gerçekleştiren kurumlar Avrupa ve Dünya futbolunu temsil etmenin oldukça uzağındadır. Kuruluş sözleşmesindeki ilk madde üye federasyonların birbirlerini ülkelerindeki tek meşru federasyon olarak tanıyacakları kuralı idi. Böylece aslında sürece yararlı olan fakat meşruluğu oldukça tartışmalı bir kural ile işe başlanıyordu. Bu kurala göre üyeler FIFA'yı, FIFA da üyeleri karşılıklı olarak meşrulaştırmakta idi.

 

FIFA'nın kuruluş aşamasındaki gerilimler

İlk FIFA Kongresi 23 Mayıs 1904 tarihinde gerçekleştirildi ve Robert GUÉRIN başkan olarak seçildi. Yönetim kadrosu il birlikte GUERIN yeni futbol federasyonlarının oluşumu, yeni üyeler kazanmak için çok çalıştı ve kuşkucu İngilizlerin katılımını sağlamaya önem verdi. İkinci FIFA Kongresi Haziran 1905 de Paris’te yapıldı. Bu defa Almanya, Avusturya, İtalya ve Macaristan da FIFA üyesi idi. 1906 da bir uluslararası program düzenlemek gündeme alındı. Dört gurupla başlayan, sonrası eliminasyonlu, yarı final ve finalleri İsviçre’nin organize edeceği bir program planlandı. İngiliz katkısı olmadığı için bu planın sınırlı bir başarısı oldu. Bu toplantılarının sonunda FIFA kendi kendine uluslararası turnuvaları düzenlemede tek yetkili organ yetkisi tanıdı. Yine faydalı fakat meşruiyeti kuşkulu bir kural daha.

Belçika ve Fransa, FIFA otoritesi altında ilk uluslararası resmi maçlarını 1 Mayıs 1904 te Brüksel de oynadılar. Bu karşılaşmada FIFA ve FA sekreterleri aralarında bir görüşme yaptılar ve İngiltere’nin FA Başkanı Lord KINNAIR başkanlığı altında FIFA üyesi olmayacağı açıklık kazandı.   Robert GUÉRIN bu fırsatı değerlendirerek diğer federasyonlara bir kurucu genel kurul toplantısı çağrısı yaptı. Bu süreçte FIFA, İngiltere federasyonu the FA yı de facto üye olarak kabul etti. Yine bu süreçte "politikatadan bağımsız" olma iddiasındaki FIFA politikaya bulaşmak durumunda kaldı çünkü Bohemya gibi imparatorluk içindeki ülkelerde kurulmuş federasyonların durumuna  açıklık getirmek gerekti. Bunun ötesinde FIFA ya dünya futbolu üzerinde bir toplam otorite kazandıran olgu kendi performansı değil 1910 larda daha sonra savaşa dönüşecek olan yoğun Alman-İngiliz rekabeti idi.  Futbol dünyasında doğal bir lider gibi yükselen The FA nın otoritesini tanımamak için Almanlar FIFA'nın hak etmediği yetkilerlel donatılmasına destek verdiler. Savaş sonrasında ise galipler ve mağluplar arasındaki gerilim yine FIFA'nın başını ağrıtacak politik sorunlara neden oldu. 1935 kongresinde İngilizler amatörlük tartışması kendi istedikleri gibi sonuçlanmayınca FIFA'dan ayrıldılar.

Bu uluslar arası futbol topluluğu bazen engellerle karşılaşsa bile kararlı bir şekilde büyüdü. 1912 de 20 ulusal federasyon FIFA bünyesinde yer alıyordu. 1925 de bu sayı 39 idi. İlk dünya Kupasının oynandığı 1930 yılında 46, 1938 de 52 ve 1950 de II: Dünya Savaşı nedeniyle olan duraksama sonrasında 68 olmuştu. Bugün FIFA dünyanın her yöresinden 208 üye federasyona sahiptir. Bunlar 305.000 kulübü – 223.000 Avrupa kökenli - temsil ederler ve 1.548.000 üzerinde  takımda 246 milyon kişi düzenli olarak futbol oynamaktadır.

