Spor Kulüplerine İlişkin Yüksek Yargı Kararları
Bizi Takip Edin Futbol ekonomisi facebookta futbol ekonomisi twitterde
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Haberler & Makaleler Hukuk Murat Başaran Spor Kulüplerine İlişkin Yüksek Yargı Kararları

Spor Kulüplerine İlişkin Yüksek Yargı Kararları

National Sports stadium JudgementNight

Murat Başaran- 5 Ocak 2015   Yüksek yargı'nın Sporcu sözleşmeleri, temsilciliği, menejerlik, yayın hakları, spor kulüplerinin gelirlerinin haczi, spor Kulüplerinin statyum kiralaması, Ticari kazanç gibi önemli konularda vermiş olduğu kararlar aşağıda bilgilerinize sunulmaktadır. 

 

ANAYASA MAHKEMESİ/UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ/DANIŞTAY KARARLARI:

 

KARAR NO 1: ANAHTAR KONULAR: SPORCU SÖZLEŞMESİ, SPORCU TEMSİLCİLİĞİ/MENAJERLİK

 

KARAR NO 2: ANAHTAR KONULAR: SPOR DİSİPLİN HUKUKU, TAHKİM KURULU KARARLARININ NİTELİĞİ

 

KARAR NO 3: ANAHTAR KONULAR: YAYIN HAKLARI

 

KARAR NO 4: ANAHTAR KONULAR: SPORCU ÜCRETLERİNİN TAHSİLİ, SPOR KULÜPLERİ GELİRLERİNİN HACZİ

 

KARAR NO 5: ANAHTAR KONULAR: SPOR KULÜBÜ KANUNİ TEMSİLCİSİNİN KAMU ALACAĞINDAN SORUMLULUĞU

 

KARAR NO 6 ANAHTAR KONULAR: SPORCU ÜCRETLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ, MİLLİ MÜSABAKALARA KATILAN SPORCULAR TARAFINDAN ELDE EDİLEN ÜCRET VE PRİMLER

 

KARAR NO 7: ANAHTAR KONULAR: SPOR KULÜPLERİNİN STADYUM KİRALAMASI

 

KARAR NO 8: ANAHTAR KONULAR: SPOR KULÜPLERİNE BELEDİYELERCE YAPILAN YARDIMLAR

 

KARAR NO 9: ANAHTAR KONULAR: FUTBOL TAKIMI GELİRLERİNİN HACZİ,
YAYIN HAKLARI, TİCARİ KAZANÇ

 

KARAR NO:1 UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARI:

 

ESAS NO                 : 2012/14

 

KARAR NO            : 2012/108

 

KARAR TR             : 21.5.2012

 

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET        : Anayasa’nın 158. ve 2247 sayılı Yasa’nın 1.maddesinde sayılan yargı mercilerinden olmayan Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun, TFF Tahkim Kurulu’nca onanan kararı nedeniyle görev uyuşmazlığı doğduğu ileri sürülerek yapılan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : Mediation Berti Sports

  

Davalı        : Vestel Manisaspor Kulübü Derneği

  

O L A Y    : Davacı vekili, davalı Vestel Manisaspor Kulübü Derneği yetkilisi S. V.'in müvekkili Şirketin yetkilisi C. C.'yi yazılı olarak yetkilendirmesi ertesinde, FC Metz Kulübü oyuncusu S. B. ile davalı arasında 3 sezon geçerli olmak üzere bir transfer sözleşmesi akdedildiğini;  iki kulüp arasındaki transferin tüm görüşmelerinin müvekkili Şirket tarafından yürütüldüğünü, Davalı tarafından transfer karşılığında 144.000 Avronun sözleşmenin akdedildiği aynı tarihte ödenmesinin taahhüt edildiğini;  müvekkili Şirket tarafından Davalıya 144.000 Avro bedelli faturanın 03.08.2006 tarihinde keşide edildiğini, elden 10.08.2006 tarihinde teslim edildiğini; faturayı elden teslim etmek ve ödemeyi almak üzere ülkemize gelen Şirket Yetkilisi C. C.'ye Davalı Kulübün anılan dönemde İdari Menajerliğini yapmakta olan Yetkilisi M. T. tarafından, el yazısıyla bu miktarın 3 eşit taksitte 48.000 Avro olmak üzere toplam 144.000 Avro olarak ödenmesinin imzasıyla taahhüt edildiğini;  Davalı Kulüp tarafından, müvekkili Şirket banka hesabına 2006 yılı karşılığı gecikmeli olarak 29.09.2006 tarihinde 48.000 Avro ödenmesine rağmen, 2007 ve 2008 yıllarında ödenmesi gereken bakiye miktarların ödenmediğini,  ödeneceğinin taahhüt edildiğini ancak gereğinin yerine getirilmediğini;  Ankara 33. Noterliği'nin 04.02.2009 gün ve 02704 yevmiyeli ihtarnamesi keşide edilerek davalının bir kez daha ihtar edildiğini, ancak Manisa 1. Noterliği'nin 09.02.2009 tarih ve 03619 yevmiye ihtarnamesi ile ödeme isteminin reddedildiğini öne sürerek; üçüncü kişilere ve fazlaya ilişkin cezai ve hukuki yasal haklar saklı kalmak üzere, ödemelerin yapılmasının yazılı olarak taahhüt edildiği tarihlerden itibaren hesaplanacak ticari faiziyle 10.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde  dava açmıştır.

 

ANKARA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 05.11.2009 gün ve E:2009/88, K:2009/335 sayı ile, davacı vekilinin istemine yer verdikten sonra; davalı vekilinin, menajerlik şirketinin alacağı ile ilgili olarak FİFA'ya başvurduğunu, FİFA Oyuncu Statüleri hakim kararı ile davanın reddedildiğini, 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 5719 sayılı Kanunla değişik 12/A maddesi gereğince uyuşmazlığa Türkiye Futbol Federasyonu "Uyuşmazlık çözüm Kurulunda" bakılması gerektiğini, müvekkili kulübün adres ve merkezinin Manisa olduğunu, davaya bakmakla Manisa Mahkemelerinin yetkili olduğunu ileri sürmüş olduğunu; Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki 3813 sayılı Kanun'a 5917 sayılı Kanun'la eklenen 12/A maddesine göre ihtilafa Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nda bakılmasının gerektiği;  nitekim dosyaya ibraz edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.6.2009 T. 2009-220 E, 2009/280 K. sayılı kararında da aynı hususun vurgulandığı gerekçesiyle; dava dilekçesinin görevsizlik sebebiyle reddine karar vermiş;  temyiz istemi Yargıtay 13. Dairesinin 26.1.2011 gün ve E:2010/9339, K:2011/906 sayılı kararıyla reddedilerek karar onanmış;  karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 8.7.2011 gün ve E:2011/6674, K:2011/11261 sayılı kararıyla reddedilmiş ve Mahkeme kararı kesinleşmiştir.

 

Davacı vekili bu kez; davalı Kulübün aldığını ikrar ettiği hizmetten dolayı müvekkili şirkete borçlu olup olmadığının belirlenmesi,  bakiye alacağı 96.000,00 Avronun ödemelerin yapılmasının yazılı olarak taahhüt edildiği 15.07.2007 ve 15.07.2008 tarihlerinden itibaren hesaplanacak ticari avans faiziyle kulüpten tahsiline karar verilmesi istemiyle TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’na başvurmuştur.

 

TFF-UYUŞMAZLIK ÇÖZÜM KURULU: 26.03.2010 gün ve E:2009/KM/1262, K:2010/185 sayı ile, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 5. maddesi ile kurulduğu, ilgili kanunun kabul edilmesiyle birlikte yürürlüğe giren Türkiye Futbol Federasyonu Statüsünün, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun futbolcu temsilcisi ile kulüp arasındaki uyuşmazlıkları inceleyerek karara bağlamakta münhasırın görevli ve yetkili olduğunu öngördüğü; Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun yargı yetkisini belirleyen Ana Statü hükümleri değerlendirildiğinde, kulüpler ile futbolcu temsilcileri arasında sözleşmeden doğan futbolla ilgili tüm uyuşmazlıkların çözümleneceğinin kabul edildiği, bu noktada, futbolcu temsilcilerinin kimlerden olduğunun tespit edilmesi halinde Kurulun yargı yetkisinin saptanmış olacağı; ihtilafın gerçekleştiği dönemde yürürlükte bulunan Futbolcu Temsilcileri Talimatı’nın, Tanımlar Başlıklı 4. maddesinde futbolcu temsilcisi “Bu talimat hükümleri çerçevesinde federasyon tarafından futbolcu temsilcisi lisansı verilmiş gerçek kişiyi”  ve 19.03.2010 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Futbolcu Temsilcisi Talimatı’nın “Tanımlar ve Kısaltmalar” başlıklı 2. maddesinde futbolcu temsilcisi “Bu talimat ve FIFA futbolcu temsilcilerine ilişkin Düzenleme (FIFA PLAYERS AGENT REGULATİONS) uyarınca elde edilen lisansla, bir ücret karşılığında profesyonel futbolcu sözleşmesi müzakeresi yürütmek amacı ile bir futbolcu ile bir kulübü veya bir temsilci sözleşmesi müzakeresi yürütmek amacıyla iki kulübü bir araya getiren gerçek kişiyi” ifade ettiğinin belirtildiği;  gerek Uyuşmazlık Çözüm Kurulu ve gerekse Tahkim Kurulu’nun oyuncu temsilcisi ile kulüp/futbolcu arasındaki uyuşmazlık hakkında yargı yetkisinin bulunabilmesi için öncelikli şartın, oyuncu temsilcisinin gerçek kişi olması olduğu;  gerçek kişi oyuncu temsilcisi dışındaki “temsilci” olduğu iddia edilen tüzel kişilerin ihtilaflarında Kurulların görevinin bulunmadığı;  benzer şekilde FIFA nezdinde temsilci ile kulüp veya futbolcu arasındaki ihtilaflarda temsilcinin hak talep edebilmesi için, temsilcinin gerçek kişi olma zorunluluğunun bulunduğu;  sonuç olarak gerçek kişi davacı şirket ile davalı kulüp arasındaki ihtilafın Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun görev alanına girmediği gerekçesiyle; davacı şirketin davasının, kurulun görevsizliği nedeni ile reddine karar vermiş, bu karara karşı yapılan başvuru, TFF Tahkim Kurulu’nun 14.05.2010 tarihli kararıyla reddedilmiş ve karar onanmıştır.

 

Davacı vekili, Ankara 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verdiği 12.09.2011 havale tarihli dilekçe ile; 2247 sayılı Yasanın 14.maddesi uyarınca yargı merciinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne dosyanın gönderilmesini istemiş, bunun üzerine Mahkemece dava dosyasının aslı Mahkememize gönderilmiştir.

 

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 21.5.2012 günlü toplantısında: Raportör- Hakim Taşkın ÇELİK’in 2247 sayılı Yasaya uygun bulunmayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü  açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 13.10.1988 tarih ve 19958 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararının sonuç kısmında, “ 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un bütünü ile incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanun’un uygulanması yönünden, 2. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan  “Ceza Uyuşmazlıkları”  ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebiyle başlayan yargılanması sonucunda sanığın mahkûmiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda Askeri ve Adli Ceza Mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması; bunun dışında kalan tüm görev ve hüküm uyuşmazlıklarının “Hukuk Uyuşmazlığı” sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır.” denilmekte olup, Asliye Hukuk Mahkemesi ile TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu arasında görev uyuşmazlığı doğduğu öne sürüldüğüne göre, başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın uygulanması yönünden “hukuk uyuşmazlığı” kapsamında bulunduğu açıktır.

 

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 158. maddesinin birinci fıkrasında “Uyuşmazlık Mahkemesi adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir”. denilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde “ Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.

 

Özel kanun uyarınca hakeme başvurulmasının zorunlu olduğu hallerde, eğer hakemlik görevi hakim tarafından yerine getirilmiş ise bu merci, davanın konusuna göre, yukarıdaki fıkrada yazılı adli veya idari yargı mercilerinden sayılır.” hükümleri yer almış;  aynı Yasa’nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

 

Anılan hükümlere göre, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce bir görev ya da hüküm uyuşmazlığının incelenebilmesi için, uyuşmazlığa konu edilen karar veya kararların, adli, idari veya askeri yargı mercilerince ya da hakemliğin hakim tarafından yerine getirilmesinde olduğu gibi yargı merci sayılanlarca verilmiş bulunması gerekmektedir.

 

Olayda, Ankara 5.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve kesinleşen görevsizlik kararı üzerine başvurulan ve Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu’nun kararıyla onanan Uyuşmazlık Çözüm Kurulu kararıyla verilen görevsizlik kararının görev uyuşmazlığına konu edildiği anlaşılmaktadır.

 

Anayasa’nın “ Sporun geliştirilmesi ve tahkim” başlıklı 59.maddesinde, “ Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.

 

Devlet başarılı sporcuyu korur.

 

(Ek fıkra: 17/3/2011-6214/1 md.) Spor federasyonlarının spor faaliyetlerinin yönetimine ve disiplinine ilişkin kararlarına karşı ancak zorunlu tahkim yoluna başvurulabilir. Tahkim kurulu kararları kesin olup bu kararlara karşı hiçbir yargı merciine başvurulamaz.”  hükmü  yer almıştır.

 

5.5.2009 günlü, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesinde,  Kanunun amacının; her türlü futbol faaliyetlerini milli ve milletlerarası kurallara göre yürütmek, teşkilatlandırmak, geliştirmek ve Türkiye'yi futbol konusunda yurt içinde ve yurt dışında temsil etmek üzere, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliğe sahip, özerk Türkiye Futbol Federasyonunun kurulması, teşkilat, görev ve yetkilerine ait esas ve usulleri düzenlemek olduğu ifade edilmiş;  5. maddesinde, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu, TFF'nin ilk derece hukuk kurulları arasında sayılmış, ilk derece hukuk kurullarının, kulüp lisansı ile ilgili kararlar almaya veya bu Kanun, TFF Statüsü, TFF'nin diğer talimat ve düzenlemeleri ile diğer yetkili TFF kurul ve organları tarafından alınacak kararlara ilişkin olarak çıkacak ihtilaflarda karar vermeye münhasıran yetkili olduğu; TFF talimatları ilgili talimatın yayımından, ilk derece hukuk kurulları tarafından alınan kararlar ise ilgili kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz edilmez ise kesinleşeceği,  ilk derece hukuk kurullarının görevlerine giren konularda ve bunlar tarafından verilen kararlara karşı yargı yoluna başvurulamayacağı; ilk derece hukuk kurullarının görevleri, yetkileri, hakları ve üyelerinin sahip olmaları gereken nitelikler ile her bir kurulun usul kurallarının TFF Statüsü ve ilgili talimatlarda düzenleneceği;  ilk derece hukuk kurullarının üyelerinin TFF Statüsünde öngörülen şekilde belirleneceği; ilk derece hukuk kurullarının hiçbir üyesinin, TFF'nin başka kurul ve organlarında görev alamayacağı gibi TFF üyesi herhangi bir kulüp ya da diğer bir özel hukuk tüzel kişisi bünyesinde de görev alamayacağı, bu üyelerin tam bir bağımsızlık ve tarafsızlık içinde görevlerini icra etmek zorunda olduğu belirtilmiş;  “Tahkim Kurulu” başlığını taşıyan 6.maddesinde, “ (1) Tahkim Kurulu, bu Kanun uyarınca bağımsız ve tarafsız bir zorunlu tahkim mercii olup TFF'nin en üst hukuk kuruludur ve TFF Statüsü ve ilgili talimatlarda belirtilen nitelikteki uyuşmazlıklar ile ilgili nihai karar merciidir.        

 

(2) Tahkim Kurulu, TFF Statüsü ve ilgili talimatlar uyarınca karar verme yetkisine sahip kurul ve organlar tarafından verilecek kararları nihai olarak inceleyerek münhasıran karara bağlar. Tahkim Kuruluna başvuru süresi TFF talimatlarının yayımından veya itiraz edilen kararın tebliğinden itibaren yedi gündür.       

 

(3) Tahkim Kurulunun oluşumu, görev, yetki, hak ve sorumlulukları ile üyelerinin sahip olması gereken nitelikler TFF Statüsünde belirlenir. Tahkim Kurulunun işleyişi ve usul kuralları TFF tarafından çıkarılacak talimatta yer alır.          

 

(4) Tahkim Kurulu kendisine yapılan başvuruları kesin ve nihai olarak karara bağlar (İptal ibare: Anayasa Mah;6/1/2011-2010/61 E.2011/7.K)   

 

(5) Tahkim Kurulu üyeleri de bu Kanunun 5 inci maddesinin altıncı fıkrası hükümlerine tabidir.” hükmüne yer verilmiştir.

 

Türkiye Futbol Federasyonu Statüsü’nün 62. maddesinde de, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu kararlarını, ilgililerinin başvurusu üzerine inceleyerek kesin olarak karara bağlama, Tahkim Kurulunun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

 

Anayasa hükmü ve anılan düzenlemelere göre, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu ve Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu Anayasa’nın 158. ve 2247 sayılı Yasa’nın 1. maddesinde belirtilen yargı mercilerinden olmadığından, ortada Uyuşmazlık Mahkemesi’nce çözümü gereken bir görev uyuşmazlığı bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

 

Bu durum karşısında, 2247 sayılı Yasa’nın 1. maddesine uygun olmayan başvurunun, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

SONUÇ: 2247 sayılı Yasa’nın 1. maddesine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 21.5.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi

       

     

KARAR NO:2 ANAYASA MAHKEMESİ KARARI:

 

Esas Sayısı: 2010/61

 

Karar Sayısı: 2011/7

 

Karar Günü: 6.1.2011

 

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

 

İTİRAZIN KONUSU : 5.5.2009 günlü, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. maddesinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarının, Anayasa’nın 7., 9., 10., 36., 38., 125. ve 138. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

 

I- OLAY

 

Davacı tarafından Türkiye Futbol Federasyonu Statüsü ile Futbol Disiplin Talimatının belirli maddelerinin mutlak butlanla batıl olduklarının tespitiyle Tahkim Kurulu’nun 6.10.2009 günlü kararının iptali ve maddi ve manevi tazminat istemleriyle açılan davada, itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu savını ciddi bulan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.

 

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ

 

Başvuru kararının gerekçesi şöyledir:

 

“KONU: Mahkememizin 2010/165 Esas sayılı dava dosyasında 17.06.2010 tarihli ikinci oturumun iki nolu ara kararı gereğince 5894 sayılı Kanunun 6. maddesinin 1, 2, 3, 4. maddelerinin Anayasa’nın 9, 36, 123, 125 ve 155.maddelerine aykırılığı sebebiyle iptali isteminden ibarettir.

 

İPTALİ İSTENEN MADDE: 5894 sayılı Kanunun 6. maddesi :

 

Madde-6: (1)Tahkim Kurulu, Bu Kanun uyarınca bağımsız ve tarafsız bir zorunluluk Tahkim mercii olup TFF’nin en üst hukuk kuruludur. Ve TFF Statüsü ve ilgili talimatlarda belirtilen nitelikteki uyuşmazlıklar ile ilgili nihai karar merciidir.

 

(2) Tahkim Kurulu, TFF Statüsü ve ilgili talimatlar uyarınca karar verme yetkisine sahip kurul ve organlar tarafından verilecek kararları nihai olarak inceleyerek münhasıran karara bağlar. Tahkim Kurulu’na başvuru süreci TFF Talimatlarının yayınından veya itiraz edilen kararın tebliğinden itibaren 7 gündür.

 

(3) Tahkim Kurulu’nun oluşumu, görev, yetki, hak ve sorumlulukları ile üyelerin sahip olması gereken nitelikler TFF Statüsünde belirlenir. Tahkim Kurulu’nun işleyişi ve usul kuralları TFF tarafından çıkarılacak talimatta yer alır.

 

(4) Tahkim Kurulu kendisine yapılan başvuruları kesin ve nihai olarak karara bağlar. Ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamaz.

 

(5)…

 

Anayasamızın 152. maddesi “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir Kanun veya Kanun Hükmünde Kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır...”hükmü gereğince mahkeme önüne gelen ve görevli olduğu bir konu ile alakalı olarak açılan davalarda uygulanacak maddeyi taraf iddiası veya resen iptalini Anayasa Mahkemesine götürebilir. Yani böyle bir istemde bulunabilmesi için söz konusu davaya bakma yetkisinin bulunması şarttır.

 

Bu bağlamda davacı Ankaraspor A.Ş. Klübü tarafından Türkiye Spor Federasyonu aleyhine açmış olduğu davada davalı TFF Yönetim Kurulu’nun 06.09.2009 tarih ve 57 sayılı kararı ile Ankaraspor’un bir alt kümeye düşürülerekten bu sezon itibariyle de üç yıl müsabakalardan men’ine karar verildiği, bu karar üzerine davacı klübün yasal süresi içerisinde Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu’na müracaatı üzerine TFF, Tahkim Kurulunun06.10.2009 tarih ve 531/533 sayılı karar ile Ankaraspor A.Ş. adına vekili tarafından yapılan itirazın reddi ile Ankaraspor A.Ş.’nin bir alt lige düşürülmesine dair PFDK’nın 15.09.2009 tarih ve T2009-2010/121, K2009-2010/147 kararının onanmasına kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.

 

Bu kararın uygulanması dolayısıyla Ankaraspor’un Turkcell Süper Ligde bir alt gruba düşürülerek karar tarihinden itibarende bu ligde yapması gereken maçların yaptırılmamasından dolayı hasılat kaybı, televizyon gelirlerinden, stada alınan reklamlar ile formalara alınan reklamlardan elde edilen gelirlerden, toto-loto gelirlerinden, klüpler birliğinden gelen gelirlerden, fair play ligi gelirlerinden, ilk altı sıraya verilen ödül gelirlerinden ve diğer gelirlerden yoksun bırakılmasından, keza futbolcuların değer kaybetmelerinden dolayı 12.000.000 TL ve bu karar dolayısıyla görülen zarardan dolayı 100.000 TL manevi zarar olmak üzere toplam 12.100.000 TL’lik maddi ve manevi zarar davası açmıştır.

 

Mahkemenin 152. madde gereğince bir davayı Anayasa mahkemesine götürürken davaya bakmakta görevli olması gerekir. 5894 Sayılı Yasanın 6. maddesi TFF’nun tüm işlemlerini Tahkim Kurulu’na havale etmiştir. Yasa gereğince Dernekler Kanunu ve TMK hükümlerine tabi özel hükmi şahsiyete haiz olan TFF bir kamu tüzel kişiliği olmadığı için bu kurulun kararlarına karşı idari yargıda dava açılamaz. Dolayısı ile Federasyonun kararlarına karşı 6. maddenin olmaması halinde adli yargıda dava açılması gerekir. Adli Yargıda gerçek veya tüzel kişiler tarafından gerçekleştirilen eylem ve işlemler sonucu meydana gelecek zararlara bakmaya yetkili ve görevlidir. Ancak 5894 Sayılı Kanunu’nun 6. maddesi gereğince Türkiye Futbol Federasyonu’nun özelliği gereği ihtilafların kısa yoldan halli için Tahkim Kurulu’na yetki ve görev verilmiştir. Ve aynı madde içerisinde de Tahkim Kurulu’nun kararlarının kesin olduğu ve bu kararlara karşı adli ve idari yargı yollarına başvurulamayacağı yasada öngörülmüştür. Bu hükmün iptali halinde Türkiye Futbol Federasyonu’nun yapmış olduğu işlem ve eylemlerden dolayı meydana gelecek zararlar ile ilgili adli yargıda davalara bakılabileceği ve dolayısı ile de, mahkememiz davaya bakmakta görevli olduğundan davacı tarafın iptal istemi mahkememizce ciddi görülerek 6. maddenin 1, 2, 3, 4. fıkralarının Yüksek Mahkemeniz’ce iptalini istemek gerekmiştir.

 

Mahkememiz Türkiye Futbol Federasyonu’nun kararının sonucunda doğacak maddi ve manevi zararlar yönünden inceleme yapmaya yetkili ve görevli olduğundan bu konuda aşağıda detaylı olarak yazılacağı üzere 6. maddenin ilgili fıkralarının iptali istemi çerçevesinde;

 

1- 5894 Sayılı Kanunun 6: (l) Tahkim Kurulu, Bu Kanun uyarınca bağımsız ve tarafsız bir zorunluluk Tahkim mercii olup TFF’nin en üst hukuk kuruludur. Ve TFF Statüsü ve ilgili talimatlarda belirtilen nitelikteki uyuşmazlıklar ile ilgili nihai karar merciidir. Hükmünün Tahkim Kurulu’nun oluşturulmasını düzenlerken bunun TFF Statüsü ve ilgili talimatlar ile düzenlenmesini öngörmüştür. TFF Statüsün 61. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu maddenin 1. fıkrasında Tahkim Kurulu Federasyon Başkanı’nın teklifi ve Yönetim Kurulu’nun kararı ile en az beş yıllık mesleki tecrübeye sahip hukukçular arasından seçilecek bir başkan ve altı asıl ve altı yedek üyeden oluşur. Üyelerin belirlenmesinde FİFA ve UEFA’nın kuralları esas alınır. 2. fıkrasında Tahkim Kurulu’nun görev süresi Federasyon Yönetim Kurulu’nun görev süresi kadardır. Üyeler kendi aralarından bir başkan vekili ve bir raportör seçer. 4. fıkrasında kurul görevinde bağımsızdır. Üyeler istifa etmedikçe veya çekilmiş sayılmadıkça yerlerine yeni üye görevlendirilemez. Herhangi bir nedenle boşalan asıl üyeliğe yedek üyeler sırası ile görevlendirilmiş sayılır. Bu fıkra uyarınca seçilen yedek üyeler kalan süre kadar görev yapar. 9. fıkrasında ise tahkim kurulunun çalışma esas ve usulleri Yönetim Kurulu tarafından çıkarılacak bir talimatla belirlenir. Şeklinde düzenleme yapılmıştır.

 

Yasa maddesi ve Statünün 61. maddesi birlikte değerlendirildiğinde yargılama yetkisine haiz olan bir kurulun teşekkülü Anayasa’nın 7. maddesinde belirtilen yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” ve 9. maddesinde “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.

 

Yargı yetkisi kullanacak kişilerin nitelikleri, seçilme usulleri ve çalışma esasları yasa ile belirlenmesi zorunludur. Dolayısı ile bu düzenlemelerin Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’na bırakılması Anayasa’ya aykırıdır. Yani seçilme şekilleri ve nitelikleri yasa ile belirlenmesi gerekir. Zira ANAYASA MAHKEMESİ’nin: 2006/118 Esas ve 2009/107 Karar sayılı ilamında “3289 sayılı Yasanın Ek 9. maddesinin birinci fıkrasına göre, spor federasyonlarına, talepte bulunmaları durumunda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Merkez Danışma Kurulunun uygun görüşü, bu Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile idarî ve malî özerklik verilebilmekte, Federasyonlar da, kuruluşlarına ilişkin kararın Resmî Gazetede yayımlanması ile tüzel kişilik kazanmaktadırlar.

 

Özerk spor federasyonları denetim bakımından merkezi idareye bağlıdırlar. Ek Madde 9’un son fıkrasına göre, bu federasyonların her türlü faaliyet ve işlemleri Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanlığın denetimine tâbidir. Bu denetim sonucunda görevi başında kalmasında sakınca görülen federasyon başkanı veya yönetim kurulu üyeleri hakkında karar almak üzere, Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakan, genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırabilir. Bunların Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından öngörülen çerçeve statüye uygun şekilde hazırlanması zorunlu olup, ceza veya disiplin kurullarınca verilen kararlara karşı Genel Müdürlük bünyesinde oluşturulacak Tahkim Kurulu’na itiraz edilebilir.

 

Ek madde 9’da 5340 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonucunda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olimpik branşlarda, federasyonun bir önceki yıl gerçekleşen gelirlerinin %75’i kadar, olimpik olmayan federasyonlara ise, %50’si kadar yardımda bulunabilmektedir. Ayrıca Genel Müdürlük, bütçesinden özerk federasyonlara ilgili branşın alt yapısına ve eğitime ilişkin projelerinin desteklenmesi amacıyla gerektiğinde kaynak tahsis edebilmekte ve spor tesislerinin işletilmesini, menkul ve gayrimenkullerini bedelsiz olarak kırkdokuz yıla kadar federasyonların faaliyetlerine devredebilmektedir.

 

Yukarıda anılan özerk federasyonların kuruluşları, denetimleri, mali yapıları, ve kararlarına karşı merkezi idare içerisinde oluşturulan Tahkim Kurulu’na başvurulabilmesi gibi hususlar göz önünde bulundurulduğunda, bunların hizmet yerinden yönetim kuruluşları oldukları sonucuna varılmaktadır. Özerk federasyonların hizmet yerinden yönetim ilkesine göre kurulmaları nedeniyle Anayasa’nın 123. maddesi uyarınca kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.

 

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 123. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.” Gerekçesi ile de bu hususu açıkça vurgulamıştır.

 

Diğer taraftan bu husus yasa gereği Dernekler Kanunu ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine tabi olarak çalışması gereken Federasyonun Tahkim Kurulu’nu oluşturma şekli, bu yasalara da aykırı olarak düzenlenmiştir. Zira Dernekler Kanununu ve Türk Medeni Kanunu gereğince derneğin disiplin ve denetim kurulları yönetim kurulunun seçimine bırakılmayıp aksine ilgili derneğin genel kurulu tarafından seçilmesi öngörülmüştür. Bu durumda Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir.

 

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı’nın kendisini denetleyecek başkan ve üyeleri bizzat kendisinin teklifi ile Yönetim Kurulu’nca belirlenmesi eşitlik ve denetleme ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. Kendisini denetleyecek kişilerin Başkanın ve Yönetim Kurulu’nun teklifi ile seçilmesinin bu kurulun işlemlerine karşı ne derece tarafsız davranacakları tartışmadan varestedir. Kaldı ki bu üyelerin mali haklarının düzenlemesi de yine aynı Yönetim Kurulu’na ait olduğundan doğrudan doğruya Yönetim Kurulu’nun ve Federasyon Başkanı’nın bu üyeleri etkileyebilecekleri tartışmasızdır. Dolayısı ile 5894 sayılı Kanunun 6. maddesinin 1. fıkrası Anayasa’nın 7, 9 ve 10. maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından Yüksek Mahkemenizden iptali istenmesi gerekmiştir.

