FUTBOL SAHALARIMIZDA YAŞANAN ŞİDDETİN DÖNEMLEŞTİRİLME DENEMESİ VE BİR ÖRNEK OLAY KARŞIYAKA-GÖZTEPE REKABETİNİN İNCELENMESİ
Bizi Takip Edin Futbol ekonomisi facebookta futbol ekonomisi twitterde
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Haberler & Makaleler Yönetim Ahmet Talimciler FUTBOL SAHALARIMIZDA YAŞANAN ŞİDDETİN DÖNEMLEŞTİRİLME DENEMESİ VE BİR ÖRNEK OLAY KARŞIYAKA-GÖZTEPE REKABETİNİN İNCELENMESİ

FUTBOL SAHALARIMIZDA YAŞANAN ŞİDDETİN DÖNEMLEŞTİRİLME DENEMESİ VE BİR ÖRNEK OLAY KARŞIYAKA-GÖZTEPE REKABETİNİN İNCELENMESİ

         alt         

Ahmet TALİMCİLER

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü

 Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de futbol sahalarında yaşanan şiddet hareketlerinin çeşitli zaman dilimleri içerisinde nasıl bir biçimde ortaya çıktığını dönemleştirmeye çalışmak ve bu dönemleştirmenin son döneminde kendisini gösteren Karşıyaka-Göztepe rekabetini bir örnek olay olarak incelemektir.

Türkiye’de futbolu ve futbol sahalarında yaşanan şiddet hareketlerini dört farklı dönem içerisinde inceleyeceğiz. İlk dönemde milliyetçi tepkiler görülürken; ikinci döneme Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti damgasını vuracaktır; üçüncü dönem ise futbolun yanı sıra şiddetin de ülke çapına yayılması söz konusudur; dördüncü ve son dönemde ise futbol sahalarındaki şiddetin dozajı ve şekli değişmeye başlayacak ve bu sürecin yaşanmasında medyanın da önemli etkileri olacaktır.  

Giriş

Futbolun bu topraklar üzerinde ilk kez İstanbul futbol ligi ile başlayan macerasının üzerinden yüzyıllık bir süre geçmiş olmasına karşın, futbol ilk başladığı günden bugüne değin popülaritesini korumaya devam etmeyi başarmıştır. Futbolun geniş kitlelere hitap edebilme kapasitesi ve içerisinde taşıdığı biz-onlar farklılaşması geçen yüzyılın başından itibaren futbolun, her geçen gün daha fazla ilgi ile karşılanmasına ve daha geniş kitleler tarafından ilgi ile izlenilmesine neden olmuştur. Medyanın devreye girdiği 1990 sonrası süreç ise, Türkiye’de futbolun ve futbol sahalarında yaşanan şiddet hareketlerinin  yeni bir kimliğe büründüğü, tribünlerde taraftarların öldürülmeye başlandığı ve futbolun şiddet ile anılan bir oyun haline dönüşmeye başladığı bir dönem olacaktır. Bu dönemde özellikle Fenerbahçe-Galatasaray ve Karşıyaka-Göztepe takımları arasındaki rekabet ve bu rekabetin yaratmış olduğu sonuçlar medyada çok sık yer alacaktır. 2003 yılında Karşıyaka-Göztepe arasında oynanan TSYD karşılaşması sırasında bir Karşıyakalı taraftarın tribünde bıçaklanarak öldürülmesi sonrasında bu iki takım arasındaki rekabetin olumsuz boyutu İzmir ölçeğinin dışında tüm ülkeye yayılacaktır.

Türkiye’de futbolu ve futbol sahalarında yaşanan şiddet hareketlerini dört farklı dönem içerisinde inceleyebiliriz: 1)1906-1923 dönemi 2)1923-1959 dönemi 3)1959-1990 dönemi 4)1990 sonrası dönem.

