Recep cengiz- 5 Mart 2020  ALS hastalığına yakalanmış üç futbolcunun dramlarını paylaşmak istiyorum.

 ALS (Amyotrofik Lateral Skleroz) Nedir?

 Beyin ve omurilikte bulunan kasların hareket etmesini sağlayan hücrelerin hasar görmesi sonucu ortaya çıkan ALS hastalığı erken dönemde kaslarda sertlik, kramp ve seyirmelerle başlıyor. Uzmanları temel bulgularının kaslarda güçsüzlük ve erime olduğunu söylüyor. Etkilenen kaslara göre erken dönem bulguları da değişiklik gösterirken, elden başladığı durumda kalem tutmada, anahtar çevirmede veya çay bardağını kaldırmada güçlük meydana geliyor. ALS hastalığı bacaklardan başladığında ise yürüme güçlüğü ve yürürken ayakta takılmaya yol açıyor.

 ALS’nin tam bilinen bir nedeni yoktur. Sigara içenlerin, ağır metallere maruz kalan işçilerin, yağlı boya ile çalışan kişilerin, futbol ve beyzbol gibi sporlarda bedenlerine çok fazla yüklenen sporcuların, hormonlu gıdalarla beslenenlerin bu hastalığa yakalanma olasılığı artıyor. ALS, ayak-kol kaslarının seyirmesi ve kramplarıyla veya konuşma, yutma güçlüğüyle başlıyor. Kişi zamanla kas fonksiyonlarını tamamen kaybediyor. Hareket edemiyor, yatağa bağımlı oluyor, konuşamıyor, nefes alamıyor. Tüm bu süreçte hasta bilincini kaybetmiyor. Her şeyi anlıyor ama sadece gözleriyle tepki verebiliyor.

Dünya’nın ünlü fizikçi Stephen Hawking’in hastalığı olarak bilinen ALS hastalığı, ülkemizde Fenerbahçeli Sedat'ın hastalığı olarak tanınıyor ve tahminen 8-10 bin ALS hastası olduğu tahmin ediliyor. Bu hastalar içerisinde, Türkiye Süper Liginde futbol oynamış futbolcular Sedat Balkanlı İsmail Gökçek, İlyas Tüfekçi eşlerinin öyküsü dikkat çekiyor.

Sedat Balkanlı!

Gaziosmanpaşa, Konyaspor, Bursaspor, Galatasaray, Eskişehirspor ve Fenerbahçe'de futbol oynadı. Defans oyuncusu olmasına rağmen kritik maçlarda attığı kafa golleriyle "altın kafa" lâkabını almış futbolcu. 1 kez Türkiye A Milli Takım formasını giydi.

1994-1995 sezonunda Galatasaray'da hepsi kafayla olmak üzere 9 gol attı. Millî takım formasıyla Norveç'e attığı kafa golü ve sevinci spor stüdyosu jeneriğinde bir ara gösteriliyordu.

1997 yılında ALS hastalığına yakalanan Sedat Balkanlı, doktorların tedavisi olmayan ilerleyici sinir hastalığıyla 2 yıl yaşayabileceğini söylemesine rağmen, solunum cihazına bağlı olarak yaşamını sürdürdü.

Sedat Balkanlı 29 Nisan 2009 çarşamba günü kaldırıldığı Amerikan Hastanesi'nde vefat etti.

12 yıldır ALS ile mücadele eden eski milli futbolcu, hastalığına yenik düştü. Son nefesine kadar yanından ayrılmayan eşi Şükran Balkanlı onu şöyle anlatıyordu: Hiç isyankâr olmadı, her şeye rağmen yaşamayı çok istedi.

‘Çocuklarım için yaşamak istiyorum' diyor. Çok mücadele ediyor. Bizim yaptığımız sadece ona destek vermek.

"Bu tür hasta yakınları yalnız kalmamalı. Aileler mutlaka destek olmalı. Maddiyat çok önemli. Fenerbahçe yönetimi hep yanımızda. Başkan Aziz Yıldırım 2 yıldan beri, çocuklarımızın eğitim masraflarını karşılıyor. Benim yardımcı kadınım var. Ev hanımıyım. Kadının parasını ve evin giderlerini Sedat'ın ağabeyi karşılıyor. Bunlar olmasa, dayanılmaz. O zaman kadın isyan ediyor işte! Zaten adam hasta, hastalık masraflı. Bir de kadın tek başına mücadele edince, iş hepten zorlaşıyor. Benim de bazen 'of' dediğim anlar oluyor ama sonra o kadar üzülüyorum ki mutfağa gidip, derin bir nefes alıp hemen özür diliyorum Sedat'tan. Tek bildiğim şu; bu hastalıkta tek başına savaş olmuyor!" demişti.

