Ömer Gürsoy- 27 Ocak 2013 Geçen hafta “Türkiye’ye kapalı” dediğim Avustralya Açık Tenis Turnuvası’nı takip ediyor musunuz? Nefis maçlar hepimizi ekranlara kilitliyor. Güç, teknik, hırs, azim, inanç, estetik ve sporun güzelliğine dair daha ne kadar sıfat varsa bu oyunda. Hele o muhteşem geri dönüşler yok mu, 2-0’dan maçı 3-2’ye çeviren mental güç..

Eurosport’un başarılı yayıncılığı da cabası. Tüm dünya bu güzelliği paylaşıyor. Bağış Erten’den aldığım bilgiye göre, Grand Slam turnuvaları oynanırken sosyal medyada tenisin işlemi 10 katına çıkıyormuş.  

Şu an Ankara’da yeni bir tenis trendi var desem abartmış olmam, hatta “Bakanların yeni gözdesi tenis” bile diyebiliriz. Suat Kılıç ve Mehmet Şimşek haftada iki kez Ankara Tenis Kulübü’nde(ATK) tenis oynuyorlar.  Geçen hafta Bakan Kılıç ile de antrenman öncesi sohbet ettik. Ben de tenis oynayan çocukların velileri adına yaşanan zorluklardan kendisine bahsettim, özellikle ekonomik zorluklardan..Geleceğe yönelik profesyonel tenisçi yetiştirme konusunda tünelin ucunun görünmediğinden yakındım.

O da Tenis akademisi ve yeni kortlar için müjdeler verdi, sevindik…

Bu ruh hali ile, tenisin güzelliğine dair bazı bilgileri paylaşmak istiyorum… ATK Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Rıfat Gürsoy’dan edindiğim bilgilerle önce ülkemizde tenisin nasıl geliştiğine daha sonra tenis oyunun sunduğu faydalara değineceğim.  

Tenisin ilk olarak nerede başladığı tam olarak bilinmiyor. Ancak binlerce yıl önce eski Mısır, Yunan ve Perslerde tenise benzer bir oyun oynanmış. 12. yüzyılda zengin İngiliz ve Fransız asilzadeleri betondan yapılma dört duvar içinde ve üstü bir fileyle kapalı sahalarda, Kort veya Kraliyet Tenisi adı verilen bir sporu yapmaya başlamışlar. İlk zamanlarda tenis çıplak ellerle oynanmış, sonra eldivenler kullanılarak oynanmış ve en sonunda da, günümüzün raketlerini andıran araçlar kullanılmış.

  Tenis sporunun tanınması ve yayılması kıta Avrupası’nda önce Fransa’da ve daha sonra uzak İngiliz kolonilerinde, özellikle Avustralya’da gerçekleşmiş, daha sonra Amerika kıtasına atlayarak 1881 yılında Amerikan Tenis Federasyonu kurulmuş.

Tenisin ülkemizde görev yapan Avrupalı elçilik görevlilerince ülkemize geldiği ve sonra ülkemizde rağbet görerek yayıldığı varsayılıyor. Tenis federasyonumuz, o zamanki adı ile Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı ki bu ittifakın içinde basketbol, voleybol, hentbol da vardı, Cumhuriyetin ilanından hemen sonra 1923 yılında kurulmuş.

Tenisin başkenti

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte merkezi idarenin Ankara’ya kayması yabancı diplomatları da Ankara’ya taşımış ve başkent tenis ile tanışmış. Ankara’daki ilk organizasyon, 1930-1939 yılları arasında federasyon başkanlığı da yapmış olan Prof. Dr. Süreyya Genca tarafından 1929 yılında kurulan Kavaklıdere Sporting Tenis Kulübü.

1937 yılında bugünkü 19 Mayıs stadyumu yanındaki arazide yapılan toprak kortlar bugünkü Ankara Tenis Kulübü’nün çekirdeğini oluşturmuş. 1947 yılında “Ankara Tenis Kulübü” ismini alarak dönemin önemli siyasi şahsiyetlerinden Şükrü Saraçoğlu başkanlığındaki kurucu yönetim kurulu ile dernek statüsüne geçmiş ve otonom bir yapıya kavuşmuş. Zaman içinde giderek büyüyüp gelişen kulüp aynı mekânda 21 dönümlük bir arazi üzerinde, çeşitli kategorilerde 8 açık ve 10 kapalı olmak üzere toplam 18 kort ile tenis sporuna hizmet vermeye devam ediyor.

ATK’nın Türk tenis tarihinde seçkin bir yeri var. Kurulduğu andan itibaren tenisin merkezini Ankara’ya çekmiş, pek çok şampiyon tenisçi yetiştirmiş, yıllar boyu Türkiye’nin en büyüğü olma özelliğini hep elinde tutmuş.  

Kulüp şu anda her yaş grubundan yaklaşık 100 civarında lisanslı sporcuya deneyimli antrenörleri ile performans tenisi eğitimi verirken, diğer taraftan da yüzlerce kişinin katıldığı hobi grupları ve başarılı tenis antrenörü Aytekin Kaya yönetiminde ki tenis okulları ile hem çocuklara hem de erişkinlere yönelik tenis sporunu sevdirmek ve öğretmek gibi önemli bir görev üstleniyor.

    (Bu yazıyı yazarken bir yandan çeyrek final mücadelesi veren aynı ülkenin vatandaşlarının maçlarına (Rus Sharapova ve Makarova, İspanyol Ferer ve Almadro)bakıyorum da bir gün bu topraklardan da böyle tenisçiler çıkacak mı diye hayaller kuruyorum.)

Tenisi sevmek için insana sağladığı faydalardan da bahsetmek gerekiyor. O da bir başka yazıya… {jcomments on} 

Tweet

Tweetle                      Paylaş                        Paylaş