1)1906-1923 Dönemi

İstanbul futbol ligi içerisinde Galatasaray’ın ilk kez yer aldığı 1906 yılı ile Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılları arasında geçen yaklaşık yirmi yıllık süre içerisinde daha çok milliyetçi tepkilerin futbol sahalarına bir yansıması söz konusudur. Galatasaray futbol takımının kuruluş amacı içinde geçen ‘Türk olmayan takımları yenmek’ cümlesi içinde bulunulan ruh halini yansıtması açısından bir hayli anlamlıdır. 1903 yılında kurulan İstanbul futbol ligi, futbolun yaygınlaşmasını hızlandıracak ve bu süre içerisinde azınlık takımlarının seçmiş oldukları isimlerden, forma renklerine dek yaşanan milliyetçi tezahüre duyulan tepki kısa süre içerisinde etkisini gösterecektir. “İzmir Metropolidi Hristostomos’un Rum takımlarının maçlarına Evangelidis mektebinin bandosunu getirmesi karşısında, İzmir Askeri Kumandanı da Altay’ı desteklemek üzere Askeri Bandoyu göndermeye başlamıştır… İstanbul’da işgal kuvvetlerine mensup askeri takımlarla yapılan futbol maçların kısa bir zamanda ‘sportif’ anlam taşımaktan çıkıp milletin  yaralı gönlünde ‘milli’ bir kimliğe bürünmüştür. Başları fesli Müslüman Türk seyircilerin düşman işgali altındaki İstanbul’da önceleri alkışlamaya dahi cesaret edemedikleri bu sportif galibiyetlerin zamanla en coşkun tezahürata yol açması; Türk futbolcuların yabancı bayraklarla donanmış Beyoğlu caddelerinde omuzlar üzerinde taşınması,  o kapkaranlık mütareke ve işgal yıllarında Türk’e en büyük ümit,  teselli ve gurur kaynağı olmuştur”(1). Bu dönemde futbol sahalarımızda yaşanan şiddet hareketleri ile ilgili daha çok futbol maçları sırasında Türk takımları ile azınlık takımları arasında yaşanan gerilim ve bunun saha dışındaki yansıması dışında yeterince veri bulunmamaktadır.

2)1923-1959 Dönemi

Cumhuriyetin kuruluşu ile ilk kez milli ligin oynanmaya başlandığı 1959 yılları arasındaki dönemde 1937-1950 yılları arasında İstanbul-Ankara ve İzmir’den takımların yanı sıra Eskişehir’den de takımların katılımı ile Milli Küme karşılaşmaları düzenlenmiştir. 1951 yılında futbolda profesyonelliğin kabulü sonrasında uzun zamandır gizli olarak sürdürülen amatörlük ortadan kalkmıştır. İkinci döneme damgasını vuran ise daha sonraki iki dönemde de etkisini sürdürecek olan Galatasaray ve Fenerbahçe kulüpleri arasındaki rekabet olacaktır. Bu rekabetin futbol sahalarına şiddet görüntüsü olarak yansıması 23 Şubat 1934 yılında iki takımın Taksim stadında oynadıkları karşılaşmada futbolcular arasında çıkan kavganın seyircilerin de katılması sonucunda büyüyerek yarıda kalması ile gösterecektir. Bu iki kulüp arasında 23 Şubat 1934 tarihinde Taksim stadında oynanan karşılaşmada saha içinde futbolcular arasında yaşanan kavga sonucunda dönemin mıntıka-i umumiye heyeti, olaylara karışan futbolculara ağır cezalar vermiştir. “…Fenerli kaleci Hüsamettin ebedi boykot; Fenerli Büyük Fikret ile Galatasaraylı Tevfik 6’şar ay boykot; Galatasaray’dan Avni, Lütfü, Kadri, Aslan Nihat, İbrahim, Necdet ve Fazıl ile Fenerli Cevat, Yaşar, Esat, Mehmet Reşat, Süleyman, Muzaffer ve Lebip 2’şer ay boykot almak suretiyle, Türkiye’deki ‘futbol terörüne’ adlarını yazdırmışlardır”(2)

 Sporun ülke gençlerinin terbiyesinde önemli bir rolü olduğunu düşünen dönemin CHP iktidarı için 4 Temmuz 1937 tarihinde Galatasaray ve Güneş takımları arasında oynanan maçta çıkan kavga; devletin spor kulüpleri arasındaki rekabete müdahale etmesine yol açacaktır. Kulüpler arasında yaşanan rekabet sadece büyük şehirlerde değil daha küçük yerlerde de sıkıntılı sonuçların yaşanmasına yol açacaktır. Tıpkı Ayvalık’ta İdmanyurdu ve Akınspor arasında yaşanan çekişmede olduğu gibi. İki takım arasında yaşanan gerilim tüm beldenin ikiye ayrılması ile sonuçlanmış ve iki takımın oynadığı karşılaşmada büyük olaylar yaşanmıştır. Bunun üzerine “Ayvalık’ın huzur ve sükununu ihlal eden, asayişi bozan, hemşerileri birbirine düşman eden, kardeşleri birbirinden ayıran, mektep sıralarındaki saf dimağları yanlış çığırlara sevk eden, aile ocaklarının muhtaç bulundukları saf ve samimi havayı ihlal eden bu vaziyeti, sahilde hudut şehrimiz olan Ayvalık için zararlı gördüğünden her iki kulübün kapatılması ve yerlerine adı ve rengi parti tarafından saptanacak yeni bir kulübün kurulması emri verilmiştir”(3)

