Teniste Vahşi Bir Kapitalizm Var!
x
Buradasınız >> Ana Sayfa HABERLER & MAKALELER Genel Ömer GÜRSOY Teniste Vahşi Bir Kapitalizm Var!

Teniste Vahşi Bir Kapitalizm Var!

2025-1Basliksiz-1-26

Futbolekonomi- 15 Ağustos 2025 Yazarlarımızdan Ömer Gürsoy’un TRT Radyo1’de 8 Ağustos 2025’ta katıldığı programda Tenis ve yeni gelişen spor dalı Padel’e ilişkin söyleşisini paylaşıyoruz.

 Radyo:1  Spor Yazarı ve Beşiktaş Divan Kurulu üyesi Sayın Ömer Gürsoy, Telefon hattımızda ve tenis ve padeli konuşacağız. Bugün futbolun dışında. Hoş geldiniz sayın Gürsoy.  

Ömer Gürsoy: Çok teşekkür ederim, iyi yayınlar…

Radyo1: Evet Ömer Gürsoy Şimdi aslında Beşiktaşlı taraftarlar şu soruyu da sorabilir Alınan sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz diye sorabilir. Bildiğiniz gibi Avrupa Kupası'nda önemli bir galibiyet alındı. Beşiktaş'ı nasıl gördünüz? Kısaca alayım. Çünkü tenis ve padel ağırlıklı konuşacağız. 

Ömer Gürsoy: Şimdi katıldığım tüm yayınlarda ben aslında skordan da bağımsız Beşiktaş'ın kulüp olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bu acıyı geçen sene ilk dönemde aldığımız Süper Kupa maçları, Türkiye Kupası maçları, oradaki şeylerden sonra aslında üç ay sonra Beşiktaş Kulübü'nün aslında tükendiğini görmüş olduk. 

Dolayısıyla galibiyetler bazen makyajlama unsuru görebilir. 

Şimdi ben dolayısıyla o kaybettiğimiz maçta, ne de bu kazandığımız maçta Beşiktaş açısından pozitif ya da negatif bir şey söylemek istemiyorum. 

Çünkü çok erken. Ancak Beşiktaş'ın daha tam hazır olmadığı da görüyoruz. 

bunun için bir on haftalık, on iki haftalık, on üç haftalık performansı görmek gerekir. Diğer  tarafta da Serdar Adalı başkanımız çeşitli transferlerle, daha dün yapılan transferlerle o 6 numara mevkiini doldurdu. Takımı biraz daha görmek gerekiyor. Ben biraz lig maçları başlasın, ilerlesin ondan sonra da futbol üzerinde tekrar yorumunu yaparız. 

Radyo1:  Çok teşekkür ediyorum. Şimdi tenis Türk tenisinde son yıllarda yavaş yavaş genç sporcularımız öne çıkmaya başladı. Sporcularımızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk tenisinin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha evvel? Çağla Büyük Akçay Evet, Roland Garros da Wimbledon'da mücadele etmişti ama bu sefer Zeynep Sönmez daha göz kamaştırıcı bir çıkış yarattı diye düşünüyorum. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Ömer Gürsoy: Şimdi tabii Türk tenisinin genel analizini biraz sonra yapmak üzere Zeynep Sönmez'in geldiği noktanın çok önemli olduğununun altını çizmek isterim..

Ki bunu ben yakın zamanda Fanatik gazetesindeki köşemde de TRT Spor'da yayınlanan maçlarını da, reytinglerini de ölçümleyerek TRT Spor ekibinden aldığım bilgilerle yazmıştım..

Çünkü o orada. Sönmez'in maçlarını Djokoviç kadar Türkiye'deki seyircinin izlemiş olmasının da çok önemli olduğunu söylüyorum. Şimdi Zeynep -daha önce benim oğlumda tenisçi olduğu için- çok sık birlikte antrenmanlarını izlemiştim. Tabii Zeynep bir sistemin ürünü mü yoksa bireysel bir gelişimin ürünü olarak mı  bu noktaya kadar geldi?