 

2- 5894 sayılı Kanunun 6. maddesinin 2. fıkrasında; Tahkim Kurulu, TFF Statüsü ve ilgili talimatlar uyarınca karar verme yetkisine sahip kurul ve organlar tarafından verilecek kararları nihai olarak inceleyerek münhasıran karara bağlar. Tahkim Kurulu’na başvuru süreci TFF Talimatlarının yayınından veya itiraz edilen kararın tebliğinden itibaren 7 gündür.

 

Bu fıkrada Tahkim Kurulu’nun kararlarını verirken TFF Statüsü ve ilgili talimatlar uyarınca nihai olarak incelenmesi öngörülmüştür. Oysa Anayasa’nın 138. maddesi  “hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, Kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.”

 

“Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye veya telkinde bulunamaz...” hükmü nazara alındığında yargı yetkisini kullanan kişilerin öncelikli olarak gözönünde bulundurmaları gereken kural Anayasa kurallarıdır. Yani Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak inceleme yapmaları gerekirken bunun aksine olaraktan statünün 61/7. maddesinde belirtilen tamamen kendilerini atayan kurul tarafından belirlenen statüye tabi tutularaktan karar vermeleri Anayasa’nın 138. maddesine aykırılık teşkil ettiği kanaatine varılmıştır.

 

3- 5894 sayılı Kanunun 6. maddesinin 3. fıkrasında; Tahkim Kurulu’nun oluşumu, görev, yetki, hak ve sorumlulukları ile üyelerin sahip olması gereken nitelikler TFF Statüsünde belirlenir. Tahkim Kurulu’nun işleyişi ve usul kuralları TFF tarafından çıkarılacak talimatta yer alır.

 

Bu fıkra ile ilgili olarak TFF Statüsü’nün 62. maddesi ile Tahkim Kurulu’nun görev ve yetkileri düzenlenmiştir. 62. madde bir bütün halinde değerlendirildiğinde 1. fıkrasının a-g bentleri ile bakacağı uyuşmazlıkları düzenlemiş olup bu uyuşmazlıklarda bir bütün halinde değerlendirildiğinde sonuçları itibariyle yargı yetkisine ilişkin düzenlemeler olup bu düzenlemelerin çözümünün de yine TFF Statüsü ve Talimatlarına uygun olarak yapılması öngörülmüş olup bu görevlerin öncelikle Anayasa’nın 7. maddesi gereğince yasama yetkisi kapsamına girdiği, dolayısı ile yasa ile düzenlenmesi gereken hususlar Statü ile düzenlenmesi ve yine Anayasa’nın 9. maddesi gereğince yargı yetkisini kısıtlar mahiyette olduğu için Anayasa’nın 9. maddesinin ve 38. maddelerine aykırılık teşkil ettiğinden iptali gerekeceği kanaatine varılmıştır.

 

4- 5894 sayılı Kanunun 6. maddesinin 4. fıkrasında: Tahkim Kurulu kendisine yapılan başvuruları kesin ve nihai olarak karara bağlar. Ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamaz. Şeklindeki düzenleme de Anayasanın 9, 36 ve 125. maddelerine aykırıdır. Bu hususta ANAYASA MAHKEMESİ’nin: 2006/118 Esas ve 2009/107 Karar sayılı ilamında “Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes,  meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”denilmiştir. 125. maddesinin birinci fıkrasında ise idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların milli veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesinin öngörülebileceği, milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebileceği belirtilmiştir.

 

Tahkim genel olarak öğretide, hukuki uyuşmazlıkların, söz konusu uyuşmazlığa taraf olmayan bağımsız kişi veya kişiler tarafından çözümlenerek karara bağlanması olarak tanımlanmaktadır. Anayasa’nın 125. maddesindeki tahkim yolu, kamu idarelerinin tamamen dışında bağımsız kişilerden oluşan ve yasalarla belirlenmiş hukuki uyuşmazlıkları kesin olarak karara bağlayan bir çeşit özel yargı yoludur. Tahkim kurullarının verdiği kararlar mahkemeler tarafından verilen kararlar gibi uygulanabilme niteliğine sahiptir.

 

İtiraz konusu fıkrayla düzenlenen “Tahkim Kurulu “ ise Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulmakta ve üyeleri Gençlik ve Spor Genel Müdürünün teklifi ve Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanın onayı ile altı yıl için görevlendirilmektedirler. Bu nedenle, idare içerisinde oluşturulan bu Kurulun, hukuki uyuşmazlıkların’ tarafların isteği üzerine, bağımsız kişi veya kişiler tarafından çözümlenerek karara bağlandığı ulusal ve uluslar arası tahkim kurulları ile ilgisinin olmadığı açıktır.

 

Yasakoyucu, uyuşmazlıkların yargı mercilerine götürülmesinden önceki aşamalarda çözümlenebilmesi amacıyla kimi kurullar, müesseseler veya başvuru yolları öngörebilir. Bu durum yasakoyucunun genel kural koyma yetkisinden kaynaklanmakta olup, anılan yolları öngörüp öngörmemek takdir yetkisi içerisindedir. Spor alanında ortaya çıkan uyuşmazlıkları idari olarak çözümlemek üzere bir kurul oluşturulması, bu kurulun asıl ve yedek üyelerinin sayısının, niteliklerinin belirlenmesi ve başkan seçme usulünün düzenlenmesi de yasakoyucunun takdir yetkisi içerisindedir. Bu nedenle fıkranın birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü tümceleri Anayasa’ya aykırı olmadığından bu tümcelere yönelik iptal isteminin reddi gerekir.

 

Ek 9. maddenin yedinci fıkrasının beşinci tümcesinde Tahkim Kurulu tarafından verilen kararların kesin olduğu belirtilmiştir.

 

Anayasa’nın hak arama özgürlüğüne ilişkin 36. maddesiyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü, bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birini oluşturmaktadır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil yargılamanın ön koşulunu oluşturur. Öte yandan, Anayasa’nın 125. maddesinde belirtilen idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olması ilkesine göre, idari işlemlere karşı yargı yolu, Anayasa’da belirtilen kimi ayrık durumlar dışında yasalarla sınırlandırılamaz.

 

İptali istenen tümceyle idari bir merci olan tahkim kurulu tarafından verilen kararlara karşı yargı yolu kapatılmış ve bu kurul tarafından verilen kararların kesin  olduğu belirtilmiştir. Yasakoyucu, taraflara görevli ve yetkili mahkemeye başvurmadan önce aralarındaki uyuşmazlığı kısa sürede çözmek üzere idari bir kurula başvurma yükümlülüğünü getirebilir ise de, bu kurulun kararlarının kesin olması Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen hak arama özgürlüğüne ve 125. maddesinde belirtilen idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olduğu ilkesine aykırı görülmüştür. Tümcenin iptali gerekir.

 

Serdar ÖZGÜLDÜR, Tahkim Kurulu tarafından verilen kararların kesin olduğunu belirten kuralın Anayasa ‘ya aykırı olduğu görüşüne katılmamıştır.

 

Ek madde 9’un yedinci fıkrasının altıncı tümcesine gelince;

 

2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi yasaların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğü’nün Anayasaya aykırılığı konusunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda değildir. İstemle bağlı kalmak koşuluyla başka gerekçe ile de Anayasaya aykırılık incelemesi yapabileceğinden, iptali istenen kuralla ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 123. maddesi yönünden de inceleme yapılmıştır.

 

Anayasa’nın 123. maddesine göre idarenin yasayla düzenlenmesi gerekmektedir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Tahkim Kurulu idare içerisinde yer almaktadır. Herhangi bir kamu idaresinin yasa ile düzenlenmiş olduğunun kabul edilebilmesi için söz konusu idarenin ad olarak yasada belirtilmesi yeterli değildir. Böyle bir düzenlemede temel ilkelerin ortaya konulması, çerçevenin çizilmesi, sınırsız, belirsiz ve geniş bir alanın yürütmenin düzenlemesine bırakılmaması gerekmektedir.

 

Tahkim Kurulunun görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esaslarının yasa ile belirlenmesi gerekirken, yedinci fıkranın altıncı tümcesi ile bu konuların düzenlenmesi Yönetmeliğe bırakılmıştır. Bu nedenle Kural Anayasa’nın 123. maddesine aykırı görülmüştür. İptali gerekir.

 

Yedinci fıkranın Anayasa’nın 9. ve 155. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.”

 

Bu bağlamda hak arama hürriyeti kısıtlayıcı mahiyette düzenlendiğinden iptalinin istenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

 

Netice-i talep: Yukarıda açıklandığı üzere davacı tarafın Anayasa’ya aykırılık iddiası mahkememizce de ciddi bulunduğundan 5894 sayılı Kanunun 6/1-2-3-4. maddelerinin iptali hususunda gereği Yüksek Mahkemenizden arz olunur. 16.06.2010”

 

III- YASA METİNLERİ

 

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

 

5.5.2009 günlü, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un itiraz konusu kuralları da içeren 6. maddesi şöyledir:

 

MADDE 6- (1) Tahkim Kurulu, bu Kanun uyarınca bağımsız ve tarafsız bir zorunlu tahkim mercii olup TFF’nin en üst hukuk kuruludur ve TFF Statüsü ve ilgili talimatlarda belirtilen nitelikteki uyuşmazlıklar ile ilgili nihai karar merciidir.

 

(2) Tahkim Kurulu, TFF Statüsü ve ilgili talimatlar uyarınca karar verme yetkisine sahip kurul ve organlar tarafından verilecek kararları nihai olarak inceleyerek münhasıran karara bağlar. Tahkim Kuruluna başvuru süresi TFF talimatlarının yayımından veya itiraz edilen kararın tebliğinden itibaren yedi gündür.

 

(3) Tahkim Kurulunun oluşumu, görev, yetki, hak ve sorumlulukları ile üyelerinin sahip olması gereken nitelikler TFF Statüsünde belirlenir. Tahkim Kurulunun işleyişi ve usul kuralları TFF tarafından çıkarılacak talimatta yer alır.

 

(4) Tahkim Kurulu kendisine yapılan başvuruları kesin ve nihai olarak karara bağlar ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamaz.

 

(5) Tahkim Kurulu üyeleri de bu Kanunun 5 inci maddesinin altıncı fıkrası hükümlerine tabidir.”

 

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

 

Başvuru kararında, Anayasa’nın 7., 9., 10., 36., 38., 125. ve 138. maddelerine dayanılmıştır.

 

IV- İLK İNCELEME

 

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ, Zehra Ayla PERKTAŞ, Engin YILDIRIM ve Nuri NECİPOĞLU’nun katılımlarıyla 15.7.2010 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

 

V- ESASIN İNCELENMESİ

 

Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

A- Uygulanacak Kural Sorunu

 

Anayasa’nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasaya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.

 

Başvuran Mahkemenin bakmakta olduğu dava, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Statüsü’nün 25/5, 54/3, 56/1-c, 57/2-6, 61 ve 62/3 maddeleri ile Futbol Disiplin Talimatı’nın 1, 26 ve 50/1 maddelerinin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Borçlar Kanunu’nun 19. ve 20. maddeleri uyarınca mutlak butlanla batıl olduklarının tespiti ile Tahkim Kurulu’nun 6.10.2009 günlü kararının iptali ve TFF tarafından yasaya aykırı olarak alındığı belirtilen kararlar sonucu meydana gelen zararlardan dolayı istenilen maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

 

İtiraz konusu kuralın (1), (2) ve (3) numaralı fıkraları Tahkim Kurulu’nun oluşumu, yapısı, niteliği, görev, yetki, işleyiş, usul ve esasları ile ilgili olup, kurallarda geçen nihai kelimesi ise Tahkim Kurulu’nun TFF içinde başvurulacak en son merci olduğunu ifade etmektedir.  Bakılmakta olan davanın konusu Tahkim Kurulu kararının iptali istemine ilişkin olduğundan, itiraz konusu kuralın (4). fıkrası davada uygulanacak kural olup, bunun dışında kalan ilk üç fıkranın davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.

 

Bu nedenle,

 

5.5.2009 günlü, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. maddesinin;

 

1- (1), (2) ve (3)  numaralı fıkralarının, itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu fıkralara ilişkin başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

 

2- (4) numaralı fıkrasının, itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin bakmakta olduğu davada uygulanacak kural olduğuna, Fettah OTO’nun karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, karar verilmiştir.

 

B- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

 

Başvuru kararında, itiraz konusu kuralın hak arama özgürlüğünü kısıtladığı, bu nedenle Anayasa’nın 9., 36. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 

İtiraz konusu kuralda Tahkim Kurulu’nun kendisine yapılan başvuruları kesin ve nihai olarak karara bağlayacağı ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamayacağı belirtilmektedir.

 

Anayasa’nın 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı öngörülmüştür. Bu madde uyarınca, yapılacak yargılamanın kişiler yönünden gerçek bir güvence oluşturabilmesi için aranacak nitelikler de 36. maddede belirtilerek “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.” denilmiştir. Maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü, bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birini oluşturmaktadır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil yargılanmanın ön koşulunu oluşturur.

 

Anayasa’nın 141. maddesiyle de davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi yargıya verilmiştir. Bu görevin ağır iş yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça, uyuşmazlıkların çözümü için alternatif yöntemlerin yaşama geçirilmesi öngörülebilir. Bu durumda yasa koyucu, futbol sporu alanındaki uyuşmazlıkları çözmek üzere, görevli ve yetkili mahkemeye başvurmadan önce tahkim kuruluna başvurma yükümlülüğü getirebilir. Ancak bu aşamadan sonra kararı benimsemeyen tarafa yargı yolunun açık tutulması gerekir.

 

Tahkim genel olarak öğretide, hukuki uyuşmazlıkların, söz konusu uyuşmazlığa taraf olmayan bağımsız kişi veya kişiler tarafından çözümlenerek karara bağlanması olarak tanımlanmaktadır. İtiraz konusu kuralın da içinde bulunduğu 5894 sayılı Yasa’nın 6. maddesinin incelenmesinden TFF Tahkim Kurulu’nun, hukuki uyuşmazlıkların, bağımsız kişiler tarafından çözümlenerek karara bağlandığı, yargı işlevi yerine getiren bir kurul olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır.

 

İtiraz konusu kuralın ilk cümlesinde geçen “kesin” ibaresi, Tahkim Kurulunun incelediği konularda vermiş olduğu kararların biçimsel yönden kesin, uygulanabilir ve bağlayıcı nitelikte olduğunu ifade etmekte, “nihai” ibaresi ise Kurul’un TFF içerisinde başvurulacak en son merci olduğunu belirtmektedir. Buna göre, Tahkim Kurulu tarafından verilen kararların TFF içinde kesin ve nihai olması, savunma ve hak arama özgürlüklerini sınırlandırmayacağı gibi, yargı yoluna başvurulmasını da engellemez. Bu nedenle, kuralın bu bölümüne yönelik iptal isteminin reddi gerekir.

 

İtiraz konusu kuralın kalan bölümünde ise, tahkim kurulu tarafından verilen kararlara karşı yargı yoluna başvurulamayacağı belirtilerek, tarafların yargı mercileri önünde dava haklarını kullanmaları engellenmektedir. Yasa koyucu, taraflara görevli ve yetkili mahkemeye başvurmadan önce aralarındaki uyuşmazlığı kısa sürede çözmek üzere tahkim kuruluna başvurma yükümlülüğü getirebilir ise de, bu kurulun kesin ve nihai kararlarına karşı yargı yoluna başvurulamaması Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü alanına yapılmış açık bir müdahale niteliğinde olup, hak arama özgürlüğü ile bağdaşmaz.

 

Açıklanan nedenlerle, kuralın “...ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamaz” bölümü Anayasa’nın 9. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

 

Kuralın, Anayasa’nın 125. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.

 

Fettah OTO ve Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamışlardır.

 

VI- SONUÇ

 

1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme’nin çalışıp çalışamayacağına ilişkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme’nin çalışmasına bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Celal Mümtaz AKINCI’nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

 

2-  5.5.2009 günlü, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. maddesinin (4) numaralı fıkrasının;

 

a-  “… ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamaz” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna veİPTALİNE, Fettah OTO ile Serdar ÖZGÜLDÜR’ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

 

b-  Kalan bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

 

6.1.2011 gününde karar verildi.

     

UYGULANACAK KURAL YÖNÜNDENKARŞI OY GEREKÇESİ

 

5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. maddesinin (4) nolu fıkrasında, yer alan kural ile Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu tarafından verilen kararlara karşı yargı yolu kapatılmakta, bu işlemler yargı denetimi dışında bırakılmaktadır.

 

5894 sayılı Yasa’nın 1. maddesine göre, TFF, her türlü futbol faaliyetlerini milli ve milletler arası kurallara göre yürütmek, teşkilatlandırmak, geliştirmek ve Türkiye’yi futbol konusunda yurt içinde ve yurt dışında temsil etmekle görevli, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliğe sahip özerk bir kuruluştur. Sözü edilen bu kuralda TFF’nin tüzel kişiliğinin kamu hukuku tüzel kişiliği mi, özel hukuk tüzel kişiliği mi olduğu hususu belirtilmemiştir.

 

TFF’nin kanunla kurulması, tüm gelirlerinin her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olması (5794 s.y.l5.mad) disiplin cezası verebilmesi (5894 s.y. mad. 11) ve futbol alanında tekel durumunda olması gibi bir takım kamu gücü ayrıcalıkları ile donatılması; görevleri ve yetkileri yönünden incelendiğinde de; haklarını, sorumluluklarını ve borçlarını doğrudan etkileyen tek taraflı, idari ve icrai nitelikte işlemler yapabilmesi, işlemlerini kamu gücünü kullanarak yerine getirmesi, ayrıca futbol seyircileri bakımından kamu düzenini doğrudan ilgilendiren konularda kararlar alması ve kararlarla ilgili yaptırımları belirleme yetkisinin bulunması, bu Kuruluşun bir kamu kurumu olduğunu göstermektedir. Öğretide de açıklanan hukuki nitelikleri nedeniyle TFF’nin bir kamu tüzel kişisi olduğu kabul edilmektedir.

 

5894 sayılı Yasaya göre, Tahkim Kurulu TFF’nin en üst hukuk kuruludur ve TFF Statüsü ve ilgili talimatlarda belirtilen nitelikteki uyuşmazlıklar ile ilgili nihai karar organıdır.

 

Bir kamu tüzel kişisi olan TFF’nin bünyesinde kurulan Tahkim Kurulunun TFF statüsü ve ilgili talimatlarda belirtilen nitelikteki uyuşmazlıklarla ilgili vermiş olduğu kararların, tek taraflı olması ve kamu gücü kullanılarak yerine getirilmesinin zorunlu bulunması bu kararların idari nitelikte kararlar olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Dava konusu olayda TFF Tahkim Kurulunun 6.10.2009 günlü kararının iptali isteğiyle Asliye Hukuk Mahkemesine dava açılmıştır. Yukarıda belirtildiği gibi Tahkim Kurulu’nun sözü edilen kararı idari bir karardır. İdari işlemlere karşı açılan davalarda görevli yargı yeri idari yargı yeridir. Adli yargı yerlerinin davayı inceleme görev ve yetkisi bulunmamaktadır.

 

Bu nedenle itiraz yoluna başvuran Mahkeme’nin, itiraz konusu kuralı davaya uygulama görev ve yetkisi olmadığından işin esasına girmeden davanın görev yönünden reddine karar vermesi gerekirdi.

 

Açıklanan nedenlerle 5894 sayılı Yasa’nın 6. maddesinde (4) nolu fıkranın Mahkemenin bakmakta olduğu davaya uygulayacağı kural olmaması nedeniyle, başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE karar verilmesi gerekeceği görüş ve düşüncesiyle çoğunluk kararına karşıyım.

     

KARŞIOY GEREKÇESİ

 

1- İtiraz konusu 5.5.2009 günlü, 5894 sayılı Kanun’un 6. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu’nun kendisine yapılan başvuruları kesin ve nihai olarak karara bağlayacağı ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamayacağı hüküm altın alınmaktadır.

 

Türk hukukunda “Tahkim” özel hukuk alanına özgü bir uyuşmazlık çözme yolu olarak ortaya çıkmış ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 516-536. maddelerinde düzenlenmiş; Anayasa’nın 125. maddesinde 13.8.1999 gün ve 4446 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle de, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların milli veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesine imkân tanınmıştır.

 

5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, bu Kanun’un amacının;  hür türlü futbol faaliyetlerinin milli ve milletlerarası kurallara göre yürütmek, teşkilatlandırmak, geliştirmek ve Türkiye’yi futbol konusunda yurt içinde ve yurtdışında temsil etmek üzere, özel hukuk hükümlerine tâbi, tüzel kişiliğe sahip, özerk Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) kurulması, teşkilat, görev ve yetkilerine ait esas ve usulleri düzenlemek olduğu ifade edilmektedir. Aynı Kanun’un 3. maddesinde, TFF’nun, Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FİFA) ve Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA)’nın yetkili organları tarafından konulan kuralların gereği gibi uygulanmasını sağlamakla görevli olduğu, FİFA ve UEFA tarafından konulan statü, talimat ve düzenlemeler ile bunların yetkili kurulları tarafından verilen kararlara uyulmasını sağlamayı yükümlendiği ifade edilmekte; 4. maddesinde de TFF’nun FİFA ve UEFA üyesi olduğu hüküm altına alınmaktadır. FİFA ve UEFA’nın futbol müsabakaları ve bunun kuralları ile ilgili olarak belirleyici milletlerarası teşekküller olduğu 5894 sayılı Kanun’un bütününden ve bir çok maddesinden açıkça anlaşılmaktadır.

 

İkiyüzün üzerinde ulusal futbol federasyonunun üyesi olduğu FİFA, çeşitli futbol turnuvaları düzenlemenin yanı sıra, dünya futbolunu yöneten, kurallarını uygulayan, değiştiren bir kuruluş mahiyetindedir. Dünya çapında FİFA’ya bağlı birçok uluslararası futbol konfederasyonu mevcut olup, UEFA da bunlardan biridir. FİFA ve UEFA düzenlemelerine göre federasyonlar, kendi düzenlemelerine, kulüplerin ve üyelerinin bir anlaşmazlığı ulusal mahkemelere götürmelerini yasaklayan ve herhangi bir anlaşmazlığı federasyonun, uygun bir konfederasyonun ya da FİFA’nın yargılama yetkisine sunmalarını gerekli kılan bir hükmü koymakla yükümlüdürler. Diğer bir deyişle, futbol uyuşmazlıklarında zorunlu tahkim yönteminin öngörülmesinin ana nedenlerinden biri FİFA ve UEFA statülerine uyum sağlanması amacıdır. Futbola egemen olan uluslararası kurallar, temel hukuk ilkelerine uygun olarak bütün ülkelerin iç hukuklarına etki edecek şekilde uluslararası niteliktedir. Uluslararası futbol örgütlerine (FİFA ve UEFA’ya) üye olan ülkeler de bu kuruluşların benimsediği ilkelere ve talimatlara uyacaklarını peşinen kabul etmişlerdir ve Türkiye de bu yükümlülüğü üstlenmiştir. Futbol faaliyetlerinden doğan her türlü ihtilafların çözümünde “tahkim” esasının uluslararası düzeyde öngörülmesinin asıl nedeni ise futbol müsabakalarının oynanmasındaki süreklilik ve kısa aralık, futbola ilişkin, başkaca özellikler, hızlı ve kesin sonuç doğuracak şekilde karar alabilme zorunluluğu şeklinde ifade edilebilir.

 

Futbolun da içinde bulunduğu spor branşları artık uluslararası camiada örgütlenmiş ve uluslararası kural ve normlar spor hukukunun evrensel hukuki çerçevesini belirlemiş bulunmaktadır. Futbol dahil spor müsabakaları ve sportif faaliyetlerin kendine özgü kurallarının bulunuşu, bunların yürüyen ve süregelen özellikleri, zamana yayılan ve uzun bir sürece dayalı yargısal denetime elverişli olmayan, çok kısa sürede çözüm gerektiren yapıları dikkate alındığında; bu faaliyetler nedeniyle oluşabilecek ihtilafları doğrudan “kamu hukuku” ya da “özel hukuk” ayırımına tâbi tutmak ve bu hukuk dallarına özgü kuralları sözkonu ihtilaflara uygulamaya çalışmak, kanımızca doğru olmayacaktır. Kendine özgü bir “hukuki durum” teşkil eden sportif faaliyetler dolayısiyle doğabilecek ihtilafların, kendine özgü çözüm mekanizmalarıyla  (somut davada tahkim yoluyla) kısa sürede halledilmesi düşüncesi artık küresel bir kural haline geldiğine ve Türkiye Cumhuriyeti de bu uluslararası teşekküllere (FİFA ve UEFA’ya) üye olmakla bu küresel (uluslararası) kurallara uymayı taahhüt ettiğine göre; artık spor ihtilaflarının yargıya taşınması gerektiği gibi bir yorumun yapılmaması gerekli bulunmaktadır.

 

2- Futbol dahil uluslar arası spor dallarındaki ihtilaflarda “tahkim” usulü benimsenip genel kabul gördüğüne göre, Anayasa’nın 58. ve 59. maddelerindeki özel düzenlemeleri dikkate olan yasa koyucunun, bu konudaki ihtilaflarda “tahkim” usulünü öngörmesi ve Tahkim Kurulu kararlarına karşı yargı yoluna başvurulamayacağı ilkesini getirmesinde Anayasa’ya aykırı bir yön yoktur. Anayasa’nın 58. ve 59. maddelerindeki düzenlemeler, sporun (futbol dahil) değinilen özelliği ve evrenselliği, ülkemizdeki spor federasyonlarının uluslararası spor teşekkülleri ile bu konuda varılan mutabakat ile uluslararası düzeydeki spor kuralları dikkate alındığında, dava konusu kuralda öngörülen yargı kısıntısının Anayasa’nın 9. maddesinde belirtilen yargı yetkisinin devri mahiyetinde olmadığı açık olduğu gibi, bu düzenlemenin Anayasa’nın 36. maddesiyle bağdaşmadığı da söylenemez. Dava konusu kural, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüğünün tabii bir sonucu olup, uluslararası kuralların dışına çıkılarak bu konuda kendimize has bir yargı düzeni getirmek de kanımızca mümkün bulunmamaktadır. Dolayısiyle, TFF Tahkim Kurulu’nun futbolla ilgili uyuşmazlıkları kesin olarak sonuçlandırmasında ve uluslararası futbol kuralları gereğince bu Kurul’un kararlarına karşı yargı yolunun kapatılmasında Anayasa’nın 9. ve 36.  maddelerine aykırı bir yön bulunmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kuralın iptal isteminin reddi gerektiğini düşündüğümüzden, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamıyoruz.

   
 

KARAR NO:3 ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

 

Esas Sayısı     : 2006/118

 

Karar Sayısı   : 2009/107

 

Karar Günü    : 2.7.2009

 

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:

 

1- Danıştay Onuncu Dairesi                     (Esas Sayısı: 2006/118)

 

2- Danıştay Onuncu Dairesi                     (Esas Sayısı: 2007/48)

 

İTİRAZLARIN KONUSU: 4.3.2004 günlü, 5105 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle 21.5.1986 günlü, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a eklenen Ek Madde 9’un birinci, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarının Anayasanın 7., 9., 36., 123., 125. ve 155. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

 

I- OLAY

 

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Özerk Spor Federasyonları Çerçeve Statüsü’yle bir basketbol oyuncusunun transferi konusundaki Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu kararının iptalleri istemiyle açılan davalarda itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu savını ciddi bulan Danıştay Onuncu Dairesi iptalleri için başvurmuştur.

 

II- İTİRAZ VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇELERİ

 

A- 5105 sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3289 sayılı Yasaya eklenen ek 9. maddenin birinci ve beşinci fıkralarına yönelik Danıştay Onuncu Dairesinin E.2004/12049 sayılı başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

 

“İstanbulspor Kulübü Derneği vekili Av. Taner Kıral ve Av. Buket Altufan tarafından 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’unun 2’nci ve Kanuna 5105 sayılı Kanun ile eklenen ek-9 uncu madde hükümlerine dayanılarak hazırlanan ve 14.7.2004 tarih ve 25522 sayılı Resmi Gazete’de yönetmelik olarak yayımlanan “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Özerk Federasyonları Çerçeve Statüsü”nün tümünün iptali ve öncelikle yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davada, dava konusu düzenlemenin dayanaklarından olan 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun ek-9 uncu maddesinin Anayasaya aykırılık incelenerek gereği görüşüldü:

 

3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna 4.3.2004 tarih ve 5105 sayılı Kanun ile eklenen ek madde 9’un birinci fıkrasında “Federasyonlara, talepte bulunmaları durumunda Merkez Danışma Kurulunun uygun görüşü, Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile idari ve mali özerklik verilebilir. Federasyonun kuruluşuna ilişkin kararın, Resmi Gazetede yayımlanması ile tüzel kişilik kazanılır.” kuralı, ikinci fıkrasında, “Özerk olan federasyonlar; organları genel kurulu tarafından seçimle göreve gelen, her türlü kararlarını kendi organları içerisinde alan, bütçesi genel kurul tarafından onaylanan ve ibra edilen federasyonlardır.” kuralı, beşinci fıkrasında ise “Özerk federasyonların; genel kurullarının toplanması ve çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar ile kimlerin oy kullanabileceği ve Tahkim Kurulu ile ilişkileri Genel Müdürlükçe düzenlenecek çerçeve statü ile belirlenir. Özerk federasyonlarca hazırlanacak ana statü, çerçeve statüye aykırı olamaz.” kuralı,onikinci fıkrasında da, “Özerk federasyonların her türlü faaliyet ve işlemleri Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanlığın denetimine tabidir. Bu denetim sonucunda görevi başında kalmasında sakınca görülen federasyon başkanı veya yönetim kurulu üyeleri hakkında karar almak üzere, Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakan, genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırır.” kuralı yer almaktadır.

