Futbolda Diziliş ve Sistemler Üzerine (Teori ve Pratik) -2-
Bizi Takip Edin Futbol ekonomisi facebookta futbol ekonomisi twitterde
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Haberler & Makaleler Genel Tuğrul AKŞAR Futbolda Diziliş ve Sistemler Üzerine (Teori ve Pratik) -2-

Futbolda Diziliş ve Sistemler Üzerine (Teori ve Pratik) -2-

alt


Tuğrul Akşar- 4 Ekim- 2003 Yazımızın ilk bölümünde, sistem ve dizilişler üzerinde durmuş; olayın tarihsel gelişimini neden sonuç ilişkisi içinde ele almıştık.

Ortaya çıkan sonuç özetle şuydu: Tüm sistem ve dizilişler, savunma güvenliği nedeniyle öncelikle düşünülmüş ve buna göre saha içi kurgulanmışlardı. Teknik adamların, vizyon ve misyonları, takımlarının sistem ve oyun düzeni ile dizilişlerini belirlemekteydi. Sahayı, kafasında enine üç eşit parçaya bölen teknik adam, takımını bu alanlardan hangisinde oynatacağına veya oyunu bu alanlardan hangisine yıkmaya çalışacağına karar vermesi, o teknik adam ve takımın futbol mentalitesi ve sistemi ile futbol kültürü hakkında bize bazı ip uçları vermekteydi. Bu haliyle; “Bir futbol takımı , bir varoluş şeklini, bir kültürü temsil etmektedir.” (Michel Platini)

Nasıl ki, insanların ilkel komünal çağlardan başlamak üzere, sosyal refah seviyelerini yükseltme ve daha iyi bir yaşam biçimine ulaşma çaba, arayış ve mücadeleleri, sosyal ve iktisadi sistemlerin oluşumuna neden olmuşsa; futbolda da her zaman daha iyiye ve en uygun sonuca ulaşmayı sağlayacak araçların arayışı, günümüz futbol sitemlerinin doğumuna sebep olmuştur.

Aslında tüm sistem ve dizilişler, bir takımın başarıya ulaşma sürecinde, oyuncuların yetenek ve niteliklerine göre, kollektif bütünlük temelinde toplam faydayı maksimize edecek, taktik ve teknik değerler toplamıdır. Bu değerlerin en uygun bileşiminin sağlanılması sürecinde, teknik kadroların temel görev ve amacı: Eldeki kıt kaynakların en uygun ve maksimum fayda sağlayacak şekilde saha içi kurgulanarak, optimal kombinasyonları oluşturup, bu şeklide bir maçın ya da sonu kupayla bitecek bir turnuvanın kazanılmasıdır. Bütün bunlar da gösteriyor ki, başarıya giden yolda en uygun oyuncuları, en uygun sistem ve dizilişle oynatıp, en uygun sonuca ulaşmak, günümüz çağdaş futbolunun temel amaçlarından birisidir.

Sonuç itibariyle futbol sistemi: Eldeki oyuncuların oyun alanında, teknik adamın vizyonu ve misyonuna uygun olarak konumlandırılarak kurgulanmasını sağlayan, bir optimizasyon çalışmasıdır. Jupp Derwall’in de belirttiği gibi, takımın oyun düzeni ve sisteminin, el altındaki oyuncuların yetenek ve niteliklerine göre belirlenmesi, sistem ve oyun düzeninin özünü oluşturmaktadır. Buna en çarpıcı örnek olarak, Terim sonrası Galatasaray’ın başına gelen Lucescu’nun, son derece kısıtlı ve mütevazı kadroyla, Türkiye ve Avrupa’da büyük başarılara ulaşması, futbolda optimizasyon çalışmasına verilebilecek en iyi örnek olarak gösterilebilir. Lucescu, eldeki mevcut kadrosunu son derece rasyonel kullanarak, Avrupa’da çeyrek final, Türkiye’de ise şampiyonluğa ulaşabilmiştir.

Yazımızın ilk bölümünün sonunda da değindiğimiz gibi; incelemiş ve analiz etmiş olduğumuz futbol sistemlerinden günümüze kadar gelebilme başarısı gösteren ve hala yaygın kullanılan sistemlerden 4-4-2 ve 3-5-2 sistemleri üzerinde durmaya çalışalım.