Yani Türk tenisinin genelini anlamak için aslında Zeynep Sönmez elimizde ki hem olumlu hem olumsuz bir örnek. 

Zeynep Sönmez normal  şartlarda fiziksel olarak dez avantajlı. Servis atma konusunda alması gereken çok mesafe var..

Fakat bütün bunlara karşın, bu handikaplarına karşın iki turu geçerek Türkiye'deki tenis tarihine girdi. 

Şimdi geriye dönük bir baktığımız zaman Zeynep aslında bir sistemin ürünü olarak buralara gelmedi..

Onlar çok büyük yokluklar içerisinde, ailesinin destekleriyle, sağlıklı bir antrenman programı içerisinde olmadan. Hatta şunu da söyleyebilirim. Ne yazık ki Türk Tenis Antrenörleri Zeynep Sönmez'i  geçmişte eğer bir teste sokmuş olsalardı muhtemelen ‘tenisçi olmaz ‘ diye de bir rapor vermiş olurlardı…

Ama Zeynep Sönmez bugün itibariyle Türk tenisisinde tünelin ucuna bir ışık yakmış ve diğer tenisçiler için de ümit  olmuştur..

 Ancak  Türk tenisinin sorunları çok farklı boyuttadır ve bunu da ayrıca konuşuruz. 

Radyo1: Peki o zaman şimdi Türk tenisiniz sorunlarından başlayalım. Çünkü Zeynep Sönmez evet bir çıkış yaptı. Daha evvel Çağla Büyükaksoy Bunun yanında birçok sporcumuz da bir noktaya kadar geliyor, sonra da ilerleyemiyor. O zaman tenisimizdeki sorun nedir? Siz daha yakından biliyorsunuz. Hem sporu biliyorsunuz, hem tenisi biliyorsunuz. Nedir bu sorunlar? 

Ömer Gürsoy: Şimdi şöyle söyleyeyim , yaklaşık on beş yıl kadar önce Habertürk gazetesindeki köşemde oğlum 6 yaşlarında iken “ Eyvah oğlum tenisçi olacak “ diye hala bugünde tenis camiasında fenomen olmuş bir yazım  vardı..

Ve bu yazıyı oğlumun tenise başlamasından Ankara Tenis Kulübünde üç ay sonra yazmıştım. Ancak bunu yazarken kendimin de uzun yıllar görev yaptığım Türkiye Basketbol Federasyonu ve Türkiye Futbol Federasyonundaki edindiğim tecrübelerin ışığında tenisin gelişimini analiz ettiğim zaman ortaya çıktı…

2016 yılında da Gençlik ve Spor Bakanlığı Sportif Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu'nda üye olarak görev yaptım; -ki o kurulda daha sonra Gençlik ve Spor Bakanı olan Sayın Mehmet Kasapoğlu, Spor Toto Başkanı olarak bulunuyordu. Daha sonra Konya Milletvekili olan Sayın Mehmet Baykan Gençlik ve Spor Genel müdürüydü. Daha sonra Çalışma Bakan Yardımcısı olan Sayın Faruk Özçelik o zaman Spor Bakanlığı Müsteşarı idi. O dönemde de tenisin tüm emarını çekmiştik.. daha sonra ki yıllarda  bu rapor  sıklıkla medyada da yer aldı. 

Şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nde 1920’li yıllardan  itibaren Türkiye'de tenis oynanıyor ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri o tarihten bu yana da aslında en değerli arsalarını  tenis  kulüplerine tahsis etmiştir. Yani Ankara Tenis Kulübü, ATDSk gibi ve Ted gibi..

Bu tahsislerin nedeni de Türk tenisine katkı yapmaları ve spor u yetiştirmeleri arzu edilmiş..

Zaman içerisinde bu kulüplerin bazıları sporcu yetiştirme görevini yerine getirirken bazıları da da sadece üyelik sistemiyle üyelerininin mutluluğunu önceliklemişlerdir..