 

3)1959-1990 Dönemi

Türk futbolunda yaşanan şiddet hareketlerinin üçüncü dönemi 1959 ile özel televizyonların yayın hayatına başladığı 1990 yılları arasını kapsamaktadır. Bu dönemde birinci ligin kurulmasının ardından 1963-1964 sezonunda ikinci futbol ligi ve 1967-68 sezonunda ise üçüncü futbol ligi kurulmuştur. Bu lig organizasyonları sonrasında bölgesel ve kentsel rekabetin futbol sahalarına taşınması neticesinde futbol sahalarında şiddet görmeye alışacağımız manzaralardan birisi haline gelmiştir. Tabii ki bunlar içerisinde en vahim olanı 40 kişinin ölümü ve 300 kişinin yaralanması ile sonuçlanan 17 Ekim 1967 yılında Kayserispor ile Sivasspor takımları arasında oynanan karşılaşmadır. Bu olay iki şehir arasında her alanda yaşanan rekabetin bambaşka bir biçimde sonuçlanmasına ve üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen bu sezon her iki  takım arasında oynanan karşılaşmanın yine gerilimli ve sıkıntılı geçmesine yol açacaktı. Bu dönemde yaşanan bazı olayları şu şekilde sıralayabiliriz:

         1980 sonrası geçen on yıllık zaman diliminde ise futbolda yaşanan gerilim daha çok İstanbul merkezli hale gelmeye başlamıştır. Bu gelişmede futbolun ülke gündeminde ağırlık kazanmaya başlaması kadar, İstanbul kulüpleri ile Anadolu kulüpleri arasındaki makasın açılmaya başlamasının da etkisi bulunmaktadır. Ayrıca televizyonun tek kanaldan önce iki, daha sonra üç kanala çıkması ve ardından 80’lerin sonuna doğru ilk özel televizyonun

yayın hayatına başlaması ile gazetelerdeki futbol sayfalarındaki artışın da etkisi olmuştur. “‘Alaturka holigan’ olarak nitelenen, maça kavga etmeye giden ve döner bıçağı ile anılan gruplar 80’li yıllarda kentlerde (özellikle de İstanbul’da) ortaya çıkmıştır”(4).1980’lerde futboldaki şiddet kısmen organize olmaya başlamış gruplar tarafından önceleri İstanbul takımlarının birbirleri ile oynadıkları karşılaşmaların bir gece öncesinde belirlenen yerde karşılıklı çok sayıda kişinin gruplar halinde kavgaları ile başlamış ve bu süreç daha sonra Anadolu takımlarının taraftarları arasında da yayılmıştır.

4)1990 Sonrası Dönem

1990’dan günümüze kadar uzanan dördüncü dönemde ise futbol sahalarında her geçen sezon daha fazla olay çıkmakta ve teknolojinin de gelişmesi sonrasında amatör karşılaşmalardan, okul takımları arasında oynanan karşılaşmalarda yaşanan olumsuz görüntülerden bile haberdar olabilmemiz sağlanmaktadır. Bu dönemde futbol sahalarındaki şiddetin artmasında ülkemizin içinden geçtiği ekonomik sıkıntıların yarattığı etkiler kadar, federasyonların, medyanın, kulüplerin ve güvenlik güçlerinin de önemli etkileri olmuştur. Federasyonlar aldıkları kararlardaki tutarsızlıkları ile, medya sürekli olarak gerilim ortamını gündemde tutmak sureti ile rating-tiraj kaygısı içerisinde yer alarak, kulüplerin yöneticileri özellikle de üç büyük kulübün başkanları verdikleri beyanatlarda sürekli olarak rakiplerini aşağılayıcı, saldırgan, şiddete prim tanıyacak üslupları nedeniyle; güvenlik güçleri karşılaşmalar sırasında bazen şiddeti önlemek yerine daha da arttıracak uygulamaları nedeniyle yaşananlarda pay sahibidirler. İstanbul kulüpleri arasında yaşanan maç öncesi olaylar, kulüp temsilcisi amigoların 1993 yılında aldıkları barış kararı sonrası sona ermiştir. Ancak kulüplerin kendi stadyumlarında seyirci avantajı ile oynamaya başladıkları bu dönemde rakip takımın az sayıdaki seyircisi olayların daha da fazla artmasını ve oynanacak olan her derbi mücadelesi öncesinde ya da sonrasında mutlaka kan dökülmesi ile sonuçlanmaktadır. Bu süreç derbi müsabakalarına rakip takım taraftarının alınmaması kararına kadar uzanmış, ancak rakip takımın seyircisinin olmadığı bu müsabakalarda dahi olaylar çıkmaya devam etmiştir.