I-TEKNİK, TAKTİK VE FELSEFE OLARAK 4-4-2

Bu sistemde dörtlü defansla yapılacak savunma genelde, kendini alan savunması olarak göstermektedir. Daha önceden de söylediğimiz gibi, sahayı enine üç eşit alana böldüğümüzde, savunma blokunun kurulacağı bir numaralı alanda her bir oyuncunun, alan savunması yapması, sistemin başarısı için kaçınılmazdır. İkisi kanatlarda, ikisi de ortada olacak şekilde alan savunması yapacak biçimde kurgulanmış bu defansta en önemli nokta, defansın göbeğinde yer alan ikilinin birbiriyle sağlayacağı uyumdur. Göbekteki iki defans oyuncusunun , birbirinin kademelerini tamamlamasınının yanı sıra, birlikte görev paylaşımını gerçekleştirmeleri, “Tandem Uygulaması”olarak tanımlanmaktadır.

Bazı futbol yorumcuları, “Tandem Uygulaması”nın sadece dörtlü savunmaya özgü olmadığını; aynı zamanda üçlü savunmada da tandemden bahsedilmesi gerektiği yönünde bir düşünceye sahiptirler. Bu görüşe göre asıl olan: Gerek üçlü savunmada, gerekse dörtlü savunmada olsun, defanstaki iki oyuncu, maçın değişik sürelerinde değişik tandemler kurabilirler. Örneğin, genelde dörtlü savunma ile oynayan Galatasaray’da eskiden Popescu-Bülent, Fatih- Bülent veya Fatih -Popescu bu görevi yerine getirebildikleri gibi; Parreira döneminde üçlü defans oynayan Fenerbahçe’de Uche-Högh ikilisi ve yine üçlü defansla oynayan günümüzün Beşiktaş’ında da Ronaldo-Zago ikilisi bu uygulamaya örnek verilmektedir. Yani, üçlü savunma zinciri içinde tandem uygulayan ikili halkanın oyun içinde sürekli değişebileceği veya tandemin sadece ikili ile değil üç oyuncu ile de uygulanabileceği; bu durumda üç oyuncu arasındaki görev paylaşımı ve birbirlerinin kademesini alması da bu fonksiyonun yerine getirilmesi anlamına geldiği ifade edilmektedir. (Bkz. Semih Gümüş, Futbol ve Biz, Can Yayınları, İst., 2000, Sh. 222)

Dörtlü savunmanın uygulamada değişik varyasyonları bulunmaktadır. Göbekteki ikili döner oynayabilir. Yani, göbekteki ikili aralarındaki mesafeyi ayarlayarak, tam ortayı kendilerine eksen olarak alıp, birisi topa müdahale ederken, diğeri kademeye girer. Bir bütün olarak oynarlar. Bu durumda iki forvetle oynayan takımlara karşı, ikiliden birisi forvetlerden birisini kaçırdığında, diğeri devreye girer ve markajsız kalan forveti kontrole alır. Ancak, Semih Gümüş’ün tezine uygun hareketi sağlayabilmek için tüm savunma oyuncularının birbiriyle ikili ya da üçlü oluşturması; üstün fizik gücü, çeviklik ve keskin oyun zekası gerektirmektedir. Bu teze göre, Galatasaray’da şimdilerde Frank De Bouer ile Bülent veya Prates-De Bouer ya da DeBouer- Hakan Ünsal ikilisi ile oluşturulması, pratikte ne kadar kolaydır? Böylesi bir saha içi kurgunun sağlanabilmesi için, yukarıda değindiğim konularda tam yeterlik ve uzun bir süre bir arada oynama alışkanlığı olması gerekir. Burada, oyuncuların da oyunu , bir teknik adam gibi okumaları gerekir ki, bu tez pratikte amacına ulaşmış olsun.

Tandem uygulaması yapacak oyuncunun ön sezgisinin güçlü olması, oyunu bir teknik adam gibi okuması, çabuk ve (Hızlı olmasını kasdetmiyorum. Örneğin, Galatasaraylı Bülent yavaş bir oyuncudur, ancak son derece çabuk ve çeviktir) mükemmel bir zamanlama becerisine sahip olması, rakip baskısı altındayken bile son derece soğukkanlı davranabilme yeteneğinin bulunması v.b özelliklerin hepsi bir arada bulunması ve bunların birbirine o kadar uyumlu olmaları gerekir ki, bu sistemde başarı sağlansın. Zira, alan savunması yapmak, adam adama oynamaktan çok daha zor ve zahmetlidir. Alan savunmasında, defans oyuncusunun savunabileceği alan belirliyken; rakibe yapılacak markajın bittiği noktanın ve rakibin kovalanacağı yerin belirsiz olması, alan savunmasını zorlaştırmakta ve adam adama markaja kıyasla, daha fazla bir kondisyon gerektirmektedir. Yukarıda sayılan özelliklerden birisinin bile eksik olması, kademe anlayışının zaafa uğraması demektir. Bu durum, hep bir oyuncunun ekstra yük taşımasına neden olur. Genellikle, bu özellikler ve tecrübe, uzun zaman diliminde ve sayısız oynanan maçların sonunda kazanıldığı için, göbekte oynayan, oyun kuran, savunmanın güvenliğini, sevk ve idaresini sağlayan oyuncular, futbolumuzda genellikle yabancı ve otuzunun üzerindeki oyuncular olmuşlardır. Bu oyuncular, kesinlikle çok atik ve enerjik oyuncularla takviye edilmeleri halinde olağanüstü başarılara ulaşılabilmektedir. Örneğin, Popescu’nun yavaşlığına karşın, ustalığına Fatih’in bir kedi kadar çevikliğiyle takviyede bulunması, Galatasaray’ın üstün başarılara ulaşmasında anahtar bir rol oynamıştır. Yine, bugünkü Galatasaray örneğinden hareket edersek, Frank De Bouer’in üstün oyun anlayışı ve birikimine sahip olmasına karşın, defansta Bülent dışında G.Tamas veya Ömer’in buraya monte edilmeye çalışılmasında da görülmüştür ki; oyuncular kendi aralarındaki mesafeyi ayarlayamamakta ve ciddi kademe hatalarına sebep olarak, çok basit gollerin yenmesine ortam hazırlamaktadırlar.