Birinci altını çizeceğim husus buydu..

Ömer Gürsoy: İkinci  nokta ise “teniste inanılmaz bir vahşi kapitalizm olduğu gerçeğidir”. 

Yani Türkiye’de  tenisçiler ‘sporcu’ olarak değil bu özel akademilerde her ‘müşteri’ olarak antrenmanlara katılıyor..

Dolayısıyla bir müşteri ve bir akademi yönetici arasındaki ilişkilerden Ilişkilerden de sporcu değil, müşterinin memnuniyeti üzerinden yürüyor Ve bunun yanında da tabii ki tenisin kendine özgü önemi var. Ama en önemli nokta da yıllar içerisinde Tenis Federasyonu yöneticileridir. Türkiye'deki gelişimi konusunda sporcuları az önce söylediğim müşteriden sporcuya döndürmek değil, sporcudan müşteriye doğru çevirerek altyapılardaki tenis  liglerini kaldırarak,  sporcuyla kulüp arasındaki organik bağlar da koparılmış oldu. 

Ve bunların her birinin çok alt başlıkları çok uzun uzun anlatabilirim. Hatta o raporlarla ilgili kısımları da. Şimdi az önce önüme çıkarttım ve yıllar içerisinde 2016’da ki raporda söylediğimiz her yıl sisteme (8-9-10 yaş) 2000 sporcu girerken bir sonraki yaş grubuna (11-12 yaş) yüzde yüz azalarak devam etmiş ve bir bakmışız 18 yaşına kadar elimizde sadece 20-30 oyuncu kalmış..

Evet Türkiye büyük bir ülke..Şimdi şöyle bir örnek vereyim sevgili izleyicilerimiz daha rahat karşılaştırma yapabilsinler diye…

Şimdi biz Eylül ayında Sırbistan'la Davis Cup maçlarımız olacak ve ben de Adana Tenis ve Dağcılık Spor Kulübü( ATDSK) Başkanı Sayın Ali Refah Keskin'in de özel davetiyle Sırbıstan’ gideceğim.. ATDSK’nün milli  sporcuları Sırbistan’a karşı mücadele edecek..

Bu arada ATDSK’nın y son dönemlerde yaptığı hamlelerle hem sporcu yetiştirme konusunda, hem de kulübün üst yapısını güçlendirerek çok değerli bir iş ortaya koyuyorlar..

dünyanın en başarılı tenis ülkesi  İtalya ile uzun soluklu bir işbirliğine imza atmıştır..

Bu işbirliği çerçevesinde Türk tenisine yeni bir soluk açan ve vizyon katan bir kulüp olmuştur. 

Bunun da altını özellikle çizmek istiyorum. 

Şimdi orada bizim 7,5 milyonluk  Sırbistan'da ile 85 milyonluk Türkiye karşı karşıya gelecek..

Sırpların efsanevi oyuncusu Djokoviç iki ay önce Türkiye'ye bir organizasyon için geldiğinde “Türkiye'de tenis sistemi yok” dedi. 

Bakın bu altın cümledir. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum. 

Şimdi rakibimiz Sırbistan'ın ilk yüz içerisinde Djooviçle birlikte tam 5 oyuncusu var.  bizim en yüksek rankingi  olan oyuncumuz ise 485. sırada..

Dolayısıyla bazı branşları ülkelerle de karşılaştırmak gerekebiliyor. Yunanistan nüfusu on üç milyon. 

Ne yazık ki bu 2 ülke de teniste bizden çok öndeler. 

Şimdi dolayısıyla teniste sorun bir tane olmadığı için tek bir mucizevi çözüm de yok.. 

Ancak en azından ben bu sorunları ve  mutlaka federasyonda  bu değişimin olması gerektiğiyle ilgili seçim öncesi de çok yazılar yazdım. Seçim sonrasında da bu yazılarımla da işte ‘aks değişimi’, ‘tenis kabuk değiştiriyor’ gibi yazılarla da yeni dönemin Federasyon Başkanı Şafak Müderrisgil'in izlediği politikaları ya da izlemesi gereken politikalarla ilgili de görüşlerimi ifade ettim..

