Ömer Gürsoy- 10 Eylül 2015  Ne zaman bir spor tesisini görsem yazıma mutlaka Paulo Coelho’nun şu satırları ile başlarım:

“Töre metinlerinden birine göre, her insan yaşamda iki yoldan birini seçebilir: inşa etmek ya da toprağı ekmek. İnşa etmeyi seçenlerin işi yıllarca sürebilir, ama günün birinde yaptıkları inşaat biter. O zaman kendilerini kendi ördükleri duvarların içine hapsettiklerini görürler. İnşaat durunca yaşam anlamını yitirir. Diğerleri ise toprağı ekerler. Fırtınalara, mevsimlerin getirdiği bütün çetin koşullara göğüs gererler ve hemen hemen hiç dinlenmezler. Ama yapının tersine bahçenin gelişip büyümesi hiç bitmez. Bahçe, bahçıvanın sürekli ilgisini, dikkatini, bakımını gerektirirken bir yandan da yaşamını büyük bir serüvene dönüştürür.”

Daha önce bir yazımda “Tenis’in Las Vegas’ı” başlığıyla Garanti Koza’nın dünyanın en büyük tenis kompleksini anlatmaya çalışmıştım. Önce Federer, Dimitrov sonra Wenüs Williams, Jankoviç’in korta çıktığı bu devasa tesisi oğlu da milli tenisçi olan Garanti Koza Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü İlkel inşa etmiş.. Aslına bakarsanız İlkel’in mesleği de zaten inşaatçılık. Çok daha büyük inşaat işlerine imza atmış birisi. Kariyerinin içinde tenis kompleksi en kolayı görülüyor. Ama İlkel sadece bir tenis inşaatı yapmakla kalmamış, dünyanın en başarılı tenisçilerinin yetişeceği bir sistemi de devreye sokmuş. Garanti Koza bünyesinde Uluslararası Tenis Akademisini kurmuş, hedefi de geleceğin şampiyonlarını yetiştirmek.

Geçtiğimiz hafta zamanımın bir kısmını bu tesislerde geçirdim. Şükrü İlkel’in kurduğu hayale tanıklık ettim. Yine Colelho’nun dediği gibi “hayalleri ilginç kılan; hayallerin gerçekleşme ihtimalidir” sözünün burada da geçerli olduğunu gördüm.Ne de olsa 100 yıl yıldır tenis oynanan ve belki de devlet tarafından en değerli arsaları tenis için tahsis edildiği ülkemizde hala doğru dürüst başarılı bir sporcumuzun çıkmamış olduğu göz önüne alınırsa kurulan hayalin önemi daha iyi anlaşılıyor. Kendisi de 16 yaşında tenisi bırakmak zorunda kalan Şükrü İlkel Garanti Koza ile tenisin gerçek ruhunu ortaya çıkarmaya çalışıyor.

Peki dünya çapında bir tenisçi nasıl yetişir? Bir çok tenisçinin hayat hikayesine bakıldığında her biri bambaşka yollardan başarıya ulaştığı görülmekte.. Ama Tenisi diğer branşlardan ayıran en önemli unsur yerel bir rekabet değil uluslar arası bir rekabet olmasıdır. Daha 12 yaşından itibaren başlayan acımasız bir rekabet.. Sıklet farkı, boy-kilo farkı yok.. Dünyanın her ülkesinden sporcu aynı çuvalın içinden birinci olarak çıkmaya çalışıyor. Dolayısı ile daha küçük yaştan itibaren başka ülkelerden sporcularla antrenman yapmanın önemi büyük. İşte Garanti Koza’da tam bunu sağlıyor. İyi bir ürün almak için çağın metotlarından yararlanıyorlar. Şükrü İlkel kurduğu hayale kavuşmak için inşaat yapmanın yetmeyeceğini düşünmüş olacak ki Akademinin başına bir zamanlar Monica Seles’i çalıştırmış dünyaca ünlü Avustralyalı antrenör Dr. Gavin Hooper’ı ‘usta bir çiftçi” olarak getirmiş. Hooper diyor ki; tenis de ülke içi rekabet bir yere kadar tamam, ama gerçek rekabet uluslararasıdır. Dolayısı ile ne kadar yabancı oyuncuyla antrenman yaparsan turnuvalarda da o kadar avantajlı olursun!

             Hooper bu yolda ilerlerken her türlü fırtınaya, çetin koşullara göğüs gererek, hiç dinlenmeden, tıpkı bir çiftçi gibi yol almak zorunda…

Bir düşünürün dediği gibi;“Tohumlar yola düşerse, kuşlar onları yer. Tohumlar taşlara düşerse, büyümezler. Tohumlar iyi bir toprağa düşerse, ürün verirler. Tohumlar sadece iyi topraklarda verimlidir.”

Şükrü İlkel en güzel tesisleri inşa ederek tohumları iyi bir toprağa serpiştirdi ve usta bir çiftçiye teslim etti.

Şimdi sıra usta çiftçinin maharetlerini göstermesinde..

  {jcomments on}

Tweet

Tweetle                      Paylaş                        Paylaş