“Dörtlü alan savunmasının avantajı; hem rakip oyuncuları, hem de sahayı tamamen kontrol altına alması ve rakip forvetin defansı, bir kanada çekip, diğer kanatta boşluk yaratması tehlikesine izin vermemesidir. Üçlü defansa göre oyunculardan birisi geçildiğinde, ilave emniyet vardır. Bilhassa, kolay oyuncu geçen futbolculara sahip takımlara karşı, çok başarılı sonuçlar alınabilir. Dörtlü defansta ofsayt taktiği kolaylıkla uygulanır. Defans birlikte kolayca ileri çıkabilir. (Ancak bu durum) Derinlik olmadığı için zayıflık olarak ta görülebilir. (Bu uygulamanın zayıf karnı)Arkaya atılan toplara karşı (sistemin) açık olmasıdır. Liberolu oynamak bu zaafı ortadan kaldırabilir.”(İlhan Durusoy, Futbol Teorisi, İst.2002, Boyut yayınları, sh. 54)

4-4-2 sisteminin özü dörtlü savunmada yatmaktadır. Bu nedenle savunma üzerinde bu kadar detaylı durmaya çalıştım. Tabii ki, sistem sadece savunmadan oluşmamaktadır. Sistemin orta sahası ve ileri ikilisi üzerinde de ayrıca durmak gerekecektir.
Bu sistemde orta sahanın görevi; forvetle defans arasında köprü oluşturarak, ileri ikiliye kanatlardan destek sağlamak, orta yapmak ve ikilinin önüne gol pasları atmak, rakip takımın ileriye çıkan forvetlerine pres yaparak, savunmanın yükünü hafifletmektir. Bu sistemde özellikle, forvetlerin arkasında oynayacak, kıvrak, teknik kapasitesi yüksek, zeki, adam eksiltebilecek, oyun içinde yaratıcı düşünce üretebilecek ve yeri geldiğinde patlayan depar atabilecek, oyun kurucu ve yönlendirici oyunculara gereksinim bulunmaktadır. 4’lü savunma yapan milli takımımızda bu işi yapan yegane isim Yıldıray Baştürk’tür. 4-4-2 sistemi ile oynayan Galatasaray’da bu nitelik ve yetenekte oyuncu maalesef bulunmamaktadır. Bu nedenle sarı Kırmızılılar, bu sistemi efektif kullanamamaktadırlar. Bazen bu görevi üstlenen Volkan ise yeterli olamamaktadır.

İleri ikili ise, forvet olarak bu sistemdeki yerini alır. Genelde bu model bugün çok yaygın olarak kullanılmaktadır. İleri ikili aynı zamanda 3-5-2 sisteminde de mevcuttur. Çift forvetle oynayan takımlarda, bu iki forvetin görevi sadece gol atmak değildir. Sahanın orta bölgesinde konumlandırılan bu iki forvetin, top kaybından sonra en önemli görevleri, yabancıların fore-checking dedikleri ileride başlayacak, presi gerçekleştirmektir. İlk defans hattı bu şekilde ilk olarak, rakip takımın sahasında, yani üçüncü bölgeden başlamalıdır. Bu iki oyuncu aralarındaki mesafeyi 30 metreyi geçmeyecek şekilde, birbirlerinden kopmadan( ama yapışık ikizler gibi de olmadan)oynarlarsa, birbirlerini tamamlamış ve etkili oynamış olurlar. Bu iki forvetin ileride başlayan fore-checking’leri ile, rakip takımın topu oyuna sokma etkinliği en aza indirilmeye çalışılır. Bu iki forvetin etkinliğinin maksimize edilebilmesi; orta alandaki, yani ikinci bölgede oynayan sağ ve sol açıklarının yapacakları çapraz ortalara bağlıdır. Özellikle, bu ikilide uzun forvet varsa, kesinlikle, yan ortalarla bu iki forveti desteklemek ve beslemek gerekmektedir.

