Olimpiyat Yolunda Kaderimizi Sadece Federasyonlara Bırakamayız…
x
Buradasınız >> Ana Sayfa HABERLER & MAKALELER Genel Ömer GÜRSOY Olimpiyat Yolunda Kaderimizi Sadece Federasyonlara Bırakamayız…

Olimpiyat Yolunda Kaderimizi Sadece Federasyonlara Bırakamayız…

 1212323

1 Eylül 2025- Futbolekonomi ve Spor Yazarı  Ömer Gürsoy’un TRT Radyo1’de 20 Ağustos 2025’ta katıldığı programda “2028 Los Angeles Oyunları’ ve “Sporda Devletin Rolü ne olmalı’ konusuna ilişkin söyleşisini paylaşıyoruz.

 

Radyo 1:

Spor Gündemi programını dinliyorsunuz ve sizlerle birlikteliğimizde şimdi Fanatik Gazetesi Spor yazarı Ömer Gürsoy telefon hattımızda Sayın Gürsoy hoş geldiniz. 

Ömer Gürsoy:

Hoş bulduk. İyi yayınlar. 

Radyo 1:

Teşekkür ediyorum. Şimdi bir sene oldu. Paris Olimpiyat Oyunları sona erdi. Paralimpik Oyunlar da sona erdi ve bir sene geçti üzerinden. Şimdi üç senemiz var. Üç sene sonra yeni bir olimpiyat oyunlarına, paralimpik oyunlara gideceğiz. Şimdi hedefimiz olimpiyat olimpiyatta her geçen gün daha iyiye gitmek, daha farklı branşlarda mücadele etmek, oralarda başarılı olmak isteyen ve olan bir takımımız var. Olimpik milli takımlarımız var. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Şu bir sene içinde biz Paris Olimpiyat Oyunları'ndan sonra ne yaptık ve ne yapmamız gerekiyor? Neyi yapmadığımızı görüyorsunuz, öngörüyorsunuz. 

Ömer Gürsoy:

Çok güzel bir giriş yaptınız. Çok teşekkür ederim. Şimdi tam iki yıl, 10 ay, yirmi sekiz gün, yani sizin de ifade ettiğiniz gibi üç yıllık bir süre kalmış. Bu bilgilerin ışığında şöyle bir giriş yapmak istiyorum. 

Önce 2024'ün küçük bir analizini yapmak isterim. 2024’de Paris’de sadece 3 gümüş ve 5 bronz alarak 8 toplam sekiz madalya ile altmış, dördüncü sırada olimpiyatları tamamlamışız. 

Şimdi bunu mukayese etmemiz gerekir. 

Başka ülkelerle ekonomisi bize yakın olan, nüfusu bize yakın olan, nüfusu bizden az olan, nüfusu bizden çok olan. 

Ama sporda şöyle bir konu vardır. Genelde olimpiyatlarda özellikle ekonomik seviyesi yüksek olan ülkeler olimpiyatlarda daha başarılı olurlar. Yani bunun bazı istisnalar olabilir. Mesela Suudi Arabistan gibi. Ama genel anlamıyla böyledir. Dolayısıyla bir ülkenin ekonomi seviyesindeki yükseklik spor alanındaki yükseklik ile paraleldir…

Bunları niçin söyledim? 

Biz G20 ülkesiyiz ve G20 ülkesi olarak biz Paris’de 64. Sırada tamamlamışız. 

Peki G20'nin içerisinde bulunan diğer on ülke aslında ilk 10'u almış. Yani yirmi ülkenin on tanesi ilk 10'da kendine yer bulmuş..

Ben hemen hızlıca bu ülkeleri okuyacağım. 

Tabii bir Amerika, iki Çin, 3. Japonya, 4 Avustralya, 5 Fransa, 6 Hollanda, 7 Büyük Britanya, 8 Güney Kore, 9 İtalya, 10 Almanya. 

Peki toplamda olimpiyatlarda kaç  madalya dağıtılmış?

Paris de bin 44 madalya dağıtılmış. 

Evet, bu ilk onda ki G 20 ülkesi bunun neredeyse yüzde elli, yüzde elli beşini almış. Yani 583 madalyayı bu 10 ülke paylaşmış..