 

5105 sayılı Kanunun genel gerekçesinde; Devlet bütçesinden yardım alan, Devletin siyasi ve idari birimleri tarafından yönetilmeyip ancak denetlenebilen, idari ve mali yönden özerk federasyonların kurulmasının amaçlandığı ve uluslararası federasyonlar gibi yapılanmalarına olanak sağlanmak istenildiği, böylece federasyonların faaliyetlerinin daha verimli ve süratli bir şekilde organize edilebileceği ve spor faaliyetlerinin daha geniş kitlelere ulaştırılabileceği, özerk federasyonların gelirlerinin sportif amaçlı kullanılıp kullanılmadığının denetime tabi olacağı, sportif faaliyetlerinin düzenlenmesi ve yürütülmesine ilişkin iş ve işlemlerin ise federasyonun bünyesinde oluşturulacak kurullarda görüşülerek otokontrol sisteminin işletileceği, günümüzdeki bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ışığında toplumsal değişme hızının ortaya çıkardığı ihtiyaçları karşılamak için spor sisteminin çağdaş bir yapıya  kavuşturulması,  dinamik gelişmeye açık,  etkinliği ve verimliliği gözeten  özerk hizmetlerle spor faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla yasa tasarısının; hazırlandığı; Ek 9 uncu madde gerekçesinde ise; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün ana hizmet birimlerinden olan federasyon başkanlıklarının özerk hale getirilmeleri amaçlanarak uluslararası federasyonlar gibi yapılanmalarına olanak sağlandığı, böylece federasyon faaliyetlerinin daha verimli ve süratli bir şekilde organize edilebileceği ve spor faaliyetlerinin daha geniş kitlelere ulaştırılabileceği, böylece federasyonların uluslararası federasyonlarca öngörülen ve Genel Müdürlükçe belirlenen esaslar dahilinde faaliyetlerini sürdürebileceği belirtilmiştir.

 

Ek 9 uncu maddede yer alan, özerklik verilen federasyonların tüzel kişilik kazanacaklarına ve idari ve mali yönden özerk olacaklarına ve organlarının seçimle göreve geleceklerine, her türlü kararlarını kendi organları içerisinde alacaklarına, bütçelerinin genel kurul tarafından onaylanacağına ve ibra edileceğine, her türlü faaliyet ve işlemlerinin Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanlık tarafından denetleneceğine ilişkin kuralların, madde gerekçesi ile birlikte değerlendirilmesinden, özerk federasyonların;, genel idare içinde yer alan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne verilen bazı görevlerin daha verimli şekilde yürütülmesi amacıyla kamu hukuku alanında faaliyet göstermek üzere, hizmet yönünden yerinden yönetim ilkesine göre kurulan, hizmetle sınırlı olmak üzere kamusal yetki kullanan ve idarenin bütünlüğü ilkesi uyarınca merkezi idarenin vesayet denetimine tabi birer kamu kurumu oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.

 

Özel hukuk tüzel kişisi değil, kamu kurumu olarak yapılandırılmaları karşısında, özerk federasyonların, kuruluş usul ve esaslarının Anayasanın koyduğu kurallara uygunluğunun irdelenmesi zorunlu bulunmaktadır.

 

Anayasanın 7 nci maddesinde, “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez” kuralına yer verilirken, Anayasanın 8 inci maddesinde, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasa ve yasalara uygun olarak kullanılıp, yerine getirileceğine; Anayasanın 123 üncü maddesinde de “idare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir” hükmüne yer verilmiştir.

 

Yasama yetkisi asli bir yetki olduğundan ve Türk hukukunda yasayla düzenleme alanı konu itibariyle sınırlandırılmadığından (yasama yetkisinin genelliği) yasama organı dilediği alanı kuşkusuz Anayasa ilkelerine uygun olmak koşuluyla düzenleme yetkisine haizdir.

 

Yasayla düzenleme ilkesi, düzenlenen konudan yalnız kavram, ad ve kurum olarak söz edilmesi değil, bunların yasa metninde kurallaştırılmasıdır. Kurallaştırma ise, düzenlenen alanda temel ilkelerin konulmasını ve çerçevenin çizilmiş olmasını ifade eder. Ancak temel ilkeler konulup çerçeve çizildikten sonra uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların belirlenmesi yürütme organının takdirine bırakılabilir.

 

Anayasa’da yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda, yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasa’da öngörülen ayrık durumlar dışında, yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez.     

 

Yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının Anayasa’nın 7 nci maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması, çerçeveyi çizmesi, sınırsız, belirsiz, geniş bir alanı yürütmenin düzenlemesine bırakmaması gerekir

 

Anayasanın 123 üncü maddesinde yer alan hükümle idarenin kuruluşunun, örgütlenme ve faaliyet alanının yönetim esas ve usullerinin yasayla düzenlenmesi gerektiği kurala bağlanmıştır. Dolayısıyla, kamu tüzel kişiliğinin kuruluşunu sağlayacak olan yasada idareye herhangi bir düzenleme yetkisi tanınması halinde bu yetki; idarenin yasallığı ilkesi çerçevesinde sınırlayıcı ve tamamlayıcı bir yetki olmak durumundadır.

 

3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna 4.3.2004 tarih ve 5105 sayılı Kanun ile eklenen ek madde 9’un birinci fıkrasında “Federasyonlara, talepte bulunmaları durumunda Merkez Danışma Kurulunun uygun görüşü, Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile idari ve mali özerklik verilebilir. Federasyonun kuruluşuna ilişkin kararın, Resmi Gazetede yayımlanması ile tüzel kişilik kazanılır.” kuralı ile bir federasyonun kamu kurumu olarak tüzel kişilik kazanıp kazanmayacağına ilişkin takdir yetkisi, temel kuralları konulmadan, ölçüsü belirlenmeden ve sınırları çizilmeden, tümüyle ilgili Bakan ve Başbakanın onayına bırakılmakta; ayrıca bu şekilde tüzel kişilik kazanmış olan bir federasyonun, usulde paralellik ilkesi uyarınca yine idari yolla tüzel kişiliğinin sonlandırılabileceği sonucu yaratılmaktadır. Bu şekildeki bir düzenleme Anayasa’nın yasama yetkisinin devredilemeyeceğini düzenleyen 7 nci maddesine ve idarelerin yasayla düzenleneceğini belirleyen 123 üncü maddesine aykırı görülmektedir.

 

Öte yandan, aynı maddenin beşinci fıkrasındaki, “Özerk federasyonların; genel kurullarının toplanması ve çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar ile kimlerin oy kullanabileceği ve Tahkim Kurulu ile ilişkileri Genel Müdürlükçe düzenlenecek çerçeve statü ile belirlenir. Özerk federasyonlarca hazırlanacak ana statü, çerçeve statüye aykırı olamaz.” kuralı ile, yasa konusu olan bir kamu kurumunun organının oluşumu, çalışma usul ve esasları ve organlar arası ilişkilerini düzenleme işi merkezi idarenin içinde yer alan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne devredilmiş olup, böylece Anayasa’nın yasama yetkisinin devredilemeyeceğini düzenleyen 7 nci maddesi, idarelerin yasayla düzenleneceğini belirleyen 123 üncü maddesi gözardı edilmiş bulunmaktadır.

 

Esasen anılan Yasayla bir yandan belirli bir kamu hizmetini yürütmek üzere kamu kurumu niteliğinde tüzel kişiliğe sahip özerk bir yapı oluşturulması amaçlanırken, aynı düzenleme içinde, özerk spor federasyonlarının teşkilatı, genel kurulunun oluşumu, toplanması ve çalışmalarına ilişkin usul ve esaslarla, özerk federasyonların Genel Müdürlük ile Tahkim Kurulu arasındaki ilişkilerin düzenlenmesinin tümüyle denetim yetkisine sahip olan idareye bırakılmış olması, özerklik ilkesiyle ve Yasanın çıkarılma amacıyla bağdaşmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna 4.3.2004 tarih ve 5105 sayılı Kanun ile eklenen ek madde 9’un birinci fıkrasında yer alan, “Federasyonlara, talepte bulunmaları durumunda Merkez Danışma Kurulunun uygun görüşü, Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile idari ve mali özerklik verilebilir. Federasyonun kuruluşuna ilişkin kararın, Resmi Gazetede yayımlanması ile tüzel kişilik kazanılır.” kuralı ile aynı maddenin beşinci fıkrasında yer alan “Özerk federasyonların; genel kurullarının toplanması ve çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar ile kimlerin oy kullanabileceği ve Tahkim Kurulu ile ilişkileri Genel Müdürlükçe düzenlenecek çerçeve statü ile belirlenir. Özerk federasyonlarca hazırlanacak ana statü, çerçeve statüye aykırı olamaz.” kuralının, Anayasa’nın yasama yetkisinin devredilemeyeceğini düzenleyen 7 nci maddesine ve idarelerin yasayla düzenleneceğini belirleyen 123 üncü maddesine aykırı olduğu kanısına varıldığından, anılan hükümlerin iptali ve öncelikle yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına, dosyanın Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda vereceği karara kadar bekletilmesine, dosyada bulunan belgelerin onaylı birer örneğinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmesine 30.5.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

 

B- 5105 sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3289 sayılı Yasaya eklenen ek 9. maddenin altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarına yönelik Danıştay Onuncu Dairesinin E.2007/1071 sayılı başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

 

“Darüşşafaka Spor Kulübü Derneği vekili Av. Alpaslan Özen tarafından, Semih Erden isimli oyuncunun transferine onay verilmesi işleminin iptali ve Semih Erden’in kulüplerinin izni olmadan transferinin yapılamayacağına karar verilmesi isteminin reddine ilişkin Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu’nun 26.12.2005 tarih ve E.2005/25, K:2005/25 sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada, Dairemizce, Türkiye Basketbol Federasyonunun 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna 5105 sayılı Kanun ile eklenen Ek-9 uncu madde hükümlerine göre özerk federasyon olarak tüzel kişilik kazandığının tespiti üzerine, anılan maddede, federasyonlar ile kulüpler arasında çıkacak ihtilaflar hakkında verilecek kararları, ilgililerinin itirazı üzerine inceleyerek kesin karara bağlama yetkisi ve görevinin “Tahkim Kurulu”na bırakıldığı, dolayısıyla bu tür uyuşmazlıklarda yargı yoluna başvurma hakkının engellendiği anlaşılmakla, “tahkim”e ilişkin düzenleme Anayasa’ya aykırılık yönünden incelenerek gereği görüşüldü:

 

Anayasanın 9 uncu maddesinde, yargı yetkisinin, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı öngörülmüş; yargılamanın kişiler yönünden gerçek bir güvenceye kavuşturulması amacıyla, 36 ncı maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.” kuralına yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan, Anayasanın 125 inci maddesinde; “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların milli veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir...” kuralı ile bir yandan idarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine açık olduğu vurgulanmış, devamında da bu genel kuralın istisnası belirtilmiştir. Anayasanın 155 inci maddesinde ise, “Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.” denilmek suretiyle idarenin kamu hukuku alanındaki işlemleri nedeniyle çıkan uyuşmazlıklara ilişkin olarak idari yargının görev alanı güvence altına alınmıştır.

 

Anayasaya aykırılık sorununun çözülebilmesi için, öncelikle tahkimin idare hukuku alanında uygulanabilirliğinin irdelenmesi gerekmektedir.

 

Türk hukukunda tahkim, özel hukuk alanına özgü bir uyuşmazlık çözme yolu olarak ortaya çıkmakta; idarelerin kamu hukukuna göre taraf oldukları uyuşmazlıklarda tahkime gidilebilmesinin tek istisnasını ise, Anayasanın 4446 sayılı Yasa ile değişik 125 inci maddesi kapsamındaki imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleriyle ilgili uyuşmazlıklar oluşturmaktadır. Belirtilen istisnanın dışında, idarenin kamu gücünü kullanarak yaptığı işlemlerden doğan idari uyuşmazlıklar nedeniyle mecburi tahkim yoluna gidilmesi olanağı bulunmamaktadır.

 

3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hâkkında Kanunun 4.3.2004 tarih ve 5105 sayılı Kanun ile eklenen Ek-9 uncu maddenin altıncı fıkrasında, “Özerk federasyonların ceza veya disiplin kurullarınca verilen kararlara karşı Genel Müdürlük bünyesinde oluşturulacak Tahkim Kuruluna itiraz edilebilir.” kuralı, aynı maddenin yedinci fıkrasında, “...Tahkim Kurulu tarafından verilen kararlar kesindir. Tahkim Kurulunun görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.” kuralı, sekizinci fıkrasında da “Tahkim Kurulu, federasyon ile kulüpler; federasyon ile hakemler, federasyon ile teknik direktör ve antrenörler; kulüpler ile teknik direktör ve antrenörler; kulüpler ile oyuncular; kulüpler ile kulüpler arasında çıkacak ihtilaflar hakkında yönetim kurulunca verilecek kararlar ile disiplin veya ceza kurulu kararlarını, ilgililerinin itirazı üzerine inceleyerek kesin karara bağlar.” kuralı bulunmaktadır.

 

3289 sayılı Yasanın Ek- 9 uncu maddesi bir bütün olarak incelendiğinde; özerklik verilen federasyonların tüzel kişilik kazanacakları, idari ve mali yönden özerk olacakları ve organlarının seçimle göreve gelecekleri, her türlü kararlarını kendi organları içerisinde alacakları, bütçelerinin genel kurul tarafından onaylanacağı ve ibra edileceği kurala bağlanırken; uyuşmazlıkların çözümünde görevli kılınan Tahkim Kurulunun Genel Müdürlük bünyesinde oluşturulması ve üyelerinin atama yoluyla belirlenmesi kurala bağlanmıştır.

 

Anılan yasal düzenleme çerçevesinde, özerk federasyonların, genel idare içinde yer alan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne verilen bazı görevlerin daha verimli şekilde yürütülmesi amacıyla kamu hukuku alanında faaliyet göstermek üzere hizmet yönünden yerinden yönetim ilkesine göre kurulmuş, tıpkı kamu kurumu niteliğindeki meslek kurumlarına benzeyen kamu tüzel kişileri oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.

 

Dolayısıyla, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün ve federasyonların kamu tüzel kişisi olduğunda ve federasyonların tesis edecekleri işlemlerin idari işlem niteliği taşıdığında ve Tahkim Kurulunun idari işlemlere ilişkin kullanacağı yetkinin, idari yargının Anayasa ile korunan görev alanıyla ilgili olacağında kuşkuya yer bulunmamaktadır.

 

Bu itibarla, kamu tüzel kişisi olduklarında çekişme bulunmayan özerk federasyonların, birer idare olarak tesis ettikleri işlemlerin denetimi ve bu işlemlerden doğan uyuşmazlıkların çözümü için idari yargı dışında “mecburi tahkim” yolu öngörülmesinin, Anayasanın 9 uncu, 36 ncı, 125 inci ve 155 inci maddelerine aykırılık oluşturduğu anlaşılmaktadır.

 

Kaldı ki, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna 4.3.2004 tarih ve 5105 sayılı Kanun ile eklenen Ek- 9 uncu maddesinde yer alan Tahkim Kurulunun, özerk federasyonların vesayet makamı olarak öngörülen Genel Müdürlük bünyesinde oluşturulmasına, üyelerinin atama yoluyla belirlenmesine ve Tahkim Kurulunun görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esaslarının yönetmeliğe bırakılmasına ilişkin düzenlemenin tahkim kurulunun tarafsızlığı ve bağımsızlığını sağlamaktan uzak olduğu da ortadadır.

 

Açıklanan nedenlerle, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna 4.3.2004 tarih ve 5105 sayılı Kanun ile eklenen Ek-9 uncu maddenin altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında yer alan “Tahkim Kurulu” ile ilgili düzenlemenin; Anayasanın yargı erkinin bağımsız mahkemeler eliyle kullanılacağına ilişkin 9 uncu maddesine, hak arama özgürlüğünü düzenleyen 36 ncı maddesine, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğuna ilişkin 125 inci maddesine ve idari yargının görev alanını güvence altına alan 155 inci maddesine aykırı olduğu kanısına varıldığından, anılan hükümlerin iptali ve öncelikle yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına, dosyanın Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda vereceği karara kadar bekletilmesine, dosyada bulunan belgelerin onaylı birer örneğinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmesine 19.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

 

III- YASA METİNLERİ

 

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları

 

İtiraz konusu yasa kurallarını da içeren 5105 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna eklenen ek madde  9  şöyledir:

 

“Ek Madde 9 - (Ek:4/3/2004-5105/2 md.)

 

Federasyonlara, talepte bulunmaları durumunda Merkez Danışma Kurulunun uygun görüşü, Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile idarî ve malî özerklik verilebilir. Federasyonun kuruluşuna ilişkin kararın, Resmî Gazetede yayımlanması ile tüzel kişilik kazanılır.

 

Özerk olan federasyonlar; organları genel kurulu tarafından seçimle göreve gelen, her türlü kararlarını kendi organları içerisinde alan, bütçesi genel kurul tarafından onaylanan ve ibra edilen federasyonlardır.

 

Özerklikte aşağıdaki kriterler göz önünde bulundurulur:

 

a) Faal sporcu sayısı.

 

b) Faal kulüp sayısı.

 

c) Spor dalının ülkemiz veya dünyadaki yaygınlığı ve gelişme potansiyeli.

 

d) Gelirlerinin giderlerini karşılayabilme yeterliliği.

 

e) Spor dalının olimpik olup olmadığı.

 

f) Federasyon veya bağlı kulüplerin tesis durumu.

 

Özerkliği onanan federasyon, hazırlayacağı ana statü ve buna bağlı talimatlara göre genel kurulunu ve yetkilendireceği diğer organlarının oluşumunu, görev ve yetkilerini belirler. Özerk federasyonlar, uluslararası federasyonların öngördüğü kurulları oluşturmak zorundadır.

 

Özerk federasyonların; genel kurullarının toplanması ve çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar ile kimlerin oy kullanabileceği ve Tahkim Kurulu ile ilişkileri Genel Müdürlükçe düzenlenecek çerçeve statü ile belirlenir. Özerk federasyonlarca hazırlanacak ana statü, çerçeve statüye aykırı olamaz.

 

Özerk federasyonların ceza veya disiplin kurullarınca verilen kararlara karşı Genel Müdürlük bünyesinde oluşturulacak Tahkim Kuruluna itiraz edilebilir.

 

Tahkim Kurulu yedi asıl ve yedi yedek üyeden teşekkül eder. Üyelerin beşinin hukukçu, ikisinin ise spor alanında bilimsel çalışmalar yapmış veya sporda idareci, teknik adam ve benzeri görevlerde bulunmuş kariyer sahibi kişi olmaları şarttır. Üyeler Genel Müdürün teklifi ve Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanın onayı ile altı yıl için görevlendirilirler. Üyeler kendi aralarından bir başkan seçerler. Tahkim Kurulu tarafından verilen kararlar kesindir. Tahkim Kurulunun görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.

 

Tahkim Kurulu, federasyon ile kulüpler; federasyon ile hakemler; federasyon ile teknik direktör veantrenörler; kulüpler ile teknik direktör ve antrenörler; kulüpler ile oyuncular; kulüpler ile kulüpler arasında çıkacak ihtilaflar hakkında yönetim kurulunca verilecek kararlar ile disiplin veya ceza kurulu kararlarını, ilgililerin itirazı üzerine inceleyerek kesin karara bağlar.

 

Özerk federasyonların gelirleri; katılım payı, tescil, vize, transfer, itiraz, ceza, yayın, sponsorluk, reklam, yardım, bağış ve benzeri gelirler ile federasyon bütçesinin öz gelirlerinin %15’ini geçmemek üzere Genel Müdürlük bütçesinden ayrılacak paydan oluşur.

 

Özerk federasyonların gelirleri ana statüsünde belirlenen usul ve esaslar dahilinde harcanır. Genel Müdürlük bütçesinden özerk federasyonlara, ilgili branşın alt yapısına ve eğitime ilişkin projelerinin desteklenmesi amacıyla gerektiğinde kaynak tahsis edilebilir. Özerk federasyonların tüm gelirleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

 

Genel Müdürlük, özerk federasyonların talebi durumunda, kendisine ait spor tesislerinin işletilmesini, menkul ve gayrimenkullerini bedelsiz olarak kırkdokuz yıla kadar federasyonun faaliyetleri için tahsis edebilir. Söz konusu spor tesisleri ile menkul ve gayrimenkullerin tahsis amacı dışında kullanılması halinde, tahsis işlemi Genel Müdürlükçe iptal edilir.

 

Özerk federasyonların her türlü faaliyet ve işlemleri Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanlığın denetimine tâbidir. Bu denetim sonucunda görevi başında kalmasında sakınca görülen federasyon başkanı veya yönetim kurulu üyeleri hakkında karar almak üzere, Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakan, genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırır.”

 

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

 

Başvuru kararlarında, Anayasa’nın 7., 9., 36., 123., 125. ve 155. maddelerine dayanılmıştır.

 

IV- İLK İNCELEME

 

A- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca, Tülay TUĞCU, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün katılmalarıyla E. 2006/118 sayılı dosyada 5.9.2006 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, öncelikle davada uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.

 

Anayasa’nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa’ya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.

 

Danıştay Onuncu Dairesi, 5105 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle 21.5.1986 günlü, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna eklenen Ek Madde 9’un birinci ve beşinci fıkralarının iptalini istemiştir.

 

Bakılmakta olan dava, 14.7.2004 günlü, 25522 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Özerk Spor Federasyonları Çerçeve Statüsü’nün iptali istemine ilişkindir.

 

Ek madde 9’un birinci fıkrası, spor federasyonlarına idari ve mali özerkliğin ne şekilde verileceği ve ne zaman tüzel kişilik kazanacakları ile ilgili konuları içermektedir. Başvuran Mahkemenin bakmakta olduğu davanın konusu Çerçeve Statünün iptali istemine ilişkin olduğundan ek madde 9’un birinci fıkrası davada uygulanacak yasa kuralı değildir.

 

Ek madde 9’un beşinci fıkrasının ikinci tümcesine göre özerk federasyonlarca hazırlanacak ana statü, çerçeve statüye aykırı olamayacaktır. Başvuran Mahkemede görülmekte olan davada, özerk bir federasyon tarafından hazırlanmış ana statü dava konusu edilmediğinden beşinci fıkranın ikinci tümcesi davada uygulanacak kural değildir.

 

Bu nedenlerle Ek madde 9’un birinci fıkrası ile beşinci fıkrasının ikinci tümcesi mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanacak kural olmadığından bunlara ilişkin başvurunun mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine, ŞevketAPALAK’ın karşı oyu ve oyçokluğu, kalan bölümlerin incelenmesine oybirliği ile karar verilmiştir.

 

B- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Cafer ŞAT, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün katılmalarıyla E. 2007/48 sayılı dosyada 17.5.2007 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında da öncelikle davada uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.

 

Danıştay Onuncu Dairesi, 5105 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna eklenen  Ek madde 9’un altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarının iptalini istemiştir.

 

Danıştay Onuncu Dairesinde bakılmakta olan dava, bir basketbol oyuncusunun transferi konusundaki Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu kararının iptaline ilişkindir.

 

İtiraza konu Ek madde 9’un altıncı fıkrasında özerk federasyonların ceza veya disiplin kurullarınca verilen kararlara karşı Genel Müdürlük bünyesinde oluşturulacak Tahkim Kurulu’na itiraz edilebileceği öngörülmektedir. Bakılmakta olan davada özerk federasyonların ceza veya disiplin kurulları tarafından verilmiş bir karara itiraz edilmesi söz konusu olmadığından bu fıkra davada uygulanacak yasa kuralı değildir. Bu durumda itiraz başvurusunun bu fıkraya yönelik kısmının Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine, Şevket APALAK’ın karşıoyu ve oyçokluğu, yedinci ve sekizinci fıkraların esaslarının incelenmesine  oybirliği ile karar verilmiştir.

 

V- BİRLEŞTİRME KARARI

 

21.5.1986 günlü, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a Yasa’nın 2. maddesiyle eklenen Ek Madde 9’un yedinci ve sekizinci fıkralarının iptallerine karar verilmesi istemiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2007/48 sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2006/118 esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2006/118 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmense, 2.7.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

 

VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ

 

5105 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a eklenen Ek Madde 9’un;

 

1- Beşinci fıkrasının birinci tümcesine yönelik yürürlüğün durdurulması istemi 5.9.2006 tarihli, E.2006/118, K.2006/29 (Yürürlüğü Durdurma) sayılı,

 

2- Yedinci ve Sekizinci Fıkralarına yönelik yürürlüğün durdurulması istemi ise 17.5.2007 tarihli E.2007/48, K.2007/26 (Yürürlüğü Durdurma) sayılı kararlarla OYBİRLİĞİYLE REDDEDİLMİŞTİR.

 

VII- ESASIN İNCELENMESİ

 

Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

A- Ek Madde 9’un Beşinci Fıkrasının Birinci Tümcesinin İncelenmesi

 

Başvuru kararında, özerk federasyonların genel idare içinde yer alan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne verilen bazı görevlerin daha verimli şekilde yürütülmesi amacıyla kamu hukuku alanında faaliyet göstermek üzere, hizmet yönünden yerinden yönetim ilkesine göre kurulan, hizmetle sınırlı olmak üzere kamusal yetki kullanan ve idarenin bütünlüğü ilkesi uyarınca merkezi idarenin vesayet denetimine tabi birer kamu kurumu olduklarının anlaşıldığı, Anayasa’da yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz yetki verilemeyeceği, kamu tüzel kişiliğinin kuruluşunu sağlayacak olan yasada idareye düzenleme yapma yetkisinin idarenin yasallığı ilkesi çerçevesinde sınırlayıcı ve tamamlayıcı yetki olması gerektiği, bu nedenle kuralın Anayasa’nın 7. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 

Beşinci fıkranın iptali istenen birinci tümcesinde, özerk federasyonların genel kurullarının toplanması ve çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar ile kimlerin oy kullanabileceği ve Tahkim Kurulu ile ilişkilerinin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce düzenlenecek çerçeve statü ile belirleneceği kurala bağlanmıştır.

 

Anayasa’nın 123. maddesinde idarenin, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği, kuruluş ve görevlerinin merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanacağı ve kamu tüzelkişiliğinin ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulacağı belirtilmiştir.

 

  3289 sayılı Yasanın Ek 9. maddesinin birinci fıkrasına göre, spor federasyonlarına, talepte bulunmaları durumunda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Merkez Danışma Kurulunun uygun görüşü, bu Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile idarî ve malî özerklik verilebilmekte, Federasyonlar da, kuruluşlarına ilişkin kararın Resmî Gazetede yayımlanması ile tüzel kişilik kazanmaktadırlar.

 

Özerk spor federasyonları denetim bakımından merkezi idareye bağlıdırlar. Ek Madde 9’un son fıkrasına göre, bu federasyonların her türlü faaliyet ve işlemleri Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanlığın denetimine tâbidir. Bu denetim sonucunda görevi başında kalmasında sakınca görülen federasyon başkanı veya yönetim kurulu üyeleri hakkında karar almak üzere, Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakan, genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırabilir. Bunların Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından öngörülen çerçeve statüye uygun şekilde hazırlanması zorunlu olup, ceza veya disiplin kurullarınca verilen kararlara karşı Genel Müdürlük bünyesinde oluşturulacak Tahkim Kurulu’na itiraz edilebilir.

 

Ek madde 9’da 5340 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonucunda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olimpikbranşlarda, federasyonun bir önceki yıl gerçekleşen gelirlerinin %75’i kadar, olimpik olmayan federasyonlara ise, %50’si kadar yardımda bulunabilmektedir. Ayrıca Genel Müdürlük, bütçesinden özerk federasyonlara ilgili branşın alt yapısına ve eğitime ilişkin projelerinin desteklenmesi amacıyla gerektiğinde kaynak tahsis edebilmekte ve spor tesislerinin işletilmesini, menkul ve gayrimenkullerini bedelsiz olarak kırkdokuz yıla kadar federasyonların faaliyetlerine devredebilmektedir.

 

Yukarıda anılan özerk federasyonların kuruluşları, denetimleri, mali yapıları, ve kararlarına karşı merkezi idare içerisinde oluşturulan Tahkim Kurulu’na başvurulabilmesi gibi hususlar göz önünde bulundurulduğunda, bunların hizmet yerinden yönetim kuruluşları oldukları sonucuna varılmaktadır. Özerk federasyonların hizmet yerinden yönetim ilkesine göre kurulmaları nedeniyle Anayasa’nın 123. maddesi uyarınca kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.

 

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 123. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

 

Anayasa’nın 123. maddesine aykırı bulunan kuralın ayrıca 7. madde yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.

 

Haşim KILIÇ ve Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşlere katılmamışlardır.

 

B- Ek Madde 9’un Yedinci Fıkrasının İncelenmesi

 

Başvuru kararında, Türk hukukunda tahkimin özel hukuk alanına özgü bir uyuşmazlık çözme yolu olarak ortaya çıktığı, idarenin kamu hukukuna göre taraf oldukları uyuşmazlıklarda tahkime gidebilmesinin tek istisnasının Anayasa’nın 125. maddesi kapsamındaki imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleriyle ilgili uyuşmazlıklar olduğu, bunun dışında idarenin kamu gücünü kullanarak yaptığı işlemlerden doğan idari uyuşmazlıklar nedeniyle tahkim yoluna gidilemeyeceği, oysa itiraz konusu yasa kuralı ile zorunlu tahkim usulünün getirildiği, özerk federasyonların genel idare içinde yer alan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne verilen bazı görevlerin daha verimli şekilde yürütülmesi amacıyla kamu hukuku alanında faaliyet göstermek üzere hizmet yerinden yönetim ilkesine göre kurulmuş, tıpkı kamu kurumu niteliğindeki meslek kurumlarına benzeyen kamu tüzel kişileri oldukları anlaşıldığından, özerk federasyonların işlemlerinin idari işlem niteliği taşıdığı ve idari yargının Anayasa ile korunan görev alanıyla ilgili olduğunda kuşku bulunmadığı, bu nedenlerle kuralın Anayasa’nın 9., 36., 125. ve 155. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 

İtiraz konusu yedinci fıkrada, “Tahkim Kurulu yedi asıl ve yedi yedek üyeden teşekkül eder. Üyelerin beşinin hukukçu, ikisinin ise spor alanında bilimsel çalışmalar yapmış veya sporda idareci, teknik adam ve benzeri görevlerde bulunmuş kariyer sahibi kişi olmaları şarttır. Üyeler Genel Müdürün teklifi ve Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanın onayı ile altı yıl için görevlendirilirler. Üyeler kendi aralarından bir başkan seçerler. Tahkim Kurulu tarafından verilen kararlar kesindir. Tahkim Kurulunun görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.” denilmiştir.