Yukarıda belirtilen özelliklere sahip günümüz modern forvetlerine örnek olarak, 2000 Yılının Hakan Şükür’ü; en etkin ikili olarak da, UEFA Kupası kazanmış Galatasaray’da Hakan-Arif ve geçen yılın şampiyonu Beşiktaş’ta sürekliliği olmamakla birlikte İlhan-Ahmet Dursun ikilisi gösterilebilir.

4-4-2 sistemi bugün hem kulüp takımları, hem de ulusal takımlar bazında yaygın olarak kullanılmaktadır. 4-4-2’ye, ofansif özellikler katan Felipe Scolari’nin Brezilya’sı, bu sistemin göze daha hoş gelmesini sağlayabilmiştir. Bu sistemin çıkış amacında da söylendiği gibi, sıkıcı ve defans güvenliğini ön plana alan anlayış ve felsefesini Felipe Scolari, Cafu’yu sağ kanatta, Roberto Carlos’u da sol kanatta, bir açık oyuncusu fonksiyonu ile oynatarak, sağdan ve soldan yapılan atak sayısını maç içinde, göbekten yapılan atak sayısının üzerine çıkartarak, sisteme ofansif anlayışı monte etmiştir. Yine aynı şekilde F.Capello’nun da Milan’ın başında olduğu yıllarda oynattığı ofansif yönü gelişmiş 4-4-2 sistemi, bu oyun sistemini daha popüler bir hale getirmiştir. R.Madrit de aynı mantık ve oyun anlayışı ile oynamaktadır. Burada karşımıza çıkan temel özellik ve felsefi fark; eğer takımda hükümran/egemen bir oyun anlayışı var ise ve bu anlayışınızı saha içi realize edebilecek teknik üstünlüğü olan oyunculara sahipseniz; oynanacak 4-4-2, kesinlikle sıkıcı bir sistem olmamaktadır. Zaten, bu tür takımlar, futbolun gösteri, estetik kısmını ön plana çıkartarak, sahada sergiledikleri show’u, daha sonra business’e çevirip; yüksek gelirlere ulaşmaktadırlar. Bu konuda Man.Utd. süper bir model olarak karşımıza çıkmaktadır. Ya da bu yıl, orta sahada benzer oyuncuları varken, popüler kültürün vazgeçilmez oyuncusu Beckham’ı transfer eden Real Madrit’in başka ne amacı olabilir ki?

4-4-2’nin ruhunu oluşturan alan paylaşımında, tüm oyuncuların eşit katkı ve performans sağlamak durumunda kalmaları, takım olmayı da pekiştiren bir durumdur. Takımın tüm yüklerinin ve pres gücünün optimal dağıtımını da gerçekleştiren bu sistem, top klas takımların vazgeçilmez oyun stratejisi ve sistemi olurken; Galatasaray gibi aşağıdan gelen ve bu sınıfa dahil olma mücadelesi vermeye çalışan takımların da, zirvede tutunabilmelerine olanak sağlayan ortamı yaratmada, işlevsel bir rol oynamaktadır. Saha içinde kollektif bütünlüğe ulaşmada, takım içi dayanışma ve yardımlaşmanın sağlanmasında tek bir yumruk tek bir yürek olmada, 4-4-2 büyük bir avantaj sağlamaktadır. Top klas takımlarda bu sistem, show-business’in ayrılmaz bir parçasıyken, Galatasaray gibi yükselen yeni değerlerde ise, takım olabilme araçlarından en önemlisidir. Bu anlamda Galatasaray bu oyun sistemini ve stratejisini yerleştirerek, sınıfsal statüsünü yükseltmenin arayışı içindedir.

Bu sistemi daha çekici kılan en önemli şey, alan savunmasıdır. (Alan savunması Türkiye örneğinde Beşiktaş uygulamasında da görüleceği üzere, 3-5-2 sisteminde de çok başarılı bir şekilde yapılabilmektedir.) Bu sistemde adam adama oynamanın verdiği estetik yoksunluk, alan savunmasıyla giderilerek, estetik tekrar ön plana çıkartılmıştır. Real, Man.Utd., Milan, Barcelona ve Bayern gibi takımlar, bunun öncü uygulayıcılarıdır. 2002 Dünya Kupası’nda bizim takımımızın dışında çoğu ulusal takım, başta Brezilya olmak üzere 4-4-2 oyun sistemi ile oynamışlardır.