Tablo 4: FIFA Başkanları, 1904 -

Robert Guerin

Fransa

1904-6

Daniel Woolfall

İngiltere

1906-18

Jules Rimet

Fransa

1921-1954

Rodolfe Seeldrayers

Belçika

1954-5

Arthur Drewry

İngiltere

1956-61

Sir Stanley Rous

İngiltere

1961-74

Dr. Joao Havelange

Brezilya

1974-98

Sepp BLATTER

İsviçre

1998-

 

 


Uluslararası futbol disiplin altına alınıyor

FIFA 1904 yılında uluslararası futbolu kontrol altına alan ilk kuralları belirledi: Ulusal federasyonların karşılıklı ve tam yetkili olarak tanınması, Kulüpler ve oyuncuların aynı anda birden fazla federasyona bağlı olarak oynamasının yasaklanması, Bir federasyon tarafından verilen bir oynama yasağının bütün federasyonlarca tanınması, bütün oyunların FIFA kurallarına uyularak oynanması v.s. Her Ulusal Federasyon yıllık bir aidat ödeyecekti. Bu başlangıç döneminde dahi büyük ölçekli futbol organizasyonları yapmak düşünceleri vardı ve FIFA, ulusal takımların uluslararası karşılaşmalarını organize etmekte tek yetkili olarak tanındı (Madde 9). Bu kurallar il bakışta ulusal federasyonların demokratik iradesine dayanıyor görünse de gerçekte bunlar bir uluslararası hukuk desteğinden mahrum "meşruiyet açığı" olan kurallardır. FIFA, İsviçre hukukuna göre kurulmuş bir dernektir ve futbol üzerinde tekel otorite olma iddiası herhangi bir uluslararası hukuk desteğinden yoksun kendine özgü bir iddiadır.

Diğer cephelerde FIFA güç ve prestij kazanmakta idi. Bir İngiliz kulübü kıtadaki takımlarla İngiliz Federasyonunun onayı olmadan maçlar yapmak istediğinde, FIFA kendi üyelerinin onlarla oynamasını yasakladı. Bu yasak delinse idi ne olurdu ve neden delinmedi sorularının şimdilik cevabı yok. Bu taviz tanımaz yaklaşım İngiliz Federasyonlarının da ilgisini çekti ve bundan sonraki 1906 seçiminde bir İngiliz Daniel Burley WOOLFALL başkan seçildi. Onun yönetimi altında İngiliz ve kıta futbolu daha fazla bütünleşti. WOOLFALL ayrıca futbolun kurallarının uluslararası bir standarda kavuşabilmesi için özel bir çaba harcadı. FIFA başkanlığı 1974 e kadar Avrupa’da kaldı. Her federasyona bir oy kuralı artık bu üstünlüğün sürdürülebilmesinin olanaksız olduğunu ortaya koymaktadır.


Futbol Olimpik oyunlara giriyor

Üye ülkeler artık ortak organizasyonlar düzenlenmesini istiyordu. Bunun en büyük engeli ise yine üye ülkeler arasındaki çekişmeydi. Özellikle Fransa ile İngiltere arasındaki mücadele, Başkan Robert GUERİN’in 1906’da görevi bırakmasına yol açtı. Yeni başkan İngiliz Daniel Burley WOOLFALL’dı artık. İngiltere Futbol Federasyonu’ndan oldukça tecrübesi olan WOLLFALL sayesinde ortak kurallar tüm ülkelerde uygulanmaya başladı. Burada İngiltere'nin futbol üzerindeki manrevi otoritesinin FIFA lehine çalışmaya başladığını görüyoruz. İngiltere'nın ve İngiliz futbolunun uluslararası saygınlığı FIFA hesabına yazılmış gibi görülüyor. FIFA, 1906’da Atina’da düzenlenen ilk modern olimpiyatlarda futbolun da yer almasını sağladı. Meşin yuvarlak, kısa sürede dünyanın her tarafına yayılmaya başlamıştı artık. Özellikle de Avrupa’da... FIFA, her ne kadar tüm dünya futbolunu temsil etmek iddiası ile kurulmuş olsa da 1910’a kadar üyelerinin tamamını Avrupa ülkeleri oluşturuyordu. Sonra FIFA’nın Avrupa dışındaki ilk üyeleri Güney Afrika, Arjantin, Şili ve ABD oldu.

