FUTBOLUN TİCARİLEŞMESİ: İngiltere Örneği
Bizi Takip Edin Futbol ekonomisi facebookta futbol ekonomisi twitterde
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Haberler & Makaleler Genel KUtlu MERİH FUTBOLUN TİCARİLEŞMESİ: İngiltere Örneği

FUTBOLUN TİCARİLEŞMESİ: İngiltere Örneği

 

Kutlu MERİH

Kasım.2005

 

 GİRİŞ:
 

Futbolun ticarileşmesinin yarattığı sakıncaları  irdelemeden önce, ticarileşmemiş halinin nasıl geliştiğine göz atmak yararlı olabilir. Futbol bildiğimiz şekli ile İngiltere’de ortaya çıktı. Gelişmesi yavaş bir evrim şeklinde oldu.

Futbol dışı bir tasarımcısı ve düzenleyicisi yok gibi idi. Kendi kurallarını kendi koydu ve bu kuralları muhafaza etti. Oyunların ve oyuncuların para ile ilişkisi profesyonelleşmeyi ortaya çıkarırken bile oyunu düzenleyen otoriteler onun sportif ruhunun  korunmasına özen gösterdiler. Ligin örgütlenmesi büyük ve küçük kulüpler arasında bir denge sağlanacak şekilde geliştirildi. Kulüplerin kendileri de FA düzenlemelerine uyarak sportif karakterlerini korumaya ve futbola ticaretin girmemesine özen gösterdiler. İngiltere’de yaşanan gelişmeler futbol sektörünün doğası ve sektöre dışarıdan müdahale gelmedikçe kendi kendini dengeleyemeyeceği konusunda ilginç gözlemler sunmaktadır. Bu nedenle burada sektörün ticarileşme sürecini ve bunun  sonuçlarını, genellikle İngiltere örneğinde inceleyeceğiz.


Premier Lig oluşumu dengeleri bozuyor

1992 de FA nın da onayı ile 1. ligin geri kalan liglerden ayrılarak bir Premier Lig oluşturmasına ve parasal kuralların bir miktar gevşetilmesine olanak sağlandı.  Bu yüzyıllık bir geleneksel yapının bozulması anlamına geliyordu. Bu olay TV yayımcılığının daha önce görülmemiş ölçüde ödeme teklifi ile sektöre yaklaşmasından hemen önce gerçekleştirildi. TV ler ile pazarlığı Premier Lig yaptı ve kazanılan £305 million kaynağın çok azı diğerleri ile  paylaşıldı. FA halka açılmaya onay vererek kendi kurallarını çiğnedi. Böylece bir çok futbol kulüp sahibi, yöneticisi ve yakınları daha önceki dönemde ucuza kapattıkları hisselerden büyük kazançlar sağladılar.

Bu ana kadar Taylor Raporu ile önerilen bütün stadların oturmalı hale getirilmesi ve kulüplerin bunun için kamu fonları ile desteklenmesi dışında bir düzenleme yapılmamıştı. Tepe kulüpleri sonradan değerlerini üç katı kadar arttırdılşar ve başka para getiren işlere de giriştiler. 1997 de £670 million değerinde dört yıllık bir TV anlaşması gerçekleştirildi ve sadece 20 Premier Lig kulübünü kapsadı. Futbol Ligi kendisi için ayrı bir anlşma yaptı. Premier Liginden bir kısım  kaynaklar stadların geliştirilmesine ve futbol akademilerinin oluşturulmasın kaydırıldı. Bu kaynaklar genel olarak yetersiz kaldı ve  sistem büyük dengesizliklere yol açtı. Stadların dolmasına karşılık artan bilet ücretleri ve istismarcı ticari anlayış büyük bir sadık taraftar kütlesinin oyunlardan uzaklaşmasına neden oldu. Futbolda serbest ticaretin yeri üzerine tartışma sadece bir görüş açısı değil, yüzyılı aşan bir tarihi olan bir sportif geleneğin kendini aifade ve savunma girişimi olarak algılanmalıdır.


Futbolun başlangıç dönemleri

Bildiğimiz şekli ile futbol ilk olarak İngiltere’de ortaya çıktı. Bun un kuralları 19. yüzyılın özel okullarında oluştu. Genç öğrencilerin keyif almak için oynadıkları ve okul yönetimlerinin sporcu ahlakını geliştirici ve centilmenlik ruhunu destekleyici buldukları bu oyuna hoş görü ile yaklaştılar. Organize bir fiziksel mücadele gençlerin iradesini ve direniş gücünü geliştiriyordu. Düzenleyici ve disipline edici bir kurum olarak  “The Football Association (FA)” 1863 yılında kuruldu. Başlangıçtaki amacı çeşitli okullar ve üniversitelerde oynanan bu oyunu standart kurallara kavuşturmak içindi.

Futbol 1860 lar ve 1870 lerde üst sınıf çevrelerde benimsendi ve çoğunlukla üniversite öğrencilerinin oyunu oldu. Gelişmesine kiliseler ve okullar katkıda bulundular. Futbolda fiziksel ve ruhsal sağlığı destekleyen ve moral değerlerin önemsenmesini sağlayan bir yön keşfetmişlerdi. Oyun bundan sonra hızla popülerleşti. İngiltere’nin her yanında kulüpler açıldı. Bunlara bu oyunu oyanak isteyen öğrenciler, öğretmenler, rahipler ve bunları desteklemek isteyen iş adamları katıldı. Önde gelen kulüpler aynı zamanda ateşli bir taraftar kütlesine de sahip olmaya başladılar.