Radyo 1: Ömer Gürsoy ile Fanatik gazetesi spor yazarı Ömer Gürsoy ile Türk tenisini konuşuyoruz. Gerçekten çok önemli bilgiler aktarıyor. 1920'de Türkiye'de tenis oynanıyor. Ancak o dönemden itibaren bir sıkıntı var. Müşteri mi sporcu mu geliştirilecek? Bu konuda sıkıntılar var ve 7 buçuk milyon kişinin olduğu, yaşadığı Sırbistan’da ilk yüzde 4 sporcu var. Türkiye'de 90 milyon kişinin olduğu bir ülkede ise ilk 400 de sporcumuz yavaş yavaş olmaya başladı. Bu aslında konuşulması gereken bir durum. Bu konuyu da gerçekten çok önemli bilgiler olarak aktardı bize. Ömer Gürsoyla şimdi de  Padeli konuşacağız. Bildiğiniz gibi Padel de farklı bir spor dalı olarak ortaya çıktı. Bu tenisin dışında olan bir spor dalı. Ama Tenis Federasyonu'na bağlı, bütün dünyada ise önemli olarak değerlendirilen bir spor dalı. 

Evet, şimdi aslında bu tenisi ara ara konuşalım sizinle. Çünkü önemli bir raporlama içindesiniz ve ardından ne olabilir ne olmaz bunları değerlendiriyorsunuz. Ama yeni bir spor dalı var. Özellikle de oğlunuzun da sporcu olarak yer aldığı bir spor dalı. Padel Bu nasıl bir spor? Nasıl doğdu ve nereye doğru hareket ediyor? Padel sporu. 

Ömer Gürsoy:  Şimdi tabii benim oğlum aslında kendisi aynı zamanda milli tenisçi. Tabii yurt dışı maçlarına gider gelirken Padeli birçok ülkede görmüştü ve yaklaşık üç buçuk yıldır padel çok sürekli üzerinde konuştuğumuz bir konu olmuştu ve bu aslında geçmişte Meksika'da ortaya çıkmış ama daha sonrasında hızla tüm Ortadoğu'ya ve Orta Doğu ülkelerine ki biz Riyad'da oynanmayan Fenerbahçe Galatasaray maçına gittiğimizde 4 - 5 saat vaktimiz vardı. Her tarafta Padel kortları vardı. Daha sonra Dubai'den işte birçok kulüpleri gördük. Markalar, kulüpler açmışlar Dubai'de ve aslında Katar  İnvestment spor ( QIS) diye ve sporun da çok fazla yayınlaması nedeni Katarlıların da buna özel ilgi göstermesi. Paris Saint Germain başkanının da padel oyuncusu olması, Şu an Messi ve Agüera'nın Padel kulübü kurması. 

Türkiye'de Muslera, Arda, Turan gibi birçok oyuncunun padel oynaması. Ronaldo'nun oğluyla oynadığı zaman 18 milyon like alması. Şunu da söylemek istiyorum. Yaklaşık iki buçuk yıl kadar önce. O zaman Nuri Şahin Antalyaspor'u çalıştırırken bize dediler ki Antalyaspor'da Nuri Şahin antrenmanlarının olduğu antrenman tesisine bir tane padel kortu kurmuş ve biz de oğlumla o korta gidip  panel oynamıştık, padel raketini ilk kez elimize bu şekilde almış olduk.

Ve öğrendik ki aslında Nuri Şahin oyuncularla da sürekli oynuyor. Futbolla da çok bir bağı olan masa tenisinin daha büyüğü, tenisin daha küçüğü yirmi on ebatlı ama dört kişinin oynadığı ve çok böyle. Yani size şunu söyleyeyim sekiz yaştan yetmiş yaşlara kadar herkesin oynayabileceği, bir bakıma da aile branşı. Bunun gelişimini şöyle bakabiliriz. Yani yaklaşık şu an altmış yetmiş milyon kişi para ile oynuyor. İspanya'da yaklaşık iki buçuk üç milyon tenis oyuncusu var ama padel de  lisanslı  sporcu sayısı ise 4 milyon. 