Büyük bir uluslararası turnuva programlama fikri hal gündemde idi ve İngiliz Futbol Federasyonu Londra’da 1908 yılında yapılacak olan Olimpiyat Oyunları kapsamında bir turnuva düzenlemenin sorumluluğunu yüklendi. Bunun organizasyonu sırasında bazı sorunlar ortaya çıktı ve bunlar sonraki 1912 Stokholm Olimpiyatlarında hala çözülmemiş durumda idi. Bu yeni futbol sporu, olimpikler tarafından kuşku ile karşılanıyor ve gerçek bir rekabet sporu olmak yerine bir şov ve gösteri olduğu (günümüzde ne kadar haklı oldukları açıkça ortada) düşünülüyordu. Buradaki kilit nokta futboldaki profesyonellik idi ve bu sorun on yıllarca futbol ile olimpik oyunlar arasında dikenli bir sorun olmayı sürdürdü. Doğu Avrupa ülkeleri sonunda Olimpik oyunlara gönderdikleri futbol takımlarının oyuncularının profesyonel futbolcu değil işçi veya asker olduğunu ileri sürdüler.Bu arada İngiltere 1908 ve 1912 Olimpik turnuvaların her ikisini de kazandı.

FIFA onayı altında ilk Olimpik Turnuva 1924 yılında gerçekleşti ve 34 ülke katıldı (İngiltere hariç). ABD de katılanlar arasında idi ve uzak ülkeleri temsil eden bir takım olarak Uruguay, Güney Amerika futbolunun ulaştığı düzey ile Avrupalı seyircilerin becerisini kazandı. Uruguay'ın aldığı sonuçlar şaşırtıcı idi; 7-0 Yugoslavya, 3-0 ABD, 5-1 Fransa, 2-1 Hollanda. 60,000 seyirci Uruguay ile İsviçre arasındaki final maçını izledi ve Güney Amerikalılar 3-0 ile finali kazandılar.

Avrupa kıtası dışından ilk katılanlar sırası ile Güney Afrika 1909/1910, Arjantin ve Şili 1912 ve ABD 1913 oldu. FIFA’nın yeni üyelere kavuşmasına 1914’te patlak veren 1. Dünya Savaşı engel oldu. FIFA üyelerinin bazıları, birbirlerine karşı savaşıyordu. Savaşın bitimine doğru başkan Daniel Burley WOOLFALL ölünce, FIFA, hiçbir etkinliği olmayan kağıt üzerinde bir kuruma döndü. Bu da daha önce vurguladığımız FIFA'nın gerçek otoritesinin aslında İngiliz saygınlığından kaynaklandığı tezimizi doğrulamaktadır.

 

RIMET Başkan ve Dünya Kupası doğuyor

FIFA, 1918-1921 yılları arasını başkansız geçirdi. Bu dönemde FIFA’yı kağıt üzerinde de olsa ayakta tutmayı başaran isim Hollandalı Genel Sekreter Carl Anton Wilhelm HIRSCHMANN oldu. HIRSCHMANN, başkanın görevlerini Genel Sekreter olarak  Amsterdamdaki bürosundan yürüttü ve kuruluşu canlı tutabilmek için özel bir özen gösterdi. Buradan görülebileceği gibi FIFA, gelirleri yasal olarak düzenlenmiş, gerçek bir uluslararası saygınlığı ve gücü olan gerçek bir uluslararası kuruluş değil. HIRSCHMANN, üye ülkeler arasında iletişimi sağlarken en büyük zorluğu 1. Dünya Savaşı’nda karşı cephelerde savaşmış ülkeleri bir araya getirmekte yaşadı. Özellikle İngiltere, Almanya ile bir araya gelmeyi kesin bir dille reddediyordu.

Bir Fransız avukat, Jules RIMET 1 Mart 1921 de üçüncü FIFA Başkanı oldu. Bu isim, Futbol tarihine adını altın kelimelerle yazdıracak ve Dünya Kupası'nın doğmasına neden olacaktı...

RIMET, futbolu inssanlar arasındaki anlaşmazlıkları çözebilecek, kitleleri kaynaştıracak bir unsur olarak değerlendiriyordu. Hayalinde de farklı kültürlerden gelen, farklı dinlere bağlı, farklı dilleri konuşan ülkeleri biraraya getirecek bir organizasyon gerçekleştirmek fikri yatıyordu. O güne kadar sadece kendine özel olan bu fikri, başkan seçildikten hemen sonra arkadaşlarına açıkladı. İlk olumlu cevap, Federasyon Genel Sekreteri Henry DELAUNAY'dan geldi. İlk adım atılmıştı ve Dünya Kupası yolunda ilk çalışmalar başlamıştı. Bu dönemde FIFA'nın henüz bir ofisi ve çalışanları bulunmuyordu. 1928 Amsterdam Kongresinde bir Hollanda bakanının ilgisi ile FIFA bir politik tanınma da sağlamış oluyordu.