 

Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmiş, 125. maddesinin birinci fıkrasında ise idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların milli veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesinin öngörülebileceği, milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebileceği belirtilmiştir.

 

Tahkim genel olarak öğretide, hukuki uyuşmazlıkların, söz konusu uyuşmazlığa taraf olmayan bağımsız kişi veya kişiler tarafından çözümlenerek karara bağlanması olarak tanımlanmaktadır. Anayasa’nın 125. maddesindeki tahkim yolu, kamu idarelerinin tamamen dışında bağımsız kişilerden oluşan ve yasalarla belirlenmiş hukuki uyuşmazlıkları kesin olarak karara bağlayan bir çeşit özel yargı yoludur. Tahkim kurullarının verdiği kararlar mahkemeler tarafından verilen kararlar gibi uygulanabilme niteliğine sahiptir.

 

İtiraz konusu fıkrayla düzenlenen “Tahkim Kurulu” ise Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulmakta ve üyeleri Gençlik ve Spor Genel Müdürünün teklifi ve Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanın onayı ile altı yıl için görevlendirilmektedirler. Bu nedenle, idare içerisinde oluşturulan bu Kurulun, hukuki uyuşmazlıkların tarafların isteği üzerine, bağımsız kişi veya kişiler tarafından çözümlenerek karara bağlandığı ulusal ve uluslar arası tahkim kurulları ile ilgisinin olmadığı açıktır.    

 

Yasakoyucu, uyuşmazlıkların yargı mercilerine götürülmesinden önceki aşamalarda çözümlenebilmesi amacıyla kimi kurullar, müesseseler veya başvuru yolları öngörebilir. Bu durum yasakoyucunun genel kural koyma yetkisinden kaynaklanmakta olup, anılan yolları öngörüp öngörmemek takdir yetkisi içerisindedir. Spor alanında ortaya çıkan uyuşmazlıkları idari olarak çözümlemek üzere bir kurul oluşturulması, bu kurulun asıl ve yedek üyelerinin sayısının, niteliklerinin belirlenmesi ve başkan seçme usulünün düzenlenmesi de yasakoyucunun takdir yetkisi içerisindedir. Bu nedenle fıkranın birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü tümceleri Anayasa’ya aykırı olmadığından bu tümcelere yönelik iptal isteminin reddi gerekir.

 

Ek 9. maddenin yedinci fıkrasının beşinci tümcesinde Tahkim Kurulu tarafından verilen kararların kesin olduğu belirtilmiştir.

 

Anayasa’nın hak arama özgürlüğüne ilişkin 36. maddesiyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü, bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birini oluşturmaktadır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil yargılamanın ön koşulunu oluşturur. Öte yandan, Anayasa’nın 125. maddesinde belirtilen idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olması ilkesine göre, idari işlemlere karşı yargı yolu, Anayasa’da belirtilen kimi ayrık durumlar dışında yasalarla sınırlandırılamaz.

 

İptali istenen tümceyle idari bir merci olan tahkim kurulu tarafından verilen kararlara karşı yargı yolu kapatılmış ve bu kurul tarafından verilen kararların kesin olduğu belirtilmiştir. Yasakoyucu, taraflara görevli ve yetkili mahkemeye başvurmadan önce aralarındaki uyuşmazlığı kısa sürede çözmek üzere idari bir kurula başvurma yükümlülüğünü getirebilir ise de, bu kurulun kararlarının kesin olması Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen hak arama özgürlüğüne ve 125. maddesinde belirtilen idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olduğu ilkesine aykırı görülmüştür. Tümcenin iptali gerekir.

 

Serdar ÖZGÜLDÜR, Tahkim Kurulu tarafından verilen kararların kesin olduğunu belirten kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu görüşüne katılmamıştır.

 

Ek madde 9’un yedinci fıkrasının altıncı tümcesine gelince;

 

2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi yasaların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğü’nün Anayasa’ya aykırılığı konusunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda değildir. İstemle bağlı kalmak koşuluyla başka gerekçe ile de Anayasa’ya aykırılık incelemesi yapabileceğinden, iptali istenen kuralla ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 123. maddesi yönünden de inceleme yapılmıştır.

 

Anayasa’nın 123. maddesine göre idarenin Yasayla düzenlenmesi gerekmektedir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Tahkim Kurulu idare içerisinde yer almaktadır. Herhangi bir kamu idaresinin yasa ile düzenlenmiş olduğunun kabul edilebilmesi için söz konusu idarenin ad olarak yasada belirtilmesi yeterli değildir. Böyle bir düzenlemede temel ilkelerin ortaya konulması, çerçevenin çizilmesi, sınırsız, belirsiz ve geniş bir alanın yürütmenin düzenlemesine bırakılmaması gerekmektedir.

 

Tahkim Kurulunun görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esaslarının yasa ile belirlenmesi gerekirken, yedinci fıkranın altıncı tümcesi ile bu konuların düzenlenmesi Yönetmeliğe bırakılmıştır. Bu nedenle Kural Anayasa’nın 123. maddesine aykırı görülmüştür. İptali gerekir.

 

Yedinci fıkranın Anayasa’nın 9. ve 155. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

 

C- Ek Madde 9’un Sekizinci Fıkrasının İncelenmesi

 

Başvuru kararında,Yedinci fıkra için ileri sürülen gerekçelerle bu fıkranın da Anayasa’nın 9., 36., 125. ve 155. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 

Yukarıda yedinci fıkranın incelenmesinde belirtilen gerekçelerle, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Tahkim Kurulunun federasyon ile kulüpler; federasyon ile hakemler; federasyon ile teknik direktör veantrenörler; kulüpler ile teknik direktör ve antrenörler; kulüpler ile oyuncular; kulüpler ile kulüpler arasında çıkacak ihtilaflar hakkında yönetim kurulunca verilecek kararlar ile disiplin veya ceza kurulu kararlarını ilgililerin itirazı üzerine inceleyerek karara bağlamasında Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir.

 

Ancak, Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen hak arama özgürlüğü ve 125. maddesinde belirtilen idarenin eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olması ilkesi göz önünde bulundurulduğunda Tahkim Kurulunun itirazları kesin olarak karara bağlaması Anayasa’ya aykırı görülmüştür. Bu nedenle fıkrada geçen “… kesin …” sözcüğünün iptali gerekir.

 

Kuralın Anayasa’nın 9. ve 155. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

 

Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.

 

VIII- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU

 

Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, "Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez" denilmekte, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 53. maddesinin dördüncü fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır. Maddenin beşinci fıkrasında ise, Anayasa Mahkemesi’nin, iptal halinde meydana gelecek hukuksal boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlal edici mahiyette görmesi halinde yukarıdaki fıkra hükmünü uygulayacağı belirtilmiştir.

 

İptal edilen Yasa kurallarının doğuracağı hukuksal boşluk, kamu yararını bozucu nitelikte görüldüğünde gerekli yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla iptal kararının, Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.

 

IX- SONUÇ

 

21.5.1986 günlü, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a 4.3.2004 günlü, 5105 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle eklenen Ek Madde 9’un:

 

A- Beşinci fıkrasının birinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve  İPTALİNE, Haşim KILIÇ ile SerdarÖZGÜLDÜR’ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

 

B- Yedinci fıkrasının;

 

1- Beşinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve  İPTALİNE, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün karşıoyu veOYÇOKLUĞUYLA,

 

2- Altıncı tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve  İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

 

3- Kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

 

C-  Sekizinci fıkrasının;

 

1- Sonunda yer alan “… kesin …” sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve  İPTALİNE, SerdarÖZGÜLDÜR’ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

 

2- Kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

 

D- Beşinci fıkrasının birinci tümcesinin iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan fıkranın son tümcesinin de, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

 

E-  Beşinci fıkrasının birinci  tümcesi, yedinci fıkrasının beşinci ve altıncı tümceleri ile sekizinci fıkrasının sonunda yer alan “… kesin …” sözcüğünün iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa’nın 153.  maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu  ve  Yargılama  Usulleri  Hakkında  Kanun’un   53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince, bu sözcük ve tümcelere ilişkin İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA  YÜRÜRLÜĞE  GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,

 

2.7.2009 gününde karar verildi.

     

KARŞIOY GEREKÇESİ

 

1- Anayasa’nın “Gençliğin Korunması” başlıklı 58. maddesinde “Devlet, istiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır…” denilmekte; “Sporun geliştirilmesi” başlıklı 59. maddesinde ise “Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder. Devlet başarılı sporcuyu korur.” hükmü öngörülmektedir. Esasen bu iki madde Anayasa’da “Gençlik ve Spor” üst başlığı ile düzenlenmiş bulunmaktadır.

 

Yine Anayasa’nın 123. maddesinde “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir…” denilmekte ve maddenin gerekçesinde de “…Maddede idarenin kuruluş ve görevleri bakımından bir bütün olduğu ilkesi getirilmek suretiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milliyetiyle bölünmez bütünlüğünün de bir sonucu olarak, idarenin yerine getirdiği çeşitli görevleriyle bu görevleri yerine getiren kuruluşlar arasında birlik sağlanmaktadır.Dolayısıyla, nitelikleri gereği bazı ayrı tüzel kişiler eliyle görülmek yoluna gidilse de, idarenin bütünlüğü ilkesinin gereği olarak bunlar denetime bağlı kalacaklardır. Ayrıca, bu tür kamu tüzel kişileri için, Anayasa ve kanunlarda özel hüküm bulunmayan durumlarda, Anayasa’nın idareye ilişkin genel ilke ve hükümleri uygulanacaktır…” şeklinde açıklama yer almaktadır.

 

Anayasa’nın 128. maddesinde de “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür…” hükmü öngörülmektedir.

 

21.5.1986 tarih ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un bir bütün halinde incelenmesi ve özellikle 4, 18, 19, 20, 30, 31 ve Ek 1. maddelerinin birlikte değerlendirilmesinde; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün bir hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşu olup, genel idare kapsamı içinde bulunduğu, ancak bu Genel Müdürlüğün “Ana Hizmet Birimleri” arasında gösterilen “Spor Federasyonu Başkanlıkları”nın klâsik bir Devlet Dairesi statüsünde olmayıp, federasyon başkanlarının seçimle göreve gelip fahri olarak bu görevi sürdürdükleri, spor federasyonlarının sıkı denetimine tabi spor kulüplerinin Dernekler Kanunu’na göre teşekkül ettikleri, spor federasyonlarının kurulları ile buralarda görev alacak kişilerin de karma bir yapı gösterip, bunların büyük çoğunluğunun kamu görevlisi statüsünde olmadığı, dolayısıyla itiraz konusu 3289 sayılı Kanun’un Ek 9. maddesinin beşinci fıkrasının 1. tümcesinde ifadesini bulan “özerk federasyonların” klâsik bir devlet dairesi (genel idare birimi) olarak nitelendirilmesine imkân olamayacağı, esasen Anayasa’nın 58. ve 59. maddelerinin Devlet’e yüklediği yükümün yasal bazda bir yansımasından ibaret olan bu düzenleme biçimi dolayısıyla, gerçekte özel hukuk alanına dahil oldukları aşikar olan bu oluşumların bir hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşu olarak değerlendirilebilmeleri imkânı olmadığı açıktır.

 

2- Özerk federasyonların ifa ettikleri görev ve buralarda görevlendirilen kişilerin statü ve konumları birlikte değerlendirildiğinde; ortada Anayasa’nın 128. maddesinin birinci fıkrasında ifadesini bulan “genel idare esaslarına göre kamu hizmetlerini yürütmekle yükümlü bir Devlet kuruluşu”nun bulunmadığı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin kararlarından da aynı sonucu çıkarmak mümkündür. Anayasa Mahkemesi bir kararında “…Anayasa’nın 125. maddesinin dördüncü fıkrasında geçen ‘esaslar’ sözcüğü ile 128. maddesinin birinci fıkrasında geçen ‘genel idare esasları’ deyimi, kamu görevinin anayasal dayanağıdır… Önemi ve değeri nedeniyle Devletin başlıca görevleri ‘genel idare esasları’na göre yürütülmektedir. ‘Genel idare esasları’na göre yürütülen kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerde kadro esastır. Bu hizmetlerin yapısal ve işlevsel özellikleri, onu diğer hizmetlerden ayırır. Bu görevlerde bulunan kimseler, yasaların güvencesi altındadır. Anayasa’nın 128. maddesinde genel idare esaslarına göre yürütülen kamu hizmetlerine ilişkin asli ve sürekli görevlerin ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri tarafından yerine getirileceği belirtilmiştir. Bu görevlerin kadroya bağlanması dışında, merkezi idare ile statüer bir ilişki içinde olması ve kamu gücünün kullanılması biçiminde özellikleri görülmektedir…” şeklinde konuya açıklık getirmiştir. (Any. Mah.nin 9.2.1993 tarih ve E.1992/44, K.1993/7 sayılı kararı; AMKD., Sayı:29, s.273-275)

 

Yine Anayasa Mahkemesi, 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 23.5.1987 tarih ve 3332 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinin iptali istemiyle açılan davaya ilişkin kararında, Devlet Yatırım Bankası’nda çalışanların statü ve özlük hakları konusunda Bakanlar Kurulu’nun yetkili kılınmasına ilişkin kuralla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmıştır: “…İddianın yerinde olup olmadığına karar verebilmek için sözkonusu Banka personelinin niteliğini belirtmek gerekir. Bilindiği gibi kamu bankaları tıpkı bankacılık sektöründe faaliyet gösteren özel sektör bankaları gibi kredi ve mevduat işlemlerine dönük faaliyette bulunmakta ve özel sektör bankaları ile yoğun bir rekabet içinde çalışmaktadır. Adı geçen sektörde özel işletmecilik esasları hâkimdir. Bu nedenle, banka personelinin hizmetini ‘genel idare esaslarına göre’ yürütülen kamu hizmetlerinden saymaya imkân yoktur. Dolayısıyla, adı geçen Banka personelinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenecek ilkeler çerçevesinde düzenlenmesindeAnayasa’nın 128. maddesine herhangi bir aykırılık yoktur…” (Any.Mah.nin 21.1.1988 tarih ve E.1987/11, K.1988/2 sayılı kararı; AMKD., Sayı:24, s.30)

 

Bu iki karar çerçevesinde yapılan değerlendirme ışığında da; Anayasa’nın 58. ve 59. maddelerinin somutlaştırılması çerçevesinde bir hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşu olarak teşkilatlandırılan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün murakabesine tâbi “özerk federasyonlar”ın ifa ettikleri hizmetin “Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu” bir kamu hizmeti şeklinde nitelendirilebilmesi mümkün olmadığı gibi; bu federasyonlarda görevlendirilen kişileri Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında memur veya diğer kamu görevlisi olarak kabul etmeye de imkân yoktur. Dolayısıyla, özerk federasyonların 3289 sayılı Kanun çerçevesindeki statüleri göz önüne alındığında; yapıları, idareyle ilişkileri ve yerine getirdikleri görevlerin niteliği, bunların bir kamu kurumu olarak kabulüne ve ifa ettikleri hizmeti kamu hizmeti saymaya imkân tanımamaktadır. Bu durumda, itiraz konusu Ek 9. maddesinin beşinci fıkrasının 1. tümcesinin Anayasa’nın 7., 123. ve 128. maddelerine aykırılığı söz konusu değildir ve özerk federasyonların işlevlerinin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nce düzenlenecek “Çerçeve statü” ile belirlenmesinde Anayasal bir sorun bulunmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle, kuralın iptali isteminin reddi gerektiği sonucuna vardığımızdan; iptale ilişkin çoğunluk kararına katılamıyoruz.

     

KARŞIOY GEREKÇESİ

 

1- İtiraz konusu Ek 9. maddenin yedinci ve sekizinci fıkralarında, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulacak “Tahkim Kurulu” düzenlenmekte ve bu Kurul’un özerk federasyonların ceza veya disiplin kurullarınca verilen kararlara karşı yapılacak itirazları “kesin olarak” karara bağlayacağı hüküm altına alınmaktadır.

 

Türk hukukunda “Tahkim” özel hukuk alanına özgü bir uyuşmazlık çözme yolu olarak ortaya çıkmış; Anayasa’nın 125. maddesinde yapılan değişiklikle de kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde, bunlardan doğan uyuşmazlıkların milli veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesine imkân tanınmıştır.

 

Tahkim Kurulu’nun kanunda öngörülen yapısı ve ifa ettiği işlev itibariyle, yukarıda yapılan genel açıklamalar çerçevesinde bu Kurul’un bir kamu idaresi olarak nitelendirilebilmesi mümkün olmadığı için, Kurul’un kararlarını “idari işlem” kabul etmeye de imkân yoktur. Artık tüm spor branşları uluslararası camiada örgütlenmiş ve neredeyse bu konularda küresel kural ve normlar egemen olmuş bulunmaktadır. Spor müsabakaları ve sportif faaliyetlerin kendine özgü kurallarının bulunuşu, bunların yürüyen ve süregelen özellikleri, zamana yayılan ve uzun bir sürece dayalı bir yargısal denetime elverişli olmayan, çok kısa sürede çözüm gerektiren yapıları dikkate alındığından; bu faaliyetler nedeniyle oluşabilecek ihtilafların “kamu hukuku” ya da “salt özel hukuk” alanlarına girdiği ve bunlara has yargısal denetime tâbi tutulmaları gerektiği tezi çok sağlam argümanlara dayanmayacaktır. Şu halde, kendine özgü bir hukuki durum teşkil eden sportif faaliyetler dolayısıyla doğabilecek ihtilaflara, kendine özgü bir çözüm mekanizmasının (tahkim) öngörülmesinde Anayasal bir engel bulunmamaktadır. Esasen, neredeyse tüm uluslararası spor dallarındaki ihtilaflarında tahkim usulü benimsenmiş ve uygulanagelmektedir. Anayasa’nın 58. ve 59. maddelerindeki özel düzenlemeleri dikkate alan yasakoyucunun, sporun kendine özgü özelliğini dikkate alarak, uyuşmazlıklarda “tahkim” usulünü öngörmesi Anayasa’ya aykırı değildir.

 

2- Tahkim Kurulu kararlarının “kesin” olduğuna ilişkin kuralların da Anayasa’ya aykırı bir yanı yoktur. Anayasa’nın 58. ve 59. maddelerindeki düzenlemeler, sporun belirtilen özelliği ve evrenselliği ve bu konudaki uluslararası sözleşmeler ile bunların öngördüğü kurallar dikkate alındığında; kurallarda belirtilen yargı kısıntısının Anayasa’nın 36. maddesiyle ters düştüğü de söylenemez. Herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğunu öngören ve “hak arama hürriyeti” başlığı altında düzenlenen Anayasal düzenlemenin davanın somutunda uygulanabilmesi için, ortada özel ya da kamu hukuku alanına giren bir hukuki uyuşmazlığın sözkonusu olması gerekir. Oysa yukarıda açıklandığı üzere, “spor”un kendine özgü konumu, olağan hukuk yolları yerine bu alana has çözüm yollarının bulunmasını gerektirmektedir. Nitekim uluslararası spor camiası da bu çözüm yollarını olağan mahkemeler dışında, spor tahkim kurulları ve spor tahkim mahkemelerinde bulmuştur.

 

Dolayısıyla, özerk federasyonların sporla ilgili uyuşmazlıklar nedeniyle verdikleri kararların Tahkim Kurulu’nda görüşülerek “kesin” olarak sonuçlandırılması, âlelade bir hukuki ihtilafın çözümü mahiyetinde değerlendirilemez. Bu hukuki yaklaşımın ışığında, sportif ihtilafların Tahkim Kurulu’nda kesin karara bağlanmasında Anayasa’nın 36. maddesine aykırı bir yön yoktur.

 

Açıklanan nedenlerle, bu yöndeki kuralların iptali isteminin reddi gerektiği kanısında olduğundan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamıyorum.

 

KARAR NO:3 ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

 

Esas Sayısı : 2010/19

 

Karar Sayısı : 2011/6

 

Karar Günü : 06.01.2011

 

R.G. Tarih-Sayı : 26.02.2011-27858

 

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR :

 

1- Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi (Esas Sayısı: 2009/84)

 

2- İzmir 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi (Esas Sayısı: 2010/19)

 

İTİRAZLARIN KONUSU : 5.5.2009 günlü, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 13. maddesinin (4) numaralı fıkrasının, Anayasa'nın 2., 10., 11. ve 38. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

 

I- OLAY

 

5846 sayılı Yasaya aykırılık suçundan dolayı açılan kamu davalarında itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler, iptali için başvurmuşlardır.

 

II- İTİRAZLARIN GEREKÇESİ

 

A- 2009/84 esas sayılı itirazın gerekçe bölümü şöyledir:

 

“İDDİA: Ankara C. Başsavcılığının 03 Temmuz 2009 tarih ve 2009/173 Basın sayılı iddianamesi ile suç tarihinde Ankaragücü-Beşiktaş futbol takımları arasında oynanan maç yayınının Cemal Gürsel Caddesi Cebeci Ankara adresinde faaliyet gösteren Tostost Cafe isimli işyerinde bireysel kullanıma dayalı 00558423005336 digitürk kartı ile gösterildiği, dijital kartla ticari amaç güderek işyerinde gösterime sunan şüphelinin yargılamasının yapılarak, eylemine uyan; Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun'un 13/4. maddesi yollamasıyla, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasının 71/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi istemiyle kamu davası açılmıştır.

 

Anayasaya aykırılık konusunda mütalaa sorulduğunda C. Savcısı bu konuyu mahkemenin takdirine bırakmıştır.

 

OLAY: Ankaragücü-Beşiktaş takımları arasında oynanan bir futbol maçının sanığa ait işyerindeki TV'de ticari amaçla izin ve yetki almadan bireysel kullanıma dayalı Digitürk kartı ile gelen müşterilere gösterilmesi iddiasıyla 5894 sayılı Kanunun 13/4 maddesi aracılığı ile 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasının 71/1. maddesine “göre cezalandırılması talep edilmiştir.

 

DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE:

 

Cumhuriyetle yönetilen demokratik ülkelerde topluma yön veren ve egemen olan sistem “Hukuk Devleti” ilkesidir. Nitekim, Anayasamızın başlangıç kısmında “Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

 

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” belirtilmiş ve 2 nci maddede “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” şeklinde tanımlanmıştır.

 

Hukuk devletinin en önemli ilkelerinden biri toplumda yaşayan insanların karşılaşabilecekleri olaylarda kendilerine uygulanabilecek hukuk kurallarının ne olduğunu tahmin edebilmeleri-bilebilmeleri imkanını yaşamalarıdır. Toplumda bu husus “Yasallık” olarak bilinmekte olup ceza yargılamasında bu ilke “SUÇ VE CEZALARIN KANUNİLİĞİ” olarak tanımlanmaktadır. Nitekim Anayasamızın 38. maddesinde “Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suç işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez” şeklinde bir düzenleme ile kanunilik prensibi en üst mevzuatta tanımı yapılmış, ll inci maddede de “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. ... Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” şeklinde tanım yapılarak sonradan getirilebilecek düzenlemelere ışık tutulmuştur. Şu halde, yasa koyucu bir ceza normu ihdas ettiğinde ilk önce Anayasaya uygun davranmak zorunda kalacak olması hukuk devletinin kurallarının işlediğini ortaya çıkaracaktır.

 

Anayasada tanımı yapılan “yasallık” prensibi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 2 nci maddesinde de aynen belirtilmiştir. Buna göre ; “1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.

 

2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.

 

3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.” şeklinde kural belirtilerek hukuk devletinin gerektirdiği yasallık ceza adalet sisteminde de aynen yer almıştır. Burada açıkça belirtildiği gibi idare düzenleyici işlemlerle suç ve ceza ihdas edemeyecektir. Yine TCK.nın 5 inci maddesinde “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” denilerek bütün özel yasalardaki suç ve ceza öngören maddelerin TCK prensibini esas alması gerektiği vurgulanmış, TCK.nın yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki 5252 sayılı Kanunun geçici l inci maddesinde de TCK'na aykırı olan özel kanun hükümlerindeki ceza maddelerinin 31.12.2008 tarihinden itibaren uygulanamayacağı belirtilerek sonraki olası yasal düzenlemelerde de TCK sisteminin esas alınması gerektiği vurgulanarak izlenecek yol haritası gösterilmiştir.

 

Somut olayda ise mahkememize açılan kamu davasında uygulanması istenilen 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun'un 13/4 maddesinde yer alan “Futbol müsabakası yayınlarının, TFF tarafından belirlenen usul ve esaslar dışında haksız ve yetkisiz olarak radyo, televizyon, internet veya herhangi bir yayın veya iletişim aracıyla canlı veya banttan yayınlanması, çoğaltılması, dağıtılmışı, satılması, izlenmesi veya izletilmesi halinde, TFF'nin veya yayıncı kuruluşun şikayeti üzerine 5/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 71 inci maddesindeki cezai hükümler uygulanır.” şeklindeki düzenlemede yer alan “TFF tarafından belirlenen usul ve esaslar dışında” ibaresi Anayasa'nın 11. ve 38 inci maddeleri ile Türk Ceza Kanunun 2 ve 5 inci maddesine (5252 sayılı TCK.nın yürürlük yasasının geçici l inci maddesindeki kritere) aykırı olarak düzenlenerek suç tanımı yapılmamıştır. Buna göre, suç tanımlama yetkisi TFF tarafından belirlenen usul ve esaslar denilerek idareye yani Türkiye Futbol federasyonuna bırakılmıştır. Bu halde futbol müsabaka yayınlarıyla ilgili olmak üzere TFF her belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde suç ihdas edebilecektir. Bu durumda adı geçen maddede “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 71 inci maddesindeki cezai hükümler uygulanır” şeklindeki yasa koyucu tarafından getirilen düzenleme “kanunilik” prensibinin oluşmasına yeterli değildir. Çünkü atıf yapılan 5894 sayılı Kanun'un 13/4 madde metnindeki terimde suç ihdas keyfiyeti idareye yani TFF'na bırakılmıştır. Bu Anayasa'nın özüne ve hukuk devletinin kriterlerine tamamen aykırıdır.

 

Bu itibarla uygulanması talep edilen 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun'un 13/4 maddesinde yer alan “TFF tarafından belirlenen usul ve esaslar dışında” ibaresi Anayasamızın 2., 11. ve 38. maddelerine aykırı görülerek, Anayasa Mahkemesine başvurma yönüne gidilmiştir.

 

HUKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,

 

1- Her ne kadar sanık Nurettin Ayçiçek hakkında 5894 s. Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri hakkındaki Kanunun 13/4 maddesi aracılığı ile 5846 sayılı K.nun 71/1 maddesine muhalefet ettiği iddiasıyla mahkememize kamu davası açılmış ise de; 5894 sayılı K.nun 13/4 maddesinde geçen “TFF tarafından belirlenen usul ve esaslar dışında” ibaresi Anayasa'nın 11 ve 38 inci maddesine aykırı olduğu sonucuna varıldığından 2949 sayılı Yasanın 28. maddesinde öngörülen belgelerle birlikte Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, Anayasa'nın 152/1 maddesi gereğince Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar DAVANIN GERİ BIRAKILMASINA,

 

2- Başvurunun Anayasa Mahkemesine ulaşmasından itibaren 5 ay içinde Anayasa Mahkemesince başvuru hakkında karar verilmediği takdirde dosyanın yeniden esasa alınarak yürürlükteki kanun hükümlerine göre davanın yürütülmesine sanık ve şikayetçiler vekilinin yokluğunda iddia makamından C. Savcısı Gülnur Bolat'ın (32161) huzurunda karar verildi.”

 

B- 2010/19 esas sayılı itirazın gerekçe bölümü şöyledir:

 

“OLAYLAR: İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 20.10.2009 Tarih, 2009/4215 esas, 2009/458 iddianame numaralı iddianamesi ile Sanık Mahmut Okan Iğkı hakkında 5894 Sayılı Kanunun 13/4. maddesi uyarınca cezalandırılması istenerek Mahkememizde 2009/485 esas sayılı kamu davası açılmıştır.

 

İddianamede, sanığın iş yerinde Müşteki Şirketin şifreli yayınladığı futbol karşılaşmasını, iş yeri aboneliği olmadığı halde, beş müşterisine izlettirirken yakalandığı belirtilmiş, sanığın atılı suçtan dolayı, 5894 Sayılı Kanunun 13/4. maddesinin göndermesiyle, 5846 Sayılı Kanunun 71/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istenmiştir.

 

Katılan Digitürk Vekili Anayasaya aykırılık olmadığını söylemiştir.

 

Cumhuriyet Savcısı Anayasaya aykırılık bulunduğunu bildirmiştir.

 

5894 Sayılı Kanunun 13/4. maddesi şöyledir: ‘Futbol müsabakası yayınlarının, TFF tarafından belirlenen usul ve esaslar dışında haksız ve yetkisiz olarak radyo, televizyon, internet veya herhangi bir yayın veya iletişim aracıyla canlı veya banttan yayınlanması, çoğaltılması, dağıtılması, satılması, izlenmesi veya izletilmesi halinde, TFF'nin veya yayıncı kuruluşun şikayeti üzerine 5/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 71'inci maddesindeki cezai hükümler uygulanır.'

 

İddiaya göre Sanık, suç tarihinde iş yerinde şifreli olarak Digitürk televizyon yayın platformundan yayınlanan Denizlispor - Fenerbahçe futbol karşılaşmasını, iş yeri aboneliği olmadığı halde çözerek, müşterilerine izletirken yakalanmıştır.

 

Sanığın şifreli maç yayınlarını çözerek, iş yerinde müşterilere izlettirmek için aboneliği yoktur. Bunun için Digitürk -Lig Tv ile abonelik tesis ettirmesi gerekmektedir.

