Ömer Gürsoy- 23 Eylül 2013  Yıl 2002, Türk futbolunun fırtına gibi estiği yıllar. Dünya Futbol Şampiyonası’nın en gözde takımlarınızdan birisiyiz.

Güney Kore’de oynadığımız eleme grubu maçları sonrası soluğu Japonya’da aldık.Tokyo, Osaka tekrar Tokyo derken,20’ye yakın milletvekili ile birlikte yaklaşık 20 gün Japon kültürünü öğrenmeye çalışıyorduk. Büyülenmiş bir şekilde havaalanı ve metroyu gezdik, yerin altında kurulan şehirlerde yürüdük, hızlı trenlere bindik.

Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da, A Milli Takımımızın Brezilya ile oynayacağı yarı final maçı için 10 saat uçarak Tokyo’ya gelmişti.Maç dışında Tokyo’da başta metro olmak üzere bir çok yeri inceleme fırsatı bulmuştu. Zamanında rahmetli Özal’ı etkisi altına alan Japon kalkınma hamlesi ve kültürünün Erdoğan’ı da etkilediğini öğrenmiştim.

Bir gün heyetle birlikte Japonya Büyükelçimizin rezidansında yemeğe davetliydik. Büyükelçimize 2. Dünya Savaşı’nda yerle bir olan Japonya’nın kısa bir sürede böyle bir kalkınmayı nasıl başardığını sordum; cevap tek bir cümleydi:

“Biz kaybettiğimiz için kazandık”

Tüm Japon halkı 2. Dünya Savaşı’nın travmasını bu sloganın etrafında oluşturdukları dayanışma ile aşmışlardı.

Bu Japonya 2020 Olimpiyat adaylık süresince rakibimiz oldu ve kaybettik.

Tamam, 2020’yi yapamayacağız ama buraya iddialı bir Olimpiyat takımıyla gidemez miyiz?

Bizler,sizler demeyerek “biz kaybettiğimiz için kaybettik” diyerek hep birlikte bir Olimpiyat hamlesi başlatamaz mıyız?

Bunun için yıllardır yazdığım gibi; sporda yeniden yapılanmayı tartışmalıyız, bilimle sporu birleştirmeliyiz.

Uzun yıllar Üniversite Spor Federasyonları Yönetim Kurulu Üyeliği de yapan Ankara Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Erkan İbiş görev süresi daha bir yılını doldurmadan üniversite bünyesinde Spor Bilimleri Fakültesi’ni kurdu. Fakülteyi kurma gerekçelerini okuduğunuzda Olimpiyat sporcusu yetiştirmek için gerekli tüm unsurları görüyoruz:

“Sporda başarı için eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapabilecek; bir yapı gerekir.Bu yapının adı da Spor Bilimleri Fakültesi..

Spor Bilimleri Fakültelerinin meslek elemanı yetiştirmenin ötesinde içinde bulunduğu toplumun, bölgenin ve ülkenin spor yapma alışkanlığını geliştirme, yaygınlaştırma ve uluslararası spor alanında rekabet edebilir hale gelerek ekonomik ve politik açıdan maksimum fayda sağlama; spor bilinci yaratarak bireylerin fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan iyi olmalarına katkıda bulunma; farklı milletler arasında sosyal ve kültürel etkileşim sağlamada sporu kullanma; yönetim bilimi ilkelerini kullanarak ülke sporunu yönetme ve yeni istihdam alanları sağlama gibi konularda bilimsel araştırma projeleri geliştirme sorumlulukları vardır.Bu sorumlulukları da bilimin ışığında sabırla, disiplinle çalışarak, sporda başarı için bilgi ve çözüm önerileri üretebilen bireyleri de yetiştirerek getirebilirler"

Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer de buna benzer bir açıklama yaptı: “Olimpiyatların kazanılması bilimsel bir süreçtir. Spor Bilimleri Enstitüsü olmadan bunun gerçekleşmesi mümkün değildir.”

Ankara’nın iki büyük üniversitesi bu göreve talip. Spor Bakanlığı da 2020’ye doğru giderken bilime doğru elini uzatmalı, üniversitelerle işbirliği gerçekleştirilmelidir. Hem ne demişti Başbakanımız; kaynaklarımızı sporcu yetiştirmek için kullanalım.. Bilimden ve teknolojiden yararlanmadan da Başbakan’ın koyduğu bu hedefe ulaşmamız imkansız..

Demem o ki, 2. Dünya Savaşı’nda yerle bir olan Japon halkını bir arada tutan slogan bize de ilham olsun; Kaybettiğimiz için kazanalım.{jcomments on}

Tweet

Tweetle                      Paylaş                        Paylaş