Tam 8 yıl bu büyük organizasyonun gerçekleşmesi uğruna yoğun çaba içinde geçti. İşin ilginç yanı, bağlantıya geçilen hemen her ülkenin bu oluşuma sıcak bakmasıydı. Dünya Kupası'na hiçbir ülke "muhalif" değildi. Jules RIMET, düşüncelerinin haklılığını öğrenmenin getirdiği moralle çalışmalarına hız verdi. Ancak karşılarına kupanın nerede düzenleneceğine dair ciddi bir engel çıkmıştı. Güney Amerikalılar, futbolda herkesten güçlü olduklarını ileri sürerek en uygun "evsahibi" ülke konumunda bulunduklarını belirtiyorlardı. Uzun görüşmelerden sonra yapılan oylamayı Uruguay kazandı. Ardından tartışma sırası kupanın adına geldi. "Fikir babası" Jules RİMET, ilk kupaya da adını verdi:"Jules RIMET Kupası" . Bu kupa ile FIFA IOC karşısında da bağımsızlığını sağlamış olacaktı.

1930 yılında görücüye çıkan Dünya Kupası'nın başından pek çok olay geçti... Hırsızlar tarafından çalındı, bir köpek tarafından bulundu ve üç kez üst üste Brezilya'nın müzesini süsledi. Uruguay 1930 da yapılan ilk Dünya Kupası ‘nın da sahibi oldu. Güney Amerikalılar dünya futbolunda bileği bükülmez bir güç olduklarını kanıtlamaya başladılar. Kıtadan uzakta uzun bir yolculuğu göze alamayan Avrupalılar kupaya fazla ilgi göstermediler. Sadece dört takım; Fransa, Belçika, Yugoslavya ve Romanya katıldılar. İlk Dünya Kupası 18 Temmuz 1930 da Montevideo Centanary (100. yıl) Stadından başladı.

RIMET Kupası'nın yarattığı uluslararsı heyecan, 1954 e kadar FIFA üyelerinin 85 e yükselmesini sağladı ve 1930 dan başlayarak beş Dünya Kupası yaşadı. 72 yıllık tarihi boyunca Dünya Kupası sayısız yıldızlar da yarattı... PELE, BECKENBAUER, CRUYFF, MARADONA, FONTAİNE, BAGGİO, STABİLE, ANDRADE ve ZİDAN bunlardan bazıları... Dünya Kupası'nın adı, 1974 yılında FIFA Dünya Kupası olarak değiştirildi. Kupa FIFA'ya o kadar karizma kazandırmıştı ki kimsenin aklına FIFA'nın bu kupa ve futbol üzerindeki egemenlik hakkının meşru temellerini sorgulamak gelmiyordu.


Medya futbolu küreselleştiriyor

İsveç ve İtalya Stokholm de yapılan 1932 kongresine katılarak, 1934 de yapılacak Dünya Kupası finalleri için aday ülke olmak istediler. İcra Komitesi İtalya’yı seçti. 16 finalisti belirlemek için eliminasyon maçları yapılacaktı. Brezilya ve Arjantin ilk elenen ülkeler oldular. Finali evsahibi ülke kazandı ve İtalya Çekoslovakya’yı uzatmada yenerek kupayı aldı. Burada ilk defa bir Dünya Kupası finali canlı olarak radyodan yayınlandı ve stad dışı bir izleyici kütlesi yaratmanın ilk adımları atılmış oldu. Bu adım bu gün milyarlara ulaşan bir küresel TV seyirci kütlesine ulaşmamıza ve futbolun çok farklı bir ticari sektör olarak değerlendirilmesine yol açtı.


İngiltere FIFA üyesi oluyor

1946 dört İngiliz Federasyonu ‘nun FIFA ya dönüşünü gösterdi. Bu yine başkan Jules RIMET’in diplomatik çabaları ile gerçekleşti. RIMET, İngiliz futbol dünyasında uzak görüşlü meslektaşlar olarak bulduğu Arthur DREWRY and Sir Stanley ROUS ile kurabildiği yakın dostluk ilişkileri ile bunu gerçekleştirdi. Bu iki ingiliz sonradan FIFA başkanları da oldular. Bu olay 10 Mayıs 1947 de Glasgow Hampden Park stadında oynanan İngiltere-Avrupa Karması maçı ile kutlandı. Maça 135.000 seyirci gelmiş ve 35.000 pound gelir sağlanmış idi. Bu miktar, savaş yıllarının getirdiği finansal güçlükleri aşabilmesine katkı olarak FIFA emrine tahsis edildi. İngilizler maçı 6-1 kazandılar. En kazançlı çıkan ise FIFA olmuştu. Gerçekten bütün dünyada futbolun karizması yükseldikçe kazançlı çıkan daima FIFA oluyordu.

