Futbolda Saldırganlık ve Şiddet Oyunun mu, Yoksa Kültürün Bir Suçu mu?
x
Buradasınız >> Ana Sayfa HABERLER & MAKALELER Genel Recep Cengiz Futbolda Saldırganlık ve Şiddet Oyunun mu, Yoksa Kültürün Bir Suçu mu?

Futbolda Saldırganlık ve Şiddet Oyunun mu, Yoksa Kültürün Bir Suçu mu?

16.12.2025

Doç.Dr.Recep Cengiz- 16 Aralık 2025 Saldırganlık ve şiddet, futbolun doğasında yer alan olgular değildir. Ancak futbol etrafında inşa edilen kültürel yapı ve toplumsal algılar, şiddetin ortaya çıkmasına elverişli bir zemin hazırlamaktadır.

Bu nedenle çözümü yalnızca güvenlik önlemleriyle sınırlamak yerine, bilinçli ve eleştirel kültürel yaklaşımlar üzerinden ele almak gerekmektedir. Futbolda şiddet, oyunun kendisinin değil; onu algılama ve yaşama biçimimizin bir ürünüdür.

Futbol sahaları, bireylerin kendilerini açık biçimde ifade edebildikleri toplumsal alanlardır. Coşku ve sevinç kadar öfke, kızgınlık ve hayal kırıklığı da bu alanlarda görünür hâle gelir. Bu yönüyle futbol, yalnızca başarının hazzının yaşandığı bir oyun değil; bireyin olumsuz duygularla baş etme becerisinin sınandığı bir sosyal deneyim alanıdır.

Bu noktada forma aşkı, fanatizm ve fair play arasındaki ilişkinin doğru biçimde değerlendirilmesi gerekir. Fanatik taraftar davranışlarında şiddet çoğu zaman bir amaç değil, bir araçtır. Şiddet içeren eylemler bireye geçici bir güç ve haz duygusu sunarken, saldırganlığın örtük biçimde ödüllendirildiği bir davranış örüntüsü ortaya çıkar (Wann vd., 2001). Bu nedenle saldırganlık, fanatizmin kendisi değil; fanatik tutumun işlevsel bir aracıdır.

Saldırganlık genellikle üstünlük kurma, kontrol sağlama ya da bir aidiyeti koruma girişimi olarak ortaya çıkar. Ancak bu davranışları yalnızca sonuçları üzerinden değerlendirmek, sorunun nedenlerini görünmez kılar. Bireylerin duygusal doyum düzeyleri, toplumsal koşulları ve geçmiş deneyimleri dikkate alınmadan yapılan yargılayıcı yaklaşımlar, şiddeti azaltmak yerine yeniden üretir.

Fromm’a (1998) göre davranış, onu sergileyen bireyden bağımsız düşünülemez; saldırganlığı anlamak için yalnızca gözlenen eylemler değil, bu eylemleri doğuran güdüler de incelenmelidir. İçgüdüler fizyolojik gereksinimlere yanıt verirken, kişilikle şekillenen tutkular varoluşsal gereksinimlerin ürünüdür ve toplumsal koşullarla biçimlenir.

Bu nedenle şiddeti yalnızca cezalandırma ve güvenlik önlemleriyle çözmeye çalışmak yetersizdir. Bilimsel açıdan şiddet, otomatik bir refleks değildir; dürtüler sosyalleşme ve eğitim süreçleriyle yönlendirilir. Şiddet, bireysel bir kararın ve toplumsal bir sürecin sonucudur.

Şiddetin spor alanlarında aldığı biçimi anlayabilmek için bireyin erken dönem sosyal öğrenme süreçlerine bakmak gerekir. Eğitim kurumları, bireyin otoriteyle ilişkisini, güç algısını ve çatışma çözme biçimlerini belirleyen temel alanlardır. Okullarda yöneticilerin uyguladığı fiziksel şiddet; öğrencilerin öğretmene yönelik saldırgan tutumları ve öğrenciler arası zorbalık, şiddetin disiplin aracı olarak meşrulaştırıldığı bir kültürel zemini işaret ediyor.

