Yrd.Doç.Dr.Recep CENGİZ- 16 Şubat 2018 Futbolla ilgili günlük konuşmalarda çok tartışlan konulardan biri teknik direktörlerdir.

Çoğu insan, teknik direktörlerin oyun anlayışı, takım kurgusu, oyuncu değişikleri veya yönetim tarzılarının ne olduğu ve nasıl olması gerektiği ile ilgili düşünce üretmektedir; ancak bu insanların çoğu, futbolun, futbol eğitimin anlamının ne kadar geniş olduğunun farkında değildir.

Farkında olmadığımız, futbol medyasının (üç büyük takımdan birini çalıştırmadığı için olsa gerek!) yeterince ilgi göstermediği, teknik direktörlerden, Abdullah Avcı’nın eleştirel zeminde duygu, görüş, düşünce, karar ve tercihlerini hiçbir maskelemeye ihtiyaç duymadan açık, duru ve net bir şekilde ifade edebilmesi birçok futbol  insanının ufkunu genişletiyor. Anlamlı bir futbol yaşam biçimine duydukları istek giderek büyüyor. 

“İyi antrenörlük” sadece takımın gidişatına bağlı olarak yaşantıları biçimlendiren zihinsel ya da psikolojik bir süreç değildir. Bu iyi duyguların içselleştirmesi, gerekir. Bu bağlamda, Abdullah Avcı’nın birbirinden bir şey öğrenen, başarının nasıl kazanılacağını tam olarak bilen, sürekli kendilerini yenileyen nitelikli yardımcıları ile güçlü bir zihinsel etki yarattığı unutulmamalıdır.

Abdullah Avcı’nın, iletişime açık, kendini geliştirmeye yakın, yeni tecrübeler kazanma çabası gösteren; ön yargısız, farklılıklara tahammüllü, kendi yeterlilik ve yetersizliklerinin farkında olan, çok çalışmamayı hayatının bir parçası haline getirmiş, takımda güvensizlik yaratmayan, sorgulayan, bilim ve teknolojiye bağımlı “güçlü,  kişilikli ve uyumlu” bir ekibi var. 

- Çok yüksek egoya sahip değil,

- Kadro mühendisliği yapıyor,

- Kadro istikrarını koruyor,

- Kişisel egolar ve kaprisler nedeniyle futbolcularla sorun yaşamıyor.

Böylece futbolun realitesi yerine getirildiği gibi zihinsel ihtiyaçları da karşılanmış olduğundan, ortaya tam anlamıyla “adam gibi adam” olarak anılan saygın bir insan grubu ortaya çıkmış oluyor…

Ne aradığını bilen, sınırları kaybolmayan, kuralları kabul gören, iletişimi net ve otoritesi güçlü bir teknik direktörden başka nasıl bir etki beklenebilir ki?

Bu hususlar, bir takımda yaşaması muhtemel problemlerin neler olabileceğini ve karşılaşılan istenmeyen durumlar karşısında antrenörlerin nasıl bir tepki vereceğinin, nasıl bir tavır ve tutum geliştirebileceğinin ip uçlarını vermektedir… 

Her takımda futbolcuların birbirlerinden farklı özellik, işlev ve önceliklerinin olması gayet doğaldır. Bu gerçeğe rağmen her teknik direktörün kendisine özgü ve özel bir yönetim yapısı, oyun anlayışı ve iletişim  tarzının olabileceğini kabul etmek gerekiyor. Bu anlamda, Adebayor, Arda ve Emre gibi futbol yaşamı kötüleşen, duygusal travma yaşayan yıldız futbolcularla etkileşiminde güven, sorumluluk, saygı, dürüstlük gibi istenilen özellikleri davranışa dönüştürme becerisi kendisini ayrıcalıklı kılıyor. 

“Bize inandığını söyleyen insanlar olmaksızın, kendimize inanmamız daha zordur.” 

Bu tespiti bir felsefe olarak kabul ettiğimizde; Abdullah  Avcı’nın futboldan önce insana değer veren sevgi ve saygı dolu modeliyle oluşturduğu “benim antrenörüm gerçekten özel birisi” düşüncesi aynı zamanda futbolcular da “ben de özel birisiyim, çünkü bu takımın bir parçasıyım” diye düşüncesi anlayışa dönüşüyor. Kulübün değer yargılarına uygun davranış süreci başlamış oluyor. 

Kötü bir futbol dönemi yaşayan hassas ve kırılgan yapılı yıldız futbolculara sevgi ve saygı ortamını yaratmak, bir yere ait olduklarını hissettirmek, destek vermek, futbola ve hayata karşı fikirlerini değiştirmek, bu futbolcularda “yeniden, başarabilirim” duygusunu tamamlıyor. 

Abdullah Avcı, futbolcularını özellikli kılan bir değer anlayışına sahip. Kuşkusuz her teknik direktör futbolu, antrenman yöntemlerini bilir; ancak futbolcularla arasındaki sağlıklı ilişkilerin kurulması bilgiden çok inançla kalıcı hale gelir. Ahlaki değerde inanmak bilmekten üstündür. Çünkü burada futbolcular arası ilişkilerde söz vermeler, kurallar, emirler ve izlenimler rol oynadığı için bilginin (deneyim ve aklın) rolü varsa da sözünde durma kuralları yerine getirme, içi dışı bir olma gibi ahlaki eylemi gerçekleştiren bütün şartlar ancak inanma temeline dayanarak kurulabilir. Bu kurgu, Türk futbolunda doğru-yanlış, haklı-haksız, iyi-kötü, başarı-başarısızlık, ahlaki olanla olmayanın ayırt edilmesinde önemli bir göstergedir. 

Başakşehir takımını son üç sezonda diğer takımlardan ayıran bileşenleri; yönetim ve teknik kadronun yetkinlik düzeylerinin yüksek olması, amaçlarının net olması, takımda arzu edilen futbola hemen geri dönüt verecek Adebayor, Arda, Emre, Eren, Mahmut, Kerim, İrfan Kahveci ve Visca gibi üst düzey futbolcuların olması, farkındalık hissinin üst düzeyde olması, iç denetime yönelik kontrol mekanizma ve üst düzey katılım motivasyonu ile güçlü bir takım görüntüsü vermektedir.  

Şampiyon olur olmaz bilemem ama, Abdullah Avcı “İşini Biliyor!”{jcomments on}

Tweet

Tweetle                      Paylaş                        Paylaş