 

FIFA'nın Sahte Ekümenikliği

Dünya kupası organizasyonlarının bütün dünyada yarattığı heyecan ve 1974 te FIFA başkanı seçilen Joao HAVELANGE'nin makyavelist imperyal stratejileri bütün dünyada FIFA'nın bütün dünyada tartışılmasız patronu olduğu ve emir ve iradesinin dışında hiç bir ulus-devletin duramayacağı imajını yarattı. FIFA'nın kendisi de bunun gerçek olduğuna inanmaya başladı. HAVELANGE “Ben buraya futbol dene ürünü pazarlamak için geldim” diyordu: Gerçekten öyle yaptı ve çok da başarılı oldu. FIFA gelirleri inanılmaz oranda arttı. Futbolun karizması iş dünyasında itibar gördü. Futbol artık sadece bir sportif değil aynı zamanda finansal bir kompleks haline dönüştü. Bu da futbolu yönetmenin cazibesini çok arttırdı. Futbolda Makyavelizm, teşvik, şike ve diğer yolsuzluklar dünya çapında gözlenmeye başlandı. Sportif değerlerin koruyucusu olması gereken FIFA ne yazık ki "Makyavelizmin şampiyonu" haline geldi. 

FIFA kendisinden on yıl kadar önce kurulan IOC (Inernatıonal Olympic Committee) gibi uluslar arası "kar-amaçsız (non-profit)" ve "kamusal olmayan (non-government)" organizasyondur. Bu hali ile devletin ve siyasetin etkisi dışında ve kar-amaçsız olduğu için Pazar koşullarının da dışındadır. FIFA yönetiminde her üye federasyonun bir oyu vardır ve minik Faroe adaları ile dev Almanya aynı oya hakkına sahiptir. Şu anda Karadağ’ın katılımı ile 208 oy sahibi federasyon bulunmaktadır. Bu yapı yoksul ve desteğe muhtaç üçüncü dünya ülkelerini etkileyip oy sağlayarak FIFA yönetimini tekelleştirebilmeye olanak sağlamaktadır. FIFA sloganı: “Oyunun iyiliği için – For the good of the game” olduğu halde düzenin gerçekte kime iyilik ettiği oldukça kuşkuludur.

 

Tablo 5: Beş Temel FIFA İlkesi

  1. ‘Uygun olan her yol’ ile futbolun gelişimini sağlamak 
  2. Maç organizasyonları ile ülkeler ve federasyonlar arasında “dostça ilişkiler” geliştirmek
  3. Futbolda ırk, din ve politika ayırımı yapmamak
  4. Üye federasyonlar arasında oluşabilecek çatışmalar çözüm getirmek
  5. Bütün futbol federasyonlarını kontrol altında tutarak, futbolun istismar edilmesini ve uygun olmayan yöntem ve uygulamaları engellemek.

Burada "Meşruiyet Açığı" tartışmasını yaratan ilke "Bütün federasyonları kontrol hakkında tutma"  olarak özetlenen beşinci ilkedir. Bu ilkenin dayandığı veya dayanbileceği herhangi bir uluslararası hukuk desteği bulunmamaktadır. FIFA bunu ulusal federasyonlarla imzaladığı "statü anlaşmaları" yapmak veya son Türkiye örneğinde görüldüğü gibi "FIFA'ya bağlılığı ulusal yasa sistemine sokarak perçinlemek" stratejisini uygulamaktadır. Geröekte bütün federasyonların FIFA'da koparak kendi başların kupa düzenlemeleri en doğal haklarıdır. Bu yöntemin uygulanmayışının nedeni hukuki engel değil, oturmuş ve başarılı olmuş düzenleri bozmanın kimsenin yararına olmadığıdır. G-14 gurubu bu tür bir uygulama için Brüksel'de yoğun lobi çalışmalarına girmiş olduğu halde düzeni şimdilik bozmamayı kendi çıkarlarına uygun buluyor.