Profesyonel futbolun başlangıç dönemleri

FA başlangıçta oyunun tamamen amatör bir anlayışla oynamasında ısrarcı oldu. Parasal ilişkilerin oyunun sportif niteliğini bozacağından endişe ediliyordu. Fakat kulüpler arasındaki rekabet ve taraftar baskıları en iyi oyuncuları takıma katmayı gerektirdiğinden 1880 lerde özellikle İngiltere’nin kuzeyinde oyunculara düzenli fakat gizli ödemeler yapılmaya başlandı. 1884 te kulüpler şayet profesyonelizm yasal hale getirilmez ise FA düzeninden çıkarak bağımsız davranacaklarını deklare ettiler. Bundaki sonraki yılda FA profesyonelliği yasal hale getirdi. Bunu gönülsüz olarak yaparken, şayet yasaklarda ısrar ederse profesyonelizmin yeraltından yürüyeceği ve kontrol edilmesinin olanaksız olacağı şeklindeki tezleri yadsıyamadı. Buna göre düzenleyici otoritenin esas amacı ticarileşmeyi kontrol altına almak ve sportif bir olayın özünde olan değerleri korumaya çalışmak olarak yorumlanabilir.

Futbol kulüplerinin artık düzenli ödemeleri gereken bir bordroları vardı ve bunun için oyunlarda da düzenli bir sistemin kurulması gerekiyordu. Aston Villa başkanı  William McGregor belirli bir oyun düzeni olan bir lig düzeni kurulmasını önerdi.  Dünyadaki ilk profesyonel lig olan Futbol Ligi bu şekilde 1888 yılında 12 kulübün katılması ile kurulmuş oldu. FA futbolun düzenleyici organı olarak yerini ve rolünü korudu. Futbol Ligi, FA tarafından lisanslandı ve düzenleyici çerçeve oluşturulmuş oldu.


Düzenlenmiş futbolun başlangıç dönemleri


Ligde eşitlik

Daha başlangıçta Futbol Ligi içinde eşitliğe özel bir önem verildi. Lig politikasına göre, taraftarlarının “katılma havzaları – catchment area” büyük olan büyük şehirlerin kapı girişinde sağladıkları büyük gelirlerle lige hakim olmaları önlenmeli idi. Bir yüz yıl kadar bu kural korundu ve kulüpler kapı gelirlerini adil bir şekilde paylaşmaya özen gösterdiler. Sonradan buna bir miktar prim de eklendi ve her kulüp yıllık kapı gelirinin yüzde dört gibi bir kısmını bütün kulüplere eşit olarak dağıtılmak üzere ayırdılar.

Maksimum ücret

Kulüpler arasında eşitliği sağlamanın diğer bir yolu, oyunculara verilecek maksimum ücreti belirleyen FA kuralı oldu. Bu kural FA ile kulüpler arasında bazı gerilimlerin doğmasına neden oldu ve bir tür emekçi-sınıfı oyuncuların haklarını kısıtlama gibi yorumlandı. Buna karşılık 1961 yılına kadar etkisini sürdürdü.

Kulüplerin finansal yönetişimi

Profesyonelizmin kabul edilmesi ve ilk kapalı futbol statlarının inşasından sonra futbol kulüpleri kendilerini sınırlı sorumluluk şirketleri olarak (plc) örgütlemeye başladılar. Bundan önce kulüpler genel olarak yönetim kurulları ile yönetilen dernek formunda idiler. Kulüplerin şirketleşmesi öncelikle finansal açıdan korunma amaçlı idi. Profesyonelliğin gelmesi ve para hareketlerinin olması dernek üyelerini sakıncalı finansal sorumluluklar altına sokabilmekte idi. Futbolcu ücretleri ve stadyum inşası büyük ölçüde para hareketlerini de gerektiriyordu. Bir çok futbol kulübü özlerinde spor kulübü olarak kaldılar fakat yasal yapı olarak şirket formunu tercih ettiler. Bunun yanında profesyonel futbolun popülaritesi futbolun profesyonel bir girişim olarak düşünülmesine yol açtı ve bu alanla bazı girişimciler de ilgilendiler. Liverpool FC, Chelsea FC ve Portsmouth FC başlangıçta profesyonel futbol şirketleri olarak ortya çıktılar. Bunların herhangi bir sportif geçmişleri yoktu ve sahiplerini bir ticari girişimi olarak oluşturuldular.

Futbolun bu erken dönemini anlamak şimdiki dönemine ışık tutabilmemiz açısından da de özel bir önem taşıyor. Futbol kulüpleri başlangıçta ticari girişimler olarak kurulsalar dahi bunlardan para kazanmak ve kar etmek olanağı FA kuralları sayesinde son derecede kısıtlı idi. Ligde eşitliği sağlayan kurallar ve fonların yeniden dağıtımı futbolun ticari değerini oldukça sınırlamakta idi.  Günümüzde futbol kulüpleri yüzmilyonlarca dolarlık ticaret devleri haline dönüştüler. Liglerdeki eşitsizlik büyük ölçüde arttı. Gelirlerin yeniden dağıtımı kavramı kalmadı. Her koyun kendi bacağından asılsın ilkesi öne çıktı. Sistemin bu şekilde ticarileşmesi futbol otoritelerinin sağduyusu ve sportif disiplin sayesinde yüzyıl kadar önlenebilmişti. Bu dönemde ise yayımcılık teknolojisinin sisteme dışardan müdahalesi ve yarattığı aşırı fonlar sistemdeki dengelerin bozulmasına ve bütün sektörün yeniden gözden geçirilmesine yol açtı.

Finansal disiplin ve FA Kural 34

İngiltere Futbol Ligi, kulüpler arasındaki eşitliği gözetecek bir anlayışla kurulmuş idi ve gelirin büyük ve küçük kulüpler arasında yeniden dağıtımıma özen gösteriliyordu. FA ise profesyonel futbol kulüplerinin sportif karakterlerini korumaları konusunda hassas davranıyordu. FA tüzüğünün perofesyonel kulüp-şirket maddesine çeşitli kuralları dahil etti. Bu kurallar bir miktar gevşetilmekle birlikte günümüzde hala etkilerini sürdürmektedirler. En çok biline kural 34 no. ludur.

