Türk futbolunda bahis skandalı sadece bir etik ihlal değil, kökleşmiş bir değer erozyonunun yansıması.
Artık mesele bireysel hatalar değil; sistemin bütüncül olarak dengeyi kaybetmesi.
Gerçek cesaret, semptomu cezalandırmakta değil; hastalığı doğuran yapıyı onarmakta gizli.
Aslında bazen sadece beden değil, sistemler de hastalanıyor.
Yıllardır yaşadığım kronik rahatsızlık sürecinde bunu çok net gördüm. Modern tıp ağrıyı dindiriyor ama çoğu zaman kök nedeni ortada bırakıyor. Oysa nöralterapi ya da manuel terapi gibi yöntemlerde amaç ağrıyı bastırmak değil; vücudu yeniden dengeye getirmek.
Çünkü gerçek iyileşme, dengeyle başlar.
Türk futbolunda yaşananlara baktığımda tablo çok farklı değil.
Yıllardır biriken sorunlar, zamanla sistemin esnekliğini kaybetmesine yol açtı. Altyapıdan hakemliğe, antrenör eğitiminden kulüp yönetimlerine kadar her alanda “sertleşme” var.
Milyarlarca lira borç içindeki kulüpler, menajerlerle iç içe geçmiş çıkar ilişkileri, liyakatsiz atamalar, birbiriyle iletişimi kopmuş kurumlar…
Tıpkı omurgamda görülen DISH sendromu gibi: sistemin hareket kabiliyeti azalmış, sinir ağı tıkanmış durumda.
Artık sadece tek bir uzuv değil, tüm beden ağrıyor.
Türk futbolu da böyle: ağrıyan yeri değil, ağrının nedenini tedavi etmemiz gerekiyor.