 

Bu eylemi, eylemin işleniş şekline ve ağırlığına göre TCK'nin 163/2. maddesi ile 243/2. maddesi zaten cezalandırmaktadır. Şifreli lig maçlarını yayınlama yetkisi sadece Futbol Federasyonu ile sözleşme imzalayan yayıncı kuruluşlara verilmiştir. Belirli gerçek veya tüzel kişilerin menfaatini korumak amacıyla kanun konulamaz. Kanunlar genel ve objektif olmalıdır. Hiç ihtiyaç olmadığı halde belirli gerçek veya tüzel kişilerin abone sayısını artırmak, çıkarını korumak amacıyla getirilen bu madde Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır.

 

Eylemin yaptırımı için 5846 Sayılı Kanunun 71. maddesine atıf yapılmış ama hangi fıkra uyarınca ceza verileceği belirtilmemiştir. 5846 Sayılı Kanunun 71. maddesinde bir çok suç düzenlenmiştir. 5846 Sayılı Kanunun 71. maddesindeki eylemlerin çoğu bu suçla ilgili değildir. Yaptırım açıkça gösterilmemiştir. Yorum yoluyla “hakim yaptırım belirleyemez. Yaptırımın belirsiz olması TCK'nin 2. maddesinde belirtilen kanunilik ilkesine, Anayasa'nın 2. ve 38. maddesine aykırıdır.

 

Türkiye Futbol Federasyonun Kuruluş ve Görevlerine İlişkin Kanunda belirli gerçek veya tüzel kişilerin ekonomik çıkarlarını korumaya yönelik suç ve ceza düzenlemesi yapılamaz. İllâ eylem suç olarak düzenlenecek ise bunun 5846 Sayılı Kanununa konulması gerekirdi. İlgisiz bir kanunda yapılan düzenleme ile kanun yapma tekniği ihlal edilmiştir. Bu durum Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz.

 

5101, 5846 Sayılı Kanunun 80. maddesinde televizyon yayıncılarının hakları da korunmuş ve televizyon yayın haklarının ihlal edilmesi halinde ceza yaptırımı öngörülmüştür. Ancak 5728 Sayılı Kanunla değişik 5846 Sayılı Kanunun 71/1. maddesinde televizyon yayın haklarının ihlal edilmesi suç olmaktan çıkarılmıştır. Diğer televizyon yayıncı kuruluşlarının ve hatta aynı yayıncı kuruluşun şifreli maç yayınları dışındaki yayınlarından dolayı hak ihlallerinde ceza yaptırımı öngörülmezken, yalnızca şifreli maç yayınlarından dolayı hak ihlallerinde ceza yaptırımı öngörülmesi Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine aykırıdır.

 

Suçun maddi unsuru Türkiye Futbol Federasyonunun belirlediği usul ve esaslar dışında, şifreli maç yayın haklarının, maddede belirtilen şekilde ihlal edilmesidir. Suçun unsurları idarenin takdirine bırakılmıştır. İdarenin belirleyeceği yayın usul ve esaslarının neler olacağını önceden bilmek mümkün değildir. İdarenin bu usul ve esasları sürekli ve her zaman değiştirmesi de mümkündür. İdarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza yaratılamaz. Bu durum TCK'nin 2/2. maddesine, Anayasa'nın 2. ve 38. maddesine aykırıdır.

 

DELİLLER: 1- Dava dosyasının konuya ilişkin kısımlarının onaylı örnekleri,

 

2- Bilimsel görüşler,

 

3- Anayasa Mahkemesinin örnek kararları,

 

4- Diğer deliller,

 

HUKUKİ SEBEPLER: Anayasa'nın 146-153. maddeleri ile 2949 sayılı Yasanın 28. maddesi ve ilgili diğer hükümleri

 

SONUÇ: Mahkememizin bakmakta olduğu davada uygulayacağı, 5894 Sayılı Kanunun 13/4. maddesinin, T.C. Anayasasının 2., 10., 38. maddelerine aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesi saygı ile arz olunur.”

 

III- YASA METİNLERİ

 

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

 

5.5.2009 günlü, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un itiraz konusu kuralı da içeren 13. maddesi şöyledir:

 

“MADDE 13- (1) Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki tüm futbol müsabakalarının televizyon, radyo, internet ve her türlü teknik cihaz ve benzeri araçlarla yayınlanmasına, iletilmesine, yayınların düzenlenmesine ve programlanmasına münhasıran Yönetim Kurulu yetkilidir.

 

(2) Anılan yetki özellikle TFF'nin yayın haklarının merkezi olarak pazarlanmasını ve elde edilen gelirin yetkili organlar tarafından alınan kararlar uyarınca kulüplere dağıtılmasını kapsar.

 

(3) Milli müsabakalar şifreli olarak yayınlanamaz.

 

(4) Futbol müsabakası yayınlarının, TFF tarafından belirlenen usul ve esaslar dışında haksız ve yetkisiz olarak radyo, televizyon, internet veya herhangi bir yayın veya iletişim aracıyla canlı veya banttan yayınlanması, çoğaltılması, dağıtılması, satılması, izlenmesi veya izletilmesi halinde, TFF'nin veya yayıncı kuruluşun şikayeti üzerine 5/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 71 inci maddesindeki cezai hükümler uygulanır.

 

(5) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından spor kulüplerine veya kamu kurum veya kuruluşlarına protokol karşılığında devredilen, kiralanan veya süreli intifa hakkı tesis edilen spor tesislerine ait protokol tribünlerinin kullanılmasında kişi sayılarının tespiti ve protokol yönlendirmesi Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü talimatları dâhilinde gençlik ve spor il ve ilçe müdürlüklerince yapılır. Milli müsabakalarda ise protokol tribünü TFF tarafından düzenlenir.”

 

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

 

Başvuru kararlarında, Anayasa'nın 2., 10., 11. ve 38. maddelerine dayanılmıştır.

 

IV- İLK İNCELEME

 

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca, 2009/84 Esas sayılı dosyanın 3.12.2009, 2010/19 Esas sayılı dosyanın ise 24.3.2010 tarihlerinde yapılan ilk inceleme toplantılarında, dosyalarda eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

 

V- BİRLEŞTİRME KARARI

 

5.5.2009 günlü, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 13. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan “...TFF tarafından belirlenen usul ve esaslar dışında...” ibaresinin iptaline karar verilmesi istemiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2010/19 esas sayılı dava ile birleştirilmesine, 2009/84 esas sayılı dosyanın esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2010/19 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, 6.1.2011 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.

 

Vl- ESASIN İNCELENMESİ

 

Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

Başvuru kararlarında, itiraz konusu kural ile suç tanımı yapılmadan bu yetkinin Türkiye Futbol Federasyonu (TFF)'na yani idareye bırakıldığı, bu halde futbol müsabakası yayınlarıyla ilgili olmak üzere TFF'nin belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde suç ihdas edebileceği, itiraz konusu kural ile cezalandırılan eylemlerin TCK.'nun 163/2 ve 243/2 maddeleri uyarınca zaten cezalandırıldığı, belirli gerçek veya tüzel kişilerin abone sayısını arttırmak, çıkarlarını korumak amacıyla bu şekilde kanun konulamayacağı, ayrıca eylem nedeniyle 5846 sayılı Yasa'nın 71. maddesine atıf yapılmasına karşın, hangi fıkra uyarınca ceza verileceğinin belirtilmediği, bu nedenle uygulanacak yaptırımın belirsiz olduğu, söz konusu Kanunda gerçek ve tüzel kişilerin çıkarlarını korumaya yönelik suç ve ceza düzenlemesi yapılamayacağı, eğer bir düzenleme yapılacaksa bunun 5846 sayılı Yasa'da yapılması gerektiği, diğer televizyon yayıncı kuruluşlarının ve hatta aynı yayıncı kuruluşun şifreli maç yayınları dışındaki yayınlarından dolayı hak ihlallerinde ceza yaptırımı öngörülmezken, yalnızca şifreli maç yayınlarından dolayı hak ihlallerinde ceza yaptırımının öngörülmesinin eşitlik ilkesini de ihlal ettiği, bu nedenlerle itiraz konusu kuralın, Anayasa'nın 2., 10., 11. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 

İtiraz konusu kuralda, futbol müsabakası yayınlarının Türkiye Futbol Federasyonu tarafından belirlenen usul ve esaslar dışında haksız ve yetkisiz olarak radyo, televizyon, internet veya herhangi bir yayın veya iletişim aracıyla canlı veya banttan yayınlanması, çoğaltılması, dağıtılması, satılması, izlenmesi veya izletilmesi halinde TFF veya yayıncı kuruluşun şikayeti üzerine 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 71. maddesinde belirtilen cezai hükümlerin uygulanacağı öngörülmektedir.

 

Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, yasadan, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.

 

Anayasa'nın 38. maddesinin ilk fıkrasında, “Kimse, ... kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” denilerek “suçun yasallığı”, üçüncü fıkrasında da “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek, “cezanın yasallığı” ilkesi getirilmiştir. Anayasa'da öngörülen suçta ve cezada yasallık ilkesi, insan hak ve özgürlüklerini esas alan bir anlayışın öne çıktığı günümüzde, ceza hukukunun da temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır. Anayasa'nın 38. maddesine paralel olarak Türk Ceza Kanunu'nun 2. maddesinde yer alan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yasada gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır.

 

Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kurallar, ceza hukukunun ana ilkeleri ile Anayasa'nın konuya ilişkin kuralları başta olmak üzere, ülkenin sosyal, kültürel yapısı, etik değerleri ve ekonomik hayatın gereksinmeleri göz önüne alınarak saptanacak ceza politikasına göre belirlenir. Yasa koyucu, cezalandırma yetkisini kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunun hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı, nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edilebileceği ve ceza sistemini tamamlayan müesseseler konusunda takdir yetkisine sahiptir. Bu bağlamda, futbol gelirlerini korumak, etkili bir hukuki koruma sağlayarak Türk futbolunun gelişmesini ve kamu düzenini sağlamak amacıyla futbol müsabakası yayınlarının haksız ve yetkisiz olarak radyo, televizyon, internet veya herhangi bir yayın veya iletişim aracıyla canlı veya banttan yayınlanması, çoğaltılması, dağıtılması, satılması, izlenmesi veya izletilmesi hallerinde yaptırım öngörülmesi, yasa koyucunun sahip olduğu takdir yetkisinin kapsamındadır.

 

İtiraz konusu kuralda belirtilen suçların işlenmesi halinde TFF veya yayıncı kuruluşun şikayeti üzerine 5846 sayılı Yasa'nın 71. maddesinin birinci fıkrasında, bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adli para cezasının uygulanacağı öngörülmektedir. Buna göre, suçun ana unsurlarından birini TFF tarafından belirlenen usul ve esaslar dışında hareket etmek fiili oluşturmaktadır. Kuralda, hangi eylemin gerçekleşmesi halinde suçun oluşacağı yani suçun unsurlarının neler olduğunun belirlenmesi TFF'nun takdirine bırakılmakta, böylece ceza yaptırımı uygulanmasını sağlayacak eylemler Yasa'da belirtilmemekte ve TFF'nun belirlediği usul ve esaslara bağlanmaktadır. Öte yandan, itiraz konusu kuralda suç oluşturan fiiller belirlenmediğinden buna bağlı olarak “haksız ve yetkisiz” sözcükleri de belirsiz kalmaktadır. Yasa kuralı bu anlamda belirli ve öngörülebilir olmadığı gibi, suçun yasallığı ilkesine de uygun değildir.

 

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2. ve 38. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

 

Kural, Anayasa'nın 2. ve 38. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden, ayrıca Anayasa'nın 10. ve 11. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.

 

VIl- İPTAL HÜKMÜNÜN YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU

 

Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez”denilmektedir. 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü fıkrasında da bu kural tekrarlanmakta, maddenin beşinci fıkrasında ise, Anayasa Mahkemesi'nin, iptal sonucunda meydana gelecek hukuksal boşluğu, kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlal edici mahiyette görmesi halinde, dördüncü fıkradaki hükmü uygulayacağı belirtilmektedir.

 

5894 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin (4) numaralı fıkrasının iptali nedeniyle doğan hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, iptal kararının, kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.

 

Vlll- SONUÇ

 

1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme'nin çalışıp çalışmayacağına ilişkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme'nin çalışmasına bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Celal Mümtaz AKINCI'nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen karşı oyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

 

2- 5.5.2009 günlü, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 13. maddesinin (4) numaralı fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

 

3- 5894 sayılı Kanun'un 13. maddesinin (4) numaralı fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,karar verildi.

 

KARAR NO:4 ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

   

Esas Sayısı    : 2013/35

 

Karar Sayısı : 2013/75

 

Karar Günü : 6.6.2013

 

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi

 İTİRAZIN KONUSU : 21.5.1986 günlü, 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un ek 9. maddesine, 29.3.2011 günlü, 6215 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle eklenen “Kamu kurum ve kuruluşlarına ait alacaklar hariç olmak üzere, spor kulüplerinin Spor Toto Teşkilat Başkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacakları haczedilemez ve bu alacaklar devir ve temlik edilemez.” biçimindeki yirminci fıkranın Anayasa’nın 2., 5., 10., 13. ve 125. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek  iptaline karar verilmesi istemidir.

 

 I- OLAY

 

Davacı alacaklı tarafından yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibin kesinleşmesi üzerine borçlu spor kulübünün Spor Toto Teşkilat Başkanlığında bulunan haklarına haciz konulması talebinin itiraz konusu kural gerekçe gösterilmek suretiyle icra müdürlüğünce reddedilmesi üzerine, davacı alacaklı tarafından icra müdürlüğü işlemine karşı şikâyet başvurusunda bulunulan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırılık iddiasını ciddi bulan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

 

 II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

 

“Mahkememize davacı alacaklı ... vekili Av. ...tarafından icra memurluğu işlemini şikâyet davasında icra müdürlüğünün 12.12.2012 tarihli borçlunun spor toto teşkilat başkanlığı nezdinde bulunan isim hakkının haczine ilişkin talebinin icra müdürlüğünce reddedilmesi üzerine red kararının kaldırılmasının icra müdürlüğünün karar dayanak teşkil eden kanun maddesinin Anayasanın 10, 11, 48, 58 ve 59. maddelerine aykırı olduğunu Anayasa Mahkemesine itirazen iptal davası açılmasını talep etmiştir.

 

Davalı tarafa yapılan usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmediği gibi cevap dahi vermemiştir.

 

İcra takip dosyasının incelenmesinden davacı alacaklı tarafça davalı ...kulübü aleyhine bonoya dayanılarak kambiyo takibi yapıldığı takibin kesinleşmesi üzerine borçlunun malvarlığının bulunmaması nedeniyle 12.12.2012 tarihinde alacaklı vekili borçlunun Spor Toto Teşkilat Başkanlığında bulunan haklarına haciz konulmasını talep ettiğinde icra müdürlüğünün “...6215 sayılı kanunla yapılan değişikliğin 10. mad. gereğince kamu kurum ve kuruluşlarına ait alacaklar hariç olmak üzere spor kulüplerinin Spor Toto Teşkilat Başkanlığındaki isim ve haklarından doğan alacaklar devir ve temlik edilemez ve haczedilemez denildiğinden talebin reddine karar verildi”şeklinde bir kararla talebi reddettiği bu red kararının şikayete konu edildiği anlaşılmıştır.

 

KONU İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER.

 

Dava memurun alacaklının talebini reddetmesi nedeniyle İİK l6. maddesine göre şikayet yoluyla mahkememiz önüne getirilmiştir.

 

İİK 16. maddesi aynen: ŞİKAYET VE ŞARTLAR başlığı altında “(Değişik: 3890 - 3.7.1940/m.1) Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflâs dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hâdiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.

 

Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

 

Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri İşleyişi Hakkındaki 2949 sayılı Kanunun 28. maddesi “Bir davaya bakmakta olan mahkeme:

 

1. O dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse, bu yoldaki gerekçeli kararı; veya,

 

2. Taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varsa tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı;

 

Dosya muhtevasını mahkemece bu konu ile ilgili görülen belgelerin tasdikli örnekleri ile birlikte Anayasa Mahkemesi Başkanlığına gönderir. Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliği, gelen evrakı kaleme havale eder ve keyfiyeti ilgili mahkemeye bir yazı ile bildirir. Evrakın kayda girişinden itibaren on gün içinde noksanlıkları olup olmadığı incelenir.

 

Anayasa Mahkemesince yapılan bu incelemede, eksikleri olduğu anlaşılan işlerin geri çevrilmesine, mahkemenin yetkisiz olduğu tespit edilen başvurmaların da reddine karar verilir.

 

Anayasa Mahkemesi işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır.

 

Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkında karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.

 

Mahkemenin Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmemesi halinde bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.

 

Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği ret kararının yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe, aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

 

Davacı taraf alacağını alabilmek amacıyla haciz talep edince reddedilmesi nedeniyle yasal düzenlemenin iptalini isteyerek itiraz davasının açılmasını talep etmiştir.

 

İPTALİ İSTENEN YASA MADDESİ

 

İptali istenen yasa maddesi icra müdürlüğünün red kararında dayandığı 3289 sayılı Gençlik Ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 9. maddesinin 6215 sayılı Kanunun 10. maddesiyle eklenen 20. fıkrası olup aynen

 

“(Ek fıkra: 6215 - 29.3.2011/m.10) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait alacaklar hariç olmak üzere, spor kulüplerinin Spor Toto Teşkilat Başkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacakları haczedilemez ve bu alacaklar devir ve temlik edilemez.” şeklinde düzenlenmiştir.

 

Diğer kısımlarında yapılan düzenlemeler değil ise de maddenin son cümlesi mahkemece 2709 sayılı Kanunla kabul edilen Anayasamızın 2, 5, 10, 13, 90, 125, 138. maddelerine aykırı bulunmuş talep üzerine Anayasa Mahkemesine 2949 sayılı Kanunun 28/2. maddesi gereği itiraz davası açılması gerektiği kanaati oluşmuştur.

 

Şikayetçi - davacı taraf maddenin uygulanmasını açıkça talep etmiş, alacaklı şikayet edilen taraf duruşmaya gelmemiş taraflardan birince Anayasaya aykırılık ileri sürülmesine rağmen diğer taraf duruşmaya gelmediği için Anayasaya aykırılık konusunda davalı taraftan 2949 sayılı Kanun 28/1. madde gereği taraflara Anayasaya aykırılık konusunda görüş sorulmamıştır.

 

DAYANILAN ANAYASA MADDELERİ

 

II. CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ

 

MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

 

DEVLETİN TEMEL AMAÇ VE GÖREVLERİ

 

MADDE 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, işlerin  toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

 

Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olup adalet ilkelerini hazırlama görevi vardır.

 

MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

 

(Ek fıkra: 5170 - 7.5.2004/m.l) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 5982 - 7.5.2010/m.l) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.

 

(Ek fıkra: 5982 - 7.5.2010/m.l) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.

 

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

 

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde (Ek ibare: 5735 - 9.2.2008/m.l) (...) (*) kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”

 

Devlet kendi kuruluşu dahi olsa kimseye ayrıcalık tanıyamaz. Herkese genel kuralları uygulamak ve uygulanmasını sağlamak zorundadır.

 

MADDE 13- “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”

 

MADDE 125-  “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. (Ek hükümler: 4446 - 13.8.1999) Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların milli veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir. Cumhurbaşkanın tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî Şûranın kararları yargı denetimi dışındadır.(Ek cümle: 5982 - 7.5.2010/m.11) “Ancak, Yüksek Askerî Şûranın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır.”

 

İdarî işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar.

 

Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. (Değişik 1. cümle: 5982 - 7.5.2010/m.11) “Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.” Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.

 

İdarî işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.

 

Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.

 

İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.

 

7. ANAYASAYA AYKIRILIĞIN DİĞER MAHKEMELERDE İLERİ SÜRÜLMESİ

 

MADDE 152- Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.

 

Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddî görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.

 

Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.

 

Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.

 

ANAYASAYA AYKIRILIK SORUNU

 

Davacı taraf iptalini talep ettiği yasa maddesinin Anayasanın 10, 11, 48, 49 ve 59. maddelerine aykırı olduğunu öne sürmüştür.

 

Davada uygulanacak ve iptali istenen madde ile Anayasa maddelerinin ilişkisi;

 

İptali istenen yasa maddesi anayasamızın ikinci maddesindeki insan haklarına saygılı demokratik bir hukuk devleti ilkesiyle bağdaşamaz. Kamu kurum ve kuruluşlarının bazı durumlarda değil her durumda kesinti yapabilmesi şahısların ise hiçbir halde haciz isteyememesinin ikinci maddeye uymadığı düşünülmektedir.

 

 Anayasanın 5. maddesindeki sosyal bir hukuk Devletidir ilkesiyle şahısların hiçbir halde haciz yapamaması hak arama özgürlüğünün kullanılmaması sonucunu doğuracağından uyuşmadığı aykırı olduğu düşünülmektedir.

 

 Anayasanın 10. maddesindeki “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde (Ek ibare: 5735 - 9.2.2008/m.l) (...) (*) kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Devlet kendi kuruluşu dahi olsa kimseye ayrıcalık tanıyamaz.” İlkelerinde belirtilen kanun önünde eşitlik ve kimseye ayrıcalık tanınamaz ilkesiyle çelişmektedir. Devlet kendi kuruluşu olsa dahi kimseye ayrıcalık tanıyamayacakken yasa maddesinde kamuya hiçbir kısıtlama olmadan alacağını alma imkanı verirken vatandaşa hiçbir halde bu hakkı tanımaması 10. maddeye aykırılık oluşturur.

 

 Anayasanın 13. maddesindeki temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması tabirine de girmediği yasanın hangi nedenle böyle bir kısıtlama getirdiği isim hakkının veya payının haczinin hangi kamu düzenini ihlal eder olduğu da gerek yasanın lafzından gerekse de gerekçesinden anlaşılamamıştır.

 

 Anayasanın 125. maddesi yasanın haczi yasaklayan kuralının idarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tabi olması kuralını da engellediği, yargısal denetim dışında bıraktığı sabittir.

 

 Mahkememiz davacı tarafın öne sürdüğü Anayasa maddelerinin tamamına Anayasaya aykırılık yönünden katılmamış yukarıda açıklandığı gibi 2, 5, 10, 13 ve 125. maddelere aykırılık görmüştür.

 

 Diğer maddelerle Anayasaya aykırılık konusunda ilgi kurulamamıştır.

 

 HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Şekilde;

 

                    1- 3289   sayılı Gençlik Ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 9. maddesinin 6215 sayılı Kanunun 10. maddesiyle eklenen 20. fıkrasındaki “KAMU KURUM VE KURULUŞLARINA AİT ALACAKLAR HARİÇ OLMAK ÜZERE, SPOR KULÜPLERİNİN SPOR TOTO TEŞKİLAT BAŞKANLIĞI NEZDİNDEKİ İSİM HAKLARINDAN DOĞAN ALACAKLARI HACZEDİLEMEZ VE BU ALACAKLAR DEVİR VE TEMLİK EDİLEMEZ” şeklindeki yasa maddesinin Anayasamızın 2, 5, 10, 13 ve 125. maddelerine aykırılık iddiası ciddi bulunduğundan 2949 Sayılı Kanunun 28/2. maddesi gereğince iptal davası açılmasına,

 

                   2- Dosyanın bir suretinin çıkarılarak Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliğine kararla birlikte gönderilmesine,

 

                  3- Anayasanın 152. maddesi gereği Anayasa Mahkemesi bir karar verinceye kadar  az beş ay müddetle mahkeme kararının beklenilmesine,

 

                    Davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda karar verildi.”

 

                    III- YASA METİNLERİ

 

                    A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

 

                    3289 sayılı Kanun’un ek 9. maddesinin itiraz konusu yirminci fıkrası şöyledir:

 

       “(Ek fıkra: 29/3/2011-6215/10 md.) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait alacaklar hariç olmak üzere, spor kulüplerinin Spor Toto Teşkilat Başkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacakları haczedilemez ve bu alacaklar devir ve temlik edilemez.”

 

                    B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları

 

                   Başvuru kararında, Anayasa’nın 2., 5., 10., 13. ve 125. maddelerine  dayanılmış, 35. ve 36. maddeleri ise ilgili görülmüştür.

 

                    IV- İLK İNCELEME

 

        Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN’ın katılımlarıyla 3.4.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

 

                    V- ESASIN İNCELENMESİ

 

                    Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Erhan TUTAL tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:          

 

                   Başvuru kararında, itiraz konusu kuralın, insan haklarına saygılı demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı, şahısların alacakları ile ilgili olarak spor kulüplerinin isim hakkı gelirlerinin haczedilememesinin hak arama özgürlüğünün kullanılamaması sonucunu doğurduğu, kamu alacakları yönünden haciz yasağı konulmazken vatandaşların alacakları bakımından haciz yasağı getirilmesinin eşitlik ilkesi ile bağdaşmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 2., 5., 10., 13. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 

                    6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle itiraz konusu kural, Anayasa’nın 35. ve 36.  maddeleri yönünden de incelenmiştir.

 

                   İtiraz konusu kural, kamu kurum ve kuruluşlarına ait alacaklar hariç olmak üzere tescilli spor kulüplerinin Spor Toto Teşkilat Başkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacaklarının haczedilemeyeceğini ve bu alacakların devir ve temlik edilemeyeceğini düzenlemektedir.

 

                 Anayasa’nın 35. maddesinde, herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Mülkiyet hakkı, kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla, sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf olanağı veren bir haktır.

 

       Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamaz.

 

 Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlükleri büyük ölçüde kısıtlayan ve kullanılamaz hâle getiren sınırlamalar hakkın özüne dokunur. Temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları gibi güvenceler demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin gerekleri için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak kanunla sınırlandırılabilirler.

 

 Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olması düşünülemez. Demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun, kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir.

 

 Diğer taraftan, Anayasa’nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, hukuki bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önüne götürülmesi hakkını da kapsar. Hak arama özgürlüğü demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olup tüm bireyler açısından mümkün olan en geniş şekilde güvence altına alınmalıdır.

 

 Tescilli spor kulüplerinin Spor Toto Teşkilat Başkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacaklarının haczedilemeyeceğini düzenleyen kural, spor kulüplerinden alacağı olan kişiler tarafından alacak davası açma ve icra takibi yapma hakkının kullanılmasını etkisizleştirmekte, böylece hak arama özgürlüğünü bu davalar yönünden ortadan kaldırmaktadır.

 

 Öte yandan, tescilli spor kulüplerinin Spor Toto Teşkilat Başkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacaklarının devir ve temlik edilememesi, spor kulüplerinin, alacakları üzerinde hukuki tasarrufta bulunamamaları sonucunu doğurduğundan, bu niteliği ile itiraz konusu kural, mülkiyet hakkının ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasına, hakkın özüne dokunarak kullanılamaz hâle gelmesine yol açacak niteliktedir.

 

 Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.  

 

 Kural, Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 125. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

 

                    VI- SONUÇ

 

        21.5.1986 günlü, 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un ek 9. maddesine, 29.3.2011 günlü, 6215 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle eklenen “Kamu kurum ve kuruluşlarına ait alacaklar hariç olmak üzere, spor kulüplerinin Spor Toto Teşkilat Başkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacakları haczedilemez ve bu alacaklar devir ve temlik edilemez.” biçimindeki yirminci fıkranın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 6.6.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

 

KARAR NO:5 DANIŞTAY KARARI

 

D A N I Ş T A Y Onuncu Daire Esas No : 2004/5790-Karar No : 2007/520

 

Özeti : Dernek tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen kamu alacağının, sadece derneğin kanuni temsilcisi olan yönetim kurulu üyelerinden tahsil edilebileceği, derneğin yönetim kurulu yedek üyelerinin kanuni temsilci olarak kabul edilemeyeceği, yönetim kurulu üyelerinin takip edilebilmesi için ise kamu alacağının, dernek tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olmasının yeterli olduğu, bu hususta ayrıca aciz fişi düzenlenmesi gerekmediği hakkında.

 

Temyiz Eden (Davalı) : Yakacık Vergi Dairesi Müdürlüğü

 

Karşı Taraf (Davacı) : …

 

İstemin Özeti : Yakacık Avcılık ve Atıcılık Spor Kulübü Derneği'nce Kartal İlçesi Yakacık mevkii 3 pafta 113 parsel sayılı tamamı Hazine adına kayıtlı 52610 m² taşınmazın 5.000 m²’lik kısmının Yakacık Avcılık ve Atıcılık Spor Kulübü derneği tarafından 1.1.1988-31.12.1999 tarihleri arasında işgal edildiğinden bahisle istenilen 9.650-YTL ecrimisilin derneğin yöneticisi olan davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen 9.10.2002 tarih ve 16903 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılan dava sonucunda; İstanbul 2. İdare Mahkemesince, ödeme emrinin iptali yolunda verilen kararın temyizen incelenerek bozulması davalı idare tarafından istenilmektedir.

 

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

 

D.Tetkik Hakimi Düşüncesi : 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği belirtilmiştir. Buna göre, asıl borçlu olan tüzel kişinin mal varlığından 6183 sayılı Kanunun 54. maddesinde öngörülen cebri tahsil yolları tüketildiği halde bir sonuç alınamaması durumunda, kamu alacağının kanuni temsilcilerinin şahsi mal varlıklarından cebren tahsil edilebileceği sonucuna varılmaktadır.

 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde de, Vergi Usul Kanunu kapsamında bulunan kamu alacaklarının tüzel kişilerden tahsil edilememesi durumunda, bu kamu alacaklarının tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin malvarlıklarından tahsili yoluna gidilebileceği düzenlenmiştir.

 

Dava konusu ödeme emri, davalı idarenin vergi alacağından kaynaklanmadığından, bakılmakta olan uyuşmazlığa 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nu uygulama olanağı bulunmamaktadır.

 

Öte yandan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 85. ve dava konusu uyuşmazlığın doğduğu tarihte yürürlükte bulunan 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nun 27. Maddesinin beraber değerlendirilmesinden; derneklerin kanuni temsilcisinin yönetim kurulu olduğu, kanuni temsil yetkisinin üçüncü kişilere devredilebileceği, yönetim kurulu yedek üyelerinin ancak yönetim kurulu asil üyelerinin sahip olduğu yetkileri kullanmaları durumunda kanuni temsilci sıfatına sahip olacakları, dernek denetim kurulunun anılan mevzuat hükümlerine göre kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu tutulamayacakları açıktır.