FA Kural 34 Kısaca şöyledir:

1. Kimse bir futbol kulübünde yönetici olmak sıfatı ile bir ücret alamaz. (Bu iki kere değişti ve 1981 de tam-gün çalışan tek bir yöneticinin ücret alabileceği ilkesi geldi. Günümüzde yönetici sayısında kısıtlama yok fakat tam-gün kuralı geçerli.)

2. Kimse sahip olduğu bir futbol kulübü hissesinden yüklü bir gelir sağlayamaz. Ödenecek temettüler hissenin nominal değeri üzerinden yüzde 5  ile kısıtlanmıştır.

3. Bir futbol kulübü aktiflerin nakte çevrilmesine karşı korunmuştur. Şayet bir kulüp değer kazanmış ise herhangi bir artı değer,  aktif sportif destek fonlarına veya diğer yerel sportif kurumlara dağıtılmalıdır.

Bu kurallar, futbolun bir kamu hizmeti olduğu, kar amaçlı olmadığı anlayışını futbol kulübü hisseleri olan veya kulübü yönetmeye heveslenen bireyler aşılmayı amaçlamaktadır. Kural 34 herhangi bir işadamının bir futbol kulübünden ücret veya temettü aracılığı il para kazanabilmesine engel olmaktadır. Bu kurallar kulüplerin yerel iş adamları tarafından isteklerine bir sınır getirdi. Futbol ile ilgilenme amaçları ne olursa olsun kulüpten para kazanabilmeleri olanaksız oluyor ve futbola kazanç getiren bir iş gözü ile bakamıyorlardı.


Profesyonel futbolun gelişimi

Profesyonel futbol başlangıcını izleyen dönemde hızlı bir gelişme gösterdi. 1921 de İngiltere’de dört küme vardı. Amatör FA ile profesyonel lig arasında bazı yönetsel güçlükler uzun bir süre devam etti. Genel olarak iki lig arasındaki uyuşum II. Dünya Savaşı sonuna kadar sürdü. Oyuncular sendikalaştılar ve yöneticileri ile bazı dönemsel çatışmalara girdikleri oldu.

Kulüplerin yönetimi açısından genel olarak söylenirse, bir çoğu profesyonel iş adamları tarafından sahiplenildiler ve bir tür kamu hizmet verme anlayışı ile yönetildiler. Yöneticiler işlerini kulüplerini sağlıklı yönetmek ve kendilerinden sonra gelenlere sağlıklı olarak devretmek olarak gördüler. BU felsefe hala küçük şehir kulüplerinde ve amatör liglerde varlığını sürdürmektedir.


Amatör yönetim performansı düşürüyor

Günümüzde ise futbol şirketleri esas olarak hissedarlarının yatırımı olarak çalışmakta ve onlara kazanç sağlamayı amaçlamaktadır. Kulüplerin amatörce yönetimleri yöneticilerine bir kamusal imaj sağlanmakla birlikte yönetsel performans düşüklüğüne de beraberinde getirdi. Kulüplerinde finansal bir yarar beklemeyen yöneticiler taraftarları gerçekte bir yük olarak gördüler ve onlara konfor hatta güvenlik sağlamak için bile bir motivasyonları olmadı. Bu da futbolun altyapısının gerekli olan bakım ve onarım hizmetlerinde aksamalara yol açtı ve durum stat facialarına kadar pek fark edilemedi. Şayet bu statlar modern ve profesyonel bir anlayışla yönetilse bu facialar olmayabilecek idi. Buna karşılık amatörce sistemin de savunulacak bazı iyi yönleri bulunmaktadır.

Futbol kulüplerini yüzyılı aşan sürede ayakta kalıp nesiller boyu taraftar kütlesinin sadakatine sahip olabilmesinin bir sırrı bulunmalıdır. Kulüpleri bu kadar korunmalı ve taraftar sevgilisi yapan şey, bunların bir gösteri sektöründe rekabet eden bir ticari kuruluş gibi çalışmayışlarıdır. Futbol kulüplerinden para kazanma olanaklarının engellenmesi futbol maliyetlerinin geniş bir çalışan sınıf bütçesi için makul düzeylerde olmasına olanak sağlamıştır. Büyük statlarda bile çocukların girişi serbest olmuştur. Bu ulaşılabilirlik ve popülerlik futbolun toplum katmanları için hızla bir bağlayıcı güç haline gelmesini sağladı. Taraftarlık bir aile kültürü oldu ve nesillerden nesillere aktarıldı.

Ligde fonların yeniden dağıtımı ve maksimum ücret uygulaması, değişken yönetim kalitelerine karşılık geçen yüzyıl kurulmuş olan kulüplerin hemen hepsinin sektörde kalmasını sağladı. Günümüzde profesyonel standartların  düşüklüğü veya rekabette bölgecilik günümüzde hoş görülemeyecek özellikler. Buna karşılık bir kamu hizmeti anlayışı hala kulüplerin yönetimine genel olarak futbolun yönetişimine hakim.


Sponsorluk ve TV gelirlerinin katkıları

Gerçekte sponsorluk ve TV, futbol sektörü ile ilk ilişkilerini 60 lı yıllarda kurdu. Bir marka hakine gelmiş büyük ve zengin kulüpler sponsorluk ve yayımcı kuruluşlar için çok çekici idi. Buna karşılık futbol liglerinin geleneksel yönetişim sistemi gelirlerin genel olarak kulüpler arasında adil dağıtımını gerekli kılıyordu. 1965 yılında BBC maçların özet görüntüleri için £5,000 Sterlin ödedi ve bu para her kulübe £50 civarında olmak üzere dağıtıldı. Televizyonda gösterilen futbola ilgi ve seyirci arttıkça bu para miktarı da yükseldi. 1980 lerde kulüp yöneticileri futboldan daha çok gelir elde etmenin yöntemlerini araştırmaya başladılar.