İstanbul kulüpleri arasında yaşanan gerginliğin deplasman maçlarında da kendisini göstermesi üzerine, futbol sahalarımızdaki şiddet İstanbul’dan tüm Anadolu’ya doğru yayılmaya başlayacaktır. “90’ların ikinci yarısının en önemli özelliklerinden biri İstanbul’da birbiriyle kavga etmeye son veren grupların benzerlerinin Anadolu’ya iyice yayılmasıdır. Trabzon, Kocaeli, Bursa, Sakarya gibi yerlerde maç izlemek her daim tehlikeli olmuştur gerçi, ama Adana, Antalya, İzmir, Samsun gibi kentlerde en azından bıçaklı güruhlara rastlanmamaktadır. 90’lı yılların ikinci yarısı bunun da miladı olur”(5). Özal hükümetleri ile  uygulanmaya başlayan neo-liberal politikaların etkisi özellikle 90’lı yıllarda daha fazla hissedilmeye başlanmış ve bu dönemde İstanbul kulüpleri ile Anadolu kulüpleri arasındaki makas açılmaya başlanmıştır. Bunun sonucunda ise her bakımdan daha kötü günler yaşamaya başlayan ve medyadaki temsil oranları sadece üç büyükler ile oynadıkları karşılaşmalar ile sınırlı olan ekiplerin taraftarlarının öfkesi yükselişe geçmiştir. Şiddeti bir anlamda kendilerini göstermek ve varolduklarını kabul ettirmek için önemseyen bu taraftar grupları için, karşılaşmaların içerisinde oynanan oyunun ya da kendi takımlarının başarısının herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Çünkü takımları Fenerbahçe-Galatasaray ya da Beşiktaş’ı ‘eze eze mağlup dahi etseler’ tüm kanallarda saatlerce süren tartışmalar içerisinde yer alamayacaklar ve ertesi gün gazetelerin futbol sayfalarında kendi oynadıkları futboldan daha çok rakiplerinin kötü oyunu veyahut antrenörün yanlış tercihi yer alacaktır. Buna karşılık maç içerisinde yaşanacak şiddet ne olursa olsun ekranlara ve gazetelere yansıyacağı için kendilerinden bahsedilmiş olacaktır.

Futbolun içinden geçtiği bu yeni dönemde taraftara atfedilen önemin derecesi de yükselecek ve taraftar takımın on ikinci adamı olarak, takımın vazgeçilmez destekçisi olarak onurlandırılacaktır. Taraftara daha fazla göndermelerin yapıldığı bu süreç içerisinde futbol ve futbol taraftarlığı olmazsa olmaz bir boyuta yükselmiştir. Şiddet ve futbol ilişkisinde taraftara yapılan vurgunun etkisi, yaşanan gelişmelerin herhangi bir cezai yaptırım ile karşılanmamış olmasından alınan cesaretin de etkisi ile stadyum içerisinde önce 2003 yılında bir Karşıyakalı taraftarın ve hemen bir yıl sonrasında da bir Beşiktaş taraftarının yine kendi takım taraftarları tarafından bıçaklanarak öldürülmesi boyutlarına kadar ulaşmıştır.