O yüzden İspanya birçok alanda olduğu gibi bu branşta da çok önde gidiyor. Bunun Türkiye'ye dönüldüğü zaman Şubat ayında Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Osman Aşkın, bakın onayıyla gelişmekte olan federasyonun bünyesinden Padel Tenis Federasyonuna bağlandı ve ben de köşemde ‘Tenis kabuk değiştiriyor’ başlıklı yazımda da bu geçişten  bahsetmiştim. Ben burada hemen bunun arkasından üç dört ay sonra Madrid'de yapılacak Avrupa Şampiyonasına da Sayın Bakan Yardımcısı Hamza Yerlikaya, Genel Müdürümüz Veli Ozan Çakır ve Şafak Müderrisgil, Tenis Federasyonu Başkanı'nın özel onayıyla ilk kez A Milli Takım seviyesinde katıldı. Avrupa Şampiyonasına katılma fırsatımız oldu. Ve aslında burada tabii Türkiye'nin bulunduğu noktayı, Avrupalıların geldiği noktayı da test etme fırsatı oldu. Ancak Türkiye'de Padel ekonomik anlamda ve tesis anlamında hızla büyüyor. Ben bizzat kendim yaklaşık bir ay önce önce Alaçatı Padel  kulübünde birkaç gün misafir oldum. Orada 4 kort sabahtan akşama kadar dolu. Daha sonra Göztepe Kulübü'nün Urla'daki yelken kulübünün içerisine yaptırdığı dört panel kortu yine dolu. İstanbul'da İstinye'de ise alttaki 6 kort yine full dolu. İnanılmaz bir şekilde padele ilginin olduğunu görüyorum. Ancak bunun sportif anlamda gelişimi ve branşın büyümesi için şimdi Tenis Federasyonu Başkanı Şafak Müderrisgil ve ekibine, Şöhret Paksil ve Tayfun Özkan'a da burada büyük görev düşüyor. Bu süreç içerisinde Tenis Federasyonu Genel Sekreteri Sayın Volkan Akgün de bürokratik aşamalarda PaDEL'in gelişiminde katkılarda bulundu. O yüzden bu çok heyecan verici. Branşın yakın zamanda çok fazla da hem görsel anlamda göreceğimizi, hem duyacağımızı ve çok sürpriz şekilde insanların padel oyuncusu olacaklarını göreceğimizi düşünüyorum. 

Radyo1: Ömer Gürsoy Şöyle ki. Hani teniste 1920 yıllarında, 20'li yıllarda bir atak var, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla birlikte. Ama geldiğimiz nokta bu. Dediniz ya sistemsel, bireysel sıkıntılar var. Sistemi belli bir şekilde kurabilmiş değiliz. Daha tam anlamıyla bir Hırvatistan kadar bile kuramamışız. 7,5 milyon nüfusuyla ilk yüzde 4 sporcusunun olduğunu söylediniz. Peki panelde böyle bir hamle yaparsak ne yapmamız lazım? Hangi adımları atmamız lazım? Tenis Federasyonu başkanıyla bunları konuştunuz mu? Veya işte panelde ne yapılması lazım ki biz ileri düzeyde olan ülkelere biraz daha yaklaşalım. Padel yeni bir spor dalı olduğu için. 