Bu sistem bazen rakibin durumuna göre, temelde dörtlü savunma değişmeksizin, 4-3-2-1 veya 4-3-1-2 şeklinde de oynanabilmektedir. Özde ve felsefede bir değişme olmaksızın, oyun içi taktiksel anlamda değişik varyasyonlar, teknik adamlar tarafından denenebilmektedir.

Ancak, 4-3-3 sistemi mental anlamda, 4-4-2’den farklı bir anlayışa sahiptir. Her ne kadar geride dörtlü defans olsa da, bu kurgu ve oyun felsefesi tamamen 4-4-2 den farklıdır. Tıpkı, ilkel 4-2-4 sisteminin mental anlayışındaki fark gibi. Ve bu sistem 4-4-2’den tarihsel olarak da daha eskidir. Bu sistemi 4-4-2 ile karıştırmamak gerekir.


2- TEKNİK, TAKTİK VE FELSEFE OLARAK 3-5-2

4-4-2’ye göre daha yeni bir sistem olarak karşımıza çıkan, 3-5-2 sisteminde, 4-4-2’ye nazaran ikinci bölgede, yani orta alanda daha fazla oyuncu bulunmaktadır. 1.bölgeden(defanstan) bir oyuncuyu, 2. bölgeye, yani orta alana çeken bu sistemde, temelde orta alanın hakimiyeti sağlanarak, sonuca gidilmesi amaçlanmaktadır. Bu sistemde defansta 3’lü bir kurgu oluşturularak yapılan savunmada libero’nun, orta alana ve forvete destek vermek anlamında da kanat oyuncularının, görevleri itibariyle özel yeteneklere sahip oyuncular olmaları gerekmektedir. Bu sistemin zaman zaman rakibin durumuna göre, 3-4-1-2 veya 3-4-2-1 şeklinde de değişik varyasyonlarını görebilmekteyiz.

3-5-2 sistemi genel olarak, (biçimsel değişiklikler gösterse de) temel itibariyle; alan savunması şeklinde veya adam adama liberolu savunma ya da her ikisinin karışımı şeklinde oynanmaktadır. Ancak bu sistem alan savunmasıyla daha çağdaş bir görüntüye ulaşmaktadır. Bu nedenle geri üçlüde yer alacak oyuncuların birbiriyle uyumu ve kademe anlayışları, dörtlü savunmada olduğu gibi üst noktada olmak durumundadır. Buna mükemmel örnek olarak, günümüz Beşiktaş’ının A.Yıldırım, Ronaldo ve Zago’dan oluşan defans üçlüsünü verebiliriz.

Dörtlü savunmaya göre, savunma güvenliği biraz daha bu sistemde riske edilmektedir. Zira, rakibin hareketli forvetleri karşısında, zaman ve alan olarak kendisini ayarlayamayan müdafa oyuncuları, alan değiştirme ve kademeye girme zamanlamasında gecikmeli bir karara sebep olmaları durumunda, rakibe ciddi pozisyonlar vermektedir. Bütün zon defanslarda, bu sorun maalesef yaşanmaktadır. İşte libero’nun önemi burada ortaya çıkmaktadır. Sahadaki bir komutan olarak, defanstaki oyunculardan birisi bir forvet kaçırdığında, libero markaj görevi yapmaktadır. Adam adama oynanan 3’lü defansta ise; her oyuncunun görev tanımı net olarak yapılmıştır. Ani karar verme ve zamanlama hatası yapmak gibi risk doğurucu faktörler minumum düzeydedir. Bu durum bir teknik ve taktik avantaj olarak görülse de, aslında adam adama savunmada, rakibin taktik ve oyun anlayışına göre savunma yapıldığı için, oyuncular efektif ve verimli kullanılamamaktadırlar. Etken değil, edilgen bir felsefe ve oynatmamaya yönelik bir oyun anlayışı temelinde kurgulanacak savunma hattı ile bir yandan estetikten uzaklaşılırken; diğer yandan da kazanmaya değil, kaybetmemeye yönelik bir mentalitenin esiri olunmaktadır. Bu anlayışın top klas takımlarda kendisine hiç yer bulamadığını da burada belirtelim. Büyük takım olarak nitelendirdiğimiz, sistem yani amaç takımlarının, temel felsefelerinin kazanma odaklı olmaları, adam adama savunma anlayışının, bir sistem olarak uygulanmasına izin vermemektedir. Sonuç takımlarının sıklıkla başvurduğu, futbolu çirkinleştiren ve çoğu zaman da sonucun hüsran olduğu bu uygulama üzerinde daha fazla durmaya gerek görmüyorum.