329 altın madalya dağıtılmış 2024'de ve 200’ünü bu 10 ülke almış..

Daha aşağılara doğru indiğimizde de Bulgaristan, Gürcistan, İran, Azerbaycan gibi ülkeler de 3'er ya da 2'şer altın madalya almışlar ve kendilerine üst sıralarda yer bulmuşlar..

Burada benim en çok dikkatimi çeken ülke toplam 13 madalya alarak 13. sırada  tamamlayan Özbekistan'dır. 

Paris 2024’ün hemen ardından Özbek bir yetkili  verdiği demeçte; “Biz hemen bugün yeni bir planlamayla 2028 Los Angeles’ın startını verdik. “

Şimdi sizin sorduğunuz soruya döndüğümüz zaman, bu Mr'ı çektikten sonra biz bir yılda ne yaptık? 

Seçimlerle zaman kaybettik. 

 Ömer Gürsoy:

Federasyon seçimleri ile zaman kaybettik ve ve çok uzun soluklu 6 ay 7 ay süren olimpiyat sonrası seçim süreçleri oldu. 

Ben de hen o sırada ve daha önceki tüm federasyon seçim dönemlerinde ‘başarısız federasyon başkanlarına mahkum muyuz’ diye yazılar yazmıştım. 

Dolayısıyla bu ülkenin federasyon başkanlarının başarısız yönetimlerinin artık görev almaması gerektiğini ve yeni bir kadroyla, yeni bir soluklanma ile, yeni bir vizyonla 2028’e doğru gitmemiz gerektiğini hep savunmuştum. 

Fakat buradaki kritik nokta şu: Üzülerek söylüyorum ki; bizim ülkemizde ekseriyetle federasyon seçimleri ; sportif başarı üzerine değil mevcut federasyon başkan ve yöneticilerinin kuyumcu hassasiyeti ile delege avcılığı şeklinde gerçekleşti..

Böylece sportif anlamda başarısız ama genel kurul delegesine hakim bir de facto durumla karşı karşıya kaldık ve böylece başarısız Federasyon başkanları sistemde hep rol aldılar. 

Yani onların öncelikleri sportif başarıdan ziyade  koltukta kalmak oldu. 

Peki burada şimdi şunu sormalıyız; tüm bunlar olurken devlet nerede duracak…

 Ömer Gürsoy:

Şimdi eğer müsaade ederseniz devam edin veya sorularla, sorularla da interagtif ilerleyebiliriz…

Radyo 1:

 Çok güzel aktarıyorsunuz. Bir de yazınızda okudum ben, çok güzel aktarıyorsunuz. Hani burada bize ne görev, daha doğrusu devlete ne görev düşmesi gerekiyor? 

 Ömer Gürsoy:

Tabii şimdi devletle federasyonlar arasındaki ilişkiyi biraz tanımlamamız gerekiyor. 

öncelikle ‘devlet sporun ana sponsorudur’ ki bu bütün Avrupa ülkelerinin, özellikle Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin mottosu da budur. 

Devlet sporun ana sponsorudur. 

‘Devletten bağımsız spor organizasyonu olmaz’ ilkesi  de Amerika'da dahi vardır. 

Şimdi burada ‘spor yaptırma hiyerarşisi’ görevi olan yani federasyonların, ‘sporun maddi ortamını hazırlama hiyerarşisi’, devlet karşısındaki bağımsızlığını ilkece savunduktan sonra devlete, spor işlerine karışma ve spor örgütüne nüfuz etme hakkının nasıl verileceği önemli. 

Fransızlar burada diyor ki; “ Sporda kamu yönetimi olarak, elbette federasyonların bağımsızlığına, özerkliğine saygılıyız. Ancak federasyonların bağımsızlığına ve özerkliğine müdahale etmeksizin nüfuz ederiz; çünkü kaderi de tek başına federasyonlara bırakmayız.”

Evet, çünkü sporun maddi ortamını hazırlayan Devletle spor yaptırma hiyerarşisinde olan federasyon arasında böyle bir ince bir çizgi var. Dolayısıyla bizim olimpiyatlara doğru giderken dönemin Gençlik ve Spor Genel Müdürü Sayın Mehmet Atalay ile birlikte yaptığımız çalışmalarda federasyonların özerkliğinin yolunu açan çalışmada, ben de bu çalışmaların içerisinde önemli görevler almıştım. 

