Ahmet Talimciler- 21 Mart 2016 Salı gecesi Atletico Madrid ile PSV Eindhoven arasında oynanacak olan karşılaşma öncesinde PSV taraftarları Plaza Mayor meydanında utanç verici bir eylem gerçekleştirdiler. Yanlarına gelen dilencilere bozuk para atarak onlarla dalga geçen, onlarla eğlenen ve bu yaptıklarını kameraya almak suretiyle ‘insan’ olduklarını zanneden bu güruha en iyi cevabı meydandan geçen iki İspanyol vatandaş verdi.

Kitlelerin insancıl, demokratik olduğunu falan zannetmemizi bize bir kez daha gösteren Hollandalı taraftarlara karşı, iki İspanyol insanlığa dönük yüzümüzü ağartan değerlere sahip çıkmak suretiyle farklılıkları görmemizi sağladılar. Ülkeleri ayakta tutan değerleri yaratanlar tarihsel süreç içerisinde ortaya çıkmış olan entelektüel birikimlerdir. Bu birikimler sayesinde bugün tüm dünyayı etkileyen evrensel değerler etrafında bir yaşamı sürdürebiliyoruz. Irkçılığın, insanlara eziyetin ya da insanların dinsel, cinsel, etnik kökenlerinden ötürü ayrımcılık görmediği bir dünya idealine karşın tüm bu yakıcı sorunlar hayatlarımızı etkilemeye devam ediyorlar.

Ancak yine de o meydandaki tepkilerin de göstermiş olduğu gibi insani değerlere sahip çıkmaya çalışan ve bu doğrultuda hayatlarını sürdüren bir kitle var. Tüm dünyada son derece yakıcı bir sorun olarak görülen mültecilerin güvenli yaşam haklarının korunması durumuna ilişkin yaşadıklarımız hiç de iç açıcı şeyler değil. Macaristan sınırındaki mültecilere tekme atmaya kalkan kameraman kadın gibi Madrid meydanındaki Hollandalı taraftarlar da ırkçılığın ne kadar acımasız ve çirkin olduklarını gösterdiler. Buna karşın farklı ülkelerde göç eden bu insanlara yardım etmeye çalışan insanların varlığı da bizlere güç vermeyi sürdürüyor. Etnik kimlikler, dinsel aidiyetler ya da ideolojik angajmanlardan çok daha güçlü ve belirleyici olan insani değerlerdir. Evrensel insanlık değerlerinin kökleşmesinde öncülük edenler ve düşünsel temellerini oluşturanlar ise çoğu zaman tüm bu yaptıklarının bedelini canlarıyla ödemişler, vatan haini ilan edilmişlerdir. Farklı fikirlerin dolaşıma girebildiği ülkelerin aynı zamanda dünyaya yön verebilen ve insanlık mirasını daha ötelere taşıyabilen ülkeler olması tesadüf değildir. Söz konusu ülkelerde akıl, bilim, insani değerler, adalet, demokrasi gibi kavramların sosyolojik, kültürel, siyasal ve ekonomik arka planı bulunmaktadır.

Böylesi bir geçmiş sayesinde toplumsallaşan insanların, yaşanan olumsuzluklara tepki verebilme kültürleri geliştirmeleri de son derece doğaldır. Bizim ülkemizde, coğrafyamızda eksik olan bu yan nedeniyle verdiğimiz tepkilerin büyük bir çoğunluğu bile duygusal bir temel üzerinden inşa edilmektedir. Bu durumu en iyi yansıtan örneklerden bir tanesi ülkemiz futbolcularının yurt dışı sınavlarında çok çabuk sinirlenmeleri ve öfkelerini kontrol edememeleridir. Siyasetçilerimiz yaşanan olaylara ‘sık sık bizlere demokrasi dersi verenlerin durumu ortada’ karşılığı verdikleri gibi futbol medyamız da olan bitenleri ‘haçlı tezgahı’ ile açıklayarak rahatlama yolunu seçmektedirler. Daha iyisi icat edilene kadar ‘demokrasinin kötülerin en iyisi’ olduğu yorumunu kabullenmek ve bu dünyada yerimizi alabilmek için de oyunu kurallarına göre oynayacak insan tipini yetiştirmemiz gerekmektedir. Irkçılık, futbolun ve insanlığın ortak bir belası olarak hayatlarımızda var olmayı sürdürecektir ancak onunla başa çıkacak insanlar da yine bu kültürün içerisinde farklılıklara sahip çıkarak büyüyenler olacaktır.

İki buçuk yıldan bu yana sürdürmekte olduğum Taraf gazetesindeki Arka Plan yazılarımın sizlere ulaşmasında öncülük eden başta Neşe Düzel olmak üzere, Begüm Doğanay’a ve editörüm Tamer Kayaş’a özgür bir ortamda vuruş sınırlaması olmadan vermiş oldukları desteklerinden ötürü çok teşekkür ederim. Düzenli olarak yazmanın ne kadar geliştirici olduğunu ve ne kadar çok insana ulaşılabildiğini bu süreç içerisinde öğrendim. Yeni bir mecrada buluşmak ve spor-toplum ilişkisini eleştirel bir perspektiften yansıtabilmek üzere hoşçakalın. {jcomments on}

Tweet

Tweetle                      Paylaş                        Paylaş