Zon müdafa ya da alan savunmasına baktığımızda, üçlü defans blokunda sağ, sol ve orta bölgeler paylaşılmıştır. Yani, sahayı boyuna 3 eşit alana böldüğümüzde oyuncuların da görev yerleri kendiliğinden belirlenmiş olur. Her üç oyuncu da markaj sorumluluğundan kaçamaz. Rakibin hareketli forveti yer değiştirdiğinde, defans oyuncusu, alan değiştiren forveti diğer arkadaşına bırakır. Burada ofsayt taktiği uygulamak, dörtlü savunmaya göre son derece zordur ve çoğu zaman ciddi hatalara ve sonuçta da gole sebep olunabilmektedir. Bu nedenle, ofsayt taktiğini, akının yapıldığı kanadın tersindeki oyuncunun uygulayıp, yönlendirmesi daha akıllıcadır. Ortada oynayan ve çoğu zaman da libero olarak görev yapan oyuncu, bu taktikte, merkez olarak döner ve akının yapıldığı taraftaki oyuncunun kademe güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Sistemin etkinliği, tamamen orta beşlinin bol isabetli paslaşmayı sağlayabilmelerine bağlıdır. “…gereğinde her bölgede rakipten bir fazla adamla pratik çoğalma şansınızın beklentisi, size 15-20 isabetli pasa çıkan sahaya yayılma ve oyun kurma imkanı sunmalıdır.” (Doğan Koloğlu, “Sistem Sorunu”, Vatan Gazetesi, 26.03.2003)

3-5-2’de, orta sahada yer alan beş oyuncudan ikisi kanat oyuncusu olup; bu oyuncular önlerindeki 70 metrelik kendilerine ayrılan alan içinde, hem açık hem de bek olarak oynamak durumundadırlar. Devamlı bu koridorda gidip gelecek, bir nevi “vargel”görevi yapacak bu oyuncuların, hem son derece gelişmiş ofansif ve defansif anlayışlarının olması; hem de bu hareketliliği sırtlayabilecek üstün fizik-kondisyona da sahip olmaları gerekmektedir. Diğer orta saha oyuncuları ise, defans ile forvet arasında koordinasyonu sağlamakla yükümlüdürler. Bu sistemde kanat oyuncuları, üstlendikleri fonksiyonlar ve sahip oldukları yetenekler bakımından özel oyuncular olup, görev anlayışları gereği, oyuna genişlik ve hız kazandırırlar. Beşiktaş’ta sol tarafta İbrahim, sağ tarafta da Kaan Dobra, yukarıda anlatılan özelliklere sahip oyuncular olarak örnek verilebilir. 4-4-2 oynamakla birlikte, bazen maç içinde 3-5-2’ye dönen Galatasaray’da ise, sağ tarafta oynayan Prates kanat oyuncusu olarak görevini en iyi yapan oyunculardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı görevi Trabzonspor’da sağ kanatta yapan Gökdeniz Karadeniz de, Türkiye’nin en iyi kanat oyuncularından birisidir.

Bu sistemde orta alan daha güçlü kılınarak, oyun kopartılmaya çalışılırken; “3-5-2 sisteminin en büyük hendikapı: Orta sahaya 5 oyuncu koyarken, defanstan çalınan bir adamın eksikliğini rakibe gol pozisyonu fırsatı karşılığı olarak vermek” şeklinde karşımıza çıkmaktadır.(Doğan Koloğlu, a.g.m, Vatan, 26.03.2003)


3- SONUÇ

Futbol bir sistem oyunudur ve bu oyunda sistem, belirlenen hedefler doğrultusunda, teknik kadronun vizyon ve misyonu ile takımı oluşturan oyuncuların yetenek ve niteliklerinin, yeşil sahadaki optimal bileşiminden oluşmaktadır.

Modern çağdaş sistemlerin odak merkezi “Savunma Güvenliği”nden geçmektedir. Savunma oynamak kabul edilmelidir ki, hücum oynamaktan çok daha zordur. Ve büyük oranda bir futbol zekası gerektirir. En ileri teknik sistemler alan savunması yapan sistemlerdir. Bu anlamda hem 4-4-2, hem de 3-5-2 sistemleri alan savunmasını günümüze taşıyan, öğretici ve uygulanabilir sistemler olarak, yaygın kullanılan birer model olmuşlardır. Bu iki sistemin birbirine üstün olan, olmayan yanları bulunmaktadır.
4-4-2 sisteminde bütün oyuncular, ortak bir performans temelinde alan paylaşırken; üst derecede bir dayanışma içine girmektedirler. Bu durum, bir yandan takımın kollektif ve organize bütünlüğünü sağlarken; diğer yandan da bireysel yeteneği daha da üretken kılmaktadır.