Moneterizmin ve ticarileşmenin REAGAN ve TATCHER önderliğinde bütün dünyada benimsenmeye başlandığı bu dönemde kulüp yönetici nesli de giderek gençleşti daha ticari bir anlayışa sahip oldu. Kulüplerin tam-gün çalışan yöneticilere ödeme yapabilmesi de bu dönemde gerçekleşti. Kulüpler özellikle İngiltere’de liglerden ayrılarak kendi başlarına organizasyonlar yapma eğilimine girdiler. Sistemin bozulmasını istemeyen küçük kulüpler büyük kulüplere daha fazla parasal ve yönetsel haklar verilmesine razı oldular. Biletlerden kesilen fonlar düşürüldü ve ev sahibi kulüplerin gişe gelirlerinin hepsini alması ilkesi benimsendi.

Bu yıllarda giderek daha ticari bir mantığı benimsemekle birlikte kulüpler bilet ücretlerini düşük tutmayı ve futbolu bir canlı gösteri olarak sunabilmeyi sürdürdüler. İnsanlar kulüpleri giderek ticarileştiği halde onlarla olan duygusal bağlarını ve sadakatlerini sürdürdüler. İsimleri kulüp olmakla birlikte bunların çoğu artık bir sahibi olan ve kar etmeyi amaçlayan ticari şirketler idi.


Ticarileşmenin kökenleri

Avrupa futbolundaki ticarileşmenin kökenleri 1980 lerdeki gelişmelere dayanmaktadır. 1989 yılında, Hillsborough da Liverpool ile Nothingam Forest arasında yapılan FA kupası yarı final maçında yaşanan bir izdihamda 96 Liverpool taraftarının ezilerek ölmesi, futbol sektöründe bazı şeylerin ciddiye alınması gerektiğini ortaya koydu ve İngiliz hükümeti  olay ile ilgili resmi bir soruşturma başlattı.


Hillsborough faciası ve Taylor Raporu

Soruşturmayı yöneten yargıç Lord TAYLOR izlenimlerini iki önemli rapor ile özetledi ve bu raporlar sektörün yapısını ve yönetişim şeklini etkileyen önemli önerileri gündeme getirdi. Birinci Taylor raporu facianın nedenlerini belirledi. Rapora göre olay günü sorumlu otoriteler gevşek ve kayıtsız davranmışlar, gerekli güvenlik önlemleri alınmamış ve polis taraftarlara kötü davranmış idi. Rapor aynı zamanda futbol kulüplerinin geleneksel yapısının bu tür olayları önlemedeki zaaflarını da ortaya koyuyordu. Kulüpler genellikle profesyonel beceri düzeyi düşük amatör kadrolar tarafından yönetilmekte idi ve bunlar kapasitelerinin üzerindeki sorumluluk alanlarına sahip çıkmakta güçlük çekiyorlardı. Kulüplerin şirketleşmiş olması ve patronluk sistemi ile yönetilmeleri onları daha etkin ve verimli bir düzeye getirmemişti.

Lord TAYLOR’un ikinci ve son raporu, futbol sahalarındaki genel güvenlik önlemeleri ile ilgili tavsiyeleri içeriyordu. En önemli önerisi İngiltere’deki bütün futbol sahalarının oturarak izlenecek şekilde yeniden düzenlenmesi idi. TAYLOR bunun yanında futbol sektörünün genel kurumsal yetersizliklerine ışık tutuyordu. Analizinde öne çıkan iki nokta özet olarak şöyle idi:

  • Futbol sektörünün yönetişim sistemi, futbol otoriteleri ve federasyon, kulüplerin gerekli güvenlik önlemleri almalarını zorlamak için yeteri kadar gayretli davranmamıştı.

  •  Kulüplerin yönetim sistemlerinde kamu hizmeti verme anlayışı neredeyse yok olmuştu. Kulüp yönetimleri taraftarlarını sadakatlerini sağlamak için, alınıp satılan hisselerin değerlerini arttırmak ile ilgili idiler. (Taylor Final Rapor, parag. 53).

Taylor raporuna göre futbol, kendi müşteri-taraftar tabanının beklentilerine göre reforme edilirse  sektörün olağanüstü popüler gelecekte artarak devam edecekti ve bunu gerçekleştirmek için bazı radikal reformlar gerçekleştirilmeli idi. . (Taylor Final Rapor, parag. 58).

Böyle bir radikal yeniden yapılandırma gerçekleştirilmedi. İngiliz hükümeti sadece herkesin oturması önerisine ilgi gösterdi. Ne kulüpler ne de futbolun yönetişim sistemi ciddi bir yeniden değerlendirme ve yeniden yapılanma sürecine girmedi. Gerçekte hükümet statların yenilenmesi için bazı kamu fonlarını kulüplere bağış olarak sunarak raporda son derecede eleştirilen kulüp yöneticilerini ödüllendirmiş oldu.

Gerekli finansman, futbol bahislerindeki hükümet payının azaltılarak aradaki farkın stat yenileme çalışmalarına tahsis edilmesi ile sağlandı. Bu dağıtımı organize edecek bir futbol Sandığı (Football Trust) oluşturuldu. Bu sandık stada yenileme projelerine £200 milyon sterlin civarında destek sağlayabildi. Taylor raporunda futbolun sosyolojik tabanına da değinmiş ve bunun çoğunlukla ücretli çalışanlardan oluştuğunu vurgulamış idi. Buna göre stat yenileme çalışmaları bilet ücretlerinin artması için bir gerekçe olmamalı idi. Uygulama ise böyle olması ve bilet ücretleri giderek daha yüksek gelir düzeylerine hitap edecek şekilde giderek yükseldi. Statları yenileme fikri aynı zamanda şirketleşen ve ticarileşen kulüplere yeni Pazar segmentlerine de hitap etme olanağı sağlamış oluyordu.