İsmail Gökçek!

Futbol kariyerine Karabükspor alt yapısında başladı, ilk profesyonel futbol sözleşmesini Vefa spor kulübü ile yaptı.

Bakırköyspor, Trabzonspor, İstanbulspor, Sarıyer ve Güngörensporda oynadı. Futbol kariyerinde 129 Süperlig, 13 Türkiye Kupası, 5 UEFA Kuparı, 4 Kupa Galipleri Kupası, 1 TFF Süper Kupa maçları oynadı.

1999 yılında ALS teşhis konuldu 17 yıldır hasta yatağına bağlı olarak evinde ALS tedavisi görüyor. Aklı başında, zihinsel hiçbir problemi yok ama yalnızca gözlerini hareket ettirebiliyor.

ALS hastalığı ile 19 yıldır savaşan eski Trabzonsporlu futbolcu İsmail Gökçek'in en büyük destekçisi olan eşi Adalet Gökçek, hayatta kalma mücadelesi veren eşinin elini bir an bile bırakmıyor. Eşine 19 yıldır adeta bebek gibi bakıyor.

İlyas Tüfekçi!

1980 - 1991 Yılları arasında Almanya'da keşfedilip ardından Türkiye'ye getirilen oyuncular kuşağının ilk temsilcilerinden biri olan İlyas Tüfekçi, VfB Stuttgart ve Schalke 04 takımlarının formaları altında gösterdiği performansla A millî takıma yükseldi, ülkemizde Fenerbahçe, Galatasaray ve Zeytinburnuspor formaları giydi. Futbolu bıraktıktan sonra Karabükspor, Kocaelispor (Yrd. Antrenör), Zeytinburnuspor, İzmirspor, Adana Demirspor, İzmirspor, Çorluspor, Sakaryaspor, Yozgatspor, Sarıyer, Vanspor, Elazığspor, Sivasspor, Göztepe, Altay, Karabükspor, Çanakkale Dardanelspor, Mersin İdman Yurdu, Kırşehirspor, Bandırmaspor (amatör takım) ve Beylerbeyisporda teknik direktörlük yaptı. 2012 Yılında ALS teşhisi konuldu, yaklaşık 4,5 yıldır hasta yatağına bağlı olarak evinde ALS tedavisi görüyor.

“Şikayet edeceğim hiçbir şeyim yok” dedirten Kızı, İlkin Tüfekçi, hepimizin ihtiyacı olan şeyi istiyor “ilgi” sözleriyle, bizlere hem metanet ve dirayetini gösteriyor hem de manevi desteğin önemine işaret ediyor.

İnsanın başına ne geleceği bilinmiyor. Hiç birinin hayal ettiği evlilik bu değildi, hiçbirinin kocası/babası hasta değildi, hiçbiri evlenirken böyle olacağını bilmiyorlardı. Bu anlamda, ALS hastalığının yaşandığı ailelerde hareket alanları daralmış, kadınlık duyguları örselenmiş, sosyal hayata aktif olarak katılmaları ortadan kalkmış kadınların; eş veya babalarına bağlılık ve sevgileri artması, davranışlarının sabırla yoğrulması son derece önemlidir.

Tahmin edilmemiş ve dönüşü olmayan hasta eşini bir dost bakışıyla mutlu etmek, hergün eşine değil, acılarına dokunmak, sabırlı kalmak, ümitsiz haline cesaret vermek, arkadaşlık etmek gibi yürekliliği ruhundan gelen asaletine uygun davranmak; eşini/babasını yaşatmaya kendisi yaşamaya çalışan, her derdi kendinde gizli, gülebildiği kadar mutlu olmak her kadın için hiç kolay değildir.

            Yıllarca eşlerinin kamp ve maç dönüşünü bekleyen kadınlar şimdi yatağının baş ucunda o güçlü insanların nefesini soluyorlar.

Kötü günde eş ve babaya adanmış bir yaşam, onurlu bir duruş, karakterli bir davranış gösteriyorlar.

            Bu sürecin her anı, bu birlikteliğin her saniyesi “Aşk, Sevgi, Kişilik, karakter, Aileyi korumak, sevdiğine kol kanat geren kadın olmak, yaşama anlam yüklemek, iyi bir insan olmak, hayatın iyi ve kötü yanlarını paylaşabilmek, insanca yaşamanın pratikte karşılık bulmasıdır.

                 Birlikte güldüğü insanları acı çektiğinde asla bırakmayan bu omurgalı kadınlardan öğreneceğimiz çok şey var!

                 Ne Dersiniz?{jcomments on}

Tweet

Tweetle                      Paylaş                        Paylaş