3-5-2 sisteminde ise, defanstan bir oyuncunun orta sahaya kaydırılmasıyla, savunma güvenliği, hücum estetiğinin biraz gerisinde kalmıştır. Riske edilen savunma, egemen orta alanla desteklenmeye çalışılmıştır. Ofansif kurgu temelinde sağlanacak orta alan hakimiyeti ve kanat ataklarıyla sonuca ulaşılmaya çalışılması, sistemin can damarını oluşturmaktadır. Sistemde alan savunmasının yanısıra, adam adama da oynanabilmesi, sistemin verimliliğini çoğu zaman azaltabilmektedir.

Bu iki sistem arasında seçim, zamana, mekana, rakibe ve oyuncuya göre değişmektedir. Her biri bağımsız ve değişik varyasyonlarıyla uygulanabilme olanağına sahip olmakla birlikte; birbirleriyle maç içinde geçişli uygulanabilmeleri de mümkündür.
{jcomments on}

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  232284  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Tuğrul Akşar Cuma, 02 Nisan 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

Neden Futbol Ekonomisi?

 

www. Futbolekonomi.com’un  vizyon ve misyonu temel olarak  Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi’nin (FESAM) vizyon ve misyonuna paralel ve aynı düzlemdedir.

 

Bu bağlamda temel misyonumuz: Futbolun yerel ve küresel makro özelliklerini incelemek ve yeni yapısal modeller önermek; bu kapsamda entelektüel gelişimi hızlandırmak ve buna ilişkin referans olabilecek bir database oluşturmak ve bunu tüm futbol araştırmacılarının emrine sunmak... Bu amaçla yapılan çalışmaları yayımlamak; gerekli her türlü bilimsel futbol araştırma ve geliştirme projelerine entelektüel anlamda destek vermek.

 

Temel Vizyonumuz: Önerilen yeni modellerin gerçekleştiğini görmektir.

 devamı >>>

finansal-futbol-anim-1

tugrulaksar_ge_roportaj

Tuğrul Akşar Güngör Urasın sorularını yanıtlıyor

  Yazar Tuğrul Akşar,
Milliyet Gazetesi Yazarı Güngör Uras'ın
sorularını yanıtlıyor.
detay için tıklayınız..

 

Spor Endexi

 

05/11/2024

Kapanış Günlük
Değişim %
  BİST 100

8.698,48

-0,17

 bjk BJKAS

4,48

-2,18

 fb FENER

100,30

0.00

 gs GSRAY

6,83

+0,15

 trabzon TSPOR

0,93

0,00

   SPOR ENDEKSİ

3.075,321

-0,41

Videolar

Tuğrul, Tuğrul Akşar, Pusula, Ekonomi, Futbol, Futbol Ekonomi, Mali,VİDEONUN DEVAMI VE DİĞER VİDEOLAR İÇİN TIKLAYIN.

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 43123885

TRENDYOL SÜPER LİG 2024-2025 SEZONU

  

 

 Sıra TAKIMLAR 0 G B M A Y AV

1

Galatasaray 11 10  0 32 11 21 31
2 Fenerbahçe 11  8   2 1 27  9   18

26

3 Samsunspor 12 8 1  3

24

13 9

25

4 Eyüpspor 12  6   4  2 18  11 7 22
5 Beşiktaş 11 6 3  2  19  10 9 21
6 Göztepe 11 5 3 3 19  13 

  6

 18 
7

Sivasspor

12 5  2  5   17 20 -3 17
8 Başakşehir 11 4 4

17  14 3 16
9 Kasımpaşa 12 3 5 4 16    19  -3 14
10 Konyaspor 12 4 2 6 14  20 -4 14
11 Antalyaspor 12 4 2 6

15

24   -9 14
12 Rizespor 11 4 1 6 10  19 -9 13
13 Trabzonspor 11 2 6

3

12  14  -2  12
14 G.Antep FK 11 3 3 5 15 18 -3 12
15 Kayserispor 11 2 6 3 11 16 -5 12
16

Bodrumspor

12

3

2 7 10 16 -6 11
17 Alanyaspor 11 2 4 5 9 14  -5 10
18 Hatayspor 11 3 7 10 18  -8 6

19

A.Demirspor 11 0 2 9 9 25 -16

 

                 

Okur Yazar


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı  info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

 

Annual Review of Football Finance 2023

Annual Review of Football Finance 2023

Deloitte Sports Grup'un Avrupa Futbol Finansmanına ilişkin 32. kez düzenlediği yıllık futbol finans raporuna göre, Avrupa futbol pazarı 2021 - 22 sezonunda bir önceki yıla göre %7 büyüyerek 29.5 Milyar Euro büyüklüğüne ulaştı. Rapora ulaşmak için tıklayınız