Büyük kulüpler ayrılmak istiyor

Statların yenilenmesi ve daha yüksek gelirli Pazar segmentlerine hitap edebilmek büyük kulüplerin ticari stratejilerinin de değişmesine yol açtı. Artık kendi marka imajlarını daha ticari değerlendirebilmek kendi ürün ve hizmetlerinin gelirlerine sahip olmak ve bunları diğerleri ile paylaşmamak istiyorlardı. Bunu gerçekleştirmek için İngiliz kulüpleri, İngiliz futbolunun da yönetişim sistemindeki zaaflardan yaralanarak lig sisteminde ayrıldılar ve garip karşılanan bir federasyon desteği ile yeni bir Premier Ligi oluşturdular. Bu kopuşun amacı açıktı: Kulüpler TV gelirlerini ligin geri kalan kısmı ile paylaşmak istemiyorlardı.

Gerçekte bu gelişmelerin kökeninde İngiltere’nin diğer ülkelerden farklı bir yapısı olan parçalanmış yönetişim sistemini tekrar birleştirmek eğilimi yatmakta idi. Bütün kurumları ile kontinental Avrupa’dan farklı olan İngiltere’de futbol için de bir den fazla otorite kurumu bulunuyordu. Bunların birleşmesi ve tek bir piramit haline dönüşmesi bir kısım kuruluşların da varlığının sona ermesi anlamına gelecekti. Bu otoritelerden biri olan FA (The Football Association) kendi varlığını sürdürebilmek için büyük kulüplerin ayrılarak farklı bir lig kurma projesine destek verdi. Futbol Ligi önerisi olan One Game, One Team, One Voice (1990) dökümanına karşı The Blueprint for the Future of Football (1991) dökümanı yayınlandı ve ayrılmak isteyen kulüplerin tezleri desteklendi. Böylece tarihi boyunca futbolun amatör ruhunu korumayı misyon edinmiş bir kuruluş şimdi kendi tarihi ile ters düşerek, TV lerden gelecek büyük para akımları uğruna futbolun ticarileşmesine destek vermiş oluyordu. Ayrıca Blueprint futbolun daha varlıklı seyirci-tüketicileri çekecek üst segmentlere yönelmesini de önermekte idi. Yaratılacak yeni gelirini futbolun geri kalan bölümü ile paylaşılması konusunda bir öneri bulunmuyordu. Böylece İngiliz futbol sektöründeki gelirlerin paylaşımı geleneği, futbol otoritesi FA nın da desteği ile 1992 yılında sona erdi.

FA yöneticilerinde neden bu sitemi tercih ettikleri konusunda bir açıklama gelmedi. Blueprint 18 üyeli bir Premier Ligin futbolda performansı arrtıracağı ve İngiltere’nin uluslararası başarılarını arttıracağı savunuluyordu. Bu beklentilerin gerçekleştiği görülmedi. Bunun yerine İngiliz futbol kulüpleri, Premier Ligdekiler de dahil olmak üzere hala sonu görülemeyen dipsiz bir finansal krize yuvarlandılar.


1992 Premier League kopuşu ve ilk Sky TV sözleşmesi

1992 yılında 22 1. küme takımı geri kalan Futbol Ligi takımlarında koparak bir FA Carling Premiership Ligi oluşturdular. Futbol Liginin yasal onayı bu lige her yıl £3 million tazminat verilmesi kabul edilerek sağlandı. Bunun arkasından Sky TV ile £305 million Sterlin düzeyinde bir yayıncılık anlaşması imzalandı ve bu miktar önce 22 daha sonra sadece 20 kulüp arasında paylaştırıldı. Böylece Premier Lig kulüpleri kendilerini daha önce hiç görmedikleri bir likit denizinde yüzerken buldular ve bunun hep böyle süreceğini hesapladılar. Ama hesaplayamadıkları  sorunlar da vardı. Yeni yaratılan artı likit sektörün finansal dengelerini bozmuş, buna karşı yayıncı kuruluşlar fizibilite hesaplarını yanlış yapmışlardı. Kulüpler henüz kazanmadıkları paraları peşin olarak harcamaya ve tüketmeye başladılar ve sonradan bu paraların artık gelemeyeceği görüldü. Futbol sektörü fon akışlarının romantik varsayımlara göre çalışmadığını yaşayarak ve acı çekerek öğrenmeye başladılar.


Premier Liginde ticarileşme

Premier Ligi projesi büyük kulüplerin ve bunların sahiplerinin daha çok para kazanması amacını taşıyordu. Kulüpler ve taraftarlar arasındaki sosyolojik ve psikolojik dengeleri kimse fazla önemsemiyordu. Kulüpler bu anlayış içinde gelirlerini maksimize edecek bütün kaynakları zorlamaya başladılar.

Taylor Raporunda önerilen anlayışın aksine, büyük bir kısmı kamu fonları ile finanse edilen statların yeniden yapılandırılması aynı zamanda ticarileşme için de bir başlangıç noktası oluşturdu. Statlar yalnızca bir spor merkezi değil, iş merkezi, ticaret merkezi, konferans merkezi, eğlence merkezi olarak yeniden yapılandırıldılar ve yalnızca maç günleri için değil bunun dışındaki günler için de hizmet verebilir hale getirildiler. Tribünler varlıklı VIP müşteriler için özel hizmetler sunabilen localar ile donatıldı. Böylece serbest Pazar ekonomisini temel kuralı olan aynı ürüne aynı ücret ilkesi de bozulmuş oldu. Şimdi sahada sunulan bir sportif performansı farklı sosyal guruplar farklı ücretle ödeyerek izleyebiliyorlardı. Bu da sporun sınıf farkı gözetmeden insanları bütünleştirici psikolojik özelliklerinin yok olmasına yol açtı.