 

Dosyanın incelenmesinden, dernek adına ödeme emri tanzim ve tebliğini takiben kamu alacağının dernekten tahsili için bankalar nezdinde mevduat araştırması yapıldığı halde derneğin haczi kabil herhangi bir mal varlığının tespit edilemediği, ayrıca icra memurları tarafından yapılan mal varlığı araştırmasında da bir sonuç alınamadığı, bu işlemlerden sonra davacı adına yönetim kurulu üyesi olduğundan bahisle derneğin ecrimisil borcundan dolayı kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, idare mahkemesince; 6183 sayılı Kanunun 75. maddesinde öngörülen aciz fişi düzenlenmeden kanuni temsilcinin takibe alınamayacağı gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

 

Bu durumda, yapılan tüm araştırmalara rağmen haczi kabil mal varlığına rastlanılmayan dernek tüzel kişiliğinden kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin açık olması karşısında, söz konusu alacağın kanuni temsilcilerden aciz fişi düzenlenmeden de istenebileceği, ancak derneğin yönetim kurulu yedek üyesi olan davacının kanuni temsilci sıfatına sahip olmaması nedeniyle, dernekten tahsil edilemeyen kamu alacağının istenemeyeceği gözetilmeden, aciz fişi düzenlenmemesi gerekçe gösterilerek ödeme emrinin iptali yolunda verilen kararda sonucu itibariyle hukuka aykırılık bulunmadığından mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

 

Danıştay Savcısı Düşüncesi : 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği belirtilmiştir. Buna göre, asıl borçlu olan tüzel kişinin mal varlığından 6183 sayılı Kanunun 54. maddesinde öngörülen cebri tahsil yolları tüketildiği halde bir sonuç alınamaması durumunda, kamu alacağının kanuni temsilcilerinin şahsi mal varlıklarından cebren tahsil edilebileceği sonucuna varılmaktadır.

 

Dosyanın incelenmesinden, dernek adına ödeme emri tanzim ve tebliğini takiben kamu alacağının dernekten tahsili için bankalar nezdinde mevduat araştırması yapıldığı halde derneğin haczi kabil herhangi bir mal varlığının tespit edilemediği, ayrıca icra memurları tarafından yapılan mal varlığı araştırmasında da bir sonuç alınamadığı, bu işlemlerden sonra davacı adına yönetim kurulu üyesi olduğu derneğin ecrimisil borcundan dolayı kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, idare mahkemesince, 6183 sayılı Kanunun 75. maddesinde öngörülen aciz fişi düzenlenmeden kanuni temsilcinin takibe alınamayacağı gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

 

Bu durumda, yapılan tüm araştırmalara rağmen haczi kabil mal varlığına rastlanılmayan dernek tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyeceği açık olan kamu alacağının, kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan istenebileceği gözetilmeden, aciz fişi düzenlenmemesi gerekçe gösterilerek ödeme emrinin iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle idare mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü: Dava, dernek yönetim kurulu yedek üyesi olan davacıya, dernekten tahsil olanağı bulunmayan kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılmıştır.

 

İstanbul 2. İdare Mahkemesince; dernek adına ödeme emrinin tanzim ve tebliğini takiben, kamu alacağının dernekten tahsilini sağlamak amacıyla bankalar nezdinde araştırma yapılmasına karşın herhangi bir malvarlığına rastlanmadığı, icra memurlarınca yapılan araştırmada da herhangi bir malvarlığının bulunmadığı; ancak, aciz fişi düzenlenmeden dernek yöneticisi sıfatıyla davacıdan amme alacağının tahsil edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

 

Davalı idarece, hukuka uyarlık bulunmadığı iddiasıyla anılan kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde "Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir." hükmüne,6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'a 4108 sayılı Kanun'un 11 inci maddesiyle eklenen mükerrer 35 inci maddesinde de "Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir....Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.“ hükmüne yer verilmiştir.

 

Anılan 35 inci maddenin gerekçesinde, "213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesiyle, tüzel kişilerin varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların tüzel kişiliğin kanuni temsilcilerinden takip ve tahsili cihetine gidilmekte olduğu, ancak, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen fiyat farkı, kur farkı, haksız yere alınan ihracatta vergi iadesi, kaynak kullanımını destekleme primi gibi bazı amme alacaklarının tüzel kişiliğin mal varlığından tahsili imkanı bulunmadığından Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen bu tür alacakların takibinde genel hükümlere başvurulması uzun zaman alacağı gibi, bu hükümlerin uygulanması idareye pratik bir fayda da sağlamayacaktır. Bu itibarla amme borçlusunun mal varlığından alınamayan bu tür alacakların kanuni temsilcilerinin, teşekkülü idare edenlerin veya yabancı şahıs ve kurum mümessillerinin mal varlığından, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsilini temin etmek ve Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacaklarda sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarını sağlamak amacıyla 6183 sayılı Kanuna mükerrer 35 inci madde eklenmiştir." açıklaması yer almış olup; buna göre, Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen alacaklar dolayısıyla, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.

 

Her ne kadar, davalı idarece, dava konusu ödeme emrine dayanak olarak 213 sayılı Yasanın 10. maddesi ile 6183 sayılı Yasanın Mükerrer 35. maddesi gösterilmiş ise de, söz konusu kamu alacağının kaynağı vergi alacağı olmadığından, anılan uyuşmazlıkta 213 sayılı Yasa'nın uygulanmasına olanak bulunmamaktadır. Ancak 6183 sayılı Yasa'nın mükerrer 35. maddesi uyarınca ödeme emri düzenlenebileceğinden bu husus tek başına bozmayı gerektirmemektedir.

 

Temsilci, başkalarının nam ve hesabına hareket ederek, irade beyanı ile, temsil ettiği kişiyi, hak sahibi veya borçlu kılabilen kişidir. Bu ilişkinin kanuna dayanması durumunda da kanuni temsil ilişkisinin varlığının kabulü gerekir.

 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 84. maddesinde "Yönetim kurulu, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur…..“ hükmü yer almış, Yönetim Kurulunun görevleri başlıklı 85.maddesinde de "Yönetim kurulu, derneğin yürütme ve temsil organıdır; bu görevini kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirir. Temsil görevi, yönetim kurulunca, üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verilebilir.“ hükmüne yer verilmiştir.

 

Öte yandan yukarıda Türk Medeni Kanunu'ndan aktarılan hükümlere benzer hükümler dava konusu uyuşmazlığın doğduğu tarihte yürürlükte bulunan 2908 sayılı Dernekler Kanunu’nda da yer almıştır. Buna göre; 2908 sayılı Yasa'nın, Yönetim Kurulunun Görevleri ve Teşkili başlıklı 27. maddesi, "Yönetim kurulu, beş asil ve beş yedek üyeden az olmamak üzere genel kurulca gizli oyla seçilir. Asıl üyeliklerde boşalma olduğu takdirde yedek üyelerin göreve çağrılması zorunludur.Yönetim kurulu aşağıdaki hususları yerine getirir. Derneği temsil etmek veya bu hususta kendi üyelerinden bir veya birkaçına yetki vermek,……“ hükmünü taşımaktadır.

 

O halde; sonuç olarak, dernek tüzel kişiliğini temsil ve idare yetkisi kural olarak yönetim kuruluna aittir. Bu yetki, yönetim kurulu üyelerinin bir kısmına veya üçüncü şahıslara bırakılabilir. Bu takdirde dernek, yetkili kılınan kişi veya kişilerce temsil edilir; dolayısıyla derneğin kamu alacaklarına ilişkin ödevleri, bu kişi veya kişilerce, dernek tüzüğünde veya yönetim kurulu kararında belirlenen esaslara göre, birlikte veya yetkilendirilen her üyece diğerinden bağımsız olarak tek başına yerine getirilir. Temsil yetkisinin, temsil görevi verilen birden fazla üye tarafından veya bunlardan belli sayıdaki üye tarafından ya da müştereken kullanılması gerektiği kararlaştırılmışsa; derneğin amme alacaklarıyla ilgili ödevlerinin, bu üyelerin tümü veya yeterli sayıdaki üye tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Temsil ve idare yetkisinin devredilmemiş olması durumunda ise bu görevleri yönetim kurulu üyelerinin müştereken ve müteselsilen yerine getirmekle yükümlü oldukları tartışmasızdır.

 

Dava dosyasının incelenmesinden; Yakacık Avcılık ve Atıcılık Spor Kulübü Derneğinin Kartal İlçesi Yakacık mevkii 3 pafta 113 parsel sayılı tamamı Hazine adına kayıtlı 52.610 m² taşınmazın 5.000 m²’lik kısmının 1.1.1988-31.12.1999 tarihleri arasında işgal edildiğinden bahisle istenilen 9.650-YTL ecrimisil alacağının tahsili amacıyla dernek adına ödeme emri düzenlendiği; sözkonusu kamu alacağının dernek tarafından ödenmemesi üzerine, davalı idarece 11.10.2001 tarihinde dernek mallarının haczedildiği, yapılan değerleme sonucu haczedilen malların alacağı karşılamaması üzerine, bankalar ve belediye nezdinde yapılan araştırmada da derneğin herhangi haczi kabil malvarlığının bulunmaması nedeniyle sözkonusu kamu alacağının tahsili amacıyla, anılan derneğin yönetim kurulu yedek üyesi olan davacı adına dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

 

Yukarıda anılan mevzuat hükümlerine göre, dernek tüzel kişiliğini temsil yetkisi yönetim kuruluna ait olup; uyuşmazlığa konu olayda, bu yetkinin dernek üyelerinin bir kısmına veya üçüncü bir şahsa devredildiğine ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmaması karşısında, yönetim kurulu asil üyelerinin tamamının derneğin kanuni temsilcisi sayılması gerekmektedir,

 

Dava dosyasında bulunan 23.7.2001 tarihli Kartal İlçe Emniyet Müdürlüğü yazısı ekinden, davacının yönetim kurulu yedek üyesi olduğu anlaşılmaktadır.

 

Bu durumda, söz konusu derneğin yönetim kurulu yedek üyelerinin, dernek tüzel kişiliğini temsile yetkili olmamaları nedeniyle, ödenmeyen kamu alacağından sorumlu tutulmayacakları açıktır.

 

Yapılan tüm araştırmalara rağmen haczi kabil malvarlığına rastlanılmayan dernek tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyeceği açık olan kamu alacağının tahsili için ayrıca aciz fişi düzenlenmesine gerek bulunmadığı ve derneğin kanuni temsilcisi olmayan davacıdan ise hiçbir şekilde tahsili yoluna gidilemeyeceği gözetilmeden, aciz fişinin düzenlenmediği gerekçesiyle dava konusu ödeme emrinin iptali yolunda verilen mahkeme kararında sonucu itibariyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

 

KARAR NO:6 DANIŞTAY KARARI

 

Dördüncü Daire Esas No : 2009/8580 Karar No : 2010/1336

 

Özeti : 2002 yılında yapılan FİFA Dünya Kupası Finallerinde (A) Milli Futbol Takımının Dünya 3 üncüsü olması, memleket bakımından faydalı iş olduğundan, oyuncu, teknik direktör ve teknik direktör yardımcılarına ödenen primlerin, 193 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin (1) numaralı bendi kapsamında gelir vergisinden istisna olduğu hakkında.

 

Temyiz Eden :Türkiye Futbol Federasyonu

 

Vekili : Av. …

 

Karşı Taraf : Beşiktaş Vergi Dairesi Müdürlüğü

 

İstemin Özeti : 2002 yılında Kore ve Japonya'da düzenlenen FİFA (Federation Internationale de Foottball Association) Dünya Kupası Finallerine katılım ve elde edilen başarı karşılığında davacı tarafından teknik direktör, futbolcu, doktor, fizyoterapist ve ahçı gibi bazı kişilere ödenen primler üzerinden 193 sayılı Kanunun 61/6 ncı ve 94 üncü maddeleri uyarınca sorumlu sıfatıyla vergi tevkifatı yapılmadığı ileri sürülerek düzenlenen rapor uyarınca 2002/9 uncu aya ilişkin olarak salınan gelir (stopaj) vergisi ve damga vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasına karşı dava açılmıştır. İstanbul 1.Vergi Mahkemesinin 10.7.2009 günlü ve E:2008/1528, K:2009/1905 sayılı kararıyla; davacı hakkında düzenlenen inceleme raporunda; Kore ve Japonya'da düzenlenen 2002 FİFA Dünya Kupası Finallerine katılım ve elde edilen başarı karşılığında davacı tarafından teknik adam ve futbolculara ödenen primler üzerinden 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 61/6 ncı ve 94 üncü maddeleri uyarınca sorumlu sıfatıyla beyan edilmesi gereken gelir vergisinin beyan dışı bırakıldığı, 2002 Dünya Kupası Finalleri başlamadan önce FİFA tarafından ülke federasyonlarına gönderilen 27 No'lu Sirkülerde, teknik adam ve oyunculara uygulanacak vergilendirme esaslarının belirlendiği, söz konusu Sirküler'e göre her bir ülke federasyonunun, vergilendirme ile ilgili bütün işlemleri Kore ve Japonya vergi makamları nezdinde yürütmekle yükümlü olduğu ve FİFA'nın bu konuda hiçbir görev veya sorumluluk kabul etmeyeceği, FİFA'nın bu konuda yalnızca yardımcı olacağı, KOWOC (Kore Organizasyon Komitesi) ve JAWOC'un (Japonya Organizasyon Komitesi) her bir ülke federasyonunun oyuncuları ve teknik direktörlerinin vergi temsilci olarak hareket edeceği, FİFA'nın finallere katılan ülkelerin federasyonuna ödenen toplam maç priminin %22'sini keserek bir karşılık hesabında muhafaza edeceği, bu karşılık hesabının Kore ve Japonya'da vergilerin ödenmesi amacıyla kullanılacağı; Kore ve Japonya'da hesaplanacak vergiler için, ulusal federasyonların teknik direktör ve oyunculara yaptığı maç primi ödemelerinin ayrıntılı dökümünü vermek zorunda olduğu, KOWOC ve JAWOC'un bu dökümlere dayanarak vergi tahakkuk ettireceği, hesaplanan vergilerin karşılık hesabından düşülerek vergi makamlarına ödeneceği, vergilerin ödenmesinden sonra FIFA'nın karşılık hesabında kalan bakiyeyi ulusal federasyonlara iade edeceği, ulusal federasyonların finallerden elde ettiği gelirlerin Kore ve Japonya'da vergiden muaf olacağı, ancak FIFA dışındaki kuruluşlardan gelir elde etmesi durumunda bu gelirin Kore ve Japonya'da vergilendirileceği, finallere resmen katılacak olan 23 oyuncunun ve teknik direktör de dahil bütün yardımcı teknik direktörlerin Kore ve Japonya'da vergiye tabi olacağı, yine 23 oyuncunun Kore ve Japonya'daki maçlara iştirak etmeleri nedeniyle oyunculara ulusal federasyonlar tarafından ödenen bütün ücret ve primlerin Kore ve Japonya'da vergiye tabi tutulacağı, teknik direktör ve oyunculara ulusal federasyonlar tarafından yapılan bütün ödemelerin, ulusal federasyonların FİFA'dan aldığı maç primleri dışında başkaca herhangi bir finansal kaynağa sahip olup olmadığına bakılmaksızın FİFA tarafından ulusal federasyonlara ödenen maç primleri içinden oyunculara ve teknik direktörlere ödenmiş sayılacağı ve o maç primlerinin toplamı üzerinden vergi uygulanacağı, her bir ulusal federasyonun, finallerin tamamlanmasını takiben oyuncu ve teknik direktörlerine ücret ve primlerini fiili olarak ödedikten ve ödenecek olan ücret ve primlerin ulusal federasyon tarafından tespit edilmesinden sonra, oyuncu ve teknik direktörlerine ödenen bu ücret ve primleri gösteren listeyi eksiksiz olarak FİFA'ya ileteceği, dolayısıyla hangi teknik adam ve futbolculara ödeme yapılacağı ve hangi tutarların ödeneceğinin tespitini yapacak olanın Türkiye Futbol Federasyonu olduğu, dolayısıyla Türkiye Futbol Federasyonu'nun tasarrufuna bağlı olarak Kore ve Japonya'da vergi hesaplanacağının açıkça öngörüldüğü, 193 sayılı Kanunu 61/6 ncı maddesine göre sporculara transfer ücreti veya sair adlarla yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatlerin işveren-hizmet erbabı ilişkisi ve hizmet sözleşmesi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın ücret sayılması ve bu kapsamda 2002 FİFA Dünya Kupası finallerine katılan teknik direktör ve futbolculara ödenen maç primleri üzerinden ödemeyi yapan Türkiye Futbol Federasyonu tarafından gelir vergisi tevkifatı yapılması gerektiği, 27 No'lu Sirkülerde FİFA'nın, milli takımların elde ettikleri başarı paralelinde hak kazanılacak maç primlerini ilgili ulusal federasyonlara vereceği, bu primlerin federasyonlar tarafından teknik kadro ve futbolculara dağıtılacağı hususuna yer verildiği, nitekim FIFA tarafından Türkiye Futbol Federasyonu'na yapılan primi ödemesinin 4.9.2002 tarihinde yapılmasına rağmen teknik adam ve futbolculara Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yapılan prim ödemelerinin hemen hemen tamamına yakın kısmının bu tarihten önce olduğunun görüldüğü, buna göre söz konusu prim ödeneceği kişi, tutar ve tarihi belirleyen ve fiilen uygulayanın Türkiye Futbol Federasyonu olduğu, ayrıca Türkiye Futbol Federasyonu'nun FİFA'ya 23 futbolcu ve teknik direktöre eşit ödeme yapıldığını bildirdiği halde "FİFA'dan Alacaklar" hesabında futbolcu ve teknik kadrodan oluşan 36 kişiye farklı tutarlarda prim ödemesi yapıldığının anlaşıldığı, Türkiye'nin Kore ve Japonya yaptığı çifte vergilendirmeyi önleme antlaşmalarına göre, bir Türk mukimi Kore ve Japonya'da vergilendirilebilen bir gelir elde ettiğinde, Kore ve Japonya'da gelir üzerinden ödenen verginin Türkiye'de mahsup edileceği, teknik adam ve futbolculara yapılan prim ödemelerinin 193 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin 1 inci fıkrası kapsamında değerlendirildiğinde, uluslararası yarışmalarda üstün başarı göstermiş sporculara ayni ve nakdi ödüllerin verilmesine ilişkin esasların 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Kanunu'nun Ek 3 üncü maddesinde belirlendiği, söz konusu maddeye göre ödülü verecek makam olarak Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün tespit edildiği, ödülün Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde bu amaçla kullanılmak üzere açılacak tertiplerden, bu gelirin yeterli olmaması durumunda 3418 sayılı Kanun'da öngörülen gelirlerden karşılanacağı, ayrıca verilecek ödüllerin miktarı ve kimlere verileceğine ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği hükümlerine yer verildiği, "Spor Hizmet ve Faaliyetlerinde Üstün Başarı Gösterenlerin Ödüllendirilmesi Hakkında Yönetmeliğin" 10 uncu maddesinde, Türk Futbol Milli Takımının Dünya şampiyonasında üçüncü olması halinde milli takım oyuncularının herbirine en fazla 300 adet Cumhuriyet altını karşılığı Türk Lirası, teknik direktörlere oyuncuların aldığı ödülün iki katı, antrenörlere ise ödülün yarısının verileceği hükmüne yer verildiği, aynı yönetmeliğin 12 nci madesinde de, söz konusu ödüllerin futbol branşında genel müdürün teklifi bakanın onayı ile verileceğinin açıklandığı, bu nedenle ilgili kanun ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak verilmeyen ödüllerin memleket bakımından faydalı iş ve faaliyetler kapsamında değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, kaldı ki 193 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasının 2361 sayılı Kanun'la değişmeden önceki halinde, amatör-profesyonel ayrımı yapılmaksızın tüm sporculara yapılan ödemeler gelir vergisinden istisna iken, 2361 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle profesyonel sporculara yapılan ödül ve ikramiye ödemelerinin istisna olmaktan çıkarıldığı belirtilerek, Türkiye Futbol Federasyonu'nu tarafından yapılan ödemeler ile çifte vergilendirmeyi önleme antlaşmaları dikkate alınarak, mahsup işlemleri de yapılmak suretiyle matrah farkı bulunduğunun anlaşıldığı, davacı tarafından, müsabakalara iştirak eden ve Dünya üçüncüsü olan Türk Milli Takımının teknik direktör ve oyuncularına FİFA tarafından prim dağıtıldığı, söz konusu dağıtımda Türkiye Futbol Federasyonunun sadece aracılık yaptığı, FİFA tarafından milli takım teknik adam ve oyuncularına dağıtılan primlerin Gelir Vergisi Kanunu'nun 61/6 ncı maddesine göre ücret sayılamayacağı, zira milli takım teknik adam ve oyuncuları ile FİFA arasında herhangi bir hizmet akdinin bulunmadığı, Türkiye Futbol Federasyonu dışındaki bir kuruluş tarafından milli takım teknik adam ve oyuncularına dağıtılan primlerin ücret sayılmasının mümkün bulunmadığı iddia edilmişse de; gerek inceleme raporunda yer alan tespitler gerek FİFA'nın anılan Sirküleri dikkate alındığında, 2002 FİFA Dünya Kupası finallerine katılım ve elde edilen başarı karşılığı olarak milli takım teknik direktör ve oyuncularına ödenecek primlerin ulusal federasyonlarca belirleneceği ve ödeneceği, FİFA'nın milli takım teknik adam ve oyuncularına dağıtılması amacıyla ulusal federasyonlara gönderdiği herhangi bir prim ve ücret gibi bir ödememin bulunmadığı, katılım ve elde edilen başarı karşılığında FİFA'nın yalnızca ulusal federasyonlara primler dağıttığı ve dağıtılan primlerin kullanılmasında ulusal federasyonların takdirinde bulunduğu, bu tespitler karşısında sözkonusu ödemelerin 193 sayılı Kanunun 61/6 ncı maddesi kapsamında ücret sayılması ve tevkifata tabi tutulması gerektiği sonucuna ulaşıldığı, öte yandan davacı, milli takım futbolcu ve teknik adamlarına dağıtılan söz konusu primlerin 193 sayılı Kanunun 29 uncu madesinin 1 inci fıkrasına göre vergilendirilmemesi gerektiğini ileri sürmesine karşın, inceleme raporunda belirtildiği üzere, ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümlerine uygun olarak verilmeyen ödüllerin memleket bakımından faydalı iş ve faaliyetler kapsamında değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, ödemelerin FİFA adına yapıldığını ve sadece aracı olunduğunu, kendilerinin işveren olmadığını, asıl işverenin FİFA olduğunu ve geliri elde edenin beyan etmesi gerektiğini, ayrıca 193 sayılı Kanunun 23/14 maddesi uyarınca bu ödemelerin vergilendirilmesine olanak bulunmadığını ve aynı Kanunun 29/1 inci maddesi uyarınca da vergiden istisna tutulması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

 

Savunmanın Özeti : İnceleme raporu uyarınca yapılan tarhiyatın ve davanın reddine ilişkin Mahkeme kararının yasaya uygun olduğu, bu nedenle temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

 

Tetkik Hakimi Düşüncesi : Dosyada bulunan ve tarhiyatın dayanağı olan inceleme raporunda yer alan tespitler ile FİFA tarafından ülke federasyonlarına gönderilen 27 No'lu Sirküler'de yer alan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; FİFA tarafından davacıya yapılan ödemelerin davacının geliri niteliğinde olduğu, davacının bu gelirini inceleme raporunda tespit edilen kişilere dağıtması nedeniyle, 193 sayılı Kanunun 61/6 ve 94 üncü maddeleri uyarınca sorumlu sıfatıyla tevkifat yapması gerekmektedir.

 

Ancak, Anayasanın 59 uncu maddesinde yer alan Devletin, sporun kitlelere yayılmasını teşvik edeceği ve Devletin başarılı sporcuyu koruyacağı yolundaki hüküm ile Dünya üçüncüsü olmakla, Dünya çapında emsallerine nazaran üstün başarı gösteren futbolcular ve teknik kadroya Devlet Üstün Hizmet Madalyası verildiği gözönüne alındığında, bu başarının karşılığında verilen primlerin 193 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin (1) numaralı bendi kapsamında, memleket bakımından faydalı olan diğer işleri ve faaliyetleri teşvik maksadıyla verilen ikramiyeler ve mükafatlar niteliği taşıdığı ve gelir vergisinde müstesna tutulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

 

Bu nedenle, 2002 yılında Kore ve Japonya'da düzenlenen FİFA Dünya Kupası Finallerine katılım ve Dünya üçüncüsü olmak suretiyle elde edilen başarı karşılığında, bu başarının elde edilmesine katkısı bulunan futbolcu, teknik kadro, doktor, fizyoterapist ve ahçı da dahil olmak, bu kişilere ödenen primler üzerinde yapılan tarhiyat kaldırılması gerekirken aksi yönde verilen Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

 

Danıştay Savcısı Düşüncesi : 2002 FİFA Dünya Kupası Finallerine katılan ve Dünya üçüncüsü olan Milli Futbol Takımının başarısı karşılığında davacı tarafından futbolcu ve diğer personele ödenen primler üzerinden 193 sayılı Kanunun 61/6 ve 94 üncü maddeleri uyarınca sorumlu sıfatıyla tevkifat yapmadığından bahisle adına salınan vergi ziyaı cezalı gelir stopaj vergisine karşı açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 61/6 ve 94 üncü maddeleri uyarınca davacı tarafından sorumlu sıfatıyla tevkifat yapılması gerekmekte ise de aynı Kanunun 29 uncu maddesi uyarınca bazı ikramiye ve mükafatlar gelir vergisinden müstesna tutulmuştur.Davacı kuruluşun ödediği ikramiyenin de bu kapsamda değerlendirilerek gelir vergisinden müstesna tutulması gerektiği sonucuna varıldığından aksi yolda verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince, dava dosyası tekemmül ettiği için davalı İdarenin yürütmenin durdurulması kararının kaldırılmasına ilişkin isteminin incelenmesine ve yürütmenin durdurulması istemi hakkında yeniden karar verilmesine gerek görülmeyerek işin esası incelenip gereği görüşüldü:

 

2002 yılında Kore ve Japonya'da düzenlenen FİFA Dünya Kupası Finallerine katılım ve elde edilen başarı karşılığında davacı tarafından teknik direktör, futbolcu, doktor, fizyoterapist ve ahçı gibi bazı kişilere ödenen primler üzerinden 193 sayılı Kanunun 61/6 ncı ve 94 üncü maddeleri uyarınca sorumlu sıfatıyla vergi tevkifatı yapılmadığı ileri sürülerek düzenlenen rapor uyarınca 2002/9 uncu aya ilişkin olarak salınan gelir (stopaj) vergisi ve damga vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasına karşı açılan davanın reddine ilişkin Vergi Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olarak tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise, ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği hükmüne yer verilmiş, (6) numaralı bendinde ise, sporculara transfer ücreti veya sair adlarla yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatlerin, bu kanunun uygulanmasında ücret sayılacağı kurala bağlanmıştır. Aynı Kanunun 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında, 61'inci maddenin 1 ila 6 numaralı bentlerinde yazılı ödemeleri yapanların bu kanunda yazılı ödevleri yerine getirmek bakımından işveren hükmünde oldukları belirtilmiştir.

 

193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükmüne yer verildikten sonra, maddenin (1) numaralı bendinde, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61'inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemeler (istisnadan faydalananlar hariç), bu kapsamda sayılmıştır.

 

Dosyada bulunan ve dava konusu tarhiyatın dayanağı olan inceleme raporunda yer alan tespitler, FIFA tarafından ülke federasyonlarına gönderilen 27 No'lu Sirküler'de yer alan açıklamalar ile yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; 2002 yılında Kore ve Japonya'da düzenlenen FİFA Dünya Kupası Finallerine katılım ve elde edilen başarı karşılığında teknik direktör, futbolcu, doktor, fizyoterapist ve ahçı gibi bazı kişilere ödenen primlerin, FİFA tarafından değil, davacı tarafından ödendiği, FİFA'nın milli takım teknik adam ve oyuncularına dağıtılması amacıyla ulusal federasyonlara gönderdiği herhangi bir prim ve ücret gibi bir ödemenin bulunmadığı, katılım ve elde edilen başarı karşılığında FİFA'nın yalnızca ulusal federasyonlara primler ödediği, milli takım teknik direktör ve oyuncularına sözkonusu primlerin dağıtılıp, dağıtılmayacağı, dağıtılacaksa hangi tutar ödeme yapılacağı hususlarının tamamen ulusal federasyonların, dolayısıyla davacının takdirinde olduğu anlaşılmaktadır.

 

Ayrıca anılan Sirkülerde, Kore ve Japonya'da ödenecek vergilerin tahsiline yönelik karşılık hesabı da ulusal federasyonlar adına tutulmakta, vergilerin ödenmesinden sonra kalan bakiyenin de ulusal federasyonlara iade edileceği açıklanmaktadır.

 

Öte yandan, Sirkülerin 3.1.3. bölümünde yer alan, oyuncuların ve teknik direktörlerin ulusal federasyondan alacağı bütün ödemelerin, ulusal federasyonun FİFA'dan aldığı maç primleri içinden ödenmiş sayılacağı yolundaki ifadeler de, yukarıda değinilen açıklamalar karşısında bu ödemelerin FİFA tarafından yapıldığını göstermez. Davacı, uyuşmazlık konusu ödemelerin yapılmasında sadece aracı konumda olmayıp, aracılığının ötesinde, vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi bakımından doğrudan belirleyicidir. Nitekim, Sirkülerde finallere resmen katılacak olan 23 oyuncunun ve teknik direktör de dahil bütün yardımcı teknik direktörlerin Kore ve Japonya'da vergiye tabi olacağından sözedilmesine ve davacı tarafından da FİFA'ya 23 futbolcu ve teknik direktöre eşit ödeme yapıldığı bildirilmesine karşın, futbolcu, teknik kadro, doktor, fizyoterapist ve ahçıdan oluşan 36 kişiye farklı tutarlarda prim ödemesi yapıldığı inceleme raporunda isim ve tutar olarak ayrı ayrı tespit edilmiştir.

