Ömer Gürsoy- 5 Kasım 2012 Tenisteki protestolar yakışmadı...Basketboldan sonra teniste de “siyasilerin yuhalanması” bana iki yıl öncesini hatırlattı:

O zaman 12 Dev Adam Türk spor tarihinin en büyük başarısına imza atarak dünya ikincisi olmuştu. Törene katılan Cumhurbaşkanı ve Başbakan seyircilerin şiddetli ıslıklanmasına maruz kalmışlardı. Gözümün önünde cereyan eden bu gelişme beni derinden etkilemiş ve şunları yazmıştım:

“Bu başarının sportif boyutunun yanında bir de son yıllarda inşa edilen idari boyutu var. Basketbol Federasyonu özerk oldu. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Spor Bakanları ve Genel Müdürler destek oldular. Federasyonu serbest bırakıp, denetim mekanizmaları oluşturuldu. 2004 yılında Basketbol Şampiyonası’nın alınmasında yine devlet-federasyon işbirliğinin güzel bir örneğini gördük. Ve son şampiyonaya gelelim ve soralım: Organizasyon yeteneği bir hayli gelişmiş olsa da Basketbol Federasyonu hangi bütçeyle salonları yapabilecekti?

İşte burada devlet devreye girdi ve özellikle Faruk Nafız Özak’ın Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olması ile hem Sinan Erdem Spor Salonu hem de Ankara Spor Salonu için ek bütçeler yaratılarak şampiyonaya hazır hale getirildi. Siyasetçisinden, devlet görevlisine, belediyesinden inşaat işçisine, yöneticisinden, sporcusundan seyircisine kadar herkesin katkısı  ile bu başarıya ulaşıldı.”

O gün basketbol seyircisi için yazdığımı şimdi tenis seyircisi için de söyleyeceğim. Böyle bir organizasyonu ülkemize kazandıran dönemin Spor Bakanı Özak’tır. Üstelik kendisinden önceki dönemde 42 milyon dolarlık anlaşmayı 36 milyon dolara indirerek önemli bir kaynak tasarrufu da sağlamıştır. Daha sonra göreve gelen Spor Bakanı Suat Kılıç da bu yıl olduğu gibi geçtiğimiz yıl da organizasyon giderlerini karşıladı.Doğrusu Tenis Federasyonu’nun deneyimli kadrosu da organizasyonu baştan sonra  başarıyla götürdü.

Makyör tenis yazarları

Siz bakmayın “tenis halka indi” diyen makyör tenis yazarlarına. Tenisin halka filan indiği yok ama bir başka ülkede olsa en az 200 liraya izlenemeyecek  maçları bugün Türk seyircisi çok ucuza izlediyse bu tamamen devletin sübvansiyonuyla ilgilidir. Ayrıca, tenis maçlarının oynandığı Sinan Erdem Salonu da Belediye tarafından yaptırıldığını da unutmayalım!

Bakalım bir hafta boyunca ülkenin gerçek tenis gündeminden bihaber “Sharapova’nın neden frikik vermediğinden, seyircinin muhteşemliğinden dem vuran” makyör yazarlar bu olayı nasıl yorumlayacaklar.

Halk tenisi seviyor, ama..

Şunu vurgulamak lazım, halkın tenisle bir problemi yok, tenisi seviyor ve tenise yaklaşmak istiyor ama yıllardır bunu engelleyenler korkarım şimdi de bu süreci  olumsuz etkilediler..Daha yakın zamanda benim bizzat bildiğim çok yetenekli 9 yaşında ki 2 performans tenisçisi kız çocuğu parasızlıktan tenisi bıraktı. Çünkü bu ülke de tenisçi olmak için bu yaşta ki çocukların bile  yılda en az 8-10 bin liraya ihtiyaçları var. Diyeceğim o ki, teniste yüzlerce çocuk ve aile hayal kırıklığı yaşadı ve yaşıyor bu ülkede..

Bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterirken ne yazık ki ülkemizde tenis sistemi bir kere bile doğruyu göstermemiş. Cumhuriyet’in yaşı kadar bu ülke de tenis oynanıyor ve hala dünya klasmanına giren bir tenisçimiz yok...Tenise destek olanları yuhalayacaklarına bunun çözüm yollarını bulsunlar.. Umarım, Tenis Federasyonu’nun tenisi tüm ülkeye yayma konusunda nakış gibi işlediği bu süreç kesintiye uğramaz!

 Kısacası tenis camiası devletin verdiği tüm bu desteğin değerini anlayamadı.Her zaman siyasetin spora müdahale ettiğinden şikayet eder dururuz, ama bu kez seyirciler  sporu siyasete bulaştırmıştır. Kaybettiğinde bile rakibini kutlayan centilmen tenis sporuna  bu protestolar yakışmamıştır.

İki yıl önce yazımı “O gün dudaklar değil eller konuşmalı, ıslıklar yerini alkışlara bırakmalıydı” diye bitirmiştim. Ne yazık ki bugün de aynı cümleyi ediyorum. Umarım bu da son olur!{jcomments on}