Ömer Gürsoy: Öncelikle teniste geçmişte yapamadıklarımızı bugün  padel de yapalım. Bakın bu çok önemli. Çünkü teniste de bir yenilenme ile birlikte tenisle Padel birbirlerine benzeşen mekanizmalar yani turnuva sistemleriyle. Şimdi buradaki en önemli nokta padelde az önce söylediğim sporcu geliştirmek ve yetiştirmek üzerine dediğim konu tenis için de geçerliydi. Teniste kurulan hiçbir sistem bugüne kadar sporcu odaklı olmadı. Bugün padel de  de korkum o ki, eğer geç kalınırsa bu oluşturulan Padel kulüpleri yapıları aslında biraz da ekonomik gerekçelerle oluşturulmuş ve sadece para kazanma endeksli olduğu için sporcu yetiştirme odaklı olmak. İşte federasyon burada önderlik yapacak ve padelde kısa süre içerisinde lisanslamalar, antrenörlük eğitimlerinin oluşturulması gibi Bürokratik öncelikli işlemler var. Artı federasyon kendi tesislerinin içerisine padel kortları da yapması gerekiyor. Size şunu söyleyebilirim.  6 milyonluk Ankara'da sadece bir parkın içinde bir tane ticari amaçlı bir kort var ve benim oğlum da Ankara'dan Padel A Milli Takım oyuncusu oldu. Yani önce bu tesisleşme ile birlikte özel teşebbüsü de destekleyerek. Ama federasyon da bunlara Türkiye şampiyonaları, ligler, küçük yaştan itibaren ligler kurarak ve kulüplerle oyuncular arasında bir bağ kurularak. Bunun altını özellikle çiziyorum. Bugün sizin bir çocuğunuzu tenis oynattırmak isterseniz, bugün bir kulübe ödeyeceğiniz rakam on beş bin lirayla otuz bin lira arasında değişir. Düşünün aylık olarak söylüyorum. Bunun yanına malzemeler, bunun yanına turnuvalar  ve bu aynısı aslında para için de geçerli. Dolayısıyla şu an dünyayla aramızda, tenisle aramızda dünyada yüz yıllık mesafe var. Ama padel ile Aramızda on yıl mesafe var. Ancak bu coğrafyanın, bu ekonomimizin bulunduğu durumla yani ben bunun bir olumsuz bir anlamda söylemiyorum. Türkiye'de padelinde, tenisinde ekonomisi aslında çok büyük ve büyümeye de aday. Yani şunu söyleyeyim tenis bugün iki buçuk milyar civarında bir ekonomisi var ve hızla büyüme noktasında tabii çok daha mesafe alacak ve bu iki buçuk milyarlık ekonomiyi, yüzde doksanını aileler sübvanse ediyor ve herkes bir şekilde tenisten para kazanıyor... Yakın zamanda Patel'den de para kazanacaklar ve kazanıyorlar teniste de. Yani malzeme satan da kazanıyor, antrenör de kazanıyor, kulüpler, akademiler de. Ancak kazanamayan bir kesim var yıllardır teniste … ‘sporcular…’

Radyo1: Evet. 

Ömer Gürsoy: Yani bir Zeynep Sönmez'in sportif anlamda kriz manilerinden aldığı rakamlar da çok büyük değil. Zeynep Sönmez, Türkiye Cumhuriyeti'nde Sayın Cumhurbaşkanı'nın da Türk Hava Yolları tarafından verdiği destek ve bununla birlikte elde ettiği başarılardan yakaladığı çeşitli sponsorluklarla o projelerin üstünde bir gelir elde etti. Herkes Zeynep Sönmez gibi şanslı olamayacak. 

Radyo1: Evet.  

Ömer Gürsoy: Dolayısıyla Padelde teniste yapamadıklarımızı yapmak zorundayız. 

Radyo1: Peki şöyle diyeyim, hani bunda bir yapmak zorundayız ama yapabilir miyiz? Kısa orta, uzun vadede hani böyle bir süreç olarak nasıl bir şey görüyorsunuz? 

Ömer Gürsoy: Ben yapılabileceğini düşünüyorum ve hiçbir mazereti de kabul etmeyen bir karaktere sahibim. Yani ben o yüzden bu konuda hem pozitif anlamda desteklerken de hem hem de Henry Ford'un dediği gibi ‘hata değil çare bulun’ yaklaşımı ile de önerilerimi de sunmaya çalışıyorum..