Bu yapılanma şeklinin sonucunda modern futbol oldukça Makyavelist bir görünüm sergilemekte ve en büyük skandallar futbolun en yaygın olduğu ülkelerde patlak vermektedir. FIFA'nın federasyonları kontrol etme kapasitesi futbolu da kontrol edebileceği anlamına gelmiyor ve giderek ticarileşen futbol bir yasal boşluğa doğru genişliyor. AB hukuk sistemine yansıyan bazı davalar aslında FIFA'nın futbolu düzenlemede ne kadar yetersiz kaldığını ortaya koyuyor. Bunun sonucunda hem ulusal ligler de hem de FIFA'nın kendisinde oldukça göze batan yolsuzluk olaylarının ortaya çıktığını görüyoruz. FIFA yönetimindeki yolsuzluklarla ilgili kitaplar yayınlandığı ve TV programları yayınlandığı halde FIFA bunları atlatabilmeyi ilginç bir şekilde başarabiliyor. 2002 yılında FIFA başkanı Sepp BLATTER in genel sekreteri yönetimin rüşvet ve yolsuzluk uygulamalarını belgeleri ile birlikte ortaya koyduğu halde, bu konuda açılan soruşturma sonuçsuz kalmış, yargı olayı geçiştirmiş ve BLATTER yasaların üzerinde (İsviçrede) bir konuma yükselmiştir.

 

Burada FIFA merkezinin İsviçre'de olması, İsviçre hukuk sistemine tabi bir NGO olması ve FIFA başkanının ve etkin yöneticilerinin İsviçreli olması nedeniyle İsviçre makamlarının kayıtsız kaldığı düşünülebilir. Ayrıca kuruluşun futbolu ticarileştirerek sağladığı milyarlarca dolarlık bütçeler de kendilerine bir tür dokunulmazlık satın almalarına olanak sağlamaktadır. Buna karşılık BOSMAN ve OULMERS davalarında yaşandığı gibi bu tür FIFA tasarruflarının AB Hukuku ve Müktesebatı ile uyuşmadığı açıkça ortadır. Bu olguyu Avrupa Birliği Adalaet Divanı (ECJ) bir içtihat konumuna dönüştürmüş durumdadır. "Spor AB Hukuku dışında bir olaydır fakat ticarete dönüşmüş her uygulama bire-bir yasal denetime tabi olmalıdır."  FIFA üçüncü dünya ülkelerinde işe yarayan şantaj tekniklerinin AB Hukuku karşısında ters tepeceğini daha önce vurgulamıştık, AB Komisyonu'nun son "Spor Üzerine Beyaz Rapor" çalışmasında açıkça söylendiği gibi "Spor AB Hukukunun konusudur" ve bu da FIFA'nın kendisini yasaların üstünde sayan "ekümeniklik" iddialarının sonudur.

 

FIFA ve Yolsuzluk

 

Bu kadar soylu amaçlar ortaya koyan küresel kuruluşlar nasıl oluyor da bu tür şaibeli yönetimlere sahip olabiliyor. Burada kar-amaçsız kuruluşlarda görülen yönetsel dengesizlikler devreye girmektedir. Aynı sorunlara gerçekte diğer kar-amaçsız kamusal kuruluşlarda da rastlanmaktadır. Kar maksimizasyonu yapılamayan durumlarda rant-maksimizasyonu yapılmakta ve olumlu finansal ortamlarda bu süreç giderek yöneticilerin kişisel rant maksimizasyonuna dönüşmektedir. Bu tür rant maksimizasyonu ise sahip oluna iktidarı korumak ve derinleştirmek sürecine dönüşüyor. Böylece evrensel bir fayda maksimizasyonu görünümü altında kişisel faydalar maksimize ediliyor. Bunu geçekleştirebilmek için de çıkar gurupları ve lobi gurupları ile yaygın ve derinlemesine ilişkiler geliştiriliyor.

 

Bu model gerçekte hükümetlere bağlı kamusal kuruluşlar için aşırı basit olsa da FIFA gibi ulusal otorite kontrolünden yoksun kuruluşlarda oldukça fonksiyonel olarak çalışabiliyor. Artık “oyunun iyiliği için” sloganın “FIFA nın iyiliği için” hatta “Başkanın iyiliği için” şekline dönüştüğünü kolaylıkla söyleyebiliriz. Başkan bu iyiliği çevresi ile akıllıca paylaşabildiği zaman ortaya yıkılmaz bir "kurulu düzen (establishment)" çıkıyor. Örneğin TV Dünya Kupası TV yayın hakları başkanın çevresindekilere çok düşük sembolik değerler devredilebiliyor. Veya FIFA yönetimine tahsis edilen biletlerin karaborsada fahiş fiyatlarla satıldığını görüyoruz ve bir çok durumda bu olaylar son derece pasaklı bir şekilde yapılıyor ve belgeleniyor. 2002 Dünya Kupası İngiltere-İsveç maçı için Saitama Stadında bir blok İngiliz seyircinin elinde karaborsadan alınmış , üzerinde Muhammed Bin HAMMAM (FIFA İcra Komitesi  üyesi ve Katar Başkanı) damgası olan biletler vardı. BLATTER,  FIFA yönetimine geldikten sonra on milyonlarca dolarlık FIFA kaynağı yoksul ülke federasyonlarına destek adı altında aktarılıyor ve bu paraların nerede ve nasıl kullanıldığı kamu otoriteleri tarafından denetlenemiyor. Bu uygulamanın oy sahibi olan federasyonları son derece minnettar bıraktığı ve onları kurulu düzeni değiştirmek konusunda oldukça isteksiz yapacağı açık.