Deloitte Money League - 2024

Deloitte Money league 2024

Deloitte Money League Raporunu 27. kez yayınladı. Rapora göre Avrupa'nın en zengin 20 kulübünün 2022-23 sezonunda gelirleri toplam 10.5 Milyar Euro'ya ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

UEFA Kulüp Finans&Yatırım Raporu 2024

 

UEFA Raporu-2023

UEFA Kulüp futbolunun finansal durumları ve yatırımlarına ilişkin yıllık görünüm ve benchmark raporunu yayınladı. Okumak için tıklayınız

 


 

2021-Money-league-Raporu

 

Yirmidördüncü Deloitte Money League raporuna göre Barcelona'nın 715.1 Milyon Euro'luk geliriyle ilk sırada yer aldığı, tamamı merkez lig kulüplerinden oluşan ve bir önceki yıla göre gelirleri %12 azalan Para Ligi raporunu okumak için tıklayınız

 


 

 

annual report 202021 photo

 

Avrupa Futbolunun patronu UEFA’nın gelirleri 5.7 Milyar Euro’ya Ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

 


 

 UEFA-Kulup-Futbolu-Lisanslama-2023


UEFA’nın 2023’te yayınladığı en son  Kulüp Lisanslamaya İlişkin Karşılaştırma raporuna göre kulüpler Pandemi döneminde 7.3 Milyar Euro zarar ettiler. UEFA raporu, Avrupa kulüp futbolunun endişe verici bir resmini çiziyor. Raporu okumak için tıklayınız.

 


    

191112 Aktifbank Ekolig

 

Türk futbolunun gelirlerinin ve ekonomik görünümünün mercek altına alındığı Futbol Ekonomi Raporu – EkoLig'in dördüncü sayısı yayınlandı. Süper Lig’in 2017-2018 sezonu sonunda 3,2 milyar TL olan geliri, 2018-19 sezonunda 4,2 milyar TL’na ulaştı. Bkz.

 

 

master bm report lowres

 

The European Club Footballing Landscape 2022


UEFA'nın Avrupa Lulüp futboluna ilişkin 13, kez yayınladığı, Covid-19'un etkilerinin de analiz edildiği raporu okumak için Bkz.


 

 EkoSpor-y

“Ekospor’un aylık bültenlerinden haberdar olmak için tıklayınız”

 

Süper lig Marka değeri araştırma

''Taraftar Algısına Göre Türkiye Süper Ligi Marka Değerini Etkileyen Faktörlerin ve Marka Değeri Boyutlarının Değerlendirilmesi'' Prof. Dr. Musa PINAR öncülüğünde yapılan bu araştırmayı okumak için tıklayınız.

 

 

the-european-elite-2019

KPMG Avrupa’nın 32 Elit Kulübünün değerlemesini yaptı. Süper Lig’den Galatasaray ve Beşiktaş’ın da bulunduğu bu raporda en değerli kulüp 3.2 Milyar Euroluk değeriyle Real Madrid oldu. Raporu okumak için tıklayınız.
 

Endustriyel_futbol

 

Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı Üzerine

Futbolun Endüstriyel gelişimi, kulüplerin sportif ve iktisadi/mali yapılanışını derinden etkiliyor. Dorukhan Acar’ın Kurumsal Yönetim temelli yaklaşımı ile "Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı"yı okumak için tıklayınız

 

 

Türkiye'de Kadın Futbolunun Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu

 

imagesCAVM4O4L

 

Dr. Lale ORTA’nın Kadın Futboluna Entelektüel Bir Yaklaşım Sergilediği makalesi için tıklayınız.” 

 

 

İngiliz Futbolunda Kurumsal Yönetişim Üzerine

 

governance_in_football

 

Tüm kulüplerimize ve Türk Futbol yapılanmasına farklı bir bakış açısı kazandırabileceğini düşündüğümüz, İngiliz Parlementosu’nun Kültür, medya ve spor Komitesi’nin hazırladığı raporu okumak için tıklayınız. 

 

money-and-soccer

“Money scorring goals”, Gerçekten de “Para Gol Kaydedebiliyor mu? “

Euro 2012’nin olası ekonomik etkilerini
okumak için tıklayınız. 



FFP

Futbolda Finansal Sürdürülebilirlik Kapsamında ''Finansal Fair Play Başa Baş Kuralı ve Beşiktaş Futbol Kulübü Üzerinde Bir Uygulama 
Hüseyin AKTAŞ/Salih MUTLU,

okumak için tıklayınız.