El birliğiyle büyük mesafe alacağımızı düşünüyorum..

Ama benim şu kısa sürede Türkiye'deki yaptığım gezilerde ve Antalya'dan aldığım ve birçok yerden baktığımda herkes Padel Kortları kurmak istiyor. Ama buradaki tek korkum bu bir ekonomik bir nedenden dolayı oluşması. Bunları eleştirmek için söylemiyorum. Bunların sporcuları. Dolayısıyla bu zindelik, bu hareketlilik padelde hızlı bir gelişimi sağlayacaktır. Bu yüzden hepimizin el birliğiyle hem Tenis Federasyonu da  yeni bir padel kurulu oluşturuldu..

Tenis Federasyonu Başkanı Şafak Müderrisoğlu da oyuncuları da koruyacak modelleri oluşturduğu zaman ve bu iklimde, yani aslında İspanya'da falan bu kadar hızlı büyümesinin nedeni iklim de onlar hep aslında açık kortlarda oynuyorlar daha çok. Çünkü iklimleri de Mesela bizde de bu iklim çok müsait. Hatta yakın zamanda Adana Tenis Dağcılık Spor Kulübü Başkanı Sayın Ali Refah Refah Keskin de ilk padpadel kortunu kulübünün içinde inşaatına başladı ve yakın zamanda da bunun daha büyük tesislerin Adana'da kurmak için de girişimlerde bulunma arzuları var..

Böylece ben üç dört yıl içerisinde de çok önemli noktalara gelebileceğimizi düşünüyorum. 

Radyo1:  Şimdi bir de tabii ki Antalya, İzmir, İstanbul şimdi baktığımız zaman ama sporcu kaynağı olarak da doğuda da sporcularımız var. Doğuya doğru da açılmamız gerekiyor mu? Daha evvel Cengiz Durmuş döneminde mesela Doğu Ligi de yapılmıştı teniste. Hani böyle bir hamlede yapılabilir mi panelde? Çünkü tüm Türkiye'ye yayarsak çok farklı yerlerden sporcular gelmesi rekabeti daha da artırır diye düşünüyorum. 

Ömer Gürsoy: Şimdi bu çok güzel bir yere geldim aslında. Tabii bu eski federasyon başkanının Türkiye'de batı ligini yapmadan, sadece doğu ligini yapıp, doğu ile batı ligini entegre eden bir yapıyı kurmaması konusunda ben burada eleştirel olarak yaklaşıyorum ve onun da büyük bir oy potansiyeli için öyle kullanıldığını. Ama bu arada Doğu'da da biz de gittik, oğlumla da gittik. Urfa'da birçok ilde tenise çok büyük ilgi var. 

Radyo 1: Son 30 saniye. Ömer Gürsoy Son 30 saniye. 

Ömer Gürsoy:  Peki. Dolayısıyla tenise çok büyük ilginin olduğu doğu doğuda, doğuda PYD ile de Tenis federasyonu o sistemlerle birlikte entegre ederek çok hızlı bir şekilde tenisten de daha hızlı doğuda gelişeceğini de söyleyebilirim. 

Radyo1: Çok teşekkür ediyorum. Çok önemli bilgiler aktardın, yorumlarda bulundun. Kolay gelsin, başarılar diliyorum. 

Ömer Gürsoy: İyi yayınlar. 

Radyo1:  Diliyorum. Çok teşekkür ediyorum. Fanatik Gazetesi spor yazarı, Beşiktaş Divan Kurulu üyesi Ömer Gürsoy bizlerle birlikteydi. 

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  181  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Ömer Gürsoy Pazartesi, 21 Haziran 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

futbolekonomihakkimizdabanner2

esitsizliktanitim

aksartbmmraporbanner

Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay

Kimler Sitede

Şu anda 1326 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 52496856

raporlaranas

kitaplar aksar

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1