 Futbol sahalarında yaşanan ölüm ve yaralanma olayları kadar, futbolun içerisinde yaşanan mafyalaşma da bu süreci hızlandırmıştır. Futbolun endüstrileşme süreci sonrasında rekabetin, mutlak kazanmaya dönüşmesi ile birlikte futbol sahalarında yaşanan gelişmelerin şiddet ile kesişmesi de olayların artmasını hızlandıran bir gelişme olarak kabul edilebilir. Ancak tüm olan biten gelişmelere ve ana haber bültenlerinde yayınlanan görüntülere rağmen Türkiye’de futbol sahalarında 1967 yılında oynanan Kayserispor-Sivasspor karşılaşmasında yaşanan ve 41 kişinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan olay dışında,futbol sahalarımızda yaşanan şiddet, bu alandaki diğer ülkelerin bir hayli gerisinde olduğumuzu ortaya koymaktadır. “Avrupa liglerinde oynanan maçlarda yaşanan şiddet olayları, toplam maç sayısına göre yüzde 5 ila 10 arasında değişmektedir. Örneğin, 1990’ların ortalarında Avrupa’da bu oranlar, Belçika liglerinde %5-%15, İtalya’da %9-%10, Almanya’da %10 düzeyindeydi. Arjantin’de 1958-2003 arasında meydana gelen futbolla ilgili 74 şiddet olayında 146 kişi yaşamlarını yitirmiştir, söz konusu cinayetlerin %60’ı taraftarlarla polis arasında, %40’ı ise karşıt taraftar gruplarının çatışması sırasında meydana gelmiştir. 2002 ve 2003 yıllarında ise toplam 12 kişi futbol uğruna can vermiştir.  Türkiye’de maç başına şiddet olaylarının Avrupa ülkelerine oranla çok daha düşük bir düzeyde seyrettiği, hatta yüzde birin altında kaldığı izleniyor: 2001’de %0.32; 2002’de %0.46; 2003 yılında %0.22 ve 2004’ün ilk dokuz ayında da bu oran %0.2’yi aşmıyordu”(6).

Son dönemde Türkiye’de futbol sahalarında yaşanan şiddet olaylarında üç büyüklerin birbirleri ile oynadıkları karşılaşmalar ile Karşıyaka ve Göztepe kulüplerinin sadece futbol sahalarında değil basketbol ve voleybol maçlarında da devam eden ve artık ezeli rekabetin dışına taşan mücadeleleri ön planda yer almaktadır.

Bir Örnek Olay Olarak Karşıyaka-Göztepe Rekabeti 

         İzmir’in iki güzide kulübü arasında 1926 sezonunda başlayan rekabet, 1980-81 sezonunda oynanan ve kendi alanında bir dünya rekoru olarak nitelendirilen seksen bin kişilik maça kadar son derece dostane bir çizgide devam etmiştir. Seksen bin kişi önünde oynanan karşılaşma öncesinde ve sonrasında herhangi bir olayın çıkmamış olması da, bu iki takım taraftarları arasında o dönemde herhangi bir düşmanlık yaşanmadığının önemli bir göstergesidir. Ancak söz konusu sezon sonunda Göztepe’nin birinci lige yükselmesi ile başlayan husumet ne yazık ki günümüze değin sürmüştür, iki takım arasındaki düşmanlık tohumlarının atılmasında ne yazık ki önemli ölçüde yönetici demeçleri ve yerel basının takınmış olduğu tutumun da büyük etkisi olmuştur. Özellikle Göztepe kulübü ile Yeni Asır gazetesi arasındaki birliktelik sonrasında Karşıyaka taraftarlarının bu yayın organına olan öfkesi artacaktır.

         Futbol maçlarında başlayan olaylar zaman içerisinde basketbol ve voleybol maçlarına da sıçrayacak, hatta her iki takım taraftarlarının karşı karşıya geldiği çeşitli ortamlarda mutlaka problemler yaşanacaktır. Alsancak ve Konak’ta yer alan çeşitli dershane ve okullarda kaşkol, forma ve çeşitli takım amblemlerini taşıyan aksesuarlar nedeniyle tartışmalar, kavgalar gerçekleşecektir. Ancak her iki takım arasında oynanan TSYD karşılaşmaları her sezon öncesi gerginliğin en üst seviyede yaşandığı müsabakalar olacaktır. Birbirlerinden farklı liglerde mücadele eden bu iki takım arasındaki husumet, özellikle bu karşılaşmalarda büyük taraftar kitlelerinin de etkisi ile daha fazla su üstüne çıkmakta ve bu karşılaşmalarda açılan pankartlar, atılan sloganlar da gerginliği tırmandırmaktadır. Gerginliğin tırmanmasında fanatik taraftarlar gibi hareket eden çeşitli kulüp yöneticilerinin ve yerel basının etkisi de büyük olmuştur. 2003 yılı sezon açılışı öncesinde oynanan TSYD karşılaşmasında bir Karşıyakalı taraftarın kendi tribünlerinde bıçaklanarak öldürülmesi ile sonuçlanan kavga öncesinde elinde tüfekle nişan almış futbolcu resmi yayınlayan yayın organları, ertesi gün ‘Rekabetiniz Batsın-Bu Resmen Terör, Utanıyoruz’ şeklinde yayınlar yapacaklardır. Sezona aldıkları cezalar ile başlayan her iki kulüp de sıkıntılı bir sezon geçirecek ve isimleri ile şiddet birlikte anılır hale gelmeye başlayacaktır. 8 Şubat 2004 tarihinde oynanan KSK-Göztepe mücadelesinde tribünlerde ve saha içerisinde yaşanan olumsuzluklar her iki kulübün sabıkalarının kabarmasına ve daha sonra yaşanacak olan bayan voleybol karşılaşması olayları ile bir daha zihinlerden silinmeyecek bir hale gelmesi ile sonuçlanacaktır.