 

Bütün bu açıklamalar karşında, FİFA ile ulusal federasyon arasındaki hukuki ilişkiye bağlı olarak ulusal federasyona sağlanan bir kaynağın dağıtımı niteliğinde olan primlerin, inceleme raporunda tespit edilen kişilere dağıtılması nedeniyle, 193 sayılı Kanunun 61/6 ve 94 üncü maddeleri uyarınca davacı tarafından sorumlu sıfatıyla tevkifat yapılması gerekmekte olup, Vergi Mahkemesi kararının bu yöndeki gerekçesi hukuka uygundur.

 

Uyuşmazlık konusu ödemelerin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 29 uncu maddesi kapsamında gelir vergisinden istisna olup olmadığı hususuna gelince:Anayasanın "Sporun Geliştirilmesi" başlıklı 59 uncu maddesinde, Devletin, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alıcağı, sporun kitlelere yayılmasını teşvik edeceği ve Devletin başarılı sporcuyu koruyacağı hükmü yer almaktadır.

 

193 sayılı Kanunun "Teşvik İkramiye ve Mükafatlar" başlıklı 29 uncu maddesinde, teşvik gayesiyle verilen aşağıda yazılı ikramiye ve mükafatların gelir vergisinden müstesna olduğu açıklandıktan sonra (1) numaralı bendinde, ilim ve fenni, güzel sanatları, tarımı, hayvan yetiştirilmesini ve memleket bakımından faydalı olan diğer işleri ve faaliyetleri teşvik maksadıyla verilen ikramiyeler ve mükafatlar hükmüne yer verilmek suretiyle, sayılan bu nitelikteki ödemeler gelir vergisinden müstesna tutulmuştur.

 

2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanunu'nun "Devlet Madalyaları" başlıklı 2 nci maddesinin (c) bendinde, Devlet Üstün Hizmet Madalyasının; ilgili bakanın teklifi, Bakanlar Kurulunun onayı ve Cumhurbaşkanının tevcihi ile yurt içinde veya dışında herhangi bir alanda feragat, fedakarlık ve gayreti ile yaptığı çalışmalarda ülke ve dünya çapında emsallerine nazaran üstün başarı göstererek Devletin yücelmesine ve milli menfaatlere önemli ölçüde katkısı olan Türk vatandaşlarına verileceği öngörülmüştür.

 

İncelenen dosyada bulunan raporda, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Spor Hizmet ve Faaliyetlerinde Üstün Başarı Gösterenlerin Ödüllendirilmesi Hakkında Yönetmeliğe atıf yapılarak, sözkonusu kanun ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak verilmeyen ödüllerin memleket bakımından faydalı iş ve faaliyetler kapsamında değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, kaldı ki 193 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasının 2361 sayılı Kanun'la değişmeden önceki halinde, amatör-profesyonel ayrımı yapılmaksızın tüm sporculara yapılan ödemelerin gelir vergisinden istisna iken, 2361 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle profesyonel sporculara yapılan ödül ve ikramiye ödemelerinin istisna olmaktan çıkarıldığı belirtilerek, dava konusu ödemelerin 193 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi kapsamında olmadığı belirtilmiş, Vergi Mahkemesi de aynı gerekçelerle istisna kapsamında görmeyerek davanın reddine karar vermiştir.

 

Ancak, 193 sayılı Kanunda 29 uncu maddesinin (1) numaralı bendinde, ilim ve fenni, güzel sanatları, tarımı, hayvan yetiştirilmesini ve memleket bakımından faydalı olan diğer işleri ve faaliyetleri teşvik maksadıyla verilen ikramiyeler ve mükafatlar ibaresine yer verilmiş, bunun dışında, inceleme raporunda ve Mahkeme kararında belirtilen şekilde ilgili Kanun ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak verilmeyen ödüllerin memleket bakımından faydalı iş ve faaliyetler kapsamında değerlendirilmeyeceği yolunda bir koşul ve kısıtlamaya yer verilmemiştir. Bu nedenle, Mahkeme kararının bu gerekçesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

 

Dosyada bulunan ve davacı tarafından ibraz edilen belgelerin incelenmesinden, 2002 yılı FİFA Dünya Kupası Finallerinde Dünya üçüncüsü olan (A) Milli Futbol Takımı futbolcu ve teknik kadroya, 2933 sayılı Kanun uyarınca Devlet Üstün Hizmet Madalyası verildiği görülmektedir. 2933 sayılı Kanunun yukarıda metni yazılı 2 nci maddesinin (c) bendinde kimlere ve hangi hallerde bu madalyanın verileceği açıkça hüküm altına alınmış olup, buna göre, yurt içinde veya dışında herhangi bir alanda feragat, fedakarlık ve gayreti ile yaptığı çalışmalarda ülke ve dünya çapında emsallerine nazaran üstün başarı göstererek Devletin yücelmesine ve milli menfaatlere önemli ölçüde katkı sağlanmış olması koşulu öngörülmüştür.

 

Dünya kupası finallerinin oynandığı 2002 yılı ve takip eden yıllarda, gerek ulusal, gerek uluslararası görsel, yazılı ve elektronik basın ve yayın organlarında, (A) Milli Futbol Takımının Dünya üçüncüsü olması nedeniyle çok sayıda haber ve programlarının yapıldığı dikkate alındığında; turizm, ticari, sosyo-kültürel ve uluslararası ilişkiler bağlamında ülke menfaatlerine olacak şekilde tanıtım yapıldığı ve bu tanıtımın kamu yararı taşıdığı açıktır.

 

Anayasanın 59 uncu maddesinde; Devletin, sporun kitlelere yayılmasını teşvik edeceği ve Devletin başarılı sporcuyu koruyacağı yolundaki hüküm ile Dünya üçüncüsü olmakla, Dünya çapında emsallerine nazaran üstün başarı gösteren futbolcular ve teknik kadroya Devlet Üstün Hizmet Madalyası verildiği gözönüne alındığında, bu başarının karşılığında verilen primlerin 193 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin (1) numaralı bendi kapsamında, memleket bakımından faydalı olan diğer işleri ve faaliyetleri teşvik maksadıyla verilen ikramiyeler ve mükafatlar niteliği taşıdığı ve gelir vergisinde müstesna tutulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle aksi yöndeki Mahkeme kararında yasal isabet görülmemiştir.

 

Ancak, FİFA tarafından ülke federasyonlarına gönderilen 27 No'lu Sirkülerde finallere resmen katılacak olan 23 oyuncunun ve teknik direktör de dahil bütün yardımcı teknik direktörlerin Kore ve Japonya'da vergiye tabi olacağından sözedilmesine ve davacı tarafından da FİFA'ya 23 futbolcu ve teknik direktöre eşit ödeme yapıldığı bildirilmesine karşın, inceleme raporunda futbolcu, teknik kadro, doktor, fizyoterapist ve ahçıdan oluşan 36 kişiye farklı tutarlarda prim ödemesi yapıldığı isim ve tutar olarak ayrı ayrı tespit edilmiştir.

 

Bu durum karşısında, 193 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin (1) numaralı bendinde öngörülen istisnanın, FİFA'ya bildirilen 23 oyuncu, teknik direktör ve yardımcı teknik direktörlerle sınırlı olmak üzere ve bu kişilere Türkiye'de fiilen ödendiği inceleme raporuyla tespit edilen tutarlar esas alınarak uygulanması gerekmektedir.

 

Bu nedenle, yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak Vergi Mahkemesince yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

 

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, İstanbul 1.Vergi Mahkemesinin 10.7.2009 günlü ve E:2008/1528, K:2009/1905 sayılı kararının bozulmasına 17.3.2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

 

KARŞI OY

 

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden, temyiz isteminin reddiyle, Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşüyle karara varılmalıdır.

 

KARAR NO: 7 DANIŞTAY KARARI

 

DANIŞTAY 1. DAİRE Esas no:2004/37- Karar no: 2004/48 Tarih: 26.04.2004

   

ÖZET :

 

3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 38 inci maddesinde; bir sözleşme olsun olmasın Genel Müdürlük ile D. daireleri müessese ve teşekkülleri veya gerçek ve tüzelkişiler arasında çıkan ve henüz kaza mercilerine, mahkeme veya icraya intikal etmemiş bulunan uyuşmazlıkların sulh yoluyla hallinde, anlaşma veya sözleşmelerin değiştirilmesinde veya bozulmasında, maddi ve hukuki sebeplerle dava ve icra takibi açılmasında veya açılan dava ve icra takibine devam edilmesinde veya aleyhte neticelenenlerin yüksek dereceli merci ve mahkemelerce incelenmesini istemekte fayda umulmayan hallerde bunlardan vazgeçilmesinde, açılmış dava ve icra takiplerinin sulh yoluyla hallinde yarar görüldüğü takdirde tanınacak veya terk olunacak hak ve işin ihtiva ettiği menfaatlerin. 2004 yılı Bütçe Kanunu ile belirlenen 2,5 trilyon liraya kadar olanları Bakanın kararı ile bu miktardan fazla olanları Danıştay'ın görüşü alınarak müşterek karar ile halledilir, hükmüne yer verilmiştir.

 

İstanbul... Stadyumunun 49 yıl süreyle kiralanmasına ilişkin olarak, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile ... Kulübü Derneği arasında 8.2.1998 tarihinde yapılan Sözleşmenin değiştirilmesini öngören Ek Sözleşmenin, 3289 sayılı Kanunun 38 inci maddesi uyarınca incelenmesinde; Ek Sözleşmenin düzeltilmesi koşulu ile istemin, 3289 sayılı Kanunun 38 inci maddesi gereğince uygun bulunduğuna ve dosyanın Danıştay Başkanlığına sunulmasına karar verilmiştir.

 

OLAY : ... Stadyumunun 49 yıl süreyle ... Kulübü Derneğine devrine ilişkin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile ... Kulübü Derneği arasında imzalanan 8.2.1998 tarihli sözleşmede değişiklik yapılması hususunda 3289 sayılı Kanunun 38 inci maddesine göre görüş bildirilmesi istemine ilişkin Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün 21.4.2004 günlü 1571 sayılı yazısında aynen:

 

"İ.. a ) 12.3.2004 tarih ve B.02.1.GSM.0.61.00.00/H.09/987 sayılı yazımız. b ) Danıştay 1. Dairesinin 30.3.2004 tarih ve 2004/37 Esas sayılı yazısı.

 

İlgide kayıtlı yazımız ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile Beşiktaş Jimnastik Kulübü Derneği arasında imzalanan 08.02.1998 tarihli Sözleşme uyarınca mülkiyeti Maliye Hazinesine ait olan ve Sözleşme öncesinde Genel Müdürlük adına tahsisli bulunan İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, Gümüşsuyu Mahallesinde kain, tapunun 78 pafta, 755 ada, 1 nolu parselinde kayıtlı bulunan 26.244.50 m2 lik arsa üzerine Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce inşa ettirilmiş ... Stadyumunun intifa hakkının, 49 yıl süre ile Beşiktaş Jimnastik Kulübü Derneğine verildiği,

 

Söz konusu Sözleşme uyarınca ... Stadyumunun intifa hakkının 49 yıl süre ile Kulübe verilmesi karşılığı 65.124.368 A.Dolarının Kulüp tarafından Genel Müdürlüğe 49 yıl süre ile ödenmesi ve ilk yıl için 600.000 A.Dolarını 1998 yılının A.ayının sonuna kadar Genel Müdürlüğe yatırması gerektiği, müteakip yıllara ait ödemelerde ise yıllık % 3 faiz oranı uygulanmak suretiyle ödeme planına bağlandığı, ayrıca sözleşme süresi boyunca ... Stadyumunun saha içi ve dışı reklam geliri olarak Kulüpçe elde edilen gelirin % 10'u ile emsal stadyumlar için bir müsabaka başına tespit edilen kullanım bedelinin % 12 oranına tekabül eden payın kesilerek Genel Müdürlükçe belirtilen hesaba yatırılacağı hükümlerine yer verildiği,

 

... Kulübü tarafından Genel Müdürlüğe gönderilen 25.9.2003 tarih ve 2003/269 sayılı, 30.9.2003 tarih ve 2003/275 sayılı, 6.2.2004 tarih ve 393 sayılı yazılarında kira bedellerinin indirilmesi ve yeni bir sözleşme akdedilmesi talebinde bulunulduğu belirtilerek,

 

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile ... Kulübü Derneği arasında imzalanan 08.02.1998 tarihli Sözleşmenin ilgi yazıda açıklanan gerekçelerle 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere yeni Sözleşme ile değiştirilmesi hususlarında Danıştay Başkanlığının görüşlerinin 3289 sayılı Kanunun 38 inci maddesi ile Danıştay Kanununun 42 nci maddesinin ( e ) bendi hükümleri uyarınca belirtilmesi arz ve talep edilmişti.

 

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile ... Kulübü Derneği arasında yapılan görüşme ve değerlendirmelerde, 08.02.1998 tarihli Sözleşmenin 01.01.2004 tarihinden geçerli ilgi yazımıza konu olan Sözleşme ile değiştirilmesinin uygulamada bazı tereddüt ve duraksamalara yol açabileceği, 49 yıl süreli olan Sözleşmenin bir kısım hükümlerinin başlangıçta uygulanmış olmakla birlikte Sözleşme metninde kalmasının faydalı olabileceği düşüncesi ile 08.02.1998 tarihli Sözleşmenin tamamının yeni Sözleşme ile değiştirilmesi yerine, bazı hükümlerinin değiştirilmesi, bazı maddelerinin Sözleşme metninden çıkartılması ve Sözleşmeye ek geçici maddeler ilave edilmesinin daha doğru olacağı kanaatine varılmıştır. Bu amaçla hazırlanıp Beşiktaş Jimnastik Kulübü adına Kulüp Başkanınca imzalanmış olan Ek Sözleşmenin bir sureti ekte sunulmaktadır.

 

Söz konusu Ek Sözleşme ile 08.02.1998 tarihli Sözleşmede değiştirilmesi öngörülen hükümlerin konusunu teşkil eden hak ve menfaatlerin değişikliğe uğranılan parasal değeri, 3289 sayılı Kanunun 38 inci maddesi hükmü uyarınca Danıştay'ın görüşü alınarak müşterek Karar ile çözümlenmesini gerektirmektedir.

 

Bu itibarla; ilgi yazımız ekinde yer alan, 08.02.1998 tarihli Sözleşmeyi tadil ettiği belirtilen Sözleşmeye itibar edilmeyerek, 08.02.1998 tarihli Sözleşmenin; bazı hükümlerinin değiştirilmesi, bazı maddelerinin Sözleşme metninden çıkartılması ve Sözleşmeye ek ve geçici maddeler ilave edilmesine yönelik 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere hazırlanan ve bu yazımız ekinde sunulan Ek Sözleşmenin incelenerek önceki talebimizde belirtilen gerekçelerle görüş belirtilmesini arz ve talep ederim. " denilmektedir.

 

Dairemizce yapılan çağrı üzerine gelen Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirleri ... ve ..., Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü Daire Başkanı ... ve Şube Müdürü ...'ün sözlü açıklamaları dinlendikten sonra,

 

Gereği Görüşülüp Düşünüldü:

 

KARAR :

 

3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 38 inci maddesinde; bir sözleşme olsun olmasın Genel Müdürlük ile D. daireleri müessese ve teşekkülleri veya gerçek ve tüzelkişiler arasında çıkan ve henüz kaza mercilerine, mahkeme veya icraya intikal etmemiş bulunan uyuşmazlıkların sulh yoluyla hallinde, anlaşma veya sözleşmelerin değiştirilmesinde veya bozulmasında, maddi ve hukuki sebeplerle dava ve icra takibi açılmasında veya açılan dava ve icra takibine devam edilmesinde veya aleyhte neticelenenlerin yüksek dereceli merci ve mahkemelerce incelenmesini istemekte fayda umulmayan hallerde bunlardan vazgeçilmesinde, açılmış dava ve icra takiplerinin sulh yoluyla hallinde yarar görüldüğü takdirde tanınacak veya terk olunacak hak ve işin ihtiva ettiği menfaatlerin. 2004 yılı Bütçe Kanunu ile belirlenen 2,5 trilyon liraya kadar olanları Bakanın kararı ile bu miktardan fazla olanları Danıştay'ın görüşü alınarak müşterek karar ile halledilir, hükmüne yer verilmiştir.

 

İstanbul... Stadyumunun 49 yıl süreyle kiralanmasına ilişkin olarak, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile ... Kulübü Derneği arasında 8.2.1998 tarihinde yapılan Sözleşmenin değiştirilmesini öngören Ek Sözleşmenin, 3289 sayılı Kanunun 38 inci maddesi uyarınca incelenmesinde;

 

1- Ek Sözleşme tasarısının 2 nci maddesi ile Genel Müdürlük ve Kulüp arasında doğabilecek herhangi bir borç ilişkisi sebep gösterilerek 16 ncı ( Sözleşmede maddi hata sonucu 17 nci madde olarak yazıldığı anlaşılmaktadır. ) maddeye göre Kulüp tarafından Genel Müdürlüğe yapılacak ödemelerden takas ve mahsup işlemi yapılamayacağını öngören Sözleşmenin 12 nci maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu değişiklikle Genel Müdürlüğün, Sözleşmede öngörülmeyen bir borcu neden gösterilmek suretiyle Kulüpçe yapılacak yıllık ödemeden mahsuba olanak sağlanmaktadır. Varsayıma dayalı olarak böyle bir mahsuba yol açılması uygulamada uyuşmazlıklara neden olabileceğinden 2 nci maddenin metinden çıkarılmasının,

 

2- Ek Sözleşme tasarısının 3 üncü maddesi ile Sözleşmenin 16 ncı maddesinde başlangıç yılında 600.000 A.Doları olarak belirlenen yıllık ödemelerin 2004 yılından itibaren yıllık 400 milyar lira olarak değiştirilmesi istenilmektedir. Kulüp tarafından Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan uyarlama davasında, mahkemenin 10.7.2002 günlü, E: 2002/409, K: 2002/527 sayılı kararı ile yıllık kira bedelinin 350.000 USD olarak belirlendiği, kararın Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 26.12.2002 günlü E: 2002/12587, K:2002/14047 sayılı kararı ile mahkeme kararının davalı idare yararına bozulduğu ve bozma kararı üzerine ilgili mahkemece henüz bir karar verilmediği anlaşıldığından, yargıya intikal etmiş bir konuda yargının belirleyeceği bedelin esas alınmasının uygun olması nedeniyle 3 üncü madde ile bununla bağlantılı olan geçici 1 inci maddenin metinden çıkarılmasının,

 

3- Ek Sözleşmenin 5 inci maddesi ile, yılda üç milli futbol müsabakasının ücretsiz oynatılmasına olanak sağlayan Sözleşmenin 18 inci maddesinin yürürlükten kaldırılmasında İdare yararı olmadığından 5 inci maddenin metinden çıkarılmasının,

 

4- Ek Sözleşmenin 6 ncı maddesi ile Sözleşmenin 24 üncü maddesinde düzenlenen teminat tutarı, 16 ncı maddede belirtilen kiranın yıllık bedeli üzerinden %6 oranında teminat alınması şeklinde değiştirilmektedir. Kira bedeli konusundaki uyuşmazlık yargıda henüz karara bağlanmadığından, mahkemenin belirleyeceği yıllık kira bedelinin kesinleşmesinden sonra 2886 sayılı D. İhale Kanununun 54 üncü maddesi hükmüne göre her yılın kira bedelinin % 6'sl oranında teminat alınması şeklinde değiştirilmesi uygun olacağından, 6 ncı madde ile bununla bağlantılı olan geçici 2 nci maddenin metinden çıkarılmasının,

 

5- Ek Sözleşmenin 8 inci maddesi ile Sözleşmenin 28 inci maddesi değiştirilerek Genel Müdürlüğe bedelsiz tahsis edilen 75 protokol koltuğu 200'e çıkarılmakta, Genel Müdürlükçe verilen serbest giriş kartlarından ömür boyu olanların geçerli olacağı öngörülmektedir. 3813 sayılı Kanunun 23 üncü maddesine 4563 sayılı Kanunla eklenen "spor tesislerine ait protokol tribünlerinin kullanılmasında kişi sayılarının tesbiti ve protokol yönlendirmesi Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü talimatları dahilinde il ve ilçe müdürlüklerince yapılır."hükmüne göre işlem yapılması gerektiğinden, 8'inci maddenin metinden çıkarılmasının,

 

6- Ek Sözleşme tasarısının 11 inci maddesi ile Sözleşmeye eklenmek istenen Ek 1 inci maddenin ( d ) bendi ile "Kulüp, futbol hariç, en az 12 branşta faaliyette bulunacaktır. ii hükmünün, stadyumun devrine yönelik sözleşme ile ilgisi olmadığı anlaşıldığından bu bendin metinden çıkarılmasının,

 

SONUÇ :

 

Uygun olacağı sonucuna ulaşılarak bu görüşler çerçevesinde Ek Sözleşmenin düzeltilmesi koşulu ile istemin, 3289 sayılı Kanunun 38 inci maddesi gereğince uygun bulunduğuna ve dosyanın Danıştay Başkanlığına sunulmasına 26.4.2004 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

 

KARŞI OY :

 

3289 sayılı Yasanın 38 inci maddesinde, anlaşma veya sözleşmelerin, değiştirilmesinde veya bozulmasında yarar görüldüğü takdirde tanınacak veya terk olunacak hak ve menfaatin 2004 yılı Bütçe Kanunu ile belirlenen 2,5 trilyon liradan fazla olması halinde, sözleşme değişikliğinin Danıştay'ın görüşü alınarak müşterek karar ile halledileceği hükme bağlanmıştır.

 

Olayda, ... Stadyumunun 49 yıl süreyle kiralanmasına ilişkin olarak taraflar arasında 8.2.1998 tarihinde imzalanan sözleşmede, günün koşullarına göre karşılıklı olarak değişen hak ve yükümlülükler de gözönüne alınarak değişiklik yapılmak istenilmektedir.

 

Sorunun çözümüne yaklaşımda sözleşme değişikliği ihtiyacının nereden kaynaklandığının irdelenmesi önem arzetmektedir. ... Stadyumu 25-30 bin seyirci kapasitesi ile Ankara ... Stadyumuna benzer bir konumdadır. ... ile 8.2.1998 tarihinde yapılan kira sözleşmesi ilk kira sözleşmesidir. Daha sonra birer yıl ara ile 1999 ve 2000 yıllarında ... ve ... klüpleri ile ... ve ... Stadyumlarının kira sözleşmeleri yapılmıştır. Ayrıca dosyada emsal olmak üzere ... Stadyumunun 49 yıllığına kiralanmasına ilişkin 23.12.1998 tarihli sözleşme, ... Spor Klübü ve ... Spor Klübü ortak girişimi ile Ankara ... Stadyumunun 10 yıllık kullanım hakkına ilişkin 19.8.2003 tarihli sözleşme, 0.0 Klübü ile ... Stadyumunun 1O yıllık kullanım hakkına ilişkin 12.11.2003 tarihli sözleşme metinleri bulunmaktadır. Bu sözleşmelerin tümüne kendi koşulları ve karşılıklı olarak içerdiği hak ve yükümlülükler bazında bakıldığında, aralarında stadyumların konumlarından ve yapılacak yatırım ve iyileştirme projelerinden dolayı bazı farklılıklar bulunduğu gözlenmekte ise de, ilk sözleşme olması ve SİT alanında kalması nedeniyle yatırım yapılamayacağı varsayılarak ...'nin sözleşmesinde 49 yıllık süre için toplam 65.124.368 A.Doları kira öngörüldüğü, ilk yılın kirasının 600.000 Dolar olarak ve yıllık % 3 faiz uygulanmak suretiyle 49 yılın her yılı için kira bedelinin belirtildiği ve bu bedelin diğer kluplerin kira bedellerinin çok üzerinde olduğu görülmektedir. Ayrıca, hesaplamaya bakıldığında yıllık % 3 faizin her yılın kira bedeline eklenmesinden sonra, % 3 faizi de içeren tutara her yıl % 3 faiz uygulanmak suretiyle mürekkeb faiz hesaplandığı ve dolar fiyatlarındaki olağanüstü, beklenilmeyen ve Ülkemizde ekonomik kriz oluşturacak derecede yükselme nedeniyle sözleşme hükümlerinin, taraflardan biri için katlanılamaz durum yarattığı gerçeği ile karşılaşılmaktadır.

 

Nitekim, ... bu gerekçelerle Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinde kira uyarlama davası açmak zorunda kalmış, mahkemece, dava tarihinden itibaren yıllık kira bedelinin 350.000 Dolar olarak uyarlanmasına karar verilmiş, temyiz aşamasında Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 26.12.2002 günlü ve E: 2002/12587, K: 2002/14047 sayılı kararında da, "karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin olağanüstü değişimler yüzünden alt üst olmasının, borcun ifasını güçleştirmesi durumunda İŞLEM TEMELİNİN ÇÖKMESİ'nin gündeme geleceği, bu bağlamda hakimin, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yararına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verebileceği ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlayacağı, sözleşmenin yeni durumlara uyarlaması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra kanunda bu hususta intibak hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılacağı, sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı takdirde sözleşmenin değişen hal ve şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceğinin inceleneceği, sözleşmedeki intibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı bir nisbetsizlik çıkmışsa uyarlamanın yine yapılması gerektiği, işlem temelinin çöküşüne ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak Medeni Kanunun 1,2 ve 4 üncü maddelerinden yararlanılacağı ve boşluğun sözleşmenin anlamına ve tarafların iradelerine önem verilerek yorum yolu ile ve dürüstlük kurallarına uygun olarak doldurulacağı, uyarlamanın, daha çok ve önemli ölçüde uzun ve sürekli borç ilişkilerinde söz konusu olacağı" gerekçesiyle olay incelenmiş, yabancı paranın normal artışlarda ulaşması gereken değerin kiralayan lehine kabul edilmesi, umulanın üzerindeki değer artışının belirlenerek iki değer arasındaki farklılıkla birlikte, emsal kira paraları, vergi ve amortisman giderlerindeki artışlar ile görülebilen diğer objektif etkenlerin değerlendirilmesi suretiyle bir hesaplama yapılması için kararın davalı yararına bozulmasına hükmedilmiştir.

 

Yargıtay'ın bu kararı, taraflar arasında 8.2.1998 tarihinde imzalanmış sözleşmenin içerdiği hükümler ve karşılıklı dengeler gözetilerek oluşturulmuş, tamamen özel hukuk ilkeleri açısından önem arzeden nitelikte bir karardır. Bu kararla Mahkeme kararının davalı lehine bozulmuş olması yine 8.2.1998 tarihli sözleşmenin diğer hükümlerinde hiçbir değişiklik yapılmadan sadece kira bedelinin yeniden uyarlanması sonucunu doğuracaktır.

 

Oysa, Dairemizden görüş istenilen sözleşme değişikliğinde, sadece kira bedeline ilişkin hükümde değil daha pek çok hükümde değişiklik yapma hususunda tarafların özgür iradeleri ile anlaşmaya vardıkları ve bu değişiklikte tarafların karşılıklı olarak hak ve yükümlülüklerinde büyük oranda yeni ağırlıkların ve denge unsurlarının yer aldığı görülmektedir.

 

Böyle olunca, bu yeni ağırlık ve denge unsurlarıyla bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken tarafların hak ve yükümlülüklerinden, sadece kira bedeline ait olan ve sonuçta Yargıtay bozma kararı üzerine Mahkemece yapılacak kira uyarlaması sonucunda tamamen ilk kurulan dengeler çerçevesinde hüküm ifade edecek bir değerin, değişen hak ve yükümlülükler karşısında aynen korunması gerektiğini kabul etmek ve bu statükonun değiştirilmemesinin idarenin yararına olduğunu ileri sürmek gerçekle bağdaşmamakta ve, tarafların ihtiyaç duydukları sporun geliştirilmesine yatırım yapma iradelerine set çekmektedir.

 

Özel hukuk alanında bile, edimler arasındaki dengenin olağanüstü değişimler nedeniyle katlanılamaz oranda değişmesi halinde, hakimin müdahalesi ile sözleşmenin değişen koşullara uyarlanacağı kabul edilmiş ve çözümün giderilmesinde Medeni Kanunun 2 nci maddesindeki dürüstlük kuralına ve 4 üncü maddesindeki hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği ilkesine göre hareket edileceği kabul edilmiş olması karşısında, kamu hukukunda geçerli olan kamu yararı ya da dar anlamda idare yararı kavramının, sözleşmenin konusu ile tarafların hak ve yükümlülüklerinde getirilen yeni denge unsurlarının değerlendirilmesi suretiyle yorumlanması gerekir.

 

Öncelikle sözleşmenin konusu olan, mülkiyeti Hazineye ait bir arsa üzerinde tahsis kararına dayanılarak Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce inşa edilmiş bir stadyumun kamuya yararlı dernek statüsünde bulunan ...'ye 49 yıllığına kiraya verilmesiyle Anayasanın 58 ve 59 uncu maddelerinde, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde yer alan, gençlerimizin ve her yaştaki vatandaşlarımızın fizik, moral, güç ve yeteneklerini sağlayan beden eğitimi, jimnastik ve spor faaliyetlerini teşvik ederek, sevk ve idare ederek, sporu yaygınlaştırarak bedensel ve ruhsal yönden sağlıklı yetişmelerini sağlamak gibi üstün bir kamu yararı gerçekleştirilmektedir.