Sadık taraftarlar dışlanıyor

Ne bu gelirler ne de TV gelirleri bilet fiyatlarının daha ekonomik olmasını sağlamadı. Bunun tersine bilet ücretlerinin de enflasyon oranlarının çok üzerinde bir artış sergilediği gözlendi. Kulüpler artık çoğunlukta olan yoksul taraftarlarına değil azınlıkta olan varlıklı taraftarlarına hitap etmeyi tercih ediyorlardı. Böylece bütün ömürlerince küçük gelirleri ve coşkulu yürekleri ile kulüplerine destek sağlayan sadık fakat yoksul taraftarlar giderek canlı futbol sunumlarından  dışlanmaya başladılar. Artık çocukları maçlara götürebilmek bir ekonomik sorun haline geldi. Fiyatlar bir çok genç seyircinin kısıtlı harçlıklarının çok ötesinde idi. Aynı gelişmeler ülkemizde de yaşandığı için futbolun sadık ve yoksul taraftarları giderek kulüplerin bahşiş gibi verdikleri biletlere muhtaç hale geldiler. Bu da başka çarpıklıkların ortaya çıkmasın neden oldu. Kulüp yönetimlerine bağımlı hale gelen taraftarlar aynı zamanda bu yönetimlerin de önemli bir sorun kaynağı haline dönüştüler. Futbol yöneticileri yakın bir gelecekte artan nakit girdilerinin mi? yoksa sadık ve disiplinli bir taraftar kütlesinin desteğinin mi? ekonomik değerinin daha fazla olduğunu ciddi bir şekilde düşünmeye başlayacaklar. Futbolun daha az ticari daha fazla sportif olduğu dönemlerde oluşturulan taraftar sermayesinin giderek erozyona uğradığı açıkça görülebilmektedir.

Ayrıca büyük kulüpler aşırı bir marka sadakatine sahip taraftar-müşterilere de sahip olduklarından sundukları ticari ürünler için Pazar fiyatlarının çok üzerinde fiyatlar talep edebilmektedirler. Kalitesi ve yararı oldukça tartışmalı bir çok ürün ciddi bir pazarlama çabası olmadan hazır taraftar-müşterilere yüksek fiyatlar ile kolayca satılabilmektedir. Böylece futbol sektörü

  • “fiyat ve kaliteye elastik olmayan – price inelastic”,
  • “marka sadakati yüksek – brand loyal” 
  • “tutsak Pazar – captive market”

görünümü vermektedir. Bunları tek bir cümlede toparlarsak;

  • “Futbolu sektörü inelastik, asimetirk ve irrasyonel bir yapı”

ortaya koymaktadır.


Futbol kulüplerinin sermaye piyasasına girmesi

Tottenham Hotspur 1983 yılında sermaye piyasasına açılan ilk futbol kulübü idi. Bunu gerçekleştirmek ve Kural 34 ü delebilmek için önce bir holding şirket Tottenham Hotspur PLC kurdular ve Tottenham Hotspur FC bunun futbol branşı oldu. Stat dahil bütün aktifler holding şirkete devredildi. Holding şirket statüsü gereği FA kuralları dışında kabul edildi. Federasyonun böyle bir uygulamaya neden ve nasıl onay verdiği pek anlaşılamadı. Bu dönemde FA hukukçularının da oldukça Tatcherist ve monetarist görüşlere sahip oldukları düşünülmektedir. Futbolda disiplini ve amatör sportif ruhu  koruma misyonu ile kurulmuş bir kurum için oldukça çelişili bir durum.

Diğer taraftan Tottenham kulübünün sermaye piyasasına girmesi de bir başarı örneği olmadı fakat yeni Premier Ligi potansiyelleri ve TV sözleşmeleri ile diğer kulüpler de heveslendiler ve Manchester United kulübü de sermaye piyasalarına girdi. Belki de sonraki gelişmelere göre başarılı denebilecek tek halka açılma bu örnek oldu.

Bütün futbol kulüpleri Tottenham örneğini izleyerek Kural 34 ü aşabilmek için Holding firmaları kurdular. Bu stratejilerini broşürlerinde açıkça belirttiler . Bir çok futbol kulübü 1996 ve 1997 yıllarında halka açılmayı gerçekleştirdi. Hisse fiyatları taraftarların duygusal bağlılıkları göz önünde bulundurularak yüksek tutuldu ve bir çok kulüp yöneticisi bu açılımlardan büyük kişisel servetler oluşturabildiler.

Halka açılma futbol kulüplerine ve kamuoyuna tartışmasız en yararlı bir finansal strateji olarak sunuldu. Bir tez de bunun sıradan taraftara kulübe ortak olma ve yönetiminde söz sahibi olma olanağı sağladığı idi. Bir sportif kuruluşun kar amaçlı bir şirket gibi sermaye piyasalarında dolaşmasının yaraları ve sakıncaları ciddi bir analizin ve araştırmanın konusu olmadı. Bunun yanında hisselerinde aşırı kazançlar sağlayabilen yöneticiler için önemli yararları olduğu açıktı.