 

 {jcomments on}

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  12242  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Kutlu Merih Cuma, 02 Nisan 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

Neden Futbol Ekonomisi?

 

www. Futbolekonomi.com’un  vizyon ve misyonu temel olarak  Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi’nin (FESAM) vizyon ve misyonuna paralel ve aynı düzlemdedir.

 

Bu bağlamda temel misyonumuz: Futbolun yerel ve küresel makro özelliklerini incelemek ve yeni yapısal modeller önermek; bu kapsamda entelektüel gelişimi hızlandırmak ve buna ilişkin referans olabilecek bir database oluşturmak ve bunu tüm futbol araştırmacılarının emrine sunmak... Bu amaçla yapılan çalışmaları yayımlamak; gerekli her türlü bilimsel futbol araştırma ve geliştirme projelerine entelektüel anlamda destek vermek.

 

Temel Vizyonumuz: Önerilen yeni modellerin gerçekleştiğini görmektir.

 devamı >>>

finansal-futbol-anim-1

tugrulaksar_ge_roportaj

Tuğrul Akşar Güngör Urasın sorularını yanıtlıyor

  Yazar Tuğrul Akşar,
Milliyet Gazetesi Yazarı Güngör Uras'ın
sorularını yanıtlıyor.
detay için tıklayınız..

 

Spor Endexi

 

13/12/2024

Kapanış Günlük
Değişim %
  BİST 100

10125,46

+0,66

 bjk BJKAS

4,33

-0,92

 fb FENER

103,30

-0.58

 gs GSRAY

6,54

-0,91

 trabzon TSPOR

0,90

-1,10

   SPOR ENDEKSİ

3.021,26

-0,87

Videolar

Tuğrul, Tuğrul Akşar, Pusula, Ekonomi, Futbol, Futbol Ekonomi, Mali,VİDEONUN DEVAMI VE DİĞER VİDEOLAR İÇİN TIKLAYIN.

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 44129003

TRENDYOL SÜPER LİG 2024-2025 SEZONU

  

 

 Sıra TAKIMLAR 0 G B M A Y AV

1

Galatasaray 14 12 2  0 38 15 23 38
2 Fenerbahçe 14  10   2 2 36  13   23

32

3 Samsunspor 15 9 2  4

29

17 12

29

4 Eyüpspor 15  7   5  3 24 15 9 26
5 Beşiktaş 14 7 4  3  23  15 8 25
6 Göztepe 14 7 3 4 27  20 

  7

 24 
7

Başakşehir

14 6  4  4 24 18 6 22
8 Konyaspor 15 5 4

6

17 22 -5 19
9 Rizespor 14 6 1 7 15    21  -6 19
10 Gaziantep  14 5 3 6 20 21 -1 18
11 Sivasspor 15 5 2 7

20

25   -5 17
12 Antalyaspor 14 5 3 6 18  26 -8 18
13 Trabzonspor 14 3 7

4

20  18  2  16
14 Kasımpaşa 14 3 7 4 18 21 -3 16
15 Kayserispor 14 3 6 5 15 25 -10 15
16

Alanyaspor

14

3

5 6 12 18 -6 14
17 Bodrum FK 14 3 2 9 10 21 -11 11
18 Hatayspor 14 5 8 12 23  -22 8

19

A.Demirspor 14 0 2 12 10 34 -24

 

                 

Okur Yazar


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı  info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

 

Annual Review of Football Finance 2023

Annual Review of Football Finance 2023

Deloitte Sports Grup'un Avrupa Futbol Finansmanına ilişkin 32. kez düzenlediği yıllık futbol finans raporuna göre, Avrupa futbol pazarı 2021 - 22 sezonunda bir önceki yıla göre %7 büyüyerek 29.5 Milyar Euro büyüklüğüne ulaştı. Rapora ulaşmak için tıklayınız