         Karşıyaka ve Göztepe taraftar temsilcilerine aralarında yaşanan olaylar ile ilgili soru yönelttiğimizde; Karşıyakalılar, olayların birkaç kişinin bireyselliği nedeniyle çıktığını, tribünde şiddet-maç öncesi şiddet diye medyanın olayları körüklediğini belirttiler. Ayrıca Karşıyakalılığın ‘dil-üslup ve tarz’ olarak bir farklılık kaynağı olduğunu bu yüzden de 35%5 kavramını ürettiklerini söylediler. Buna karşın Göztepe taraftar temsilcisi; Karşıyakalıların İzmir’i arkalarına almadıkları için kendilerini antipatik hale getirdiklerini, Göztepe’nin ise tüm İzmir’i kucakladığı için daha fazla sevildiğini söyledi. İki takım arasında oynanan karşılaşmalardaki atmosferin yöneticilerin bire bir kavgalarına kadar uzanabildiğini de belirtti. Her iki grup da olan olayların ortadan kalkabileceğine inanmadıklarını ifade ettiler.

SONUÇ

Futbolun şiddetle olan buluşması içerisinde özellikle kulüplerin yönetimleri ile bağlantılı bulunan taraftar temsilcilerinin ve bu temsilcilere sağlanan bilet vermeden, otobüs kaldırmaya dek pek çok kolaylığın da büyük etkisi bulunmaktadır. Futbolun büyük bir rant kapısı halini aldığı bu dönemde, futbol sahalarında kendilerini var etmek isteyen bir takım güç odaklarının bulunması ve bu güç odaklarının kendi iktidarları için güç kullanmaktan kaçınmamalarının da büyük etkisi bulunmaktadır. Futbol sahalarında yaşanan şiddet hareketlerini durdurmak amacıyla gündeme getirilen ve hızlı bir şekilde yasalaştırılan maddelerin de, bu sorunu ortadan kaldırmadığı geçen süre içerisinde yaşanan şiddet dalgasının her geçen gün artmasından bellidir. Özellikle Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin Türk futbolunun kuruluşundan beri devam eden iktidar kavgaları, bu iki kulübün karşılaşmalarındaki gerilimin saha içinde ve tribünlerde sürmesine yol açmaktadır.       

Karşıyaka ve Göztepe kulüplerinin bugün farklı liglerde mücadele ediyor olmalarının yanı sıra her iki kulübün de TSYD kupalarına katılmamaları nedeniyle karşı karşıya gelecek ortamlarının ortadan kalkması sonucunda futbol sahalarında şiddet içeren görüntüler artık yaşanmamaktadır. Ancak iki kulüp taraftarları arasındaki husumeti ortadan kaldıracak ve ezeli rekabeti düşmanlık boyutlarından kurtaracak girişimlere de henüz rastlanmamaktadır. İzmir’in çok önemli iki parçasını oluşturan bu kulüplerin aralarında yaşadığı gerilim ve şiddet ortamı ne yazık ki alt yapı karşılaşmalarında ve özellikle sanal alemdeki çekişmelerde kendisini hissettirmeye devam etmektedir. Bu iki takım taraftarlarının aynı şehrin kavgalı çocukları olarak yaşamamaları için bir an önce harekete geçilmeli ve düşmanlığın yerini dostluğa bırakabilmesi için gereken adımlar her iki tarafta da hızla atılmalıdır.{jcomments on}

KAYNAKLAR

1)Atabeyoğlu,C., Türk Spor Tarihi Ansiklopedisi(1453-1991), Fotospor,

   AN Grafik Basın, İstanbul, 68-74,1991.