Halka açılmanın açık bir yararı yeni fonlar oluşturabilmenin kolay bir yolu olmasıdır. Böylece oluşturulan fonlar yeni yatırımlar için kullanılabilir. Buna karşılık futbol kulüplerinin bu alandaki başarıları oldukça sınırlı olarak gözleniyor. Bir çok halka açılma stadyum yenilemelerinin yarattığı aşırı borçlanma sonrasında gerçekleşti. Bir kısmı da oyuncu transferine harcanarak bu piyasada zaten yaşanmakta olan enflasyonu besledi. Kulüplerin ciddi sermaye darboğazları yaşadığı bir dönemde alternatif fon kaynakları önerebilmekte çok ciddi çalışmaları gerektirmektedir.

Futbol hiç bir zaman bir ticari olay olarak ortay çıkmadı ve kulüpler yüzyılı aşan bir sürede ticari yatırım araçları olsunlar diye var olmadılar. Günümüzün şirket-kulüplerinin sahipleri doğal olarak bu girişime yatırdıkları fonlardan nemalanmak istiyorlar. Bunun  yanında kulüplerin ticari değerlerinin nesiller boyu taraftarı, oyuncusu ve yöneticisi ile yaşanmış bir performans tarihine ait olduğu ve bunun parayla satın alınamayacağı gözden kaçırılıyor. Kendilerinde çok yoğun tarihi ve manevi değerlerin kristalize olduğu asırlık kulüplerini sıradan bir ticaret metaı haline dönüştürülmesi kayıtsız kalınamayacak olumsuz bir gelişmenin göstergesidir.


SONUÇ: İngiliz Futbolunda daha aşırı dengesizlik

Premier League ayrışımı ve tepedeki  bazı kulüp ve bireylerin yaptıkları büyük servetler, sektör içinde büyük bir dengesizliğin oluşmasına yol açtı. Daha önce kulüpler arasında denge sağlayan yeniden dağıtım mekanizmalarına son verildi. Gelir dağılımındaki dengesizlik futbolcu ücretlerinde de dengesizliğe yol açtı. Böylece Pazar ekonomisinin bir kuralı daha ihlal edilmiş oldu. Böylece daha alt kümelere bir enflasyon olarak yansıyan dengesizlik bunu dengeleyecek bir gelir artışı olarak yansıyamadı. Futbolun çok fazla ve uygunsuz zamanlarda TV ekranlarında yer alması futbola olan ilgiyi de sönümlendirdi. Futbol seyircileri bedava izleyebildikleri başka ülke liglerinin de seyircisi olmaya başladılar. Futbolun  yerel otoritelerden kopması futbol statlarının da bakımını güçleştirdi. Daha yüksek liglere yetenek yetiştiren alt küme kulüpleri desteksiz kaldılar ve ciddi finansal sorunlar ile boğuşmaya başladılar.

KAYNAKLAR

BANKS Simon

Going Down : football in Crisis, How the Game Went From Boom tı Bust, Mainstream Publishing, 2002

CONN David.

(The Football Business: Fair Game in the ’90s? Edinburgh: Mainstream Publishing. 1997

CONN David.

The New Commercialism  http://www.football-research.org/Gof2H-chap2.htm

Football Association

The Blueprint for the Future of Football. London: The Football Association. 1991

Inquiry by the Rt. Hon. Lord Justice TAYLOR (1990)

The Hillsborough Stadium Disaster:Final Report. Cm962. London HMSO.

Football League

One Game, One Voice. Lytham St Annes:Football League. 1990

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  13141  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Kutlu Merih Cuma, 02 Nisan 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

Neden Futbol Ekonomisi?

 

www. Futbolekonomi.com’un  vizyon ve misyonu temel olarak  Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi’nin (FESAM) vizyon ve misyonuna paralel ve aynı düzlemdedir.

 

Bu bağlamda temel misyonumuz: Futbolun yerel ve küresel makro özelliklerini incelemek ve yeni yapısal modeller önermek; bu kapsamda entelektüel gelişimi hızlandırmak ve buna ilişkin referans olabilecek bir database oluşturmak ve bunu tüm futbol araştırmacılarının emrine sunmak... Bu amaçla yapılan çalışmaları yayımlamak; gerekli her türlü bilimsel futbol araştırma ve geliştirme projelerine entelektüel anlamda destek vermek.

 

Temel Vizyonumuz: Önerilen yeni modellerin gerçekleştiğini görmektir.

 devamı >>>

finansal-futbol-anim-1

tugrulaksar_ge_roportaj

Tuğrul Akşar Güngör Urasın sorularını yanıtlıyor

  Yazar Tuğrul Akşar,
Milliyet Gazetesi Yazarı Güngör Uras'ın
sorularını yanıtlıyor.
detay için tıklayınız..

 

Spor Endexi

 

05/11/2024

Kapanış Günlük
Değişim %
  BİST 100

8.698,48

-0,17

 bjk BJKAS

4,48

-2,18

 fb FENER

100,30

0.00

 gs GSRAY

6,83

+0,15

 trabzon TSPOR

0,93

0,00

   SPOR ENDEKSİ

3.075,321

-0,41

Videolar

Tuğrul, Tuğrul Akşar, Pusula, Ekonomi, Futbol, Futbol Ekonomi, Mali,VİDEONUN DEVAMI VE DİĞER VİDEOLAR İÇİN TIKLAYIN.