Deloitte Money League - 2024

Deloitte Money league 2024

Deloitte Money League Raporunu 27. kez yayınladı. Rapora göre Avrupa'nın en zengin 20 kulübünün 2022-23 sezonunda gelirleri toplam 10.5 Milyar Euro'ya ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

UEFA Kulüp Finans&Yatırım Raporu 2024

 

UEFA Raporu-2023

UEFA Kulüp futbolunun finansal durumları ve yatırımlarına ilişkin yıllık görünüm ve benchmark raporunu yayınladı. Okumak için tıklayınız

 


 

2021-Money-league-Raporu

 

Yirmidördüncü Deloitte Money League raporuna göre Barcelona'nın 715.1 Milyon Euro'luk geliriyle ilk sırada yer aldığı, tamamı merkez lig kulüplerinden oluşan ve bir önceki yıla göre gelirleri %12 azalan Para Ligi raporunu okumak için tıklayınız

 


 

 

annual report 202021 photo

 

Avrupa Futbolunun patronu UEFA’nın gelirleri 5.7 Milyar Euro’ya Ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

 


 

 UEFA-Kulup-Futbolu-Lisanslama-2023


UEFA’nın 2023’te yayınladığı en son  Kulüp Lisanslamaya İlişkin Karşılaştırma raporuna göre kulüpler Pandemi döneminde 7.3 Milyar Euro zarar ettiler. UEFA raporu, Avrupa kulüp futbolunun endişe verici bir resmini çiziyor. Raporu okumak için tıklayınız.

 


    

191112 Aktifbank Ekolig

 

Türk futbolunun gelirlerinin ve ekonomik görünümünün mercek altına alındığı Futbol Ekonomi Raporu – EkoLig'in dördüncü sayısı yayınlandı. Süper Lig’in 2017-2018 sezonu sonunda 3,2 milyar TL olan geliri, 2018-19 sezonunda 4,2 milyar TL’na ulaştı. Bkz.

 

 

master bm report lowres

 

The European Club Footballing Landscape 2022


UEFA'nın Avrupa Lulüp futboluna ilişkin 13, kez yayınladığı, Covid-19'un etkilerinin de analiz edildiği raporu okumak için Bkz.


 

 EkoSpor-y

“Ekospor’un aylık bültenlerinden haberdar olmak için tıklayınız”

 

Süper lig Marka değeri araştırma

''Taraftar Algısına Göre Türkiye Süper Ligi Marka Değerini Etkileyen Faktörlerin ve Marka Değeri Boyutlarının Değerlendirilmesi'' Prof. Dr. Musa PINAR öncülüğünde yapılan bu araştırmayı okumak için tıklayınız.

 

 

the-european-elite-2019

KPMG Avrupa’nın 32 Elit Kulübünün değerlemesini yaptı. Süper Lig’den Galatasaray ve Beşiktaş’ın da bulunduğu bu raporda en değerli kulüp 3.2 Milyar Euroluk değeriyle Real Madrid oldu. Raporu okumak için tıklayınız.
 

Endustriyel_futbol

 

Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı Üzerine

Futbolun Endüstriyel gelişimi, kulüplerin sportif ve iktisadi/mali yapılanışını derinden etkiliyor. Dorukhan Acar’ın Kurumsal Yönetim temelli yaklaşımı ile "Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı"yı okumak için tıklayınız

 

 

Türkiye'de Kadın Futbolunun Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu

 

imagesCAVM4O4L

 

Dr. Lale ORTA’nın Kadın Futboluna Entelektüel Bir Yaklaşım Sergilediği makalesi için tıklayınız.” 

 

 

İngiliz Futbolunda Kurumsal Yönetişim Üzerine

 

governance_in_football

 

Tüm kulüplerimize ve Türk Futbol yapılanmasına farklı bir bakış açısı kazandırabileceğini düşündüğümüz, İngiliz Parlementosu’nun Kültür, medya ve spor Komitesi’nin hazırladığı raporu okumak için tıklayınız. 

 

money-and-soccer

“Money scorring goals”, Gerçekten de “Para Gol Kaydedebiliyor mu? “

Euro 2012’nin olası ekonomik etkilerini
okumak için tıklayınız. 



FFP

Futbolda Finansal Sürdürülebilirlik Kapsamında ''Finansal Fair Play Başa Baş Kuralı ve Beşiktaş Futbol Kulübü Üzerinde Bir Uygulama 
Hüseyin AKTAŞ/Salih MUTLU,

okumak için tıklayınız.