 

İkinci olarak, sözleşmenin ilgili maddelerinde, 49 yıllık kira ( intifa ) bedeli saptanırken, şeref tribününde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne 75 adet koltuk tahsisi edileceği, buradaki diğer koltukların Klübe bırakıldığı öngörülmüş iken, 3813 sayılı Yasada 20.4.2000 tarihinde 4563 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonucunda, iki yıl önce başlanılan uygulama ile ... Stadyumundaki tahsis sayısının 200'e çıkarıldığı, böylece fazladan 125 koltuk ve ekstra kullanılması düşünülen yerlerin ...'nin tasarrufu dışında kaldığı, Daire kararının 5 nci maddesinde yasa hükmüne göre işlem yapılması gerektiği belirtilerek kabul edilen bu yasal ve fiili durumun klübe her yıl 550.000 USD gelir kaybına yol açtığı iddiasının parasal değerinin güncel olarak tespitinin her zaman mümkün olduğu ve taraflardan biri aleyhine sözleşmedeki dengeleri bozan bu durumun klüp tarafından itiraz edilemeyerek kabul edildiğinin savunulmasının hukuken mümkün olmadığı, zira sözleşme değişikliği içerisinde yeni kurulan dengelerle bu husustaki olumsuz etkinin de kısmen giderilmeye çalışıldığı, ayrıca SİT alanında yatırım yapılamayacağı öngörüşünden hareketle kira bedelinin diğer benzer sözleşmelerdeki kira bedelinden çok yüksek saptandığı idare temsilcileri tarafından da kabul edilen ... Stadyumunda, 1998 yılından 2003 yılının 8 inci ayına kadar toplam 4.979.915 USD seviyesinde yatırım, bakım ve tamirat yapılarak mal sahibine ait olması gereken masrafların klüpçe karşılandığı ve karşı tarafın patrimuanında pozitif artış sağlandığı iddiasının gerçek olmadığının idare temsilcileri tarafından yadsınmadığı hususlarının da, kamu yararı ya da dar anlamda idare yararı açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

Üçüncü olarak, taraflar arasında varılan mutabakatla yapılmak istenilen sözleşme değişikliğinde; protokol tribününden 200 adet koltuğun Genel Müdürlüğe bedelsiz tahsis edileceği hükmüyle yasa değişikliği sonucunda bile olsa özel hukuk sözleşmelerindeki dengelerin taraflardan biri aleyhine bozulamayacağı, eğer bozulur ise bunun telafi edilmesi gerektiği anlayışına uygun olarak karşılıklı serbest irade ile yeni dengelerin kurulduğu, Stadyumun seyirci kapasitesinin artırılması işinin klüp tarafından yapılacak yeni yatırımlarla gerçekleştirileceği, stadyum kapasite artırımı inşaatına başlanmasından itibaren üç yıl içerisinde en az 6 kulvarlı atletizm pistinin ortaklaşa belirlenecek bir yerde inşa edileceği hükmüyle de, başlangıçta öngörülmemesi nedeniyle kira bedelinin yüksek tutulmasında önemli unsur olduğu idare temsilcileri tarafından da açıklanan büyük miktarlı yatırımların bu sözleşme değişikliği ile yapılmasının öngörüldüğü hususlarının gözardı edilmeyerek kamu yararı ve idare yararı açısından değerlendirilmesi hakkaniyetin gereğidir.

 

Bu yeni dengelerin ve karşılıklı hak ve yükümlülüklerdeki sözleşme temelinin esas unsurları etkileyecek derecede önemli değişikliklerin, sözleşmenin değiştirilmesi bakımından dikkate alınması ve olumlu veya olumsuz etkilerinin değerlendirilmemesi ya da idare yararının en dar anlamıyla değerlendirilmesi, bu gibi sözleşmelerde değişiklik yapılmasının önünü tamamen tıkayacaktır. ..., ..., ... klüpleri ile diğer spor klüplerinin de mevcut sözleşmelerinde, sözleşme temelini tamamen değiştirecek yeni unsurların, yatırımların gündeme gelmesi ve bu unsurlar nedeniyle kiralarının sözleşme değişikliğiyle uyarlanması olanağı ortadan kalkacaktır.

 

Açıklanan nedenlerle, sözleşme değişikliğiyle yeniden oluşturulan karşılıklı hak ve yükümlülükler dengesi içerisinde değerlendirilmesi gereken idare yararı kavramından hareketle önerilen sözleşme değişikliğinde kamu yararı bulunduğu görüşüyle kararın 1 inci, 2 nci, 4 üncü, 5 inci maddelerinde belirtilen kısımlarına katılmıyorum

 

DANIŞTAY İdare D.Gen.Kur. 2004/12 E.N , 2004/18 K.N.

 

Özet: STADYUMUNUN 49 YIL SÜREYLE... KULÜBÜ DEMEĞİNE DEVRİNE İLİŞKİN İMZALANAN SÖZLEŞMEDE DEĞİŞİLDİK YAPILMASI İLE İLGİLİ OLARAK, 3289 SAYILI KANUN UYARINCA UYGUN GÖRÜŞ BİLDİRİLMESİ İSTEMİ HAKKINDA.

 

İçtihat Metni: Stadyumunun 49 yıl süreyle ... Kulübü Demeğine devrine ilişkin. Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü İle ... Jimnastik Kulübü Derneği arasında imzalanan 8.2.1998 tarihli Sözleşmede değişiklik yapılması ile İlgili olarak, 3289 sayılı Kanunun 38'inci maddesine göre uygun görüş bildirilmesi istemi hakkında, Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün 21.4.2004 günlü ve 1571 sayılı yazısı üzerine Birinci Dairece verilen 26.4.2004 günlü ve E:2004/37, K:2004/48 sayılı karar, 2575 sayılı Danıştay Kanununun 46'ncı maddesinin 1'inci fıkrasının (e) bendi uyarınca Danıştay Başkanı tarafından Kurula havale edilerek İncelendi.

 

Gereği görüşülüp düşünüldü;

 

Üyeler ..., ... ile ...'in, "Birinci Daire kararının ayrışık oyunda belirtilen gerekçeler çerçevesinde; Be Sözleşme Tasarısının 2'nd maddesine ilişkin Daire kararının 1'inci maddesine; Ek Sözleşme Tasarısının 3'üncü ve bununla bağlantılı geçici 1'inci maddesine ilişkin Daire kararının 2'nd maddesine; Ek Sözleşme Tasarısının 6'na ve bununla bağlantılı Geçici 2'nci maddesine ilişkin Daire kararının 4'üncü maddesine yönelik kısmı yönünden çoğunluk kararına katılmıyoruz." yolundaki ayrışık oylarına,

 

Üye ...'in, "Birinci Daire kararının ayrışık oyunda belirtilen gerekçeler çerçevesinde çoğunluk Israrına katılmıyorum." yolundaki ayrışık oyuna,

 

Üyeler ... ile... ün, "3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2'nci maddesinde, Kurumun görevlerinin başında; vatandasın fizik, moral, güç ve yeteneklerini sağlayan beden eğitimi, oyun, jimnastik ve spor faaliyetlerini sevk ve idare etmek, sporu yaygınlaştırmak milli ve uluslararası alanda başarılı sporcular yetiştirmek gelmektedir.

 

Bu göre Genel Müdürlüğün, Yasayla kendisine verilen görevlerin yerine getirilmesi, sporun her dalının teşvik edilmesi, geniş kitlelere yaygınlaştırılması, fiziki ve teknik imkanların yaratılması ve sporla ilgilenen dernek, vakıf, kulüp v.s. gibi oluşumların futbol dışında diğer spor dallarında da faaliyette bulunmalarının sağlanması bağlamında, İnönü Stadyumunun Beşiktaş Jimnastik Kulübü Derneğine kiralanmasına ilişkin Sözleşmeye, 'Kulüp, futbol hariç, en az 12 branşta faaliyette bulunacaktır,' yolunda hüküm konulması yerinde olup, bu bendin Be Sözleşme Tasarısından çıkarılması yolundaki Daire kararının 6'ncı maddesine katılmıyoruz." yolundaki ayrışık oylarına.

 

Üye ...'in, "Ek Sözleşme Tasarısının 2'nci maddesine ilişkin Daire Kararının 1'inci maddesi İle ilgili olarak; Uygulamalarda görülecek olası sakıncalarla ilgili varsayım gerekçesi dışında Sözleşmede yer alan mahsup ilkesinin, sözleşme hukuku ve diğer sözleşmeler yönünden değerlendirilmesi gerektiği.

 

-Ek Sözleşme Tasarısının 3'üncü ve Geçici 1'inci maddesine ilişkin Daire Kararının 2'nci maddesi ile ilgili olarak; incelemeye konu Sözleşmeye ilişkin olan ve sonuçlanmamış bulunan adli yargıdaki uyarlama davasının, idarenin ve diğer tarafın özgür iradeleriyle de sözleşme düzenlemelerine ilke olarak engel oluşturmayacağı; konunun, sözleşme hukuku ve değerin düşüklüğü veya niteliği yönünden yargısal gelişme de gözetilerek Dairece değerlendirilmesinin doğal bulunduğu,

 

-Ek Sözleşme Tasarısının 6'ncı ve Geçici 2'nci maddesine ilişkin Daire Kararının 4'üncü maddesi ile ilgili olarak; 2'nci maddedeki gerekçe doğrultusunda bu konunun da değerlendirilmesi gerektiği,

 

-Ek Sözleşme Tasarısının 8'incİ maddesine ilişkin Daire Kararının 5'inci maddesi İle ilgili olarak; Spor sahalarının kiralanmasına ilişkin hukuki yaklaşımlar ışığında, kiralama sözleşmelerinin izleyici yerlerinin tümünü kapsamına alıp almadığı belirlendikten sonra protokol yerleriyle ilgili yasal kuralın geçerliğinin belirlenmesinin yerinde olacağı,

 

-Ek Sözleşme Tasarısının 11'inci maddesine ilişkin Daire Kararının 6'ncı maddesi ile ilgili olarak; Özelde futbol, genelde sporla İlgili bir sözleşme ile kamu hizmetinin özel bir kişiye aktarılması sırasında, bırakılan görevin yansıması olarak spor dallarının yaygınlaştırılması ve özendirilmesi amacıyla görev üstlenen tarafa bazı görevler verilmesinin kamu yararına ve sözleşme gereklerine uygun olduğu, bu durumun da konuya yakın diğer sözleşmeler ve kamu külfetinde eşitlik İlkesinin ışığında karşılaştırılarak değerlendirilmesi gerektiği, görüşleriyle ve aktarılan konularda inceleme yapılmak üzere dosyanın Dairesine İletilmesi gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum." yolundaki ayrışık oyuna,

 

Üye ...'nun,"... Kulübü Derneği tarafından, İnönü Stadyumuna ilişkin kira ödemeleri ile ilgili olarak Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü aleyhine açılan dava nedeniyle Stadyumun kirası konusunda mahkemenin belirleyeceği bedelin esas alınması yerinde olmakla birlikte, sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra ortaya çıkan ve kulübün aleyhine sonuç doğuran olumsuz etkenler. Genel Müdürlüğün diğer kulüplerle yaptığı emsal stadyum kiralama sözleşmeleri, kulüp aleyhine sonuç doğuran idari ve yasal düzenlemeler nedeniyle, tarafların karşılıklı anlaşmaları ve 3289 sayılı Yasada öngörülen sürecin de işletilmesi kaydıyla Sözleşmede değişiklik yapılması mümkündür. Bu nedenle Ek Sözleşme Tasarısının 3'üncü ve bununla bağlantılı Geçici 1'inci maddesine ilişkin Daire kararının 2ınci maddesine katılmıyorum." yolundaki gerekçede ayrışık oyuna karşılık,

 

Daire kararının aynen kabulüne 6.7.2004 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

 

KARAR NO:8 DANIŞTAY KARARI

 

DANIŞTAY 1. Daire 2009/238 E.N , 2009/439 K.N.

 

Özet: SPOR KULÜPLERİNE YARDIM ETMENİN, 5018 SAYILI KAMU MALİ YÖNETİMİ VE KONTROL KANUNU'NUN 29 UNCU MADDESİ İLE 5393 SAYILI BELEDİYE KANUNU'NUN 14/B MADDESİ HÜKÜMLERİNE AYKIRI OLACAĞI HAKKINDA.

 

İçtihat Metni: İtiraz Edilen Karar : Hakkında ön inceleme yapılanların tümü için soruşturma izni verilmesine ilişkin İçişleri Bakanının 4.12.2008 gün ve Tef.Ku.Bşk. 2008/264 sayılı kararı

 

Karara İtiraz Edenler : Hakkında soruşturma izni verilenler

 

Soruşturulacak Eylem : Belediye Encümeninin muhtelif kararlan ile 2005 yılında 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 29 uncu maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanununun 14/b maddesi hükümlerine aykırı olarak ... Belediyesi Spor Kulübü Derneğine 490.000 TL nakdi yardım yapmak

 

Eylem Tarihi: 2005 yılı

 

İçişleri Bakanlığının 11.2.2009 gün ve 2453 sayılı yazısı ile gönderilen dosya, İçişleri Bakanının 4.12.2008 gün ve Tef.Ku.Bşk. 2008/264 sayılı soruşturma izni verilmesine ilişkin kararı ve bu karara yapılan itirazlar, Tetkik Hakimi Sebahattin Ünal'ın açıklamaları dinlendikten sonra 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca incelendi;

 

Gereği Görüşülüp Düşünüldü :

 

Dosyanın incelenmesinden, ... Belediyesince 2005 yılında Belediye Encümeni kararları ile ... Belediyesi Spor Kulübü Derneğine her ay nakdi ödeme yapılarak toplam 490.000 TL para yardımı yapıldığı, 5393 sayılı Belediye Kanununun 14 üncü maddesinin (b) bendinde, "..Gerektiğinde öğrencilere, amatör spor kulüplerine malzeme verir ve gerekli desteği sağlar." hükmünün yer aldığı, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun İ9 uncu maddesinde de, "Gerçek veya tüzel kişilere kanuni dayanağı olmadan kamu kaynağı kullandırılmaz, yardımda bulunulamaz veya menfaat sağlanamaz, ancak, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerinde öngörülmüş olmak kaydıyla; kamu yararı gözetilerek dernek, vakıf, birlik, kurum, kuruluş, sandık ve benzeri teşekküllere yardım yapılabilir." hükmüne yer verildiği, anılan mevzuat hükümleri karşısında belediyelerin amatör spor kulüplerine malzeme desteği şeklinde yardımda bulunabilecekleri, ancak Belediye kanununda açıkça belirtilmemesi nedeniyle nakdi yardım yapamayacakları, ... Belediyesince Spor Kulübü Derneğine yapılan 490.000 TL parasal yardımın mevzuata aykırı olduğu, dolayısıyla ilgililere isnat edilen eylemin, haklarında soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, İçişleri Bakanının 4.12.2008 gün ve Tef.Ku.Bşk. 2008/264 sayılı soruşturma izni verilmesine ilişkin kararına yapılan itirazların reddine, dosyanın Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığına, kararın birer örneğinin İçişleri Bakanlığı ile itiraz edenlere gönderilmesine 10.3.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

 

KARŞI OY X- 5393 sayılı Belediye Kanununun 14 üncü maddesinin (b) bendinde, "..Gerektiğinde öğrencilere, amatör spor kulüplerine malzeme verir ve gerekli desteği sağlar.." hükmünün yer aldığı, ... Belediyesince, ... Belediye Spor Kulübü Derneğine 2005 yılında yapılan 490.000 TL nakdi yardımın anılan yasa hükmüne göre yapıldığı, Kanunda amatör spor kulüplerine nakdi yardım yapılamayacağı yönünde yasaklayıcı bir hüküm bulunmadığı, öte yandan, ... Belediyesinin 2005 yılı hesaplarını inceleyen Sayıştay 8.Dairesinin 17.4.2008 tarihli kararında, Saymanlığın 2005 yılı idare hesabının yargılanması sonucunda işlemlerin mevzuata uygun olduğuna ve sorumluların beraatlarına hükmolunduğu, bu nedenle ilgililere isnat edilen eylemin, haklarında soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığı anlaşıldığından, itirazların kabulüyle İçişleri Bakanının 4.12.2008 gün ve Tef.Ku.Bşk. 2008/264 sayılı soruşturma izni verilmesine ilişkin kararının kaldırılması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.

 

KARAR NO:9 DANIŞTAY KARARI

 

DANIŞTAY 3. Daire 2004/98 E.N , 2004/2477 K.N.

 

Özet: Anonim Şirket Olarak Örgütlenip, Türkiye Süper Liginde Mücadele Edan Davacı Spor Kulübü Hakkında Türk Ticaret Kanununun Tacirlere İlişkin Hükümlerinin Uygulanması Karşısında, Davacının Her Türlü Geliri Ticari Kazanç Sayılacağından, Naklen Yayın Hakkından Dolayı Futbol Federasyonu Başkanlığı Nezdinde Doğan Alacaklarının Tamamı Üzerine Ticari Kazanç Olarak Haciz Uygulanmasına Yasal Bir Engel Bulunmadığından, Sözü Edilen Alacak Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 71'nci Maddesinde Düzenlenen Kısmen Haczedilen Gelirler Arasında Değerlendirilerek Verilen Mahkeme Kararında Hukuka Uygunluk Bulunmadığı Hakkında.

 

İstemin Özeti : Vadesinde ödenmeyen vergi borçlarından dolayı davacı şirketin Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı nezdinde bulunan naklen yayın alacaklarına uygulanan haciz işlemini; Türkiye Süper Liginde mücadele eden davacı şirketin kesinleşen vergi borçları nedeniyle adına haciz uygulanmasında yasaya aykırılık bulunmamakla birlikte, şirketin Futbol Federasyonu nezdinde naklen yayın hakkından doğan tüm alacaklarına haciz uygulanması nedeniyle futbol, teknik kadro ve diğer çalışanlara sözü edilen gelirden ödeme yapılmasının mümkün olmadığı, buna göre Futbol Federasyonunca şirkete yapılan ödemeler 6183 sayılı Yasanın 71'inci maddesinde belirtilen kısmen haczedilebilen gelirler kapsamında bulunduğundan, alacağın tamamına haciz uygulanmasında Anayasa ve Kanun hükümlerine uygunluk görülmediği, adı geçen başkanlık tarafından şirkete yapılan tüm ödemelerin ancak 1/3'üne isabet eden kısmına haciz uygulanması mümkün olduğundan, alacağın 1/3'ünü aşan kısmına uygulanan hacizde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle kısmen iptal eden Adana İkinci Vergi Mahkemesinin 30.10.2003 gün ve E:2003/945, K:2003/1049 sayılı kararının; şirketin haciz konulan gelirinin 6183 sayılı Yasanın 71'inci maddesi kapsamında olmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.

 

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

 

Tetkik Hakimi Düşüncesi : A.Ş. olarak örgütlenip Süper Ligde mücadele eden davacı kurum Ticaret Kanunu hükümlerine göre tacir sayıldığından naklen yayın hakkına karşılık Futbol Federasyonu Başkanlığınca kendisine belli oranda yapılan ödemelerin ticari kazanç olması nedeniyle sözkonusu gelirin tamamına haciz uygulanmasına yasal bir engel bulunmadığından mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

 

Savcı Düşüncesi: Davacı Anonim Şirket'in vergi borçlarının tahsili amacıyla Türkiye Futbol Federasyonu nezdindeki alacağına uygulanan haciz işleminin, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 71 inci maddesi hükmünden bahisle kısmen iptaline ilişkin Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmekte olup; Davacı Kurum'un Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş ticari nitelikli bir şirket olduğu ve üzerine haciz tatbik edilen alacağın 6183 sayılı Kanunun 71 inci maddesinde sayılan gelirlerden olmadığı dikkate alındığında olayın, anılan Kanun hükmü dahilinde değerlendirilmesini ve bu nedenle aksi yönde verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

 

TÜRK MÎLLETÎ ADINA

 

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:

 

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 71'inci maddesinde, aylıkların, ödeneklerin, her çeşit ücretlerin, intifa hakları ve hasılatın, ilama bağlı olmayan nafakaların, emeklilik aylıklarının, sigorta ve emeklilik sandıkları tarafından bağlanan gelirlerin kısmen haczolunacağı, ancak haczolunacak miktarın bunların üçte birinden çok, dörtte birinden az olamayacağı öngörülmüştür.

 

Dosyanın incelenmesinden vadesinde ödenmeyen vergi davacı şirketin naklen yayın hakkından dolayı Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı nezdinde doğan gelirinin tamamına uygulanan haciz işlemine karşı ; açılan davada vergi mahkemesince; şirketin sözü edilen gelirinin yukarıda açıklanan 71'inci madde kapsamında yer alan gelirlerden olduğu, bu gelirin en fazla üçte birinin haczedilebileceği gerekçesiyle, alacağın üçte ikisine isabet eden haciz işleminin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.

 

Türk Ticaret Kanununun 18'inci maddesinde, ticaret şirketlerinin de tacir sayıldıkları belirtilmiş, 271'inci maddesinde anonim şirketlerin kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi maksat ve konular için kurulabileceği hükme bağlanmıştır.

 

Bu hükümler değerlendirildiğinde, ticaret şirketlerinin iktisadi ve ticari organizasyon içinde örgütlenip kazanç sağlamak amacıyla faaliyette bulundukları sonucuna ulaşıldığından, anonim şirket olarak Türkiye Süper Liğinde mücadele eden davacı kurumun Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre tacir sayıldığı ve ticari işlemlerinin de bu kanunun tacirlere uygulanan hükümlerine tabi olacağı açıktır.

 

Olayda tacir olarak, kazanç elde etmek amacıyla, kanunla yasaklanmamış her türlü ticari faaliyeti gerçekleştirme imkanı bulunan davacı kurumun her ne ad altında olursa olsun elde ettiği tüm gelirleri ticari kazanç sayılacaktır.

 

Buna göre, Türkiye Futbol Federasyonunca naklen yayın hakkına karşılık olarak davacı kuruma belli oranda bir pay verilmiş olması bu payın ticari kazanç olmadığını göstermeyecektir. Bu nedenle, ticari kazanç hükümlerine tabi olan bu gelirin tamamına haciz uygulanmasına yasal bir engel bulunmadığından naklen yayın hakkına karşılık ödenen tutarın 6183 sayılı Yasanın 71'inci maddesinde düzenlenen kısmen haczedilebilen gelirlerden olduğu kabul edilerek söz konusu gelirin ancak üçte birinin haczedilebileceği gerekçesiyle bu oranı aşan kısma isabet eden haczin kaldırılması yönünde verilen mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, Adana İkinci Vergi Mahkemesinin 30.10.2003 gün ve E:2003/945, K:2003/1049 sayılı kararının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar Kanununun 13'üncü maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine 12.10.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

   

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  15521  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Murat Başaran Cuma, 02 Nisan 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

Neden Futbol Ekonomisi?

 

www. Futbolekonomi.com’un  vizyon ve misyonu temel olarak  Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi’nin (FESAM) vizyon ve misyonuna paralel ve aynı düzlemdedir.

 

Bu bağlamda temel misyonumuz: Futbolun yerel ve küresel makro özelliklerini incelemek ve yeni yapısal modeller önermek; bu kapsamda entelektüel gelişimi hızlandırmak ve buna ilişkin referans olabilecek bir database oluşturmak ve bunu tüm futbol araştırmacılarının emrine sunmak... Bu amaçla yapılan çalışmaları yayımlamak; gerekli her türlü bilimsel futbol araştırma ve geliştirme projelerine entelektüel anlamda destek vermek.

 

Temel Vizyonumuz: Önerilen yeni modellerin gerçekleştiğini görmektir.

 devamı >>>

finansal-futbol-anim-1

tugrulaksar_ge_roportaj

Tuğrul Akşar Güngör Urasın sorularını yanıtlıyor

  Yazar Tuğrul Akşar,
Milliyet Gazetesi Yazarı Güngör Uras'ın
sorularını yanıtlıyor.
detay için tıklayınız..

 

Spor Endexi

 

05/11/2024

Kapanış Günlük
Değişim %
  BİST 100

8.698,48

-0,17

 bjk BJKAS

4,48

-2,18

 fb FENER

100,30

0.00

 gs GSRAY

6,83

+0,15

 trabzon TSPOR

0,93

0,00

   SPOR ENDEKSİ

3.075,321

-0,41

Videolar

Tuğrul, Tuğrul Akşar, Pusula, Ekonomi, Futbol, Futbol Ekonomi, Mali,VİDEONUN DEVAMI VE DİĞER VİDEOLAR İÇİN TIKLAYIN.

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 43125170

TRENDYOL SÜPER LİG 2024-2025 SEZONU

  

 

 Sıra TAKIMLAR 0 G B M A Y AV

1

Galatasaray 11 10  0 32 11 21 31
2 Fenerbahçe 11  8   2 1 27  9   18

26

3 Samsunspor 12 8 1  3

24

13 9

25

4 Eyüpspor 12  6   4  2 18  11 7 22
5 Beşiktaş 11 6 3  2  19  10 9 21
6 Göztepe 11 5 3 3 19  13 

  6

 18 
7

Sivasspor

12 5  2  5   17 20 -3 17
8 Başakşehir 11 4 4

17  14 3 16
9 Kasımpaşa 12 3 5 4 16    19  -3 14
10 Konyaspor 12 4 2 6 14  20 -4 14
11 Antalyaspor 12 4 2 6

15

24   -9 14
12 Rizespor 11 4 1 6 10  19 -9 13
13 Trabzonspor 11 2 6

3

12  14  -2  12
14 G.Antep FK 11 3 3 5 15 18 -3 12
15 Kayserispor 11 2 6 3 11 16 -5 12
16

Bodrumspor

12

3

2 7 10 16 -6 11
17 Alanyaspor 11 2 4 5 9 14  -5 10
18 Hatayspor 11 3 7 10 18  -8 6

19

A.Demirspor 11 0 2 9 9 25 -16

 

                 

Okur Yazar


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı  info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

 

Annual Review of Football Finance 2023

Annual Review of Football Finance 2023

Deloitte Sports Grup'un Avrupa Futbol Finansmanına ilişkin 32. kez düzenlediği yıllık futbol finans raporuna göre, Avrupa futbol pazarı 2021 - 22 sezonunda bir önceki yıla göre %7 büyüyerek 29.5 Milyar Euro büyüklüğüne ulaştı. Rapora ulaşmak için tıklayınız

Deloitte Money League - 2024

Deloitte Money league 2024

Deloitte Money League Raporunu 27. kez yayınladı. Rapora göre Avrupa'nın en zengin 20 kulübünün 2022-23 sezonunda gelirleri toplam 10.5 Milyar Euro'ya ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

UEFA Kulüp Finans&Yatırım Raporu 2024

 

UEFA Raporu-2023

UEFA Kulüp futbolunun finansal durumları ve yatırımlarına ilişkin yıllık görünüm ve benchmark raporunu yayınladı. Okumak için tıklayınız

 


 

2021-Money-league-Raporu

 

Yirmidördüncü Deloitte Money League raporuna göre Barcelona'nın 715.1 Milyon Euro'luk geliriyle ilk sırada yer aldığı, tamamı merkez lig kulüplerinden oluşan ve bir önceki yıla göre gelirleri %12 azalan Para Ligi raporunu okumak için tıklayınız

 


 

 

annual report 202021 photo

 

Avrupa Futbolunun patronu UEFA’nın gelirleri 5.7 Milyar Euro’ya Ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

 


 

 UEFA-Kulup-Futbolu-Lisanslama-2023


UEFA’nın 2023’te yayınladığı en son  Kulüp Lisanslamaya İlişkin Karşılaştırma raporuna göre kulüpler Pandemi döneminde 7.3 Milyar Euro zarar ettiler. UEFA raporu, Avrupa kulüp futbolunun endişe verici bir resmini çiziyor. Raporu okumak için tıklayınız.

 


    

191112 Aktifbank Ekolig

 

Türk futbolunun gelirlerinin ve ekonomik görünümünün mercek altına alındığı Futbol Ekonomi Raporu – EkoLig'in dördüncü sayısı yayınlandı. Süper Lig’in 2017-2018 sezonu sonunda 3,2 milyar TL olan geliri, 2018-19 sezonunda 4,2 milyar TL’na ulaştı. Bkz.

 

 

master bm report lowres

 

The European Club Footballing Landscape 2022


UEFA'nın Avrupa Lulüp futboluna ilişkin 13, kez yayınladığı, Covid-19'un etkilerinin de analiz edildiği raporu okumak için Bkz.


 

 EkoSpor-y

“Ekospor’un aylık bültenlerinden haberdar olmak için tıklayınız”

 

Süper lig Marka değeri araştırma

''Taraftar Algısına Göre Türkiye Süper Ligi Marka Değerini Etkileyen Faktörlerin ve Marka Değeri Boyutlarının Değerlendirilmesi'' Prof. Dr. Musa PINAR öncülüğünde yapılan bu araştırmayı okumak için tıklayınız.

 

 

the-european-elite-2019

KPMG Avrupa’nın 32 Elit Kulübünün değerlemesini yaptı. Süper Lig’den Galatasaray ve Beşiktaş’ın da bulunduğu bu raporda en değerli kulüp 3.2 Milyar Euroluk değeriyle Real Madrid oldu. Raporu okumak için tıklayınız.
 

Endustriyel_futbol

 

Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı Üzerine

Futbolun Endüstriyel gelişimi, kulüplerin sportif ve iktisadi/mali yapılanışını derinden etkiliyor. Dorukhan Acar’ın Kurumsal Yönetim temelli yaklaşımı ile "Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı"yı okumak için tıklayınız

 

 

Türkiye'de Kadın Futbolunun Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu

 

imagesCAVM4O4L

 

Dr. Lale ORTA’nın Kadın Futboluna Entelektüel Bir Yaklaşım Sergilediği makalesi için tıklayınız.” 

 

 

İngiliz Futbolunda Kurumsal Yönetişim Üzerine

 

governance_in_football

 

Tüm kulüplerimize ve Türk Futbol yapılanmasına farklı bir bakış açısı kazandırabileceğini düşündüğümüz, İngiliz Parlementosu’nun Kültür, medya ve spor Komitesi’nin hazırladığı raporu okumak için tıklayınız. 

 

money-and-soccer

“Money scorring goals”, Gerçekten de “Para Gol Kaydedebiliyor mu? “

Euro 2012’nin olası ekonomik etkilerini
okumak için tıklayınız. 



FFP

Futbolda Finansal Sürdürülebilirlik Kapsamında ''Finansal Fair Play Başa Baş Kuralı ve Beşiktaş Futbol Kulübü Üzerinde Bir Uygulama 
Hüseyin AKTAŞ/Salih MUTLU,

okumak için tıklayınız.