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 43131528

TRENDYOL SÜPER LİG 2024-2025 SEZONU

  

 

 Sıra TAKIMLAR 0 G B M A Y AV

1

Galatasaray 11 10  0 32 11 21 31
2 Fenerbahçe 11  8   2 1 27  9   18

26

3 Samsunspor 12 8 1  3

24

13 9

25

4 Eyüpspor 12  6   4  2 18  11 7 22
5 Beşiktaş 11 6 3  2  19  10 9 21
6 Göztepe 11 5 3 3 19  13 

  6

 18 
7

Sivasspor

12 5  2  5   17 20 -3 17
8 Başakşehir 11 4 4

17  14 3 16
9 Kasımpaşa 12 3 5 4 16    19  -3 14
10 Konyaspor 12 4 2 6 14  20 -4 14
11 Antalyaspor 12 4 2 6

15

24   -9 14
12 Rizespor 11 4 1 6 10  19 -9 13
13 Trabzonspor 11 2 6

3

12  14  -2  12
14 G.Antep FK 11 3 3 5 15 18 -3 12
15 Kayserispor 11 2 6 3 11 16 -5 12
16

Bodrumspor

12

3

2 7 10 16 -6 11
17 Alanyaspor 11 2 4 5 9 14  -5 10
18 Hatayspor 11 3 7 10 18  -8 6

19

A.Demirspor 11 0 2 9 9 25 -16

 

                 

Okur Yazar


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı  info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

 

Annual Review of Football Finance 2023

Annual Review of Football Finance 2023

Deloitte Sports Grup'un Avrupa Futbol Finansmanına ilişkin 32. kez düzenlediği yıllık futbol finans raporuna göre, Avrupa futbol pazarı 2021 - 22 sezonunda bir önceki yıla göre %7 büyüyerek 29.5 Milyar Euro büyüklüğüne ulaştı. Rapora ulaşmak için tıklayınız

Deloitte Money League - 2024

Deloitte Money league 2024

Deloitte Money League Raporunu 27. kez yayınladı. Rapora göre Avrupa'nın en zengin 20 kulübünün 2022-23 sezonunda gelirleri toplam 10.5 Milyar Euro'ya ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

UEFA Kulüp Finans&Yatırım Raporu 2024

 

UEFA Raporu-2023

UEFA Kulüp futbolunun finansal durumları ve yatırımlarına ilişkin yıllık görünüm ve benchmark raporunu yayınladı. Okumak için tıklayınız

 


 

2021-Money-league-Raporu

 

Yirmidördüncü Deloitte Money League raporuna göre Barcelona'nın 715.1 Milyon Euro'luk geliriyle ilk sırada yer aldığı, tamamı merkez lig kulüplerinden oluşan ve bir önceki yıla göre gelirleri %12 azalan Para Ligi raporunu okumak için tıklayınız

 


 

 

annual report 202021 photo

 

Avrupa Futbolunun patronu UEFA’nın gelirleri 5.7 Milyar Euro’ya Ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

 


 

 UEFA-Kulup-Futbolu-Lisanslama-2023


UEFA’nın 2023’te yayınladığı en son  Kulüp Lisanslamaya İlişkin Karşılaştırma raporuna göre kulüpler Pandemi döneminde 7.3 Milyar Euro zarar ettiler. UEFA raporu, Avrupa kulüp futbolunun endişe verici bir resmini çiziyor. Raporu okumak için tıklayınız.

 


    

191112 Aktifbank Ekolig

 

Türk futbolunun gelirlerinin ve ekonomik görünümünün mercek altına alındığı Futbol Ekonomi Raporu – EkoLig'in dördüncü sayısı yayınlandı. Süper Lig’in 2017-2018 sezonu sonunda 3,2 milyar TL olan geliri, 2018-19 sezonunda 4,2 milyar TL’na ulaştı. Bkz.

 

 

master bm report lowres

 

The European Club Footballing Landscape 2022


UEFA'nın Avrupa Lulüp futboluna ilişkin 13, kez yayınladığı, Covid-19'un etkilerinin de analiz edildiği raporu okumak için Bkz.


 

 EkoSpor-y

“Ekospor’un aylık bültenlerinden haberdar olmak için tıklayınız”

 

Süper lig Marka değeri araştırma

''Taraftar Algısına Göre Türkiye Süper Ligi Marka Değerini Etkileyen Faktörlerin ve Marka Değeri Boyutlarının Değerlendirilmesi'' Prof. Dr. Musa PINAR öncülüğünde yapılan bu araştırmayı okumak için tıklayınız.

 

 

the-european-elite-2019

KPMG Avrupa’nın 32 Elit Kulübünün değerlemesini yaptı. Süper Lig’den Galatasaray ve Beşiktaş’ın da bulunduğu bu raporda en değerli kulüp 3.2 Milyar Euroluk değeriyle Real Madrid oldu. Raporu okumak için tıklayınız.
 

Endustriyel_futbol

 

Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı Üzerine

Futbolun Endüstriyel gelişimi, kulüplerin sportif ve iktisadi/mali yapılanışını derinden etkiliyor. Dorukhan Acar’ın Kurumsal Yönetim temelli yaklaşımı ile "Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı"yı okumak için tıklayınız

 

 

Türkiye'de Kadın Futbolunun Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu

 

imagesCAVM4O4L

 

Dr. Lale ORTA’nın Kadın Futboluna Entelektüel Bir Yaklaşım Sergilediği makalesi için tıklayınız.” 

 

 

İngiliz Futbolunda Kurumsal Yönetişim Üzerine

 

governance_in_football

 

Tüm kulüplerimize ve Türk Futbol yapılanmasına farklı bir bakış açısı kazandırabileceğini düşündüğümüz, İngiliz Parlementosu’nun Kültür, medya ve spor Komitesi’nin hazırladığı raporu okumak için tıklayınız. 

 

money-and-soccer

“Money scorring goals”, Gerçekten de “Para Gol Kaydedebiliyor mu? “

Euro 2012’nin olası ekonomik etkilerini
okumak için tıklayınız. 



FFP

Futbolda Finansal Sürdürülebilirlik Kapsamında ''Finansal Fair Play Başa Baş Kuralı ve Beşiktaş Futbol Kulübü Üzerinde Bir Uygulama 
Hüseyin AKTAŞ/Salih MUTLU,

okumak için tıklayınız.