Bandura’nın sosyal öğrenme kuramına göre bireyler şiddeti yalnızca yaşayarak değil, gözlemleyerek de öğrenir (Bandura, 1977). Otorite figürlerinin şiddeti meşru bir araç olarak kullanması bu davranışın normalleşmesine yol açar. Fromm’un saldırganlığı varoluşsal doyumla ilişkilendiren yaklaşımı ve Bourdieu’nün “habitus” kavramı birlikte değerlendirildiğinde, okulda ve sosyal çevrede öğrenilen davranış kalıplarının bireyin sonraki pratiklerinde yeniden üretildiği görülür (Bourdieu, 1990).

Bu süreçte kitle iletişim araçlarının etkisi de belirleyicidir. Televizyon dizilerinde şiddetin sorun çözme yöntemi ya da kahramanlık göstergesi olarak sunulması, özellikle çocuklar ve gençler üzerinde güçlü bir etki yaratır (Bandura, 2001). Şiddetin hak arama yolu gibi temsil edilmesi, saldırgan davranışların meşrulaşmasına katkıda bulunur.

Sonuç olarak şiddet, yalnızca futbolun değil; toplumun bütününü ilgilendiren yapısal bir sorundur. Okulda öğrenilen otorite ilişkileri, medyada yeniden üretilen şiddet temsilleri ve spor kültüründe normalleştirilen saldırganlık, aynı kültürel döngünün farklı yansımalarıdır. Bu nedenle futboldaki şiddeti azaltma sorumluluğunu yalnızca güvenlik güçlerine ya da federasyonlara bırakmak yeterli değildir. Centilmenlik, etik değerler ve fair play, ancak bilinçli, uzun vadeli ve eğitsel yaklaşımlarla yerleşebilir. Şiddeti durdurabilecek temel güç, bireyin kendi iradesidir; alınacak önlemler bu iradeyi destekleyebilir, ancak tek başına kalıcı bir çözüm sunamaz. Bu saptamalar doğrultusunda futbolda saldırganlık ve şiddetin azaltılmasına yönelik bazı temel öneriler geliştirilebilir.

-       Öncelikle spor politikaları, yalnızca güvenlik ve yaptırım odaklı değil; eğitsel ve kültürel dönüşümü merkeze alan bir anlayışla yeniden ele alınmalıdır.

-       Okullarda beden eğitimi ve spor dersleri, rekabetten çok işbirliği, duygu düzenleme ve fair play değerlerini güçlendirecek biçimde yapılandırılmalıdır.

-       Öğretmen, antrenör ve okul yöneticileri için şiddetsiz iletişim, çatışma çözme ve duygusal farkındalık temelli hizmet içi eğitim programları yaygınlaştırılmalıdır. Bu sayede öğrencilerle kurulan iletişim ve etkileşimin şiddet üzerinden değil, diyalog ve karşılıklı saygı üzerinden şekillenmesi sağlanabilir.

-       Kitle iletişim araçlarında, özellikle televizyon dizilerinde şiddeti meşrulaştıran anlatılara karşı daha sorumlu yayın politikaları benimsenmeli; spor medyasında kazanma odaklı dil yerine etik, centilmenlik ve adil oyun vurgusu güçlendirilmelidir.

-       Taraftarlar yalnızca denetlenmesi gereken bir kitle olarak değil; eğitsel süreçlerin aktif bir parçası olarak görmelidir. Taraftar eğitim programları, sosyal sorumluluk projeleri ve katılımcı spor kültürü uygulamaları, şiddetin önlenmesinde kalıcı ve dönüştürücü bir rol oynayabilir.

Kaynaklar:

Bandura, A. (1977). Social Learning Theory. Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall.

Bandura, A. (2001). Social cognitive theory of mass communication. Media Psychology, 3(3), 265–299.

Bourdieu, P. (1990). The Logic of Practice. Stanford: Stanford University Press.

Fromm, E. (1998). İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri (Çev. Ş. Tekeli). İstanbul: Payel Yayınları.

Wann, D. L., Melnick, M. J., Russell, G. W., & Pease, D. G. (2001). Sport Fans: The Psychology and Social Impact of Spectators. New York: Routledge.aynak:

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  61  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Doç. Dr. Recep Cengiz Cuma, 22 Kasım 2013.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

futbolekonomihakkimizdabanner2

esitsizliktanitim

aksartbmmraporbanner

Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Turgay Biçer
Prof. Dr. Turgay Biçer

Kimler Sitede

Şu anda 1221 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 54986870

raporlaranas

kitaplar aksar

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1