Ve bugün geldiğimiz noktaya kadar da bu özerkliğin bir tür aksamalarına karşın her zaman arkasında durdum..

Ancak devletin de bazı yerlerde sigorta maddelerine, sigortalara ihtiyaç duyar. 

Çünkü bir federasyon eğer başarısızlığa doğru gidiyorsa, testiyi kıranla testiyi taşıyanı nasıl ayrılması gerekiyor? 

Yani bir federasyon çok başarılı gidiyor, diğeri başarısız gidiyor. 

Ömer Gürsoy: 

Yıllar içinde Başarısız olduğu için görevden ayrılabilen bir federasyon başkanı çok az oldu ülkemizde…

Çünkü, spor delegelerinin organizasyonu aynı Siyasi partilerde nasıl başkan, genel başkanlar, delegeleri belirleyip sonra delegeler Ankara'ya geldiklerinde onları seçiyorlarsa, biz de maalesef kulüp federasyon başkanları özellikle uzun süre görev yaptıktan sonra kulüplerle kurdukları ilişkilerden, statülerde yaptıkları kurnazlıklardan, federasyon seçimleri de bu antidemokratik ve başarının ölçülmediği bir yapıya geldi. 

İşte burada da devlet tarafının eksiklikleri oluştu. Bunun. Bundan dolayı da 2011 yılında Sayın Faruk Nafiz Özak’ın Spor Bakanlığı döneminde - ben de kendisinin sporla ilgili danışmanıydım- spor federasyonları yasasının içerisine tüm federasyonların nereye doğru gittiğini tespit edecek, analiz edecek, onlara strateji verecek ve dahası da başarısız oldukları durumda o federasyonlarla ilgili görevden alınmaları konusunda rapor yazan bir yapı vardı. O yapı bugün de devam ediyor ama nispeten yukarıda saydığım görevlerin yerine farklı bir çalışma biçimi şeklinde …

O zaman soru şu…

Biz olimpiyatlara bu devlet ve federasyon arasındaki ve Fransızların dediği gibi sadece kaderi federasyonlara bırakmayacaksak, o zaman nasıl bir yapı kurarak hazırlanacağız…

Bu 3 yıllık dönemde olimpiyatlara hazırlıklar ne yazık ki 3 yılda değil 13 yılda yapılır. Ama bu 3 yıl da az bir süre değil, çok uzun bir süre de değil. 

Radyo 1: 

Peki Sayın Gürsoy, şöyle ki. Şimdi bakıyorum devletin üstüne düşen görevleri yaptığını görüyoruz. Özellikle Türkiye Olimpiyat hazırlık Merkezleri muhteşem bir tesis, muhteşem tesisler bu. Orada bir sistem var, devam ediyor ve baktığımız zaman da birçok farklı spor dalında sporcu üretmeye, geliştirmeye, yetiştirmeye başladık. Ama bir noktadan sonra bunları biz olimpiyatlar için hazırlayamıyoruz. Bir noktaya geliyoruz, bazı spor dallarında evet iyiyiz ama bir noktada da onları geliştiremiyoruz. O zaman o kuşağı da kaybediyoruz. Şimdi burada devlet evet federasyonla bağlantısı var. Federasyonu, başkanı biraz daha farklı bir şekilde denetlemesi lazım. Ama 3 senede çok kısa bir süre ne yapacağız? Ne olacak da biz Amsterdam'da. 

Ömer Gürsoy:  Amerika'da, Los Angeles'ta. 

Radyo 1:  Los Angeles'ta yani 3 gümüş, 5 bronz değil de 13 gümüş, 2 altın, 6 bronz alacağız veya biraz daha üst sıralara çıkacağız. Ne yapabiliriz? 