2) Somalı,V.,  Türk Futbolunda Şiddet, Popüler Tarih sayı 54, 79,2005.                                                                  

3) Akın,A., Gürbüz ve Yavuz Evlatlar, İletişim yay. İstanbul, 204,2004.

4) Kozanoğlu,C., Bu Maçı Alıcaz!, Kıyı yay. İstanbul,118-141, 1996.

5) Tokluca,M., Taraftarın Senle…, İletişim yay. İstanbul, 23, 2001.

6) Ünsal,A.,Tribün Cemaatinin Öfkesi, İletişim yay. İstanbul,92-93,2005.

 

 

 

 

 

 

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  12566  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Ahmet Talimciler Perşembe, 25 Kasım 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

Neden Futbol Ekonomisi?

 

www. Futbolekonomi.com’un  vizyon ve misyonu temel olarak  Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi’nin (FESAM) vizyon ve misyonuna paralel ve aynı düzlemdedir.

 

Bu bağlamda temel misyonumuz: Futbolun yerel ve küresel makro özelliklerini incelemek ve yeni yapısal modeller önermek; bu kapsamda entelektüel gelişimi hızlandırmak ve buna ilişkin referans olabilecek bir database oluşturmak ve bunu tüm futbol araştırmacılarının emrine sunmak... Bu amaçla yapılan çalışmaları yayımlamak; gerekli her türlü bilimsel futbol araştırma ve geliştirme projelerine entelektüel anlamda destek vermek.

 

Temel Vizyonumuz: Önerilen yeni modellerin gerçekleştiğini görmektir.

 devamı >>>

finansal-futbol-anim-1

tugrulaksar_ge_roportaj

Tuğrul Akşar Güngör Urasın sorularını yanıtlıyor

  Yazar Tuğrul Akşar,
Milliyet Gazetesi Yazarı Güngör Uras'ın
sorularını yanıtlıyor.
detay için tıklayınız..

 

Spor Endexi

 

05/11/2024

Kapanış Günlük
Değişim %
  BİST 100

8.698,48

-0,17

 bjk BJKAS

4,48

-2,18

 fb FENER

100,30

0.00

 gs GSRAY

6,83

+0,15

 trabzon TSPOR

0,93

0,00

   SPOR ENDEKSİ

3.075,321

-0,41

Videolar

Tuğrul, Tuğrul Akşar, Pusula, Ekonomi, Futbol, Futbol Ekonomi, Mali,VİDEONUN DEVAMI VE DİĞER VİDEOLAR İÇİN TIKLAYIN.

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 43397967

TRENDYOL SÜPER LİG 2024-2025 SEZONU

  

 

 Sıra TAKIMLAR 0 G B M A Y AV

1

Galatasaray 11 10  0 32 11 21 31
2 Fenerbahçe 11  8   2 1 27  9   18

26

3 Samsunspor 12 8 1  3

24

13 9

25

4 Eyüpspor 12  6   4  2 18  11 7 22
5 Beşiktaş 11 6 3  2  19  10 9 21
6 Göztepe 11 5 3 3 19  13 

  6

 18 
7

Sivasspor

12 5  2  5   17 20 -3 17
8 Başakşehir 11 4 4

17  14 3 16
9 Kasımpaşa 12 3 5 4 16    19  -3 14
10 Konyaspor 12 4 2 6 14  20 -4 14
11 Antalyaspor 12 4 2 6

15

24   -9 14
12 Rizespor 11 4 1 6 10  19 -9 13
13 Trabzonspor 11 2 6

3

12  14  -2  12
14 G.Antep FK 11 3 3 5 15 18 -3 12
15 Kayserispor 11 2 6 3 11 16 -5 12
16

Bodrumspor

12

3

2 7 10 16 -6 11
17 Alanyaspor 11 2 4 5 9 14  -5 10
18 Hatayspor 11 3 7 10 18  -8 6

19

A.Demirspor 11 0 2 9 9 25 -16

 

                 

Okur Yazar


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı  info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

 

Annual Review of Football Finance 2023

Annual Review of Football Finance 2023

Deloitte Sports Grup'un Avrupa Futbol Finansmanına ilişkin 32. kez düzenlediği yıllık futbol finans raporuna göre, Avrupa futbol pazarı 2021 - 22 sezonunda bir önceki yıla göre %7 büyüyerek 29.5 Milyar Euro büyüklüğüne ulaştı. Rapora ulaşmak için tıklayınız