Ömer Gürsoy : 

Şimdi tabii sorun geçen tenisle ilgili. Konuştuğumuzda da sorun bir tane değil. Sorun bir tane olmadığı için, karışık ve karmaşık da olduğu için hiç bu tip konularda mucizevi bir tane tableti verdik, olduk değil. Yani biz aslında ne yazık ki son yedi, sekiz, dokuz, on yılların içerisinde bu devlet ve federasyon arasındaki bağlantıları da sağlıklı bir şekilde oluşturamadığımız için de bir hayli zaman kaybettik. 

Mevlana'nın çok güzel bir sözü var. “Yüz ayak merdivenin iki basamağı noksan ise dama çıkmak isteyen çıkamaz” ... 

Şimdi biz senin de ifade ettiğin gibi doksan sekize kadar getirebiliyoruz. Tesisler, TOHM merkezlerini açarak, olimpik havuzları hazırlayarak. Ama ilk iki var ya o doksan dokuz işte o işin içerisine bilimi, psikoloji birçok unsuru içine katacak bir şey. Şimdi biz tesisler yapma konusunda, yani inşaat yapma konusunda, aslında spor tesisleri üretme konusunda son yirmi yıl Avrupa'nın en çok spor tesisleri üreten ülkesi olduk. Ancak sporcu yetiştirmek, çiftçilik yapmak başka bir zanaat ister. Şimdi bir Çin bambusunun yetişmesi şöyledir. Çim bambusunun..

Çinliler bunu ekerler, suyunu verirler. Ve bunu gübrelerle sevgisini verirler. Aynı altyapı sporcuları gibi. Ama ilk senesinde bambu köklerini aşağıya doğru verir, ikinci yıl gelir. Siz yine altyapı sporcusunu düşünün. Şimdi geldi dokuz yaşında, sekiz 8 yaşında ektik. 9 yaşına geldi yine sabırla, sevgiyle, şefkatle. Bunun suyunu, gübresini verirler. Yine bambuda bir hareket olmaz. Yine kökleri aşağıdadır. 3 yıl 4 yıl, 5 yıl yine aynı şekilde olur. Geldi o sporcu 15 /16 lara işte beşinci yılın sonunda yirmi tam yirmi yedi metreye çıkar. 

Radyo 1: Evet. 

Ömer Gürsoy : Çin bambusu. Yani biz şimdi Çin bambu'sunun yani o beşinci yılda filizlenmesini, işte işte bakın on dört yaşında filizlendi değil. Bu sekiz yaşından itibaren bir antrenör tarafından, bir sistem tarafından beslenen, yetiştirilen, geliştirilen bir sporcu mekanizmasından. Bunun. Bunu. Bir başka programda da bunu detaylandırmak üzere ben İspanya'nın. Barcelona Olimpiyatlarından önce Ada 92 planı diye hayata soktuğu ve İspanya'nın bütün branşlarda ki dönüm noktası olan çalışmalarını detaylı olarak bir başka programda anlatmak üzere. Şimdi burada yapmamız gerekenler en azından mevcut olimpiyatlara gitme potansiyeli olan sporcuları, gitmeyi garantilemiş olanları, kota alacakları en üst bilimsel çalışmalarla her zamanda altını çizerek ölçemediğini yönetemezsin. Sporcular her üç ayda bir, her 4 ayda bir testten geçirilmeli. Fiziksel gelişmeleri, mental gelişmeleri takip edilmeli. Yani benim şu an ilk etapta söyleyeceklerim bunlardır. Ama Spor Bakanlığımızın bir an önce bu federasyonlarla olan olimpiyatların sporcularının geliştirilmesi konusunda biraz daha fazla müdahale etmeksizin nüfuz etmesi gerektiğinin de altını çizmek istiyorum. 

Federasyonlar olimpiyatlara sporcu hazırlama  konusunda kamunun koyduğu hedef ve stratejinin dışına çıkarsa gerektiğinde bu çerçevede müdahaleyi kaçınılmaz görürüm..

Devlet, testiyi kıran federasyonu seyirci gibi izleyemez, izlememelidir de..

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  122  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Ömer Gürsoy Pazartesi, 21 Haziran 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

futbolekonomihakkimizdabanner2

esitsizliktanitim

aksartbmmraporbanner

Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay

Kimler Sitede

Şu anda 1278 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 52496738

raporlaranas

kitaplar aksar

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1