Deloitte Money League - 2024

Deloitte Money league 2024

Deloitte Money League Raporunu 27. kez yayınladı. Rapora göre Avrupa'nın en zengin 20 kulübünün 2022-23 sezonunda gelirleri toplam 10.5 Milyar Euro'ya ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

UEFA Kulüp Finans&Yatırım Raporu 2024

 

UEFA Raporu-2023

UEFA Kulüp futbolunun finansal durumları ve yatırımlarına ilişkin yıllık görünüm ve benchmark raporunu yayınladı. Okumak için tıklayınız

 


 

2021-Money-league-Raporu

 

Yirmidördüncü Deloitte Money League raporuna göre Barcelona'nın 715.1 Milyon Euro'luk geliriyle ilk sırada yer aldığı, tamamı merkez lig kulüplerinden oluşan ve bir önceki yıla göre gelirleri %12 azalan Para Ligi raporunu okumak için tıklayınız

 


 

 

annual report 202021 photo

 

Avrupa Futbolunun patronu UEFA’nın gelirleri 5.7 Milyar Euro’ya Ulaştı. Raporu okumak için tıklayınız.

 


 

 UEFA-Kulup-Futbolu-Lisanslama-2023


UEFA’nın 2023’te yayınladığı en son  Kulüp Lisanslamaya İlişkin Karşılaştırma raporuna göre kulüpler Pandemi döneminde 7.3 Milyar Euro zarar ettiler. UEFA raporu, Avrupa kulüp futbolunun endişe verici bir resmini çiziyor. Raporu okumak için tıklayınız.

 


    

191112 Aktifbank Ekolig

 

Türk futbolunun gelirlerinin ve ekonomik görünümünün mercek altına alındığı Futbol Ekonomi Raporu – EkoLig'in dördüncü sayısı yayınlandı. Süper Lig’in 2017-2018 sezonu sonunda 3,2 milyar TL olan geliri, 2018-19 sezonunda 4,2 milyar TL’na ulaştı. Bkz.

 

 

master bm report lowres

 

The European Club Footballing Landscape 2022


UEFA'nın Avrupa Lulüp futboluna ilişkin 13, kez yayınladığı, Covid-19'un etkilerinin de analiz edildiği raporu okumak için Bkz.


 

 EkoSpor-y

“Ekospor’un aylık bültenlerinden haberdar olmak için tıklayınız”

 

Süper lig Marka değeri araştırma

''Taraftar Algısına Göre Türkiye Süper Ligi Marka Değerini Etkileyen Faktörlerin ve Marka Değeri Boyutlarının Değerlendirilmesi'' Prof. Dr. Musa PINAR öncülüğünde yapılan bu araştırmayı okumak için tıklayınız.

 

 

the-european-elite-2019

KPMG Avrupa’nın 32 Elit Kulübünün değerlemesini yaptı. Süper Lig’den Galatasaray ve Beşiktaş’ın da bulunduğu bu raporda en değerli kulüp 3.2 Milyar Euroluk değeriyle Real Madrid oldu. Raporu okumak için tıklayınız.
 

Endustriyel_futbol

 

Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı Üzerine

Futbolun Endüstriyel gelişimi, kulüplerin sportif ve iktisadi/mali yapılanışını derinden etkiliyor. Dorukhan Acar’ın Kurumsal Yönetim temelli yaklaşımı ile "Futbolda Endüstriyel Denge ve Başarı"yı okumak için tıklayınız

 

 

Türkiye'de Kadın Futbolunun Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu

 

imagesCAVM4O4L

 

Dr. Lale ORTA’nın Kadın Futboluna Entelektüel Bir Yaklaşım Sergilediği makalesi için tıklayınız.” 

 

 

İngiliz Futbolunda Kurumsal Yönetişim Üzerine

 

governance_in_football

 

Tüm kulüplerimize ve Türk Futbol yapılanmasına farklı bir bakış açısı kazandırabileceğini düşündüğümüz, İngiliz Parlementosu’nun Kültür, medya ve spor Komitesi’nin hazırladığı raporu okumak için tıklayınız. 

 

money-and-soccer

“Money scorring goals”, Gerçekten de “Para Gol Kaydedebiliyor mu? “

Euro 2012’nin olası ekonomik etkilerini
okumak için tıklayınız. 



FFP

Futbolda Finansal Sürdürülebilirlik Kapsamında ''Finansal Fair Play Başa Baş Kuralı ve Beşiktaş Futbol Kulübü Üzerinde Bir Uygulama 
Hüseyin AKTAŞ/Salih MUTLU,

okumak için tıklayınız.